Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/86 E. 2022/260 K. 29.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/86 Esas
KARAR NO : 2022/260

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 10/05/2019
KARAR TARİHİ : 29/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı …’ın müvekkili şirket nezdinde sigortalı olduğu, …’ın aynı zamanda davalı şirket nezdinde de sigortalı olduğu, sigortalının 06/05/2015 tarihinde sağ overinde tespit edilen kist nedeniyle ameliyat olduğu, 26.775,66 TL tutarındaki tedavi masrafının müvekkili şirket nezdindeki sigorta poliçesinden karşılandığı, Sağlık Sigortası Genel Şartları 12. Maddesi gereğince; tedavi masraflarının birden fazla sigortacı tarafından temin edilmiş olması halinde, tedavi masraflarının poliçelerdeki teminat oranlarına göre sigortacılar arasında paylaşılması gerektiği, TTK 1466 maddesi ikinci fıkrası gereğince, ödemede bulunan sigortacı müvekkilinin aynı sigortalıyı sigortalayan … Sigortaya rücu hakkının bulunduğu, bu sebeple … 2. İcra Müdürlüğünün…sayılı icra takibi yapıldığı, ancak yapılan icra takibinden sonuç alınamadığı, bunun üzerine zorunlu arabuluculuk yoluna gidildiği, ancak bu yoldan da bir sonuç alınamadığını belirterek, 15.583,07 TL’nin 04/05/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu beyan ederek görevsizlik itirazında bulunmuş ve icra takibinin derdest olması nedeniyle davanın usulden reddinin gerektiğini, esasa ilişkin olarak davaya konu hastalığın dava dışı sigortalı ile müvekkil şirket arasında akdedilmiş olan bireysel sağlık sigortası poliçesi kapsamında bulunmadığını, dava dışı sigortalının kazanılmış bir hakkı olmadığını, talep edilen alacak miktarının dav dışı sigortalının müvekkili şirket nezdindeki bireysel sağlık sigorta poliçesinin limit sınırının aştığını, sigortalının bireysel sağlık sigortasının koasüranslı nitelikte olduğunu, özel şartlar ile teminat kapsamı dışında bırakılmış halden dolayı müvekkili şirketin sorumluluğuna gidilemeyeceğini savunmuş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
… 27.Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas … Karar numaralı kararı ile görevsizlik kararı verilmesi üzerinde dosya Mahkememize tevzi edilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizce tarafların bildirmiş olduğu deliller toplanmış, sigorta kayıtları, bilirkişi raporu dosyamız arasına alınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, dava dışı sigortalıya ödenen tedavi giderlerinin yarısının davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Somut olayda taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacıya sigortalı dava dışı 3.kişi hakkında müşterek ve çifte sigorta hükümlerinin uygulanıp uygulamayacağı, bu kapsamda davacının dava dışı sigortalısına ödediği tedavi gideri nedeni ile rücuen tazminat talebinde bulunma şartlarının oluşup oluşmadığı hususunda toplanmaktadır.
Dosyamız arasında bulunan … 2. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı icra dosyası incelendiğinde; davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine 04/05/2017 tarihinde sağlık giderleri alacağından kaynaklı 13.387,83 TL rücu alacağı, 2.195,24 TL faiz olmak üzere toplam 15.583,07 TL’lik ilamsız takipte bulunulduğu görülmüştür.
Mahkememizin 22/09/2020 tarihli ara kararı gereğince dosyamız rapor hazırlanmak üzere sağlık sigorta konusunda uzman ve ATK uzmanı bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından ibraz edilen 04/11/2020 teslim tarihli raporda, dosya kapsamında değerlendirme yapılabilmesi için davalı şirket nezdinde … adına düzenlenen 30.06.2014-30.06.2015 vade tarihli sağlık sigorta poliçesinin incelenmesi gerektiği bildirilmiştir.
Bilirkişi ön raporunda belirtilen eksikliklerin giderilmesinin ardından Mahkememizin 13/07/2021 tarihli ara kararı gereğince dosyamız yeniden bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından ibraz edilen 08/09/2021 teslim tarihli raporda özetle;
“1. Davacı, dava dışı sigortalısı … ı 31.12.2014/2015 vade tarihli ve …no.lu Network III teminatlı grup sağlık sigorta poliçesi ile sigorta güvencesine almıştır. Yapılan tedavi giderinin % 100 inin sigorta güvencesinde olduğu poliçede kararlaştırılmıştır.
Hastalık Sigorta Genel Şartları 1.md. “ İş bu sigorta, sigortalıların sigorta süresi içinde hastalanmaları ve/veya herhangi bir kaza sonucu yaralanmaları halinde tedavileri için gereken masrafları ile varsa gündelik tazminatları, bu genel şartlarla varsa özel şartlar çerçevesinde, poliçede yazılı meblağlara kadar temin eder.” Hükmünü amirdir.
Mezkur hastalık sebebiyle tedavi gören sigortalıya ait tedavi giderini sigortalısına sorumluluğu olan % 100 oranında tazminatı fatura karşılığı ödemiştir.
Hastalık Sigorta Genel Şartları 1. maddesi kapsamında vuku bulan hastalık sebebiyle oluşan tedavi giderleri sigorta güvencesindedir.
2. Davalı şirket tarafından düzenlenen 30.06.2016-30.06.2017 vade tarihli ve … no.lu … sigortalının 12.05.2015 tarihli ameliyatını kapsamadığı belirlenmiştir.
Dosyaya sunulan poliçelerin yine 30.06.2016-30.06.2017 vade tarihli ve … no.lu 3S Sağlık Sigorta Sistemi Grup Poliçesi olduğu görülmektedir.
Poliçede 1. Zeyil olarak şerh düşülmesine dayanılarak bir önceki poliçenin 30.06.2015-30.06.2016 vade tarihli olduğu, … Poliçe Sorgu kayıtları kapsamında 30.06.2014-2015 vade tarihli poliçenin davalı şirket tarafından tanzim edildiği kabul edilerek yapılan değerlendirme neticesinde;
Davalı şirket tarafından düzenlenen Sigorta Poliçesinin dosyaya sunulu olmamakla birlikte … Kayıtlarına göre 30.06.2014-2015 vadeli poliçe ile sigorta güvencesinde olduğunun kabul edilmesi halinde; sigortalının 12.05.2015 tarihli ameliyatını %100 teminatlı ve limitsiz olarak kapsadığı belirlenmiştir.
Taraflar arasındaki ihtilafın davacının müşterek sigorta hükümleri kapsamında talep hakkının bulunup bulunmadığı hususundadır.
Davacı T.T.K. nun çifte sigortaya müsaade ettiğini beyan etmektedir.
TTK’nın 1467. maddesinde, değerinin tamamı sigortalanan bir menfaatin sonradan aynı kişi tarafından aynı risklere karşı sigortalanamayacağı, diğer bir ifade ile haksız kazanç elde edilmesinin mümkün olamayacağı açıklanmış, ancak bazı şartların gerçekleşmesi halinde bu sözleşmenin de geçerli olacağını belirtmiştir.
a) Önceki ve sonraki sigortacılar muvafakat ederlerse, bu takdirde sözleşmeler aynı anda yapılmış sayılacak ve tazimat bütün sigortacılar tarafından sigorta bedellerine göre kendi verdikleri teminat arasında tazmin edilecektir.
b) Sigorta ettiren kişi önceki sigortadan doğan haklarını ikinci sigortacıya devretmiş veya o haklardan vazgeçmişse, bu durumun ikinci sigorta poliçesine yazılması gerekir. Yazılmaz ise ikinci poliçe hüküm ifade etmez.
c) Sonraki sigortacının ancak önceki sigortacının ödemediği tazminattan sorumlu tutulacağı şartı getirilmişse, yine durumun ikinci sigorta poliçesine yazılması gerekmektedir.
Dosya içeriğinden sigorta şirketlerinin muvafakatine ilişkin kayıt yer almadığı gibi diğer hususların varlığı da ispatlanamadığından dava konusu olaya çifte sigorta hükümlerinin uygulama olanağı bulunmadığı değerlendirilmektedir.
Sağlık sigortası genel şartları 12. Maddesinde “müşterek sigorta” hükmü düzenlenmiştir.
“ Tedavi masraflarının birden fazla sigortacı tarafından temin edilmiş olunması halinde, bu masraflar sigortacılar arasında teminatları oranında paylaşılır.” Hükmü amirdir.
T.T.K. nun Can sigortalarına ilişkin hükümlerinde müşterek sigortaya ilişkin düzenleme bulunmamaktadır.
Ancak, T.T.K. Hastalık ve sağlık sigortasına uygulanacak diğer hükümler başlıklı 1519/2. Maddesi “ Sigortalının uğradığı hastalık, ilaç ve tedavi giderleri için harcama yapılması gibi gerçek zararların sigortacı tarafından karşılanması öngörülen sağlık sigortalarında ise, genel hükümler dışında, zarar sigortalarına ilişkin hükümler ile 1500 ilâ 1502 nci madde hükümleri sağlık sigortası hakkında da uygulanır.”
Maddesinin yönlendirilmesi ile;
Zarar Sigortaları başlığı altında düzenlenen T.T.K. 1466. Maddesi “Müşterek sigorta” başlıklı hükmünde;
“ (1) Bir menfaat birden çok sigortacı tarafından aynı zamanda, aynı süreler için ve aynı rizikolara karşı sigorta edilmişse, yapılan birden çok sigorta sözleşmesinin hepsi, ancak sigorta olunan menfaatin değerine kadar geçerli sayılır. Bu takdirde sigortacılardan her biri, sigorta bedellerinin toplamına göre, sigorta ettiği bedel oranında sorumlu olur. (2) Sözleşmelere göre sigortacılar müteselsilen sorumlu oldukları takdirde, sigortalı, uğradığı zarardan fazla bir para isteyemeyeceği gibi, sigortacılardan her biri yalnız kendi sözleşmesine göre ödemekle yükümlü olduğu bedele kadar sorumlu olur. Bu hâlde ödemede bulunan sigortacının diğer sigortacılara karşı haiz olduğu rücu hakkı, sigortacıların sigortalıya sözleşme hükümlerine göre ödemek zorunda oldukları bedeller oranındadır.”
Müşterek sigortaya ilişkin hükümlerin uygulanabilmesi için, aynı menfaatin birden çok sigortacı tarafından, aynı zamanda, aynı süreler için ve aynı rizikoya karşı sigorta ettirilmesi gerekir.
T.T.K. 1466. maddesindeki “aynı zaman” ifadesi “aynı an”ı ifade eder. Dolayısıyla, aynı menfaat, aynı süreler için ve aynı risklere karşı sigorta edilmiş olsa bile bu sözleşmeler farklı günlerde yapılmışsa sorumluluk sigortaları için müşterek sigorta hükümleri uygulanamaz.
Maddede geçen “aynı süre” ifadesi çakışan süreler anlamındadır. Aynı menfaat, aynı anda, aynı riskler için fakat farklı sürelerle sigorta ettirilmişse sorumluluk sigortasında müşterek sigorta uygulaması ancak çakışan sürelerde ortaya çıkan risklerden doğan zararlar için söz konusu olur.
Dava konusu poliçeler incelendiğinde; farklı tarihlerde ve farklı süreler için tanzim olunduğu belirlenmiştir. Poliçenin tanzim tarihi farklı tarihlerdir.
Aynı anda yapılamamakla birlikte, önceki ve sonraki sigortacıların onay vermeleri halinde, sözleşmelerin aynı anda yapıldığı sayılarak müşterek sigorta kurallarının uygulanması kabul edilmiştir. Ancak, dosya içeriğinde sigortacıların onay verdiğine ilişkin kayda rastlanmamıştır.
Dolayısı ile dava konusu poliçelere ilişkin müşterek sigorta hükümleri uygulanamayacağı kanaatine varılmaktadır.
Müşterek sigortaya ilişkin hükümlerin uygulanamadığı durumlarda;
Her bir sigortacı; sigortalı ve zarar görene karşı, diğer sözleşmelerden bağımsız olarak sorumlu olacaktır. Sigortalı, zararını dilediği sigorta şirketinden talep hakkına sahip olacaktır. Sigortacının diğer sigortanın varlığını ileri sürerek tazminat ödeme borcundan kaçınma imkanı bulunmamaktadır.
Davacı sigortacı, kendisine karşı yapılan bir tedavi gideri talebi bulunması sebebiyle sözleşme çerçevesinde zararı karşılamak yükümlüğü altında olup bu yükümlülüğünü yerine getirmiştir.
Dava dışı sigortalının zararı davacı tarafından karşılanmış bulunduğundan davalının, sorumluluğu ortadan kalkmıştır.
Davacının, davalı şirkete talep ve dava hakkının bulunmadığı kanaat olunmaktadır.” yönünde görüş ve tespitlerde bulunulmuştur.
Alınan rapora yönelik davacı vekilince itirazlarda bulunulması üzerine Mahkememizin 07/12/2021 tarihli ara kararı gereğince ek rapor düzenlenmek üzere dosyamız yeniden bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından ibraz edilen 16/02/2022 teslim tarihli raporda, önceki raporda yapılan tespit ve değerlendirmeler yinelenmiştir.
Alınan raporların ayrıntılı, gerekçeli, dosya kapsamına uygun nitelikte düzenlenmiş olduğu, hüküm kurmaya elverişli tespit ve değerlendirmeler içerdiği görüldüğünden davacı vekilinin yeniden rapor alınması yönündeki talebinin reddine karar verilmiştir.
Bu kapsamda yapılan yargılama, hükme esas alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesi neticesinde; her ne kadar davacı tarafça çifte sigorta ve müşterek sigorta hükümlerine dayanılarak rücuen tazminat talepli eldeki dava açılmış ise de dava konusu talebe konu poliçelerin TTK’da tanımlanan çifte sigorta ve müşterek sigorta hükümleri çerçevesinde düzenlenmemiş olduğu, dosyamız içerisinde sigortacıların onay verdiğine ilişkin herhangi bir bilgi ya da belgenin de bulunmadığı, bu sebeple dava konusu poliçelere ilişkin müşterek sigorta hükümlerinin uygulanamayacağı ve dava dışı sigortalının zararı nedeniyle davacının davalıdan rücuen tazminat talebinde bulunamayacağı kanaatine varıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Açıklanan gerekçeye göre;
1-Davanın reddine,
2-Karar tarihine göre alınması gereken 80,70 TL harcın peşin alınan 266,12 TL harçtan mahsubu ile bakiye ‭185,42‬ TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davalı kendisini duruşmalarda vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13,14. Maddeleri ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26.maddesi gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı tarafından yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair verilen karar davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliyesi ( İstinaf Mahkemesi ) nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usülen anlatıldı. 29/03/2022

Katip
(e-imza)

Hakim
(e-imza)