Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/799 E. 2023/81 K. 01.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/799 Esas
KARAR NO : 2023/81

DAVA : Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/12/2021
KARAR TARİHİ : 01/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin 10/12/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; … Ltd. Şti. Firmasına 6758 sayılı kanunun 19/2 maddesi hükmü uyarınca ve CMK’nın 133. Maddesi gereğince … 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 20.09.2018 tarihli … D.İş sayılı kararı ile el konulduğunu, … kayyım olarak atandığını, tarafa da … tarafından vekalet verildiğini, davalı tarafa bir borcu bulunmadığını, davalı yan alacağını ispat etmekle mükellef olduğunu, ayıplı ürün söz konusu olduğu düşünülse de süre içerisinde ayıp ihbarı yapılmadığını, davacı şirkete … kayyım olarak atandığından ötürü teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiğini, İİK MD. 72. Maddesi uyarınca tazminatına hükmedilmesini talep ettiğini, … 34. İcra Müdürlüğü … e. Sayılı icra dosyasının tedbiren durdurulması ve hacizlerin fekki için teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini, aksi kanaatte ise icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesi yönünde teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini, akabinde müvekkilin davalı firmaya … 34. İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyadan dolayı hiçbir borcunun olmadığının tespitine karar verilmesini, davalının haksız ve kötü niyetli takip yapmış olması nedeni ile alacağın %20’sinden az olmamak kaydı ile İİK md.72 uyarınca tazminatına mahkum edilerek, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin 07/11/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davalı … imalatı dijital baskı faaliyetleri yürüten bir şirket olduğunu, özel boya ürünleri kullanan davalı şirket, davacı … boya ürünleri satın aldığını, 12.06.2018 tarihinde davacı servis yetkilisi tarafından yapılan incelemede hatalı boya ürünlerinin verilmiş olduğunu, bu hatalı ürünler nedeniyle dijital baskı makinalarının kafalarının kullanılamaz hale geldiğini, düzgün bir tacir sıfatı olan … aniden kayıplara karıştığını, telefonla ulaşılamadığını, sonradan öğrendikleri şirket ortakları ve bizzat şirket hakkında yürütülmekte olan terör soruşturması nedeniyle … şirkete kayyım olarak atanmış ve o dönemde şirketi temsil eden ve şirket işlerini takip eden bir yetkilinin kalmadığını, davayı …, boya alış verişi sebebiyle keşidecisi kendisi olan ve davacı … teslim ettiği 75.000 TL tutarlı 31.01.2019 vadeli iki ayrı çekin ödenmemesi için bankasına yazılı talimat verip zararını bu surette gidermeye çalıştığını, davacı taraf 17.07.2020 tarihinde … 16. İcra Müdürlüğünün … e. Sayılı dosyası ile müvekkil şirket aleyhine 150.000 TL alacak tutarına dayalı olarak icra takibi başlattığını, ödeme emrinin şirkete usulüne tebliğ edilmesini, yasal süresi içerisinde takibe itiraz edildiğini, itiraz üzerine İcra Müdürlüğünce takibin durmasına karar verilmesini, icra takibine yapılan itiraz neticesinde huzurdaki davanın tarafları arasında çekişmeli alacak iddiasından kaynaklanan bir yargılama beklendiği zaman davacı bu kez … 34. İcra Müdürlüğünün … e. Sayılı dosyası ile bu kez 158.000 TL alacak tutarlı icra takibi başlattığını, bu dosyadan çıkarılan ödeme emri şirkete e tebligat olarak gönderildiğini, şirketin tebligattan haberi olmaması sebebiyle takibin kesinleştiğini, şirketin banka hesaplarına taşınır taşınmaz varlıklarına haciz ve tedbir konulduğunu, icra zoruyla olmayan borç tahsil olunduğunu, dava harcının davacı tarafından tamamlatılmasına, yargılama giderleri için davacı taraftan teminat istenmesine, davanın reddine, yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine, karar verilmesini, talep etmiştir.
DELİL DEĞERLENDİRİLMESİ: Bilirkişi raporu, Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün yazı cevabı, icra takip dosyası, … 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası, … 3.Sulh Ceza Mahkemesinin … D.İş sayılı dosyası, Gelir İdarisi Başkanlığı’nın yazı cevabı dosya arasında delil olarak mevcuttur.
Bilirkişi … raporu ile; incelenen davacı şirkete ait 2017-2018-2019-2020 ve 2021 yılı ticari defter ve belgelerinin elektronik defter genel tebliği usul ve esaslarına göre tutulduğunu, elektronik defterler ile envanter defterlerinin yasal süresinde onaylandığı ve davacı şirketin 2017-2018-2019-2020 ve 2021 yılı ticari defterlerinin TTK. Hükümlerine göre usulüne uygun yaptırılmış olmasından dolayı davacı şirketin 2017-2018-2019-2020 ve 2021 yılı ticari defterlerinin sahibi lehine delil niteliği taşıdığını, davalı … Ltd. Şti. İnceleme günü olan 30.06.2022 günü saat 14:30’da mahkemenin duruşma salonunda incelemeye katılmadığını, davalı şirket yerinde inceleme talebinde de bulunmadığını, davacı … Ltd. Şti’nin 23.11.2020 tarihi itibariyle davalı yana 60.986,71 TL borçlu olduğunu, işbu borcun 02.10.2020 tarihinde borçlu aleyhine başlatılan … 34. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına hesaplanan kapak hesabına dayandığı tespit edilmiş olduğunu, davacı şirketin 23.11.2020 tarihi itibariyle davalı yana herhangi bir borcunun bulunmadığını, belirtmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK’nın 72. maddesi gereğince menfi tespit istemine ilişkindir.
Menfi tespit davalarında ispat yükü kural olarak, takip alacaklısı davalıya aittir. (TMK mad. 6, HMK mad. 190) Ancak davacı hukuki ilişkinin maddi hukuk bakımından hiç doğmadığını değil de sona erdiğini (ödeme yapıldığını) veya yerine getirilmesinden kaçınabileceğini (zamanaşımına uğradığını, ödeme yapıldığı, başkaca bir hukuki ilişkiye dayandırma) ileri sürüyorsa, bu iddiasını borçlu davacı ispat edecektir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, … 34. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına konu 111.799,10 TL ayıplı ürün bedeli ve 41.853,45 TL işlemiş faizden kaynaklı başlatılan ilamsız icra takibinden dolayı davacının borçlu olup olmadığı hususundadır.
… 34. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası incelendiğinde, davalı alacaklı tarafından davalı aleyhine dayanak belge olmaksızın başlatılan ilamsız icra takibi olduğu anlaşılmıştır.
Öncelikli olarak tarafların iddia ve savunmaları kapsamında, aralarında ticari ilişkinin olup olmadığı hususunda taraflar arasında ilişki incelenmiştir. Yukarıda anlatılan gerekçe ile ispat yükü ilk önce kural olarak davalıya düşmekle, tarafların ticari defter ve kayıtlarının bilirkişi marifetiyle incelenmesine karar verilmiştir.
HMK’nun 222/3 maddesi; “İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir.” hükmünü içermektedir. Bununla beraber Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/425 K. 2021/440 sayılı kararında; “Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatının gerektiği düzenlendiğinden, ticari defterlerin kesin delil olduğu anlaşılmaktadır.” şeklinde belirtildiği üzere HMK’nun 222’deki şartları oluştuğunda ticari defterlerin ispat gücü bakımından sahibi lehine kesin delil niteliği taşıdığı kabul edilecektir. Bu sebeple hiçbir mazereti olmaksızın ticari defterlerini ibraz etmeyen davalı yanın, davacının defterlerinin aksini senet veya diğer kesin delillerle ispatlaması gerekmektedir. Ancak bu hususta davalı yanca ihtara rağmen sunulan hiçbir delil bulunmamaktadır.
Nitekim dosyamıza sunulan 07/09/2022 tarihli bilirkişi raporu ile; davacı şirkete ait 2017-2018-2019-2020 ve 2021 yılı ticari defter ve belgelerinin elektronik defter genel tebliği usul ve esaslarına göre tutulduğunu, elektronik defterler ile envanter defterlerinin yasal süresinde onaylandığı ve davacı şirketin 2017-2018-2019-2020 ve 2021 yılı ticari defterlerinin TTK. Hükümlerine göre usulüne uygun yaptırılmış olmasından dolayı davacı şirketin 2017-2018-2019-2020 ve 2021 yılı ticari defterlerinin sahibi lehine delil niteliği taşıdığını, davalı … Ltd. Şti. inceleme günü olan 30.06.2022 günü saat 14:30’da mahkemenin duruşma salonunda incelemeye katılmadığını, davalı şirket yerinde inceleme talebinde de bulunmadığını, davacı … Ltd. Şti’nin 23.11.2020 tarihi itibariyle davalı yana 60.986,71 TL borçlu olduğunu, işbu borcun 02.10.2020 tarihinde borçlu aleyhine başlatılan … 34. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına hesaplanan kapak hesabına dayandığı tespit edilmiş olduğunu, davacı şirketin 23.11.2020 tarihi itibariyle davalı yana herhangi bir borcunun bulunmadığını, tespiti yapılmakla ticari kayıtlar kapsamında davacının davalı yana hiçbir borcunun bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Davalı yan cevap dilekçesinde dava konusu alacağın dayanağının davacı yanın hatalı ürün göndermesinden kaynaklı olduğunu ileri sürmüştür. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda tacirler arasındaki ihbar ve ihtarların ne şekilde yapılacağı 18/3. maddesinde; “Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” olarak düzenlenmiştir.
Tacirler arasında satışa konu malın ayıplı çıkması halinde, alıcının yasal haklarını kullanabilmesi için 6102 sayılı TTK. mad. 18/1-c maddesindeki süreler içerisinde ayıp ihbarında bulunması zorunludur. Bu süreler, satılan malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise iki gün, açıkça belli değilse sekiz gündür.
Somut olayın incelenmesinde, tacir olan yanlar arasındaki alım satım ilişkisinin bulunduğu, ancak buna ilişkin sözleşmenin bulunmadığı, ürünlerin davacı satıcı tarafından davalı alıcı şirkete teslim edildiği ve bu hususta ihtilaf bulunmadığı, alıcı şirketin teslim edilen malların ayıplı ve kullanılamaz vaziyette olduğunu savunduğu, ancak herhangi bir ayıp ihbarında bulunmadığı görülmektedir.
Taraflar tacir olup, uyuşmazlığın ise ticari nitelikteki satım sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle olaya dava tarihi itibariyle 6098 sayılı Borçlar Kanunu (TBK) ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Bununla birlikte satım sözleşmesinde malın ayıplı olması halinde özel hükümler öngörülmüştür (TTK mad. 23/1-c). Dolayısıyla tacirler arası satım sözleşmelerine Borçlar Kanunu hükümleri ile birlikte TTK m. 23/1 hükmü de uygulanacaktır.
Bu noktada uyuşmazlığın temelini oluşturan “ayıp ve ayıba karışı tekeffül” kavramları üzerinde durmakta yarar vardır: Ayıba ilişkin hukuki düzenleme, dava konusu uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken 6098 sayılı Borçlar Kanununun 219. maddesinde yer almaktadır. Düzenlemede “Satıcı alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.” denilmektedir.
Öğretide ayıp satılanda, hasarın geçtiği anda, vaad edilen nitelikleri bir diğer ifade ile bulunması gereken bir özelliğin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bir kusurun ya da eksikliğin bulunması ya da dürüstlük kuralı gereğince ondan beklenen lüzumlu vasıfları taşımaması hali olarak tanımlanmakta ve maddi, hukuki ya da ekonomik ayıp şeklinde sınıflandırılmaktadır. Maddi ayıp bir malda madden hata bulunmasıdır (örneğin malın yırtık, kırık, bozuk, lekeli olması gibi). Hukuki ayıp malın kullanımının hukuken sınırlandırılmış olmasıdır (malın üzerinde rehin, haciz, intifa hakkı gibi kısıtlamalar bulunması gibi). Ekonomik ayıp ise malın iktisadi vasıflarında eksiklik olmasıdır.
Ayıba ilişkin diğer sınıflandırma, ayıbın açık ve gizli olup olmamasına göre yapılmaktadır. Açık ayıp hemen ilk bakışta ya da yüzeysel bir muayene ile tespit edilebilen ayıptır. Durumun gerekli kıldığı, muayene ile anlaşılamayan ayıplar, gizli ayıptır. Alıcı gizli ayıpları araştırmakla yükümlü değilse de ayıp meydana çıkar çıkmaz hemen ihbar etmelidir (Domaniç, H.: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, C.I, İstanbul 1988, s.155; Yavuz, N.: Ayıplı İfa, 2.b., Ankara 2010, s. 107; Karakaş, C.F.: Ticari Satımda Ayıp İhbarının Süresi ve Şekli, XXII. Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu, Ankar 2006, s.172). Derhal kavramı, halin icabına uygun fazla vakit geçirmeden bildirim olarak anlamak gerekir. Ancak TTK madde 23’de malın muayene ve ihbar yükümlülüğü düzenlenmiştir. Eğer alıcı iğfal edilmiş ise yani maldaki ayıp ondan bilerek saklanmış ise Kanunun öngördüğü çözüm satıcı bakımından ağırlaştırılmış bir sorumluluğu gerektirmektedir. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 225. maddesine göre alıcıyı iğfal etmiş olan satıcı, ayıbın kendisine vaktinde ihbar edilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kurtulamaz.
TTK ve TBK’daki düzenlemelerin birbirlerine paralel düzenlemeyi içerdiği gözetildiğinde: Ayıba ilişkin bu genel açıklamadan sonra belirtmek gerekir ki satıcının ayıptan sorumluluğuna da “ayıba karşı tekeffül” denmektedir. Ayıba karşı tekeffül şartlarının gerçekleşmesi durumunda alıcının kendisine tanınan hakları kullanabilmesi için Kanun tarafından kendisine yükletilmiş olan külfetleri yerine getirmelidir. Külfet, alıcının satın aldığı malı muayene etmesi ve bir ayıbın ortaya çıkması halinde bunu satıcıya süresinde ihbar etmesidir. Alıcı külfetleri yerine getirmediği takdirde ayıba karşı tekeffül hükümlerinden yararlanamaz.
Külfet teknik anlamda bir yükümlülük veya borç değildir. Külfet, mülkiyetten farklı olarak herhangi bir borç yaratmayan, yerine getirilmediği takdirde o konuda sağlanmış olan hakların kaybedilmesi sonucunu doğuran bir davranış olarak tanımlanabilir. Burada muayene ve ihbar külfetini yerine getirilmemesi halinde alıcının satılanı kabul etmiş sayılacağına dair yasal bir karine söz konusudur. Dolayısıyla külfetlerin yerine getirilmemesi seçimlik hakların kullanılmasına engel olur, alıcı malı o haliyle kabul etmiş sayılır.
Ticari satımlarda muayene ve ihbar külfeti TTK 23/c maddesinde düzenlenmiştir. Bu hükme göre; “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmeye mecburdur. Açıkça belli değilse alıcı emtiayı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde muayene etmeye veya ettirmeye ve bu muayene neticesinde emtianın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür.” Ancak ayıp ihbarının bu süre içinde satıcıya ulaşması şart değildir. Bu süre içinde satıcıya ulaşmasa bile alıcı haklarını korumuş olur. TTK 23/c maddesinde gizli ayıbın sonradan ortaya çıkması halinde TBK 223 maddesinin uygulanacağı belirtilmiştir. Borçlar Kanunun 223/2 maddesinde ayıbın sonradan ortaya çıkması halinde bildirimin derhal yapılması aksi halde alıcı malı ayıp ile beraber kabul edilmiş sayılacaktır.
Bu ilkeler gereğince her kim, alıcının sözleşme yapılırken ayıpları henüz bilmeyeceği ve yalnız bu nedenden onun için zarar verici olan tekeffül görevinin kaldırılmasına razı olacağı üzerine spekülasyon yaparsa, hileli davranıyor demektir. Satıcının hilesi durumunda, tekeffül borcunu sınırlayan ya da kaldıran sözleşme kayıtları sonuç doğurmaz.
Durumun gerekli kıldığı, muayene ile anlaşılamayan ayıplar, gizli ayıptır. Alıcı gizli ayıpları araştırmakla yükümlü değildir. Fakat onları meydana çıkar çıkmaz hemen ihbar etmelidir (Yavuz, N.: s. 106-107) (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16/11/2016 tarih, 2014/13-1401 Esas ve 2016/1060 Karar sayılı ilamı). Ancak davalı yanca açık mı gizli ayıp mı olduğu hususunda hiçbir açıklama yapmadığı durum karşısında ayıp ihbarının yapılmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim TBK’nun 231/2 maddesine göre, satıcının alıcıyı iğfal etmiş olduğu söz konusu olmadığı gibi, bu husus ispat edilmiş de değildir.
Açıklanan nedenlerle TTK’nun 23.maddesine göre alıcı malı teslim aldıktan sonra 8 gün içinde incelemek veya incelettirmek ile ve bu inceleme sonucu malın ayıplı çıkması halinde durumu satıcıya bildirmekle yükümlü olduğu, 8 günlük muayene ve ihbar yükümlülüğüne uymayan alıcının malı o hali ile kabul etmiş sayılacağı, ayıplar için kanunun kendisine tanıdığı hakları kaybedeceği, süresinde ayıp ihbarında bulunmayan davacının TBK’nun 227/1 maddesinden de yararlanamayacağı gibi davalı yanın ayıbın gizli olduğu yönünde de savunması bulunmamaktadır. Bir an için gizli ayıp bulunduğu varsayılsa bile ayıbın sonradan ortaya çıktığı tarihte derhal bildirimde bulunma yükümlülüğü bulunduğu halde uzun süre sessiz kalınması ürünlerin mevcut haliyle kabul edildiği anlamına gelmekle davanın kabulü, ancak davalı yanın takipte kötüniyeti ispatlanamadığından kötüniyet tazminat talebinin reddi gerekmiştir.
Davalı yan alacağının ispat edemediğinden ve davalı yanın bu haliyle alacağını belgeleyecek başkaca bir delili olmadığından ve cevap dilekçesinde de yemin deliline dayanmamış olduğundan, yemin hakkı hatırlatılmayarak davanın kabulü yönünde aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Açıklanan yasal gerektirici nedenlerine göre;
1-Davanın KABULÜNE,
Davacı/Borçlu (…’nin Kayyum Olarak Atandığı) … LİMİTED ŞİRKETİ’nin, Davalı/Alacaklı … ŞİRKETİ’ne … 34.İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına konu alacaktan dolayı BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
2-Davacının kötüniyet tazminat talebinin ispatlanamadığından ve şartları oluşmadığından REDDİNE,
3-Alınması gereken 10.496,01 TL nispi karar harcının davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı yanca yatırılan teminat bedelinin davacı yana iadesine,
5-Davacı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hükmolunan kısım üzerinden hesaplanan 24.047,88 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 1.814,60 TL bilirkişi ücreti, tebligat ve posta giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı yanca yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-Taraflarca yatırılan, kullanılmayan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.01/02/2023

Katip
(e-imza)

Hakim
(e-imza)