Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/58 E. 2023/1071 K. 15.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/58 Esas
KARAR NO : 2023/1071

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/01/2022
KARAR TARİHİ : 15/12/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 21.01.2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkil kurum ile davalı şirket arasında hizmet alımına ait sözleşme imzalandığını, söz konusu davalı şirkette çalışan … tarafından müvekkil İdare ve … Şirketi aleyhine … 2. İş mahkemesi … E. Sayılı dosyası ile alacak davası açıldığını, … 2. İş mahkemesi … E…. K. sayılı kararı ile müvekkil İdare ve … Şirketi aleyhine alacak kalemlerine hükmedildiğini, Mahkemenin kararının Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından 2011/12160 E., 2013/14265 K. Sayılı kararıyla bozulması üzerine … 11. İş Mahkemesinin … E…. K. sayılı kararı ile müvekkil İdare ve … Şirketi aleyhine alacak kalemlerine hükmedildiğini, … tarafından … 11. İş Mahkemesi kararı uyarınca … 17. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile aleyhimize ilamlı icra takibi yapıldığını, müşterek ve müteselsilen sorumluluk ilkesi gereği müvekkil … tarafından söz konusu … 17. İcra Müdürlüğünün ….E. Sayılı icra dosyasına ödeme yapılarak dosyanın infaz olunduğunu, yapılan ödemeden davalı … Şirketinin payına düşen 3.479,89 TL’ lik kısım davalı şirketten istenmesine rağmen davalı tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını, bu sebeple müvekkil kurum tarafından davalı … Şirketi aleyhine 3.479,89 TL asıl alacak 401,57 TL faiz olmak üzere toplam 3.881,46 TL’nin rücu için … 29. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, takibe yapılan itiraz nedeniyle iş bu davanın açılmak zorunda kaldığını beyan ederek, itirazın iptali ile davalıya karşı icra takibinin devamını arz ve talep etmiştir:
Davalı vekili 21.03.2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının müvekkil şirketten talep edebileceği yahut müvekkil şirkete rücu edebileceği hiçbir hak ve alacağı bulunmadığını, müvekkil şirketin hizmet alım ihalesi kapsamında, asıl (gerçek) işveren davacı …. ‘nin ihale alıcısı olduğunu, bu ve benzeri ihaleler kapsamında ihaleyi kazanan şirketlerin farklı olsalar da hizmetin aynı işçilerce yerine getirildiğini, bu işçilerin, işverenleri sözleşme süresinin bitiminde aynı ihaleyi alamasalar bile ihaleyi alan müteakip firmaların yanında ve gerçek işvereni olan kurum bünyesinde çalışmaya devam ettiklerini, dolayısıyla dava dışı işçinin gerçekte kesintisiz olarak … işçisi olduğunu, dava dışı işçinin tüm çalışmasını ve mesaisini müvekkil şirkete değil, gerçekte işçisi olduğu …’ye tahsis ettiğini, tüm emir ve talimatları da …’den aldığını, bu durumda da feshe bağlı hak ve alacaklardan da …’nin tek başına sorumlu olduğunu, müvekkil şirkete husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, dava dışı işçilerin iş akdinin feshi hususunda ise müvekkil şirketin hiçbir yetki ve sorumluluğu bulunmadığını, dolayısıyla iş akdinin feshi hususundaki tüm irade, yetki ve sorumluluğun dava dışı işçilerin gerçek işvereni olan … ‘ye ait olduğunu, bu sebeple de tüm alacak kalemlerinden gerçek işveren olan …’nin sorumlu olduğunu, iş akdinin feshi hususunda hiçbir etki ve yetkisi olmayan müvekkil şirketin feshe bağlı alacak kalemlerinden sorumlu tutulmasının da belirtilen sebeplerden ötürü mümkün olmadığını, davacının müvekkil şirketten talep edebileceği yahut müvekkil şirkete rücu edebileceği hiçbir hak ve alacak olmadığını, dava konusu talepler açısından zaman aşımı sürelerinin geçtiğini, ayrıca itirazın iptali açısından da 1 yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra davanın açıldığını beyan ederek, davanın reddini arz ve talep etmiştir.
DELİLLER: Bilirkişi Raporu, … 11. İş Mahkemesi cevabi yazısı, … 29. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası, … cevabi yazısı, … 17. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyası UYAP kayıtları, Sosyal Güvenlik Kurumu cevabi yazısı, taraf beyanları ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
27.02.2023 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “Hukuki durumun ve delillerin takdir ve değerlendirmesi Sayın Mahkemeye ait olmak üzere; davacı şirketin Hizmet Alımı Sözleşmeleri kapsamında sorumluluğu üstlenen davalı yüklenici şirkete dava dışı işçiye ödenen işçilik hak ve alacakları ödemesi yönünden rücu edebileceğine karar verilmesi durumunda, rücu miktarının hesaplanabilmesi için … 17.İcra Dairesinin … E. sayılı dosyasına kapak hesabı ve davacı tarafından bildirilen ödeme belgelerinin getirtilmesi gerektiğine ilişkin görüş ve kanaatimi içeren işbu raporumu Sayın Mahkemenin takdirlerine saygılarımla sunarım” sonuç ve kanaatine varılmıştır.
21.10.2023 tarihli Bilirkişi Raporunda Özetle; “Hukuki durumun ve delillerin takdir ve değerlendirmesi Sayın Mahkemeye ait olmak üzere davacı şirketin Hizmet Alımı Sözleşmeleri kapsamında sorumluluğu üstlenen davalı yüklenici şirkete dava dışı işçiye ödenen işçilik hak ve alacakları ödemesi yönünden rücu edebileceğine karar verilmesi durumunda, rücu miktarının 1.Seçeneğe göre 2.770,88 TL olacağı, takibin bu miktar üzerinden devamı gerektiği, takip tarihinden itibaren alacağa yasal faiz işletilmesi gerekeceği, 2.Seçeneğe göre 12.56,65 TL olacağı, taleple bağlılık ilkesi gereğince takibin 3.881,46 TL üzerinden devamı gerektiği, takip tarihinden itibaren alacağa yasal faiz işletilmesi gerekeceği,” sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
GEREKÇE: Dava, davacı şirketin dava dışı işçiye ödediği işçilik alacaklarını davalı şirketten asıl işveren ve alt işveren ilişkisi kapsamında rücuen tazmini davasıdır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır. Dava konusu olayda da taraflar arasında asıl işveren – alt işveren ilişkisinin mevcut olup olmadığı tartışılacaktır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. maddesinde, müteselsil sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişki düzenlenmiş olup; “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki bu hükümde, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği belirtilmiştir.
Taraflar arasındaki davaya konu, … 17. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibine dayanak … 11. İş Mahkemesinin… Esas ve … Karar sayılı dosyalarının incelenmesinde; “…Mahkememiz 25/06/2010 tarih ve 2007/199 E – 2010/290 K sayılı ilamının, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 13/05/2013 tarih ve 2011/12160 E – 2013/14265 K sayılı ilamı ile ”Somut olayda davalı …Ltd. Şti. nin kıdem tazminatından sorumlu olduğu kuşkusuz ise de bu sorumluluk son alt işveren olmaması nedeni ile kendi dönemi ile sınırlıdır. Bu sebeple bu davalı açısından gerekirse yeniden ek rapor alınarak sorumluluk kapsamının belirlenmesi, ayrıca son alt işveren olmaması nedeni ile ihbar tazminatından sorumlu tutulmaması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiştir. Davacının, 28.12.1999-17.01.2007 tarihleri arasında 7 yıl 19 gün hizmet süresi ile Davalılar nezdinde hizmet akdiyle çalıştığı, Mahkememizce yapılan inceleme ve hesaplama neticesinde; Davacının, Davalı ..Şirketinde 13/07/2005 – 20/07/2006 tarihleri arasında 1 yıl 8 gün süre ile çalıştığı, Davacının tespit edilen 2007 yılı ücretine asgari ücretin oranlanması neticesinde 2006 yılı 2. dönem ücretinin 981,29_TL olduğu, Buna göre Davalı … Şti’nin kıdem tazminatından sorumlu olabileceği miktarın 1039,50_TL olduğu, son ay giydirilmiş ücretinin brüt 1.039,50 TL olduğu tespit edilmiştir…” karar verildiği, davacının da bu mahkeme ilamında belirtilen miktarı dava dışı işçiye ödemek suretiyle taraflar arasındaki sözleşme ve şartnameye dayanarak davalı şirketten rücuen alacak talep ettiği görülmektedir. Dava konu İş Mahkemesi dosyası Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir. Dolayısıyla bu karar ile davacı ile davalı arasında asıl ve alt iş veren ilişkisinin bulunduğu tespit edilmiştir.
Asıl işverenle alt işverenler arasında yapılan hizmet akitlerine göre yapılan iş kapsamında ve değişen alt işverenlere ait işyerinde ara vermeden çalışan işçilerin işçilik alacakları için açtıkları davalar sonunda ödenmesine karar verilen miktarlardan alacaklı işçiye karşı her biri müteselsilen sorumludurlar. Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (işçiye karşı) müteselsilen sorumludurlar. İç ilişkide (alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki ilişkide) ise bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda taraflar kendi aralarında sözleşme yapabilirler. 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 167. maddesindeki düzenleme uyarınca, aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça müteselsil sorumlulardan her biri alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu olacaklardır. Yasa hükmünde eşit sorumluluğun müteselsil borçlularda aksinin kararlaştırılmaması halinde uygulanacağı belirtilmiştir.
O halde, uyuşmazlığın çözümü için taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi, hizmet alım tip sözleşmesi, teknik şartname ve hizmet işleri genel şartnamelerinin sorumluluğa yönelik hükümlerinin tatbiki gerekir. Bu nedenle tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme ve şartname hükümlerinde işçi alacaklarından kimin ne kadar sorumlu olduğuna ilişkin hüküm varsa bu hükümler tarafları bağlar. Hizmet sözleşmelerinde, ihale evraklarında teknik ve idari şartnamelerde ve diğer taraflar arasında karşılıklı düzenlenen belgelerde yüklenici şirketin sorumluluğuna ilişkin açık hüküm olan hallerde, asıl işveren ödemiş olduğu miktarın tamamını, ilgili alt işverenden rücuen tahsilini talep edebilirken alt işverenin, asıl işverenden rücu imkanı yoktur. Sözleşme değerlendirilirken işçinin çalıştığı dönemlere ilişkin sözleşme hükümleri dikkate alınmalıdır. Buna göre, son alt işverenin alacağın tamamından sorumlu tutulamayacağı, tamamından sorumlu olmasının İş Kanunu gereği yalnız işçiye karşı olduğu, işçiyi çalıştırmış olan alt işverenlerin her birinin dava dışı işçiyi çalıştırdığı dönemi kapsayan kısmından sınırlı sorumlu olacağı, ayrıca işçilik alacakları davası neticesinde davacının ödediği yargılama giderleri, faiz ve vekalet ücreti yönünden de alt işverenlere rücu edilecek işçilik alacağı miktarına göre bir oranlama yapılarak davacının alt işverenlerden bu alacak kalemi ile ilgili talep edebileceği miktar da açıkça belirlenmelidir. (Y.13. HD. 24/05/2018 T, 2015/38873 E.-2018/6205 K. ve yine aynı Dairenin 31.5.2018 T, 2016/2779 E.- 2018/6452 K. ve 11/05/2017 tarih, 2016/7790 E. 2017/5936 K. sayılı ilamları)
Somut olayda, davacı asıl işveren, davalı alt yüklenici ile yapılan ihale kapsamında çalıştırılan dava dışı işçiye, kesinleşmiş mahkeme ilamına istinaden “Kıdem Tazminatı ve Yargılama Gideri” olarak ödenen işçi alacaklarının tamamından davalı şirketin sorumlu olduğundan bahisle 3.881,46 TL’nin davalıdan rücuen tahsili talep edilmiştir.
Açılan davada davalı yanca zamanaşımı itirazında bulunulmuş olmakla, öncelikle alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir. TBK’da haksız fiillerde rücu zamanaşımı süresinin düzenleyen 73. maddesi dışında ayrıca özel olarak bir rücu zamanaşımı süresi öngörülmediğinden, sözleşmeye dayalı rücuen tazminat davalarında aynı Kanunun 125. maddesi gereğince on yıllık zaman aşımı süresinin uygulanması gerekmekte olup, dava konusu olayda ödeme tarihinden davanın açıldığı tarihe kadar on yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmakla zamanaşımı itirazının reddi gerekmiştir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 06/11/2019 tarih, 2019/703 Esas ve 2019/8836 Karar sayılı kararı).
Taraflar arasında düzenlenen İhale Sözleşmesi’nin 5.maddesinde işin tanımının yapıldığı, 7.maddesinde sözleşme bedeline dahil olan giderlerin düzenlendiği ve işçilik ücretleri, nakdi ödenecek yol ve yemek (İdare tarafından) yardımı, yılda 2 defa yazlık-kışlık ayni olarak ödenecek giyim yardımı vs giderlerinsözleşme bedeline dahil olduğu ve yüklenicinin sorumluluğunda bulunduğu, 13.maddesinde hak ediş ödemelerine ilişkin prosedüre yer verildiği, prosedüre göre yüklenicinin hak ediş belgelerine personel maaşlarının, sigorta primlerinin ve verginin ödendiğine dair belgeleri eklememesi durumunda hak ediş ödemesinin yapılmayacağı, şirketin gerekli görmesi halinde işçilik ücretlerini hak edişten keserek, çalışan işçilere ödeme yapabileceğinin düzenlendiği, 23.maddesinde sözleşme konusu iş ile ilgili yüklenicinin çalıştıracağı personele ilişkin sorumluluklarının belirlendiği, bu kapsamda yüklenicinin ilgili mevzuat hükümlerine ve Genel Şartname 6.Bölümünde düzenlenen hükümlerine uymakla yükümlü olduğu, Genel Şartmanın 6.Bölüm 38.maddesinde “Yüklenicinin Çalıştırdığı Personel, Çalışanların Hakları ve Çalışma Şartları” başlığı altında, çalışanları ile ilgili bildirimde bulunma, prim yatırma iş yasası ve ilgili mevzuattan kaynaklanan işçi haklarını hak sahibine teslim etme, iş güvenliği mevzuatına uyma, gerekli tüm tedbirleri alma vb yükümlülükleri yerine getirme konusunda davalı şirketin sorumluluğunun düzenlendiği görülmektedir. Atıfta bulunulan maddede sadece işçinin çalıştırılmasından kaynaklı olarak İş Kanunu ve diğer kanunlardan kaynaklı sorumlu olduğunun belirtildiği, çok geniş bir alanı kapsayan bu maddenin açıklanmadığı, madde içeriğinde sorumluluk sınırlarının belirtilmediği, adeta asıl işveren bünyesinde çalışan dava dışı işçiye ait tüm sorumluluk davalı yanda olacağı kabul edilmiştir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin istikrar kazanmış uygulamalarında; “fazla mesai, evlilik yardımı, çocuk zamları, ayni yardımlar, hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti gibi ödemelerin haczi mümkün olmadığı, kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı gibi ödentinin ücretten sayılacağına dair bir hüküm bulunmadığından tamamı haczedilebileceğine” yönelik kararları bulunduğu gibi Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 01/03/2017 tarih 2015/37589 Esas 2017/2683 Karar’ında “iş akitlerin feshedilmesi nedeniyle doğan tazminatların fiili işçilik alacaklarına girmediğinden ve dava konusu tazminat alacaklarından tümüyle yüklenici alt işverenin sorumlu olacağına ilişkin bir düzenleme bulunmadığından dava dışı işçilere yapılan ödemelerden asıl işveren ile alt işverenlerin yarı oranında sorumlu olduklarına” ilişkin kararı dikkate alındığında taraflar arasındaki iç ilişkideki sorumluluğa yönelik hükmün sadece ücrete, fazla mesai, hafta tatili ve genel tatili ücretine ilişkin olduğu, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, bayram tatili ve yıllık izin ücreti alacakları hususunda bir anlaşma bulunmadığından TBK 167. maddesi uyarınca eşit paylaşım esasının kabulü gerekecektir (İstanbul BAM 45.Hukuk Dairesinin 21/12/2022 Tarih, 2020/1061 Esas ve 2022/1458 Karar sayılı kararı) ancak takibe esas … 11. İş Mahkemesinin … Esas ve…Karar sayılı kararında davalının sorumlu olacağı miktar açıkça belirtilmiş olmakla davalı yanın yarı oranında sorumluluk olacağı yönündeki itirazı kabul edilmemiştir.
Davalının icra takibine haksız yere itirazda bulunması, alacağın likit olması nedeni ile toplam alacağın % 20 oranında icra inkar tazminatının (İİK md.67/2) davalıdan tahsilde tekerrür olmamak üzere alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Açıklanan yasal gerektici nedenlere göre;
1-Davanın KABULÜNE,
Davalının … 29.İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyasında yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin kaldığı yerden devamına,
2-İİK mad. 67/2 uyarınca kabul edilen alacak likit ve itiraz haksız olduğundan 3.881,46 TL toplam alacağın %20’si olan 776,29 TL icra inkâr tazminatının tahsilde tekerrür olmamak üzere davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gereken 269,85 TL nispi karar harcından peşin yatırılan toplam 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 189,15 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Davacı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hükmolunan kısım üzerinden hesaplanan 3.881,46 TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
5-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13 ve 14. Maddeleri ile Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26.maddesi gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
6-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvuru harcı, 11,50 TL vekalet harcı, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti ve 279,35 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.202,25 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan, kullanılmayarak artan gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı yanın yokluğunda miktar itibariyle KESİN olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulünce anlatıldı.

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır