Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/554 E. 2023/394 K. 12.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/554 Esas
KARAR NO : 2023/394

DAVA : İtirazın İptali (Havale Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/08/2022
KARAR TARİHİ : 12/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Havale Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; Müvekkili ile davalı arasında “06.12.2010 tarihli Alacağın Temliki, Sulh İbra Ve Feragat Sözleşmesi” düzenlendiğini, işbu sözleşmeye göre müvekkili …’nun, Tasfiye halindeki … A.Ş. nezdindeki …. numaralı kar ve zarar katılım akdi, cari hesaplar ve hesapların eklerinde bulunan 4.467,00 USD (DörtBinDörtYüzAltmışYedi USD) ve 717,85 EURO (YediYüzOnYedi EURO) alacağını davalıya devir ve temlik ettiğini, Sözleşmenin 4.3 maddesine göre; Temlik Alan Davalının, davacı konumundaki muhatabın kendisine temlik ettiği tutarı, davacıya sözleşmede belirtilen vade tarihlerinde taksitler halinde ödeyeceği ve ödemeyi her bir taksit ödeme günündeki TCMB Döviz Alış Kuru karşılığı Türk Lirası üzerinden gerçekleştireceğinin kararlaştırıldığını, ancak davalının Sözleşmenin 4.3 maddesinde belirtilen ilk 7 taksitleri ödemesini müteakip bir daha hiçbir ödemede bulunmadığını, davalı tarafca 8. taksit ve devamındaki taksitlerin hiçbirinin ödenmediğini, bu nedenle davalı aleyhine … 7. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını ancak, davalı borçlunun 28.07.2021 tarihli itirazı üzerine takibin durduğunu, takibe yapılan itirazın haksız olduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, aynı zamanda alacaklarının varlığının sözleşme ile sabit olduğundan davalının dosya borcunu karşılayacak düzeydeki taşınmazlarına ve özellikle banka hesaplarına mal kaçırma ihtimali ve 3. Kişilere devrinin önlenmesi açısından İhtiyati Tedbir Konulmasına karar verilmesini, davalının … 7. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı ilamsız icra dosyasına vaki icra takibine yaptığı kötü niyetli ve haksız itirazın iptali ve takibin devamına, haksız ve mesnetsiz itiraz sebebi ile alacağın %20 oranından az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili beyan dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; Dava dışı … A.Ş.’nin 11/02/2001 tarihinde tasfiyesine karar verildiği, tasfiye kararının … Ticaret sicilde ilan edildiğini, tasfiyenin tamamlanmış olduğu dikkate alındığında, 06/12/2010 sözleşme tarihi ve dava tarihi öncesinde tasfiye kararı alınmış olduğundan sözleşmeye istinaden müvekkilinden talep edilen alacağın, tasfiye sonucu ortaya çıkacak duruma göre, kar veya zarar yönünden bir belirleme yapılmaksızın ödenmeyeceğinin açık ve sabit olduğunu, kar ve zarara katılma hesabının mutlak ödenmesi gereken bir alacak olmadığını, alacağın gerek sözleşme tarihi gerekse takip ve dava tarihi itibariyle muaccel hale gelmediğini, davacının bu davaya konu ettiği alacağın, fon kullanımından doğan kar ve zarara katılma hesabı olduğunu, dava dışı … A.Ş’nin tasfiye halinde olduğunu, davacının müvekkili şirket ile aralarında münakit sözleşmeye dayalı olarak varlığın ileri sürdüğü alacağını ancak bu şartlarda dava dışı şirketin tasfiye işlemleri sonucunda isteyebileceğini, tasfiyenin sonuçlanmadığını ve dava tarihi itibariyle alacağın muaccel hale gelmemiş olması nazara alınarak Yargıtay’ın yerleşik içtihatları çerçevesinde davanın zamansız açılan dava olması nedeniyle davanın öncelikle bu nedenle reddini talep ettiklerini, haksız ve mesnetsiz, yasal dayanaktan yoksun ikame olunan davanın reddine, davacı aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine, mahkeme masrafları ile ücreti vekaletin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 12/08/2022 tarihli ara karar gereği “Davacı Tarafın İhtiyati Tedbir Talebinin REDDİNE” dair karar verilmiştir.
Mahkememizce tarafların bildirdiği deliller toplanmış, icra dosyasının UYAP kayıtları dosyamız arasına alınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, taraflar arasında imzalanan 06/12/2010 tarihli alacağın temliki sulh, ibra ve feragat sözleşmesi kapsamında davacının davalıdan … 7. İcra Müdürlüğünün … dosyası kapsamında alacaklı olup olmadığı ve miktarı hususlarında toplanmaktadır.
Davaya konu 7. İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı icra dosyasının UYAP kayıtları dosyamız arasına alınıp incelendiğinde; davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine toplam 879,08-Euro’luk takip talebinde bulunduğu, ödeme emrinin davalı borçluya 10/07/2021 tarihinde tebliğ olduğu, davalı borçlu vekili 28/07/2021 havale tarihli dilekçesi ile borca itiraz etmesi üzerine takibin durduğu, itirazın iptali davası açıldığı görülmüştür.
… Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 29/12/2022 tarihli müzekkere cevabında Tasfiye halinde … Anonim Şirketi’nin 11/02/2001 tarihinde tasfiyesine karar verildiği 23/02/2001 tarihinde tescil edildiğini, şirketin tasfiyesinin sona erdiğine dair dosyasına intikal eden sicil kaydı bulunmadığının bildirildiği görülmüştür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nın 3. maddesi hükmüne göre, bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa ticari iş sayılmazlar (ERİŞ Gönen, Gerekçeli- Açıklamalı- İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447,  yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunundan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.09.2015 gün ve 2014/15-1026 E. 2015/1765 K. sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
TTK’nın 5/1.maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesinin tüm ticari davalar ile çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olacağı düzenlenmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 2.maddesinde ise Asliye Hukuk Mahkemesinin görev alanı düzenlenmiş olup madde metnine göre, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi olacağı hüküm altına alınmıştır.
Görevle ilgili değerlendirmenin 6102 Sayılı TTK’nun 4 ve 5.maddesindeki düzenlemeler gözetilerek yapılması gerekir. 6102 Sayılı Kanun’un 19.maddesi ”ticari iş karinesi” başlığını taşımakta olup, bu maddenin 2.fıkrasında yer alan ”Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır.” hükmünün, görevli mahkemenin belirlenmesinde dikkate alınması mümkün değildir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2015/15-440 esas 2015/1769 karar sayılı ilamı).
Somut olayda davacı, davalı ile aralarında düzenlenen temlik sözleşmesi uyarınca, davacının İhlas Finans Kurumundan olan alacağının davalı şirket tarafından ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davalının edimini yerine getirmediğini belirterek alacağnın tahsilini talep etmiş olup, taraflar arasındaki uyuşmazlığın temlik sözleşmesinden kaynakladığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/11-2630 E,- 2019/328 K.sayılı 21/03/2019 tarihli benzer bir uyuşmazlığa konu kararında; “davacının temlik sözleşmesine konu yaptığı alacağın borçlusu durumundaki … A.Ş’nin bu davada taraf olmadığı gibi uyuşmazlık konusu alacağın da doğrudan davalının ticari işletmesi ile ilgili olmadığı, davacının da tacir olmadığı, uyuşmazlığın çözümünde 6098 sayılı TBK’nun 183. vd. maddeleri hükümlerinin uygulanacağı, dava konusu uyuşmazlığın ticari dava niteliği taşımadığına” karar verildiği, dosyamız davacısının da tacir olduğuna dair bir delilin bulunmadığı nazara alındığında uyuşmazlığın genel hükümler uyarınca asliye hukuk mahkemesinde çözümlenmesi gerektiği anlaşıldığından (İstanbul BAM 37. HD’nin 12/01/2023 tarih, 2022/1414 Esas ve 2023/107 Karar sayılı ilamı, İstanbul BAM 14. HD’nin 30/12/2022 tarih, 2022/2047 Esas ve 2022/1813 Karar sayılı ilamı) görevle ilgili düzenlemelerin kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle taraflarca ileri sürülmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerektiği nazara alınarak dava dilekçesinin 6100 sayılı HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi uyarınca görev yönünden usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Açıklanan gerekçeye göre;
1-Dava dilekçesinin HMK 114/1-c , 115/2 mad uyarınca görev yönünden usulden reddine ve mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve HMK 20 md uyarınca 2 haftalık süre içinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-Harç, vekalet ücreti, arabuluculuk gideri, yargılama giderleri konusunda görevli mahkemece karar verilmesine,
4-Kararının kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi için başvurulmadığı taktirde harç ve yargılama gideri konusunda ek karar yazılmasına, ,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ( İstinaf Mahkemesi ) nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere tensiben karar verildi. 12/05/2023

Katip
✍e-imzalı

Hakim
✍e-imzalı