Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/619 E. 2022/622 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/619 Esas
KARAR NO : 2022/622

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/09/2021
KARAR TARİHİ : 12/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin 23/09/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin düğün sektöründe faaliyet gösteren işletmelere … portalı üzerinden reklamasyon ve tanıtım hizmeti verdiğini, müvekkilinin davalıdan alacağının tahsili talebi ile …. 25. İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyası ile icra takibi açıldığını, borçlunun takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, zorunlu arabuluculuk kapsamında müvekkili şirket ile borçlu arasında arabuluculuk süreci başladığını, ancak taraflar arasında herhangi bir anlaşma sağlanamadığını, davalının yetki itirazının yerinde olmadığını, tarafların aralarında yetki sözleşmesi yaptıklarını, icra takibinin sözleşmede belirtildiği üzere yetkili olan İstanbul icra dairelerinde başlatıldığını, müvekkilinin alacağının sözleşmeye ve cari hesaba dayandığını, müvekkili ile davalı arasında imzalanan sözleşme ile davalı tarafından almış olduğu reklam hizmetine karşılık müvekkiline toplam 35.496,00 TL ödenmesi kararlaştırıldığını, bunun üzerine 2.360,00 TL ve 33.136,00 TL tutarlarında e faturaların davalı şirket adına müvekkili şirket tarafından tanzim edildiğini ve davalının sözleşmede belirttiği e posta adresine gönderildiğini, davalının bu e postaları okuduğunu, faturaların herhangi bir itiraza uğramadığını, sözleşmede belirtildiği üzere davalı tarafın ödeme yöntemi olarak çek kararlaştırıldığını ve davalı tarafından 35.496,00 TL değerince çek düzenlendiğini, müvekkili şirket ile davalı arasındaki ticari ilişkiye dayanarak çeşitli ödeme vaatlerinde bulunulduğunu, bu vaatlere itimat eden müvekkilinin çeki yazdırmadığını, ancak davalı tarafından hiçbir ödeme yapılmadığını, borçlunun takibi sürüncemede bırakarak borcu ödememeye çalıştığını, itirazında haksız ve kötü niyetli olduğunu, bu nedenlerden dolayı borçlunun icra takibine itirazının iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine alacağın %20’ si olmak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin 25/10/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin adresinin Beykoz olduğunu, bu nedenle yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Ticaret Mahkemeleri olduğunu, takibe ve davaya konu borcun müvekkili tarafından 01.05.2024 keşide tarihli 35.496,00 TL bedelli çek verilmek suretiyle ödendiğini, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin ödeme vadesinin çekten de anlaşılacağı üzere 01.05.2024 olduğunu, davacının çekteki keşide tarihini gizleyerek mahkemeyi yanıltmaya çalıştığını, haksız, mesnetsiz ve kötü niyetli olan iş bu davanın reddine, asıl alacağın %20’ sinden aşağı olmamak üzere davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: 17/01/2022 tarihli bilirkişi raporu, 25/05/2022 tarihli bilirkişi raporu, … kasa nolu çek aslı, arabuluculuk tutanak sureti, cari hesap ekstresi, faturalar, 20.08.2020 tarih … sözleşme nolu sözleşme sureti, davalının faturaları teslim alma bilgisini içeren görüntü çıktısı, çekin görüntü çıktısı, Gelir İdaresi Başkanlığı yazı cevabı, İstanbul 25. İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasının uyap çıktıları dosya arasında delil olarak mevcuttur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
17/01/2022 tarihli bilirkişi raporu ile; davacı şirkete ait 2020 ve 2021 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdikinin yasal süresinde yapıldığı bu anlamda davacı şirketin 2020-2021 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu ve kendi lehine delil olma vasfına haiz olduğu, davacı yanın incelenen cari hesap ekstresinde davalı yan ile olan hesap bakiyesinin 2020 yılı sonu itibariyle sıfır olduğu, 20.04.2021 tarihi ve icra takip tarihi olan 01.07.2021 tarihi itibariyle 35.496,00 TL alacaklı olduğu; davalının 2020 yılına ait mal ve hizmet alımlarına ilişkin bildirim formunda davacı şirketten 2020 yılında 2 adet belge karşılığında KDV hariç toplam 35.136,00 TL tutarlı fatura aldığının dosyaya sunulu olan BA formlarından anlaşıldığı, davalı yana ait dosyada bulunan 2020 Ağustos ayına BA bildirim formundan anlaşılacağı üzere davacı tarafından düzenlenen KDV dahil toplam 35.496,00 TL tutarlı faturadan sorumlu olduğu, davalı yan tarafından davacı yana keşide edilen 01.05.2021 vadeli 35.496,00 TL tutarlı çekin ödendiğine dair dosya münderecatında herhangi bir ödeme belgesinin olmadığı, davacı yanın 3095 sayılı yasaya istinaden icra takip tarihi olan 01.07.2021 tarihinden itibaren asıl alacağa %9 yasal faiz talep edebileceği sonucuna varıldığı, ancak yanlar arasındaki ilişkinin ticari iş olması sebebiyle TC Merkez Bankası kısa vadeli avans faizinin takip tarihinden itibaren somut olaya tatbikinin mahkemenin takdirinde olduğu, sonuç ve kanaatine varıldığı anlaşılmıştır.
25/05/2022 tarihli bilirkişi raporu ile, davalı yanın 12.05.2022 günü saat 14:00’ de yapılan incelemeye katılmadığı, ticari defterlerini sunmadığı ve yerinde inceleme talebinde de bulunmadığı, mahkeme kasasına sunulu 0026631 seri nolu keşidecisi davalı şirket olan, lehdarı davacı olan, 35.496,00 TL tutarlı çek aslının ön yüzü üzerinde yapılan incelemelerde tarih kısmında 01.05.2021 tarihli 01.05.2024 yapılarak davalı tarafından paraf atıldığı, çekin arka yüzünde davacı şirketin kaşe ve imzasının bulunduğu ancak ilgili çekin bankasına ibraz edilmediği, mahkeme kasasına sunulu olan çek aslının tarih kısmındaki parafın şirket yetkilisi olan şahsın eli mahsulü olup olmadığının belirlenebilmesi için ATK uzmanı tarafından imzanın tetkik edilmesi hususunun mahkemenin takdirinde kaldığı sonuç ve kanaatine varıldığı anlaşılmıştır.
… 25. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacının 35.496,00 TL alacağı için davalı aleyhine icra takibi başlattığı davalının takibe itirazı sonucunda takibin durduğu anlaşılmıştır.
GEREKÇE: Dava, cari hesap ilişkisi olduğundan bahisle açılan itirazın iptali davasıdır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddede cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.
Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz. (YHGK 28.03.2018 tarih, 2017/19-1634 Esas ve 2018/633 Karar sayılı ilamı)
Huzurdaki davada taraflar arasında imzalanan sözleşme kapsamında bir borç ilişkisi bulunduğu iddia edilmiş ise de, cari hesap ilişkin şartların oluşmadığı, ancak taraflar arasında yapılan işlemlerin açık hesap ilişki olarak değerlendirilebileceği ve münferiden fatura alacağına dayandığı anlaşılmaktadır.
Bir davada çekişmeli olguların kimin tarafından ispat edilmesi gerektiği konusuna, ispat yükü denir. Her iki taraf da ispat yükünün kime düştüğünü gözetmeden delil göstermişler ise bu halde hâkimin ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü araştırmasına gerek yoktur. Çünkü hâkim, ilk önce tarafların gösterdikleri delilleri incelemekle yükümlüdür. İki tarafın (veya bir tarafın) gösterdiği deliller ile davaya ilişkin bütün çekişmeli olgular aydınlanmış ise yine ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü araştırmakta bir yarar yoktur. Buna karşılık, gösterilen delillerin hâkime dava hakkında tam bir kanaat vermemesi halinde, ispat yükünün hangi tarafa düştüğünün tespit edilmesinde yarar vardır.
Delillerin davayı etkileyecek çekişmeli hususlarda gösterileceği ve ispat faaliyetinin çekişmeli vakıalar için söz konusu olduğu hususu göz önünde bulundurulmalıdır ( 6100 sayılı HMK m.187/1). TMK 6. maddesinde; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” denilmiştir. HMK’nun “İspat yükü” başlıklı 190. maddesinde ise bu düzenlemeye paralel bir düzenleme getirilmiştir. Anılan maddede “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” denilmiştir.
İspat yükü ilk önce kural olarak davacıya düşer; yani davacı davasını dayandırdığı olguları ispat etmelidir. Kendisine ispat yükünün düştüğü taraf, uyuşmazlık konusu olguyu ispat edemezse davayı kaybeder. O taraf davacı ise davası reddedilir, davalı ise mahkûm edilir. Kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, karşı (kendisine ispat yükü düşen) tarafın iddiasını (olguyu) ispat etmesini bekleyebilir. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, diğer (kendisine ispat yükü düşmeyen) tarafın onun iddiasının aksini (hilafını) ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilmemiş (yani dava bakımından yok) sayılır.
Somut olayda davalı sözleşme kapsamında hizmet almadığını değil, sözleşme kapsamında hazırlanan ve kendilerine iletilen fatura bedelinin 01.05.2024 tarihli 35.496,00 TL bedelli çek ile karşılandığı, davacı ise davalı yanca tarafların anlaşmaları kapsamında 01.05.2021 tarihli çek verildiği, ancak vadenin yaklaşması ile davalı şirket yetkilisi tarafından çekin bir kaç ay sonrasına değil 3 yıl sonrası bir vadeye öteler şekilde değiştirildiği, çek aslının kendilerinde olduğu ancak bu çekin iade edilmek istenmesine rağmen davalı yanca kabul edilmediğinin, bu kapsamda ticari kayıtlarına bu yönde işlendiği iddiasında bulunulmuştur. Bu durumda ispat yükü davacı yanda olduğu görülmekle, fatura karşılığı bedelin ticari kayıtlara nasıl işlendiği ve davacının alacaklı olup olmadığı hususunda tarafların ticari defter ve kayıtlarının bilirkişi marifetiyle incelenmesine karar verilmiştir.
HMK’nun 222/3 maddesi; “İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir.” hükmünü içermektedir. Bununla beraber Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/425 K. 2021/440 sayılı kararında; “Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatının gerektiği düzenlendiğinden, ticari defterlerin kesin delil olduğu anlaşılmaktadır.” şeklinde belirtildiği üzere HMK’nun 222’deki şartları oluştuğunda ticari defterlerin ispat gücü bakımından sahibi lehine kesin delil niteliği taşıdığı kabul edilecektir. Bu sebeple hiçbir mazereti olmaksızın ticari defterlerini ibraz etmeyen davalı yanın, davacının defterlerinin aksini senet veya diğer kesin delillerle ispatlaması gerekmektedir. Ancak bu hususta davalı yanca sunulan hiçbir delil bulunmamaktadır.
Nitekim dosyamıza sunulan 17/01/2022 tarihli bilirkişi raporu ile; davacı şirketin ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu ve kendi lehine delil olma vasfına haiz olduğunun belirtildiği, 25/05/2022 tarihli bilirkişi ek raporu ile, davalı yanın incelemeye katılmadığı, ticari defterlerini sunmadığı ve yerinde inceleme talebinde de bulunmadığı, mahkeme kasasına sunulu 0026631 seri nolu keşidecisi davalı şirket olan, lehdarı davacı olan, 35.496,00 TL tutarlı çek aslının ön yüzü üzerinde yapılan incelemelerde tarih kısmında 01.05.2021 tarihli 01.05.2024 yapılarak davalı tarafından paraf atıldığı, çekin arka yüzünde davacı şirketin kaşe ve imzasının bulunduğu ancak ilgili çekin bankasına ibraz edilmediği, tespitinin yapıldığı anlaşılmaktadır.
Ticari hayatın olağan akışı içerisinde ticari hayatını fiili olarak sonlandıran davalı yanın, vadesi geçmiş bir alacağın hiçbir sözleşme ve yazılı delil bulunmaksızın yıllar sonrasına ötelendiğini kabul etmek mümkün değildir. Nitekim bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, davalı yanın BA/BS formlarında alacağın süresinde bildirilmediği ve ödeme kaydının bulunmadığı hususu da birlikte değerlendirildiğinde ve aksi yönde delil sunmayan davalı yanın savunmalarına itibar edilme ve davanın kabulü gerekmiştir.
Davalının icra takibine haksız yere itirazda bulunması ve alacağın fatura alacağından kaynaklı olması sebebiyle likit olması nedeni ile toplam alacağın % 20 oranında icra inkar tazminatının (İİK md.67/2) davalılardan tahsilde tekerrür olmamak üzere alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM; Açıklanan yasal gerektici nedenlere göre;
1-Davanın tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla KABULÜNE,
Davalının … 25.İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında yapmış olduğu itirazın iptali ile, takibin 35.496,00 TL asıl alacak ile bu alacağa takip tarihi olan 30.06.2021 tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek ticari avans faizi uygulanarak devamına,
2-İİK mad. 67/2 uyarınca alacak likit ve itiraz haksız olduğundan 35.496,00 TL alacağın %20’si olan 7.099,20 TL icra inkâr tazminatının tahsilde tekerrür olmamak üzere davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gereken 2.424,73 TL nispi karar harcından peşin yatırılan toplam 606,19 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 1.818,54 TL harcın ve arabuluculuk ücreti olan 1.320,00 TL’nin davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Davacı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hükmolunan kısım üzerinden hesaplanan 9.200,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan toplam 1.977,99 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan toplam 500,00 TL yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca yatırılan, kullanılmayan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı yanın yokluğunda verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 12/10/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır