Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/731 E. 2021/252 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/731 Esas
KARAR NO : 2021/252

DAVA : Alacak (Yönetim Ve Denetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/09/2014
KARAR TARİHİ : 25/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Kooperatif Yönetim Ve Denetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’ın, gümrükçülük hizmetleri alanında faaliyet göstermek üzere, 19.12.2002 tarihinde … A.Ş.’ni kurduğunu, şirketin başarıyla dünya çapında faaliyet gösteren büyük yerli ve yabancı firmalara hizmet verdiğini, ciddi cirolara ulaştığını ve sektörün tanınan firmalarından biri haline geldiğini, Müvekkilinin halen …’nın %49 hissedarı olduğunu, … A.Ş.’nin hakim ortağı ve sahibi dava dışı …’ın, …’nın tamamını satın almak istediğini, 25.07.2007 tarihli hisse devir sözleşmesinin imzalandığını, hisselerin tamamı için 5 milyon EURO fiyat belirlendiğini, …’ın hisselerin %51’ini 2.550.000-EURO ödeyerek devir alıp, sözleşmeye göre alması gerekli kalan %49 hisseyi almadığını, Müvekkilinin, hisse devir sözleşmesine uyulacağına olan inançla 05.02.2008 tarihinde yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiğini, istifanın 19.02.2008 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edildiğini, Müvekkilinin istifadan sonra şirketin yönetimine karışmadığını, sadece hissedar olarak kaldığını, …, daha sonra hisselerini kendi şirketi …’ın çalışanı …’nun üzerine muvazaalı olarak devrettiğini, …’ın hakim ortağı olduğu şirkette çalışan …’nun 2.550.000-EURO verip hisse satın almasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, …’nın yönetim kurulu üyeleri davalıların, özen ve sadakat yükümlülüğüne uymayarak; …’ın sahibi ve hakim ortağı olduğu … A.Ş. sanki hizmet vermiş gibi hileli işlemlerle fatura keserek …’nın zarara uğratılmasını, içinin boşaltılmasını sağladıklarını, Murakıpların da buna göz yumduklarını, …’ın sahibi ve hakim ortağı olduğu şirketlerin aşağıda sayıldığını, …’ın hakim ortağı olduğu şirketlerin: … Ticaret Odası, Ticaret Sicil Numarası … olan … Şirketi ve … A.Ş.; … A.Ş.’ne devrolunarak birleştiklerini, Birleşmenin, 18 Şubat 2011 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edildiğini, Şirketin 1.330.000-hissesinin 1.329.884’ünün …’a ait olduğunu, …’da yönetim kurulu üyesi olan …’ın işbu şirkette de yönetim kurulu üyesi olduğunu, …’nun ise şirketin murakıbı olduğunu, … Ticaret Odası, Ticaret Sicil Numarası … olan … A.Ş.’nin 8.140.000- hissesinin 8.139.428-adedinin hakim ortak …’a ait olduğunu, Daha sonra bu şirketin … A.Ş.’ne devredilerek birleştiğini, 18 Şubat 2011 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edildiğini, …’ın bu şirkette de yönetim kurulu üyesi, …’nun ise murakıp olduğunu, … Ticaret Odası, Ticaret Sicil Numarası … olan … A.Ş. ‘nin 1.730.000-adet hissesinin 1.653.842-adedinin …’a ait olduğunu, … ve …’ın bu şirkette de yönetim kurulu üyesi, …’nun murakıp olduğunu, … ve …’nın ise ortak olduğunu, … Ticaret Odası, Ticaret Sicil Numarası … olan … A.Ş.’nin 12.000-adet hissesinden 8.992- adedinin hakim ortak …’a ait olduğunu, … ve …’ın bu şirketin yönetim kurulu üyesi, …’ın ise ortağı olduğunu, …’ın hakim ortağı ve sahibi olduğu şirketler ile müvekkilinin ortağı olduğu … A.Ş.’nin yönetim kurullarının ortak kişilerden oluştuğunu, yönetim kurulu üyelerinin birlikte görev yaptığını, aynı yerde faaliyet gösterdiklerini, ancak fikir birliği içinde ve organik bağ ile …’yı zarara uğratmak için hareket ettiklerinin açık olduğunu, … ve …’ın, hem …’da yönetim kurulu üyeliği yapıp, hem de …’ın hakim ortağı olduğu şirketlerde görev aldıklarını, aynı şekilde …’nun … şirketlerinde finans sorumlusu olarak çalıştığını, gerek …’da gerekse … şirketlerinde murakıplık, genel kurullarda katiplik yaptığını, …’ın ise …’da murakıplık, genel kurullarda katiplik, oy toplayıcılığı yaptığını, … şirketlerinde insan kaynakları sorumlusu olarak çalıştığını, …’ın, …’da genel müdür ve yönetim kurulu üyesi olarak çalıştığını, … şirketlerinde görev aldığını, Yönetim kurulunda görev alan davalılar ile …, …, …’ın ve davalı olarak görülen yönetim kurulu üyelerinin dava tarihine kadar nerede çalıştıklarının tespiti için SSK’ya tezkere yazılmasını talep ettiklerini, bunun neticesinde şirketlerin aslında aynı kişiler tarafından yönetildiğinin ortaya çıkacağını, bu şekilde …’nın, … ve sahibi olduğu şirketler tarafından kendi menfaatlerine göre kullanıldığının da ortaya çıkacağını, … ile …’ın hakim ortağı ve sahibi olduğu şirketlerin yönetim merkezlerinin aynı olduğunu, … ve … şirketleri’nin yönetim merkezinin, … adresi olduğunu, şirketler iç içe getirildiği için tüm yönetimin organik olarak da …’a yani …’ın hakim ortağı olduğu şirketlere bağlandığını, Yönetim kurulu/hesap veremeyeceği için şirketin genel kuruluna dahi katılmadığını, Yönetim Kurulunun, …’yı sürekli borçlandırarak kardaki şirketi batak hale getirdiğini, Müvekkilinin yönetim görevlerinden 05.02.2008 tarihinde istifa etmesi üzerine, …’ın hakim ortağı olduğu … A.Ş., …’ya hizmet vermiş gibi 06.03.2008 tarihinden başlamak üzere bugüne kadar yaklaşık olarak 20.000.000-TL (YirmimilyonTL) fatura kestiğinin, …’nın kazancının aktarıldığının, bunun yönetim kurulu vasıtasıyla yapıldığının, murakıpların göz yumduğunun öğrenildiğini, buna ilişkin olarak … 3. Noterliği’nden … tarih ve … yevmiye numarası, … 20. Noterliği … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamelerin gönderildiğini, yönetim kurulu ve denetim kurulunun göreve çağrıldığını, Ancak yönetim kurulu ve denetim kurulunun görevlerini yapmadığını, hiçbir inceleme yapılmadığı gibi bilgi de verilmediğini, Şirket kayıtlarının incelenemediğini, bilgi alınamadığını, Müvekkilinin şirketin içinin boşaltıldığını anlaması üzerine tamamen dışlandığını, faturaların içeriği araştırıldığında yeniden yapılandırma, faiz olarak kesildiğinin öğrenildiğini, ancak faturalara ve kayıtlara ulaşılamadığını, zararın ne kadar olduğunun, hizmetin ve faturaların içeriği belgeler gelince ve …’nın kayıtları bilirkişi marifetiyle incelenince ortaya çıkacağını, 2008 yılında her ay 600.000-TL ile 236.000-TL arasında, 2009 yılında her ay 236.000-TL, 2010 yılında her ay 236.000-TL ile 472.000-TL arasında, 2011 yılında her ay 472.000-TL lik faturaların kesildiğinin öğrenildiğini, bu şekilde şirketin karlılığının engellendiğini, şirketin kazancının … A.Ş.’ye aktarıldığını, bunu şirketin sevk ve idaresinden sorumlu olan ve sadakat yükümlülüğü bulunan yönetim kurulu üyelerinin yaptığını, murakıpların göz yumduğunu, en son 2011 yılında ise şirketin 5.678.477,97-TL zararda olduğunun öğrenildiğini, tüm bu kesilen faturalara şirketin içinin boşaltılmasına rağmen daha önce 2.752.059,78-TL karda görülen şirketin batık hale getirildiğini, şirketin müşteri portföyü çalışması gayet iyiyken şirketin bir anda batık hale gelmesinin, giderlerinin artmasının yönetim kurulunun görevini kötüye kullanmasından kaynaklandığını, yönetim kurulunun …’nın menfaatlerini koruyacağına, üçüncü bir şirkete 20.000.000-TL para aktardığını, gerek hissedar olan müvekkilinin, gerekse devletin ciddi şekilde zarara uğratıldığını, şirketin müşteri durumu başkaca muvazaalı işlemler olup olmadığının, şirketin faaliyet raporları ile gelir/gider tabloları ve kayıtları incelenince durumun daha net olarak ortaya çıkacağını belirterek … şirketi yönetimsiz kaldığından hatta genel kurul dahi yapılamadığından ve şirketin yasaya uygun yönetim kuruluna sahip olmadığından ve şirket batırıldığından, şirkete kayyım tayin edilmesini; zararlarının tespiti ile tüm hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000-TL’nin zarar tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile, … A.Ş.’ne verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili Davasında :
Davalılar vekili mahkememize verdiği cevap dilekçesinde özetle; yönetim kurulu üyeleri ve denetçilerin yapmış oldukları işlemlerden dolayı her yıl genel kurul toplantılarında ibra edildiğini, davacı … ın yönetim kurulu üyeleri ve denetçilerin ibra edilmeleri yönünde oy kullandığını, bu nedenle işbu davayı açma hakkının bulunmadığını, davacı tarafın, …’ nın 06.03.2008 tarihinden itibaren zarara uğratıldığını iddia ettiğini, …’ nın 2007, 2008, 2009 ve 2010 yılı genel kurul toplantı tutanakları incelendiğinde yönetim kurulu faaliyet raporlarının, denetçi raporunun okunduğu, müzakere edildiği, bilanço ve kar zarar hesaplarının okunup müzakere edilip tasdik edildiği açıkça görüleceğini, genel kurul toplantısında şirket ortaklarına her türlü bilgi verilmiş, bütün belgeler incelemelerine tabi tutulmuş ve yönetim kurulu üyelerinin yapmış oldukları faaliyetlerden dolayı ibra edilip edilmemeleri yönündeki oylamaya bu işlemler tamamlandıktan sonra geçildiğini, Yönetim kurulu üyeleri ve denetçiler tüm bu işlemler tamamlandıktan sonra ibra edildiğini, İbra oylaması Türk Ticaret Kanunu’ nun ilgili hükümlerine uygun olarak gerçekleştirildiğini, oylama yapılırken oydan yasaklılık halleri göz önünde bulundurulduğunu, Davacı …’ın da yapılan bu geçerli ibra oylamasında hem yönetim kurulu üyeleri hem de denetçilerin ibrasında ilgili kişilerin ibra edilmeleri yönünde oy kullandığını, tüm bu yıllarda ibra kararlan oybirliği ile alındığını, davacı yanın iddia ettiği gibi 06.03.2008 tarihinden beri şirketin zarara uğratılması sözkonusu ise 2008, 2009, 2010 yılları genel kurul toplantılarında davacı …’ın yönetim kurulu üyelerinin ibraları doğrultusunda oy kullanmamış olması gerektiğini, Davacı … ilgili yıllarda ibra lehine oy kullandığı için yönetim kurulu üyeleri aleyhine sorumluluk davası açma hakkı TTK 558. maddesi gereğince düştüğünü, dava açma hakkının düşmediği varsayılsa bile ibra lehine oy kullanıp sonrasında sorumluluk davası açmanın MK’ nın 2. maddesinde tanımlanan dürüstlük kuralına açıkça aykırı olduğunu, bu nedenlerle işbu davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Yargıtay’ın uygulamasının da bu yönde olduğunu, … yönetim kurulu üyeleri kardaki şirketi zarar eden bir şirket haline getirmediklerini ve ortada tazmin edilmesini gerektirecek bir zararında bulunmadığını, … A.Ş. ile … arasında dava konusu iddialar ile ilgili olarak herhangi bir ticari ilişki kurulmadığını, … A.Ş.’ den …’a dava konusu işler ile ilgili olarak herhangi bir tarihte fatura kesilmediğini, … ile ticari ilişki içerisinde olan şirket dava dışı … A.Ş. değil, dava dışı … A.Ş. Olduğunu, davacının, … tarafından …’ ya kesilen faturaların içeriğinin yeniden yapılandırma, faiz olduğunu, fatura ve kayıtlara ulaşılamadığını, bilgilerinin duyum ve çeşitli kaynaklardan öğrenmeye matuf olduğunu, 2008 yılında her ay 600.000,00 TL ile 236.000,00 TL arasında, 2009 yılında her ay 236.000,00 TL, 2010 yılında her ay 236.000,00 TL ile 472.000,00 TL arasında, 2011 yılında ise her ay 472.000,00 TL fatura kesildiğini bildirdiğini, davacı yanın dava dilekçesinde bu şekilde gerçeğe aykırı belgeler düzenlenerek şirketin karlılığının engellendiğini, şirketin kazancının … A.Ş.’ne aktarıldığını iddia ettiğini, … A.Ş. Tarafından Fiili Olarak Verilen Hizmetler Karşılığında …’ ya Fatura Kesildiğini, verilmeyen bir hizmetin faturasının kesilmediğini, davacının iddialarının aksine Şirket’in giderlerinde ciddi bir azalma olduğunu, 30.07.2007 tarihinde davacı … ile dava dışı … arasında hisse devir sözleşmesi imzalandığını, … nolu Yönetim Kurulu kararı ile dava dışı …, …’ nın %51 oranında hissedarı olduğunu, …, gümrük müşavirliği konusunda faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, Dava dışı …’ın, … dışında …’da da ortaklığı bulunduğunu, …, …’ nın faaliyetlerinin yürütülmesi için gerekli olan tüm altyapı ve organizasyona sahip olduğunu, dava dışı …, …’ ya ortak olduğunda maliyetlerin azaltılması için …’nın faaliyetlerini yerine getirirken …’ın altyapısından faydalanması hususunun görüşüldüğünü, Bu hususda ortaklar arasında fikir birliğine varıldığını ve 09.08.2007 tarihinde davacı …’ın bilgisi ve onayı dahilinde … ile … arasında ‘YENİDEN YAPILANMA VE SİSTEM ANALİZ SÖZLEŞMESİ’ imzalandığını, Takip eden yıllar için de aynı çerçevede ayrı sözleşmeler düzenlenerek imzalandığını, sözleşme konusunun özet olarak; …’nın faaliyet alanına giren tüm konularda …’ın sistem ve ofislerinden istifade edilmesi ve bu ofislerde çalışan personelin … işlerini de takip etmesi ve sonuçlandırması olduğunu, Sözleşmede …’ın sorumluluğunda olan hizmet konuları aşağıda aktarıldığı şekilde belirtildiğini;
“• …, … çalışanlarının …’a ait tüm gümrük ofislerinin imkanlarından (Telefon, Faks, Bilgisayar, Personel vb) yararlanmasına izin verecektir.
• …, …’ nın gerek kendisine ait gerekse müşterilerine ait gümrük idarelerindeki tüm işlemleri takip edecek ve sonuçlandıracaktır.
• …, kendi kurye imkanlarından …’nın da yararlanmasını sağlayacaktır,
• …, … tarafından talep edilen yerde görevlendirilmek üzere gerekli sayıda ve nitelikte personel desteğinde bulunacaktır.
• Özellikle …’nın ihtiyacı olan “İnsan Kaynakları”, “Mali İşler ve Muhasebe”, “Bilgi İşlem Program ve Sistem Desteği”, “Hukuk”, “Satın alma” ve “Denetim” gibi konularda … her türlü desteği sağlayacaktır.”
Görüldüğü gibi … tarafından, …’ya know-how, iş yapma teknikleri, sistem bilgisi, bilgi entegrasyonu, personel desteği gibi iş ve hizmet geliştirme süreci ile ilgili olarak hizmet verildiğini ve verilmeye devam ettiğini, Bu sözleşme kapsamında, …’ın çabalarıyla …’ nın mevcut süreçleri ve iş yapma tekniklerinin ciddi biçimde revize edildiğini ve iyileştirildiğini, ilk adımda, …’ nın davacı … dönemindeki şirket içi birtakım rakamları veri kabul edilmek suretiyle, fıyatlandırmaya temel teşkil edecek altyapı oluşturulmaya çalışıldığını, Bunun için, …’nın sözleşmede detayı verilen hizmetlere ilişkin, son 3 yıldaki fiili giderlerinin tespit edildiğini, Bu giderlerin; Bilgi işlem giderleri, Bina aidat giderleri, Brüt ücret giderleri, Elektrik-su-ısınma giderleri, Fotokopi giderleri, Gümrük muhtelif giderleri, İlan-reklam giderleri, Kırtasiye giderleri, Kurye giderleri, Promosyon giderleri, Servis giderleri, Şehir içi yol giderleri, Temsil giderler olduğunu, söz konusu hizmetlere ilişkin … ile … arasındaki sözleşme kapsamında yapılacak fiyatlandırma için ise, belirtilen gider kalemlerinin …’ın tek kişi yönetimi dönemindeki (2005, 2006 ve 2007 yılları) tutarları tespit edildiğini ve belirtilen yılların ortalaması alındığını, buna göre, davacı … dönemindeki ortalama gider rakamları ile …’ın hizmet verdiği dönemdeki gider düşüşü yaşandığını, … altyapısı kullanılmak suretiyle, gider tutarlarında toplamda 3.641.987.76TL tutarında bir azalış sağlandığını, Bu azalışın sağlandığı 2008 yılında ise, … verdiği hizmetin bedeli olarak …’ya yıllık toplam 2.400.000,00 TL tutarında fatura kestiğini, … önceki yıllarda daha yüksek tutarlara mal ettiği hizmetleri … desteği ile daha düşük bir tutara temin ettiğini, … tarafından belirlenmiş olan hizmet bedelinin de gayet makul olduğunu, fiili gider rakamlarındaki azalışla birlikte teyit edildiğini, Söz konusu hizmetlerin takip eden yıllarda da … tarafından verilmeye devam edildiğini, 2008 yılında yapılan çalışma ve fiili gider rakamlarındaki gerçekleşmelerin veri kabul edildiğini ve … cirosundaki artışın etkisine göre fiyatların revize edildiğini, 2008 yılı karşılaştırmaları ile öngörülen fıyatlandırmaya 2008 ve sonrası yıllar içinde kullanılacak şekilde planlanması nedeniyle, 2009 yılında da fıyatlandırmaya aynen devam edildiğini, 2009 yılı cirosunun çok az farkla da olsa 2008’in cirosuna yakın olduğunu, 2010 yılında ise ciroda yaklaşık yüzde doksan sekiz artış olduğunu ve cironun yaklaşık iki katına çıktığını, buna ek olarak …’ın …’ ya vermiş olduğu hizmetlerde de maliyet artışları meydana geldiğinden, maliyet artışlarının verilen hizmet bedeline yansıtılmak suretiyle faturalandırma işleminin devam ettiğini, Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında …’nın sürekli borçlandırıldığını, şirketin batak hale getirildiği iddiasının kabul edilmesinin mümkün olmadığını, şirketin mali verilere göre zararda olmasının sebebinin yönetim kurulu üyeleri tarafından kötü yönetilmesi değil 6111 sayılı torba yasa’dan yararlanarak ortaklar cari hesabının kapatılmasından kaynaklandığını, davacı …, kendisinin yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde şirketin 2.752.000,00TL. karda göründüğünü, 2011 yılı itibariyle ise, 5.678.000,00TL. tutarında borca batık olduğunu belirterek bu zararın da yönetim kurulu üyeleri tarafından şirketin iyi idare edilmemesi, yönetim kurulu üyelerinin görevlerini kötüye kullanmaları sonucu oluştuğunu iddia ettiğini, 2011 yılına kadar pozitif artış gösteren öz kaynakların 2011 yılında negatife geçmesinin nedeninin yönetim kurulu üyelerinin görevlerini kötüye kullanmaları, şirketi kötü idare etmeleri değil, hem 6111 sayılı Torba Yasa kapsamında, … için Kurumlar Vergisi matrah artışı yapılmış olması hem de davacı …’ın … ortaklar cari hesabından çektiği yüksek meblağlar sebebiyle, ortaklar carinin 31.12.2010 yılındaki bakiyesinin %3 vergilendirilmek suretiyle 6111 sayılı yasadan faydalandırılmış olması olduğunu, 6111 sayılı kanun kapsamında ; 2007- 2008-2009 yılı Kurumlar Vergisi matrah artışı yapıldığını, 31/12/2010 tarihindeki ortaklar cari bakiyesi vergisi ödenmek suretiyle kapatıldığını, bu nedenle de sözkonusu işlemlerin ticari kar/zarar hesabında gider olarak dikkate alındığını, Mali kar hesabında kanunen kabul edilmeyen gider olarak kurumlar vergisi matrahına ilave edildiğini, …’ın 31/12/2010 tarihi itibari ile …’ya 4,921,807,58TL. borcu bulunduğunu, bu rakamın %3 vergisi olan 147,674,13TL. vergi dairesine ödenerek hem 4.921.807,58TL. hem de 147.674,13TL. kanunen kabul edilmeyen gider olarak hesaplarda dikkate alındığını, Kurumlar vergisi matrah artışı nedeniyle ise, 2007-2008-2009 yılları matrah artışı yapılarak ödenen 68,961,36TL. yine kanun kabul edilmeyen gider olarak hesaplara işlendiğini, 6111 sayılı kanun ile yararlanılan toplam 5,138,443,07TL., tüm bu nedenlerle ticari kar hesabında gider olarak dikkate alındığını, mali karda bu tutar matraha ilave edilerek Kurumlar vergisi hesabına konu edildiğini, yapılan bu işlemlerin ilgili yıl Kurumlar Vergisi Beyannamesinde de belirtildiğini, Şirketin öz kaynaklarının eksi bakiye vermesinin nedeni şirketin operasyonel faaliyetleri değil tamamen işbu yasadan faydalanılması olduğunu, Yönetim kurulu üyelerinin görevlerini kötüye kullanmaları, şirketi kötü idare etmeleri sözkonusu olmadığı için doğal olarak şirket denetçileri de herhangi bir faaliyette bulunmadıklarını, Dolayısıyla denetçilerin de görevlerini yerine getirmedikleri iddialarının haklı ve kabul edilebilir bir iddia olmadığını, … dava dışı … şirkete ortak olduktan sonra bağımsız denetim kuruluşu tarafından denetlenmeye başlandığını, yapılan bağımsız denetimlerde herhangi bir usulsüzlük tespit edilmediğini, şirketi zarara uğratan şirket yönetim kurulu üyeleri değil aksine bizzat davacının kendisi olduğunu, davacının, ortağı olduğu … ile haksız rekabet etmeye devam ettiğini, davacının iddiasının aksine …’ yı zarara uğratanın yönetim kurulu üyeleri değil, …’da ortaklığı devam ederken, ortaklık ilkelerine tamamen aykırı hareket eden bizzat davacı … olduğunu, davacı …, 2011 yılının sonlarında … aleyhine hareket etmeye başlamış, kendi adına ve ayrıca daha önce … da çalışan şahıslar adına … ile aynı sektörde faaliyet gösteren … Müşavirliği Şirketini kurmuş, söz konusu şirketi kurmadan önce … şirketinde çalışmaya başlamaları konusunda … da çalışan personelleri haksız ve hukuka aykırı şekilde etkilemiş, baskı kurmuş ve hatta bu amaçla …’ nın tüm Türkiye’deki şubelerinde gizli toplantılar yapmış, bunun sonucunda çalışanların bir kısmı …’dan ayrılarak … Müşavirliği Şirketinde çalışmaya başladıklarını, bu nedenle bir kısım eski çalışanların …’ın talimatı ile … Şirketinde çalıştıkları dönemde haksız gizlice elde ettiği bilgileri/müşterileri kullanarak gerek rekabet yasağına aykırılık, gerek haksız rekabet gerekse de işçinin üstlendiği görevi ihtimam ile ifa etmesi hükümlerine aykırı davranmaları nedeni ile; …, …, …, … ve … isimli eski çalışanlar aleyhine, 50.000.TL maddi (yargılamada gerçek zarar tespit edildiğinde bedel ıslah edilebilecektir) ve 100.000.TL manevi tazminatın tahsil için … 14. İş Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, davacı …’ın da aralarında bulunduğu, …, …, …, …, …, …, … ve … hakkında nitelikli dolandırıcılık, ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi ve belgelerin açıklanması, kullanması, TTK’nun haksız rekabete havi ceza maddeleri ve tespit edilen diğer suçlar nedeniyle cezalandırılmaları için … Cumhuriyet Başsavcılığının …soruşturma sayılı dosyası ile suç duyurusunda bulunulduğunu, davacı hali hazırdaki müşteri portföyünü ve işbu müşterilere ait belgeleri gizlice edinerek yeni kurduğu … A.Ş.’ye aktardığını, Davacı’nın aynı zamanda nitelikli dolandırıcılık, ticari sır veya müşteri sırrı niteliğindeki belgelerin açıklanması ve sır saklama yükümlülüğünün ihlali teşkil eden bu eylemleri ve haksız rekabeti nedeni ile … 6.203.038 TL’ lık kardan yoksun kaldığını, … tarafından, hukuka aykırı bu eylem nedeniyle, … 34. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde … E. sayılı dosya ile gerek …A.Ş. gerekse de … aleyhine haksız rekabetin önlenmesi ve haksız rekabet nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası açıldığını, dava hali hazırda derdest olduğunu, …’nın, her ay vergi dairelerinden 2007 ve öncesi döneme ait kayıtlar ve kullanılan belgeler nedeni ile sürekli inceleme geçirmekte olup, davacının kendi döneminde yaptığı usulsüzlükler nedeniyle sürekli vergi ve ceza ödediğini, davacının … şirketindeki hisselerinin %51’ini devrettiği 30/07/2007 tarihinden önce …’nın kullandığı faturaların neredeyse tamamı sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge niteliğinde olduğunu, bu durum vergi daireleri tarafından da tespit edildiğini, … neredeyse her ay vergi dairelerinden 2007 ve öncesi döneme ait kayıtlar ve kullanılan belgeler nedeni ile sürekli inceleme geçirmekte, davacı …’ın kendi döneminde yaptığı usulsüzlükler nedeniyle sürekli vergi ve ceza ödediğini, bu durum …’yı hem maddi açıdan zarara sokmakta hem de ticari itibarını zedelediğini, Davacı …’ın yönetim kurulu üyesi/başkanı olduğu döneme ait vergi dairesi müdürlüğü tarafından yapılan vergi incelemesi sonucunda 2006 yılında…, …., …, …, …, … isimli firmalara ait faturalar ile ilgili, alışların gerçek ancak muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge olduğundan bahisle, 227.776,86.TL vergi cezası tahakkuk ettirilmiş ana para dışındaki bedeller taksitlendirildiği için ayrıca gecikme faizi ve tecil faizi işletilmiş, dolayısıyla vergi borcunun maliyeti …’ya 244.057,24.TL olduğunu, İlk olarak icra takibi başlatılarak akabinde, davanın açıldığı tarihe kadar ödenen toplam 141.500,76.TL üzerinden takibin devamı için itirazın iptali davası açıldığını, 227.776.86.TL ödenen vergi borcu için açılan ilk davadan sonra ödenen Ekim, Kasım, Aralık 2012 ayları toplamı olan 24.615,76.TL’nın tahsili için … 42. Asliye Ticaret Mahkemesi … E. sayılı dosyası ile alacak davası açıldığını, Mahkeme’nin … 39.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyası ile birleştirme kararı verdiğini, açılan bu davalardan sonra ödenmiş taksitler olduğu gibi, henüz ödenmemiş olan ancak … tarafından ödenecek olan vergi cezası ve faizleri olmak üzere bakiye alacak bulunduğunu, ….Şti. ve …Ltd.Şti. faturaları ile ilgili 20/09/2012 tarihinde tutulan vergi inceleme tutanağına istinaden uzlaşma sonrası kesilen tahakkuklara ait toplam 105,800,65 TL.lik ödeme, … Vergi Dairesi’ne 16/11/2012 tarihinde Bloke çek ile ödendiğini, 105.800,66.TL’nin tahsili için ilk olarak icra takibi başlatılmış, ancak takibe yapılan itiraz neticesinde … 31.AsIiye Ticaret Mahkemesi … E. sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığını, biri henüz tahakkuk etmemiş, biri tahakkuk etmiş ancak henüz ödemesi gerçekleştirilmemiş iki soruşturma daha bulunduğunu, Vergi dairesi tarafından 2007 yılma ait … firması ile ilgili olarak, henüz uzlaşmaya girilmemiş olup, uzlaşması 04/03/2013 tarihinde olduğunu, bununla ilgili 8.197,07 TL. özel usulsüzlük cezası ödenmiş, henüz tahakkuk yapılmamış ise de KDV anaparası 18.756 TL olup yaklaşık 40.000.TL. ve belki daha fazla miktarda tahakkuk yapılması beklendiğini, yine 2006 yılma ait … firması ile ilgili olarak Vergi Dairesi tarafından yapılan inceleme neticesinde uzlaşmaya gidildiğini ve Vergi Dairesi tarafından toplam 37.592,01TL. tahakkuk ettirildiğini, ödemesi yapıldığını, yukarıda da izah edildiği üzere 2005 yılı – 2006 yılı ve halen 2007 yılı ile ilgili olarak davacının yönetim kurulu üyesi/başkanı ve en büyük hissedar olduğu dönemde yapılan usulsüzlükler, davalı müvekkilleri tarafından temizlenmeye/düzeltilmeye çalışıldığını, davalı müvekkillerinin şirketi zarara uğratmalarının sözkonusu olmayıp aksine davacının şirketi ciddi zarara uğrattığını belirtelerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Deliller :
Bilirkişi incelemesi, genel kurul tutanakları, ihtarnameler, sözleşmeler, yazılan müzekkere cevapları, tarafların sunduğu tüm bilgi ve belgeler ile taraf açıklamaları.
GEREKÇE :
Dava, 6762 sayılı TTK’nın 341. maddesi uyarınca davalı eski yöneticiler ve denetçiler tarafından şirketin zarara uğratıldığı iddiasına dayalı sorumluluk davasıdır.
Uyuşmazlık mahkememizin 2014/928 E.-2018/233 K. İle karara bağlanmıştır. Mahkememizce verilen kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) 12. Hukuk Dairesi 2018/1747 esas, 2020/885 Karar sayılı ilamı ile kararda gerekçe bulunmadığı belirtilerek “İlk derece mahkemesince yapılacak iş; tüm deliller, iddia ve savunma birlikte değerlendirilerek, özellikle Anayasanın 141/3. maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 27 ve 297. maddeleri kapsamında vardığı yargıyı içerir ve denetlenebilir gerekçe ve hüküm oluşturmak olmalıdır” gerekçesi ile hükmün kaldırılmasına karar verilmiştir.
Davacı vekili BAM kararından sonra bilirkişi incelemesi yapılmasını talep etmiştir. BAM kararında gerekçe bulunmadığını, hükme uygun gerekçe yazılmasını belirttiğinden, kararın kaldırılması gerekçesi ile sınırlı olarak yargılamaya devam edildiğinden yeniden bilirkişi incelemesi yapılmamış, BAM kararı uyarınca hükme uygun gerekçe yazılmak üzere yargılamaya son verilmiştir.
Davanın konusunu, davacının ortağı bulunduğu … A.Ş.nin davalı yönetim kurulu üyelerinin … A.Ş ile imzaladıkları sözleşmelerle hizmet vermiş gibi gösterilmek suretiyle kesilen faturalarla, zarara uğratıldığı, denetçilerin de bu durum karşısında yükümlülüklerini yerine getirmediği iddiasıyla açtığı sorumluluk davası oluşturmaktadır.
Uyuşmazlık konusu üzerinde konusunda uzman bilirkişiler aracılığı ile inceleme yapılmıştır. Bilirkişi heyeti yaptığı incelemelerde özetle;
Davalılar tarafından şirketin söz konusu sözleşmelere istinaden gerçekte alınmamış hizmetler karşılığı düzenlenmiş faturalarla zarara uğratıldığı, 2007, 2008, 2009, 2010 yıllarına ilişkin yönetici ve denetçilerin sorumlulukları hakkında ibra kararları bulunduğunu, ibraya ilişkin ayrı gündem maddesi bulunduğu ve ayrıca oylandığı, genel kurul tutanaklarında genel bir ifadeyle ibra kararına yer verildiği, genel kurul toplantı tutanaklarında ve yönetici faaliyet raporları ile denetçi raporlarında o döneme ilişkin faaliyetlere ve şirketi zarara uğrattığı iddia edilen …’yı …’a borçlandıran sözleşmelere ve bunlara dayanarak ödenmiş faturalara ilişkin bir açıklama yer almadığı, bu konuların görüşülüp, müzakere edildiğine dair bir açıklama bulunmadığı bu nedenle ibra kararının davalıların sorumluluklarını kaldırmadığı, davacının şirketin %40’dan fazla hissesine sahip ortak olarak 2011 yılında çektiği ihtarnameler dışında, şirketin faaliyetleri ve söz konusu işlemler için Ticaret Kanunu’nun kendisine bahşettiği inceleme, bilgi alma, olağanüstü genel kurula çağrı, gündeme madde ekletme, ibraya engel olma, özel denetçi isteme gibi haklarını kullanmayıp, şirketin gidişatı ve faaliyetleri hakkında hiçbir bilgi, açıklama talep etmeden her genel kurulda vekaleten temsil edilerek hiçbir çekince olmaksızın ibra yönünde oy kullanması, zarara uğrattığını iddia ettiği sözleşmelerden ancak 2011 yılında haberinin olduğunu belirterek sorumluluk davası açması da gerek olağan gerek ticari hayatın akışına uygun düşmediği, tespitlerine yer verilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlığa esas olan olaylar 2008-2011 yıllarında gerçekleşmiş, dava ise 2012 yılında açılmıştır. Bu durumda 6103 sayılı kanun ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/12735 esas, 2016/6278 karar sayılı ilamı uyarınca uyarınca Türk Ticaret kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen olayların hukuki sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişlerse, o kanun hükümleri uygulanacağından uyuşmazlığın çözümünde mülga 6762 sayılı TTK hükümleri uygulanmıştır.
6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 336. maddesi “İdare meclisi azaları şirket namma yapmış oldukları mukavele ve muamelelerden dolayı şahsan mesul olamazlar. Ancak aşağıda yazılı hallerde gerek şirkete gerek münferit pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen mesuldürler: 1. Hisse senetleri bedellerine mahsuben pay sahipleri tarafından vukubulan ödemelerin doğru olmaması; 2. Dağıtılan ve ödenen kâr paylarının hakiki olmaması; 3. Kanunen tutulması gereken defterlerin mevcudolmaması veya bunların intizamsız bir surette tutulması; 4. Umumi heyetten çıkan kararların sebepsiz olarak yerine getirilmemesi; 5. Gerek kanunun gerek esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği sair vazifelerin kasden veya ihmal neticesi olarak yapılmaması. Beş numaralı bentte yazılı vazifelerden birisi 319’ncu madde gereğince idare meclisi azalarından birine bırakılmışsa, mesuliyetin ancak ilgili azaya yükletilmesi lâzımgelip o muameleden dolayı müteselsilen mesuliyet cari olmaz.” hükmü haizdir.
Aynı Kanun’un 338’inci maddesine göre ise “Yukarki maddeler gereğince müteselsil mesuliyeti mucibolan muamelelerde bir kusuru olmadığını ispat eden aza mesul olmaz; hususiyle bu muamelelere muhalif rey vermiş olup keyfiyeti müzakere zaptına yazdırmakla beraber murakıplara hemen yazılı olarak bildiren veyahut mazeretine binaen o muamelenin müzakeresinde hazır bulunmıyan aza dahi mesul değildir.”
Dolayısıyla aynı Kanun’un 319’uncu maddesi gereğince esas sözleşmede idare ve temsil işlerinin yönetim kurulu üyeleri arasında bölünmesi halinde, sorumluluk ilgili işlemler açısından idare ve temsil yetkisi taşıyan yönetim kurulu üyesine/üyelerine yüklenmelidir.
6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 359’uncu maddesi uyarınca; “Murakıplar, kanun veya esas mukavele ile kendilerine yükletilen vazifelerini hiç veya gereği gibi yapmamalarından doğan zararlardan dolayı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe müteselsilen mesuldürler…”
Madde 353 – Murakıpların vazifeleri, şirketin iş ve muamelelerini murakabe etmektir. Hususiyle murakıplar şu vazifelerle mükelleftirler:
1. Şirketin idare meclisi azalariyle iş birliği ederek bilançonun tanzim şeklini tayin etmek; 2. Şirket muamelelerinden bilgi edinmek ve lüzumlu kayıtların intizamla tutulmasını sağlamak maksadiyle hiç olmazsa altı ayda bir defa şirketin defterlerini incelemek; 3. Üç aydan ziyade ara verilmesi caiz olmamak üzere sık sık ve ansızın şirket veznesini teftiş etmek; 4. En az ayda bir defa şirketin defterini inceliyerek rehin veya teminat, yahut şirketin veznesinde hıfzolunmak üzere vedia olarak teslim olunan her nevi kıymetli evrakın mevcut olup olmadığını tahkik ve kayıtlara tatbik eylemek; 5. Esas mukavelede pay sahiplerinin umumi heyet toplantılarına iştirakleri için gerektiği bildirilen şartların yerine getirilip getirilmediğini incelemek; 6. Bütçe ve bilançoyu murakabe etmek; 7. Tasfiye muamelelerine nezaret etmek; 8. İdare meclisinin ihmali halinde adi ve fevkalade olarak umumi heyeti toplantıya davet etmek; 9. Umumi heyet toplantılarında hazır bulunmak; 10. İdare meclisi azalarının kanun ve esas mukavele hükümlerine tamamiyle riayet eylemelerine nezaret etmek. Murakıpların yukarda yazılı murakabe salahiyetleri, esas mukavele veya umumi heyet kararı ile tahdit olunamaz.
Hükümlerine haizdir.
Yöneticilerin ve denetçilerin sorumluluğu, kusur sorumluluğudur. Şirkete zarar veren işlem ve eylemler, yöneticilerin veya denetçilerin kusurundan kaynaklanıyorsa, bundan dolayı sorumlu tutulabilirler, yani zararı tazminle yükümlü olurlar. Şirketin uğradığı zararı, şirket dava açarak talep edebileceği gibi, şirketin zararı pay sahipleri bakımından bir dolayısıyla zarar teşkil ettiğinden pay sahipleri de dava açabilirler. Bu takdirde hükmedilen tazminat şirkete ödenir. Yönetici veya denetçilerin fiil ve işlemleri sonucunda ortakların veya alacaklıların ortaklığın zararından bağımsız olarak uğradığı doğrudan zararlar için de ayrı dava hakları vardır.
Sorumluluğun söz konusu olabilmesi için öncelikle bir zarar doğması şarttır. Yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucunda meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir deyişle, (eski) Türk Ticaret Kanunu yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesini kabul etmiştir. Yine (eski) TTK’nın 337’inci maddesinde, yeni seçilen veya tayin olunan yönetim kurulu üyelerinin, seleflerinin belli olan yolsuz muamelelerini murakıplara bildirmeye mecbur oldukları, aksi halde seleflerinin sorumluluklarına iştirak edecekleri belirtilmiştir. Denetim kurulu üyelerinin de kusursuz olduklarını ispat etmedikçe zarardan sorumlu bulundukları, (eski) TTK’nın 359’uncu maddesinde düzenlenmiştir. Bu durumda zarar meydana gelmiş ise, yöneticiler ve denetçilerin kusursuzluğunu ispat etmeleri gerekir.
Eldeki davada öncelikle davacının sorumluluk davası açma hakkının mevcut olup olmadığını tespiti gerekmektedir.
Dava konusu olayda 2009, 2010 ve 2011 tarihli … olağan genel kurullarında davalılar ibra edilmiştir.
İbra, sorumluluk davası açma hakkını etkileyeen bir hukuki işlemdir. İbra, Maddi hukuk bakımından menfi borç ikrarını ve borcu sona erdiren bir işlemdir. Anonim şirketler hukukunda ibra, genel kurulun ilgilileri belirli bir dönem sonunda o dönemdeki iş ve faaliyetlerinden dolayı sorumlu tutmayacağını, sorumluluktan kurtarmasını ifade eder.
… şirketinin 19.06.2009 tarihli, 08.06.2010 tarihli, 30.06.2011 tarihli … Olağan Genel Kurul Toplantısı Hazirun Cetvelleri ve olağan genel kurul toplantı tutanaklarından anlaşıldığı üzere, bu genel kurullarda yönetim kurulu üyeleri ve denetçilerin oybirliği ile ibra edildikleri, davacı pay sahibi …’ın bu genel kurullarda … tarafında vekaleten temsil edildiği ve ibra yönünde oy kullandığı anlaşılmaktadır. Davacının kendisini genel kurulda temsil eden ve oy kullanan …’a vekalet vermediğine dair bir iddiası da bulunmamaktadır. Ayrıca … Valiliği Ticaret İl Müdürlüğü’nün … 41.asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasına ilişkin talebine karşılık düzenlenmiş … sayılı, 23 Aralık 2013 tarihli belgede de … Gümrük Müşavirliği A.Ş. nin 19.06.2009 tarihinde yapılan (2007-2008- yılları olağan), 08.06.2010 tarihinde yapılan (2009 yılı olağan), 30.06.2011 tarihinde yapılan (2010 yılı olağan) genel kurul toplantı belgeleri arasında muhalefet dilekçesinin bulunmadığına dair açıklamaya da yer verildiği görülmektedir.
Şu halde davacının 19.06.2009 tarihinde yapılan 2007-2008- yılları olağan, 08.06.2010 tarihinde yapılan 2009 yılı olağan, 30.06.2011 tarihinde yapılan 2010 yılı olağan genel kurullarda verdiği ibra yönündeki oylar sebebiyle 2007, 2008, 2009 ve 2010 yılındaki faaliyetlerinden dolayı sorumluluk davası açamayacaktır.
6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 380. maddesi “Bilançonun tasdikine dair olan umumi heyet kararı, aksine sarahat olmadığı takdirde, idare meclisi azalariyle müdürler ve murakıpların ibrasını tazammun eder. Bununla beraber bilançoda bazı hususlar belirtilmemekte veyahut bilanço şirketin gerçek durumunun görülmesine mani yanlış bir takım hususları ihtiva etmekte ise idare meclisi azalariyle müdürler ve murakıplar, bilançonun tasdikiyle ibra edilmiş olmazlar.” hükmünü içermektedir. Buna göre ibra, şirketin gerçek durumunu yansıtmalıdır.
Dosya kapsamı ve yapılan inceleme sonucunda … AŞ ile … AŞ arasında 03/2008-2011 arasında sonuç doğuran sözleşmelere konu hizmetlerin gerçekte verilmediği/alınmadığı, dolayısıyla bu sözleşmeler gereğince düzenlenen faturaların gerçeği yansıtmadığı Vergi Dairesinin tespitlerinin yerinde olduğu, bu itibarla … AŞ nin zarara uğratılmış bulunduğu ancak davacının dava konusu olağan genel kurullarda yöneticilerin ve denetçilerin ibrası yönünde oy kullanmış olması sebebiyle yönetici ve denetçilerin 2007-208-2009-2010 yıllarındaki faaliyetlerinden dolayı sorumluluk davası açamayacağı, zira davacının davalı şirketi 2002 yılında kurduğu ve yönettiği ve %49 hissedarı olduğu, bu nedenle davalı şirketle … AŞ arasındaki ticari ilişkileri bilebilecek durumda olduğu, bu nedenle genel kurullarda davalı şirketin yöneticilerin ve denetçilerin ibrası yönünde bilinçli oy olduğu, 25/07/2007 tarihli hisse devir sözleşmesinde davacının tek hissedarı olduğu … AŞ deki hisselerinin tamamının dava dışı … a satışının konu edildiği ve ödemelerin hisse miktarlarına göre vadelendirildiği, davacının … AŞ deki %51 hissesinin 2.500.000 Euro karşılığında dava dışı … a devredildiği, ödeme planındaki diğer ödemeler gerçekleşmediğinden … AŞ nin %49 oranındaki hissesinin davacı üzerinde kaldığı, bu şekilde davacının davalı şirkette hissedar olduğu, hisse devir sözleşmesinde davacıya yüklenen yükümlülüklerinde olduğu, davacının hisse devir sözleşmesinin altında imzasının bulunduğu, davalı şirket temsilcisi olarak imzaladığı, bu nedenle davacının yaptığı ibrayı bilinçli olarak yaptığı, ibra ettiği yönetim kurulu ve denetçiler aleyhine sorumluluk davası açamayacağı, … AŞ ile yapılan sözleşmede davacının imzasının bulunduğu, davacının sözleşmede … AŞ nin belli süreyle net gelirin belli miktarda olacağını taahhüt ve garanti ettiğini, buna benzer sorumlulukların davacıya yüklendiği bu nedenlerle davacının dava dışı … AŞ nin yönetimsiz kaldığı genel kurul yapılamadığı şirketin yasaya uygun yönetim kuruluna sahip olmadığı ve şirket batırıldığından şirkete kayyım tayini ile talebi konusunda da dava dışı … A.Ş. nin 19/06/2009 tarihinde ve 08/06/2010 30/06/2011 tarihlerinde olağan genel kurullarında yapıldığı, 05/10/2012 tarihli kararı ile 16/11/2012 tarihinde olağan genel kurul yapılmasına karar verildiği, 16/11/2012 tarihli genel kurul toplantısı erteleme tutanağında yönetim kurulu üyelerinin hiçbirinin toplantıya katılmaması sebebiyle toplantının ertelendiği, bu tutanakta davacı … ın vekili olarak Av. … in imzasının bulunduğu anlaşılmakla dava dışı … AŞ nin genel kurullarını yaptığı ve yönetimsiz olmadığı kayyım tayinin gerekmediği, davacının zarar talebine ilişkin olarak da her ne kadar dava dışı … AŞ nin zarara uğratılmış bulunduğu dosyada tespit edilmiş ise de
Davacının şirketin %40’dan fazla hissesine sahip ortak olarak 2011 yılında çektiği ihtarnameler dışında, şirketin faaliyetleri ve söz konusu işlemler için Ticaret Kanunu’nun kendisine bahşettiği inceleme, bilgi alma, olağanüstü genel kurula çağrı, gündeme madde ekletme, ibraya engel olma, özel denetçi isteme gibi haklarını kullanmayıp, şirketin gidişatı ve faaliyetleri hakkında hiçbir bilgi, açıklama talep etmeden her genel kurulda vekaleten temsil edilerek hiçbir çekince olmaksızın ibra yönünde oy kullanması, zarara uğrattığını iddia ettiği sözleşmelerden ancak 2011 yılında haberinin olduğunu belirterek sorumluluk davası açması ticari hayatın akışına uygun düşmediği, davacı tarafından 2007- 2010 yılları arasındaki usulsüzlükler bilinir olmasına rağmen olağan genel kurullarda yöneticilerin ve denetçilerin ibrası yönünde oy kullanmış olması sebebiyle yönetici ve denetçilerin 2007-2008-2009-2010 yıllarındaki faaliyetlerinden dolayı davacının dava hakkı bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM; Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-)Davanın REDDİNE.
2-) Alınması gereken 59,30 TL karar ilam harcından peşin alınan 1.485,00.TL harcın mahsubu ile bakiye 1425,70.TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-)Davalılar vekili lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi üzerinden hesaplanan 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile kendisini vekille temsil eden davalılara verilmesine,
4-)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-)Taraflarca yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde bakiye kısmının yatıran taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.25/03/2021

Başkan …
(e-imza)

Üye …
(e-imza)

Üye …
(e-imza)

Katip …
(e-imza)