Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/767 E. 2023/1036 K. 08.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/767 Esas
KARAR NO : 2023/1036

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 06/07/2017
KARAR TARİHİ : 08/12/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 06.07.2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; davacıların murisi … İsveren-… A.Ş. firmasında şoför muavini olarak çalışmakta iken 17.11.2016 tarihinde … TİC. A.Ş firmasına ait (malik, işleten ve üst işveren) … plaka sayılı sürücü Davalı … sevk ve idaresindeki yolcu taşıyan otobüsünün saat 4.50 civarında .. karayolu 36+400 Km. de … köyü mevkiinde; … İlçe istikametinden … istikameti giderken aynı istikamette seyreden … sevk ve idaresindeki … çekici … yarı römork plakalı tıra arkadan çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında görev başında otobüs içindeki muavin koltuğunda sıkışmış bilahare ağır yaralı olarak … Devlet Hastanesi’ne kaldırılmış ancak 28.11.2016 tarihinde vefat etmiştir. Kaza tespit tutanağına göre “bu kazanın oluşumunda… plaka sayılı otobüsün sürücüsü …’nin 2918 sayılı KTK. 84 maddesinde yer alan kusurlardan önlerinde giden araçları güvenli ve yeterli bir mesafeden izlememek, ve yakın takip kuralını ihlal ettiği..” ve kusurlu olduğu betan ve tespit edilmiştir. Kazanın meydana geldiği sırada aynı araçta şoför muavini olarak çalışan müteveffa … ‘A atfedilebilecek bir kusur bulunmamaktadır. Davalılar Olay 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nda tanımlanan “Trafik kazası” biçiminde gerçekleşmekle birlikte, aynı zamanda 4857 sa. İş Kanunu, Sosyal Güvenlik Yasaları uyarınca işverenin emrinde görevi başında hizmet ifa ederken gerçekleşmiş olduğundan iş kazası olup işverenin ve aynı zamanda yolcu ve yük taşıyanın sorumluluğunu gerektirmektedir. Davalı … A.Ş işveren ve işletendir. Davacıların murisi M. … davalı şirkette şehirlerarası yolcu tasıma otobüslerinde “şoför muavini “olarak çalışmakta iken mesai sırasında aynı firma çalışanı şoförün yaptığı kazada vefat etmiştir. Olayın iş kazası olduğu sabittir. Davalı-…TİC. A.Ş aracın maliki aynı zamanda taşımacı ve işletendir. Yolcu ve yük taşıma işleriyle uğraşan gerçek ve tüzel kişiler, hem “motorlu araç işleten” olarak 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu hükümlerine göre ve hem de “taşımacı” olarak Türk Ticaret Kanunu ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu hükümlerine göre sorumludurlar. Sürücü davalı … dava konusu trafik kazası davalı sürücünün sevk idaresindeki yolcu taşıma otobüsü ile davalının kusuru ile meydana gelmiş ve davacılarının murisinin vefatına neden olmuştur. Motorlu araç işletenler ve taşımacılar, çalıştırdıkları kişilerin “işvereni” olarak İş Yasası ve Sosyal Güvenlik Yasaları hükümlerine göre ve “tehlike sorumluluğu” ilkesince çalıştırdıkları kişilerin geçirdikleri “iş kazalarından” sorumludurlar” hususlarını belirtmiştir.
Davalı vekili (… A.Ş.) cevap dilekçesinde özetle; “Davaya konu is kazası, müteveffa …’nın host olarak görev yapmakta olduğu ve diğer davalı …’nin sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın, aynı istikamette seyreden … sevk ve idaresindeki … yarı römork plakalı tıra arkadan çarpması sonucu meydana geldiğini, hal böyle olunca kazanın işverenin işi görülürken gerçekleştiğini, sorumluluğun mevcudiyeti için yeterli olmadığını, meydana gelen trafik kazası, sürücü diğer davalı … tamamen kusurlu davranışı sonucu gerçekleştiği için işverenin sorumluluğu ile meydana gelen sonuç arasında uygun illiyet bağının varlığından söz etmek mümkün olmadığını, müvekkilinin şirket açısından illiyet bağı bulunmadığını, bu nedenle müvekkil şirketin davaya konu kazadan sorumlu tutulması mümkün olmadığını, meydana gelen trafik iş kazasında müvekkil şirketin alabileceği herhangi bir önlem bulunmadığını, üçüncü kişilerin kusuru ile illiyet bağı kesildiğini beyan etmiştir.
Davalı vekili (…) dilekçesinde yaşanan olayla ilgili olarak özetle; Açılan dava haksız ve mesnetten yoksun olduğunu. Davacı tarafından müvekkili … aleyhine ikame edilen iş bu davada, 17.11.2016 tarihinde … plaka sayılı otobüsün, … plakalı yarı römork tır ile çarpışması sonucunda maddi hasarlı ve yaralanmalı trafik kazası meydana geldiğini, bu nedenle, kazada yaralanan ve söz konusu otobüste host olarak çalıştığı iddia olunan … kaldırıldığı hastanede 28.11.2016 tarihinde vefat ettiğini, işbu dava ile murisin mirasçıları tarafından, maddi ve manevi tazminat talepli işbu davayı ikame edildiğini, bu itibarla açılar dava haksız ve mesnetsiz olduğunu, Müvekkili …’nin kazanın meydana gelmesinde bir kusuru olmadığını, müvekkili kurallara uygun şekilde ilerlerken trafikteki herkesin altında olduğu risk gerçekleştiğini ve fakat müteveffanın ölüm olayı ve kaza tarihi arasında 10 günlük bir zaman farkı olduğu göz önüne alındığında kusuru bulunmayan müvekkili olayla arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığı, ölüm olayının trafik kazasından kaynaklandığı hususu sübuta ermediğini beyan etmiştir.
Davalı … Sigorta Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu kazaya karıştığı ifade edilen … plakalı araç müvekkil şirket tarafından 12/05/2016-2017 tarihleri arasında geçerli olmak üzere …no.lu Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi ile sigortalanmış, Davacılara 24/05/2017 tarihinde 20.483,77 TL ödenmiştir. Ödeme davacı yan tarafından da kabul edildiğinden çekişmesizdir. Yapılan ödeme gereği müvekkil şirket sorumluluğunu yerine getirdiğinden davanın hakkımızda reddine karar verilmesini talep ederiz. Yerleşik Yargıtay İçtihatları gereği, ek tazminat talebi ancak hesaplama yöntemi vb. nedenlerden kaynaklanmayan AÇIK ŞEKİLDE EKSİK ÖDEME bulunduğu durumlarda mümkün olabilmektedir. Açık şekilde eksik ödeme ise Yargıtay kararlarında, “ödenen tutarın bir tutarı veya ona yakın” bir miktar olarak açıklanmaktadır. (Bkz. Yargıtay .. H.D. 1995/207 E. 4995/3054 K. – … – Uygulamalı Zarar Sigortaları Hukuku) Dolayısıyla müvekkil şirket tarafından yapılan ödeme gereği davanın reddine karar verilmesini ,bu nedenle öncelikle müvekkil şirket tarafından yapılan ödemenin, ödeme tarihindeki verilere göre yeterli olup olmadığının tespitini; ödenen ile ödenmesi gereken arasında “bir misline yakın bir fark” olmadığından davanın reddine karar verilmesini talep eder, dava konusu olayın İŞ KAZASI olduğunun tespiti ile, sosyal güvenlik kurumundan davacıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin sorulmasını talep ederiz. Ayrıca ilk peşin sermaye değerinin yarısı, üçüncü kişiler yönünden rücuya tabidir; FAKAT İŞVEREN ve işverenin sigorta şirketi açısından tümü rücuya tabidir. Dolayısıyla 5510 sayılı kanun 21. maddeye göre, peşin sermaye değerinin TBK md.55 kapsamında tazminattan indirilmesi gerekmektedir, Diğer yandan manevi tazminat, mamelek hukukuna tabi bir tazminat türü değildir. Dolayısıyla burada amaç, kişinin uğradığı maddi bir zararın tazmini olmadığı gibi maddi bir gelir yahut destek sağlamak da değildir. Bu husus gözetilerek davacı yanın ticari faiz taleplerinin de reddi gerekmektedir. Üstelik, manevi tazminat niteliği gereği hakim tarafından resen karar anında tespit edileceğinden; ancak ve ancak karar tarihinden faize elverişlidir. Zira davacının manevi zararının ne oranda olduğu ve hangi tutarın ödenmesi gerektiği daha önceden tespit edilebilir değildir. Bu yönüyle kaza tarihinden faiz taleplerinin reddine karar verilmesini beyan etmiştir.
Mahkememiz dosyasının … 34. İş Mahkemesi’nin 01.09.2022 tarih …Esas … Karar sayılı dosyası ile görevsizlik kararı gereği Mahkememize tevzi edildiği, Mahkememiz esasına kaydının yapıldığı görüldü.
GEREKÇE: Dava, Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat davasıdır.
Davanın … 34. İş Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında iş kazasından kaynaklı olarak açılmış olduğu, İş Mahkemesince; “Mahkememizin 2017/298 Esas sayılı dosyasının 26/07/2022 tarihli duruşmasında verilen ara karar gereğince, davanın davalılardan … Sigorta Şirketi yönünden tefrik edilerek ayrı esasa kaydedilmesine dair karar verilmiş olup, tefrik işlemi yapılarak dosya mahkememizin 2022/311 Esas sırasına kaydedilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkemelerin görevi, kamu düzeninden olduğundan, somut olayda davacılar murisi ile davalı sigorta şirketi arasında hizmet ilişkisinin bulunmadığı, diğer bir deyişle davalı sigorta şirketlerinin davacılar murisi olan işçinin işvereni olmadığı, dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın iş akdinden ve iş kanunundan doğmadığı, taraflar arasında işçi-işveren ilişkisinin bulunmadığı, zararlandırıcı olayın iş kazası sayılması, görevli mahkemenin belirlenmesi için yeterli olmadığı anlaşılarak davanın görev yönünden reddi,” gerekçesiyle Mahkememize gönderildiği anlaşılmaktadır.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun birinci maddesi uyarınca; İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde İş Mahkemeleri kurulur. Bu tür davalara iş mahkemelerince bakılır. İş mahkemesi kurulmamış olan yerlerdeki bu davalara o yerde görevlendirilecek mahkeme tarafından, bu kanundaki esas ve usullere göre bakılır.
7036 sayılı Kanunun 5. maddesinde İş Mahkemesinin görevi düzenlenmiştir. 7036 sayılı Kanunun 5. maddesinde İş Mahkemesinin görevi genişletilmekle beraber; İş Mahkemeleri “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,
b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya … taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,
c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Anılan maddeye göre; işçiyle işveren veya işveren vekili arasında iş akdinden veya kanundan kaynaklı her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıkların İş Mahkemelerinde çözümleneceği hükmü öngörülmüştür. Maddede belirtildiği üzere, İş Mahkemesinin görevli olabilmesi için uyuşmazlığın taraflarının işçi ve işveren veya işveren vekili olması, uyuşmazlığın iş sözleşmesinden veya İş kanunundan kaynaklanması koşuldur.
İş kazasında, işveren dışında başka sorumlular varsa, işveren ile birlikte bu kişiler aleyhine de dava açılması durumunda dava yine İş Mahkemelerinde görülür. İşverenin kusurlu olup olmadığı sonuca etkili değildir.
Somut olayda; davacı tarafça sigorta şirketi aleyhine de dava açıldığı, mahkemece önce birleştirme kararı , sonra tefrik kararı verildiği, sigorta şirketi tarafından davanın mahkemenin 2022/49 Esasına kaydedildiği, sonrasında sigorta şirketi yönünden davaya bakmak görevinin Asliye Ticaret Mahkemesi’ne ait olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verildiği anlaşılmıştır.
Borçlar Kanunu’nun Müteselsil Sorumluluk başlıklı 61.maddesinde; “Birden çok kişi ile birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır” düzenlenmiştir. Bu madde doğrultusunda trafik ya da iş kazalarında ortak kusurları bulunan kişilerin haksız eylemden zarar görenlere karşı müşterek müteselsil sorumlulukları doğacaktır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2010/21-36 Esas, 2010/67 Karar sayılı ilamında; “…Öte yandan, eldeki dava, iş kazası nedeniyle davalı işveren ile birlikte genel hükümlere göre sorumlu bulundukları iddia edilen diğer davalılara karşı birlikte açılmış olup,davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmaktadır. İhtiyari dava arkadaşlığı durumunda, davalılardan biri hakkındaki dava genel mahkemenin, diğeri hakkındaki dava özel bir mahkemenin görevine giriyorsa, özel nitelikteki mahkemede davanın görülmesi gereklidir. Somut olayda,davacılar iş kazası geçiren işçinin mirasçıları,davalı Erikli Şirketi ise işvereni konumunda olup,5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1.maddesi uyarınca işveren ile işçi arasındaki iş aktinden kaynaklanan veya İş Kanunu’na dayalı iddiaların özel yetkili iş mahkemesinde görülerek, davanın sonuçlandırılması gerekli olduğundan, diğer davalılar yönünden de İş Mahkemesi olarak davaya bakılmaya devam edilmelidir. Dava birlikte açıldığından,her dava açıldığı zamanki duruma göre değerlendirileceğinden, işverenin kusurlu olmamasının belirlenmesi göreve değil, davanın sonucuna etkilidir. Açıklanan bu gerekçelerle, Özel Dairenin bozma ilamındaki bu görüş isabetli değildir.”
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/1201 Esas, 2014/373 Karar sayılı ilamında; “…Somut olayda davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunması nedeniyle; davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri uyarınca, asliye ticaret mahkemeleri, asliye hukuk mahkemelerinin daireleri ve dolayısıyla bu ayırım çerçevesinde genel mahkeme niteliğinde olduklarından; tüm davalılar hakkındaki davaların, özel mahkemede (iş mahkemesinde) görülmesi gerektiği kabul edilmelidir.
Sonuç olarak, gerek 4603 sayılı Kanun’un 5.maddesi, gerekse 5521 sayılı Kanun’un 1.maddesi; TTK’ndaki görev hükmünün aksine ve öncelikle uygulanması gereken özel düzenlemelere yer vermekle, taraflar arasındaki ilişkinin ticari dava şeklinde nitelendirilmesi mümkün olmadığından, uyuşmazlıkta iş mahkemeleri görevlidir.”
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2004/9-261 Esas, 2004/254 Karar sayılı ilamında; “…Davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığının bulunduğu durumlarda, bunlar hakkında birlikte açılan davalar, birbirlerinden bağımsız olduğundan, görevli mahkeme her bir dava bakımından ayrı ayrı belirlenmelidir, ihtiyari dava arkadaşı durumundaki davalılardan biri (veya birkaçı) hakkındaki dava genel mahkemenin, diğeri (veya diğerleri) hakkındaki dava özel bir mahkemenin görevine giriyorsa, davaların aynı dava dilekçesiyle özel mahkemede açılması gerekir. Somut olayda davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğunun benimsenmesi durumunda; yukarıda açıklandığı gibi, Asliye Ticaret Mahkemeleri, Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin daireleri ve dolayısıyla bu ayırım çerçevesinde genel mahkeme niteliğinde olduklarından; tüm davalılar hakkındaki davaları özel mahkemede (iş mahkemesinde) görülmesi gerektiği kabul edilecektir. Özel Mahkeme niteliğindeki Yerel Mahkeme’nin görevsizlik kararındaki gerekçe, öncelikle bu nedenle yerinde değildir.
” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden (re’sen) dikkate alınması zorunludur. Huzurdaki davada, davacının İş Mahkemesinde husumet yöneltilen ve davalı olan şirketin işçisi olup kazanın, iş kazası olarak meydana geldiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Meydana gelen trafik kazası, davacı yönünden bir iş kazası olup uyuşmazlık iş hukukundan kaynaklanmaktadır (Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 04/09/2018 Tarih, 2015/13523 Esas ve 2018/7384 Karar sayılı ilamı)
Eldeki davanın açılmasına neden olan olay, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından iş kazası olarak nitelendirilmiş olup, dava üçüncü kişinin halefi konumundaki sigorta şirketi ile birlikte sigortalının işverenine karşı açılmıştır. Artık konunun iş kazası olması nedeniyle İş Mahkemelerinde çözümlenmesi gerekmektedir. Tefrik edilen davalar arasında bağlantı olup, her iki davanın davalısından istenen zarar tazmini aynı kazaya ilişkindir. Biri hakkında verilecek kararın diğerini etkileyeceği kuşkusuzdur. Bu nedenle maddi ve hukuksal olgulara göre usul ekonomisi ve daha isabetli bir karar verilmesi açısından, davaların birlikte görülmesi gerektiği kanaati ile davada İş mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek H.M.K. 114-115 maddeleri uyarınca görev nedeniyle davanın reddine (görevsizlik) karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Açıklanan yasal gerektirici nedenlere göre;
1-HMK’nun 115/2. maddesi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c). Maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden REDDİNE, mahkememizin KARŞI GÖREVSİZLİĞİNE,
2-HMK’nun 21/1-(c). Maddesi gereğince iş bu kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde … 34. İş Mahkemesi ile mahkememiz arasında olumsuz görev uyuşmazlığı olması nedeniyle merci tayini için HMK’nun 22/2. Maddesi uyarınca dava dosyasının İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine,
3-HMK’nun 20/1. maddesi gereğince … 34. İş Mahkemesi’nin yargı yeri olarak belirlenmesine ilişkin merci tayini kararı verilmesi halinde, bu kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini istemesi halinde dosyanın görevli … 34. İş Mahkemesi’ne gönderilmesine, taraflardan birinin mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini istememesi durumunda HMK’nun 331/2. maddesi gereğince talep halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesine,
4-HMK’nun 331/2. maddesi gereğince davaya görevli mahkemede devam edilmesi halinde harç, vekâlet ücreti ve yargılama giderinin görevli mahkemede değerlendirilerek hüküm altına alınmasına,
Dair, tarafların yokluğunda verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 08/12/2023

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır