Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/186 E. 2023/350 K. 03.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/186 Esas
KARAR NO : 2023/350

DAVA : Muris muvazaasına dayalı pay devri iptali ve tescil
DAVA TARİHİ : 17/03/2023
KARAR TARİHİ : 03/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Muris muvazaasına dayalı pay devrinin iptali ve tescil davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalının müşterek Murisi … 23.04.2016 tarihinde vefat ettiğini, müteveffa … müvekkilinin ölen eşi olduğunu, müvekkilinin murisin mirasında 8/16 paya sahip olduğunu, davalının murisin annesi olduğunu, müvekkilinin muris ile kısa bir süre evli kaldığını, muris … Ticaret Sicim Müdürlüğünün ,… sicil numarasına kayıtlı … ŞİRKETİ’ nin ½ oranında ortağı iken adına kayıtlı şirket hisselerini, vefatından 3 gün önce … 36. Noterliği’nin …tarih ve … yevmiye nolu pay devri sözleşmesi ile davalıya devrettiğini, müvekkilinin bu durumdan yeni haberdar olduğunu, müteveffa şirket hisselerini devrettiği tarihte kanser hastalığı nedeniyle hastanede yatarak tedavi gördüğünü, bu durumun hastane kayıtları ile sabit olduğunu, murisin şirket hisselerini devredecek takati ne de şirket hisselerini devretmekten gelecek paraya ihtiyacı olmadığını, şirket hisselerinin davalının baskısı ve müvekkilinden mal kaçırmak amacı ile yapıldığını, ölümü bekleyen oğlu adına kayıtlı şirket hisselerini devir alarak müvekkilinin miras paylarını kaçırmak ve şirket hisselerinden müvekkilini mahrum bırakmak amacı ile hareket ettiğini, davalının iş bu hisseleri alırken şirket hisselerinin gerçek değeri üzerinden murise ödeme yapmadığını, şirket hisselerinin m%50 sinin devirden önce muris adına kayıtlı olduğunu, beyan ederek müvekkilinin miras hakkını almasına engel olmak amacıyla murisin ölmeden 3 gün önce davalı tarafa muvazaalı satışı ve devri yapılan …Limited Şirketi’nin %50 oranındaki hisselerin müvekkilinin miras payı oranında iptali ile müvekkili adına tescilini, davalının dava konusu şirket hisselerini 3. Şahıslara devrine engel olmak amacı ile İTO ya talimat yazılmak sureti ile şirketin hisselerine ihtiyati tedbir şerhi verilmesine karar verilerek yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davaya cevabında :
Davalı vekili mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dışı müteveffa ile evlenmelerinden çok kısa bir sonra boşanma davası açtığını, bu davanın … 10. Aile Mahkemesinin …esas sayılı dosyasında devam ettiğini, davacının bu dava yönünden davacı ve akabinde hukuki yararının olup olmadığının tespit edilmesi maksadıyla dava dışı müteveffa ile aralarındaki kusur tayini yönünden devam eden boşanma davasının sonucunun bekletici mesele yapılması gerektiğini, iş bu boşanma davasında karar verilene ve karar kesinleşinceye kadar iş bu dosyada hiçbir usuli işlem yapılmamasını talep ettiklerini, esasa ilişkin beyanlarında ise davaya konu şirketin 2005 yılında davalı ve dava dışı … tarafından kurulduğunu, müteveffanın babası Nizamettin Su’nun yanında elektirik ve aydınlatma işleriyle iştigal eden babasının yanında uzun yıllar çalıştığını ve babasından edindiği iş tecrübesi ve elinde bulunan sermayesi ile annesi ile ortak şekilde bu şirketi 27 yaşında kurduğunu, şirket faaliyetleri olumlu yönde devam ederken dava dışı müteveffa … 2015 yılında kanser hastası olduğunu öğrendiğini, tedaisine Mayıs 2015 lerde başlayarak hastane ziyaretlerinin vefat ettiği Nisan 2016 yılına kadar Türkiye çapında en iyi fiziki şartlara sahip olan en tecrübeli kurumlarda devam ettiğini, bu nedenle tedavisinin bir hayli masrafı olduğunu, evlilik birliği ile ilgisi bulunmayan davacının nişanlılığı ve evliliği döneminde kocasının hastalığı ile doğru düzgün ilgilenmediğini, dava dışı müteveffanın tüm bu hastane ve muayenelere, kontrolllere ve tetkiklere kendi ayakları üzerinde gittiğini yani yatalak vaziyette ambulansla yada başkasının yardımıyla gitmediğini, tedavisi döneminde hiçbir zaman yatalak hasta konumuna düşmediğini, akıl sağlığının da her daim yerinde olduğunu, tedavisi için ameliyat olduğunda dahi bir iki gün hastanede yatılı kaldığını, müteveffanın hiçbir zaman notere gidip de vekalet veremeyecek kadar yada iradesini sağlıklı şekilde açıklayamayacak kadar düşkün duruma gelmediğini, tedavi süresinde işlerin aksamaması için şirket müdürlüğünü bırakarak şirketteki hisselerini devretmek istemesi üzerine anne ve baba oğullarının bu düşüncesini destekleyerek bu kapsamda anne … oğlu …’nun hislerini çocuğunun tedavilerinin masrafı olması ve maddi yönden dara düşecek olması sebebiyle ivazlı olarak devraldığını, bu ivaz oğullarının tedavi masraflarının bir kısmının ödenmesi ve yine elden nakdi para verilmesi suretiyle teslim edildiğini, devir senedinde yazılı tutarında bilhassa nakden mütevffaya verildiğini, olayların bu şekilde gelişmişken davacının yalnızca ölüm tarihi ile devir tarihlerinin çok yakın olmasını göz önünde bulundurarak …’nun vefatından 7 yıl sonra kendince ispat külfetinin müvekkili üzerine yıkarak doğru düzgün vakıadan bahsetmediğini, ve hiç bir delile dayanmadığını, müteveffanın ihtiyacı olmadığından, müvekkili tarafından hisselerin devre zorlandığından bahsederek devrin muvazalı olduğunu iddia ettiğini, ayrıca müteveffanın o dönem geleceğe dair palanlar yaptığını, bu kapsamda kendisine lüks bir otomobil alarak bunun parasını peşin yapmayıp vadeli olarak planladığını, bu durumun müteveffanın kısa süre içinde öleceğine dair herhangi bir düşünce içinde olmadığının göstergesi olduğunu, davacı devirden 7 yıl sonra haberdar olduğundan bahsettiğini ancak davacı ile müteveffanın 2016 yılından beridir davaları olduğunu, taraflar arasında boşanma davası nazara alındığında davacının müteveffa …’nun malvarlığı ve elde edebilecek tazminatın tahsil kabiliyetinin sorgulanmamış olmasının imkanı olmadığını, hukuki destek aldığını bu nedenle bu durumdan yeni haberinin olduğu, …’nun tedavi için müracaat ettiği doktorlar ve hastanelerin Türkiye’nin en pahalı hastaneleri olduğunu, bu tedavi, tetkik, muayene ve ilaçları karşılayacak şekilde bir özel sağlık sigortası da olmadığını, …’nun tedavileri için hastanelere gidip gelmesi artık bir şirketi idare etmesine müsaade etmemesi ve daha ziyade sağlığına dikkat etmek zorunda olması her iki taraf adına sözleşme yapmakta ki başlıca haklı nedenlerinden biri olduğunu, diğer bir haklı nedeninin ise … tarafından yönetilen şirketin bir aile şirketi olduğunu, bu şirketin devamı ailenin madde geleceği için önem arz ettiğini, … iddia edildiği gibi mal kaçırma gayesinde olsaydı sadece şirket hissesini değil üzerine kayıtlı tüm mal varlığını kaçırmaya çalışacağını, davaya konu pay devrinin kanundaki şartlar uyarınca yapılmış olduğunu, aksi yöndeki iddiaları kabul etmek mümkün olmadığını, açıklanan bu nedenlerle; açıklanan bu nedenlerle; haksız olarak ikame edilen işbu davanın reddini, … 10. Aile Mahkemesinin …Esas sayılı boşanma davasının işbu dava için bekletici mesele yapılmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :
Dava, muris muvazaasına dayalı hisse devrinin iptali ve mirasçılık hissesi oranında tescili istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK md. 114/1-c maddesinde “mahkemenin görevli olması” dava şartı olarak düzenlenmiştir.
Mahkememizce duruşma günü belirlenmiş ise de, davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin cevap dilekçesinin sunulmasından sonra karara bağlanmasına ilişkin ara karar gereği cevap dilekçesi sunulduktan sonra dosyanın incelenmesinde mahkememizin görevsiz olduğunun anlaşılması, tedbir talebinin görevli mahkemece değerlendirilecek olması, usul ekonomi ilkesi ve HMK’nın 138. Maddesinin “Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir” hükmü uyarınca duruşmasız dosya üzerinden dava şartları incelenerek karara bağlanmıştır.
Davacı vekili, davalının şirket hisselerini devir alarak müvekkilinin miras paylarını kaçırmak ve şirket hisselerinden müvekkilini mahrum bırakmak amacıyla hareket ettiğini, davalı tarafa muvazaalı satışı ve devri yapılan … Limited Şirketi’ nin %50 oranındaki hissesinin (Tüm hisse değeri 25.000 TL., miras payına düşen ½ si 12.500 TL.), müvekkilinin miras payı oranında iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi 2022/2332 E, 2023/897 K, sayılı ilamı;
“muvazaalı olarak devredildiği öne sürülen malvarlığı haklarının (ticari şirket hisseleri) 6102 sayılı TTK’da tanımlanmış olması, davayı ticari dava kılmayacağı, davanın (iddianın) temelinin muvazaası olduğu, genel bir ilke olarak görevli mahkemenin belirlenmesinde temel ölçüt, muvazaaya konu malvarlığı haklarını oluşturan unsurların niteliği olmayıp, protokolün tarflarının hukukunu zedeleyen malvarlığı haklarına yönelik muvazaalı bir işlemi olup olmadığı, bunu değerlendirme görevinin de 6100 sayılı HMK’nın 2. Maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu anlaşılmakla”
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/1573 E, 2021/1281 K, sayılı ilamı;
“miras payına dahil olduğu ve muvazaalı olarak devredildiği öne sürülen şirketlerin ve şirket hisselerinin devrine ilişkin koşulların 6102 sayılı TTK’da tanımlanmış olması, davanın ticari dava olduğunun kabulüne olanak vermez. Zira davacı taraf, hisse devirinin muvazaalı olması nedeniyle geçersiz olduğunu ileri sürmekte olup, davanın temeli muris muvazaasına dayanmaktadır. Yapılacak yargılama faaliyeti ile çözüme kavuşturulması gereken, murisin hisse devrindeki gerçek iradesi ve amacının ortaya çıkarılmasıdır. Başka bir anlatımla uyuşmazlık, mirasçılarının hukukunu zedeleyen, malvarlığı haklarına yönelik muvazaalı bir işlemi olup olmadığına ilişkindir… Bu durumda, hisse devrinin muris muvazaasına dayalı olarak iptali istemine yönelik bu davanın… görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu anlaşılmakla,”
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2017/542 E, 2018/164 K, sayılı ilamı;
“Miras payına dahil olduğu ve muvazaalı olarak devredildiği öne sürülen malvarlığı haklarının (ticari şirket hisseleri) 6102 sayılı TTK’da tanımlanmış olması, davayı ticari dava kılmaz. Davanın (iddianın) temeli muris muvazaasıdır. Muvazaanın var olup olmadığı yönündeki iddia ve savunmaya ait delillerin tartışılması anlamında davanın konusunu oluşturan hisse senetlerinin reel değerlerinin belirlenmesi sürecinde ticari defterlerin ve kayıtların incelenmesi gereği de davayı ticari dava kılmaz. Genel bir ilke olarak görevli mahkemenin belirlenmesinde temel ölçüt, muris muvazaasına konu malvarlığı haklarını oluşturan unsurların niteliği olmayıp, murisin mirasçılarının hukukunu zedeleyen malvarlığı haklarına yönelik muvazaalı bir işlemi olup olmadığıdır. Bunu değerlendirme görevi de 6100 sayılı HMK’nın 2. Maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesine aittir.”
Şeklindedir.
TTK 4. maddesinde, nispi ve mutlak ticari davalar açıklanmıştır. Anılan maddede mutlak ticari davalar tek tek sayılmış, nispi ticari davanın ise tanımı yapılmıştır. Bir davanın nispi ticari dava olduğunun kabulü için her iki tarafın tacir olması ve ihtilafın da yine her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması gerekir. Bu iki koşuldan biri olmadığında artık davanın nispi ticari dava olduğundan sözedilemez. Başka bir anlatımla, mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın, sadece ihtilaf konusunun TTK’da düzenlenmesi nedeniyle ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar ise, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu gruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için, taraflarının tacir olması ve ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartları aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2021/1573 E, 2021/1281 K,)
Somut olayda; davacı taraf, hisse devirinin miras payından mahrum bırakmak amacıyla muvazaalı olarak yapıldığı iddiasına dayanmıştır. İddianın ileri sürülüş biçimine göre davanın temeli muris muvazaasıdır. Yargılamada çözüme kavuşturulması gereken uyuşmazlık, murisin hisse devrindeki gerçek iradesi ve amacının ortaya çıkarılması, mirasçılarının hukukunu zedeleyen, malvarlığı haklarına yönelik muvazaalı bir işlemi olup olmadığına ilişkindir. Bu durumda, hisse devrinin muris muvazaasına dayalı olarak iptali istemine yönelik bu davanın, 6102 sayılı kanunun 4. maddesinde yazılmış mutlak ticari davalardan olmadığı gibi aynı kanunun 5. maddesinde yazılı olduğu gibi nisbi ticari davalardan da olmadığı, bu itibarla ticari dava mahiyetinde olmayan iş bu davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu anlaşılmakla, mahkememizin görevsizliğine ve davanın usulden reddine hükmedilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Yukarıda açıklandığı üzere ;
1- Davanın, mahkememizin görevsiz olması nedeniyle 6100 sayılı HMK md. 114/1-c, 115/2 uyarınca dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE,
2- Kararın kesinleşmesinden itibaren ya da kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde taraflarca müracaat edildiğinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3- İki haftalık müracaat süresi içerisinde taraflarca başvuruda bulunulmadığı takdirde HMK md. 20 uyarınca dosyanın resen ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
4- HMK md. 331/2 uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemede hüküm altına alınmasına ancak Mahkememiz görevsizlik kararı sonrasında görevli ve yetkili mahkemede yargılamaya devam edilmemesi ve bu durum belirtilerek Mahkememizden talepte bulunulması durumunda harç ve yargılama giderleri konusunda Mahkememizce karar verilmesine,
5- İhtiyati tedbir talebinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, HMK’nın 138. Maddesinin “Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir” hükmü uyarınca dosya üzerinde tarafların yokluğunda yapılan inceleme ile verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine Hukuk Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 03/05/2023

Başkan …
(e-imza)
Üye …
(e-imza)
Üye …
(e-imza)
Katip …
(e-imza)