Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/475 Esas
KARAR NO : 2023/192
DAVA : Sözleşmenin Uyarlanması
DAVA TARİHİ : 01/07/2022
KARAR TARİHİ : 07/03/2023
Mahkememizde görülmekte olan Sözleşmenin Uyarlanması davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; Taraflar arasında 14/02/2017 tarihli protokol akdedildiğini, buna göre alacaklı …’in müvekkili …’den olan 3.169.562- TL olan alacağının 1.593.229-kg. (5,5 ve 6 mm. 1008-1006 kalite … A.Ş.’nin ürettiği kangal demir vasıfta ) demire dönüştürülerek müvekkili …’ce ifası kararlaştırıldığını, 14/02/2017 tarihli protokol ile alacak-borçluluk demir kalite ve miktarı itibariyle sabitlendiğini, faiz ve vade farkının söz konusu olmayacağı, demir miktarı/kalitesi kesinlikle artmayacağı ve borçlu … aleyhine değişmeyeceği kabul edildiğini, protokol tarihi itibariyle … adına kayıtlı bulunan, ‘… İli, … İlçesi, … Köyü, … Mevkii Pafta 9, parsel 957’de kayıtlı 691 m2’lik taşınmazın protokole konu alacağın güvencesini teşkil etmek üzere vefa sözleşmesi de akdedilip tapuya şerh verilerek alacaklı …’e devir edileceği, taşınmaz maliki’nin, taşınmaz değeri ile sınırlı olarak-temin ederek, geri alım (vefa) sözleşmesinde yer alan şartlar muvacehesinde tekeffül ettiği, sözleşmenin imzalanması akabinde derhal tapu devri ve işletme rehni tesisi gerçekleştirileceğini, bu nedenle )… İli, … İlçesi, … Köyü, … Mevkii Pafta 9, parsel 957’de kayıtlı 691 m2’lik taşınmaz tapu kaydına teminatsız olarak tedbir konulmak suretiyle her türlü ayni ve şahsi haklarla takyit ve devir-temlik edilmesinin teminatsız olarak tedbiren durdurulmasını taşınmaz maliki’nin, taşınmaz değeri ile sınırlı olarak temin ederek, geri alım (vefa) sözleşmesinde yer alan şartlar muvacehesinde tekeffül ettiğini, sözleşmenin imzalanması akabinde derhal tapu devri ve işletme rehni tesisi gerçekleştirileceğini, davalı tarafa devredilenin sadece taşınmazın kayden mülkiyeti olduğunu, 5 (beş) yıl içinde Topak Demir’in taşınmazı kullanma, yararlanma, üzerinde şahsi ve/veya ayni hak tesis etme, devir ve temlik etme, hak ve yetkisi bulunmadığını, taşınmaz malikinin, taşınmazın kullanımı ve yararlanmasına devam edeceğini, protokole riayet edilerek borç ifa edildiğinde ..’in gayrimenkulü malikine iade (devir ve temlik) edeceğini, … protokole riayet ederek 5 (beş) yıl içinde borcunu ifa etmeyecek olur ise …’in kayden maliki bulunduğu taşınmazı paraya çevirebileceğini, … borcun ifasında temerrüt eder ve 5 (beş) yılın sonunda borcu ifa etmemiş olur ise …’in, ….’ye ilave süre verip vermemekte tamamen serbest olduğunu …” sözleşmede yer aldığını, sözleşme akdedildikten sonra öngörülmesi mümkün olmayan Covid-19 pandemisinin (mücbir sebep) baş göstermesi muvacehesinde, birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de insan hayatı açısından son derece tehlikeli olan Coronavirüs (Covid-19) salgını sadece insan sağlığını etkilemekle kalmadığını, ülkemiz de dahil olmak üzere tüm dünya çapında çok ciddi ekonomik yıkım ve sıkıntıları da beraberinde getirdiğini, yıllardır da hissediğini, döviz kurlarındaki olağanüstü artışlar ile müvekkilinin bu olumsuz süreçten maalesef fazlasıyla etkilendiğini, … İli, … İlçesi, … Köyü, … Mevkii Pafta 9, parsel 957’de kayıtlı 691 m2’lik taşınmaz tapu kaydına teminatsız olarak tedbir konulmak suretiyle her türlü ayni ve şahsi haklarla takyit ve devir-temlik edilmesinin teminatsız olarak tedbiren durdurulmasına, taraflar arasında akdedilen 14/02/2017 tarihli protokolde müvekkilim yükleniminin yeni/değişen sosyal ve ekonomik koşullar dikkate alınarak TBK 138 vd. maddeler kapsamında uyarlanmasına, yargılama giderinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; Davacı şirketin tel ve çivi imalatı yapıp satan firma olduğunu, davacının müvekkili şirketten almış olduğu demir sebebiyle 3.165.562,00-TL borçlandığını ve borcu ödemediği için davacının beyan ettiği gibi 1.562.229 kg demir olarak ödenmek üzere 14/02/2017 tarihinde borcun sabitlendiğini, davacının müvekkili şirketten aldığı demiri katma değer yaratarak daha fazla bir fiyatla satış yapan firma olduğunu, davacının müvekkili şirkete döviz olarak borçlanmadığını, almış olduğu demiri demir olarak ödemek üzere borçlandığını, davacı tarafın protokol gereği 2017 yılından başlamak üzere borcun ödenmesi kararlaştırılmışsa da davacı tarafından borcun ödenmediğini, davacının basiretli bir tacir gibi hareket etme zorunluluğu bulunmadığını, TMK Madde 138 maddesinde belirtilen, akdin uyarlama şartları bulunmayan davanın reddine yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce tarafların bildirdiği deliller toplanmış ve dosyamız arasına alınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasındaki imza edilen sözleşmenin değişen şartlara uyarlanması istemine ilişkindir.
Somut olayda taraflar arasındaki uyuşmazlık, taraflar arasında imza edilen 14/02/2017 tarihli sözleşmenin değişen şartlara uyarlanması, talep şartlarının oluşup oluşmadığı öyle ise miktarı hususunda toplanmaktadır.
01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren ve 03/01/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinden sonra gelmek üzere eklenen maddeye göre :
MADDE 5/A- (1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen cümle ile
“Dava şartı olarak arabuluculuk
MADDE 18/A- (1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.
Bu kapsamda, 7155 sayılı Kanunun 26. Maddesinde belirtilen yürürlük tarihi olan 01/01/2019 tarihinden sonra açılan eldeki davanın, taraflar arasında imza edilen 14/02/2017 tarihli sözleşme kapsamında Covid-19 etkisi ve döviz kurlarındaki artışlar nedeniyle sözleşmenin yeni/değişen sosyal ve ekonomik koşullar dikkate alınarak uyarlanması istemine ilişkin olduğu, bu hali ile talebin bir miktar para/demir alacağına ilişkin olması nedeniyle TTK’nın 5/A maddesinde hüküm altına alınan zorunlu arabuluculuk dava şartının söz konusu olduğu, dava dilekçesinin ekinde arabuluculuk yoluna başvurulduğuna ilişkin belge ibraz edilmediği gibi dava dilekçesinin içeriğinde arabuluculuk yoluna başvurulduğunun belirtilmediği anlaşılmaktadır. Her ne kadar davacı tarafça Mahkememizin 13/12/2022 tarihli celsesinin 2 no.lu ara kararı gereğince yapılan ihtarattan sonra 19/12/2022 başvuru tarihli Arabuluculuk son tutanağı sunulmuş ise de İstanbul BAM 15. HD’nin 18/01/2021 tarihli, 2020/1654 E., 2021/95 K.sayılı ilamında da belirtildiği şekilde, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi gereğince arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğine dair emredici ve özel nitelikteki düzenlemesi dikkate alındığında, emredici ve özel nitelikteki bu düzenleme karşısında genel nitelikteki HMK m.115/3 hükmünün uygulanma yeri bulunmadığı, sonradan arabuluculuk dava şartının tamamlanmasını mümkün kılan bir düzenleme yer almadığından arabulucuya başvurulmaksızın açıldığı sabit olan davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Açıklanan gerekçeye göre;
1-Davacı tarafın davasının açıldığı tarih itibariyle 6102 Sayılı kanunun 5.md/A bendinin yürürlükte bulunduğu, 6102 Sayılı Kanunun 5.md/A bendinin aynen ‘Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.’ şeklinde düzenlendiği, kanun maddesinin dava şartı niteliğinde bulunduğu, dava dilekçesinin ekinde arabuluculuk yoluna başvurulduğuna ilişkin belge ibraz edilmediği gibi dava dilekçesinin içeriğinde arabuluculuk yoluna başvurulduğunun belirtilmediği, dava şartı noksanlığının yargılama sırasında giderilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmakla davacı tarafın davasının dava şartı noksanlığı nedeniyle 6100 Sayılı Kanunun 115.md/2 uyarınca USULDEN REDDİNE;
2-Karar tarihine göre alınması gereken 179,90 TL harcın peşin alınan 1.707,75 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.527,85 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacı yana iadesine,
3-Yapılan yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini duruşmalarda vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davacı ve davalı tarafından yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair verilen karar davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliyesi ( İstinaf Mahkemesi ) nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usülen anlatıldı. 07/03/2023
Katip …
✍e-imzalı
Hakim …
✍e-imzalı