Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/417 E. 2023/457 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/417 Esas
KARAR NO : 2023/457

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/08/2020
KARAR TARİHİ : 25/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili hakkında … 31. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası 4.000.000 USD tutarında bir senet nedeni ile icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin herhangi bir kişiye herhangi bir tarihte borçlanmak suretiyle böyle bir senet imzalamadığını, müvekkilinin uzun yıllar önce emekliye ayrıldığını, evinde emeklilik yaşantısına devam ettiğini, hiç bir şekilde borçlanmasını gerektirecek hukuki bir ilişki içinde bulunmadığını, böyle bir senedi imzalamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, takip konusu senedin daktilo ile düzenlendiğini, tanzim tarihinin 18/02/2011vade tarihinin ise 20/04/2020 tarihi olduğunu, hayatın olağan akışına göre 85 yaşında böyle bir borç altına girme yönünden bağlayıcı bir hukuki ehliyeti olmayan emekli bir kişi tarafından imzalanması mümkün olmadığı gibi senet vadesinin 9 yıl sonrasına yazılmasının da hayatın olağan akışına uygun olmadığını, yine senedi takibe koyan cirantalar incelendiğinde hiç birinin T.C kimlik numaralarının yazmadığını, bu kişilerin gerçekte var olup olmadığı, gerçek kimliklerinin bilinmediğini, müvekkilinin bu kişileri tanımadığını, bu ciroların sözde iyi niyetli 3. Kişi görüntüsü yaratılmak için atıldığını, senet metni olarak düzenlenen bu belgenin daktilo ile yazılmış olmasının sebebi ise el yazısı ile yazılmasının sakıncaları ile bilgisayara yerleştirilmesinin zor oluşu olduğunu, senet aslının icra kasasına alındığını, üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesinde senet metninin üzerindeki yazıların düzenlenme tarihinde değil yeni yazılmış olduğu, imzanın ise çok eskilere dayandığının anlaşılacağını, takip konusu senedin müvekkili aleyhine takibe konulduğunu, derhal tüm taşınmazlara ve banka hesapları üzerine haciz konulduğunu, müvekkilinin adeta eli kolu bağlandığını, müvekkilinin yaşı itibariyle çalışarak para kazanması mümkün olmadığından iş bu davada yatırması gereken harçları yatırmasının da mümkün olmadığını, müvekkilinin aleyhine düzenlenen ve … 31. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takibe konulan senedin kuvvetle muhtemel çok önceleri hile ile müvekkiline imzalatılan belgelerden birinin imzası üzerinde kalan boş kısmın sonradan sahte olarak düzenlendiğini, müvekkilinin ölümünün beklendiğini, ancak müvekkilinin 94 yaşına kadar yaşaması sebebi ile takibe konulduğunu, takip konusu senet bedeli olarak nakden yazmakta olup müvekkiline 4.000.000 USD para verilmiş olup olmadığı banka kayıtlarından anlaşılabileceğini, müvekkilinin hesaplarına böyle bir para girmediğini, açıklanan bu nedenlerle; öncelikle müvekkilinin yaşı nazara alınarak emekli maaşından başka bir gelirinin bulunmaması, çalışacak durumda olmaması, tüm taşınmazlarının ve banka hesaplarının üzerine haciz konulmuş olması da nazara alınarak adli yardım talebinin kabulü ile iş bu davaya peşin harç alınmadan bakılmasına karar verilmesini, sahtecilik fiili sonucu olarak düzenlenmiş ve takibe konulmuş senet nedeni ile müvekkilinin telafisi imkansız zararların önüne geçmek amacıyla ve yeterince taşınmazı haciz edilmiş olması nedeni ile HMK 209 maddesi gereğince ihtiyati tedbir taleplerinin teminatsız olarak kabulü ile … 31. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında müvekkilinin aleyhine başlatılan takibin durdurulmasına karar verilmesini, yapılacak yargılama sonunda; … 31. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile müvekkili hakkında başlatılan takibin ve takip konusu senedin iptalini, takip konusu senet nedeni ile müvekkilinin takip alacaklısına borçlu olmadığının tespitini, müvekkili hakkında haksız ve kötü niyetli olarak sahte senet düzenlemek suretiyle takip başlatan takip alacaklısının takip konusu tutarın %20’den aşağı olmamak üzere takip başlatmada ki kötü niyeti de nazara alınarak tazminata mahkum edilmesini, yine takip başlatmada ki haksızlığı ve kötü niyeti de nazara alınarak dava konusu tutarın %15 oranında avukatlık ücretine mahkum edilmesini, yargılama giderinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Adli yardım talebinde bulunan kimsenin kendisi ile ailesini geçindirmek bakımından önemli bir zarurete düşmeksizin davanın gerektirdiği giderleri ödemekten kısmen veya tamamen aciz içinde bulunduğunu ve davasında veya savunmasında haklı olduğunu ispat etmesi gerektiğini, somut uyuşmazlıkta ise davacı tarafça sunulan adli yardım talebinin ifade edildiği dava dilekçesi ekinde taleplerini farklı göstererek hiçbir bilgi ve belgeye yer verilmediği, davacı sahtecilik fiili sonucu düzenlenmiş ve takibe konulmuş senet senet nedeniyle telafisi imkansız zararların önüne geçmek amacıyla ve yeterince taşınmazın haciz edilmiş olması nedeniyle HMK 209 maddesi gereğince teminatsız olarak ihtiyati tedbir talebinde bulunarak uyuşmazlık konusu icra takibinin durdurulmasına karar verilmesini istediğini, borçlunun alacaklının takip konusu yaptığı senedin sahte olduğunun tespiti için açtığı tespit davası da İİK m. 72 anlamında bir menfi tespit davası olduğunu, davacı tarafından gerek … 7 İcra Hukuk Mahkemesinin …Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibine istinaden yapılan şikayette gerekse de iş bu davada imzaya itirazda bulunulmadığını, senedin tanzim tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı Kanunun borçlanma ehliyeti kenar başlığını taşıyan 582. Maddesine göre akit ile borçlanmaya ehil olan kimse, poliçe, çek ve bono ile de borçlanmaya da ehildir, şeklinde olduğunu, davacının yaşı gereği bononun tanzim tarihinde hukuki ehliyeti bulunmadığı iddia edildiği ancak borçlanma ehliyetinin bulunmadığına ilişkin hiçbir somut belge ortaya konulmadığını, oysa ki … Devlet Hastanesi tarafından senedin tanzim tarihinde düzenlenen “Akli Meleke Muayene Formunda “… Devlet Hastanesi’nde Psikiyatri Polikliniği’nde yapılan psikiyatrik muayene neticesinde akıl hastalığı veya zayıflığı tespit edilmemiş olup, tasarrufa ehil olduğu kanaatine varıldığını, bu nedenle davacının hukuki ehliyeti olmadığı iddialarının herhangi bir hukuki dayanağı bulunmadığını, bu açıklamalar karşısında somut uyuşmazlıkta; dava konusu bonoda davacı keşideci durumunda olduğunu, müvekkil senede ciro yoluyla hamil olduğunu, ilk cironun, senedin lehtarı durumundaki … imzası ile yapıldığını, davacı keşideci, kendi imzasını inkâr etmediğini, senedin metnine göre ciro silsilesinde şeklen bir kopukluk bulunmadığını, bu nedenle davacının çeşitli sebepler üreterek senedin düzenlenmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu yolundaki gerekçesi de kambiyo hukuku ilkelerine uygun düşmediğini, açıklanan bu nedenlerle; öncelikle davacın adli yardım talebi ile ihtiyati tedbir talebinin reddini, müvekkilin alacağının sürüncemede bırakılması amacıyla açılmış işbu davanın reddi ile, huzurdaki davanın kötü niyetle olarak açılması sebebiyle uğrayacakları herhangi bir zararda dava açma hakkları saklı kaldığını belirterek yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER;
… 31. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası, … 4. Ağır Ceza Mahkemesi … E,… K, sayılı dosyası, bilirkişi raporları, tapu kayıtları, sağlık raporu, yazılan müzekkere cevapları, taraflarca sunulan deliller ve tüm dosya kapsamı.
Nöröloji uzmanından alınan 18.12.2021 tarihli bilirkişi raporunda; “Dosya kayıtlarından anlaşıldığı kadarıyla, …’ın hastalığı el titremesine neden olabilir. El titremesinin imza ve yazılara belirgin bir etkisi de bulunabilir. El titremesi, hastalığının bir belirtisi veya bir habercisi olabileceğinden dolayı bu etkinin başlangıç tarihini belirlemek güçtür.” görüşüne yer verilmiştir.
07.03.2022 tarihli Adli Tıp ve Belge İnceleme Uzmanlarından oluşan 3 lü bilirkişi heyetinden alınan raporda;
“(Sayfa 4) Üçüncü ciroya ait imzanın hemen üzerindeki ‘…’ isim-soyisim yazısı ile mevcut karşılaştırma belgelerindeki kişiye ait yazılar arasında; genel yazı karakteri, kelime ve harf aralıkları, harflerin yapılış biçimi, ebadı, kısımlarının oranları, alışkanlıklar, bağlantı ve noktalama özellikleri, yuvarlak harf ve rakamların başlangıç noktası, sedil işaretlerinin yapılışı, eğim, hız, işleklik ve baskı derecesi bakımından önemli derecede farklılıklar mevcut olduğu tespit edilmiştir. İnceleme konusu isim-soy isim yazısının titrek olduğu dikkat çekerken, aynı titreklik altındaki imzada mevcut değildir.

Sonuç;
1. İnceleme konusu Alacaklısı …, borçlusu …, düzenleme tarihi 18.02.2011, tediye tarihi 20.04.2020 aolanı, 4.000.000 USD bedelli, borçluya ve arka yüzünde ciro imzalarını içeren senedin matbu bir senet olmadığı, dört kenarının forme kesim olmadığı, senet metni olan kısmını karbon kopya olduğu, üst kısımdaki boşluğun çok dar olduğu dikkate alındığında söz konusu senedin başka amaçla atılmış bir imzadan faydalanılmak sureti ile oluşturulmuş sahte bir senet olduğu,
2. Senedin arka yüzündeki üçüncü ciroya ait ‘…’ isim-soy isim yazısının ve altındaki bu kişiye atfen atılmış olan imzanın, mevcut karşılaştırma belgelerindeki yazı ve imzalarına kıyasla ve grafolojik tanı unsurları bakımından aralarında saptanan farklılıklara nazaran …’ın eli ürünü olmadığı,
3. İnceleme konusu çekin arka yüzündeki dört adet ciroya ait imzalardaki isim-soy isim yazıları ve imzalar arasında grafolojik tanı unsurları bakımından uygunluk ve benzerlik mevcut olmayıp, bu yazı ve imzaların farklı kişilerin eli ürünü olduğu kanaatine varılmıştır.” şeklinde tespitlerde bulunulmuştur.
14.06.2022 tarihli ek raporda; “İnceleme konusu Alacaklısı …, borçlusu …, düzenleme tarihi 18.02.2011, tediye tarihi 20.04.2020 olan, 4.000.000 USD bedelli, borçluya ve arka yüzünde ciro imzalarını içeren senedin yukarıda belirtilen nedenlerle kanaatimizce karbon nüsha olduğu, ancak altındaki isim-soy isim yazısı ve imzanın ıslak yazı ve imza olduğu dikkate alındığında senedin asıl veya karbon nüsha oluşunun – varılan sonuçları değiştirmeyeceği kanaatine varılmıştır.” şeklinde değerlendirme yapılmıştır.
… 4. Ağır Ceza Mahkemesi … E,… K, sayılı dosyasında düzenlenen Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 18/01/2023 gün ve 4029 sayılı raporu; “İnceleme konusu bononun mutat matbu bonolardan olmayıp 19,9 cm x 9,2 cm ebadında olduğu, üst ve sol kenarı forme kesim olmadığı, daktilo ile oluşturulmuş olduğu, 6.2. … adına atılı imzanın mürekkepli kalem ile atılmış ıslak imza olduğu, bulunduğu konuma transfer yöntemiyle taşındığını gösterir bulgu tespit edilemediği, senet metin bölümünün üst kenar ile ”…” yazısı arasına sıkıştırılarak yazılmış olduğu, mevcut bulgularla senedin ”…” isim yazısı ve imzadan faydalanılarak oluşturulup oluşturulmadığına ilişkin daha ileri bir tespite gidilemediği, 6.3. İnceleme konusu bononun arka yüzünde 3. ciro imzası ile …’ın mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından söz konusu imzanın mevcut mukayese imzalarına kıyasla …’ın eli ürünü olmadığı, 6.3.1. Söz konusu imza, atan şahsın tanı unsurlarını … açısından teşhise yeter oranda yansıtmadığından …’ın eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediği hususlarını bildirir kanaat raporudur” şeklindedir.
… 4. Ağır Ceza Mahkemesi … E, … K, sayılı ilamının gerekçesinin ilgili kısmı;
“Soruşturma aşamasında alınan 22/02/2021 tarihli grafolog bilirkişi raporunda, suça konu senet üzerinde katılan … ve sanık …’a atfen atılan imzaların kendilerine ait olduğu, 3. Ciranta olan sanığın babası …’a atfen atılan imzanın ise Dinçer’e ait olmadığı, katılan ile sanık arasındaki … 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı menfi tespit davası sırasında alınan 07/03/2022 tarihli heyet raporunda da suça konu senedin sahte bir senet olduğu, sanığın babası …’a atfen atılan imzanın kendisine ait olmadığı rapor edilmiştir.
Sanık müdafi tarafından hazırlatılarak dosyaya sunulan 24/03/2022 tarihli bilimsel mütalaa şeklinde bilirkişi raporunda; suça konu senedin daktilo karbon kopya niteliğinde olmadığının, katılan … yazı ve imzasının başka bir belgeden nakil veya kopya niteliğinde olmadığının, senedin matbu olmayıp senet metni ile isim el yazısı ve imza arasında yerleşim olarak uygunsuzluğun bulunmadığının rapor edildiği görülmüştür.
Gerek soruşturma ve kovuşturma aşamasında alınan bilirkişi raporları, gerekse … 4. Asliye Ticaret Mahkemesi…esas sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporlarının incelenmesinde dava konusu senet üzerinde sanığın babası müteveffa …’a atfen atılan imzanın …’a ait olmadığı, kesilerek oluşturulmuş senedin metin bölümünün üst kenar ile katılan … yazısı arasına sıkıştırılarak yazılmış olduğu, bu haliyle senedin sahte olduğu sabit olmuştur.
Sanık her ne kadar suça konu senedin babası … tarafından kanser tedavisi gördüğü dönemde cirolanmış şekilde, vadesi geldiğinde tahsil edilmek üzere kendisine verildiğini savunarak suçlamaları reddetmiş ise de, sanığın bu savunması, katılanın suça konu senet sebebiyle borçlu olmadığına, bu senedi düzenlemediğine dair şikayeti, senet üzerindeki sanığın babası …’a atfen atılan imzanın kendisine ait olmadığı, senedin metin bölümünün üst kenar ile … yazısı arasına sıkıştırılarak yazılmış olduğunun tespitini içeren bilirkişi raporları, 18/02/2011 düzenleme ve 20/04/2020 ödeme tarihli suça konu senedin 9 sene vadeli ve 4 milyon dolarlık yüksek meblağlı oluşu, sanık tarafından bu derece yüksek meblağ ve uzun vadeli ve şekli olarak alışılmışın dışında düzenlenmiş senedin hangi alacağın karşılığı olarak kendilerine verildiğine dair herhangi bir bilgi, belge sunulamadığı gibi tüm sorulara rağmen, “bizim ailede bu senedin nereden alacaklısı oluyoruz şeklinde sorular sormazdık” diyerek bu konuda makul hiçbir açıklamanın da yapılamamış oluşu, suça konu senedin düzenlendiği tarihte katılanın yaklaşık 85 yaşında oluşu da nazara alındığında bu yaştaki kimsenin kendisini bu kadar yüksek meblağlı borç altına sokacak bir alışveriş gerçekleştirmiş olmasının sanık tarafından belgelendirilmeye muhtaç olduğu hususları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde sanığın makul ve mantıklı bulunmayan ve suçtan kurtulmaya yönelik olduğu anlaşılan savunmalarına itibar edilmeyerek sahte olarak oluşturulduğunu bildiği suça konu senedi katılan aleyhine icra takibine konu edip katılan aleyhine haciz işlemleri gerçekleştirmek suretiyle üzerine atılı resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarını işlediği sonucuna varılmıştır.
Sanığın eylemine uyan 6763 sayılı yasa ile değişik 5237 sayılı TCK.158/1-d maddesi gereğince mahkumiyetine, yaklaşık 95 yaşındaki katılana karşı 4 milyon dolarlık yüksek meblağlı suça konu sahte senedin icra takibinin ve devamında haciz işlemlerinin yapılmış olması karşısında, suç konusunun önem ve değeri, tehlike ve zararın ağırlığı ve sanığın suç kastının yoğunluğu hususları dikkate alınarak alt sınırdan uzaklaşılarak cezaların tayinine, sanığın eylemden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışlarıyla samimi ve inandırıcı pişmanlığının sezilememesi nedeniyle TCK’nın 62/1. maddesindeki taktiri indirim hükümlerinin uygulanmasını gerektirir bir durum olmadığı kanaatine varılarak sanığın her iki suçundan da aşağıdaki şekilde mahkumiyetine yönelik hükmü kurmak gerekmiştir.” şeklindedir.
Ceza yargılaması neticesinde davalı … nitelikli dolandırıcılık suçundan 5237 sayılı TCK.158/1-d maddesinden 9 yıl hapis ve 4.500 gün karşılığı 405.000 TL adli para cezasına, Resmi Belgede Sahtecilik suçundan 4 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum edilmiştir. Verilen mahkumiyet kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuş ve karar gerekçe tarihi itibariyle kesinleşmemiştir.
Davacı vekilinin fiil ehliyeti iddiası yönünden ATK raporu alınmasından vazgeçmesi, dosyada mevcut sağlık raporu ve dosya kapsamı gözetilerek fiil ehliyeti hakkında ATK raporu alınmasına ilişkin ara karardan rücu edilmiştir.
GEREKÇE:
Dava sahtecilik iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
Davaya konu senedin incelenmesinde; Senedin daktilo ile kağıt üzerine yazılmış olduğu, piyasada bulunan kırtasiyecilerde satılan matbu senetlerden olmadığı, senet metninde “iş bu emre yazılı senet mukabilinde …’a kayıtsız ve şartsız şekilde 20/04/2020 tarihinde…’da 4.000.000 USD (dörtmilyon amerikan doları) ödeyeceğim. İş bu bono İstanbul’da 18/02/2011 tarihinde düzenlenmiştir. İş bu bono bedeli nakden ahzolunmuştur. İhtilaf halinde … mahkemelerinin yetkili olduğunu kabul ederim. BORÇLU TC KİMLİK NO: … ADRES: …” ibarelerinin yazılı olduğu, daktilo ile yazılı bu metnin sağ alt kısmında el yazısı ile … yazısının ve altında da imzanın yer aldığı, senedin arkasında 1.ciro … isim ve imzasının, 2.Ciro … isim ve imzasının, 3.ciro … isim ve imzasının, 4.ciro sanık … isim ve imzasının yer aldığı görülmüştür.
Sağlık raporuna ilişkin iddialar yönünden;
Davacı vekili tapu işleminde kullanılan sağlık raporunun davalının elinde bulunmasının haklı bir nedeninin bulunmadığını iddia etmiştir.
… Tapu Müdürlüğü’nün 09.02.2021 tarihli yazısı ve ekindeki belgelerin incelenmesinden, davacının 18/02/2011 tarihinde … Devlet Hastahanesinden sağlık raporu alarak aynı gün … ili … ilçesi … mahallesi 408 ada 81 parselde kayıtlı dükkan niteliğindeki taşınmazını 200.000,00 TL bedelle … adlı kişiye sattığı görülmüştür.
1926 doğumlu davacı taşınmaz satışının yapıldığı ve bononun düzenlendiği 18/02/2011 tarihinde 85 yaşındadır.
Dava konusu senedin düzenlenme tarihi ile tapu işleminin yapıldığı tarihte alınan sağlık raporunun aynı günü taşıması ve sağlık raporunun davalının elinde oluşuna dair makul bir gerekçe gösterilmemesi ticari hayatta rastlanılmayan bir durum olup hayatın olağan akışına uygun değildir.
İkinci cevap dilekçesi ekinde sunulan davacı isim soy isim ve imzasını içeren bir sayfadan oluşun yazı yönünden;
Davalı vekili 15.10.2020 tarihli 2.cevap dilekçesi ekinde davacı isim soy isim ve imzasını içeren bir sayfadan oluşan yazıyı dosyaya sunmuştur. Sunulan A-4 kağıdının incelenmesinde, senedin düzenlenme nedeni, miktarın yüksekliği, ciro silsilesi, davalının bononun en son ve iyi niyetli hamili olduğuna, davacının akıl sağlığına ilişkin raporun davalı tarafa nasıl geçtiği hususlarında açıklamalar bulunduğu görülmüştür. Sunulan yazı içeriği bu dosyada ileri sürülen ve uyuşmazlığın esasına doğrudan etki eden iddialara cevap niteliğindedir. Diğer yandan yazı içeriğinde 4 milyon doların parça parça … dan borç alındığı veya gösterilen dostlarına … tarafından borç verildiği açıklaması yer almaktadır. Ancak bir kişinin 4 milyon dolar gibi yüksek bir miktarın bir kısmını borç verdikten sonra borcun hiç ödenmeden yeniden borç verilmesi de ticari hayatın olağan akışına aykırıdır. Bu nedenle bu yazının iş bu dava açıldıktan sonra tıpkı senetteki imza gibi davacının elde edilen imzası kullanılarak oluşturulduğu kanaatine varılmıştır.
Davalı senedi ciro yolu ile devraldığını, babasının rahatsızlığı nedeni ile elinin titrediğini, bu nedenle bilirkişi raporlarında cirodaki imzanın babası babası … a ait olmadığına ilişkin tespit yapıldığı savunmasında bulunmuştur.
Ciro zincirinde yer alan imzanın davalının babası …’a ait olup olmadığı yönünden yapılan incelemede;
Mahkememizce nöroloji uzmanı bilirkişiden alınan raporda …’ın hastalığının el titremesine neden olabileceği, el titremesinin imza ve yazılara belirgin bir etkisinin olabileceği, görüşüne yer verilmiştir. Diğer yandan Mahkememizce alınan 07.03.2022 tarihli raporun 4. Sayfasında “Üçüncü ciroya ait…” ifadesi ile başlayan paragrafın son kısmında “İnceleme konusu isim-soy isim yazısının titrek olduğu dikkat çekerken, aynı titreklik altındaki imzada mevcut değildir.” tespiti yer almaktadır. Buna göre … yazısında titreklik mevcut ancak imzada her hangi bir titreklik mevcut değildir. Bilirkişilerin açıkça imzada herhangi bir titrek hareketin bulunmadığına dair tespiti kapsamında davalı vekilinin el titremesine ilişkin savunmasına itibar edilmeyerek, Mahkememizce alınan bilirkişi raporu, soruşturma aşamasında alınan bilirkişi raporu ve ceza yargılamasında alınan ATK raporu ile anılan imzanın davalının babası … a ait olmadığı dolayısıyla davalının meşru hamil olmadığı kabul edilmiştir.
Senedin başka bir amaçla atılmış imzadan faydalanılarak oluşturulduğu iddiası yönünden;
… 4. Ağır Ceza Mahkemesi … E, … K, sayılı dosyasında düzenlenen Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 18/01/2023 gün ve 4029 sayılı raporu ve Mahkememizce alınan raporlar ile tüm dosya içeriğine göre; dava konusu bononun mutat matbu bonolardan olmayıp 19,9 cm x 9,2 cm ebadında olduğu, üst ve sol kenarı forme kesim olmadığı, daktilo ile oluşturulmuş olduğu, üst kısımdaki boşluğun çok dar olduğu, senet metin bölümünün üst kenar ile ”…” yazısı arasına sıkıştırılarak yazılmış olduğu kabul edilmiştir. Mahkememizce varılan bu kabul, imzanın önceki ciranta … a ait olmaması, davalının dosyadaki uyuşmazlık konularına cevap veren davacı imzasını taşıyan belge, davalının yüksek miktarlı bir senette önceki cirantalardan hiç birini tanımaması, davacının yaşı ve senedin vadesi birlikte değerlendirildiğinde söz konusu senedin başka amaçla atılmış bir imzadan faydalanılmak sureti ile oluşturulmuş sahte bir senet olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
ATK raporunda, mevcut bulgularla senedin ”…” isim, yazı ve imzadan faydalanılarak oluşturulup oluşturulmadığına ilişkin daha ileri bir tespite gidilemediği görüşüne yer verilmiştir. Bu açıklama senedin sahte senet olmadığı anlamına gelmediği gibi ATK senet üzerinde teknik inceleme ve bulgulara göre değerlendirme yapmıştır. Mahkememizce ise tüm dosya kapsamı ile tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde değerlendirme yapılarak nihai sonuca ulaşılmıştır. Davalı tarafça sunulan uzman mütalaası sınırlı bir inceleme içermekte olup Mahkememizce tüm delillere göre değerlendirme yapıldığından anılan mütalaa hükme esas alınmamıştır.
Davacı vekilleri kötü niyet tazminatına üst sınırdan hükmedilmesini talep etmiş ise de davacının % 20 oranından daha fazla zarara uğradığı ispatlanamadığından % 20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmiştir.
6100 sayılı Kanun’un 329/1 fıkrası uyarınca davalının kötü niyetli olup olmadığı yönünden;
Yukarıda yer verilen tüm açıklamalar ile davalının takip ve dava öncesi kötü niyetli olduğu ve yargılama aşamasında ikinci cevap dilekçesi ekinde sunulan sonradan sahte olarak düzenlendiği kabul edilen belge ile kötü niyetini yargılama aşamasında da sürdürdüğü sabit görülmekle 6100 sayılı Kanun’un 329/1 fıkrası uyarınca kötü niyetli davalı hakkında, Av. K. Md. 164 hükmü de gözetilerek takdiren davacı ile vekili arasında kararlaştırılan vekalet ücretinin % 10 una karşılık gelen 2.783.171,28 TL nin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 6100 sayılı Kanun’un 329/2 fıkrası uyarınca kötü niyetli davalının takdiren 3.000,00 TL disiplin para cezası ile cezalandırılmasına hükmedilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kabulü ile davacının … 31. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında davalıya borcu bulunmadığının tespitine,
2-İcra takibi kötü niyetli başlatıldığından alacağın TL karşılığı % 20 oranında (5.566.342,56 TL) kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
3-6100 sayılı Kanun’un 329/1 fıkrası uyarınca davalının kötü niyetli olduğu anlaşılmakla takdiren vekalet ücretinin % 10 u 2.783.171,28 TL nin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
4-6100 sayılı Kanun’un 329/2 fıkrası uyarınca kötü niyetli davalının takdiren 3.000,00 TL disiplin para cezası ile CEZALANDIRILMASINA,
5-Dava adli yardım talepli açılmış olup başvuru ve peşin harç alınmamış olduğundan alınması gereken 179,90 TL başvuru harcı ve alınması gereken 1.901.184,30 TL nispi karar harcı olmak üzere toplan 1.901.364,2‬0 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
6-Davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hükmolunan kısım üzerinden hesaplanan 986,740,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 7,80 TL vekalet harcı, 6.400,00 TL bilirkişi ücreti ve 749,85 TL posta masrafı olmak üzere toplam 7.157,65 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
8-Taraflarca yatırılan, kullanılmayan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi 25/05/2023

Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır