Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/128 E. 2023/404 K. 17.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/128 Esas
KARAR NO : 2023/404

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/02/2022
KARAR TARİHİ : 17/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 23/02/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, davalı şirketten olan cari hesaptan kaynaklı alacağına dayalı olarak davalı borçlu şirket hakkında …. 7. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla genel haciz yoluyla icra takibi başlatıldığını, akabinde işbu icra dosyasına karşı davalı tarafından yapılan yetki ve borca itiraz üzerine iş bu icra dosyası yetkili icra dairesi olan … İcra Dairelerine gönderilerek, … 35. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyası üzerinden takibe devam edildiğini, … 35. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılılı dosyasından ödeme emrinin davalı vekiline 12/07/2021 tarihinde e- tebligat yoluyla tebliğ edildiğini, davalı şirketin bu ödeme emrine haksız yere 13/07/2021 tarihinde itiraz ettiğini, davalı borçlu şirketin … 35. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı takip dosyasındaki alacak miktarını müvekkili şirkete ödemediğini, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 26/05/2006 tarihli münhasıran bayilik sözleşmesi akdedildiğini, …’nin bir iştiraki olan …, … tarafından üretilmiş veya … için üretilmiş …. tarafından satışa sunulan tarım makinaları, ekipmanları ve yedek parçaların sorumluluk alanında satışı ile ilgili olarak taraflar karşılıklı anlaşarak 26 Mayıs 2006 tarihli bayilik sözleşmesini akdettiklerini, ancak davalı şirketin 26/05/2006 tarihli bayilik sözleşmesini … 7. Noterliği’nin … tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haksız bir şekilde feshettiğini, müvekkil şirketin davalı şirketin … markalı tarım makinaları, ekipmanları ve yedek parçalarının satış bayii olduğunu, davalı şirket 13/07/2021 tarihinde davacı müvekkile herhangi bir borçlarının bulunmadığını ileri sürerek asıl alacağa, işlemiş faize ve tüm ferileri ile birlikte takibe haksız ve kötüniyetli olarak itiraz ettiğini, haklarında başlatmış oldukları takibinin durmasına sebebiyet verdiğini, davalı şirketin ödeme emrine itiraz dilekçesindeki beyanları kabul etmemekle bu beyanlar gerçeklikten uzak ve asılsız olduğunu, bahsetmiş oldukları sebeplerden dolayı davacı müvekkilin; davalı şirket aleyhine … 35. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile başlatmış olduğu icra takip miktarı kadar alacaklı olduğu ve alacağının haklı nedenleri ve hukuki dayanağının olduğu ticari defter ve kayıtlar ile faturalar, cari hesap, mutabakat mektubu ile orta olduğunu, buna karşı davalı şirket sırf işbu icra takibini durdurmak maksatlı ve kötüniyetli olarak icra takibine itiraz ettiğini, açıklanan bu nedenlerle; davanın kabulünü, davalı şirketin … 35. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra takibine vaki itirazlarının iptali, … 35. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takibin takip talebindeki şartlarla devamını, davalı şirketin haksız ve kötüniyetli olarak takibe itiraz etmiş olmasından dolayı takip miktarının %20’sinden az olmamak üzere icra-inkar tazminatına hükmedilmesini, peşin harcın, davacı müvekkil şirket tarafından … 35. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyaya ( … 7. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası) yatırılan peşin harçtan mahsup edilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 11/05/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin traktör ve tarım makineleri sektöründe faaliyet gösteren 2002 yılında … markalı makine ve araçların satış ve pazarlama faaliyetinin yürütülmesi amacıyla kurulmuş bir şirket olduğunu, … Türkiye’deki ticari faaliyetini 2020 yılı Eylül ayına dek bayilik sözleşmelerine istinaden atanan bayileri aracılığı ile sürdürdüğünü, müvekkili şirket ile davacı arasında … markalı tarım makineleri, ekipmanları ve yedek parçalarının satışına yönelik 26/05/2006 tarihli Zirai Bayilik Sözleşmesi akdedildiğini, müvekkili şirketin tasfiye sürecine gireceğinden ve Türkiye’de herhangi bir ticari faaliyeti kalmadığından müvekkili davacı ile arasında akdedilen bayilik sözleşmesininde bu kapsamda müvekkili şirket tarafından … 7. Noterliği’nin … tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile sözleşme hükümlerine uygun olarak feshedildiğini, … 35.İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan ilamsız takibe müvekkili şirket tarafından yasal süresi içerisinde itiraz edildiğini, müvekkili şirketten herhangi bir alacağı olmayan kötü niyetli davacı yanca afaki bir cari hesap alacağı iddiasıyla işbu haksız ve hukuka aykırı itirazın iptali davasının açıldığını, iş bu davada taraflar bayilik sözleşmesinde yer alan delil sözleşmesi hükmü ile aralarındaki ihtilafın hallinde sözleşme kapsamında teati edilen haberleşmeler ve ihbarlar ile müvekkili şirketin usulüne uygun bir şekilde tutukları ticari defler ve kayıtlarını kesin ve münhasır delil olarak belirlediklerinden huzurdaki davada müvekkili şirketin defter ve kayıtlarının münhasır delil niteliğinde olduğunu, davacı tarafın afaki cari hesap alacağı iddiasının da münhasır delil sözleşmesi hükmü uyarınca halli gerektiğinin açık olduğunu, müvekkili şirketin davacıya herhangi bir cari hesap borcunun olmadığını, davacının takibe dayanak olarak sunduğu hesap eksiresinden de anlaşılacağı üzere müvekkili şirketin taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi hükümleri uyarınca düzenlemiş olduğu faturaların davacı deflterinde kayıtlı olduğunu, davacının müvekkilince düzenlenen faturalara karşılık hiçbir hukuki mesnedi olmaksızın iade faturası düzenlemesinin ve söz konusu iade faturalarından bahisle bir alacak talebinde bulunmasının yasaya ve taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine aykırı olduğunu, müvekkili ile davacı yan arasında akdedilen bayilik sözleşmesinde davacı bayinin vade farkı faturalarından doğan borcunu ödemeyi, bu borcun ödenmemesinin temerrüt hali teşkil edeceğini, vadesinde ödenmeyen faturalara istinaden herhangi bir itirazda bulunmayacağını kabul, beyan ve taahhüt ettiğini, dolayısıyla borcunu vadesinde ödemeyen davacıya müvekkili şirket tarafından vade farkı faturası düzenlenebileceğinin açık olduğunu, taraflar arasındaki davacının da altında imzası olan sipariş ve satış koşullarında da faturaları vadesinde ödememesi halinde müvekkili şirket tarafından vade farklarının davacıya fatura edileceğinin açıkça kararlaştırıldığını, dolayısıyla müvekkili şirketin borcunu vadesinde ödemeyen davacıya sözleşme hükümlerine uygun olarak vade farkı düzenlemesinin haklı ve hukuka uygun olduğunu, buna karşın davacının kendi defterine kaydettiği müvekkilinin faturalarına karşılık olarak iade faturası adı altında fatura tanzim etmesinin hiçbir hukuki mesnedinin bulunmadığının, müvekkili şirket tarafından … 11. Noterliği’nin … tarihli, … yevmiye numaralı cevabi ihtarname ile de müvekkili şirkete olan borcunu ifa etmeyerek akdi yükümlülüklerini ihlal ettiğinin bir kez daha davacıya ihtar edildiğini, taraflar arasında cari hesap sözleşmesi bulunmadığından, davacının cari hesap alacağından bahisle bir alacak talebinde bulunmasının da hukuken mümkün olmadığını belirterek, davacının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davasının reddine, icra takibinde haksız ve kötü niyetli olduğundan, davacı yanın takip kanusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzerc kötü niyet tazminatına mahküm edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Bilirkişi raporları, Ticaret sicil kayıtları, Gelir İdaresi Başkanlığı yazı cevabı, fatura suretleri, … 35. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası Uyap kayıtları, … 7. İcra Müdürlüğü’nün … Esas dosyasının Uyap kayıtları, Arabuluculuk son tutanağı, Davacı C/H ekstresi, BA/BS formları ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
27/09/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; ‘Dosya mevcudu, davalı ticari defterleri, dava dosyası ile yine bu kayıtların dayanağı belgelerin tetkiki sonucunda ve raporumuz içinde açıklanan nedenlerle; İncelenen davalı şirkete ait 2020-2021 yılı ticari elektronik defterlerine ait beratların yasal sürelerinde alındığı, Envanter defterinin açılış tasdikinin yasal süresinde yapıldığı bu anlamda davalı şirketin ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davalı yanın incelenen ticari defterlerinde 24/02/2021 tarihi itibariyle davacı olan hesap bakiyesinin (0) sıfır olduğu diğer bir ifade ile davacı şirkete herhangi bir borcunun olmadığı, davacı şirket tarafından dava dilekçesi ekinde sunulu olan cari hesap ekstresinin tetkikinde davacı yanın davalı yandan 30/10/2020 tarihi itibariyle 351.779,88 TL alacaklı göründüğü, bütün anlatımlar ışığında; Sayın Mahkemenin takdirlerinde olmak üzere tarafımızdan iki olasılık üzerinde değerlendirme yapılmıştır. Bunlar: Birinci olasılık ; Davacı yan tarafından düzenlenen kendi kayıtlarında olan davalı kayıtlarında olmayan toplam 354.112,79 TL tutarlı faturaların Sayın Mahkemece haklı yere düzenlendiğinin benimsenmesi halinde davacı şirketin davalı şirketten icra takibinde talep ettiği 351.779,88 TL talep edebileceği, İkinci olasılık ; Sayın Mahkemece davacının düzenleyip kendi kayıtlarına aldığı davalının kayıtlarına almayıp … 11. Noterliğinden gönderdiği … tarih … yevmiye numaralı ihtarname ekinde iade ettiği, 354.112,79 TL tutarlı faturaların haksız yere düzenlendiğine dair karar verir ise davacı şirketin davalı şirketten alacak talebinde bulunamayacağı, alacağın benimsenmesi halinde davacı yan 3095 sayılı yasaya istinaden icra takip tarihi olan 11/03/2021 tarihinden itibaren asıl alacağa % 9 yasal faiz talep edebileceği sonuç ve kanaatine muhasebesel inceleme ile varılmaktadır. Ancak yanlar arasındaki ilişkinin “Ticari iş” olması hasebiyle, T.C. Merkez Bankası kısa vadeli avans faizinin takip tarihinden itibaren somut olaya tatbiki, Sayın Yargı Makamının tercih ve takdirine bağlıdır. Taraflar icra inkar tazminatı ve diğer benzeri taleplerinin Yüce Mahkemenizin münhasır takdiri içinde kaldığı, yönünde sonuç ve kanaatlerine varıldığı belirtilmiştir.
