Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/265 E. 2023/913 K. 21.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/265 Esas
KARAR NO : 2023/913

DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 11/08/2015
KARAR TARİHİ : 21/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; davacı şirketin şirket muhasebe işleri kapsamında şekli ödevlerinin doğru ve eksiksiz yürütülmesi için …ile anlaştığını, söz konusu muhasebe işleri mesleki bilgi ve uzmanlık alanına girdiği için somut olay bakımından davalı şirket, davacı şirket adına şekli incelemeleri gerçekleştirmek adına yükümlülük altına girdiğini, Vergi dairesi tarafından mükellef kurumun vergi genel incelemesine 24/07/2014 tarihinde başlandığını, bu inceleme kapsamında mükellef kurum yetkilileri ile müfettişlerin, şirketin 2013,2012,2011,2010,2009 yıllarına ait yevmiye ve envanter defterlerini hesap, işlemler ve vergi kanunları yönünden incelediğini, aynı zamanda gelir ve giderlere ilişkin defterler, belgeler, gelir ve giderlere ait faturalar, senetler, bordrolar, makbuzlar vs belgeler vergi dairesine ibraz edilmiş ve vergi dairesi tarafından yukarıda yazılan belgelerin tek tek incelendiğini, Vergi Denetim Kurulu … Küçük ve Orta Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlığının … tarih … sayılı inceleme emri gereği mükellef kurumun 2009,2010,2011,2012 ve 2013 vergilendirme dönemi işlemlerinin tam incelenmesi neticesinde bir takım hususların müvekkili olduğu davacı şirketin mükellef kurum temsilcisi ile birlikte tespit edildiğini, 12/11/2014 tarihli ekte sundukları vergi inceleme tutanağı kapsamında 2009-2010-2011-2012 yıllarına ait yasal defterlere kayıt edilen tutarlar ile kurumlar vergisi beyannamesinde farklılıklar tespit edildiğini, Bu tespit edilen hususların ardından, … sayılı vergi inceleme raporu maliye bakanlığı vergi denetim kurulu vergi müfettişi …tarafından hazırlandığını, ekte sundukları Rapor uyarınca usulsüzlükler tespit edilmiş ve mükellefin 2009 yılı defter kayıtları ve bunlarla ilgili vesikaları doğru bir vergi incelemesi yapılmasına imkan vermeyecek derecede noksan usulsüz ve karışık olması ve kurumun tutulması zorunlu olan defterleri ile verdiği beyannamelerin gerçek durumun yansıtmadığını gösterdiğinden, mükellef adına VUK’un 352-1/3 maddesi gereğince birinci derece usulsüzlük cezası kesildiğini, ekte sundukları rapor uyarınca mükellef kurum hakkında düzenlenen … tarih … sayılı Vergi Tekniği Raporunda da belirtildiği üzere müvekkili olduğu davacı şirketin muhasebe hizmetlerini yürüten … tarafından kurumun beyannameleri gerekli özen ve titizlik gösterilmeden dikkatsiz ve özensizce gelişi güzel bir şekilde düzenlendiği tespit edildiğini, Bunun yanında … SMMM Odasının … sicil no’lu üyesi … Dairesi Müdürlüğünün …. vergi kimlik numaralı mükellef …nin 213 sayılı Vergi Usul Kanununun Mük. 227 ve 4 Sıra No.lu Vergi Beyannamelerinin Serbest Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce İmzalanması Hakkındaki Genel Tebliği hükümleri uyarınca mükellef adına tarh edilecek vergi, kesilecek ceza ve gecikme faizlerinde mükellef kurum ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulduğunu, davalı şirket vergi ödevlisi durumunda ki vergi sorumlusu olduğunu, davalı şirket, davacı şirketin yani asıl mükellefin şekli ödevlerinin doğru yapılması yükümlülüğünü üzerine aldığını, Davacı şirketin birinci sorumluluğu mükellefin ödevlerinin tam ve eksiksiz şekilde yerine getirildiğini kontrol etmek, ikinci sorumluluğu ise şekli ödevleri bizzat gerçeğe uygun olarak düzenlemek olduğunu, bu yetkinin kaynağını da 3568 sayılı kanunun 12. Maddesi oluşturduğunu, bu husus bir kusur sorumluluğu olduğunu, 3568 sayılı kanunun 2. Maddesinde mali müşavirlerin yetkileri düzenlenmiş olup bu işlemlerin dolayı ortaya çıkacak mali sorumluluk ise vergi usul kanunu mükerrer mad 227 uyarınca hüküm altına alındığını, bu düzenleme ile 3568 sayılı kanunun 12. Maddesinden farklı olarak yeminli mali müşavirlere beyanname düzenleme ve imzalama yetkisi verildiğini, Maddi metninde de açıkça yazıldığı gibi müşavirler bu yetki kapsamında müşterek ve müteselsil olarak mali sorumlu olduğunu, bu dava kapsamında müvekkili olan davacı şirketin vergi dairesi başkanlığına gelir vergisi kapsamında 2009,2010,2011,2012 ve 2014 yıllarına ait ödediği bedeller tahakkuk fişleri ile de sabit olduğunu, şimdilik 1.000,00 TL’nin tazminine karar verilmesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; …’nin 2009, 2010, 2011 ve 31/07/2012 tarihleri arasındaki resmi muhasebe işlemlerinin defter ve belgelere işlenmesi, vergi beyannamelerinin müvekkili … Ltd.Şti. tarafından verilmesi konusunda müvekkili şirketle sözleşme düzenlendiğini, Ancak, davacı şirketin 2012 takvim yılına (7 aylık) ait muhasebe ücretini ödemediğinden muhasebe ve müşavirlik sözleşmesinin … 31. Noterliği vasıtasıyla çekilen ihtar sonucunda 31.07.2012 tarihinde fesh edildiğini, Bu tarihten sonrasına ilişkin davacı şirket ile muhasebe işlemlerinin yürütülmesine yönelik sözleşmeleri olmadığını, söz konusu şirket ile yapılan muhasebe ve müşavirlik sözleşmesi kapsamında; davacı şirket ortak ve çalışanlarının muhasebe kayıtlarına işlenmesi için kendilerine teslim edilen harcama belgeleri, mal veya hizmet alımına ilişkin gider belgeleri, tahsilat ve tediye makbuzları, çalışanlara ilişkin ücret bordroları, yiyecek ve içecek gider belgeleri, verdiği hizmetlere ilişkin düzenlediği hasılat faturaları ile ilgili dönemlerin yevmiye defterine usulüne uygun olarak işlendiğini, Vergi İnceleme Raporunu düzenleyen Vergi Müfettişinin, şirketin 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarına ilişkin yevmiye defteri, envanter defteri, defter-i kebir kayıtlarını incelediğini, bu defterlere kayıt edilen muhasebe kayıtları ile bunların dayanağı olan gelir ve gider belgeleri, gelir ve giderlere ait faturalar, senetler, ücret bordroları, tahsilat ve tediye makbuzları, v.b. belgeler incelenerek eksik beyan edilen matrah farklarını tespit ettiğini, Vergi incelemesinde harici bir belge ve araştırmaya gerek duymadığını, Vergi inceleme raporlarında, şirketin yevmiye ve envanter defter kayıtlarına girilmiş fiktif bir muhasebe kaydına, fiktif gider faturalarına (muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge veya sahte fatura) veya gelirine ilişkin kesilmeyen bir faturanın varlığına ilişkin bir tespit ve eleştiride bulunmadığını, Vergi İncelemesi için istenen defter ve belgelerin tesliminden sonra Vergi Müfettişi tarafından incelemenin sonuç aşamasında düzenlenen tutanak incelendiğinde de yukarıda yaptıkları açıklamalar çerçevesinde yevmiye defteri, envanter defteri ve diğer defter ve belgeler üzerinde yaptığı incelemelerde matrah takdirine konu olan vergi farklarının şirketleri tarafından tutulan yevmiye defter kayıtlarından tespit edildiğini, Yevmiye defterinde yer alan 6.’lı ve 7.1i grupta yer alan bazı gider hesapları gelir tablosuna sehven eksik aktarılarak mükellef kurumun ticari karı düşük gösterildiğini, Yasal süresinde eksik beyan edilen matrah farkları ise Vergi İnceleme Raporuna istinaden Aralık/2014 ayında Re’sen tahakkuk ettirildiğini, davacı mükellef kurumun müşavirlik şirketlerine rücu etmek istediği vergiler aslında kendisinin zamanında ödemesi gereken vergilerden oluşmakta olup, aslında ekstra bir vergi ödettirilmediğini, Vergi inceleme raporunda tespit edilen matrah farkı davacı mükellef kurumun yevmiye defterinden kurumlar vergisi eki gelir tablolarına doğru aktarılarak beyan edilseydi ortaya bir vergi matrahı da çıkmayacağını, Dolayısıyla, davacı mükellef kuruma müşavirlik şirketleri tarafından haksız yere fazla ve yersiz bir vergi ödettirilmediğini, Yasal dönemlerinde sehven eksik beyan edilen vergi farkları vergi inceleme raporuna istinaden Aralık/2014 ayında mükellef kurum adına Re’sen tahakkuk ettirildiğini, vergi Müfettişi… tarafından hazırlanan ve mükellef kurum temsilcisinin yüzüne okunan vergi inceleme tutanağının 12/d bendinin ikinci paragrafı ile 13. ve 14. Maddelerindeki tutanağa geçirilen beyanında resmi defter ve belgelerde tespit edilen hasılatın ve giderlerin doğru olduğu, kayıtlara alınmayan gider belgesinin olmadığı, muhasebeye teslim edilen tüm belgelerin eksiksiz işlendiği, hataları bildiğini ve kendilerinden kaynaklandığı beyanında bulunarak tutanağı imzaladığını, Hatasını ve kusurunu bildiği içinde dava konusu etmeyi bile düşünmeyerek tarhiyat öncesi uzlaşmayı kabul ettiğini, Davalı şirket temsilcisi tarhiyat öncesi uzlaşma ile ilgili kendilerine bilgi vermeden uzlaşmayı kabul etmiş olup, uzlaştığı vergileri kendilerine rücu etmek istemesi doğru ve adaletli bir yaklaşım olmadığını, düzenlenen Vergi İnceleme Raporlarında; 213 sayılı VUK’nun 30/4 ve 6. Maddesi kapsamında vergi ziyama sebebiyet veren bir matrah farkı tespit edilmesi durumunda “defter kayıtları ve bunlarla ilgili vesikaları doğru bir vergi incelemesi yapılmasına imkan vermeyecek derecede noksan usulsüz ve karışık olması ve kurumun tutulması zorunlu olan defterleri ile verdiği beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığını gösterdiği” belirtilerek mükellef kurum adına 213 sayılı VUk 352-1/3 maddesine istinaden usulsüzlük cezası kesildiğini, Bu cezanın dayanağı 213 sayılı VUK’nun 352 maddesindeki şekil şartlarına uyulmaması ile ilgili olduğunu, Vergi müfettişleri tarafından düzenlenen tüm raporlarda vergi matrahına dönük bir eleştiri yapıldı ise 213 sayılı Kanunun 352 maddesinin birinci fıkrasındaki şekil şartlarına uyulmadığı eleştirisi yapılarak 353/1/3 maddesine istinaden ususlsüzlük cezası kesildiğini, Davacı mükellef kurumun da vergi incelemesi raporundaki bu açıklamayı gerekçe göstererek yasal sürelerinde eksik tahakkuk ettirilen vergilerden şirketlerini sorumlu tutarak rücu etmek istemesi mesnetsiz ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu, Şirketimizi temsilen davacı şirketin muhasebe işlemlerini yürüten personelimizin bizim bilgimiz dışında mükellef kurumun ilgili dönemlere ilişkin kurumlar vergisi beyannameleri ve kurum geçici vergi beyannamelerinde sehven eksik beyanda bulunması, yevmiye defterinden gelir tablosuna eksik aktarması, dolayısıyla vergi matrahını düşük göstermesini gerektiren geçerli bir sebep yoktur. Mükellef kurum temsilcisinin fazla vergi ödememe baskısı, düşük vergi ödeme isteği, vergi matrahım düşürmesi için telkinleri sonucunda tarafımıza bilgi vermeden sehven gelir tablosuna eksik aktardığını düşündüklerini, Bu nedenle de davacı şirketin defter ve belgeleri üzerinden gelir tablosuna eksik aktarılan matrah farkına ait vergi tutarı kadar finansman sağlandığı değerlendirilmesi gerektiğini, dolayısıyla, eleştiri konusu yapılan hesap dönemlerinde oluşan gelir ve gider tutarları yevmiye defterinden gelir tablosuna doğru aktarılan tutarlar olsaydı da davacı mükellef kurumun toplamda tahakkuk ettirilerek ödenecek vergi tutarı değişmeyecekti. Vergi inceleme raporlarında 213 sayılı VUK’nun 29 maddesine istinaden İkmalen bir vergi salınmadığını, daha açık bir ifade ile; davacı şirketin yevmiye defterlerinde fiktif gider kayıtlarına veya hasılat faturalarının düşük gösterilmesine ilişkin muhasebe kayıtları tespit edilmediğini, İnceleme raporunda Re’sen tespit edilen vergi farkları mükellef kurumun resmi defter ve belgelerinden tespit edildiğini, Savunmalarında vurguladıkları üzere, davacı şirkete muhasebeci hatasından dolayı fazla bir vergi tahakkuk ettirilmemiş, tam aksine eksik tahakkuk ettirilen vergi Müfettiş raporuna istinaden ek tarhiyatla olması gereken tutara getirildiğini, bir nevi mükellef kuruma ödemesi gereken verginin geç tahakkuk ettirilmesi nedeniyle finansman sağlandığını, bu nedenle davanın reddine, yargılama masraf ve ücreti vekalet alacağın karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 29/11/2016 tarihli ara kararı gereğince dosya rapor hazırlanmak üzere mali müşavir ve hukukçu bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 17/03/2017 teslim tarihli raporda özetle; a) Davacı şirket; 2009.2010 ve 2011 yıllarına ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiki süresinde yapıldığı, defterlerin birbirini teyit ettiği ve defterlerin delil niteliği, 2012 yılına ait ticari defterlerin açılış tasdiki süresinde yapıldığı, kapanış tasdiki yapılmadığı, dolayısıyla defterlerin delil niteliği taşımadığı, b) – Davacı şirketin Gelir İdaresine beyan edilen gelir-gideri ile ticari defterindeki gelir-gider hesapları arasında fark bulunduğu, – Davacı şirketin incelenen 2009, 2010, 2011 ve 2012 yıllarına ait ticari defter ve belgelerinde Hesaplanan KDV’ye rastlanılmadığı, Davacının hizmet satışından düzenlenmiş olduğu faturalarda KDV hesaplanmadığı, dolayısıyla KDV Beyannamelerinde de Hesaplanan KDV bildirimi yapılmadığı, yönünde görüş ve kanaat bildirmişlerdir.
Bilirkişi raporu davacı vekiline ve davalı vekiline HMK 281 ve 186 madde meşruatlı davetiye ile tebliğ edilmiştir.
Mahkememizin 25/04/2017 tarihli ara kararı gereğince ek rapor hazırlanmak üzere dosya bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 05/05/2017 teslim tarihli ek raporda özetle; Davacı, “Bilirkişi raporuna karşı itiraz ve beyanlar” konulu dilekçesinde;Davalı şirketin ilgili vergi idaresince düzenlenen raporlar doğrultusunda kusur olduğunun tespit edildiğini, Müvekkilinin ise -mali iş ve muhasebe işleri mesleki bilgi ve uzmanlık gerektirdiğinden- kusurlu olmadığını, Bilirkişi raporunda kamu hukuku bakımından davalı yanın sorumluluğuna gidileceği belirtilmişken, özel hukuk açısından aynı kanaate varılmamasının kanuna ve usule aykırı ve şahsi yorumlamalar sonucu olduğunu belirtmiştir. Buna karşın; Davalı şirketin vergi idaresine karşı sorumluluğu kamu hukukundan, davacı şirkete karşı sorumluluğu ise özel hukuktan kaynaklanmakta olup, meseleye yaklaşırken bu ayrımı göz önüne almak gerekir. Bu itibarla Davacı şirketin, aralarındaki özel hukuk ilişkisi çerçevesinde davalı şirketin sorumluluğuna dayanabilmesi için, ödediği kamu borcuna neden olan fiiller bakımından kusursuz bulunması gerekir. Ancak Davacı şirket söz konusu kamu borcunun doğmasına; Katma Değer Vergisi hesaplamaksızın fatura düzenlemek suretiyle sebebiyet vermiştir. Defterlerde olmayan gider kalemlerini, gelir gider tablolarında göstermek suretiyle matrahı aşındırmak da hayatın olağan akışında meslek mensubunun bu yönde bir talep olmaksızın tek başına gerçekleştireceği bir fiil değildir. Nitekim sonradan başka bir meslek mensubuyla çalışmaya başlayan Davacının, 2012 Kurumlar Vergisi Beyannamesi de usulsüzlükler vardır. Bu bağlamda, Davacının kendi kusurlu fiillerinden doğan olumsuz sonuçlar için Davalıya rücu hakkı olmadığı yönünde görüş ve kanaatte bulunmuşlardır.
Yapılan yargılama neticesinde Mahkememizin 2015/799 Esas 2017/1167 karar sayılı 08/12/2017 tarihli kararı ile; “Yargılama sırasında alınan bilirkişi kök ve ek raporu tüm dosya kapsamı ile birlikte değerlendirildiğinde bilirkişi raporu mahkememizce yeterli görülüp itibar edilerek,bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, Davacı şirketin, davalı ile aralarındaki özel hukuk ilişkisi çerçevesinde davalı şirketin sorumluluğuna dayanabilmesi için, ödediği kamu borcuna neden olan fiiller bakımından kusursuz bulunması gerekir. Ancak Davacı şirket söz konusu kamu borcunun doğmasına; Katma Değer Vergisi hesaplamaksızın fatura düzenlemek suretiyle sebebiyet vermiştir. Defterlerde olmayan gider kalemlerini, gelir gider tablolarında göstermek suretiyle matrahı aşındırmak da hayatın olağan akışında meslek mensubunun bu yönde bir talep olmaksızın tek başına gerçekleştireceği bir fiil değildir. Nitekim sonradan başka bir meslek mensubuyla çalışmaya başlayan Davacının, 2012 Kurumlar Vergisi Beyannamesi de usulsüzlükler vardır. Bu bağlamda, Davacının kendi kusurlu fiillerinden doğan olumsuz sonuçlar için Davalıya rücu hakkı olmadığı ve davacının davasını ispatlayamadığı anlaşılmakla; Davanın reddine” dair hüküm kurulmuştur.
Mahkememiz kararına karşı istinaf yoluna başvurulması nedeniyle dosyamız İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmiş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi’nin 2020/589 esas 2022/379 karar sayılı ilamı ile;
“Mahkemece bilirkişi raporlarında ifade edilen gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de alınan raporlar hükme elverişli değildir. Zira davalı vekili cevap dilekçesinde “Şirketimizi temsilen davacı şirketin muhasebe işlemlerini yürüten personelimizin bizim bilgimiz dışında mükellef kurumun ilgili dönemlere ilişkin kurumlar vergisi beyannameleri ve kurum geçici vergi beyannamelerinde sehven eksik beyanda bulunması, yevmiye defterinden gelir tablosuna eksik aktarması, dolayısıyla vergi matrahını düşük göstermesini gerektiren geçerli bir sebep yoktur. Mükellef kurum temsilcisinin fazla vergi ödememe baskısı, düşük vergi ödeme isteği, vergi matrahını düşürmesi için telkinleri sonucunda tarafımıza bilgi vermeden sehven gelir tablosuna eksik aktardığını düşünüyoruz. Bu nedenle de davacı şirketin defter ve belgeleri üzerinden gelir tablosuna eksik aktarılan matrah farkına ait vergi tutarı kadar finansman sağlandığı değerlendirilmelidir.” şeklinde beyanda bulunmuş, vergi inceleme raporlarında “… tarafından kurumun beyannamelerinin gerekli özen ve titizlik gösterilmeden dikkatsiz ve özensizce gelişi güzel bir şekilde düzenlendiği” yönündeki tespitler yapılmış olup, bu hususlar hiçbir şekilde değerlendirilmemiş, taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümleri uyarınca ve meslek mensubunun sorumlulukları çerçevesinde olay değerlendirilmemiş, vergi inceleme raporlarında re’sen tarh edilen bedeller ve cezalar ayrı ayrı incelenmemiştir. İlgili vergi dairesinden re’sen tarh edilen bedel, varsa faiz ve ceza miktarına ilişkin kayıtların, uzlaşma belgelerinin, davacı tarafından bu kapsamda yapılan ödemelere ilişkin kayıtların da dosya kapsamına alınmaması hatalıdır.
Ayrıca dava dilekçesinde re’sen tarh edilen bedel, faiz ve ceza miktarının tamamına ilişkin kısmi olarak eldeki davanın açıldığı anlaşılmakla, davacı vekiline bu yönde açıklama yapmak üzere süre verilmesi, bu talep kalemlerin her biri yönünden davasını ayrıştırması istenmelidir.
Açıklanan nedenlerle; yukarıda ifade edilen eksikliler ikmal edildikten sonra taraflar arasında imzalanan hizmet sözleşmesi hükümleri, yasal düzenlemeler değerlendirilerek, davacıya re’sen tarh edilen vergi bedeli, faiz ve cezanın uygulanmasına sebep olan işlemleri yapma yükümlülüğünün hangi tarafa ait olduğu belirlenerek, tarafların kusur ve sorumluluklarının tespit edilmesi, davalının hizmet konusu olan görevlerini tam olarak yerine getirip getirmediğinin belirlenmesi gerekirken eksik incelemeye ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1.a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine…” şeklinde değerlendirme yapılarak kaldırılmakla Mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılarak yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizce BAM ilamında belirtilen hususlarda eksikliklerin giderilmesinin ardından dosyamız kaldırma ilamı doğrultusunda ek rapor hazırlanmak üzere bilirkişilere tevdi edilmiş, tarafından ibraz edilen 25/04/2023 teslim tarihli ek raporda özetle; önceki raporlardaki hususlar yinelenmiştir.
Dosya kapsamında alınan raporların BAM ilamında belirtilen hususlarda inceleme içermediği, kaldırma ilamının gereklerini karşılamadığı, bu doğrultuda uyuşmazlığı aydınlatmaya yeterli olmadığı anlaşıldığından davacı vekilinin de hazır bulunduğu 30/05/2023 tarihli celsede, dosyanın 2 mali müşavir bilirkişi ve 1 vergi hukuku alanında uzman bilirkişiden oluşan 3 kişilik heyete tevdi edilerek dosya kapsamında yer alan bilirkişi raporları, uzman mütalaası ve BAM kaldırma ilamında belirtilen hususlarda inceleme yapılarak taraflar arasında imzalanan hizmet sözleşmesi hükümleri, yasal düzenlemeler değerlendirilerek davacıya re’sen tarh edilen vergi bedeli faiz ve cezanın uygulanmasına sebep olan işlemleri yapma yükümlülüğünü hangi tarafa ait olduğu belirlenerek, tarafların kusur ve sorumluluklarının tespit edilmesi ve davalının hizmet konusu olan görevlerini tam olarak getirip getirmediğinin belirlenmesi ve varsa talep edilebilecek miktarın tespiti sağlanara rapor düzenlenmesinin istenilmesine karar verilmiş, inceleme günü gününde taraflarca gelen olmadığı ve davacı vekilince bilirkişi ücretinin de yatırılmadığı anlaşıldığından incelemenin yapılamadığına dair tutanak tutulmuş, davacı vekiline 30/05/2023 tarihli celsede huzurda ihtar edilmiş olmasına rağmen verilen kesin süre içerisinde gerekli delil avansını yatırılmadığı, dosyada BAM ilamında belirtilen hususlarda inceleme yapılamadığı, alacak iddiasının ihtilaflı halde bulunduğu görülmekle eldeki davada ispat yükünün davacı üzerinde olduğu, ispat için bilirkişi incelemesinin zorunlu olmasına rağmen bilirkişi ücretinin yatırılmadığı, bu nedenle mevcut dosya kapsamına göre davacının davasını ispatlayamadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Açıklanan gerekçeye göre;
1-Davanın reddine,
2-Karar tarihine göre alınması gereken 269,85 TL harçtan peşin alınan 27,70 TL harcın mahsubu ile bakiye ‭ 242,15‬ TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince hesaplanan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı ve davalı tarafından yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
6-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde mahkeme kasasında bulunan belge aslının iadesine,
Dair verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliyesi ( İstinaf Mahkemesi ) nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usülen anlatıldı. 21/11/2023

Katip …
✍e-imzalı

Hakim …
✍e-imzalı