Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/714 Esas
KARAR NO : 2021/487
DAVA : Menfi Tespit (Ödünç Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/12/2020
KARAR TARİHİ : 09/07/2021
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin dava dışı … AŞ ile … şirketinin hissedar ve yetkilisi olduğunu davalılardan … ise … isimli şirketin hissedarı ve yetkilisi olduğunu, müvekkili ile bu davalı arasında yetkilisi oldukları şirketler aracılığı ile ticari ilişkinin mevcut olduğunu, bu ilişki sürecinde tarafların …’de bir arsanın alımında işbirliği yaptıklarını, bu kapsamda davalı …’ın müvekkiline taşınmazı kendi adına almasını kendisinin resmi olarak görünmek istemediğini bu amaçla yapılacak ödeme ve kullanılacak kedi ödemelerine katılacağını, yapacağı ödemeler oranında taşınmaza ortak olmayı önermesi üzerine müvekkilinin hissedarı ve yetkilisi olduğu bir başka şirket olan … şirketi adına taşınması satın aldığını ve satış bedelinin ödenmesi amacıyla krediler kullandığını, davalı … ın arsa alımı ve bu amaçla kullanılan kredi ödemelerine katılmak üzere 2011 ile 2017 tarihleri arasında müvekkili hesabına toplamda 1.006.970 USD tutarında emaneten açıklaması ile havaleler gönderdiğini, bu havaleler içerisinde Kamil Serpin tarafından gönderilen 16.670 USD ve davalı … tarafından gönderilen 209.693,79 USD bedelli havalelerin mevcut olduğunu, 2017 yılında alınan ortak karar gereğince taşınmazın satışının yapıldığını, satıştan gelen ve davalının hissesine düşün toplamda 1.231.765,79 USD davalı … ın hesabına gönderildiğini ve borç alacak ilişkisinin tasfiye edildiğini, ancak davalı …’ın satıştan ve kendisine ödenen miktardan memnun olmadığını, hakkının yendiğini ve zarara uğratıldığı iddialrı ile müvekkilini taciz etmeye başladığını bu tacizlerin tehdite kadar vardığını, davalının bu eylemleri nedeniyle açılan ve devam eden ceza davaları olduğunu, taraflar arasında ceza davası devam ederken müvekkiline diğer davalı … tarafından noter vasıtasıyla ihtarname göndererek belirtilen arsa alış satış ilişkisi çerçevesinde davalı … hesabına gönderilen 209.750,75 USD nin kendisi nam ve hesabına borç olarak verdiği iddiası ile geri ödenmesini talep ettiğini, müvekkilinin de karşı cevap verdiğini, devamında davalılardan … tarafından … 29. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasından ihtarname ile talep ettiği 209.750,75 USD nin ödenmesi için icra takibi başlattığını müvekkilinin itirazı üzerine takibin durduğunu, müvekkilinin davalı … ile bir tanışıklığı bulunmadığı gibi kendisine nede şirketleri aracılığı ile herhangi bir ödünç ilişkisinin mevcut olmadığını, müvekkilinin davalı … ya bir borcunun olmadığını, bu davalının 30/01/2013 tarihli makbuzla yaptığı havalenin diğer davalı … hesabına , her ne kadar kendi adına göndermiş ise de diğer davalı …’ın ifa yardımcısı sıfatı ile yapılmış bir havale olduğunu, davalı …’nın diğer davalı …’ın arkadaşı yakın dostu olduğunu, arabuluculuk görüşmelerine ortak vekil kullanmış olmaları aralarındaki ilişkinin en bariz örneği olduğunu, davalı …’nın müvekkiline karşı icra takibinde bulunmasının nedeninin diğer davalının müvekkiline husumetinden kaynaklandığını, belirtilen ilişki sonrası zarar gördüğü iddiası ile müvekkilinin taciz ve tehdit eden … müvekkilinden bir şekilde intikam almak peşine düştüğünü ve davalı … tarafından yapılan havale makbuzunu kullanarak müvekkilini zarara uğratmak amacıyla işbirliği yaptığını, ayrıca 209.693,00 USD gibi yüksek bir rakamın hiç bir tanışıklığı ve ilişkisi bulunmayan birine borç verilmiş olması ve havalenin gönderildiği tarihten yaklaşık 7 yıl sonra iadesinin istenmesinin hayatın olağan akışına uymadığını, bu nedenle müvekkilinin takip alacaklısı davalı … arasında herhangi bir ödünç ve borç ilişkisi olmadığından yaptığı icra takibi nedeniyle bu davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ettiğini, davalı … yönünden ise menfi tespit taleplerinin kabul görmediği taktirde diğer davalının talep ettiği miktarın davalı … dan tahsilini talep ettiklerini beyan ederek … 29. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile talep edilen alacağın mevcut olmadığının tespitine, takibin iptaline, davalı …’nın alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, bu taleplerinin kabul görmemesi halinde takip konusu paranın davalı … hesabına ödenmiş ve bu oranda sebepsiz zenginleşmiş fazlaya ilişkin talep ve dava haklarını saklı kalmak kaydıyla 209.693,00 UD nin ödeme tarihi olan 21/11/2017 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalı … dan tahsiline yasal vekalet ücretinine ilaveten HMK 329 mad hükmünce hiçbir hakkı olmadığı halde ve aynı zamanda kötü niyetli olarak bu davanın açılmasına sebebiyet veren davalıların dava değeri üzerinden %25 ine tekabül eden müvekkil vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline yargılama giderlerinin davalılar üzerine bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili davaya cevabında :
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle: davacı tarafından müvekkil …’a ikame edilen davanın haksız ve kötü niyetli olduğunu ayrıca diğer müvekkili … tarafından emaneten ödenen miktar dolayısıyla tarafına iş bu davanın ikame edilemeyeceğini, diğer davalı …’ya karşı ileri sürülen menfi tespit hükmünün kabul olmaması dolayısıyla müvekkil … dan tahsil isteminin bir terditli talep usul hukukuna aykırı olduğunu, davacının sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak talebinin 21/11/2017 tarihine dayandırılan bir ödemeye istinat ettirildiğinden zaman aşımı defi itirazları olduğunu müvekkili …’a husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığından davanın müvekkili açısından reddi gerektiğini, davacının aynı davalıya karşı birden fazla talebini aralarında aslilik ferilik ilişkisi kurmak suretiyle ayna dava dilekçesinde ileri sürebileceğini bunun için talepler arasında hukuki veya ekonomik bir bağlantının bulunmasının şart olduğunu, müvekkili … ve diğer davalı müvekkil …’ya karşı ikame edilen davada ticaret mahkemelerinin görevli olmadığını, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemeleri olduğunu, HMK’nun ispat ve deliller kısmında düzenlenen hükümler gereğince ispat mükellefiyeti davacı tarafın olduğunu, davacının kendisine gönderilen ödünç paranın farklı bir ilişki ile gönderildiğini ispat etmesi gerektiğini, dosya kapsamında bu hususu sübuta erdirecek herhangi bir delil bulunmadığını, usule ilişkin itirazında davacının dava dilekçesinde müvekkili ile ortak arsa aldığını, ancak bu ortaklığa rağmen arsanın satış esnasında müvekkiline bir bilgi vermediğini, hatta müvekkilinin davacıyla yaptığı görüşmede henüz arsa satışı yapılmadan önce daha yüksek bedel ile alacı olduğunu beyan etmiş ise de davacının herhangi bir bilgi vermeden arsayı sattığını, davacının müvekkili …’nın müvekkili … hesabına ödeme yaptığını beyan etmiş ise de bu hususun gerçeği yansıtmadığını, müvekkili …’nın diğer müvekkili …’ın ricası ile davalıya borç verdiğini, aralarındaki hukuki ilişkinin niteliği itibari ile emaneten açıklaması ile para transferinin yapıldığını, ayrıca müvekkili …’a arsa satışından kar payı olarak gönderilen tutarın müvekkil …ya iade edilmesi gereken tutarla aynı tutulamayacağını, zire müvekkili İbrahim e davacı tarafından gönderilen tutar elde edilen kar nedeni ile olduğunu, … tarafından gönderilen paranın ise müvekkili İbrahim in ricası ile davacıya verilen ödünç para olduğunu, davacının dava değeri üzerinden %25 ine tekabül eden vekalet ücreti talebinin mesnedinin bulunmadığını, beyan ederek öncelikle davanın ticaret mahkemeleri görevsiz olması ve terditli dava açılmasının mümkün olaması nedeni ile usulden reddine, bu talepleri kabul görmemesi durumunda müvekkil hakkındaki davanın tefriki ile usulden reddine, usulden red taleplerinin kabul görmemesi halinde müvekkil … adına ikame edilen sebepsiz zenginleşme talebine karşı zaman aşımı defi savunmalarının kabulü ile davanın reddine, her halükarda haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilerek yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili davaya cevabında :
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle: müvekkili …’ya karşı ikame edilen davada ticaret mahkemelerinin görevli olmadığını zire müvekkili ile davacı arasında ticari ilişki değil ödünç ilişkisi mevcut olduğunu, davacının müvekkili …’ya karşı ikame ettiğin davanın haksız ve kötü niyetli olmakla birlikte müvekkil tarafından emaneten ödenen miktar nedeni ile müvekkiline karşı iş bu davanın ikame edilemeyeceğini, müvekkilinin karz ilişkisi bağlamında davacıya borç para verdiğini, davacının talep ve iddialarında haksız olduğunu, HMK’nun ispat ve deliller kısmında düzenlenen hükümler gereğince ispat mükellefiyeti davacı tarafın olduğunu, davacının kendisine gönderilen ödünç paranın farklı bir ilişki ile gönderildiğini ispat etmesi gerektiğini, dosya kapsamında bu hususu sübuta erdirecek herhangi bir delil bulunmadığını, davacının dava değeri üzerinden %25 ine tekabül eden vekalet ücreti talebinin mesnedinin bulunmadığını beyan ederek öncelikle davanın ticaret mahkemesi görevsiz olması nedeniyle usulden reddine, her halükarda haksız ve hukuki dayanaktan yoksan davanın reddine, davacı aleyhine %20 den aşağı olmamak üzere tazminatı hükmedilmesine karar verilerek yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
DELİLLER;
İcra dosyası, dosyaya sunulan makbuz ve diğer tüm belgeler, ile taraf açıklamaları.
GEREKÇE :
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davacının … 29. İcra Müdürlüğünün …esas sayılı dosyası ile talep edilen alacağın mevcut olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Anılan icra dosyasının incelenmesinde alacaklının bu dosyanın davalısı olan …, borçlusunun ise bu dosyanın davacısı olan … olduğu, borcun sebebinin “30.01.2013 düzenleme tarihli, 01.08.2020 faiz başlangıç tarihli 209.750,75 USD tutarındaki (“emaneten ödenen” açıklamalı dekont (… 15. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile talep edilen)” olarak gösterildiği görülmüştür.
Davalı …’ın icra dosyasında taraf olmadığı anlaşılmıştır.
Davacı vekili dava dilekçesinin II numaralı paragrafında; davacı müvekkilinin, davalı (İcra dosyası alacaklısı) … ile tanışıklığının bulunmadığını, ne kendisi ile ne de şirketleri aracılığı ile aralarında her hangi bir ödünç ilişkisi bulunmadığını belirtmiştir.
Davalı … vekili de cevap dilekçesinde, müvekkili ile davacı arasında ticari ilişki bulunmadığını, aralarındaki ilişkinin ödünç ilişkisi olduğunu ve Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu açıklamıştır.
Davacı ile davalı … arasında ticari ilişki bulunmadığı her iki tarafında kabulündedir.
Somut olayda davacı ve davalı … arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmadığı gibi davada uyuşmazlık ödünç ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Uyuşmazlık TTK.’nun 4. maddesinde sayılan uyuşmazlıklar arasında da yer almamaktadır.
Davacı vekili dava dilekçesinde davalılardan …’ ın … isimli şirketin hissedarı ve yetkilisi olduğunu, davacı ile anılan davalı arasında şirketler aracılığı ile ticari ilişki oluştuğunu bu kapsamda … de bulunan bir arsanın alımında işbirliği yaptıklarını, davacının hissedarı ve yetkilisi olduğu … şirketi adına taşınmazı satın aldığını ve krediler kullandığını, davalı …’ın “emaneten” açıklaması ile havaleler gönderdiğini açıklamıştır.
Terditli davada mahkemece, ilk önce asıl talep hakkında inceleme yapılarak asıl talebin yerinde olduğu kanaatine varılırsa fer’i talebin incelenmesine gerek kalmayacaktır.
Terditli (kademeli) davalarda (6100 sayılı HMK 111. md), davacı aynı davalıya karşı aralarında hukuki veya ekonomik bağlantı bulunan birden fazla talebini aralarında aslilik ve fer’ilik ilişkisi kurarak aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Terditli davalardaki taleplerden biri asıl taleptir; ikincisi fer’i taleptir. Davacı, ilk önce asıl talep hakkında karar verilmesini ister, yardımcı talebini ise asıl talebin reddedilmesi ihtimali için yapar. Mahkeme de, davacının asıl talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’i talebi inceleyemez ve karara bağlayamaz. Terditli davalarda görev hususu asıl talebe göre belirlenmelidir. Görev, kamu düzeni ile ilgili olduğundan iddia ve savunma olarak ileri sürülmese bile bu hususu mahkeme resen gözeteceğinden asıl talebin reddine karar verilmesi halinde Mahkemece fer’i talebe ilişkin görev hususunun değerlendirilmesi mümkündür. (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2016/18397 Esas, 2016/15934 Karar)
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2016/18397 Esas, 2016/15934 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere HMK md. 111 uyarınca terditli davalarda görev hususu asıl talebe göre belirlenir. Asıl talep hakkında karar verilmeden fer’i talep incelenemeyeceğinden mahkememizce fer’i talebe ilişkin talepler bu aşamada değerlendirilmemiştir.
Asıl talep yönünden davacı ve davalı … arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmadığı gibi davada uyuşmazlık ödünç ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Uyuşmazlık TTK.’nun 4. maddesinde sayılan uyuşmazlıklar arasında da yer almamaktadır. Uyuşmazlığın mutlak ticari dava niteliğinde olmadığı gibi ticari ilişkiden kaynaklanmadığından nispi ticari dava niteliğinde de bulunmadığı anlaşılmakla, uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden davanın usulden reddine karar verilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Yukarıda açıklandığı üzere ;
1-) Davanın, Mahkememizin görevsiz olması nedeniyle 6100 sayılı HMK md. 114/1-c, 115/2 uyarınca dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE,
2-) Kararın kesinleşmesinden itibaren ya da kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde taraflarca müracaat edildiğinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, belirtilen süreler içerisinde taraflarca başvuruda bulunulmadığı takdirde resen davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
3-) 6100 sayılı HMK md. 331/2 uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemede hüküm altına alınmasına ancak Mahkememiz görevsizlik kararı sonrasında görevli ve yetkili mahkemede yargılamaya devam edilmemesi ve bu durum belirtilerek Mahkememizden talepte bulunulması durumunda harç ve yargılama giderleri konusunda Mahkememizce karar verilmesine,
Dair, taraf vekillerinin verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Hukuk Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
.
Başkan …
(e-imza)
Üye …
(e-imza)
Üye …
(e-imza)
Katip …
(e-imza)