Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/7 E. 2023/594 K. 14.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/7 Esas
KARAR NO : 2023/594
DAVA : Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/01/2021
KARAR TARİHİ : 14/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 24/07/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili olduğu şirket ile davalı şirketin … Şubesi ile sıfır km ve kazasız araç almak için görüşmeye başladığını, davalının … şube yetkilileri tarafından davaı şirkete 2017 model … aracının sıfır km ve kazasız olduğunun söylendiğini, davacı şirket tarafından aracın beğenildiğini, araç için satım sözleşmesi imzalandığını, teslim öncesi her türlü bakımın yapıldığı belirtilerek davacı şirkete satılan ve teslim edilen aracın bir süre kullanıldıktan sonra satışa sunulduğunu, alıcı aday tarafından araçta inceleme yaptırıldığında araçta hasarlı ve servis geçmişi bulunduğunun söylendiğini, alıcının davacı şirketi dolandırıcılıkla suçladığını, davacı şirketin hemen … Şubesine giderek durumu davalı şirkete izah ettiğini, ancak davalı şirket tarafından bu durumun inkar edildiğini, müvekkilinin bu hususa ilişkin yazılı olarak mail ile talepte bulunduğunu, bunun üzerine gönderilen servis kayıtlarında sıfır km araçta davacı şirkete satılmadan önce servis kayıtları olduğunun görüldüğünü, davalı şirket yetkililerince bu durumun bilinmediğini, aracın … Şubesi tarafından gönderilirken servis kaydının olmadığının bildirildiğinin söylendiğini, taraflarınca hemen … Noterliğinden … yevmiye noluy 21/09/2020 tariğhli ihtarname ile davalı şirkete araçtaki gizli ayıplar ihtar edildiğini, aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesini, bu mümkün değil ise ayıp oranında taraflarına ödeme yapılmasının istendiğini, ancak davalı şirket tarafından ihtarnameye cevap verilmediğini, davalı şirket yetkililerince zararın giderileceğinin söylendiğini, böyle müvekkil şirketi oyaladıklarını, müvekkili olduğu şirketin aracı aldığı tarihin 21/01/2019 olduğunu, satım konusu aracın servis kaydına bakıldığında ise aracın davacı şirkete satışından önce kazaya karıştığı ve onarım gördüğünün açık olduğunu, açıklanan bu nedenlerle; davanın kabulünü, uzman bilirkişiler tarafından hesaplandığında arttırılmak üzere ayıp nedeniyle şimdilik 10.000,00 TL indirim bedelinin ve şimdilik 1.000,00 TL maddi zararın ihtarnamenin tebliğinden itibaren en yüksek mevduat faizi üzerinden hesaplanacak faiz ile birlikte davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH: Davacı vekili 15/12/2022 tarihli bedel arttırım dilekçesi ile müvekkili için talep ettiği tazminat miktarını 32.820,00 TL arttırdığı ve eksik harcı ikmal ettiği görüldü.
Davalı vekili 12/02/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; dava konusu ihtilafın her iki tarafının tacir olan taraflar arasında gerçekleştiğini, araç alım satımından kaynaklı olduğunu, bu yönüyle ticari bir satış işlem ve ilişkisinin söz konusu olmadığını, gerek yasal düzenlemeler ve gerekse garanti belgesi içeriği ile birlikte değerlendirildiğinde huzurdaki davanın iki yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, dava konusu talepler yönünden uygulanacak olan 2 yıllık zamanaşımı süresinin sone ermesi ve emsal nitelikteki Yargıtay kararı birlikte değerlendirildiğinde davanın esasına girilmeden zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafın yasanın öngördüğü ayıp ihbar yükümlülüğüne uygun davranmadığını, bu nedenle dava hakkının ortadan kalktığını, TTK m.18/3 hükmü gereğince ticari satımlarda diğer tarafı temerrüde düşürmeye sözleşmeyi feshe ve sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbar ve ihtarların noter aracılığıyla veya taahhütlü mektupla veya telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılmasının şart olduğunu, buna rağmen bu şartlara uyulmadığını, dava konusu araçta üretim hatasından kaynaklanan herhangi bir ayıp bulunmadığını, davacının ayıp olarak belirttiği hususların kullanım hatasına veya müşteri memnuniyetsizliğine bağlı olduğunu, araç incelendiğinde davacının da dava konusu araçtan yararlanmasını engelleyen veya güçleştiren herhangi bir kusur veya ayıbın söz konusu olmadığının anlaşılacağını, araçta üretimden kaynaklı bir hata bulunmamasına rağmen davacı tarafın salt sübjektif sebeplerle aracın ayıplı olduğunu iddia ederek ücretsiz onarım hakkını da kullanmış olmasına rağmen aracın değişimini talep ettiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı tarafın her ne kadar kendisinden bir takım servis kayıtlarının saklandığını iddia etse de bu hususunun mümkün olmadığını, zira davacı tarafın aracı satmak istemesi halinde basit bir araştırma ile iddia edilen servis kayıtlarına erişim sağlandığını iddia ettiğini, bu minvalde şirket servis kayıtlarının herkese açık olduğunun anlaşılacağını, davacının aracın kusurlu olduğu iddialarını kesinlikle kabul etmediklerini, açıklanan bu nedenlerle; davanın zamanaşımı nedeni ile reddini, hak düşürücü nitelikteki yükümlülüğe uyuşmamış olması nedeniyle davanın reddini, esas yönünden haksız ve mesnetsiz olan davanın reddini, davacının haksız ve hukuka aykırı ticari faiz talebinin reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Bilirkişi ek ve kök raporları, SGBM cevabı yazıları, tarafların sicil kayıtları, İhtarname, faturalar, araç satım sözleşmesi, Arabuluculuk Tutanağı, taraf beyanları ve tüm dosya kapsamı.
DELLİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
21/04/2022 tarihli bilirkişi tutanağında özetle; “dava konusu aracın davalı şirket tarafından gizli ayıplu olarak satıldığı, davacı şirketin “ayıp oranında indirim” seçimlik hakkını kullanmak istemesi nedeniyle davacı şirketin davalı şirketten talep edebileceği miktarın 43.820,00 TL olduğu” şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
28/09/2022 tarihli ek bilirkişi raporunda özetle; “gerek davacı gerekse davalı şirket vekillerinin itirazları yönünde yeniden yapılan incelemede, davacı ve davalı itirazlarının kök raporda zaten dikkate alınmış doluğu, dolayısıyla kök raporda eksiklik-yanlışlık şeklinde herhangi bir maddi hatanın olmadığı, bu nedenle değişmesi gereken bir hususun tespit edilmediği, dava konusu araç üzerinde keşfen yapılan incelemede aracın sağlam ve hasarsız olduğunun görüldüğü” şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
GEREKÇE: Dava, davaya konu … plakalı aracın ayıplı çıkmasından kaynaklı zararın tazmini ve bedelde indirim talebine ilişkindir.
Davacının 21.01.2019 tarihinde davalının … şube yetkilileri tarafından davacı şirkete 2017 model … aracının sıfır km ve kazasız olduğunun söylendiğini, … plakalı aracın 438.196,81 TL bedelle satın aldığı, aracın ayıplı çıktığından bahisle zararın tazmini ve bedelde indirim amacıyla işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Dava, satışı yapılan ikinci el aracın ayıplı olmasından kaylı zararın tazmini istemine ilişkin olmakla, tarafların kabulünde olduğu üzere, davacı alıcı, davalı ise satıcı/sağlayıcıdır. Türk Borçlar Kanunu 219.maddesinde; “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.” düzenlenen hükmünden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16/11/2016 tarih, 2014/13-1401 esas ve 2016/1060 karar sayılı ilamında; “6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 219. maddesine göre; bir maldaki ayıp, satıcının zikir ve vaat ettiği vasıflarda veya niteliği gereği malda bulunması gereken lüzumlu vasıflarda eksiklik olmak üzere iki türde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan ikinci tür olan yani lüzumlu vasıflarda eksiklik şeklinde ortaya çıkan ayıptan bunun varlığını bilmese dahi satıcı sorumludur. Ayıp, maddi, hukuki ya da ekonomik eksiklik şeklinde ortaya çıkabilir… Borçlar Kanununda tanımını bulan ayıba karşı tekeffül, satılan şeyin satıcının zikrettiği vasıfları taşımamasından veya bu şeyin değerini sözleşme gereğince ondan beklenen yararları azaltan veya kaldıran eksiklikler bulunmasından satıcının sorumlu olmasıdır (TANDOĞAN, H.: Özel Borç İlişkileri, C. I/1, Ankara 1988, s. 163; YAVUZ, C.: Türk Borçlar Hukuku, Özel Hükümler, İstanbul 2007, 7. Baskı, s. 97). Ayıba karşı tekeffül borcu, satıcının mülkiyeti geçirme borcunun tamamlayıcısıdır. Aynı zamanda satıcının bu borcu kanuni bir borç mahiyetindedir (YAVUZ, N.: Ayıplı İfa, Ankara 2010, 2. Baskı, s. 91- 92).
818 sayılı mülga Borçlar Kanununun 196. maddesi ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 221. maddesine göre satıcı, satılanın ayıbını alıcıdan hile ile gizlemiş ise satımda tekeffül hükmünü kaldıran veya sınırlayan her şart batıldır. Satıcı, tekeffül ödevini kaldırırsa kendisi ve karşı akit için gizli kalmış olan ayıplardan sorumlu olmak istemediğini belirtmektedir. Bu nedenle böyle bir açıklamanın bağlayıcı olabilmesi, satıcının kendisince bilinen ayıpların alıcıdan saklı kaldığını ve diğer ayıpların gerçekten tarafından bilinmeyen ayıplar olduğunu kabul ettiğini gerekli kılar. Bu ilkeler gereğince her kim, alıcının sözleşme yapılırken ayıpları henüz bilmeyeceği ve yalnız bu nedenden onun için zarar verici olan tekeffül görevinin kaldırılmasına razı olacağı üzerine spekülasyon yaparsa, hileli davranıyor demektir. Satıcının hilesi durumunda, tekeffül borcunu sınırlayan ya da kaldıran sözleşme kayıtları sonuç doğurmaz. Durumun gerekli kıldığı, muayene ile anlaşılamayan ayıplar, gizli ayıptır. Alıcı gizli ayıpları araştırmakla yükümlü değildir. Fakat onları meydana çıkar çıkmaz hemen ihbar etmelidir (YAVUZ, N.: s. 106-107)… Alıcının ayıpları bildiğini ya da bilmesi gerektiği konusunda ispat yükü satıcıya aittir. Zira bu suretle satıcı yasal olarak kendisine düşen bir sorumluluğu reddetmektedir. (YAVUZ, N.: s. 101).” şeklinde belirtmektedir. Bu kapsamda davacının ayıbı önceden bildiği yahut bilebileceği hususunda davalı yanca ispat yükünü yerine getirecek delil dosyamıza ibraz edilememiştir.
Yerleşik Yargıtay uygulamalarında da belirtildiği üzere, gizli ayıbın varlığı halinde TBK’nın 223. maddesi uygulama alanı bulacaktır. Şu durumda davacının ayıbı öğrendiği tarihte durumu derhal satıcıya bildirmesi şartı aranmaktadır. Davaya konu olayda, davacı tarafından araçtaki ayıptan kaynaklanan ayıbı, … Noterliği’nin 21.09.2020 tarih ve … nolu yevmiye numaralı ihtarnamesi ile ayıbın ihbar edildiği, ancak ihtara cevap verilmediği, ancak davalının araçtaki hasarı gizlemek suretiyle ağır kusurlu davranmıştır.
Nitekim TBK madde 225 uyarınca, ağır kusurlu davranmış olan davalı, yasal süresi içinde ayıp ihbarında bulunulmadığını ve kendisinin de kandırıldığını ya da davacı tarafından aracın kontrol ettirildiğini ileri sürerek sorumluluktan kurtulamayacaktır. Davacı tanıkları aracın hasarsız olarak satıldığının belirttiği ve olay örgüsünün davacının iddiasını doğrular şekilde olduğu görülmüştür.
Dava konusu araçta meydana geldiği iddia edilen hususlara ilişkin tespitte dava dosyamız … Kürsüsünde görevli akademisyen bilirkişiye tevdii edilmesine karar verilmiştir. Akademisyen bilirkişi tarafından hazırlanan 21/04/2022 tarihli raporda, “Dosyada bulunan Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi kayıtlarına göre dava konusu araç 2 kez arkadan çarpılma şeklinde trafik kazası geçirmiştir. Ancak bu hasarların dava konusu hasarlarla bir ilgisi olmadığı anlaşılmaktadır.
Tanık … ifadesinde, şirket sahibinin oğlu olduğunu, aracı kullandığını, aracı aracı satmak için ilan verdiğini, alıcının aracın ruhsat bilgilerini istemesi üzerine verdiğinde aracın … otoda hasar geçmişi olduğunun söylendiğini, servis bilgilerini o tarihte öğrendiğini, hasarı sorduğunda aracın fabrikadan bu şekilde hasarlı çıkabildiğini söylediklerini, geçiştirmeye çalıştıklarını, servis kayıtlarında fazla hasar göründüğünü, aracı 0 km aldıklarından ekspere götürmenin akıllarından geçmediğini belirtmiştir.
Tanık … ifadesinde, davacı şirketin sahibini tanıdığını, aracın bir model düşüğünü kullandığını, aracı satın almak istediğini, kendisinin de …dan araç aldığını ve ekspertiz yaptırmadığını, davacının aracı bir süre kullanıp satış ilanı verdiğini, aracın hasarlı olduğunu öğrendiğini, aracın daha ucuza satıldığını, aracın kendilerine 0 Km olarak gösterildiğini belirtmiştir.
Dosya içeriğine göre dava konusu … plakalı … marka … şasi numarasına sahip, 2017 Model araç için 21/01/2019 tarihinde satış sözleşmesi yapılmıştır.
Yine dosya içeriğine göre araçta 30.09.2017 ve 31.10.2017 tarihli onarım faturalarında detayları belirtilen iki ayrı hasar onarımı yapılmıştır. İlk faturada dolu hasarına ilişkin hasarlar, ikinci onarımda ise sağ ön kapı ve tampon kısımlarından aldığı darbeye bağlı olarak kaporta boya onarımı yapılmıştır.
Dosya içeriğinden, anılan hasarların aracın satışı aşamasında davalı tarafından davacıdan gizlendiği, aracın hasarsız-ayıpsız olduğu beyan edilerek satıldığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla dava konusu araç davalı şirket tarafından davacı şirkete gizli ayıplı olarak satılmıştır.
Günümüzde 0 Km yeni kullanılmamış olarak satılan araçların satın aldıktan sonra, ikinci el kullanılmış araçlarda olduğu gibi bir ekspertiz incelemesinden geçirilmesi uygulaması söz konusu değildir; zira yeni kullanılmamış bir araçta gizlenmiş bir hasar olabileceği tahmin edilemez. Dolayısıyla davacı şirketin 0 Km yeni aracı satın aldıktan sonra bir ekspertiz incelemesine tabi tutturmaması, bir hatalı tutum davranış olarak değerlendirilemez. Bu nedenle davalı şirket vekilinin bu yöndeki savunmalarına itibar edilememiştir.
Araçtaki gizli ayıplar, satın almadan önceki tarihte meydana gelmiş olduğundan araçtaki hasarların kullanımdan kaynaklandığı söylenemez.
Yine araçtaki hasarlar ve gördüğü tamir işlemleri, aracın ayıplı olarak nitelendirilebilmesi için yeterlidir zira araçtaki eksiklik ve özür önemli olup maldan yararlanmayı önemli ölçüde azaltan, ikinci el değerini düşüren ve özellikle ayıplı olduğu bilinmediğinden satışı aşamasında muhtemel alıcıların doğru bilgilendirilmemesinden dolayı satışını zorlaştıran unsurlardır.
Araçtaki gizli ayıpların tamir yoluyla giderilmesi mümkün değildir; zira araç 0 Km kullanılmamış yeni olarak satılmak zorundayken hasarlı, onarım görmüş şekilde satılmış olup orijinalliği bir daha sağlanamayacağı şekilde bozulmuştur. Bu nedenle araçtaki ayıpların tamir yoluyla giderilmesi mümkün değildir.
Davacı şirket vekili dava dilekçesinde ayıp oranında indirim seçimlik hakkını kullanacaklarını ve şimdilik 10.000,00 TL talep ettiklerini belirtmiştir.
İkinci el araçlarda gizli ayıp nedeniyle oluşan değer kaybının belirlenmesinde Yargıtayca benimsenen NİSBİ ORAN yöntemine başvurulmaktaysa da, dava konusu araç 2. El olmayıp yeni 0 Km olduğu beyan edilerek satılan bir araç olduğundan, aracın satış tarihi itibariyle 2. El değeri mevcut değildir; bu nedenle Yargıtayca benimsenen NİSBİ ORAN yönteminin uygulanması teknik olarak mümkün değildir.
Aracın 0 Km yeni kullanılmamış olarak satılması gerekirken dolu hasarlı ve kazalı olarak satılmasının oluşturduğu değer kaybının tespitinde, yetkili satıcıların benzer hasarlı araçlar için uyguladıkları İSKONTO yönteminden yararlanılması gerekir.
Yapılan piyasa araştırmasına göre bu tür hasarlı ancak yeni ve kullanılmamış araçlarda hasar nedeniyle oluşan değer kaybının tespitinde, aracın değeri ile hasar değeri arasında yapılan oranlamayla bir değer kaybı uygulandığı tespit edilmiştir.
Dava konusu aracın satış değeri 21.01.2019 tarihli faturaya göre 438.196,81 TLdir.
Araçtaki hasarların onarım bedeli, dosya içeriğinden öğrenilememiştir; zira davalı satıcı şirket aracı kendisi onarmış ve bir fatura düzenlenmemiştir. Benzer hasarların piyasada tamirinin bedeli bakımından yapılan araştırmada, aracın markası ve modeli de dikkate alındığında, toplam tamir bedelinin 15.000,00 TL civarında olacağı tespit ve takdir edilmiştir.
Bu seviyede bir hasarın aracın satış değerinde oluşturması beklenen İSKONTO miktarı, yapılan piyasa araştırmasıyla hasarın türü, kaporta ve boya onarım işlemleriyle giderildiği, aracın hareketli mekanik aksamlarında, elektrik elektronik sistemlerinde bir hasar olmadığı hususu da dikkate alındığında, piyasa rayiçlerine göre ortalama % 10 oranında olmak üzere 43.820,00 TL,” olduğu belirtilmiştir.
Taraflarca rapora itiraz edilmiş ve itiraz üzerine hazırlanan 28/09/2022 tarihli ek bilirkişi raporunda; “kök raporda değişmesi gereken bir hususun tespit edilmediği, dava konusu araç üzerinde keşfen yapılan incelemede aracın sağlam ve hasarsız olduğunun görüldüğü,” tespiti yapılmıştır.
Bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere dava konusu aracın; ayıpları olarak satıldığı, bu kapsamda 43.820,00 TL ayıp oranında indirim talep edebileceği belirtilmiş, ancak uğranılan zarar yönünden hiçbir delil sunulmadığından bu husustaki talebi reddedilerek, raporun bilimsel veriler, emsal ve piyasa araştırması yapılarak hazırlandığı anlaşılmakla Mahkememizce bu rapora itibar edilerek, davanın ayıp oranında indirim yönünden kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davacı yan dava dilekçesinin netice-i talep kısmında; “ayıp nedeniyle 10.000,00 TL indirim bedeli ve 1.000,00 TL maddi zarar” üzerinden davasını açmış ve 15/12/2022 tarihli ıslah dilekçesi ile davasını 32.820,00 TL üzerinden bedel artırmak suretiyle ıslah ettiği görülmekle asıl alacak ve ıslah dilekçesi üzerinden 42.820,00 TL bedele hükmetmek, ispatlanamayan 1.000,00 TL maddi zarar talebi reddederek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM; Açıklanan yasal gerektirici nedenlere göre;
1-Davanın maddi zarar yönünden REDDİNE,
2-Davanın ayıp oranında indirim yönünden KISMEN KABULÜNE,
42.820,00 TL bedelin 10.000,00 TL’sinin temerrüt tarihi olan 23.09.2020 tarihinden itibaren, 32.820,00 TL’sinin ıslah tarihi olan 06.10.2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin faiz isteminin REDDİNE,
3-Alınması gereken 2.241,93 TL nispi karar harcından peşin+ıslah yatırılan 748,34 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 1.493,59 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13 ve 14. Maddeleri ile Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26.maddesi gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
5-Davacı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hükmolunan kısım üzerinden hesaplanan 9.200,00 TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
6-Davalı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince reddolunan kısım üzerinden hesaplanan 1.000,00 TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
7-Davacı tarafça yatırılan 748,34 TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
8-Davacı tarafça yatırılan 59,30 TL başvuru harcı, 8,50 TL vekalet harcı, 1.500,00 TL bilirkişi ücreti, 170,85 TL posta giderinden ibaret toplam 1.738,65 TL yargılama giderinin kabul ve red oranları dikkate alınarak 1.328,47 TL’sinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, bakiyesinin davacı üzerine bırakılmasına,
9-Taraflarca yatırılan, kullanılmayan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.14/07/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır