Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/503 E. 2022/463 K. 22.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/503 Esas
KARAR NO : 2022/463

DAVA : Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/09/2020
KARAR TARİHİ : 22/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA VE TALEP :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin 06/06/2011 tarihinde sözleşme ile acentelik ilişkisi kurularak müvekkiline … 15. Noterliği … tarih,… yevmiye numaralı acentelik vekaletnamesi verildiğini, davalının … tarih, … referans numaralı acenteliğin feshi konulu ihtarı ile acentelik sözleşmesinin ilgili hükmü ve acentalar yönetmeliğinin 15.maddesinin 3.bendi uyarınca ” 13.06.2011 tarihinden itibaren yürütmekte olduğunuz acentelik faaliyetiniz yazımızın tebliğ tarihinden itibaren 3 ay sonra hüküm ifade etmek üzere fesih edilmiştir…” fesih edildiği ve bu fesih … 15. Noterliğinin, … tarih, … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile azilname ve fesih bildiriminin gönderildiğini, davalı tarafın haklı sebep gösterilmeksizin acentelik sözleşmesinin feshedilmesi ile, müvekkili şirket nezdinde oluşan zararların telafisi için davalı tarafa maddi ve manevi tazminat içerir … tarihli … 1. Noterliğinden … yevmiye numaralı ihtarnamenin keşide edildiğini, davalı tarafın aynı şekilde … 15. Noterliğinden … tarihli ihtarnamesi ile olumsuz dönüş yaptığını, davalı tarafça sözleşmenin haksız ve önelsiz olarak feshedilmiş olması sebebiyle müvekkilin müşteri ve ücret kaybı ile birlikte maddi ve manevi zarar meydana geldiğini, müvekkili şirketin hiçbir gerekçe gösterilmeyen acenteliğin feshedilmesi ile poliçe komisyon ve müşteri portföy kazancından mahrum bırakıldığı gibi müvekkilinin iş yapamaz bir duruma gelerek ticari itibarinin zedelendiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla acentelik sözleşmesinin davalı tarafından haksız bir şekilde fesih edildiğinin tespitine, davalı yanın haksız fesih sonucunda müvekkili şirket nezdinde oluşan 350.000 TL portföy (denkleştirme) tazminatının ve 150.000 TL ticari itibar kaybı kaynaklı manevi tazminatın fesih tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsiline, yargılama gideri ve vekalet denkleştirme ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 04.01.2011 tarihinde sigorta acenteliği sözleşmesi imzalandığını, sözleşme gereği, davacı taraf, sözleşmenin verdiği yetkiler dahilinde poliçe düzenlemeye yetkili kılındığını, yine 28.07.2015 tarihinde taraflar arasında Yetkili Sigorta Acenteliği Sözleşmesi kurulduğunu, davacı tarafın, her ne kadar sözleşmesinin haksız bir şekilde fesih edildiğini iddia etse de iş bu iddianın gerçeği yansıtmadığını, taraflar arasında imzalanmış olan Acentelik Sözleşmesinin 25. maddesi “Taraflardan her biri diğer tarafa noter veya taahhütlü bir mektupla üç ay evvelden haber vermek şartıyla sözleşmeyi her zaman yürürlükten kaldırabilir” hükmü içerdiğini, müvekkili Şirketin “ Verimsizlik, H/P Yüksek Olması” sebebiyle davacıya Türk Ticaret Kanununun 121. Maddesi gereğince tebliğden itibaren üç ay sonra hüküm doğurmak üzere sözleşmenin fesih edildiğinin 31.01.2020 tarihli yazı ile bildirildiğini, akabinde müvekkili şirketin … 15. Noterliği … tarih ve … yevmiye numaralı yazı ile acentelik sözleşmesini fesih ettiğini, fesih bildirimi ile acentenin feshi arasında kanunun aradığı üç aylık şart dolduğunu, Türk Hukukunda Portföy tazminatı; eski TTK md 134/2 nin geniş yorumlanması neticesinde Yargıtay 11. HD’nin 25.12.1996 tarihli kararı ile tatbik sahası bulduğunu, gerek doktrinde gerekse Yüksek Dairenin bahsi geçen kararında tazminat talebinin şartları belirlenmeye çalışıldığını, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu md. 23 fıkra 16 hükmü ile portföy tazminatı sigorta acenteleri yönünden sonrasında ise Yeni TTK md. 122 hükmü ile genel olarak tüm acenteler için denkleştirme talebinin yasal dayanağa kavuşturulduğunu, Portföy tazminatı temelinde yatan hususun, acente sözleşme süresi içinde emeğini ortaya koyarak müvekkiline fiilen ekonomik değeri onun lehine artan bir müşteri çevresi sağlamışsa, bir başka ifadeyle acentelik sözleşmesi bittikten sonra dahi müvekkil, acentenin sağladığı müşterilerden acente portföyüne göre önemli sayılabilecek bir kazanç elde ediyorsa, acenteye emeğinin karşılığı olmak üzere ve hakkaniyet gereği bir tazminat ödemesi yapılması gerektiği olduğunu, Kanunen aranan şartların ise; “Sözleşmenin sona ermesi, Acentenin, şirkete net kazanç sağlaması, Müvekkilin müşteri çevresinin esaslı genişlemesi, yeni müşteriler sayesinde önemli menfaat elde edilmesi, Bu genişlemenin müvekkil için ekonomik açıdan önemli bir avantaj sağlayacak olması, Acentenin ücret kaybına uğrayacak olması” olduğunu, sözleşmenin fesih edilmesinni otomatik olarak acenteye portföy tazminatı ödemesini gerektirmediğini, portföy tazminatının ödenmesi için yukarıda sayılan koşulların hepsinin bir arada bulunması şarttı bulunduğunu, davacı tarafça iddia edildiği gibi bir sürekli müşteri çevresi sağlanmadığını, acenteye ait portföyde yenileme olmadığını, bir poliçe yenilenmiş ise de bu yenilemenin müvekkil şirketin diğer sigorta şirketlerinden daha düşük fiyat vermesi sebebiyle gerçekleştiğini, müşterinin genişlemediği, gerek acentelik ilişkisi süresince, gerekse sonrasında şirkete sürekli sağlanan önemli bir menfaat olmadığını, sözleşmesi fesih edilen acentenin yukarıda bahsedildiği gibi başka sigorta şirketleri aracılığı ile poliçe tanzim etme imkanına sahip olduğunu ve davacının müvekkili sigorta şirketi dışında “ … Sigorta, … Sigorta, … Sigorta, … Sigorta, … Sigorta, … sigorta, … Sigorta, … Sigorta, … Sigorta şirketlerinin de acenteliğini yaptığını, Yargıtay 11. HD. 07.03.2017 tarihli 2015/13042 esas, 2017/1342 karar sayılı kararlarında bu hususa işaret edilerek davacı acentenin portföyündeki poliçeleri dava dışı başka sigorta şirketlerine kaydırması nedeni ile TTK 122.maddesi uyarınca denkleştirme tazminatı istemeyeceğinin tartışılmasına karar verilmiş olmasının bozma gerekçesi sayıldığını beyan ederek fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydı ile davanın reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
06.06.2011 Tarihli Acentelik Sözleşmesi, 31.01.2020 tarihli ve 826 referans numaralı “Acenteliğin Feshi Hakkında” konulu yazı,
… 15. Noterliğinin … yevmiye numaralı ve … tarihli Azilname ve Fesih İhbarnamesi,
… 1. Noterliğinin … yevmiye numaralı ve … tarihli İhtarnamesi, … 15. Noterliğinin … yevmiye numaralı ve … tarihli cevabı ihtarnamesi, ticari kayıtlar, bilirkişi raporları.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ KABUL VE GEREKÇE:
Davacı tarafından açılan dava, acentelik sözleşmesinden kaynaklanan portföy (denkleştirme ) tazminatı ve manevi tazminat davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin davalı tarafından feshedilmesinin haklı olup olmadığı, sözleşmenin feshi nedeni ile davacının denkleştirme tazminatı ve manevi tazminatı talep edip edemeyeceği hususlarındadır.
Tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde de inceleme yapılmak suretiyle uyuşmazlık konularında bilirkişi raporu düzenlenmesi için dosya mali müşavir … ve sözleşme uzmanı Doç. …’a tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından sunulan kök rapor ve itirazları karşılayan ek rapor, dosya kapsamına uygun, ayrıntılı, açıklayıcı ve denetime elverişli olup hükme esas alınmıştır.
Taraflar arasında imzalanan 06.06.2011 tarihli Acentelik Sözleşmesi düzenlenmiştir. Davalının, davacı tarafa 31.01.2020 tarihli ihtarname göndererek acentelik sözleşmesini 3 ay sonra fesih edeceğini bildirildiği, akabinde … 15. Noterliği … tarih ve… yevmiye numaralı yazı ile sözleşmenin feshedildiği anlaşılmıştır. Davacının iddiası, yapılan fesih bildiriminin haksız olduğu bu bakımdan uğranılan kar kaybının tazmin edilmesi gerektiği, ayrıca portföy tazminatı talep etme koşullarının da oluştuğu ve ticari itibar kaybı kaynaklı manevi tazminat istenebileceği yönündedir.
I-Taraflar arasındaki sözleşmenin feshi başlıklı 19.maddesi “…acentelik sözleşmesi 06.06.2011 tarihinden itibaren süresiz olarak yapılmıştır. Taraflardan her biri, bir ay evvel noter aracılığıyla veya iadeli taahhütlü bir mektup ile bildirmek kaydı ile sözleşmeyi her an fesih edebilir. Ancak Acente sözleşme hükümlerine, diğer talimatlara uymadığı takdirde şirket bir aylık ihbar müddeti aranmaksızın derhal sözleşmeyi fesih edebilir. Sözleşmenin acente veya şirket tarafından feshi halinde acente portföy mülkiyeti veya başka bir tazminat talebinde bulunmaz…” hükmünü içermektedir. Davalı tarafından gönderilen 31/01/2020 tarihli ihtarnameyle, ihtarnamenin tebliğinden itibaren üç ay sonrasından geçerli olmak üzere acentelik sözleşmesinin feshedildiğinin bildirildiği, davalı tarafın bu ihtara uygun olarak 30/05/2020 tarihinde davacının ekranını kapatmak suretiyle sözleşme ilişkisini sona erdirdiği anlaşıldığından taraflar arasındaki sözleşmenin, sözleşmede yer alan mehil süresine uygun olarak feshedildiği kabul edilmiştir. Fesih bildirimi haksız olmadığından davacının kar kaybı tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
II-Taraflar arasındaki sözleşme, fesih ihbarına uygun olarak feshedilmiş ise de, şartlarının varlığı halinde davacı portföy tazminatı talep edebilecektir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 19. maddesinde “Acentenin bu sözleşmenin yürürlükten kaldırılması nedeniyle şirketten tazminat, masraf, portföy hakkı veya diğer herhangi isim altında alacak ve hak talebinde hakkı olmayacaktır” denilmiş ise de, TTK. m. 122/4 hükmünde “denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemez” denildiğinden, anılan sözleşme hükmü portföy tazminatı talep edilmesine bir engel teşkil etmez ancak Portföy tazminatı talep edilebilmesi için 1-Taraflar arasında bayilik veya acentelik sözleşmesi gibi bir sözleşme bulunmalı ve bayiye ya da acenteye bırakılmış münhasır yetkiyi haiz bir bölge olmalıdır. (tek satıcının inhisar hakkını haiz olması) 2-Önemli bir müşteri kitlesinin kazandırılması ve bu müşterilerin işletmeye bağlı olup onu istikrarlı bir suretle kazanç sağlamakta devam etmeleri gerekir.
Denkleştirme istemi 6102 sayılı TTK’da şu şekilde düzenlenmiştir:
MADDE 122– (1) Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra;
a)Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa,
b)Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve
c)Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.
(2)Tazminat, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır.
(3)Müvekkilin, feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle feshedilmişse, acente denkleştirme isteminde bulunamaz.
(4)Denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemez. Denkleştirme istem hakkının sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde ileri sürülmesi gerekir.
(5)Bu hüküm, hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde de uygulanır.
5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 23.maddesinde, “Sigorta acentesi, acentelik sözleşmesinin sona ermesi halinde, sigorta ettirenlerle yaptığı veya kısa bir süre içinde yapacağı işlerle ilgili sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği komisyona hak kazanır. Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ediyor ve hakkaniyet gerektiriyorsa sigorta acentesi, sigorta şirketinden tazminat talep edebilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Davacı kayıtlarında mali inceleme sonucunda 2015 – 2019 Döneminde Prim Üretimi ve Komisyon Geliri ile Ortalama Yıllık Komisyon Geliri; 2.030.134,00 olup 5 yıl için ortalama yıllık Komisyon 280.142,00 TL olarak hesaplanmıştır. Davacının, dava tarihi itibariyle davalı şirketten Mahkemenin takdirine bağlı olarak yapılacak hakkaniyet indirimi gözetilmeksizin davacı acentenin toplam 280.142,00 TL ham denkleştirme tazminatı alacağının bulunduğu tespit edilmiştir. Bu kapsamda yapılan incelemede davalı şirket tarafından beyan edilen ve ibraz edilen bilgilerden acente fesih tarihinden sonra 1 yıl içerisinde davacı müşterileri tarafından, davalı sigorta şirketine doğrudan yaptırılan poliçelerden kazanılan prim tutarının 8.183,00 TL olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca Sözleşme fesih öncesi ve daha önce davalı acenteden poliçe yaptırıyor iken, ( davacı Koç sigorta öncesi, başka bir acenteden veya doğrudan davalıdan poliçe yaptıran müşteriler) sonradan davacı acenteden poliçe yaptırarak, sigorta şirketinin müşterisi olan müşterilerin, fesih tarihinden sonra 1 yıl içerisinde, davalı sigorta şirketine doğrudan yaptırılan poliçelerden kazanılan prim tutarının 106.514,00 TL olduğu, ancak bu müşterilerin daha önce davalı müşteri portföyü içerisinde olduğundan, davacıya ait müşteri portföyü olarak değerlendirilemeyeceği tespit edilmiştir. Bu tespitlerle birlikte, yasanın aradığı anlamda portföy tazminatı şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilmelidir.
Portföy tazminatının temelinde yatan gereklilik şöyle özetlenmiştir: Acente sözleşme süresi içerisinde müvekkiline fiilen ekonomik değeri onun lehine artan bir müşteri çevresi sağlamışsa bir başka ifadeyle acentelik sözleşmesi bittikten sonra dahi müvekkil, acentenin sağladığı müşterilerden acente portföyüne göre önemli sayılabilecek bir kazanç elde ediyorsa, acenteye emeğinin karşılığı olmak üzere bir tazminat ödemesi yapılması gerekir.
Portföy tazminatına karar verilebilmesi için kanunen şu şartların gerçekleşmesi gerekir: Sözleşmenin sona ermesi, Acentenin müvekkile net kazanç sağlaması, Müvekkilin müşteri çevresinin esaslı genişlemesi, Yeni müşteriler sayesinde önemli menfaat elde edilmesi, Bu genişlemenin müvekkil için önemli bir avantaj sağlayacak olması, Acentenin ücret kaybına uğrayacak olması. Bu şartların tamamının bir arada bulunması halinde portföy tazminatına karar verilebilecektir.
Davacı tarafın iddia ettiğinin aksine, sürekli bir müşteri çevresi sağlanmamış, acenteye ait portföyde yenileme olmamış, bir poliçe yenilenmiş ise de bu yenileme müvekkilin diğer sigorta şirketlerinden daha düşük fiyat vermesi sebebi ile gerçekleşmiş, müşteri genişlememiş, gerek acentelik ilişkisi süresince gerekse sonrasında müvekkile sürekli sağlanan önemli bir menfaat bulunmamıştır. Bu nedenlerle portföy tazminatı hakkedilebilmesinin yasal şartlarının oluşmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca davacı acentenin sözleşmesi feshedilse de başka sigorta şirketleri aracılığı ile poliçe tanzim etme imkanına sahip olduğu, müvekkil dışında …, …, …, …, …, … sigorta şirketlerinin de acenteliğini yaptığı tespit edildiğinden Yargıtay 11. HD 07/03/2017 tarihli 2015/1301 Esas 2017/1342 Karar sayılı “… 6102 sayılı TTK’nın 122/1-a maddesi uyarınca sözleşme ilişkisinin sonlanmasından sonra da davalı şirket önemli menfaatler elde ediyorsa davacı acente uygun bir denkleştirme tazminatı isteyebilir. Yukarıda belirtildiği üzere davacı acentenin portföyündeki poliçelerini acentelik sözleşmesinin son bulmasından önce başka sigorta şirketlerine kaydırdığı dikkate alınarak TTK 122. maddesi uyarınca davacının denkleştirme tazminatını talep edip edemeyeceğinin tartışılmaksızın…” yönündeki kararı da dikkate alınarak 2011 yılından itibaren çoklu acentelik ile davalı sigorta şirketinin acenteliğine devam eden davacı sigorta acentesinin portföy tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
III- Davacının maddi tazminata ilişkin taleplerinin reddolunmasına göre, ticari itibar kaybına uğradığı kabul edilemeyeceğinden davacının manevi tazminat talebinin de reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Açıklanan yasal, gerektirici nedenlere göre;
Davanın reddine,
Maddi tazminat davası yönünden Harçlar Kanununca alınması gerekli 80,70 TL ve Manevi tazminat davası yönünden 80,70 TL ilam harçlarının peşin yatırılan 8.538,75 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılmış olan 8.377,35 TL harcın davacıya iadesine,
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13,14 ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26.maddeleri gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
Maddi tazminat davası yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince hesaplanan 32.950,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Manevi tazminat davası yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince hesaplanan 18.200,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 22/06/2022

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır