Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/749 E. 2022/759 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/749 Esas
KARAR NO : 2022/759

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/03/2015
KARAR TARİHİ : 24/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Bayilik sözleşmesinden kaynaklanan kar mahrumiyeti, cezai şart ve alacak) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, davalının kiracısı olduğunu, mülkiyeti …’na ait ve … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … Caddesi adresinde kain ve Tapu’da 40 Pafta, 4004 Parsel olarak kayıtlı taşınmaz üzerinde bulunan akaryakıt satış istasyonunun müvekkili şirket bayisi olarak işletilmesi hususunda davalı ile 08.08.2007 tarihinde 5 yıl süreli İstasyonlu Bayilik Sözleşmesi ve ona bağlı diğer sözleşme ve protokoller akdedildiğini, tarafların, Rekabet Kurulu’nun 05.03.2009 tarihli kararları ve Rekabet Kurumu’nun 12.03.2009 tarihli duyurusu çerçevesinde 09.08.2012 tarihinde 5 yıl süreli yeni bir Protokol akdederek, aralarında münakit dikey anlaşmayı 5 yıl için yenilemeye karar verdiklerini, bu doğrultuda taraflar arasında yine 09.08.2012 tarihinde 5 yıl süreli İstasyonlu Bayilik sözleşmesi imzalandığını, ne var ki davalının, müvekkili şirket’e hiçbir şekilde bilgi vermeden ve onayını almadan, davaya konu istasyonu 14 Kasım 2014 tarihinde ortağı olduğu … Ltd. Şti.’ne devretmiş olduğunu ve bu şirketin de Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan yeni bir bayilik lisansı almak suretiyle aynı tarih itibariyle müvekkili şirket’e rakip bir dağıtım şirketi olan ….A.Ş.’nin bayisi olarak davaya konu akaryakıt istasyonunda faaliyette bulunmaya başladığını, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun resmi web adresinde yer alan “Bayilik Lisansı” bölümünden yapılan sorgulama ile bu hususların açıkça görülebildiğini, Davalı, … 17.Noterliği’nin …tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile haksız ve gerçeğe aykırı bir takım iddiaların ardına sığınarak, “bazı kararlar almak zorunda” kaldığını belirterek ve müvekkili şirket’e ait kurumsal kimlik ve malzemelerin istasyondan söküldüğünü bildirerek davalı, akaryakıt İstasyonunu önce ortağı olduğu şirkete devredip, bu şirket üzerinden hemen aynı gün başka bir dağıtım şirketinin bayisi olarak faaliyette bulunmaya başlamakla ve müvekkili şirket’e ait kurumsal kimlik ve malzemeleri sökerek, başka bir dağıtım firmasının kurumsal kimliğini yerleştirmesine izin vererek, bayilik sözleşmesini haksız, kötü niyetli ve süresinden evvel feshettiğini, Davalının; akaryakıt istasyonunu, ortağı olduğu şirkete devretmesi ve rakip dağıtım şirketi ile akdettiği bayilik sözleşmesinin de davalının ortağı olduğu … Ltd. Şti. tarafından akdedilmesi, davalının, kötü niyetli ve dürüstlüğe aykırı olarak, bayilik sözleşmesinin haksız feshedilmesinin neticelerinden kurtulmaya çalıştığını ve tüzel kişilik perdesini, sırf müvekkili şirketin alacağına kavuşmasını önlemek ve davalının kendisine yöneltilecek talepleri savuşturmak amacıyla kullandığını ortaya koyduğunu, davalı, ticari ilişkinin temelinde yer alan ahde vefa ilkesine ve dürüstlük kuralına açıkça aykırı hareket ettiğini, müvekkili şirketin gerek Sözleşme gerekse Protokol kapsamındaki tüm edimlerini aynen ifa ettiğini, davalının feshe bahane olarak ileri sürdüğü hususların hiçbirinin somut vakıaları yansıtmadığı gibi, davalının, müvekkili şirket ile bayilik sözleşmesi devam ederken, müvekkili şirket’ten habersiz başka dağıtım şirketi ile bayilik sözleşmesi akdetmesi, müvekkili Şirketin bayilik sözleşmesi kapsamında ileri sürebileceği talepleri karşılıksız bırakmak amacıyla bayiliğe konu akaryakıt istasyonunu ortağı olduğu şirkete devretmesi, bu şirket üzerinden yeniden bayilik lisansı alarak rakip dağıtım şirketinin bayisi olarak faaliyetlere başlaması, müvekkili Şirket’e ait kurumsal kimliğin ve malzemelerini yine müvekkili Şirket’ten habersiz olarak sökerek ve tüm bunlar olup bittikten sonra müvekkili Şirket’e bayilik sözleşmesinin fesholduğunu bildirmesi, bayilik sözleşmesini sona erdirmeyi planlı olarak tasarladığını, feshin kötü niyetli ve haksız olduğunu, feshi haklı göstermek amacıyla soyut, gerçeğe aykırı ve hiçbir şekilde müvekkilimiz Şirket’e izafe edilemeyecek bahaneler yaratma çabasında olduğunu açıkça gösterdiğini, burada özellikle dikkat edilen hususun, 17 Kasım 2014 tarihli ihtarnamesi ile ticari acze düştüğünü belirten davalının, bundan yalnızca 3 gün önce istasyonu ortağı olduğu şirkete devrederek, resmi olarak başka bir petrol dağıtım şirketinin hamisi olarak faaliyetini sürdürmeye başladığı, anılan tarihe kadar davalının taraflar arasındaki ticari ilişkiye son vereceğine yönelik veya müvekkili şirket tarafından yerine getirilmeyen hiçbir edim bulunmadığı gibi, yukarıda bahsi geçtiği üzere gerekli her türlü çaba da sarf edilmiş olduğunu, sözleşmenin kötü niyetli ve süresinden evvel haksız olarak feshedilmesi sebebiyle davalının; 100.000,-USD ve dava tarihinden itibaren 3095 sayılı kanun’un 4(a) maddesi uyarınca hesaplanacak faizi müvekkili şirket’e tazmin etmekle yükümlü olduğunu, Protokolün 12.maddesinde “Feshin Sonuçları “ aşağıdaki şekilde düzenlenmiş olduğunu; a) İşbu protokolün ve/veya taraflar arasında akdedilecek Bayilik Sözleşmesinin PO tarafından protokolün “FESİH” başlıklı maddesinin (a) bendi hükmüne göre feshi va da BAYİ tarafından haksız surette feshi halinde,BAYİ; ödeme tarihindeki TC Merkez Bankası Döviz Satış Kuru üzerinden 100.000.- USD (yüzbin Amerikan Doları) tutarında cezai şartı PO’ya ödemekle birlikte ayrıca PO’nun doğmuş ve doğacak bilcümle zararlarını ve sözleşmenin vaktinden önce sona ermesi nedeniyle PO’nun kâr mahrumiyetini derhal tazmin etmeyi kabul ve taahhüt eder.” Taraflar arasında 09.08.2012 tarihinde akdedilen Protokol ve yine aynı tarihte akdedilen Sözleşme 09.08.2017 tarihine kadar geçerli olmasına ve herhangi bir haklı sebep veya müvekkili şirket’e ait bir kusur bulunmamasına rağmen davalı tarafından yukarıda açıklandığı üzere planlı ve kötü niyetli olarak feshedilmiş olduğunu, taraflar arasında münakit sözleşmede yer alan ve yukarıda zikredilen düzenleme gereğince bayilik sözleşmesini tek taraflı olarak süresinden evvel fesheden davalının müvekkili şirket’e 100.000.-USD tutarındaki cezai şartı ödemesi zorunlu olduğunu, ilaveten, 100.000.-ABD Doları tutarındaki müvekkili şirket’in cezai şart alacağına, dava tarihinden itibaren ödeme tarihine kadar 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi uyarınca hesaplanacak faizinin de eklenmesi gerektiğini, sözleşmenin süresinden evvel hâksiz olarak feshedilmesi sebebiyle davalının, müvekkili şirket’in kâr mahrumiyetini de tazmin etmekle yükümlü olduğunu, Protokol’ün yukarıda zikredilen 12. maddesi uyarınca; cezai şartın yanında Sözleşme’nin uygulanamayan süresi için hesaplanacak yoksun kalınan kârın da müvekkili şirket’e ödenmesi zorunlu olduğunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesi uyarınca: “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hallerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.” sözleşmenin süresinden evvel haksız olarak feshedilmesi sebebiyle müvekkili Şirket’in mahrum kaldığı kârın ne kadar olduğu şu an için belirsiz olduğundan ve uzman bilirkişi eliyle hesaplanması gerektiğinden, davanın bu kısmı yönünden HMK’nın 107. maddesine uygun belirsiz alacak davası olarak kabulünü ve müvekkili şirket’in yoksun kalınan kârının, sayın Mahkemece görevlendirilecek uzman bilirkişi eliyle tespit edilmesini, yine HMK’nın 107. maddesi alacağın kesin olarak belirlenmesinin mümkün olmadığı hallerde asgari bir tutarın belirlenmesi gereğini düzenlediğinden, müvekkili şirket’in bayilik sözleşmesinin uygulandığı dönemde elde edilen brüt kârının kalan sözleşme süresine oranlanması sonucu hesaplanan şimdilik 754.000.-TL’nin mahrumiyeti olarak müvekkili şirket’e ödenmesini ve ilaveten dava tarihinden itibaren TCMB’nin değişen oranlarda avans faizi uyarınca hesaplanacak faizinin de eklenmesine karar verilmesini, yukarıda açıklanan nedenlerle, 100.000,- ABD Doları tutarındaki cezai şart alacağının, dava tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4(a) maddesi uyarınca hesaplanacak faizi ile birlikte tahsiline, Sözleşmenin uygulanamayan süresi için müvekkili şirket’in uğradığı ve sayın Mahkeme eliyle yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucu kesin tutarı hesaplanacak kâr mahrumiyeti karşılığında şimdilik 754.000,00-TL tutarındaki belirsiz alacağının, dava tarihinden itibaren TCMB’nin değişen oranlarda avans faizi uyarınca hesaplanacak faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın dava dilekçesinde ileri sürmüş olduğu hiçbir beyanının gerçek olmadığını, müvekkili şirketin davacı şirkete hiçbir borcu olmadığı gibi alacaklı olmasına rağmen davacı şirketin yapmış olduğu haksız yaptırımlar nedeniyle müvekkilinin ticari hayatı sona erdiğini, Öncelikle davacı taraf diğer mahkemelerde aynı konu ile ilgili müvekkili hakkında çeşitli davalar açtığını, bu davalardan biri … 10.Asliye Ticaret Mahkemesi … E ve diğeri ise yine … 9.Asliye Ticaret Mahkemesi … D.İş dosyası olup, bu nedenle Sayın Mahkemenizden iş bu dosyalarının celbine ve davaların birleştirilmesini talep ettiklerini, Zira bu dava dosyaları incelendiğinde dava tarafları aynı olup dava konusu ise taraflar arasında imzalanan sözleşmelerden kaynaklandığı açıkça ortada olduğunu, bu nedenle öncelikle Sayın mahkemeden huzurdaki davanın reddine ve diğer dosyalar ile birleşmesine arz ve talep ettiklerini, davacı alacaklı dava dilekçesinde müvekkilinin taraflar arasında imzalanan 09/08/2012 tarihli sözleşmeye göre müvekkilimin 754.000,00-TL Kâr Mahrumiyeti ve 100.000,00-USD Cezai Şart ödemesi gerektiğini beyan ettiğini, ancak davacı alacaklının bu beyanlarına katılmanın mümkün olmadığını, Zira davacı alacaklı dilekçesinde belirtmiş olduğu gibi müvekkilinden Kâr Mahrumiyeti ve Cezai Şart talep edebilmesi için müvekkilimin bir kusuru olması veya Müvekkilinin taraflar arasındaki sözleşmeyi haksız olarak fesih etmesi gerektiğini, ancak sayın Başkanlığın huzurundaki belgeler incelendiğinde çok açık bir şekilde görülmektedir ki müvekkilinin ticari hayatı devam ettiği sürece davacı alacaklının tüm borçlarını kendisine ödemiş olduğunu, yani müvekkilinin, davacı alacaklıya hiçbir ad altında bir borcu bulunmadığını, hatta cari hesaplarda davacıdan alacaklı olduğunu, ne zaman ki davacının müvekkiline yakıt gönderimini durdurdu ise o zaman müvekkilinin mağduriyetinin başladığını ve son olarak aciz duruma düşmüş olduğunu, burada bir kusur varsa o kusur müvekkilinin değil tam tersi davacı alacaklının kusuru olduğunu, davacı alacaklı müvekkilinin kendilerine göndermiş olduğu … 17 Noterliği …. tarih ve … yevmiye no.lu ihtarname ile taraflar arasında akit edilen 09.08.2012 tarihli sözleşmeyi feshettiğini, bu nedenle Kâr Mahrumiyeti ve Cezai Şart Tazminat talep ettiklerini beyan ettiğini, davacı tarafın bu beyanlarını da kabul etmenin mümkün olmadığını, zira müvekkilinin davacı tarafa göndermiş olduğu … 17 Noterliği ….tarih ve … yevmiye no.lu ihtarnamesi incelendiğinde hiçbir zaman taraflar arasında imzalanan 09.08.2012 tarihli sözleşmeyi feshetmediğini, söz konusu ihtarname incelendiğinde bu ihtarname içeriği müvekkilinin davacının haksız davranışı nedeniyle aciz duruma düştüğünü, bu nedenle kiracı olarak bulunduğu Ticari işletmesini tahliye etmek zorunda kaldığını, bu nedenle davacı vekilinin sözleşmenin feshi ile ilgili beyanlarını kabul etmediklerini, müvekkilinin hiçbir zaman davacı şirketin zarar görebileceği bir yol izlemediğini, davacı tarafın ise, müvekkilinin kendisine bir borcu olmadığı halde müvekkiline yakıt satmayarak müvekkilinin ticari hayatının bitmesine neden olduğunu, müvekkilinin davacıdan defalarca yakıt istemesine rağmen davacı şirketin buna cevap vermediğini ve müvekkilinin aciz durumuna düşmesine neden olduğunu, bu beyanlarının gerek delillerde gerek ise diğer dava dosyalarında mevcut olduğunu, bu nedenle davacı tarafın müvekkili hakkındaki art niyetli beyanını kabul etmediklerini, müvekkili art niyetli olsaydı davacı şirkete olan borçlarını vadesinden önce faizi ile ödemeyeceğini, davacı tarafından bahsedilen protokol borcu ile ilgili olarak, müvekkili ile davacı arasında ticari ilişkiden dolayı imzalanan protokolle yapıldığını, müvekkilinin ticari ilişkiden dolayı davacı tarafa vermiş olduğu çekleri yaşamış olduğu kriz nedeniyle ödeyemediğini, bu husususda davacı şirkete bildirildiğini ve var olan borçların yapılandırması için yeni bir protokol ve zeyilname silsilesi yapmayı kararlaştırdıklarını, bu protokol ve zeyilnameler yapılmadan önce bir de davacı tarafın 2007 yılında kendini güvence altına almak için müvekkilinden üzerine ipotek koymak için Gayrimenkul talep ettiğini, müvekkilinin ise davacının bu talebine karşılık bir Gayrimenkul gösterdiğini ve davacının bu Gayrimenkul üzerine 2007 yılı itibari ile ipotek koyduğunu, yukarıda belirtilmiş olan çeklerin müvekkili tarafından ödenmemesinin üzerine davacı şirketin müvekkilinden borçlarını tek seferde ödemesini talep ettiğini, müvekkilinin ise bu borcu ödemek için lehlerine ipotekli olan tapusunun satışı ile bu borcu ödemek istediğini davacı tarafa bildirdiğini, Davacı tarafın müvekkilinin bu talebini kabul ettiğini, ancak var olan borcu faizi ile talep ettiğini, fakat her seferinde ödeme şartlarını daha da ağırlaştırılarak borç protokollerini müvekkilinin önüne sunduğunu, bunun neticesinde 16 Nisan 2014 tarihinde ilk borç protokolü ve zeyilnamesinin taraflar arasında imzalandığını (Faiz dahil toplam borç: 487.586,00-TL), Zeyilnamede de belirtilen borcun erken ve tek seferde kapatılabilmesi için davacı lehine ipotekli olan taşınmazın satışının söz konusu edildiğini, borcun tamamının kapatılması ve o tarihten sonra vade ile yakıt alınamayacağının müvekkili tarafından kabul edildiğini, müvekkilinin tüm iyi niyetli ve borcunu ödemek için yaklaşmasına rağmen ödeme şartlarının güncelleneceği bilgisi ile 21 Nisan 2014 tarihinde yeni bir protokol ve zeyilname ile karşılaştığını (Faiz dahil toplam borç: 495.031,00TL), müvekkilinin yakıt satmaya devam edebilmek için ve ödemekten imtina etmeyeceğini davacı tarafa ispat edebilmek için rakam faiziyle beraber artmış olmasına rağmen protokol ve zeyilnamesi ile birlikte müvekkili tarafından imzalandığını, davacı tarafın bu sefer 12 Mayıs 2014 tarihinde yine yakıt vermeyeceği tehdidi ile şartları borcun ana parası aynı ve faizi ağırlaştırılmış bir protokolü müvekkilinin önüne koyduğunu, (Faiz dahil Toplam Borç: 507.567,00-TL), müvekkilinin borcunu ödemekten çekinmediği için, ipotekli yerini satması halinde davacı tarafa olan borcunun erken kapatarak yükümlülüğünü yerine getirebileceği düşüncesi ile bu protokol ve zeyilnameyi de imzaladığını, müvekkili ile davacı şirket arasında yapılan Protokol ve Borç Silsilesi;
14 Nisan 2014: müvekkilinin Çeklerini ödeyemeyecek hale gelmesi sonucu borç ana para 446.227,00-TL,
16 Nisan 2014: İlk Protokol ve Erken Ödeme zeyilnamesi – Toplam Borç faiz dahil: 487.586,00-TL.,
21 Nisan 2014: İkinci protokol ve Erken Ödeme Zeyilnamesi – Toplam Borç faiz dahil: 495.031,00-TL.,
12 Mayıs 2014: Üçüncü ve son Protokol -Borç tek seferde erken ödeme ile kapatılınca protokolün aslını diğerleri gibi iptal ederek müvekkiline teslim edeceklerini beyan eden davacı tarafın ancak bu sözleşmeyi teslim etmediğini, Toplam Borç faiz dahil: 507.567,00- TL (446.227,00- TL ana para + 30 Ocak 2015 vadesi için tahakkuk ettirilen 61.340,00-TL faizi) müvekkili şirketin borçlarının ilk üç ay taksitlerini davacı tarafın isteği üzere müvekkilinin şirketin prim alacağından mahsup edilerek gününde ödendiğini, müvekkili davacı şirketin nezdinde bulunan Gayrimenkulün Fek belgelerinin hazırlanmasını talep etmiş olmasına rağmen davacı taraf bir süre müvekkilini oyaladığını, bu Gayrimenkulün satışı ile davacının borcu vadesinden önce ödenecek ve taraflar arasında imzalanan tüm protokoller ortadan kaldırılacak olduğunu, ancak yine davacı taraf müvekkilinden daha fazla faiz elde edebilmek için gerekli evrakları müvekkiline vermediğini ve bu satış sürecinin en az 3 ay uzatılmasına neden olduğunu, halbuki müşterisi hazır olan müvekkilinin Gayrimenkulunun satışına zamanında izin vermeyen davacı müvekkilinin daha fazla faiz ödemesine sebep olduğunu, bunun ispatı ise fek evraklarının davacı tarafından müvekkiline teslim edilmemesi ve Fek yazılarının hazırlandığı tarih ve tapu satışının gerçekleştirildiği tarih arasındaki farktan anlaşılmakta olduğunu, müvekkilinin 20 Temmuz 2014 (tapunun satışı) tarihine kadar davacı tarafa toplam protokol borcu olan faiz dahil 507.567.00- TL’nin, 56.792,00-TL.sini prim alacaklarından ödediğini, İpotek fek evrakları bilinçli bir şekilde davacı tarafından geciktirilmesinin sonucunda 20 Temmuz 2014 tarihinde 446.227,00 TL(ana para)- 56.792,00 TL(prim alacağı ödemeler)= 389.435,00- TL’lik ana paradan kalan borcun ödeme şekli olarak : 380.000,00-TLsi ana paraya binaen artı 35.000,00-TL’lik kısmı da faiz farkına binaen müvekkilinden bloke çek olarak talep edildiğini, aksi halde davacı ipoteğin fekkini ve tapunun satışına izin vermeyeceğini müvekkiline beyan ettiğini, davacı, müvekkiline erken ödeme yapması halinde 30 Ocak 2015 vadesi için tahakkuk ettirilen 61.340,00-TL lik faizin 26.340,00-TL’sinden kurtulacağını beyan ettiğini (61.340,00-TL faiz-35.000,00-TL ödeme gününe dek işletilen faiz farkı=26.340,00-TL), ancak aksine davacı taraf tüm yazışmalara ve sözlerine aykırı olarak vadesinden önce tek seferde tüm protokol silsilesinin de amacı doğrultusunda yapılan borç protokolü ödemesini yok sayarak vadesinden önce kapatılan borca faiz işletmek ve müvekkilinden tahsil etmek istediğini, davacı tarafın isteği ve müvekkiline belirlediği tutarda ve şekilde iki adet bloke çek davacı şirketin Avukatı Tuncer Koğa’ya tutanak ile müvekkili tarafından teslim edilmiş ve ardından da bu çekler davacı tarafından tahsil edilmiş olduğunu, müvekkilinin borcunu vadesinden önce kapatmasının yanı sıra 20 Temmuz 2014 tarihi itibari ile yine taraflar arasında yapılan Protokole sadık kalarak peşin akaryakıt almaya devam ettiğini, müvekkili şirketin 20 Temmuz 2014 (taşınmazın satılarak erken ödeme ile borcun tek seferde vadesinden önce kapatılması tarihi) tarihinden 18 Ağustos 2014 tarihine kadar 9 ayrı seferde toplamda 406.143.-TL davacının resmi hesabına EFT yapılarak yakıt alındığını, bu ödemeler aşağıdaki şekilde olduğunu;
1- 23/07/2014 52.897.00-TL Akaryakıt Ödemesi … EFT
2- 01/08/2014 59.523.00-TL Akaryakıt Ödemesi … EFT
3- 04/08/2014 51.853.00-TL Akaryakıt Ödemesi … EFT
4- 07/08/2014 48.925.00-TL Akaryakıt Ödemesi … EFT
5- 11/08/2014 48.909.00-TL Akaryakıt Ödemesi … EFT
6- 13/08/2014 37.416,00-TL Akaryakıt Ödemesi … EFT
7- 13/08/2014 5.071,00-TL Akaryakıt Ödemesi … EFT
8- 15/08/2014 50.422,00-TL Akaryakıt Ödemesi … EFT
9- 18/08/2014 51.127,00-TL Hesaba Aktarılan …bank EFT
——————————————————————————–
Toplam : 406.143,00-TL
Davacı tarafa sormak gerekirse, şayet müvekkilinin kendilerine borcu olsaydı Protokolde ve zeyilnamede de bahsedildiği gibi borç kapatılmadan davacı ipotek fekki yapar mıydı?, Bir an için İpotek fekki yapacağı kabul etsek bile G.menkul Satışından Sonra Şayet müvekkilinin davacı tarafa borcu olsaydı o tarihten sonra davacı hesabına yatırılan 406.143,00-TL lik meblağdan bu tutarı mahsup etmesi gerekeceğini, kaldı ki daha önceden de yapıldığı üzere bu borç iddia edildiği gibi geçerli olsa idi, protokolün erken ödeme yapılarak borcun son vadesi olan 30 Ocak 2015 tarihinden çok önce 20 Temmuz 2014 tarihinde kapanmasını takip eden dönemde; … tarih … numaralı 21.580,28-TL’lik müvekkilinin prim alacağına da mahsup edilmesi gerektiğini, kesilen söz konusu prim faturasının karşılığında 15/08/2014 tarihinde … numaralı diğer alacaklarımızla da birleştirilen 22.713,00-TL tutarındaki mahsup açıklamalı fatura ile yakıt alındığını, Borç mevcut olması halinde bu yakıtın da verilmemesi gerektiğinin ortada olduğunu, davacı tarafın Borç protokollerinin müvekkili aleyhine defalarca değiştirilmesi ve taşınmazın satılarak borcun erken kapama teklifi müvekkili tarafından gelmesine rağmen protokol faizinin sanki belirlenen son vade tarihinde ödeme yapılmış gibi işletilmek istenmesinin davacı tarafın kötü niyetli olduğunu açıkça ortaya koyduğunu, bir başka husus ise müvekkili ile taraflar arasında kaynaklanan ticari borç ve Protokollerden dolayı protokol borçlarını resmi defterlere açıklama ile işlemiş olduğunu, ancak davacı tarafın da bu hususu ve müvekkilinden almış olduğu ödemeleri ticari defterlerinde işlemesi gerektiğini, bu nedenle her iki tarafın ticari defterlerinin delil olarak incelenmesini talep ettiklerini, müvekkili tarafından Erken ödeme yapılarak 30 Ocak 2015 yerine 20 Temmuz 2014 tarihinde tek seferde vadesinden önce davacının borcunun tamamen ödendiğini, davacı tarafın sanki protokolde söz konusu borç devam ediyormuş gibi faiz işletmesinin yasaya ve hukuka aykırı olduğunu,
Şöyle ki ; Toplam Borç: (Faiz Dahil): 507.567,00 TL
Bu borcun ilk üç taksiti prim faturalarından ödendi: -56.792,28TL 20 Temmuz 2014: Kalan ana Para : 380.000,00-TL ve ödeme tarihine kadar olan faizi 35.000,00-TL= -415.000,00 TL. müvekkili tarafından ödenerek borcun vadesinden önce ve tek seferde ödenerek kapatıldığını, ancak davacı borcun sanki 30 Ocak 2015 tarihine kadar kapatılmamış gibi 61.340,00-TL‘lik faizin tamamını müvekkilinden tahsil etmek istediğini, keza davacı 20 Temmuz 2014 tarihinden müvekkilinin istasyonun kapatıldığı tarihe kadar böyle bir borcun olduğunu müvekkiline bildirmeyerek, akaryakıt satmaya devam etmiş olduğunu, aksine davacı tarafa kesilen son prim faturası da dahil hiçbir nakitten de alışageldiği üzere mahsup etmediğini, bu da davacı tarafın ne kadar haksız olduğunu çok açık bir şekilde ortaya koyduğunu, müvekkili şirket adına kayıtlı Gayrimenkulunu satarak davacı tarafa erken ödeme yaparak tüm borcunu ödemiş ve davacı tarafa hiçbir borcu bulunmadığını, aksine davacı tarafın da kabul ettiği üzere cari olarak alacaklı olduğunu, müvekkili ile taraflar arasındaki borç alacak ilişkisi ile ilgili defalarca davacı taraftan cari hesap ekstresi talep etmiş olmasına rağmen davacı taraf bir türlü müvekkiline şirkete cari hesap ekstresi göndermediğini, müvekkilinin davacı şirkete bir borcu olmadığı gibi davacı şirketten alacağı olduğunu, 18/08/2014 tarihinden sonraki günlerde müvekkilinin davacı şirketten cari hesaptan dolayı alacaklı olmasına rağmen davacı taraf müvekkiline ne akaryakıt nede madeni yağ ikmali gerçekleştirmeyerek müvekkilinin iş yerini bilerek ve isteyerek ticari faaliyetini durdurmuş olduğunu, müvekkili yakıt ve madeni Yağ alamadığı için ticari hayatı sona ermiş ve hareket edemez hale gelmiş olup, bunun tek sebebi ise davacı şirketin kendisi olduğunu, müvekkilinin 18/08/2014 tarihinden önce satın alınmış akaryakıttan olan Primin de müvekkiline ödenmediğini, kısaca bu tarihten sonra davacı şirket tarafından müvekkiline ne yakıt ikmali ne madeni yağ satışı nede hak edilen prim ödemesi yapılmayarak akaryakıt istasyonunun kapatılmasına neden olunduğunu, müvekkilinin 91 gün boyunca yakıt ikmali yapılamadığından dolayı akaryakıt istasyonunda satış yapılamadığının davacı tarafından bilinmemesinin mümkün olmadığını, keza davacı bu durumu müvekkilinin kendisine göndermiş olduğu ihtarname ile öğrenmesi de Hayat akışına aykırı olduğunu, keza davacı bu aşamadan sonra müvekkilinin ihtarnamesine cevap vermediği gibi bir çözüm yolu da bulmadığını, ancak aradan 1 yıl geçtikten sonra iş bu davayı sayın Mahkemede açtığını, davacı taraf müvekkilinin 91 gün boyunca satış yapmadığını bilmesine rağmen davacı bu konuda hiçbir çaba göstermediğini, davacı sabit giderleri satış yapmadan müvekkilinin karşılayamayacağını da doğal olarak bilmekte olduğunu, yine davacı taraf müvekkilinin satış yapamadığını online otomasyon sayesinde an be an kontrol edebilmesinin mümkün olduğunu, davacı bu süreç içerisinde müvekkiline hiçbir ihtar ve benzeri bir uyarı dahi göndermeksizin durumu sürüncemede bırakarak aslında bayi sözleşmesinin müvekkili tarafından zoraki olarak feshedilmesi ve bu durumdan yararlanarak müvekkilinin fesih şartlarını zorlayarak tazminat yolu ile haksız kazanç elde etmek istediğini, normal şartlarda müvekkilinden 100,000.-USD Amerikan doları ve erken fesih cezası ve Kâr mahrumiyeti bedelini ticari ilişki devam etmesi halinde alamayacağını gören davacının bu tazminatları alabileceğini düşündüğü ortamı yaratarak (müvekkili şirkete yakıt vermeyi ikmali keserek) ve isteyerek Müvekkilinin şirketin ticari acze düşmesine neden olduğunu, halbuki müvekkilinin 8 senedir ahde vefa ile davacı tarafın bayiliğini yaptığını, davacı daha önceki dönemlerde müvekkili ile bayilik ile ilgili hiçbir sıkıntı ve risk yaşamadığını, davacı taraf dava dilekçesinde müvekkili ile diğer şirket … Ltd …ile yapmış olduğu anlaşmadan bahsettiğini, davacı tarafın Müvekkili ile ilgili ileri sürmüş olduğu beyanları kabul etmenin mümkün olmadığını, Davacı tarafın hiç araştırmadan bu şekilde beyanlar ileri sürdüğünü, müvekkili … un davacı şirket ile 09/08/2012 tarihinde imzaladığı yeni bayilik sözleşmesinden çok önce … Şti’nin %10 ortağı olduğunu, söz konusu …Şti firmasının ne Davacı ile ne müvekkilinin ticari firması ile herhangi bir sözleşmesi, bayiliği, kefilliği kefareti bulunmadığını, bu nedenle müvekkili ile davacı şirket ve diğer 3. şirket …Ltd Şti arasında hiçbir bağlantı bulunmadığını, müvekkili …’un (Şahsi Firması)davacı ile sözleşmesi mevcut olup, …Tic Ltd Şti’nin davacı şirketle herhangi bir sözleşmesi ilişkisi mevcut olmadığını, davacı tarafın bahsetmiş olduğu …Tic Ltd Şti’inde müvekkilinin sadece %10 hissesi olduğunu ve müvekkilinin bu şirkette temsil, ilzam ve imza yetkisi bulunmadığını, davacı şirket müvekkiline 91 gün Akaryakıt ve Madeni Yağ vermeyince müvekkilinin mali durumu bozulmuş ve ticari hayatı sonuçlanmış ve Ticari Aciz durumuna düşmüş, müvekkilinin davacının bu yaptırımı sonucu İstasyonu kapatmak zorunda kalmış ve mecburen … Ltd Şii’ndeki mevcut %10 hissesini diğer şirket ortağına sattığını, müvekkilinin artık …Ltd Şti’inde 10 Eylül 2014 tarihi itibari ile ilişkisi kalmadığını, davacı taraf müvekkilinin …Şti üzerinden …ile anlaşma imzaladığından bahsettiğini, ancak davacı tarafın bu beyanlarının gerçek olmadığını, müvekkilinin imza, ilzam ve temsil yetkisi bulunmamasına rağmen hisse sahibi olduğu 10 Eylül 2014 tarihine kadar hiçbir bayilik sözleşmesi, EPDK başvurusu veya rakip firma dağıtım şirketi ile görüşmesi olmamış ve yasal olarak ta olması da imkansız olup, 17 Kasım 2014 tarihinden önce veya sonra yapıldığı davacı tarafından iddia edilen bayilik sözleşmesi, EPDK Lisans başvuru ise müvekkilinin bilgisi dahilinde olmayıp, zira bu tarihlerde müvekkilinin ticari acze düşmüş ve ticaret ile alakası kalmadığını, sanki … Ltd Şti’nin hakim hisseleri, temsil, ilzam ve imza yetkisi kuruluşundan, şirketle ilgisinin yasal olarak sonlandığı 10 Eylül 2014 tarihine kadar müvekkilindeymiş gibi, sanki … Limited Şirketi ile davacı şirketin müvekkiline ihtar çektiği tarih olan 17 Kasım 2014 tarihine kadar ticari bir bağı varmışçasına hisse devrederek kötü niyet gösterdiği intibaı yaratılmak istendiğini, yukarda belirtilen nedenler ile davacı tarafın kötü niyetli olup sadece müvekkilinden kazanç elde etmek için iş bu davayı açtığını, müvekkilinin davacı alacaklıya hiçbir borcu olmaması ve sözleşmeden kaynaklanan kusurun da davacının neden olmuş olması nedeniyle iş bu kötü niyetli ve haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin davalının kiracısı olduğunu, akaryakıt satış istasyonunun müvekkili şirket bayisi olarak işletilmesi hususunda davalı ile 08/08/2007 tarihinde 5 yıl süreli istasyonlu bayilik sözleşmesi ve ona bağlı diğer sözleşme ve protokollerin akdedildiğini, aralarında münakit anlaşmayı 5 yıl için yenileme kararı aldıklarını, bu doğrultuda taraflar arasında tekrar 09/02/2012 tarihinde 5 yıl süreli istasyonlu bayilik sözleşmesi imzalandığını, tarafların davalının mevcut borçlarının ödenmesi için huzurdaki ihtilafa konu olan 12/05/2014 tarihinde 446.227-TL baliğ olmuş borcun belirtilen vadelerde anapara ile anaparanın faizine ve faizin KDV’sine ilişkin borcun ödenmesi hususunda toplamda 507.567,28 TL üzerinden anlaştıklarını, 9 adet ödemeye ilişkin çeklerin davalıdan teslim alındığını ancak 3 adet çekin davalının cari hesabındaki alacakların protokol borcundan mahsup edilmesi sebebiyle iade edildiğini, böylece protokol uyarınca yapılan ödeme planında yer alan ilk üç ödemenin karşılığı olan 56.792,28-TL mahsup edilerek protokol borcu bu tutarda itfa edildiğini, gelinen bu noktada davalı tarafından 56.792,28-TL, 415.000,00 TL ve 12.121,53 TL olmak üzere toplam 483.913,81-TL protokol borcunun ödendiğini ancak kalan 23.653,47-TL alacağın ödenmediğini, 23.653,47 TL.nin 30.01.2015 tarihinden itibaren işletilecek sözleşmesel temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, istasyon nakit yatırım bedeli olan 16.915,51 TL alacağın fatura vade tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVAYA CEVAP /
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacı tarafa hiçbir borcu bulunmadığını, davacı tarafından tahsis edilen protokol borcunu ödeyememesi üzerine bu hususun davacı şirkete bildirildiğini ve borçların yapılandırılması için yeni bir protokolün imzalandığını, buna ipotek olarak ise müvekkilinin bir gayrimenkul gösterdiğini, ancak davacı tarafın her seferinde ödeme koşullarını daha ağırlaştırarak önüne seçenekler koyduğunu, tek seferde vadesinden çok önce kapatılan borca vade farkı sanki borç devam ediyormuşçasına uygulanmaya çalışıldığım, 16.915,51 TL KDV dahil faturanın müvekkiline gönderilmediğini ve müvekkil şirket tarafından kabul edilmediğini, izah edilen nedenlerden dolayı haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilerek yargılama masrafı ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Taraflar arasındaki sözleşme ve protokoller, cari hesap, faturalar, ticari defter ve kayıtlar, ihtarnameler, bilirkişi incelemesi, yazılan müzekkere cevapları, taraf açıklama ve delilleri ile tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE:
Asıl dava, davacı ile davalının akdettikleri İstasyonlu Bayilik Sözleşmesinin süresinden evvel davalı tarafından feshi sonucu protokolün 12. maddesi uyarınca 100.000 USD cezai şart ve 754.000 TL kar mahrumiyeti alacağının tahsiline talebine ilişkindir.
Birleşen dava, davacı tarafından davalı aleyhine borç ödeme sözleşmesi tahtında ödenmesi gereken bakiye 23.653,47-TL ve İstasyon nakdi yatırım bedeli faturasının ödenmemesi sebebiyle fatura tutarı olan 16.915,51-TL nin tahsili talebine ilişkindir.
Mahkememizin 12/04/2018 Tarih 2015/284 Esas 2018/537 Karar sayılı hükmü ile asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili karar karşı istinaf yoluna başvurmuş ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2018/1742 E, 2020/881 K, sayılı ilamı ile, asıl davada feshin haksız olduğu, kar mahrumiyetinde hesaplamanın makul süreye göre yapılması, birleşen davada itirazların karşılanması gerektiği gerekçeleri ile mahkememiz hükmünün kaldırılmasına karar vermiştir. İstinaf kararı sonrası dosya yakarıda yazılı esasa kaydedilerek tahkikata devam edilmiştir.
Taraflar arasında 08/08/2007 tarihinde 5 yıl süreli İstasyonlu Bayilik Sözleşmesi ve ona bağlı olarak diğer sözleşme ve protokoller akdedilmiş, işbu sözleşme yenilenerek 09/08/2012 tarihinde 5 yıl süreli İstasyonlu Bayilik Sözleşmesi imzalanmıştır.
Davacı tarafça sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedildiği ileri sürülmüştür.
Davalı vekili; müvekkili şirketin davacı şirkete hiç bir borcu olmadığı gibi hiç bir zaman taraflar arasında imzalanan 09/08/2012 tarihli sözleşmeyi feshetmediğini, davacının haksız davranışı nedeniyle aciz duruma düştüğünü, bu nedenle kiracı olarak bulunduğu ticari işletmesini tahliye etmek zorunda kaldığını savunmaktadır.
Taraflar arasında 09/08/2012 tarihinde akdedilen protokol ve yine aynı tarihte akdedilen Sözleşme 09/08/2017 tarihine kadar geçerli olup, Protokolün 12. Maddesinde Feshin Sonuçları a) bendi hükmüne göre; “…İşbu protokolün ve/veya taraflar arasında akdedilecek bayilik sözleşmesinin PO tarafından protokolün “Fesih” başlıklı maddesinin a) bendi hükmüne göre feshi ya da bayi tarafından haksız surette feshi halinde bayii; ödeme tarihindeki TCMB döviz kuru üzerinden 100.000- usd tutarında cezai şartı PO’ya ödemekle birlikte ayrıca PO’nun … ve sözleşmenin vaktinden önce sona ermesi nedeniyle PO’nun kar mahrumiyetini derhal tazmin etmeyi kabul ve taahhüt eder.” hükmünü haizdir.
Taraflar arasında imzalanan sözleşme ile davalı işlettiği istasyonda ticari faaliyetini sona erdirerek bayilik lisansını iptal ettirmiş, akabinde aynı adreste yine davalının adını taşıyan bir şirket bayilik lisansı alarak bir başka dağıtım şirketinin bayiisi olarak faaliyetine devam ettiği sabittir. Davalı 17.11.2014 tarihli ihtarname ile işletmesinin zarar ettiğini, sözleşme şartlarında peşin satış öngörüldüğü, ancak vadeli alım yapabildiği, işletmenin zararını engelleyemediğinden faaliyetini sürdüremez hale geldiğini bildirerek kurumsal malzemelerin 7 gün içinde teslim alınmasını bildirmiştir. Davalı sözleşmeyi feshetmediğini bildirse de kurumsal malzemelerin teslim alınmasına ilişkin bu bildirim süresinden evvel yapılmış bir fesih bildirimidir. Davalı taraf mali durumun kötüleştiğini bildirerek sözleşmeyi tek taraflı feshetmiştir.
Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 27. maddesinde mücbir sebep kabul edilecek haller sayılmıştır. Davalı fesih bildiriminde mücbir sebebe dayanmayarak işletmenin devamlı zarar ettiğinden ticari faaliyetini sürdürümez duruma geldiğini bildirilmiştir. Davalının ticari faaliyetini sürdürümez hale gelmesinde davalıya yüklenebilecek bir kusur ispatlanamadığı gibi, davalının ileri sürdüğü sebeplerin davacıdan kaynaklanan sebepler olmadığı gözetildiğinde sözleşmenin davalı tarafından süresinden evvel haksız olarak feshedildiği sonucuna varılmıştır. Bu nedenle davalı tarafça süresinden evvel yapılan haksız fesih nedeniyle davacının cezai şart ve kar mahrumiyeti talebinde bulunma hakkı mevcuttur.
Asıl dava yönünden;
İstinaf öncesi alınan 20.02.2018 tarihli bilirkişi raporunda 32 ay 24 günlük kar kaybı hesabı yapılmış ve feshin haksız olduğunun kabulü halinde davacının 100.000,00 USD cezai şart ve 314.308,00 TL kar mahrumiyeti talep edebileceği görüş ve tespitlerine yer verilmiştir. BAM 12 HD nin yukarıda belirtilen kararı ve Yargıtay uygulamasına (19 HD 2015/11090 esas-2016/1858) göre fesihten sonraki dönemde kar mahrumiyeti zararı hesaplanmasında, davacının aynı bölgede aynı şartlarla yeni bir bayiilik ilişkisi kurabilmesi için gerekli olan makul süre belirlenerek talep edilebilecek kar mahrumiyeti hesaplanmalıdır. Bu nedenle yapılan hesaplama hükme esas alınmayarak bilirkişi heyetinden ek rapor alınmıştır.
Buna göre; istinaf sonrası yapılan yargılamada davacı vekili 28.12.2022 tarihli dilekçesi ile fesihten sonra aynı bölgede 2 yıl 1 ay sonra (25 ay) yeni bir bayi edindiğini açıklamıştır.
Bilirkişi heyetinden alınan 13.09.2021 tarihli ek raporda davacının aynı bölgede aynı şartlarla yeni bir bayiilik ilişkisi kurabilmesi için gerekli olan makul süre bayilerin sendikası TAKBİS tarafından belirlenen süreler ve bayinin bulunduğu bölge nazara alınarak 6 ay olarak belirlenmiştir. Bu süreye göre 58.494,00 TL kar mahrumiyeti hesaplanmıştır.
Ek raporda cezai şart miktarı da 100.000,00 USD olarak belirlenmiştir. Davalı cevap dilekçesinde ekonomik olarak acze düştüğünü belirtmiş olmakla bilirkişilerden davalının mal varlığı ve ticari defterleri dikkate alınarak cezai şartın davalının ekonomik mahvına sebep olup olmayacağı yönünden ek rapor alınmasına karar verilmiştir. Dosyaya sunulan 12.04.2022 tarihli bilirkişi ek raporunda davalının dava tarihin itibariyle sermayesini kaybettiği ve borca batık durumda olduğu görüşüne yer verilmiştir.
Asıl davada yukarıda açıklandığı üzere davalı tarafça yapılan feshin haksız olduğu, davalının kar mahrumiyeti ve cezai şart talep etme hakkının bulunduğu, mahkememizce benimsenen bilirkişi raporundaki hesaplamalara göre 6 aylık kar mahrumiyeti bedeli 58.494,00 TL in dava tarihi olan 18.03.2015 tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin (695.506,00 TL) reddine hükmedilmiştir.
Cezai şartın davalının ekonomik mahvına sebep olması nedeni ile talep edilen 100.000,00 USD ceza-i şarttan takdiren % 80 oranında indirim uygulanarak 20.000,00 USD nin 3095 Sayılı Kanunun 4.md/a bendi uyarınca dava tarihi olan 18.03.2015 tarihinden fiili ödeme gününe kadar Devlet Bankalarının USD ile açılmış bulunan bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Takdiri indirim uygulanarak reddedilen kısım yönünden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemiştir.
Birleşen dava yönünden:
İstinaf öncesi alınan kök bilirkişi raporunda davacının inkişaf bedeli olarak 22.323,14 TL talepte bulunabileceği, davalıdan cari hesap alacağı bulunmadığı görüş ve tespitlerine yer verilmiştir.
İstinaf sonrası alınan 13.09.2021 tarihli ek raporunda inkişaf bedeli olarak 22.323,14 TL hesaplanmış ise de davacı KDV dahil 16.915,51 TL talep ettiğinden taleple bağlılık ilkesi gereği davacının 16.915,51 TL ve 999,73 TL işlemiş faiz talep edebileceği tespitlerine yer verilmiştir.
Davacı vekili, davalının takas/mahsup savunması olmadan bilirkişilerin resen mahsup yaparak hesaplama yapmasının usule aykırı olduğu itirazında bulunmuştur. Cevap dilekçesi içerisinde davalı bazı alacakları mahsup ettiğini, bazı kalemlerin ise davacı tarafça mahsup edilerek talepte bulunması gerektiğine dair açıklamaları yer almaktadır. Cevap dilekçesinde yer verilen mahsuba ilişkin açıklamalar ve taraflar arasındaki cari hesap ilişkisine göre bilirkişilerin davalının davacıdan olan alacağını mahsup ederek hesaplama yapmasında usulsüzlük bulunmamaktadır.
Yukarıda yer verilen açıklamalar bilirkişi kök raporundaki tespitler ile taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 4. Maddesine göre sözleşme davalı tarafça süresinden önce haksız yere feshedildiğinden davacının inkişaf bedelini talep etme hakkı bulunmaktadır. Islah ile birlikte inkişaf (İstasyon nakdi yatırım) bedeli olarak talep edilen toplam 22.323,14 TL alacağı bulunduğu tespit edilmiştir. Toplam alacağın dava dilekçesi ile talep edilen 16.915,51 TL lik kısmına 29.05.2015 tarihinden, bakiye 5.407,63 TL sine ıslah tarihi olan 10.11.2021 tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine hükmedilmiştir.
Borç ödeme sözleşmesi tahtında talep edilen 23.653,47 TL yönünden;
Kök bilirkişi raporunda taraflar arasındaki hesap detaylarına yer verilmiştir. Raporun 20. Sayfasında davacının 17.11.2014 tarihine kadar davalı ile olan cari hesap ilişkisinde davalıdan cari hesap alacağı bulunmadığı, aksine cari hesap ilişkisinde 12.05.2014 tarihli sözleşme sonrasında davacının davalıya 12.880 TL borcu bulunduğu ve davalıyı fazladan 15.539,50 TL borçlandırdığı dolayısıyla davalının davacıdan toplam 27.687,50 TL alacaklı olduğu belirlenmiştir.
Kök raporda yapılan tespitler ve davaya konu alacak kalemlerinin cari hesap şeklinde takip edilmesi, takas ve mahsup yönünden yukarıda yer verilen açıklamalar ile borç ödeme sözleşmesi tahtında talep edilen 23.653,47 TL yönünden davacının davalıdan alacağı bulunmadığı kabul edilmekle bu alacak kalemi yönünden talebin reddine hükmedilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
Asıl dava yönünden;
1- Haksız fesih nedeni ile talep edilen 100.000,00 USD ceza-i şarttan takdiren % 80 oranında indirim uygulanarak 20.000,00 USD nin 3095 Sayılı Kanunun 4.md/a bendi uyarınca dava tarihi olan 18.03.2015 tarihinden fiili ödeme gününe kadar Devlet Bankalarının USD ile açılmış bulunan bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2- Kar mahrumiyeti olarak 58.494,00 TL nin dava tarihi olan 18.03.2015 tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin (695.506,00 TL) REDDİNE
3- Takdiri indirim uygulanarak reddedilen kısım yönünden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
Birleşen dava yönünden;
4- İstasyon nakdi yatırım bedeli olarak talep edilen toplam 22.323,14 TL nin; 16.915,51 TL sine 29.05.2015 tarihinden, bakiye 5.07,63 TL sine ıslah tarihi olan 10.11.2021 tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5- Borç ödeme sözleşmesi tahtında talep edilen 23.653,47 TL nin ödenmesine ilişkin talebin REDDİNE,
ASIL DAVADA
6-)Alınması gereken 29.350,23.-TL nispi karar harcından peşin yatırılan toplam 17.350,23.-TL harcın mahsubu ile bakiye 12.146,85.-TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
7-)Davacı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hükmolunan kısım üzerinden hesaplanan 63.453,68 TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
😎 Davalı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince reddolunan miktar üzerinden hesaplanan 208.438,90 TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
9-)Davacı tarafından yatırılan 17.350,23.TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-)Davacı tarafından yapılan 27,70.TL başvuru harcı, 4,10.TL vekalet harcı, 5.500,TL bilirkişi ücreti, 390,03.TL posta gideri olmak üzere toplam 5.921,83.TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre 975,77-TL nin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine bakiyesinin davacı üzerine bırakılmasına,
BİRLEŞEN DAVADA
11-)Alınması gereken 1.524,89.-TL nispi karar harcından peşin yatırılan 692,82.-TL + 116,00.TL ıslah harcı toplamı 808,82.TL harcın mahsubu ile bakiye 716,07-TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
12-) Davacı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hükmolunan kısım üzerinden hesaplanan 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
13-) Davalı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince reddolunan kısım üzerinden hesaplanan 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
14-)Davacı tarafından yatırılan 692,82-TL peşin +116,00-TL Islah harcı toplamı 808,82-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
12-)Davacı tarafından yatırılan 27,70 TL başvuru harcı, 4,10.TL vekalet harcı olmak üzere toplam 31,80.TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre 15,43-TL nin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine bakiyesinin davacı üzerine bırakılmasına,
15-Davalı tarafından yatırılan 900,00-TL bilirkişi ücretinin kabul ve red oranına göre 436,97-TL nin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine bakiyesinin davalı üzerine bırakılmasına,
16-Asıl ve birleşen davalar yönünden taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadasine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/11/2022

Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

TASHİH ŞERHİ

HMK md. 304/1 uyarınca hükümdeki yazı, hesap ve açık hatalar resen düzeltilebilir. Aynı kanunun 304/2 maddesi uyarınca tashih şerhi kararın altına yazılır.
Hüküm kısmında birleşen dava yönünden 4 numaralı bentte toplam 22.323,14 TL yönünden davanın kabulüne hükmedilmiştir. Toplam miktardan dava dilekçesinde talep edilen 22.323,14 TL den 16.915,51 TL çıkarılarak bakiye miktar ( 22.323,14 – 16.915,51= 5.407,63 TL) hesaplanmıştır. Ancak yapılan çıkarma işlemi sonucu 5.407,63 TL yazılacağı yerde sehven 5.07,63 TL yazılmıştır.
Kabul edilen toplam miktar 22.323,14 TL yönünden hükümde bir değişiklik yapılmayarak hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlarda bir değişiklik yapılmamıştır.
HMK .md uyarınca hesap hataları her zaman düzeltilebileceğinden hükmün Birleşen dava yönünden; başlıklı 4 numaralı bendin 2. Satırında yazılı “5.07,63 TL” sayısının hükümden çıkarılarak yerine “5.407,63 TL” sayısının yazılmasına ve hükmün HMK md. 304 gereği bu şekilde tashihine oy birliği ile karar verildi.

Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır