Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/238 E. 2023/863 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/238 Esas
KARAR NO : 2023/863

DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/04/2023
KARAR TARİHİ : 08/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 05.04.2023 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı yan arasında ticari ilişki bulunduğunu, davacı ile davalı arasında 22.02.2020 tarihinde “…” konulu sözleşme imzalandığını, sözleşmeye göre müvekkilin borçlunun talep ettiği teknik şartnameye uygun ürünü ürettiğini, kullanıma hazır hale getirdiğini, müvekkilinin malları tamamen kullanıma hazır hale getirdikten sonra borçlunun ürünleri almaktan vazgeçtiğini, davalının sözleşmeyi haksız feshettiğini, haksız fesih nedeni ile sözleşmeden doğan edimlerini tam ve eksiksiz yerine getiren müvekkiline karşı ödeme ediminin yerine getirilmesi gerektiğini, dolayısıyla sözleşme çerçevesinde davalının müvekkiline karşı eksik kalan 14.218,00 TL ödemeyi ifa etmesi gerektiğini, bunun üzerine ödeme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davalı şirkete karşı … 2. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile sözleşme bedelinin ödenmeyen kısmı ve işlemiş faiz alacaklarının tahsili için taraflarınca icra takibi başlatıldığını, açıklanan bu nedenlerle; ihtiyati haciz taleplerinin kabulünü, … 2. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan takibe davalının yapmış olduğu haksız ve hukuka aykırı itirazın iptali ile takibin devamını, davalının haksız ve kötü niyetli itirazı nedeniyle takip miktarının %40’ından aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 11.05.2023 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkili mahkemede açılmadığını, yetkili mahkemenin davalının şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesi olan … Adliyesi Mahkemeleri olduğunu, müvekkilinin davacı tarafa herhangi bir borcu bulunmadığını, sözleşme konusu fuarın Covid 19 pandemisi sebebiyle kamu otoritelerince iptal edildiğini, müvekkilinin elinde olmayan nedenlerle borcun ifasının imkansızlaştığını, davacının edimin ifa edildiğine ilişkin iddialarının taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, ileri sürülen iddiaların somut delillerle ispatlanamadığını, davacının sözleşme edimini yerine getirdiğini ispatlamak zorunda olduğunu, ispat yükünün davacı üzerinde bulunduğunu, açıklanan bu nedenlerle; haksız ve hukuka aykırı olarak açılan davanın reddini, takibinde haksız ve kötüniyetli olan davacının takip bedelinin %20’sinden aşağı olmamak kaydıyla kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: … 2. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası, … 8. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası, Bilirkişi Raporu, Gelir İdaresi Başkanlığı yazı cevabı, Arabuluculuk Anlaşamama Tutanağı, taraf beyanları ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
29.08.2023 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “Dosyada, davacının sözleşmeye konu standı ürettiği ve teslime hazır hale getirdiğine dair herhangi somut bir belgeye rastlanılamadığı bu sebeple davacının kendi edimini yerine getirip getiremediği hususunda tespit yapılamadığı, bundan başka; dosyada mübrez sözleşmenin konusu ahşap standın teslim edileceği fuarın iptal edilip edilmediği veyahut ertelenip ertelenmediği, ertelendiyse hangi tarihe ertelendiği bilgilerine ulaşılamadığı, Söz konusu fuar iptal edildiyse borcun ifasının gerçekleşmesi imkânsız hale geldiğinden TBK m.136 gereği borcun sona erdiği, tarafların henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybettiği, imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan davacının, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde geri vermekle yükümlü olduğu, bu halde davalının ücret iadesi talep edebileceği, Söz konusu fuar iptal edilmeyip, ertelendiyse bu noktada fuarın ertelendiği tarihin önem kazandığı, fuar davalının menfaatinin kalmadığı bir tarihe ertelendiyse, yine TBK m.136 hükümlerine gidilebileceği, ancak fuar yakın bir tarihe ertelendiyse sözleşmede ahşap standın teslim tarihinin, fuarın açılışından bir gün önce saat 21.00 olarak belirlendiği de göz önüne alındığında ifanın imkansızlığından bahsedilemeyeceği bu halde ise davalının, sözleşmeye aykırı davrandığı, sözleşmeyi haksız olarak feshettiği ve davacının geriye kalan 14.218,00TL ücrete hak kazandığı,” sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK 67.maddesine dayalı itirazın iptali davasıdır.
Usul kanunumuz gereğince açılan davalarda öncelikli işlem mahkemenin yargılamada görevli olmasıdır. Gerçek kişiler tarafından açılan davalarda; takibin ya da davanın açıldığı tarihte ilgili yıllarda bağlı olduğu vergi dairesinden, hangi esasa göre defter tuttuğu, ikinci sınıf tacir (esnaf) olup olmadığı, eğer ikinci sınıf tacir (esnaf) ise ve işletme defteri tutuyor ise; VUK’un 177/2 fıkrasında düzenlenen hadlere göre, faaliyetinin esnaf faaliyeti sınırını aşıp aşmadığına yönelik bir araştırma yapılması gerektiği bilinmektedir (İstanbul BAM 13. Hukuk Dairesinin 06/04/2023 Tarih, 2023/608 Esas ve 2023/578 Karar sayılı kararı).
Davacının bağlı olduğu vergi dairesine müzekkere yazılarak; hangi esasa göre defter tuttuğu, ikinci sınıf tacir olup olmadığı, eğer ikinci sınıf tacir ise ve işletme defteri tutuyor ise VUK’un 177/2 fıkrasında düzenlenen hadlere göre faaliyetlerinin esnaf faaliyeti sınırını aşıp aşmadığının sorulmuştur. Gelir İdaresi Başkanlığının 07.11.2023 tarihli cevabi yazısında; “Başkanlığımızca 06/11/2023 tarihi itibariyle yapılan araştırmada, … T.C. Kimlik numaralı …’nin 31/12/2021 tarihinde işi bıraktığı, ortaklık ve yöneticilik bilgisinin bulunmadığı, en son verdiği 2021 hesap dönemine ait yıllık gelir vergisi beyannamesinde bilanço esasına göre defter tutmakta olduğu tespit edildiği” belirtilmiştir. … Ticaret Sicil Müdürlüğünün 08/11/2023 tarihli cevabi yazısında da davacının şirket ortaklığı ya da gerçek kişi tacir kaydının bulunmadığı belirtilmiştir.
Nitekim UYAP sistemi üzerinden GİB Bilgi Sistemi üzerinden yapılan 06/11/2023 tarihli sorguda da davacının takip tarihi olan 2023 yılından önce 31/12/2021 tarihinde ticareti terk ettiği ve bu hususta vergi dairesine bildirimde bulunduğu anlaşılarak ilgili kayıtlar dosyamız arasına alınmıştır.
5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun 6. maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince, genel görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Asliye ticaret mahkemeleri ise özel mahkeme niteliğindedir.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grupta toplamaktadır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez (Ankara BAM 4.Hukuk Dairesinin 25/01/2023 Tarih, 2021/1268 Esas ve 2023/198 Karar sayılı kararı).
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanunun 5. maddesinin ikinci fıkrasında, bir yerde Ticaret Mahkemesi varsa Asliye Hukuk Mahkemesi’nin vazifesi içinde bulunan ve bu Kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
Türk Ticaret Kanununun 3. maddesinde, “Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” düzenlemesi getirilmiştir.
TTK’nın 14. maddesine göre “Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Kanunun 17. maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tâbi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nın 1463. maddesinde de, önce 17. maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17. maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
19.02.1986 tarih ve 19024 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK’nın 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre;
1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usûl Kanununun 177. maddesinin birinci fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,
2- Vergi Usûl Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Vergi Usûl Kanununun 177. maddesinde “Birinci Sınıf Tüccarlar” sayılmış olup bu maddedeki birinci sınıf tacirlerle ilgili şartları taşımayanlar ise ikinci sınıf tacir sayılırlar. İkinci sınıf tacirler ise ticari işletme hesabına göre defter tutarlar.
Bir hukukî işlemin veya fiilin TTK’nın kapsamında kaldığının kabul edilmesi için kanunun amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda düzenlenen hususlar ile bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukukî işlemin veya fiilin olması gerekir.
Taraflar arasındaki ilişkinin mutlak ticari davalardan olmamasına, dava tarihi itibariyle Ticaret Sicili’nde kaydı bulunmayan davacının 05/01/2016 tarihinde başlayan ticari faaliyeti vergi kayıtlarına göre takip ve dava tarihinden önce 31/12/2021 tarihinde sona erdiği anlaşılmakla, davacının takip ve dava tarihi itibariyle tacir olmadığından ve taraflar arasında uyuşmazlığın nispi ticari davalardan da olmamasına göre davaya bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğundan (İstanbul BAM 13. Hukuk Dairesinin 06/04/2023 Tarih, 2023/608 Esas ve 2023/578 Karar sayılı kararı, Ankara BAM 4.Hukuk Dairesinin 25/01/2023 Tarih, 2021/1268 Esas ve 2023/198 Karar sayılı kararı ile Samsun BAM 2.Hukuk Dairesinin 13/07/2023 Tarih, 2023/965 Esas ve 2023/782 Karar sayılı kararı) davanın görev nedeni ile reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM; Açıklanan yasal gerektici nedenlere göre;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, dosyanın talep halinde ve karar kesinleştiğinde, yetkili ve görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
2-HMK 20/1 maddesi gereğince, mahkememiz kararının kesinleşme tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi durumunda DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
3-Harç, vekâlet ücreti, yargılama giderleri konusunda görevli mahkemece karar verilmesine,
4-Davacı tarafından, HMK 20/1 maddesi gereğince işlem yapılmaz ve davanın açılmamış sayılmasına karar verilirse; davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, alınması gerekli harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde, davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.08/11/2023

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır