Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/821 E. 2022/279 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/821 Esas
KARAR NO : 2022/279

DAVA : Ticari Şirket (Şirkete Özel Denetçi Tayin Edilmesi)
DAVA TARİHİ : 17/12/2021
KARAR TARİHİ : 31/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Şirkete Özel Denetçi Tayin Edilmesi) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalı şirketin %10 hissesine sahip ortağı olduğunu, T.T.K’nın 409/1. hükmüne rağmen, Davalı şirkette 2016-2017-2018 yıllarına ilişkin olağan genel kurul toplantısının 18/06/2019 tarihinde yapıldığını ve bu tarihlerden sonra da genel kurul toplantısı yapılmadığını, davalı şirketin kar etmesine rağmen müvekkilinin hissedarlığından bu yana hiçbir temettü dağıtımı da yapılmadığını, bu nedenle Davalı Şirketin 2019-2020 yılına ilişkin genel kurul toplantısının yapılması, böylece temettü dağıtımının sağlanması için TTK 411 maddesi uyarınca 02/06/2021 tarihinde … 18. Noterliği aracılığıyla davalı şirket yönetim kuruluna ihtarname gönderildiğini, ayrıca şirketin defter ve kayıtlarının da inceleme için müvekkiline açılmasının talep edildiğini, davalı şirket tarafından verilen yanıtta, “Genel Kurul toplantısından 15 gün önce muhataba (yani müvekkilimize) bildirim yapılacağı” gibi muğlak bir ifade yazıldığını, ayrıca önceden bilgi verilerek finansal tabloların incelenebileceğinin de açıkça yazıldığını, bu cevap üzerine müvekkilinin atadığı SMM …’in, davalı şirket muhasebecisi ile inceleme için irtibata geçtiğini, ancak kendisine kayıtların gösterilmeyeceğinin beyan edildiğini, davalı şirketin kayıtların incelenebileceğine ilişkin beyanının samimi olmadığını, kayıt ve bilançoların müvekkilinden gizlenmeye çalışıldığını ve şirketin şeffaf bir yönetim ilkesiyle yönetilmediğini, ayrıca davalının, kayıtların incelebileceğine ilişkin beyanı gibi genel kurulun toplanmasına ilişkin beyanının da samimi olmadığını, TTK 411/4 maddesinde öngörülen 45 günlük sürenin geçmesi ve genel kurula ilişkin bir karar/davet alınmadığını, işbu nedenle TTK 412 maddesi hükmü gereğince, genel kurulun toplanması ve bu amaçla kayyım atanması için … 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …E. no’lu davası ikame edildiğini, dava dilekçesinin 19/08/2021 tarihinde davalıya tebliğ edildiğini, davalı şirketin, genel kurulun mahkeme kararıyla toplanacağını anlaması üzerine alelacele genel kurul yapılmasına karar verildiğini, … 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı davasının açılmasını takiben davalı şirket yönetim kurulunca müvekkiline genel kurul davet mektubu gönderildiğini ve 17/09/2021 tarihinde genel kurul toplantısı düzenlendiğini, Yönetim Kurulu 2019-2020 yılı faaliyet raporlarının 6.a maddesi kapsamında Şirket’in bir risk yönetim politikasının olmadığının yazıldığına işaret edilerek, bu durumun sebebinin sorulduğunu ve Yönetim Kurulu tarafından “Şirketimizde herhangi bir şekilde risk yoktur. Şirketimiz bilanço ve öz varlık olarak finansal tabloların tamamında güçlü durumdadır” denildiğini, gerçekten de şirketin yıllardır karlılığını koruduğunu, nitekim toplam 13,6 milyon TL’lik sermaye artışının, 5 milyon TL’sinin birikmiş karlardan karşılanmasının öngörüldüğünü, TTK 519. maddesindeki asgari sermaye dağıtımı hakkına dahi tecavüz eden davalı şirketin bu tecavüzün üstüne sermaye artışı inşa etmesinin mümkün olmadığını, sermaye artışındaki esas amacın şirkete nerede olduğu ve ne amaçla kullanılacağı, kaça alınacağı belli olmayan bir gayrimenkul veya menkul makine almak olmadığını, tek amacın