Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/860 E. 2023/260 K. 28.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/860 Esas
KARAR NO : 2023/260

DAVA : Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
DAVA TARİHİ : 15/12/2022
KARAR TARİHİ : 28/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … adresinde bulunan taşınmazın, iş yeri şubesi olarak 31.05.2022 tarihinde düzenlenen kira sözleşmesi ile kiralandığını, akabinde vergi dairesine faaliyet izni için şube açılış bildiriminde bulunulduğunu, kiralamaya konu taşınmaz ile ilgili elektrik aboneliği almak üzere, müvekkili tarafından … A.Ş”in adres itibari ile yetkili olan …’da bulunan birime müracaat edildiğini, bu birim tarafından gerekçe gösterilmeksizin aynı kurumun …’da bulunan birimine yönlendirildiğini, bu birimin de Genel Müdürlük ile görüşülmesi gerektiğini söylendiğini, başvurunun 4 ay sürümcemede bırakıldığını, müvekkili tarafından üzerinden 1 ay geçtiği halde abonelik tesis edilmediğinden EPDK’ ya müracaat edildiğini, EPDK tarafından aboneliğin gerçekleştirilmesi gerektiğinin davalılara bildirildiğini, müvekkilinin aboneliğinin sürümcemede bırakılmaya devam edildiğini ve geçen 5 aylık süreye rağmen hali hazırda abonelik tesis edilmediğini, elektrik aboneliği için müracaat edilen adrese ilişkin olarak kaçak elektrik kullanımı tespit edildiğini ve tutanak düzenlendiğini, kaçak kullanım tespit edildiği iddia olunan 26/05/2022 tarihide … A.Ş yetkilileri tarafından ilgili yönetmelik kapsamındaki prosedüre uygun olarak usulsüz kullanım yapılan sayacın söküldüğünü ve yeni sayaç takıldığının sayaç değiştirme tutanağı ile sabit olduğunu, müvekkilinin aboneliğinin dört aydır sürümcemede bırakılmış olması karşısında, telafisi güç maddi ve hatta manevi zarara uğramış olan müvekkiline ilişkin dava fazla zarara uğramasının önüne geçilebilmesi için zaruri olan geçici aboneliğin tesisi doğrultusunda ivedi olarak tedbir kararı verilmesini, haksız ve keyfi olarak aboneliğin tesis edilmemiş olması sebebiyle faaliyetine başlayamamış olan müvekkilinin uğradığı zarar karşısında tedbir kararının teminatsız olarak verilmesini, keyfi olarak yasal dayanağı bulunmaksızın abonelik tesis etmeyen davalı tarafın, müvekkili ile abonelik sözleşmesi imzalaması doğrultusunda karar verilmesini, haksız olarak müvekkilinin iş yapamadığı için aylardır çok büyük tutarlarda zarara uğradığını, müvekkilinin bilirkişi raporu ile tespit edilecek zarar tutarına ilişkin fazlaya ilişkin ıslah, talep ve dava hakları saklı kalmak üzere şimdilik 1.000,00-TL Maddi tazminatın davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, tüm yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın abonelik tesis işlemlerine ve abonelik tesis edilmemesi sebebi ile oluştuğu iddia olunan maddi zararın tazmini taleplerine ilişkin olduğunu, davalı müvekkili …A.Ş’yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddi gerektiğini, davalı müvekkili … A.Ş’nin abonelik sözleşmelerinden kaynaklı uyuşmazlıkların muhatabı olduğunu, davacı asil ile dava konusu mahallin önceki fiil kullanıcısı arasındaki işlemin muvazaalı bulunduğunu, davacı asile abonelik tesis edilemediğini, bu davanın davalı müvekkili … A.Ş’ yönünden davanın esastan reddi gerektiğini, dava konusu mahallin önceki fili kullanıcısı … hakkında kaçak zabıt tutulduğunu ve elektrik kesme işlemiş yapıldığını, davacı yanın şimdilik 1.000,00-TL maddi zararının tazminine ilişkin talebinde somutlaştırma yükümlülüğünü yerine getirilmediğini ve ispatlanamadığını, öncelikle ihtiyati tedbir talebinin reddine, aksi halde %100 teminat depo edilmesine, davanın öncelikle usulden, aksi halde esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce tarafların bildirdiği deliller toplanmış ve dosyamız arasına alınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, elektrik aboneliği tesisi istemine ilişkindir
… Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 20/12/2022 tarihli müzekkere cevabında …in gerçek kişi ticari işletme kaydı bulunmadığını, davalı …’ın gerçek kişi ticari işletme kaydının bulunmadığının bildirildiği görülmüştür.
… Vergi Dairesi Müdürlüğünün 21/12/2022 tarihli müzekkere cevabında, davacı …’in işletme hesabına göre defter tuttuğu, 2. Sınıf tüccar olduğunun bildirildiği görülmüştür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nın 3. maddesi hükmüne göre, bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa ticari iş sayılmazlar (ERİŞ Gönen, Gerekçeli- Açıklamalı- İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447,  yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunundan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.09.2015 gün ve 2014/15-1026 E. 2015/1765 K. sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
TTK’nın 5/1.maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesinin tüm ticari davalar ile çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olacağı düzenlenmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 2.maddesinde ise Asliye Hukuk Mahkemesinin görev alanı düzenlenmiş olup madde metnine göre, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi olacağı hüküm altına alınmıştır.
Görevle ilgili değerlendirmenin 6102 Sayılı TTK’nun 4 ve 5.maddesindeki düzenlemeler gözetilerek yapılması gerekir. 6102 Sayılı Kanun’un 19.maddesi ”ticari iş karinesi” başlığını taşımakta olup, bu maddenin 2.fıkrasında yer alan ”Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır.” hükmünün, görevli mahkemenin belirlenmesinde dikkate alınması mümkün değildir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2015/15-440 esas 2015/1769 karar sayılı ilamı).
Yapılan açıklamalar ışığında somut olayda, taraflar arasındaki uyuşmazlığın elektrik abonelik sözleşmesinden kaynaklandığı, … Vergi Dairesi Müdürlüğünün 21/12/2022 tarihli müzekkere cevabından davacının ikinci sınıf tüccar olarak işletme hesabına göre defter tuttuğunun bildirildiği, yazı ekindeki beyannamelerden davacının faaliyetlerinin VUK’nun 177. maddesindeki esnaf faaliyeti sınırını aşmadığının anlaşıldığı, salt sözleşmeye konu yerin ticarethane olarak kullanılmasının eldeki davanın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili nispi ticari dava olarak nitelendirilmesini mümkün kılmayacağı, mahkememizin mutlak ve nispi ticari dava niteliği taşımayan işbu davaya bakmakla görevli olmadığı, bu durumda tüketici sıfatını da haiz olmayan davacı ile davalı arasındaki uyuşmazlığın genel hükümler uyarınca asliye hukuk mahkemesinde çözümlenmesi gerektiği anlaşıldığından (benzer yönde İstanbul BAM 37. HD’nin 11/01/2021 tarihli, 2020/1494 E., 2021/67 K.sayılı kararı) görevle ilgili düzenlemelerin kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle taraflarca ileri sürülmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerektiği nazara alınarak dava dilekçesinin 6100 sayılı HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi uyarınca görev yönünden usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Açıklanan gerekçeye göre;
1-Dava dilekçesinin HMK 114/1-c , 115/2 mad uyarınca görev yönünden usulden reddine ve mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve HMK 20 md uyarınca 2 haftalık süre içinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-Harç, vekalet ücreti, arabuluculuk gideri, yargılama giderleri konusunda görevli mahkemece karar verilmesine,
4-Kararının kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi için başvurulmadığı taktirde harç ve yargılama gideri konusunda ek karar yazılmasına, ,
Dair verilen karar taraf davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliyesi ( İstinaf Mahkemesi ) nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usülen anlatıldı. 28/03/2023

Katip
✍e-imzalı

Hakim
✍e-imzalı