Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/276 Esas
KARAR NO : 2022/650
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/11/2021
KARAR TARİHİ : 20/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; Müvekkilinin … ve … isimli yatların sahibi olup … numaralı abonelik sözleşmesi ile elektrik aldığını, 14.02.2021 tarihinde müvekkilinin yatları ile diğer yatların elektrik beslemesini yapan yer altı kablolarında meydana gelen arıza, patlama ve bunlardan oluşan elektrik arkları yüzenden yangın çıktığını, davacı yatlarına sirayet eden yangında anılan yatların yandığını, yangının doğrudan …’a ait yer altı kablolarında meydana gelen patlamalar nedeniyle oluşan kısa devre akımlarının, yatları besleyen kablolar aracılığı ile yatlara ulaşması ve bunun neticesinde çıkan arklar sebebiyle çıktığını, … tarafından yapılan ihbarlara rağmen etkin bir onarım yapılamadığını, teknelerin tüm elektrik cihazlarının kapatılmış olmasına rağmen elektrik hatlarından betonları patlatarak gelen yangının davacı yatlarının yanmasına, diğer yatların hasarlanmasına neden olduğunu, elektrik dağıtım şirketinin elektrik dağıtımını düzgün şekilde işletilmesi, ilgili tesis ve tesisatın bakımının yapılması ve sözleşme imzaladığı abonelerine şartname ve mühendislik kurallarına göre kaliteli ve sürekli elektrik vermekle yükümlü olduğunu, dağıtım şirketinin ağır özen yükümlülüğü doğuran bir hizmet yürütmekte olup tehlike arz eden bir yapı eserinin fena yapılmasından, bakım ve işletmenin eksikliklerinden, ayıplı ve kalitesiz elektrik verilmesinden sorumlu olduğunu, yangın nedeniyle yatların yanması, finansal kayıplar, yoksun kalınan ve tazmini gereken zararlar ile enkazın kaldırılması sebebiyle uğranılan zararlardan şimdilik 5.000.000,00 TL’nin tazminini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; Davacının abone grubu “ticari elektrik” olmakla uyuşmazlığın çözümü Tüketici Mahkemesi’nin görevi dışında kaldığını, davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddi gerektiğini, davacının aktif dava ehliyetinin olmadığını, gerek gerçek hasımca bu davanın açılmadığından davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, gerçek hasım tarafından usulünce yapılmış bir arabuluculuk başvurusuda bulunmadığından davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, davacı tarafın daa konusu yangından kaynaklı zararı bakımından ne iddia yükünü ne de somutlaştırma yükümlülüğünü yerine getirememiş olduğunu, dava konusu hasara neden olan yangının müvekkili şirketten kaynaklı olduğunu ispat yükünün davacı yana ait olup, bu hususu ispatlar bilgi, belge ve delillerin ortaya konulamadığını, davacının talep ettiği miktarın son derece fahiş olduğunu, davacı tarafın görevsiz mahkemede açtığı davanın görevsizlikten reddine, aksi kanaatte olunması halinde aktif dava ehliyeti bulunmaması, arabuluculuk şartının yerine getirilmesi, pasif husumetlerinin bulunmaması, iddia ve somutmaştırma yükünün yerine getirilmemesi nedeniyle usulden veya belirtilen diğer sebeplerle esastan reddine, yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce tarafların bildirdiği deliller toplanmış, … Cumhuriyet Başsavcılığı Genel Soruşturma Bürosu’nun … Soruşturma nolu dosyası dosyamız arasına alınmıştır.
… 2. Tüketici Mahkemesinin … Esas, … karar sayılı 10/02/2022 ilamı ile; “Davanın HMK114/1-c, 115/2 maddesi uyarınca GÖREV yönünden dava şartı noksanlığından USULDEN REDDİNE; görevli mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olduğuna” dair karar verildiği, dosyanın dosyanın görevsizlikle geldiği anlaşılarak tevzi bürosuna gönderildiği ve tevzi bürosu tarafından mahkememize tevzi edilmesi üzerine mahkememiz esasına kayıt edilerek yargılamaya devam olunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, elektrik aboneliği hizmetinin ayıplı olduğu iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nın 3. maddesi hükmüne göre, bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa ticari iş sayılmazlar (ERİŞ Gönen, Gerekçeli- Açıklamalı- İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunundan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.09.2015 gün ve 2014/15-1026 E. 2015/1765 K. sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
TTK’nın 5/1.maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesinin tüm ticari davalar ile çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olacağı düzenlenmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 2.maddesinde ise Asliye Hukuk Mahkemesinin görev alanı düzenlenmiş olup madde metnine göre, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi olacağı hüküm altına alınmıştır.
Görevle ilgili değerlendirmenin 6102 Sayılı TTK’nun 4 ve 5.maddesindeki düzenlemeler gözetilerek yapılması gerekir. 6102 Sayılı Kanun’un 19.maddesi ”ticari iş karinesi” başlığını taşımakta olup, bu maddenin 2.fıkrasında yer alan ”Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır.” hükmünün, görevli mahkemenin belirlenmesinde dikkate alınması mümkün değildir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2015/15-440 esas 2015/1769 karar sayılı ilamı).
Yapılan açıklamalar ışığında somut olayda, taraflar arasındaki uyuşmazlığın abonelik sözleşmesinden kaynaklandığı, … Vergi Dairesi Müdürlüğünün müzekkere cevabından davacının işletme hesabına göre defter tuttuğunun, faaliyeti itibariyle esnaf olarak değerlendirildiğinin tespit edildiği, salt sözleşmeye konu yerin ticarethane olarak kullanılmasının eldeki davanın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili nispi ticari dava olarak nitelendirilmesini mümkün kılmayacağı, mahkememizin mutlak ve nispi ticari dava niteliği taşımayan işbu davaya bakmakla görevli olmadığı, bu durumda tüketici sıfatını da haiz olmayan davalı ile davacı arasındaki uyuşmazlığın genel hükümler uyarınca asliye hukuk mahkemesinde çözümlenmesi gerektiği anlaşıldığından (benzer yönde İstanbul BAM 37. HD’nin 11/01/2021 tarihli, 2020/1494 E., 2021/67 K.sayılı kararı) dava dilekçesinin 6100 sayılı HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi uyarınca görev yönünden usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine, karar kesinleştiğinde ve HMK 20.mad uyarınca 2 haftalık süre içinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Açıklanan gerekçeye göre;
1-Dava dilekçesinin HMK 114/1-c , 115/2 mad uyarınca görev yönünden usulden reddine ve mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve HMK 20 md uyarınca 2 haftalık süre içinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-Harç, vekalet ücreti, arabuluculuk gideri, yargılama giderleri konusunda görevli mahkemece karar verilmesine,
4-İki haftalık müracaat süresi içerisinde taraflarca başvuruda bulunulmadığı takdirde HMK md. 20 uyarınca dosyanın resen ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
Dair verilen karar davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliyesi ( İstinaf Mahkemesi ) nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usülen anlatıldı. 20/10/2022
Katip
✍e-imzalı
Hakim
✍e-imzalı