müvekkilinin içinde bulunduğu mali güçlüklerden istifade ederek ve sermayeyi 11 KAT arttırarak, şirketteki azlık payını düşürmek olduğunu, oysaki sermaye artışının bu amaçla kullanılamayacağını, bahsi geçen genel kurul toplantısında, fahiş sermaye artışının yanı sıra, anonim şirketin doğasına aykırı birçok hukuka aykırı kararın da müvekkilinin olumsuz oyuna karşın çoğunluk hissedarları tarafından alındığını, genel kurulun iptaline ilişkin açtıkları davada mahkemece tedbir kararı verildiğini, müvekkilinin bilgi alma ve inceleme taleplerinin haksız olarak reddedildiğini ve bunun sonucu olarak müvekkilinin haklarını kullanamaz hale getirildiğini, şirketin finansallarının gerçeği yansıtmadığını, özellikle stokların fiktif olduğu ve faturasız mal satışı yapıldığı konusunda ciddi duyumlar alındığını stokların araştırılması için özel denetçi atanması taleplerini gerekçesiz bir şekilde yönetimdeki ortaklar tarafından reddedildiğini, bu nedenlerle Türk Ticaret Kanunu madde 439/1 “Genel kurulun özel denetçi istemini reddetmesi üzerine sermayenin en az onda birini, halka açık anonim ortaklıklarda yirmide birini oluşturan pay sahipleri veya paylarının itibari değeri toplamı en az bir milyon TL’si olan pay sahipleri, üç ay içerisinde ortaklık merkezinde bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden özel denetçi atanmasını isteyebilirler.” hükmü gereğince davanın kabulü ile davalı …ŞİRKETİ’ne “defterlerde görünen stok durumunun gerçeği yansıtıp yansıtmadığının” denetlenmesi amacıyla özel denetçi atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davacı tarafa TTK.m.437 çerçevesinde gerekli bilgilerin verildiğini, altı senelik bilanço ve gelir tablolarının gönderildiğini, davacının görevlendirdiği mali müşavirin 07.07.2021 tarihinde gönderdiği mailde: ”Üstte ismi geçen iki firmanın muhasebe kayıtları ve gereği görülürse ilgili kayıtların yasal evrakları,finansal tabloları,yapılan her nevi sözleşme,banka extreleri,tüm beyannameler,bağımsız denetim ,tam tasdik,transfer fiyatlandırması raporları, amortisman tabloları,gayrimenkul,menkul ve demirbaş listeleri Stok sayımı,kasa sayımı (firma yetkilisiyle beraber tutanak tutulması suretiyle yapılacaktır.” şeklinde talepte bulunduğunu, ancak davalı şirketin tüm sırlarını içeren (alıcılar,satıcılar,borç ve alacak senetleri,sözleşmeler,banka ektreleri) gibi şirket sırrı niteliğinde olan bilgilerin de talep edildiğini, halbuki bu bilgilerin tamamen Yönetim Kurulunun yönetim hakkı çerçevesinde olan bilgiler olup şirket sırları ve rekabet yasağı kapsamında olduğunu, bilgi istemenin, sadece durumlara ve hesap sonuçlarına ilişkin olduğunu, şirketin işleyişine, yatırımlarına, günlük işleyişine, yönetim şekline, ticari sırlarına ilişkin olamayacağını, TTK 437 çerçevesinde Genel Kurul öncesi kendilerine verilmesi gereken tüm bilgilerin verildiğini ve şirket merkezinde hazır bulundurulduğunu, davacının şikayetçi olduğu kar dağıtmama ve sermaye arttırımı yoluna gidilmesinin şirketin risk politikasının önemli bir temelinini oluşturduğunu, ülkemizin ekonomik açıdan son derece kritik dönemlerden geçtiğini, yaşanan ekonomik krizin şirketler üzerindeki etkilerinin her geçen gün ürkütücü bir şekilde arttığını, müvekkili şirketin faaliyetindeki temel unsur olan bakırın alım satımı ve fiyatlarının dövize %100 bağlı olarak değişkenlik gösterdiğini, dolayısıyla şirketin hem genel ekonomik dalgalanmalardan, hem de dolar bazında işlem gören bakırın, dolar cinsinden fiyatının anormal değişiklikler göstermesi yüzünden son derece kaygan bir zeminde faaliyet gösterdiğini, bu durumda yapılacak en doğru hareketin şirketin çok daha güçlü bir sermaye yapısına sahip olmasını sağlamak olduğunu, ayrıca sadece …’ün değil diğer ortakların da kar payı almadığını ve bu anlamda yapılması gereken her türlü fedakarlığa katlandığını, TTK sisteminde kar payının müktesep bir hak olmadığını ve öncelikle şirket sermayesinin korunması gerektiğinin esas olduğunu, fiyat dalgalanmalarından etkilenmemek için işin yapısından kaynaklı olarak güçlü bir finans yapısı gerektiğini, ayrıca stok için büyük oranda depolama alanına ihtiyaç bulunduğunu, yine makina parkurunun da yenilenmesi gerektiğini, tüm bu yatırımların yapılmasından sonra şirketin değerinin ciddi manada artacağını ve …’ün hisselerinin değerinin de artacağını, dolayısı ile sermaye arttırımının tüm ortakların yararına bir işlem olduğunu, şirketin aile şirketi olması nedeniyle diğer tüm ortakların zorunlu olmadığı halde kullanılan banka kredilerine şahsi kefalet de verdiğini, böylece şirketin menfaatleri için kişisel olarak da gerekli fedakarlıkları yaptıklarını, davacı …’ün, 2007 yılında şirkete ortak olduğunu, ailenin bir üyesi olarak bu tarihten önce de şirketin kar dağıtma politikası olmadığını bildiğini, ayrıca 2016-2017 ve 2018 yılları Genel Kurul Toplantılarına katılarak olumlu oy kullandığını, dolayısı ile bu tarihten önceki yıllara ilişkin genel kurul kararlarına muhalif olmadığını, özellikle kendisinin sektör dışında olması(diş hekimi) nedeniyle tarafımıza müracaat ederek hissesini satmak istemiş hisse fiyatlarında anlaşma sağlanamadığından bu davaları açmak yoluna gittiğini, kişisel saiklerle hareket ederek şirketi çalışamaz hale getirdiğini, şirketi sürekli davalarla meşgul ederek pervasızca davranıp, azlık hakkını kötüye kullandığını, davacının stok kayıtları ile ilgili denetçi talep ettiğini, halbuki bu hususun gerek bilanço da gerek ise genel kurul toplantısında davacıya izah edilerek bilgilendirildiğini, metal piyasasının tam rekabet piyasası ile çalıştığını, alıcıları kaçırmamak, arttırmak ve en iyi hizmeti sunabilmek için sürekli hazırlıklı olmak gerektiğini, bunun da stoklu çalışmayı gerektirdiğini, stok bulundurmanın yapılan işin niteliğinden kaynaklandığını, başka bir deyişle sürekli artan kur ve metal fiyatları karşısında şirketin karlılığını korumak ve rekabet etmek için stok bulundurmanın zorunlu olduğunu, müvekkili şirket ile rekabet eden rakiplerin müvekkili şirket stoklarının kat kat üzerinde stoklarla hizmet verdiğini, blançoda açıkça belirtilen ve davacının bilgilendirilmesi sağlanan bir hususta denetçi atanmasını istemenin açıkça iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu, stok tutmanın şirketin finans yapısını zayıflattığını iddia ettiğini ancak durumun tam tersi olduğunu, azınlık pay sahibinin pervasızca hareketlerle şirketi işleyemez hale getirmesinin, yönetim kurulunun yönetim yetkisinde olan tüm hususlara müdahil olmak istemesinin, şirketi sürekli davalarla meşgul etmesinin şirkete zarar verdiğini, şirketin yönetim yetkisinin tamamen Yönetim Kurulunda olduğunu, şirket karlılığını muhafaza etmek için stoklu çalışılmasının da yönetim hakkı kapsamında olduğunu, tüm bu nedenlerle özel denetçi atanmasına ilişkin şartların oluşmadığını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Davalı şirket genel kurul toplantı tutanağı, ticaret sicili kayıtları, tarafların aşamalardaki yazılı ve sözlü açıklamaları ile tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :
Dava, anonim şirkete özel denetçi atanması istemine ilişkindir.
Türk Ticaret Kanunu (TTK) md. 439 uyarınca Genel kurulun özel denetim istemini reddetmesi hâlinde, sermayenin en az onda birini, halka açık anonim şirketlerde yirmide birini oluşturan pay sahipleri veya paylarının itibarî değeri toplamı en az birmilyon Türk Lirası olan pay sahipleri üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden özel denetçi atamasını isteyebilir.
(2) Dilekçe sahiplerinin, kurucuların veya şirket organlarının, kanunu veya esas sözleşmeyi ihlal ederek, şirketi veya pay sahiplerini zarara uğrattıklarını, ikna edici bir şekilde ortaya koymaları hâlinde özel denetçi atanır.
Özel denetim talebinin kabul edilebilmesi için kurucuların veya organların kanunu veya esas sözleşmeyi ihlal ettiğini ve bu ihlal yüzünden şirketin veya pay sahiplerinin zarara uğradıklarının ikna edici bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir. Zarar ile borçlar hukuku anlamında malvarlığı eksilmesi kastedilmiştir. (TTK md. 439 gerekçesi)
Bu iki husus soyut iddialar yerine ikna edici olgularla somut, inandırıcı bir biçimde ortaya konulmalıdır. Mahkeme, mesleki bilgi ve deneyimine göre “ikna edici olma” unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediğine karar verecektir (TTK md. 440 gerekçesi).
Somut olayda, davacı defterlerdeki stok durumunun gerçeği yansıtmadığı, faturasız mal satışı yapıldığı, stokların fiktif olduğunu ileri sürmüş ise de, şüphesi dışında bu iddiasını destekler ikna edici somut bir delil sunmamıştır.
Davacı taraf bilgi alma hakkı uyarınca sorduğu sorulara cevap verilmediğini belirtmiştir. Sorulan sorulara cevap verilmemesi nedeni ile öncelikle bilgi alma ve inceleme hakkı yoluna başvurulması gerekirken TTK md. 438 e aykırı olarak doğrudan özel denetçi atanması talebinde bulunulamayacağından davanın reddine karar verilmiştir.
TTK’nın 440/2. maddesinin son cümlesi uyarınca mahkemenin kararı kesin olup ilk derece mahkemesinin kararına karşın kanun yoluna başvurulması mümkün değildir. (Yargıtay 11.HD’nin 11/06/2014 tarihli, 2013/16879 E- 2014/11122 K sayılı kararı)
Mahkememizce verilen karar TTK’nın 440/2. maddesi uyarınca kesin niteliktedir. Kesin nitelikteki karar ile ilgili olarak, karara karşı kanun yolunun açık olduğunun belirtilmesi sonuca etkili değildir. Bu maddi hata gerekçeli kararda düzeltilerek kararın kesin olduğu belirtilmiştir.
HÜKÜM; Yukarıda açıklanan gerekçeye göre;
1-)Davanın reddine,
2-)Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye İrat Kaydına,
3-)Davalı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi üzerinden hesaplanan 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
4-)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-)Davalı tarafından yapılan 20,00 TL yargılama giderlerinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
6-)Taraflarca yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde bakiye kısmının taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar TTK’nın 440/2 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi. 31/03/2022

Başkan
(e-imza)
Üye
(e-imza)
Üye
(e-imza)
Katip
(e-imza)