Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/528 E. 2023/373 K. 10.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO :2020/528 Esas
KARAR NO :2023/373

DAVA :İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan Semenin Tenzili)
DAVA TARİHİ :18/09/2019
KARAR TARİHİ :10/05/2023

İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/172 Esas, 2020/302 Karar numaralı kararı ile yetkisizlik kararı verilmesi üzerine dosyanın tevzi bürosu tarafından mahkememize tevzi edilmesi üzerine mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapması üzerine yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 18/09/2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı taraf arasında ticari ilişki bulunduğunu, müvekkili tarafından davalıya “pamuklu kumaş” satışı yapıldığını, satışa dair … tanzim tarihli … seri sayılı fatura düzenlendiğini, ancak davalının faturadan kaynaklanan borcunu ödemediğini, müvekkilinin fatura alacağının tahsili talebine yönelik … Arabuluculuk Merkezine başvurulduğunu ve ilk oturum ve son oturum toplantıları gerçekleştirildiğini, ancak, davalı ile herhangi bir anlaşma sağlanamadığını, huzurdaki işbu davayı açma zorunluluğu hasıl olduğunu, davalı aleyhine … 1. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında borca haksız ve hukuka aykırı olarak itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, belirterek, davalı borçlunun borcunu ödememek amacıyla kötü niyetli olarak icra takibine itiraz etmiş olması dikkate alındığında davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesi ve icra takibinin devamına karar verilmesini, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 01/11/2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; İşbu davada dava dilekçesinin 08/10/2019 tarihinde müvekkiline tebliğ olduğunu, icra takibi ve itirazın iptali davasının yetkili icra daire ve mahkemede başlatılmadığını, müvekkilinin ve davacının yerleşim yerinin İstanbul Adliyesi yargı çevresinde olduğunu, taraflar arasında akdedilen yetki sözleşmesinin de bulunmadığını, İstanbul Anadolu İcra Müdürlüğü ve Mahkemelerinin yetkisine itiraz ettiklerini, davacı tarafın … düzenleme tarihli, … seri numaralı faturaya konu 120.960,00.-TL alacağın ödenmediği iddia ettiğini, işbu faturadan kaynaklı olarak müvekkili aleyhine … 1. İcra Müdürlüğü’nün… Esas dosyası üzerinden icra takibine geçildiğini, icra takibine konu fatura borcunun müvekkili tarafından ödendiğini, müvekkili tarafından icra takibini konu borcun ödendiğini gösteren 17 adet makbuzu dilekçeleri ekinde dosyaya sunduklarını beyan ederek, takip konusu borcun ödenmiş olması sebebiyle davanın reddine, takibin haksız ve kötü niyetli olması icra takip borcunun % 20’sinden aşağı olmamak üzere tazminatın davacıdan alınarak müvekkiline verilmesine, yargılama harç ve masraflarının davacı taraftan alınarak müvekkiline verilmesine ve lehlerine vekalet ücreti takdirine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Bilirkişi Raporu, Adli Tıp Raporu, Tanık beyanları, … Arabuluculuk Bürosu’nun … Arb. sayılı 12/03/2019 tarihli anlaşmama tutanağı
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Davalı Tanığı … beyanında: ”Tarafları tanırım. Taraflarla birlikte davacının eşi …’i de tanırım. Kendileri ile ticari ilişkim olduğu için tanışıklığım buradan gelir. Davacıya ait görünen işyeri esasen …’indir. Bunun sebebi hesaplarında bloke olması ve adına açılmış icra dosyaları olduğu içindir. Yoksa işyerinde her zaman Murat bulunur. Zaman zaman …’yi işyerinde gördüm ancak kendisi bana para işlerini … ile halletmemi söylerdi. Zaten … hamile olup, doğum yaptıktan sonra işyerine de gelmez oldu. Dava konusu tahsilat makbuzlarını faturalara aracılık eden ben olduğum için parayı davalı …’dan alarak, …’a veren ve tahsilat makbuzlarını alan da benim. Az önce söylediğim gibi hesaplarında bloke olduğu için parayı elden almak ister ve aramızda ticari güven de olduğu için elden vermekte sorun görmedik. Davacının bu alacak talebinde neden bulunduğuna ilişkin bilgim yoktur. … ile bu davanın neden açıldığını görüştüğümde bana, belli bir sebep söylemedi. Dava açıldıktan sonra neticelenmesini istediğini söyledi. Bana gösterdiğiniz tahsilat makbuzlarını ben bizzat …’tan kendi imzam karşılığında aldım” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı Tanığı … beyanında; ”Ben davacıyı ya da dava dışı …’ı tanımam. Davalının ise muhasebecisi olarak işlemlerini yaparım. Davacı … (…)’ı, bana sormuş olduğunuz tahsilat makbuzları nedeniyle tanırım. Davalı esasen mobilya işi yapar. Zaman zaman mobilya için döşemelik kumaş ihtiyacı olduğunda davacıdan aldığını biliyorum. Bu tahsilat makbuzlarını muhasebe kayıtlarına işlemem için bana getirdiğinde 5.000,00 TL nin üzerinde bu makbuzları almaması gerektiğini kendisine söyledim, ancak davacının banka yoluyla ödeme göndermemesini istediği için elden vermek zorunda kaldığını söyledi. Davalı muhasebe işlemlerinde ya da tahsilat işlerinde başkaca kişilerden bu yönde elden ödeme yoluyla herhangi bir makbuz ya da belge almamaktadır. Diğer tanık …’yi birkaç kere tahsilat işi için …’nın yanında gördüm. Kendisi para alarak tahsilat makbuzlarını getirmiştir. Aralarında ticari güven oluşacak kadar uzun süre çalışmadıklarını biliyorum. Zaten yılda birkaç sefer yapılan iştir. Bu nedenle makbuzların alındığını düşünüyorum. Davacının sonrasında neden inkar ettiğini ya da bu davayı neden açtığını bilmiyorum. Davalıya da bu noktada herhangi bir şey sormadım” şeklinde beyanda bulunmuştur.
08/01/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; İncelenen davacı yana ait 2018 yılı ticari defterinin işletme defteri olarak TTK. hükümlerine göre usulüne uygun tasdik edildiği, davacı yanın 2018 yılında tutulan ticari defterinin işletme defteri kayıt ve esaslarına göre tutulmasından dolayı davacı yanın ticari defterinin sahibi lehine delil niteliği taşıdığı, İncelenen davalı yana ait 2018 yılı ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin yasal süresinde TTK., hükümlerine göre usulüne uygun tasdik edildiği, ancak yıl sonunda yaptırılması gereken kapanış tasdikinin yaptırılmamasından dolayı davacı yanın 2018 yılı ticari defterlerinin sahibi lehine delil niteliği taşımadığı, davalı yanın yukarıdaki tabloda gösterilen ve toplam miktarı 45.000,00 TL olan nakit ödemeler 7.000,00 TL nakit ödeme sınırını aştığı görülmekte olup, 459 sıra nolu Vergi Uusul Kanunu Genel tebliğinin 4.1 kapsam ve tutar bölümünde “aynen; Tevsik zorunuluğu kapsamında olanların, kendi aralarından ve tevsik zorunluluğu kapsamında olmayanlarla yapacakları,7.000,00 TL’yi aşan tutartaki her türlü tahsilat ve ödemelerini aracı finans kurumlar kanalıyla yapmaları ve bu tahsilat ve ödemeleri söz konusu kurumlarca düzenlenen belgeler ile tesvik etmeleri zorunludur” denmekte olduğu, bu anlamda davalı yan tarafından yapılan nakit ödemelerin davacıya olan borcunun kapatılması amacıyla düzenlendiğinin kabulünden hareketle davalı yan tarafından davacı yana düzenlenen ve nakit ödeme sınırını aşan toplam 75.960,00 TL’nin davalı yan tarafından yapılan fiktif (Muvazalı) kayıtlar olduğu, davalı yanın Mayıs 2018 döneminde toplam 20.000,00 TL, Haziran 2018 döneminde toplam 35.750,00 TL, Temmuz 2018 döneminde toplam 29.500,00 TL, Ağustos 2018 döneminde toplam 20.750,00 TL ve Eylül 2018 döneminde toplam 14.960,00 TL olmak üzere toplam 120.960,00 TL nakit ödeme yaparak tarafına düzenlenen 1 (bir) adet fatura tutarını kapattığı göz önünde bulundurulduğunda yapılan nakit ödemelerin hayatın olağan akışına uymadığı bu ödemelerin de banka ve finans kurumları aracılığı ile yapılmamasına anlam verilemediği, davalı yanın düzenlediği toplam 120.960,00 TL tutarlı tediye ve tahsilat makbuzlarının fatura bedeli olan 120.960,00 TL’yi kapatmak amacıyla düzenlediği düşünülmektedir. Sayın Mahkemece bilirkişi kanaatinin benimsenmesi halinde davalı yanın davacıya düzenlenen fatura miktarı olan 120.960,00 TL kadar borçlu olduğu, davacı yanın alacağı olmadığına dair verdiği yazı, tahsilat ve tediye makbuzları üzerindeki imzaların Grafoloji uzmanı bilirkişi tarafından incelenmesi hususu Sayın Mahkemenizin takdirinde olup, davacı yanın alacağı olmadığına dair verdiği yazı, tahsilat ve tediye makbuzları üzerindeki imzaların davacı yana ait olduğu kanıtlandığı takdirde davacı yanın icra takip tarihi itibariyle davalhı yandan herhangi bir alacağının bulunmayacağı, davacı yanın alacağının doğması halinde, 120.960,00 TL asıl alacağı için icra takip tarihi olan 27.12.2018 tarihinden itibaren yıllık 69 oranında yasal faiz talep edebileceği, tarafların icra inkar tazminatı ve diğer benzeri taleplerinin değerlendirilmesinin Sayın Mahkemenizin takdirinde olduğu” yönünde sonuç ve kanaatlerine varıldığını belirtmiştir.
08/06/2022 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda özetle;” İnceleme konusu belgelerde “….” kaşe izleri üzerine atılı imzaların teşhise götürecek önemli karakteristik materyal ve yazı unsuru içermeyen, tersimi basit, taklidi kolay imzalar olması nedeniyle söz konusu imzaların aidiyetinin, bu meyanda sorulduğu üzere …’in eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediği, yazı incelemesi yapılabilmesi için; …’in huzurda inceleme konusu belge kendisine gösterilmeden belge içeriğinin aynı tip harflerle büyük küçük harflere dikkat edilerek dikte suretiyle ve normal yazma hızıyla birçok kez yazdırılması ile elde edilecek tutanakların temini, …’in başka amaçlarla yazmış olduğu samimi yazılarını içerir; mektup, kartpostal, dilekçe, okul defteri, sınav kağıtları, adres ve telefon fihristi vb… belgelerin temin edilerek, mevcutlar ile birlikte kurumumuza gönderilmesinin gerektiği hususlarını bildirir kanaat raporudur” şeklinde mütalaada bulunulduğu görülmüştür.
… 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas, … Karar numaralı kararı ile yetkisizlik kararı verilmesi üzerine dosya tevzi bürosu tarafından mahkememize tevzi edilmesi üzerine mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapıldı.
GEREKÇE: Taraflar arasındaki cari ilişkisinden kaynaklanan, davacının bakiye cari hesap alacağının tahsili istemiyle … 1.İcra Dairesi’nin …Esas sayılı dosyasında davalı aleyhine yaptığı icra takibine vaki itirazının iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatına hükmedilmesi istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık; davacının, davalı adına düzenlediği, … tarihli, … sayılı, 120.960,00 TL bedelli fatura nedeniyle; davalının, davacıya borçlu olup olmadığı, davalının fatura bedelini ödeyip ödemediği noktasında toplanmaktadır.
İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur. HMK’nun ispat yükünü düzenleyen 190. maddesine göre ispat yükü; kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususlar, başka delillerle ispat edilemez.
İspat yükü ilk önce kural olarak davacıya düşer; yani davacı davasını dayandırdığı olguları ispat etmelidir. Kendisine ispat yükünün düştüğü taraf, uyuşmazlık konusu olguyu ispat edemezse davayı kaybeder. O taraf davacı ise davası reddedilir, davalı ise mahkûm edilir. Kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, karşı (kendisine ispat yükü düşen) tarafın iddiasını (olguyu) ispat etmesini bekleyebilir. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, diğer (kendisine ispat yükü düşmeyen) tarafın onun iddiasının aksini (hilafını) ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilmemiş (yani dava bakımından yok) sayılır.
Somut olayda davalı fatura içeriği malı teslim almadığını değil, davacı yana malın bedelini ödeme makbuzları yoluyla ödediğini ve borçlu olmadığı savunması ile takibe itiraz etmiş ve huzurdaki davada da aynı yönde savunma yapmışır. Bu durumda ispat yükü davalı yanda olduğu görülmekle, ticari ilişki karşılığı alınan malların bedelinin ödenip ödenmediği ile bedelin ticari kayıtlara nasıl işlendiği ve davacının alacaklı olup olmadığı hususunda tarafların ticari defter ve kayıtlarının bilirkişi marifetiyle incelenmesine karar verilmiştir.
HMK’nun 222/3 maddesi; “İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir.” hükmünü içermektedir. Bununla beraber Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/425 K. 2021/440 sayılı kararında; “Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatının gerektiği düzenlendiğinden, ticari defterlerin kesin delil olduğu anlaşılmaktadır.” şeklinde belirtildiği üzere HMK’nun 222’deki şartları oluştuğunda ticari defterlerin ispat gücü bakımından sahibi lehine kesin delil niteliği taşıdığı kabul edilecektir.
Tarafların ticari defterlerinin incelenmesi sonucu alınan 08/01/2021 tarihli bilirkişi raporunda; davacı yanın 2018 yılında tutulan ticari defterinin işletme defteri kayıt ve esaslarına göre tutulmasından dolayı davacı yanın ticari defterinin sahibi lehine delil niteliği taşıdığı, davalı yana ait 2018 yılı ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin yasal süresinde TTK., hükümlerine göre usulüne uygun tasdik edildiği, ancak yıl sonunda yaptırılması gereken kapanış tasdikinin yaptırılmamasından dolayı davalı yanın 2018 yılı ticari defterlerinin sahibi lehine delil niteliği taşımadığı, davalı yanın Mayıs 2018 döneminde toplam 20.000,00 TL, Haziran 2018 döneminde toplam 35.750,00 TL, Temmuz 2018 döneminde toplam 29.500,00 TL, Ağustos 2018 döneminde toplam 20.750,00 TL ve Eylül 2018 döneminde toplam 14.960,00 TL olmak üzere toplam 120.960,00 TL nakit ödeme yaparak tarafına düzenlenen 1 (bir) adet fatura tutarını kapattığı göz önünde bulundurulduğunda yapılan nakit ödemelerin hayatın olağan akışına uymadığı bu ödemelerin de banka ve finans kurumları aracılığı ile yapılmamasına anlam verilemediği, davalı yanın düzenlediği toplam 120.960,00 TL tutarlı tediye ve tahsilat makbuzlarının fatura bedeli olan 120.960,00 TL’yi kapatmak amacıyla düzenlediği düşünüldüğü, Mahkemece bilirkişi kanaatinin benimsenmesi halinde davalı yanın davacıya düzenlenen fatura miktarı olan 120.960,00 TL kadar borçlu olduğu belirtilmiştir.
Takibe dayanak yapılan fatura ve ticari kayıtlara göre davalı yanın davacı yana borcu olduğu görülmekle, davalı yanın sunmuş olduğu ve davacını eşi tarafından imzalandığı iddia edilen belgeleri tek başına borcun ödendiğine ispat açısından yeterli bir belge olarak kabul edilmeyeceği şüphesizdir.
Davalı savunmasında, esasen davacının eşine ait olan ancak kağıt üzerinde davacı adına olan işyerinden yapılan satışlar karşılığında yapılacak ödemelerin elden yapılmasını talep ettiği ve bunun karşılığında ödeme makbuzunun verildiğini iddia etmiş ve bu kapsamda borca karşılık gelecek tutarda makbuzun dosyaya ibraz edildiği görülmüştür. Makbuzların ve borcun kalmadığına yönelik belgenin incelenmesinde, imzaların basit, yalın ve herkesçe atılabilecek şekilde olduğu görülmüştür.
Her ne kadar bu imzaların davacının eşi … tarafından atılıp atılmadığı yönünde imza incelemesi yönünde ara karar kurulmuş ise de öncelikle bu hususun davacı yanca açıkça kabul edilip edilmediği ve davacının işyerinde ödemelerin para makbuzu karşılığında alınıp alınmadığı hususunda detaylı beyanının isticvap yoluyla alınması gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.
Mahkememizin 02/11/2022 tarihli duruşma ara kararı ile HMK madde 171 kapsamında; dava dışı …’in davacının sahibi olduğu işyerinde para tahsilatı yaptığı iddiası, kapsamında davacı asıla isticvap davetiyesi çıkarılmasına, gönderilecek davetiyeye; “Davacının eşi dava dışı …’in davacıya ait işyerinde para tahsilatı yapıp yapmadığı” hususlarında beyanlarının alınacağı ve isticvap edileceği, duruşmaya geçerli bir özrü olmaksızın gelmediği veya gelip de sorulara cevap vermediği takdirde, bononun ticari ilişki olmadan düzenlendiğine dair davacı beyanlarının kabul edileceği ve isticvap konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağı hususu tebliğ edilmiştir. Ancak davacı yan hiçbir özrü ve mazereti olmaksızın 08/02/2023 tarihli duruşmasına katılmamış ve isticvap edilecek hususları ikrar etmiş sayılmıştır.
Bu kapsamda davacı yanca ikrar edilen hususlarda davalının tanıkları dinlenilmiş, tanıklar beyanlarında; davacıya ait görünen işyeri esasen …’in adına olduğu, bunun sebebinin hesaplarında bloke olması ve adına açılmış icra dosyaları olduğunun ve iş yerinde her zaman …’ın bulunduğu, dava konusu tahsilat makbuzlarını faturalara aracılık edenin tanık …’un olduğu, parayı davalı …’dan alarak, …’a veren ve tahsilat makbuzlarını alan da tanık …’nin olduğu ve kendisine gösterilen tahsilat makbuzlarını bizzat …’tan kendi imzası karşılığında aldığını beyan etmiştir. Yine davalının muhasebe işlerini yürüten tanık …’ın beyanlarından taraflar arasındaki uzun süreli ticari ilişki nedeniyle oluşan güven doğrultusunda bu para makbuzlarının alındığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda bahsedilen gerekçe ile davalının esasen davacıya hiçbir borcunun bulunmadığı, ödemelerin ticari ilişkiden kaynaklı güven nedeniyle makbuz karışılığı elden ödendiği, takibin bu anlamda haksız ve kötüniyetli olarak yapıldığı anlaşılmakla, davanın reddine ve İİK 72. maddesi kapsamında alacağın %20 oranında kötüniyet tazminatına hükmetmek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Açıklanan yasal gerektici nedenlere göre; 1-Davanın REDDİNE,
2-İİK. Madde 67/2 uyarınca takip haksız ve kötüniyetli olarak yapıldığından 126.119,86 TL alacağın %20’si olan 25.223,97 TL kötüniyet tazminatının tahsilde tekerrür olmamak üzere davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13 ve 14. Maddeleri ile Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26.maddesi gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile HAZİNEYE irad kaydına,
4-Alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 1.523,22 TL harcının mahsubu ile fazla alınan ‭1.343,32‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5-Davalı vekilleri lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince reddolunan kısım üzerinden hesaplanan 19.917,98 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan toplan 101,80 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
8-Yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde bakiye kısmının yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.10/05/2023

Katip … Hakim …
(e-imza) (e-imza)