Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/261 E. 2021/542 K. 08.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/261 Esas
KARAR NO : 2021/542

DAVA : Ortaklık kar payı alacağı
DAVA TARİHİ : 06/04/2021
KARAR TARİHİ : 08/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Ortaklık kar payı alacağı davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA VE TALEP :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin ortağı ve pay sahibi olduğu … Limited Şirketi tarafından hukuka aykırı olarak ödenmeyen kar paylarının mevcut olduğunu, kanunen ödenmesi güvence altına alınmış olan kar payının, ortaklar genel kurulunca söz konusu karların dağıtımının yapılmasına karar verilmesine rağmen haklı bir sebep gösterilmeden ödenmediğini, şirket ortaklarının bu talebe cevap olarak sürekli çeşitli bahaneler uydurarak müvekkiline ödeyeceğine dair oyaladıklarını, iki ortak olarak kurulan şirketin sermaye arttırımına gittiğini, fakat sermaye arttırımı adı altında müvekkilinin ortaklık payından düşüşünün sağlandığını, müvekkilinden gizli olarak sermaye arttırımına yönelik işlemler yapıldığını, ilgili belgelerin okunmasına dahi izin verilmeden müvekkilinin imzasının istendiğini ve müvekkilinin ortaklık hissesinin düşürüldüğünü ancak Türkiye Ticaret Sicil gazetesinde de görüleceği üzere müvekkilinin %50 hissesi olan sermayenin 15.06.2004 tarihinde 3.700.000.000 TL şimdiki 3.700,00 TL olarak düşürüldüğünü, bu duruma karşılık toplam sermayesinin 400.000.000 TL olmasına karşın diğer ortak olan …’in sermaye değerinin 392.600.000.000 TL, şimdiki 392.600,00 TL olması ve kalan sermayenin diğer ortak olan ve …’in oğlu olan …’in 3.700.000.000 TL yani müvekkili ile aynı pay oranında olmasının kabul edilebilir nitelikte olmadığını, 03.12.2012 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde şirket sermayesinin 1.000.000 TL’den 2.085.000 TL’ye çıkarıldığının görüldüğünü, 83 paya karşılık …’e verilmesi halini gösterdiğini, şirket bünyesinde kazanılmış karlar mevcut olduğunu, ilgili kar paylarının usulüne uygun olarak hiçbir dönemde dağıtılmadığını, gerçekliği sorguya değer belgeler ile şirketin kar paylarının …’in insiyatif ve yönetiminde olduğunu, yapılacak incelemede müvekkilinin şirket bünyesindeki payının kendi rızası ile değil muvazaalı işlemler yaparak kendi üstlerine geçirmeleri söz konusu olduğunu, 03.12.2012 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinden sonra 13.12.2018 tarihine kadar Ticaret Siciline hiçbir bildirim yapılmadığını ve bu süre zarfında müvekkili …’in şirket üzerindeki pay oranını muvazaalı hareketler ile %1’e düşürüldüğünü, şirketin faaliyet gösterdiği alan ile ilgili tüm saha işini, müşteriler ile ilişkileri müvekkili …’in üstlenmiş olmasına rağmen ekonomik anlamda kendisine bir gelir elde etmeden işlerini sürdürdüğünü, ayrıca yine şirket ortağı …’in kötü niyetli olarak hareket ederek hissesini 13.12.2018 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde pay devri olarak oğlu …’e devrettiğini ve resmi gazetede yayımlandığını, müvekkiline yapılan muvazaalı işlemler sonucu %1’lik payının kaldığının söylendiğini ve %50 ile başlayan ortaklık payının %1’e düşürülüp %49’luk pay kısmı için müvekkiline hiç bir suretle bir ödeme yapılmadığını hatta müvekkilinin adını lekeleyecek ithamlarda bulunduklarını ve yıllardır kazanmış olduğu ticari itibarını zedelemeye çalıştıklarını, müvekkilinin %1’lik pay oranı kaldığını belirtip eğer %1’lik payının devrini verir ise, %50’lik payının devri miktarının ödemesinin yapılacağı hususunda yazılı bir sözleşme yapmadan aralarındaki güven ilişkisine güvenerek kabul ettiğini, 2014 yılında müvekkilinin %1’lik kısmının devrini yaptıktan sonra şirket vekillerinden hiçbir suretle bir ödeme alamadığını, aynı zamanda, ticari defterlerden de anlaşılacağı üzere, diğer ortakların şirket kar payını şahsi ihtiyaçlarını şirket harcaması gibi göstererek haksız kar elde ettiğini, her ne kadar müvekkili ile aralarındaki kardeşlik ilişkisine dayanarak ve onlara olan güveni sebebiyle bu oyalamalara karşı makul bir süre beklemiş olsa da TTK uyarınca güvence altına alınmış olan bu hakkın, ilgili kişilerce ödenmemesinin müvekkilinin sahip olduğu mali haklarına haksız bir müdahale ve kanuna aykırılık teşkil ettiğini ileri sürerek bilirkişi incelemeleri sonucunda tespit edilecek olan davalı şirketçe hukuka aykırı bir biçimde ödenmeyen müvekkilinin hak ettiği kar paylarının doğduğu tarihten itibaren işlemiş ve işleyecek olan ticari faiziyle birlikte, miktarı tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırım hakkı saklı kalmak üzere ilk aşamada 1.000,00 TL (belirsiz alacak – fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla) olarak davalarının kabulüne ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; 6102 s. TTK Madde 5/A uyarınca, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmasının dava şartı olduğunu, kanunen sadece arabuluculuğa yapılan başvuru konusu kapsamında ticari dava açılabileceğini, işbu dava kapsamında, davacı vekilinin arabulucuya yaptığı başvurunun kapsamını “son yıla ilişkin kar payı alacağı olarak belirlediğini, her iki tarafın vekilleri ve arabulucu tarafından e-imza ile imzalanmış olan Arabuluculuk Son Tutanağının 2. sayfasındaki “Ticari dava zorunlu arabuluculuk dosyası konusunun; …’in … San. Ltd. Sti firmasından geçmisse dönük özellikle son yıla ilişkin kar payı alacağı talepli başvuruya ilişkin görüşmeler yapıldı. Görüşmeler sonucunda taraflar anlaşamadıklarım bildirdiler son tutanağa ANLAŞAMAMA olarak geçsin dediler. ” ifadesinden de anlaşıldığı üzere davacının arabulucuya sadece son bir yıl için başvuru yaptığını, TTK Madde 5/A’nın açık lafzından anlaşılacağı üzere dava açılmadan işbu dava şartının tamamlanması zorunlu olduğundan, dava açıldıktan sonra işbu şartın tamamlanmasının mümkün olmadığını, HUAK’ın “Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın ve dosya üzerinden davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir” hükmü gereğince davacının “son bir yıl” haricindeki taleplerinin işbu davanın konusu dışında olduğundan davacının son bir yıl haricindeki talepleri yönünden davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davalı müvekkilinin limited şirket olduğunu, limited şirket kapsamında kar dağıtım ve sermaye artışının genel kurul kararı ile alındığını ve işbu yetkinin devredilemeyeceğini, TTK Madde 62 uyarınca, Anonim Şirket başlığı altında düzenlenen genel kurul kararlarının butlanına ve iptaline ilişkin hükümlerin kıyas yolu ile limited şirketlere de uygulandığını, TTK Madde 445 ve 446 uyarınca, şirket ortağının hazır bulunduğu genel kurul toplantısında olumsuz oy kullandığını ve muhalefetini tutanağa geçirmiş olmak şartı ile genel kurul karar tarihinden itibaren üç ay içinde, ancak kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan kararlara karşı kararın butlan veya iptaline karşı dava açabileceğini, şirket belgelerinden yargılama sırasında toplanacak diğer tüm delillerden ve özellikle davacı ifadelerinden de anlaşıldığı üzere söz konusu tüm toplantılara davacı dahil ortakların tamamının katıldığını, hiçbir genel kurul kararında davacının olumsuz oy kullanmadığını, hiçbir surette davacının muhalefet şerhinin tutanağa geçirilmediğini, ayrıca genel kurul kararından sonraki üç ay içerisinde de davacı tarafından dava açılmadığını, işbu davanın 06/04/2021 tarihinde açıldığını, davacının hissedarlığının 16/01/2014 tarihinde sona erdiğini, dava şartları sağlanmadığı gibi üç aylık hak düşürücü sürenin de dolduğunu, işbu dava belirsiz alacak davası olarak açılmış olsa da davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığını, davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesinin gerekli olduğunu, ancak davacının haksız olarak talep ettiği miktarın şirket kayıtlarından, ticaret sicilinden, genel kurul kararlarından, pay oranlarından belirlenebilir ve hesaplanabilir olduğundan, işbu davanın belirli alacak davası niteliğinde olduğunu, huzurda görülmekte olan davada ileri sürülen tazminat taleplerinin davacı taraf nezdinde belirlenebilir olması sebebiyle huzurdaki davanın hukuki yarar yokluğu yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini beyan ederek davanın TTK Madde 5/A uyannca dava şartı yokluğundan usulden, davanın hak düşürücü süre ve/veya zamanaşımı yönünden, belirsiz alacak davası olarak açılan davanın hukuki yarar yokluğundan, husumet yokluğundan reddine, aksi düşünülmesi halinde ve/veya yapılacak yargılama sonunda ise, yersiz, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davacı …’in davalı … Şirketi’den ortaklık kar payı alacağına ilişkindir.
Öncelikle, taraflar arasında 12/03/2021 tarihinde düzenlenen Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Son Tutanağında, yapılan görüşmelerin …’in …Sanayi Limited Şirketi firmasından geçmişe dönük özellikle son yıla ilişkin kar payı alacağı talepli başvuruya ilişkin olduğu belirtilmiş olup talebin son bir yılı kapsadığı gibi öncesine de yönelik olduğu anlaşılmış, davalı tarafın, davacının arabuluculuğa sadece son bir yıl için başvuru yaptığından bahisle dava şartı yokluğuna ilişkin itirazının reddine karar verilmiştir.
Ortaklık kar payı alacağına ilişkin davalarda zamanaşımı süresi Türk Borçlar Kanunu 147/4 maddesi gereğince beş yıldır. Davacı …, davalı … Limited Şirketi’deki hisselerini 17/01/2014 tarihinde …’e devrederek ortaklıktan ayrılmıştır. Bu husus 2014/01/01numaralı şirket genel kurul kararı ile sabittir. Dava tarihi 06/04/2021 olup beş yıllık zaman aşımı süresi 17/01/2019 tarihi itibarı ile dolduğundan davalı tarafın zamanaşımı definin kabulü ile davanın zamanaşımı nedeni ile usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Açıklanan yasal, gerektirici nedenlere göre;
Davanın zamanaşımı nedeni ile usulden reddine,
Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince 1.000,00 hesaplanan TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13,14. Maddeleri ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26.maddesi gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
Davacı tarafından yapılan masrafların davacı üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 08/09/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır