Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/8 E. 2023/73 K. 01.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/8 Esas
KARAR NO : 2023/73

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/01/2021
KARAR TARİHİ : 01/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin tarihli dava dilekçesinde özetle; davalı yan ile müvekkil arasında satım anlaşması yapılmış olduğunu, müvekkil davacı satım anlaşması yükümlülüğü 4.130 USD ücreti 10.03.2020 tarihinde … şubesinden ödeme yaptığını, ekteki proforma faturasındaki ürünü davalı yan satım sözleşmesindeki mal ödeme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davalı yan herhangi bir mal ödemediğini, müvekkil davacının ödediği 4.130 USD ücretini iade etmediğini, iş bu nedenle davalı yan , müvekkil davacının ödediği bedel üzerinde sebepsiz zenginleştiğini, davalı iş bu satım sözleşmesinden dolayı müvekkile karşı yükümlüklerini yerine getirmemiş olup 4.130 USD borç muaccel olduğunu, davalı yandan ödenmeyen borcuna karşılık … 6. İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası ile icra takibinde bulunulduğunu, davalı yan icra takibine ilişkin ödeme emrini tebliğ almış ve borcun tamamına itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiğini, edindikleri bilgilere göre davalı yan parayı ödememek için mal kaçırma hazırlığında bulunmakta olduğunu, işbu mezkur alacaktan dolayı arabuluculuğa başvurulmuş olup anlaşmaya varılamadığını, müvekkil davacının zararlarının karşılanması amacıyla davalının malvarlığına ihtiyati tedbir konulmasına, … 6. İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretine davalı yana yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Dosyaya davalı vekili tarafından cevap dilekçesi sunulmadığı görülmüştür.
DELİL DEĞERLENDİRİLMESİ: Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün Cevap Yazısı, Bilirkişi raporu dosyamız arasında mevcuttur.
Mali Müşavir Bilirkişi raporunda özetle; mahkeme kararı doğrultusunda davacı şirketin 2019-2020 yılı ticari yılı defterleri gerekli hesap muavin dökümleri ve ilgili yıllara ait ticari defterlerinin Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre noter onaylı açılış ve kapanış tasdiklerinin yapılıp yapılmadığına ilişkin evrak örnekleri dosyada görülmediğinden inceleme yapılamadığını, davacının ilgili yıllara ait noter onaylı hesap dönemi başında ve sonunda açılış ve kapanışı yapılmış ticari defterlerin istenmesini belirtmiştir.
GEREKÇE: Dava, satım sözleşmesi gereğinin yerine getirilmemesinden kaynaklı açılan itirazın iptali davasıdır.
Huzurdaki davada taraflar arasında mal alışverişi kapsamında bir borç ilişkisi bulunduğu iddia edilmiş, davalı yanca hazırlanan proforma fatura kapsamında davacı yanca ödemenin yapıldığı, ancak davalı yanca ürünler teslim edilmediği gibi davacı yanca yapılan ödemenin de iade edilmediği iddia edilmiş, davalı yanca dosya kapsamında herhangi bir savunma yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Bir davada çekişmeli olguların kimin tarafından ispat edilmesi gerektiği konusuna, ispat yükü denir. Her iki taraf da ispat yükünün kime düştüğünü gözetmeden delil göstermişler ise bu halde hâkimin ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü araştırmasına gerek yoktur. Çünkü hâkim, ilk önce tarafların gösterdikleri delilleri incelemekle yükümlüdür. İki tarafın (veya bir tarafın) gösterdiği deliller ile davaya ilişkin bütün çekişmeli olgular aydınlanmış ise yine ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü araştırmakta bir yarar yoktur. Buna karşılık, gösterilen delillerin hâkime dava hakkında tam bir kanaat vermemesi halinde, ispat yükünün hangi tarafa düştüğünün tespit edilmesinde yarar vardır.
Delillerin davayı etkileyecek çekişmeli hususlarda gösterileceği ve ispat faaliyetinin çekişmeli vakıalar için söz konusu olduğu hususu göz önünde bulundurulmalıdır ( 6100 sayılı HMK m.187/1). TMK 6. maddesinde; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” denilmiştir. HMK’nun “İspat yükü” başlıklı 190. maddesinde ise bu düzenlemeye paralel bir düzenleme getirilmiştir. Anılan maddede “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” denilmiştir.
İspat yükü ilk önce kural olarak davacıya düşer; yani davacı davasını dayandırdığı olguları ispat etmelidir. Kendisine ispat yükünün düştüğü taraf, uyuşmazlık konusu olguyu ispat edemezse davayı kaybeder. O taraf davacı ise davası reddedilir, davalı ise mahkûm edilir. Kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, karşı (kendisine ispat yükü düşen) tarafın iddiasını (olguyu) ispat etmesini bekleyebilir. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, diğer (kendisine ispat yükü düşmeyen) tarafın onun iddiasının aksini (hilafını) ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilmemiş (yani dava bakımından yok) sayılır.
Somut olayda, davacı yan anlaşma kapsamında satın alınan ürün bedellerinin davalı yana banka yoluyla ödediğini iddia etmiş, davalı yan icra dosyasına yapmış olduğu itirazda davacı yana borçlu olmadığı savunması ile takibe itiraz etmiş, ancak huzurdaki davada cevap dilekçesi ise sunmamıştır. Bu durumda havale mahiyetindeki ödemenin mal alımı kapsamında yapıldığı davacı yan ispatlanması gerektiği görülmekle, ticari ilişki karşılığı alınan malların bedelinin ödenip ödenmediği ile bedelin ticari kayıtlara nasıl işlendiği ve davacının alacaklı olup olmadığı hususunda tarafların ticari defter ve kayıtlarının bilirkişi marifetiyle incelenmesine karar verilmiştir.
HMK’nun 222/3 maddesi; “İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir.” hükmünü içermektedir. Bununla beraber Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/425 K. 2021/440 sayılı kararında; “Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatının gerektiği düzenlendiğinden, ticari defterlerin kesin delil olduğu anlaşılmaktadır.” şeklinde belirtildiği üzere HMK’nun 222’deki şartları oluştuğunda ticari defterlerin ispat gücü bakımından sahibi lehine kesin delil niteliği taşıdığı kabul edilecektir. Mahkememizin ihtaratlı ara kararlarına rağmen taraflarca ticari kayıtları ibraz edilmemiş olmakla tarafların ticari kayıtlar incelenememiştir. Bu husus bilirkişi ön raporundan ve 21/12/2022 tarihli tutanaktan da anlaşılmaktadır.
Davacı yanın ticari kayıtlarının delil hükmünde değerlendirme olanağı bulunmadığından Mahkememizce davacı tarafından yapılan havalenin hukuki nitelemesi yoluna gidilmiş ve dava konusu uyuşmazlığın, havalenin Türk Hukukundaki karşılığı ile davanın çözüme kavuşturulması gerekeceği anlaşılmaktadır. Havalenin tanımı Türk Borçlar Kanunu’nun 555. Maddesinde yapılmıştır. Bu tanıma göre; “Havale, havale edenin, kendi hesabına, para, kıymetli evrak ya da diğer bir mislî eşyayı havale alıcısına vermek üzere havale ödeyicisini; bunları kendi adına kabul etmek üzere havale alıcısını yetkili kıldığı bir hukuki işlemdir.” Kanundaki bu tanımdan, havalenin kural olarak ve yalnızca bir borç ödeme vasıtası olduğu anlamı çıkmamaktadır. Havale, ayrıca bir hukuki işlemdir. TBK’nun 556/1. Maddesinde; “Havale, havale edenin havale alıcısına olan borcunun ifası amacıyla yapılıyorsa,…” denilmek suretiyle, havalenin borcun ifası amacıyla yapılmasını bir istisna olarak kabul etmiş, bu amaçla yapılan havalenin hukuki sonuçları ayrıca açıklanmıştır. Kanundaki bu tanımlamada havale bir “hukuki işlem” olarak kabul edildiğine göre, bunun borç olarak mı verildiği, yoksa borcun ödenmesi amacıyla mı yapıldığının HMK’nun 190. maddesindeki ilkelere göre ilgili tarafça kanıtlanması gerektiği de muhakkaktır.
Uygulamada havale, çoğunlukla, farklı ve uzak mekanlarda bulunan kişiler arasında yapılmakta olup; dolayısıyla havale yapanın, havalenin borç olarak yapıldığını ispata elverişli yazılı delilleri (senet, bono, çek. vs.) temin etme imkanı ortadan kalkmaktadır. Bu durumda havaleye, (yaygın uygulamada banka dekontuna) havalenin borç ödemesi dışında yapıldığı anlamını ortadan kaldıracak herhangi bir açıklamanın yazılması halinde, havalenin artık borç olarak verildiği, havalenin borç ödemesi için yapıldığının ispat külfetinin havaleyi kabul eden tarafa ait olduğu kabul edilmektedir. Nitekim Türk Borçlar Kanunu’nunda dekonta hangi kelimenin, cümlenin veya ifadenin yazılması halinde, havalenin borç olarak gönderildiğinin kabul edileceğine ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Huzurdaki uyuşmazlığa ilişkin davalının … Bankası A.Ş. Nezdindeki hesabına davacı yanca 10/03/2020 tarihinde para yatırıldığı ve “…Şti. Satış Bedeli” açıklaması yapıldığı ve hesabın davalıya ait cari hesap olduğu anlaşılmaktadır.
Para yatırma işleminin, davacı tarafından herhangi bir çekince ileri sürülmeksizin yapıldığı, ancak yapılan para yatırma işleminin borçlandırıcı işlem kapsamında mı, alacağın ödenmesi kapsamında mı yapıldığı bu haliyle anlaşılmadığı gibi, davalının da hiçbir savunma yapmadığı görülmekle yapılan işlemin aksi yazılı delille ispatlanmadıkça borç ödemesi kapsamında yapıldığı kabul edilecektir. Dolayısıyla para yatırma işleminin satış bedeli karşılığı yapıldığını ispat külfeti davacıya düşmektedir. Ancak davacı yan bu hususta hiçbir delil sunmadığı gibi ticari kayıtlarını da ibrazdan kaçınmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Açıklanan yasal gerektirici nedenlerine göre:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 120,60 TL harcın ve arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde bakiye kısmının yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.01/02/2023

Katip
(e-imza)

Hakim
(e-imza)