Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/104 E. 2023/485 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/104 Esas
KARAR NO : 2023/485

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/07/2018
KARAR TARİHİ : 01/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; davalı şirket ile davacı müvekkili arasında ticari iş ilişkisi kurulmuş olup, cari hesap ekstresi alacağı tahsil edilemeyince … 20.İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, davalı şirketin icra takibine itiraz ederek icra takibini durdurduğunu, bu nedenle davalı itirazının iptali ile takibin devamına, % 20 tazminata hükmedilmesine ve yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve duruşmadaki beyanında özetle; davacı tarafın iddia etmiş olduğu hususlar yasal dayanaktan yoksun, somut bir delile dayanmayan ve tamamen davacı tarafından kurgulanmış iddialardan ibaret olup, bu beyanlara itibar edilmesi hukuken mümkün olmadığını, davacı tarafın iddia etmiş olduğu hususları ispat yükü altında olup, dava dilekçesinde delil olarak sunulan bilgi ve belgelerin hiçbiri usul kuralları çerçevesinde, iddia edilen vakıayı ispata elverişli araçlar olmadığını, davacı ile müvekkili arasında, dava dilekçesinde iddia edilen hususlar hiçbir zaman gerçekleşmediğini, davacının talepleri tamamen karşılıksız maddi menfaat temin etmek üzere dile getirildiğini, müvekkili şirket çevresinde sayılan, sevilen, saygınlığı ile bilinen borçlarına sadık bir şirket olduğunu, davalı şirket iddialarının hiçbir şekilde karşılığının olmamasından kaynaklı müvekkili şirketten herhangi bir alacağı da mevcut olmadığını, müvekkili şirketin diğer ortaklarının yabancı olması ve Türkçe bilmedikleri de dikkate alındığında davacı şirket sahibinin müvekkili şirket ile ortaklığında muhasebe kayıtları dahil tüm işlemler bizzat kendi muhasebecisi tarafından tutulduğu için tamamen maddi kazanç sağlanmak amaçlı bir takip başlatıldığını, davacı şirket sahibi … müvekkili şirkette % 20 oranla kurucu ortaklarından ye şirket ortaklarından … ile birlikte imza yetkisi bulunduğunu, 29.11.2017 tarihli şirket toplantısında alınan karar ile (karar no: 2017-03) şirket müdürlüğünden ayrıldığını, … 31. Noterliğinin …tarih ve … Yevmiye No’lu tasdikiyle söz konusu davacı şirket sahibi … hissesinin % 15’ini şirket ortaklarından … ‘ye; … 31. Noterliği’nin … tarih ve … Yevmiye No lu tasdikiyletiklinin % 5’ini yine şirket ortaklarından …’a sattığını, davacı şirketin, müvekkili şirketten hiçbir alacağı mevcut olmadığını, müvekkili şirket ile ortaklık yaptığı zamanda müvekkili şirket muhasebe kayıtlarını tutan SMMM … uzun yıllar davacı şirket sahibi olan …ile birlikte çalıştığını ve davacı şirketin de 2009 yılından beri muhasebe kayıtlarını tuttuğunu, müvekkili şirketin yabancı uyruklu ortaklan olmasından yararlanılmış ve müvekkili şirkete ait defter ve kayıt evrakları hali hazırda davacı şirketin uhdesinde olduğunu, bu nedenle de sıhhatli muhasebe bilgilerine ulaşılması imkansız olduğunu, SMMM …hakkında suç duyurusunda bulunularak soruşturma numarası bildirileceğini, soruşturma ile müvekkili şirketin zarara uğratıldığı ve aslında olmayan işlemler yapıldığı ispat edileceğini, davacı tarafça davaya konu hizmet yada diğer işlemlerin gerçekleştiğine dair evraklar sunularak davasını ispat etmek mecburiyetinde olduğunu, bu nedenle davanın reddine, davacının alacağın % 20‘sinden az olmamak üzere tazminata mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarata yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davaya konu … 20. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyası getirtilip dosya arasına konulmuştur,incelendiğinde;davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine 02/07/2018 tarihinde cari hesap alacağından kaynaklı 223.511,96 TL asıl alacak, 15.519,79 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 239.031,75 TL’ lik ilamsız takipte bulunulduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ olduğu, davalı borçlu vekili 09/07/2018 tarihli dilekçesi ile borca itiraz etmesi üzerine takibin durduğu ve süresi içerisinde itirazın iptali davası açıldığı görülmüştür.
Mahkememizin 22/01/2019 tarihli ara kararı gereğince dosya rapor hazırlanmak üzere mali müşavir bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından ibraz edilen 29/04/2019 teslim tarihli raporda özetle; Yapılan inceleme ve değerlendirme sonucu, her türlü delilin takdiri ve nihai karar Sayın Mahkemeye ait olmak üzere; Davacı şirketin ibraz edilen yevmiye defterinin açılış ve kapanış tasdiki süresinde yapıldığı, Defter-i Kebir ve Envanter defteri ibraz edilmediği, Davacı şirket, ticari defterlerinde 221.037,96 TL alacaklı olduğu, Davalı taraf iddialarının hukuki değerlendirmesi Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu, Sayın Mahkemeniz davacı şirket lehine karar verdiğinde, Davacı şirket takip tarihine kadar faiz talep edemeyeceği, Davacı şirketin 221.037,96 TL asıl alacağı ve bu tutar üzerinden, icra takip tarihinden itibaren talebi yıllık % 9 yasal faizi talep edebileceği yönünde görüş ve kanaatte bulunmuştur.
Mahkememizin 2018/655 Esas, 2019/925 Karar sayılı davacının kısmen kabul kısmen reddine dair verilen kararı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi’nin 2020/1121 Esas 2022/1213 Karar karar sayılı ilamı ” İtirazın iptali davası icra takibine sıkı sıkıya bağlı, itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir (YHGK. 2017/19-1634 Esas – 2018/633 Karar sayılı ilamı).
… 20. İcra Müdürlüğünün…Esas sayılı dosyası ile davacı alacaklı tarafından davalı borçlu hakkında cari hesap alacağına dayalı olarak 223.511,96 TL asıl alacak ve 15.519,79 TL işlemiş faiz olmak üzere toplamda 239.031,75 TL alacak için başlatığı ilamsız icra takibi davalı borçlunun itirazı üzerine durmuştur.
İcra dosyasındaki takip talebine ekli olarak davalı Alabrar olarak tek taraflı düzenlediği 2017 dönemine ait muavin defter sureti ve davacının 01.01.2018 – 30.06/2018 tarihleri arası için tek taraflı düzenlediği muavin defter suretinin bulunduğu görülmektedir.
Davacı ….Şti tarafından davalı … Ltd.Şti adına keşide edilen irsaliyeli fatura suretleri sunulmuş olup, söz konusu irsaliye faturalar üzerinde teslim eden ve teslim alan isim ve imzaları bulunmamaktadır.
Yargılama aşamasında yaptırılan birlirkişi inelemesi sonucunda davacının 2017 yevmiye defterinin usulüne uygun olduğu, defteri kebir ve envanter defterini ibraz etmediği, davacının davacının davalı adına toplamda KDV dahil 362,217,96 TL faturalar keşide ettiği davalı tarafın 141.180,00 TL ödeme yaptığı, davacının halen cari hesap bakiyesinde 221.037,96 TL bakiye alacağının bulunduğu,davacının ticari defterine davalı adına borç kaydettiği faturaların davalı ticari defterleri incelemeye sunmadığından kayıtlı olup olmadığı tespit edilememiş is de davalı şirket mükellefi olduğu Vergi Dairesine davacı şirketin düzenlediği faturalar 46 fatura ile KDV hariç 332.261,00 TL tutarında ürün aldığını beyanında bulunduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekili dava dilekçesi ve delil listesinde her iki tarafın ticari defterlerine ve resmi belgelere dayanmakla; davalı yanın usulüne uygun ihtara rağmen ticari defter ve belgelerini ibraz etmemesi nedeniyle, esasen davacının ticari defterleri ile davalı tarafından vergi dairesine bildirilen BA formları üzerinden inceleme yapılarak rapor düzenlenmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır. Zira, davalı tarafın resmi bir kuruma yöneltmiş olduğu dava konusu malları teslim aldığına ilişkin beyanı kendisini bağlayacaktır.
Ancak somut olayda, davacı şirket yetkilisinin önceden bir süre davalı şirketi müştereken temsil ve ilzama yetkili olduğu, sahte fatura ve belge düzenlemek suretiyle davalı şirketi borçlandırdığı hususunda davalı tarafça mali müşavir ve davacı şirket ortağı hakkında savcılığa yaptığı suç duyurusu sonucunda şüphelilerin üzerine atılı suçlamanın 213 sayılı vergi usul kanununa muhalefet suçunu oluşturduğu gerekçesiyle CBS’nin görevsizliğine ve evrakın İstanbul Defterdarlığına gönderilmesine karar verildiği iddia edilmekte ve bahsi geçen bu suç duyurusu ile takipsizlik kararının varlığı, ilk derece mahkemesince aldırılan bilirkişi raporunda da tespit edilmiştir. Bu sebeple mahkemece İstanbul Defterdarlığına müzekkere yazılarak yürütülen soruşturmaya ilişkin belgeler dosyaya kazandırılmak suretiyle soruşturma sonucunun bekletici mesele yapılarak sonucu dairesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Yukarıda bahsi geçen sebeplerle HMK ‘nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına.” gerekçesiyle kaldırılmasına karar verilmiş ve mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılarak yargılamaya devam olunmuştur.
Davacı vekilince sunulan 02/05/2023 tarihli dilekçe ile tarafların sulhen anlaştıklarını, karşılıklı masraf, vekalet ücreti talepleri bulunmadığını, sulhen ve karşılıklı yapılan sözleşme gereği karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilince sunulan 28/05/2023 tarihli dilekçe ile tarafların sulhen anlaştıklarını, karşılıklı masraf, vekalet ücreti talepleri bulunmadığını, sulhen ve karşılıklı yapılan sözleşme gereği karar verilmesini talep etmiştir.
HMK’nın 314/1.maddesinde yer alan “Sulh, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.” hüküm ile 315/1. Maddesinde yer alan “Sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verir.” hükmü gereğince, taraf vekillerinin dosya arasında bulunan vekaletnamelerinde sulh olma yetkilerinin bulunduğu hususu da nazara alınarak tarafların beyanları doğrultusunda sulh nedeni ile davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Açıklanan gerekçeye göre;
1-Davanın konusuz kaldığı anlaşıldığından esas hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına,
2-Karar tarihine göre alınması gereken 179,90 TL harcın peşin alınan 2.699,48 TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.519,58 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Tarafların anlaşmalarına binaen vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-Tarafların anlaşmalarına binaen taraflarca yapılan yargılama giderinin üzerilerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair verilen karar tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliyesi ( İstinaf Mahkemesi ) nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere dosya üzerinden verilen karar açıkça okunup, usülen anlatıldı. 01/06/2023

Katip …
✍e-imzalı

Hakim …
✍e-imzalı