22/03/2023 tarihli ek bilirkişi raporunda özetle; Dosya mevcudu, davalı ticari defterleri, dava dosyası ile yine bu kayıtların dayanağı belgelerin tetkiki sonucunda ve raporumuz içinde açıklanan nedenlerle; İncelenen davalı şirkete ait 2020-2021 yılı ticari elektronik defterlerine ait beratların yasal sürelerinde alındığı, envanter defterinin açılış tasdikinin yasal süresinde yapıldığı bu anlamda davalı şirketin ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davalı yanın incelenen ticari defterlerinde 24/02/2021 tarihi itibariyle davacı olan hesap bakiyesinin (0) sıfır olduğu diğer bir ifade ile davacı şirkete herhangi bir borcunun olmadığı, davacı şirket tarafından dava dilekçesi ekinde sunulu olan cari hesap ekstresinin tetkikinde davacı yanın davalı yandan 30.10.2020 tarihi itibariyle 351.779,88 TL alacaklı göründüğü, bütün anlatımlar ışığında; Sayın Mahkemenin takdirlerinde olmak üzere tarafımızdan iki olasılık üzerinde yapılan değerlendirmelerin ek rapor aşamasında da değişmediği kök raporun özünün korunduğu, davacı yan tarafından düzenlenen kendi kayıtlarında olan davalı kayıtlarında olmayan toplam 354.112,79 TL tutarlı faturaların Sayın Mahkemece haklı yere düzenlendiğinin benimsenmesi halinde davacı şirketin davalı şirketten icra takibinde talep ettiği 351.779,88 TL talep edebileceği, davacının düzenleyip kendi kayıtlarına aldığı davalının kayıtlarına almayıp … 11.Noterliğinden gönderdiği … tarih … yevmiye numaralı ihtarname ekinde süresinde iade ettiği, 354.112,79 TL tutarlı faturaların Sayın Mahkemece haksız yere düzenlendiğine dair karar verir ise davacı şirketin davalı şirketten alacak talebinde bulunamayacağı, alacağın benimsenmesi halinde Davacı yan 3095 sayılı yasaya istinaden icra takip tarihi olan 11/03/2021 tarihinden itibaren asıl alacağa 9 9 yasal faiz talep edebileceği sonuç ve kanaatine muhasebesel inceleme ile varılmaktadır. Ancak yanlar arasındaki ilişkinin “Ticari iş” olması hasebiyle, T.C. Merkez Bankası kısa vadeli avans faizinin takip tarihinden itibaren somut olaya tatbiki, Sayın Yargı Makamının tercih ve takdirine bağlıdır. Taraflar icra inkar tazminatı ve diğer benzeri taleplerinin Yüce Mahkemenizin münhasır takdiri içinde kaldığı, yönünde sonuç ve kanaatlerine varıldığı belirtilmiştir.
GEREKÇE: Dava, bayilik sözleşmesi kapsamında cari hesap ilişkisinden kaynaklı açılan itirazın iptali davasıdır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddede cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.
Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz (YHGK 28.03.2018 tarih, 2017/19-1634 Esas ve 2018/633 Karar sayılı ilamı). Huzurdaki davada taraflar arasında imzalanan sözleşme kapsamında bir borç ilişkisi bulunduğu, cari hesap ilişkin şartların oluştuğu anlaşılmaktadır.
Bir davada çekişmeli olguların kimin tarafından ispat edilmesi gerektiği konusuna, ispat yükü denir. Her iki taraf da ispat yükünün kime düştüğünü gözetmeden delil göstermişler ise bu halde hâkimin ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü araştırmasına gerek yoktur. Çünkü hâkim, ilk önce tarafların gösterdikleri delilleri incelemekle yükümlüdür. İki tarafın (veya bir tarafın) gösterdiği deliller ile davaya ilişkin bütün çekişmeli olgular aydınlanmış ise yine ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü araştırmakta bir yarar yoktur. Buna karşılık, gösterilen delillerin hâkime dava hakkında tam bir kanaat vermemesi halinde, ispat yükünün hangi tarafa düştüğünün tespit edilmesinde yarar vardır.
Delillerin davayı etkileyecek çekişmeli hususlarda gösterileceği ve ispat faaliyetinin çekişmeli vakıalar için söz konusu olduğu hususu göz önünde bulundurulmalıdır ( 6100 sayılı HMK m.187/1). TMK 6. maddesinde; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” denilmiştir. HMK’nun “İspat yükü” başlıklı 190. maddesinde ise bu düzenlemeye paralel bir düzenleme getirilmiştir. Anılan maddede “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” denilmiştir.
İspat yükü ilk önce kural olarak davacıya düşer; yani davacı davasını dayandırdığı olguları ispat etmelidir. Kendisine ispat yükünün düştüğü taraf, uyuşmazlık konusu olguyu ispat edemezse davayı kaybeder. O taraf davacı ise davası reddedilir, davalı ise mahkûm edilir. Kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, karşı (kendisine ispat yükü düşen) tarafın iddiasını (olguyu) ispat etmesini bekleyebilir. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, diğer (kendisine ispat yükü düşmeyen) tarafın onun iddiasının aksini (hilafını) ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilmemiş (yani dava bakımından yok) sayılır.
Somut olayda, taraflar arasında bayilik sözleşmesinin imzalandığı, sözleşmenin bitmesi akabinde davalı yanca aktarılması gereken miktarın aktarılmadığı iddiasında bulunulmuş, davalı sözleşme kapsamında davacı yana borçlu olmadığı savunmasında bulunmuştur. Bu durumda ispat yükü davacı yanda olduğu görülmekle, ticari ilişki karşılığı davacının alacaklı olup olmadığı hususunda tarafların ticari defter ve kayıtlarının bilirkişi marifetiyle incelenmesine karar verilmiştir.
HMK’nun 222/3 maddesi; “İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir.” hükmünü içermektedir. Bununla beraber Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/425 K. 2021/440 sayılı kararında; “Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatının gerektiği düzenlendiğinden, ticari defterlerin kesin delil olduğu anlaşılmaktadır.” şeklinde belirtildiği üzere HMK’nun 222’deki şartları oluştuğunda ticari defterlerin ispat gücü bakımından sahibi lehine kesin delil niteliği taşıdığı kabul edilecektir.
Dosyamıza sunulan 27/09/2022 tarihli bilirkişi kök raporu ve 22/03/2023 tarihli bilirkişi ek raporunda; tarafların ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun olarak tutulduğu, davacı yan tarafından düzenlenen kendi kayıtlarında olan davalı kayıtlarında olmayan toplam 354.112,79 TL tutarlı faturaların Sayın Mahkemece haklı yere düzenlendiğinin benimsenmesi halinde davacı şirketin davalı şirketten icra takibinde talep ettiği 351.779,88 TL talep edebileceği, davacının düzenleyip kendi kayıtlarına aldığı davalının kayıtlarına almayıp … 11.Noterliğinden gönderdiği … tarih … yevmiye numaralı ihtarname ekinde süresinde iade ettiği, 354.112,79 TL tutarlı faturaların Sayın Mahkemece haksız yere düzenlendiğine dair karar verir ise davacı şirketin davalı şirketten alacak talebinde bulunamayacağı, tespiti yapılmıştır.
Bu kapsamda bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere davacı yanın talep ettiği ancak davalı yanca … 11.Noterliğinden gönderdiği … tarih … yevmiye numaralı ihtarname ekinde süresinde iade ettiği, 354.112,79 TL tutarlı faturaların taraflar arasındaki sözleşme ve ticari ilişki kapsamında talep edemeyeceği gibi hazırlanan faturaların hangi kapsamda hazırlandığı da açıklanamadığından açılan davanın reddi, ispatlanamayan ve şartları oluşmayan kötüniyet tazminat talebinin de reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Açıklanan yasal gerektici nedenlere göre;.
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının kötüniyet tazminat talebinin ispatlanamadığından ve şartları oluşmadığından REDDİNE,
3-Alınması gereken 179,90 TL Karar ve İlam harcından peşin alınan 4.248,63 TL harcın mahsubu ile fazla alınan 4.068,73 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13 ve 14. Maddeleri ile Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26.maddesi gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile HAZİNEYE irad kaydına,
5-Davalı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince reddolunan kısım üzerinden hesaplanan 52.249,18 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca yatırılan gider avansının karar kesinleştiğinde bakiye kısmının yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.17/05/2023

Katip …
(e-imza)

Hakim …
(e-imza)