Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/657 E. 2023/464 K. 31.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO :2022/657 Esas
KARAR NO :2023/464

DAVA :İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/09/2022
KARAR TARİHİ : 31/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin 28/09/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; davacı ile dava dışı … A.Ş. arasında 01.06.2019 başlangıç tarihli Satın Alma Çerçeve Sözleşmesi’nin akdedildiğini, sözleşmenin konusunun akaryakıt sızıntısı nedeniyle kirlenen yer altı ve yer üstü doğal kaynaklarının temizlenmesi işinin davacıya ait ekipmanlarla yapılması işi olduğunu, bu sözleşmenin 4 Şubat 2020 tarihli devir protokolü ile … A.Ş. tarafından davalı Haramidere’ye devredildiğini, davacı … tarafından verilen hizmetin nasıl ücretlendirileceği sözleşmenin 3 numaralı eki olan fiyat listesinde açıklandığını, davacı müvekkili tarafından verilen hizmetin karşılığı olan ödemelerin taraflar arasındaki sözleşme sona erene kadar sözleşmeye uygun biçimde sadece 2021 Kasım ayında verilen hizmetler karşılığında düzenlenmiş faturalar hariç ödendiğini, davalı yalnız takibe ve huzurunuzdaki davaya konu Kasım 2021 ayı hizmet faturalarını ödemediğini, faturaya yasal süre içinde ya da sonradan da itiraz edilmediğini, hatta Kasım ayını izleyen Aralık 2021 ayı hizmetleri için düzenlenmiş faturaların da davalı tarafından ödendiğini, sözleşmenin 2021 Aralık ayı sonunda sona erdiğini, ödeme için davalıya iki ayrı ihtarname gönderildiğini, davacı … ilk olarak 22.03.2022 tarihinde davalı …’den vadesi geçtiği halde ödenmemiş 162.435,07 TL alacağının ödenmesini noter aracılığı ile talep ettiğini, anılan bu ihtarnamenin davalıya tebliğ edildiğini ancak yanıtlanmadığını, 08.07.2022 tarihinde noter aracılığı ile ikinci bir ihtarname gönderildiğini, davalının yine yanıt vermediğini, davacı alacağının tahsili için … 33. İcra Dairesi… E. sayılı dosyası ile icra takibine başladığını, davalının bu takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalının itirazının haksız kötü niyetli olduğunu, icra takip dosyasına sunulmuş olan dayanak 01.06.2019 tarihli sözleşme ve eklerine davalı tarafından itiraz edilmediğini, sözleşmeye dayanarak düzenlendiğini ve davalı tarafından hiçbir itiraza konu olmamış hizmet ve davacı …’ya ait ekipmanların kullanım bedeli olarak düzenlenmiş fatura bedelleri sözleşme ile tanımlandığını ve likit olduğunu, davalının faturaya dayalı bu takibe itirazının iyi niyetli olmadığını, takibe konu tutarın %20’sinden az olmamak üzere tazminatın davalı tarafından ödenmesine karar verilmesinin yasal düzenlemelerin ve uygulamanın gereği olduğunu, itirazın iptali için dava şartı arabuluculuk sürecine başvurulduğunu, arabuluculuk sürecinin … Arabuluculuk Dairesi’nin … sayılı dosyası ile yürütüldüğünü, açıklanan nedenlerle davalının icra takibine yaptığı itirazın iptaline ve takibin devamına, davalının haksız itirazı nedeniyle alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin 27/10/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; mahkemenin yetkisiz olduğunu, icra takibinin borçlunun ikametgahının bulunduğu yer icra dairelerinden başlatılmasının zorunlu olduğunu, müvekkili şirketin ticari ikametgahının “…” olduğunu, anılan bölgenin … Adli yargı çevresine dahil olduğunu, müvekkili hakkında açılan davada yetkili mahkemenin de … Mahkemesi olacağını, İstanbul Mahkemelerinin yetkisi dahilinde olmadığını, davacının sözleşme gereği üzerine düşen edim yükümlülüğünü yerine getirmediğini, herhangi bir ücret talep edemeyeceğini, Kasım-Aralık 2021 Temizleme Faaliyeti Uygulama İzleme raporunun Çevre Şehircilik ve İklim Değişiklik İl müdürlüğü ile paylaşılmadığını, sözleşmeden kaynaklı alacak-borç ihtilafını bahane ederek edimlerini yerine getirmeyen davalının kuruma rapor sunmaksızın haksız kazanç elde ettiğini, şirketten fazla tahsilat yaptığını ve … sözleşmesinde tahrifat yaparak kendini hak sahibi gibi göstermeye çalıştığını, müvekkili şirketin davacı tarafa herhangi bir borcu bulunmadığını, davacı tarafça alacağı ispat eder nitelikteki hiçbir bilgi ve belgenin dosyaya sunulmadığını, davacı taraf dava dilekçesinde müvekkili şirketin davacı tarafa borçlu olduğunu iddia ettiğini, bu iddianın kabulünün mümkün olmadığını, davacı tarafın takip konusu borcun davacı ile müvekkili şirketin anlaşması sonucu yaptığı satın alma çerçeve sözleşmesinden doğduğunu iddia ettiğini, faturanın müvekkili şirkete tebliğ edilip edilmediğini açıklamaktan da imtina ettiğini, bu hususun davacı tarafın alacak iddiasındaki kötü niyetini ve huzurdaki davadaki haksızlığını sergilediğini, davacı tarafın iddia ettiği alacağa ilişkin faturaya ait irsaliyenin de dosyaya sunulmadığını, gerçeği yansıtmayan faturanın dava konusu edilerek haksız bir alacak oluşturulmaya çalışıldığını, … A.Ş. İle … Ltd. Şti. arasında satın alma çerçeve sözleşmesi imzalandığının iddia edildiğini ancak imzalanan sözleşmenin müvekkili şirket ile olan bağlantısının anlaşılamadığını, sözleşmenin hiçbir yerinde müvekkili şirketin adı unvanı geçmediğini, temizliğin yapıldığı yerin dahi belirtilmediğini ayrıca sözleşmenin sadece son sayfasında … A.Ş.’nin imzasının olduğu görüldüğünden sözleşmenin bir suretinin … A.Ş.’ den celbinin talep edilerek sözleşmenin karşılaştırılması gerektiğini, taraflarınca müvekkili şirketi borç altına sokmak maksadıyla sonradan değiştirilmeye çalışıldığını, davacı tarafça taraflar arasındaki ilişkiyi ispatlayan veya şartları ortaya koyan sözleşmenin ibraz edilmediğini ancak kim ile imzalandığı belli olmayan bir devir protokolü ibraz edildiğini, müvekkili şirkete Çevre Şehircilik İl Müdürlüğünce gönderilen resmi yazı içeriğinde davacı tarafça sözleşme gereği bildirimi yapılması gereken raporun sunulmadığını, davacı şirket ile müvekkili şirket arasında Kasım-Aralık 2021 tarihlerinde herhangi bir alacak -borç ilişkisi kapsamında ihtilaf bulunmadığını, davacının taraflar arası sözleşmeyi haksız yere feshetmiş olduğunun bildirildiğini, hem sözleşme hem de yasa ve yönetmeliklerden kaynaklı olan rapor sunma yükümlülüğünün davacı tarafça ihlal edildiğini, şirketi zarara uğratmak adına resmi kurumlara gerçek dışı beyanlarda bulunulduğunu ve hizmet verilmeksizin ücret veya bedel talebinde bulunulduğunu, yerine getirilmeyen sözleşme edimleri nedeniyle müvekkilinin alacak hakkının saklı olduğunu, dolayısı ile herhangi bir hizmet verilmeden tahsilat yapılmaya çalışıldığının resmi kurumlarca da ispat edildiğini, davacı tarafından tek taraflı olarak tanzim ettiğini, müvekkili şirketin davacı tarafa herhangi bir borcu bulunmadığını, alacak davacı taraf takip tarihinden önce müvekkili şirketi temerrüde düşürmediğini ve bu nedenle faiz talep etmesinin mümkün olmadığını, takibe konu alacağın likid alacak olmadığını, icra inkar tazminatı talebinin hukuka uygun bir nitelik arz etmediğini, izah edilen nedenlerle davanın reddine, haksız ve kötü niyetli takip nedeniyle davacı aleyhine takip tutarının %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Bilirkişi Raporu, … 21. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …esas sayılı dosyası, … 33. İcra Müdürlüğü’nün …esas sayılı dosyası, … Ticaret Odası ve Gelir İdaresi Başkanlığı yazı cevabı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
01/04/2023 tarihli bilirkişi heyet raporunda özetle; “Her şeyden önce taraflar arasında bir satın alma sözleşmesi yapıldığı, bu sözleşme uyarınca davacının teslim etmiş olduğu ekipmanlara karşılık kira bedelinin ödeneceğinin kararlaştırıldığı,
davacının birtakım faturalar düzenleyerek davalıya tebliğ ettiği, davalının herhangi bir itirazda bulunmadığı, birtakım ödemeler de yaptığı, 2021 yılında tarafların BA-BS Formu kayıtlarının birbirinin teyit ettiği hususlarında bir ihtilaf bulunmadığı, taraflar arasında ihtilaf konusu olan ve raporumuzda çözüme kavuşturulması gereken temel problemler; takibe konu faturalar nedeniyle davacının alacağının bulunup bulunmadığı, davalının ayıplı ve eksik işler nedeniyle alacak talebinde bulunup bulunmayacağı noktasında toplandığı, taraflar arasındaki sözleşmede işin bedelinin açıkça belirlendiği, belirlenen bedellere uygun olarak faturalar düzenlenerek davalıya tebliğ edildiği, davalı taraf faturalara herhangi bir itirazda bulunmadığı, faturalarda vade belirtildiğinden, eksik ve ayıplı ifaya ilişkin somut bir delil sunulmadığından dava konusu fatura alacağı ve faiz oranında davacının alacaklı olduğunun kabulünün gerektiği, icra inkâr tazminatı şartlarının da doğduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır” şeklinde belirtildiği görülmüştür.
06/04/2023 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “Davaya ve takibe konu edilen 08.11.2021 tarih, … nolu, 42.100,54 TL tutarlı; 16.11.2021 tarih, … no.lu, 71.508,00 TL tutarlı; 24.11.2021 tarih, … no.lu, 48.826,54 TL tutarlı faturaların davacı
şirket yasal defterlerinde kayıtlı olduğu, faturalara ilişkin yapılmış herhangi bir ödeme kaydına rastlanılmadığı, davacı şirket yasal defterlerinde takip/dava tarihi itibariyle davacı … Grup Danışmanlık ve Mühendislik Ltd. Şti.’nin davalı …A.Ş.’ den 162.435,08 TL alacaklı olduğu kayıtlıdır” şeklinde belirtildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, fatura alacağından kaynaklı itirazın iptali davası olup kesin yetkinin söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır. Kesin olmayan yetki hallerinde HMK hükümlerine göre yetkisizlik kararı yasa yoluna başvurulmadan ya da başvurulduktan sonra yasa yolu evresi sonucu kesinleşmiş ise, dava dosyası kendisine gönderilen mahkemeyi bağlar.(Kuru,Baki, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku s:126).
Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.09.2019 tarihli ve 2017/19-824 E., 2019/885 K. sayılı kararı).
Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamasına göre, itirazın iptali davasını gören mahkemenin, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı öncelikle incelemesi gerekir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, bu sonuca etkili değildir. Eş söyleyişle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın mahkeme öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır.
Kaldı ki, itirazın iptali davasını görme yetkisi, icra takibinin yapıldığı yer mahkemesine aittir. O nedenle, mahkemenin, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı incelemesi doğaldır. Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda, mahkeme, kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş olacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.11.2013 tarihli ve 2013/13-372 E., 2013/1606 K. sayılı kararı).
İİK’nın 50/1. maddesine göre, para ve teminat borçlarına ilişkin icra takiplerinde yetkili icra dairesi, HMK’nın yetkiye dair hükümleri kıyas yoluyla uygulanmak suretiyle belirlenir. HMK’nın 6. maddesine göre, genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Aynı Kanun’un “Sözleşmelerden doğan davalarda yetki” başlıklı 10. maddesinde ise, sözleşmeden doğan davaların, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceği hüküm altına alınmıştır.
İcra takibinin yapıldığı ve eldeki davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan TBK’nın 89. maddesinde ise borcun ifa edileceği yer düzenlenmiştir. Buna göre; “Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır;
1. Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde,
2. Parça borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde,
3. Bunların dışındaki bütün borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde, ifa edilir.
Alacaklının yerleşim yerinde ifası gereken bir borcun doğumundan sonra alacaklının yerleşim yerini değiştirmesi sebebiyle ifa önemli ölçüde güçleşmişse borç, alacaklının önceki yerleşim yerinde ifa edilebilir”.
Kısaca özetlemek gerekirse, HMK’daki yetki kuralları ilamsız icra takiplerinde kıyasen uygulanır. İtirazın iptali davalarında icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazlar da öncelikle incelenmelidir. HMK’nın 6. maddesine göre ilamsız icrada genel yetkili icra dairesi borçlunun yerleşim yerindeki icra dairesi iken, sözleşmeden doğan para borçlarının takibi için başlatılan takipte sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkili kılınmıştır. Takibin konusu sözleşmeden kaynaklı para borcu olduğunda sözleşmede aksine bir şart konulmamış ise para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödeneceğinden, ifa yeri de alacaklının yerleşim yeri olacaktır. Böyle bir durumda alacaklı kendi yerleşim yerinde bulunan icra dairesinde de takip yapabilecektir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.05.2021 tarihli ve 2017/(19)11-889 E., 2017/622 K. sayılı kararı).
Hukuk Genel Kurulu tarafından da benimsenen yukarıdaki açıklamalar kapsamında huzurdaki dava, faturaya dayalı alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkin olup, icra dairesinin yetkisi İİK’nın 50. maddesine göre HMK hükümleri çerçevesinde ele alınması gerekecektir.
Bu kapsamda davanın faturadan bir miktar para alacağına ilişkin olduğu ve taraflar arasındaki sözleşmede yetki düzenlemesi yapılmadığı anlaşılmakla TBK’nın 89/1. maddesi ve HMK’nın 10. maddesi hükümleri uyarınca davacı alacaklının merkezinin (Kadıköy/istanbul) bulunduğu İstanbul Anadolu İcra Dairelerinde ya da işin ifa edileceği veya davalının adresinin bulunduğu yer olan … İcra Dairelerinde takibin başlatılması gerekmekte olup, davalının icra dairesinin yetkisine itirazı haklı görülmekle takibin yetkisiz icra dairesinde başlatılması nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM; Açıklanan yasal gerektici nedenlere göre;.
1-Yetkisiz icra dairesinde yapılan takip nedeniyle açılan davanın HMK 114/2 ve 115 maddeleri gereği dava şartı yokluğu nedeniyle REDDİNE,
2-Şartları oluşmadığından ve ispatlanamadığından kötüniyet tazminat talebinin REDDİNE,
3-Davacı tarafından yatırılan toplam 1.879,02 TL Peşin harçtan 179,90 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile fazla alınan 1.699,12-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-Taraflar arabuluculuk görüşmesine katılmış olmakla Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/1 maddesi gereğince hesaplanan 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Davalı tarafça yapılan 11,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davacı tarafça yatırılan gider avansı bakiyesinin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 31/05/2023

Katip
e-imzalıdır

Hakim
e-imzalıdır