Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/137 E. 2023/834 K. 01.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/137 Esas
KARAR NO : 2023/834

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/02/2023
KARAR TARİHİ : 01/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 27.02.2023 tarihli dava dilekçesinde özetle; davalı yan ile müvekkili arasında ticari ilişki bulunduğunu, davalı yanın davacı şirketten mal aldığını, bunun üzerine davacı şirket tarafından fatura kesildiğini, taraflar arasındaki ilişki kapsamında vade farkı uygulanmayacağına yönelik ayrı bir sözleşme imzalanmadığını, bu noktadan hareketle davalının borcunu vadesinde ödememesi üzerine davacı şirket tarafından 27.12.2021 tarihli fatura ile 8.968,00 TL bedelli vade farkı faturası 27.12.2021 tarihli fatura ile 8.673,00 TL bedelli vade farkı faturası kesilerek davalı yana iletildiğini, davalı yanın vade farkı faturalarına yönelik yasal süresinde itiraz etmediğini, dolayısıyla icra takibine konu olan faturalardan doğan borcunu kabul ettiğini, söz konusu cari hesap alacağının ödenmesi talebiyle … 12. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından ilamsız icra takibi başlatıldığını, ödeme emrinin davalıya tebliğ edildiğini, davalı yanın itirazı sonucu takibin durdurulduğunu, davalı yan adına davacı şirket tarafından kesilen 15.07.2021 tarihli fatura ile 4.425,00 TL bedelli vade farkı faturası yargılamaya konu icra takibi öncesinde davalı tarafından ödendiğini, açıklanan bu nedenlerle; davalının davaya konu icra takibine yapmış olduğu haksız ve mesnetsiz borca itirazın iptalini, takibin devamını, davalının haksız, mesnetsiz, kötü niyetli itirazı sebebi ile takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 14.04.2023 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacının “davacı şirket tarafından kesilen her faturada aksi yazılı olarak kararlaştırılmamışsa alıcı satış tarihinden itibaren vade farkı uygulanacağı ayrıca ödemenin belirtilen vadede ve tam olarak yapılmaması halinde satış tarihinden itibaren aylık % oranında temerrüt faizi uygulanacağını kabul eder” şeklinde vade farkı uygulanacağına yönelik ibarenin yer aldığını ve bu nedenle de davacı işe davalı arasında vade farkının uygulandığını iddia etmiş ise de faturada yer alan iş bu ibarenin hukuken herhangi bir geçerliliğinin bulunmadığını, davacının ilgili faturaları davalının muhasebesine gönderip mutabakat istediğini, davalının muhasebesi ile ilgili faturalarda mutabık kalınmadığını belirtip faturalara itiraz ettiğini, bu nedenle de davacının davalının vade farkı faturalarına yasal süresinde itiraz etmediği yönündeki iddiasının hukuki dayanaksız olduğunu, açıklanan bu nedenlerle; davacının yasal dayanaktan yoksun davasının reddini, davacının davaya konu takipte haksız ve kötü niyetli olduğundan davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Bilirkişi Raporu, Gelir İdaresi Başkanlığı yazı cevabı, Davacı tarafa ait BA/BS formları, Esnaf ve Sanatkarlar Odası yazı cevabı, … 12. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası, Arabulculuk Anlaşamama Tutanağı, taraf beyanları ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
06.07.2023 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “Davacı tarafın 2021 ve 2022 yıllarına ait ticari defterlerinin tasdik işlemlerinin yasal süreleri içerisinde yapılmış olduğu, Davalı tarafın ticari defterleri incelenemediği, Davacı taraf kayıtlarına göre takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 36.733,64 TL alacaklı olduğu ancak takip talebinde davacı tarafından talep edilen 3 faturanın toplamı olan 35.857,25 TL alacaklı olduğunun görüldüğü, Sayın Mahkeme tarafından davacı vekilinin takip talebindeki talebinin kabulü halinde davalının takip tarihi itibariyle temerrüde düşmesinin kabulü halinde davacının davalıdan taleple bağlı kalınarak 35.857,25 TL. asıl alacak + 4.419,53 TL tahakkuk eden faiz olmak üzere toplam 40.276,78 TL olacağı, İcra inkar ve kötü niyet tazminatlarının tahakkuk edip etmemesi konusunda takdirin Sayın Mahkeme’de olduğu,” sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
GEREKÇE: Dava, fatura alacağından kaynaklı itirazın iptali davasıdır.
Huzurdaki davada taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında geç ödemelerden kaynaklı kur farkı faturalarının davalı yana tebliğ edildiği, davalı yanca faturaların ödenmediği ve uyuşmazlığın bu ilişkiden kaynaklı fatura alacağına dayandığı anlaşılmaktadır.
Bir davada çekişmeli olguların kimin tarafından ispat edilmesi gerektiği konusuna, ispat yükü denir. Her iki taraf da ispat yükünün kime düştüğünü gözetmeden delil göstermişler ise bu halde hâkimin ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü araştırmasına gerek yoktur. Çünkü hâkim, ilk önce tarafların gösterdikleri delilleri incelemekle yükümlüdür. İki tarafın (veya bir tarafın) gösterdiği deliller ile davaya ilişkin bütün çekişmeli olgular aydınlanmış ise yine ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü araştırmakta bir yarar yoktur. Buna karşılık, gösterilen delillerin hâkime dava hakkında tam bir kanaat vermemesi halinde, ispat yükünün hangi tarafa düştüğünün tespit edilmesinde yarar vardır.
Delillerin davayı etkileyecek çekişmeli hususlarda gösterileceği ve ispat faaliyetinin çekişmeli vakıalar için söz konusu olduğu hususu göz önünde bulundurulmalıdır ( 6100 sayılı HMK m.187/1). TMK 6. maddesinde; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” denilmiştir. HMK’nun “İspat yükü” başlıklı 190. maddesinde ise bu düzenlemeye paralel bir düzenleme getirilmiştir. Anılan maddede “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” denilmiştir.
İspat yükü ilk önce kural olarak davacıya düşer; yani davacı davasını dayandırdığı olguları ispat etmelidir. Kendisine ispat yükünün düştüğü taraf, uyuşmazlık konusu olguyu ispat edemezse davayı kaybeder. O taraf davacı ise davası reddedilir, davalı ise mahkûm edilir. Kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, karşı (kendisine ispat yükü düşen) tarafın iddiasını (olguyu) ispat etmesini bekleyebilir. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, diğer (kendisine ispat yükü düşmeyen) tarafın onun iddiasının aksini (hilafını) ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilmemiş (yani dava bakımından yok) sayılır.
Somut olayda davalı yan icra dosyasına yapmış olduğu itirazda davacı yana hiçbir borcunun olmadığı gerekçesiyle alacağa itiraz etmiş, huzurdaki davada davalı yan cevap dilekçesi ile kur farkından kaynaklı alacağın oluştuğuna yönelik sözleşme bulunmadığı ve davacının alacağının bulunmadığı savunması yapılmıştır. Bu durumda ispat yükü fatura keşide eden davacı yanda olduğu görülmekle, ticari ilişki ve faturanın hangi sebeple hazırlandığı, karşılığı bedelin ödenip ödenmediği, alacağın ticari kayıtlara nasıl işlendiği ve davacının alacaklı olup olmadığı hususunda tarafların ticari defter ve kayıtlarının bilirkişi marifetiyle incelenmesine karar verilmiştir.
HMK’nun 222/3 maddesi; “İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir.” hükmünü içermektedir. Bununla beraber Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/425 K. 2021/440 sayılı kararında; “Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatının gerektiği düzenlendiğinden, ticari defterlerin kesin delil olduğu anlaşılmaktadır.” şeklinde belirtildiği üzere HMK’nun 222’deki şartları oluştuğunda ticari defterlerin ispat gücü bakımından sahibi lehine kesin delil niteliği taşıdığı kabul edilecektir.
Yukarıda kapsamda Mahkememizce taraflara ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, bilirkişi olarak atanacak mali müşavir bilirkişiye bildirilmesine, davacı vekilinin inceleme gün ve saatinde ticari defter ve belgelerini ibraz etmesi, aksi takdirde ibrazdan kaçınmış sayılacağı duruşmada ihtar edilmiş, aynı hususta davalı yana tebliğ ile ihtarat yapılmış, ancak buna rağmen ticari kayıtları sunulmadığından, davalı yanın ticari kayıtları ibrazdan kaçındığı kabul edilmiştir.
Nitekim dosyamıza sunulan 06/07/2023 tarihli bilirkişi raporu ile; davacı tarafın 2021 ve 2022 yıllarına ait ticari defterlerinin tasdik işlemlerinin yasal süreleri içerisinde yapılmış olduğu, Davalı tarafın ticari defterleri incelenemediği, Davacı taraf kayıtlarına göre takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 36.733,64 TL alacaklı olduğu ancak takip talebinde davacı tarafından talep edilen 3 faturanın toplamı olan 35.857,25 TL alacaklı olduğunun görüldüğü, Sayın Mahkeme tarafından davacı vekilinin takip talebindeki talebinin kabulü halinde davalının takip tarihi itibariyle temerrüde düşmesinin kabulü halinde davacının davalıdan taleple bağlı kalınarak 35.857,25 TL. asıl alacak + 4.419,53 TL tahakkuk eden faiz olmak üzere toplam 40.276,78 TL olacağı, tespiti yapılmıştır.
Ticari kayıtların incelenmesi sonrası hazırlanan raporun incelenmesinde, taraflar arasında açık hesap ilişkisinin var olduğu ve faturaların taraflara ait BA/BS formlarında da yer aldığı, davacı yanca hazırlanan faturalara davalı yanca itiraz edilmediği ya da iade edilmediği, aksi yönde davalı yanca sunulan delil de bulunmadığından davanın asıl alacak yönünden kabulüne, ihtar ile temerrüt olmadığından işlemiş faiz talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalının icra takibine haksız yere itirazda bulunması, alacağın fatura alacağından kaynaklı olması sebebiyle likit olması nedeni ile toplam alacağın % 20 oranında icra inkar tazminatının (İİK md.67/2) davalıdan tahsilde tekerrür olmamak üzere alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi, 7036 sayılı Kanunun 3. maddesinin 14-16. fıkralarında; tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik arabuluculuk ücreti tutarının Adalet Bakanlığı bütçesinden ödeneceği, Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen arabuluculuk ücretinin yargılama giderlerinden sayılacağı, yine bu madde uyarınca arabuluculuk bürosu tarafından yapılması gereken zaruri giderlerin anlaşmaya varılamaması halinde ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanacağı düzenlendiği, bununda tarafların haklılık durumuna göre belirleneceği anlaşılmakla aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM; Açıklanan yasal gerektici nedenlere göre;
1-Davanın tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla KISMEN KABULÜNE,
Davalının … 12.İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyasında yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin 35.857,25 TL asıl alacak ile bu alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek ticari avans faizi uygulanarak devamına, fazlaya ilişkin faiz isteminin REDDİNE,
2-İİK mad. 67/2 uyarınca asıl alacak likit ve itiraz haksız olduğundan 35.857,25 TL alacağın %20’si olan 7.171,45 TL icra inkâr tazminatının tahsilde tekerrür olmamak üzere davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gereken 2.449,41 TL nispi karar harcından peşin yatırılan toplam 486,45 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 1.962,96 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Davacı tarafından yatırılan 486,45 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
5-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13, 14. Maddeleri ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26.maddesi gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin, 1.388,71 TL’sinin davalıdan, kalan kısmı olan 171,29 TL’sinin davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
6-Davacı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hükmolunan kısım üzerinden hesaplanan 17,900,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
7-Davalı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hükmolunan kısım üzerinden hesaplanan 4.419,54 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan 179,90 TL başvuru harcı, 25,60 TL vekalet harcı, 2.500,00 TL bilirkişi ücreti 120,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.826,00 TL yargılama giderinin hükmolan kısım üzerinden hesaplanan 2.515,90 TL’sinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı tarafından yapılan 500,00 TL yargılama giderinin redolunan kısım üzerinden hesaplanan 54,86 TL’sinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
10-Taraflarca yatırılan, kullanılmayarak artan gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.01/11/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır