Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/170 Esas
KARAR NO : 2023/208
DAVA : Alacak (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/05/2019
KARAR TARİHİ : 09/03/2023
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Kurumsal Bayilik Sözleşmesinin kötü niyetli feshinin tespitini, fesih nedeniyle denkleştirme (portföy) tazminatının ve müspet zararımızın 3 katının rekabetin korunması hakkında kanunun 58. maddesi uyarınca tahsili ile manevi tazminatın belirlenip davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini ve ayrıca müvekkile kesilen ceza faturalarının haksız ve hukuka aykırı olduğunun tespiti ile ödenen bedellerin müvekkile iadesine karar verilmesi talepli belirsiz alacak davası olduğunu, müvekkil şirket sahibi ve yetkilisinin mart 2009 tarihinde … – … ismi ile işyeri açtığını, davalı şirket ile sözleşme imzalayarak Mersin ili merkezli …, …, …. ve … illerinde 01/05/2009 tarihinden itibaren kurumsal satış kanalı bayiliğini üstlendiğini, üstlendiği acentecilik sözleşmeleriyle yaklaşık 10 yıldır Mersin ilinde başarılı bir şekilde davalılara hizmet verdiğini, 2009 yılından bu yana da çalışmalarını başarılı bir şekilde sürdürdüğünü, davacı şirket ile davalılar arasında 28/04/2015 tarihinde imzalanmış olan Kurumsal Bayilik Sözleşmesi ortada herhangi bir olumsuz neden olmamasına karşın davalılar Ekim 2017 tarihinden itibaren sözlü olarak sahada davacı ile yapılan kurumsal bayiliğin kapanacağına dair söylentiler yaydığını, 13/12/2017 tarihindeki ihtar ile 28/04/2018 tarihinde sona ereceği taraflarına bildirildiğini, sözleşme haksız olarak sona erdirildiğini, müvekkil şirketin davalılara 6-7 yıl bayilik son 3 yılda da ana bayilik olarak hizmet verildiğini, davalıların taraflar arasında yapılmış 28/04/2015 tarihli sözleşmeyi haksız ve erken fasih etmesi sonucu büyük zararlara uğradığını, davacı şirketin bayilik sözleşmesinden ana bayilik sözleşmesinin sona ermesine kadar yapmış oldukları yatırımların ve göstermiş olduğu çabanın sonucu olarak … ili ve çevre bölgede …ve … markalarının tanınırlığının armasını yeni müşterilerin markayı tercih etmesini, mevcut kullanıcıların memnuniyetinin korunmasını sağladığını, davacı şirketin bünyesinde … ilinde 31 personel çalıştırdığını, 8 adet kiralık aracının bulunduğunu, yapılan fesih nedeniyle Ocak 2018 tarihinde 6 kişi Şubat 2018 ayında ise kalan ayların 3 kişi hariç tamamının işine son vermek ve 16/08/2017 tarihinde 24 ay taahhütle kiralanan araçların iş yapmamasına rağmen kira ücreti ödemek zorunda kalan davacının bu durumda acze düşmüş halde bulunduğunu, ayrıca davalı şirketin Ocak 2018 tarihinden itibaren müvekkil şirketin cihaz satışlarını cihazları temin eden distribütör firma olan …A.Ş.’ne bildirmediğinden müvekkil firmanın satış taahhütlerini yerine getiremediğini, bu sebeple şirket çalışanlarının işyerinin kapanacağı düşüncesiyle çalışma hırs ve azimlerini yitirdiğini, davalının başka bayilere uyarı yazısı gönderdiğini veya ceza faturası düzenlemiş olmasına rağmen bu bayilerle aralarındaki sözleşmeleri feshetmediğini, aynı durumdaki bayilere farklı şartlar uygulanarak ve farklı davranışlarda bulunarak Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 4. Maddesine aykırı davrandıklarını, müvekkil şirketin faaliyetleri sırasında gönderilen abonelik sözleşmelerinde eksik işlem nedeniyle davalı … A.Ş. Tarafından ceza kesintisi yapıldığını, ancak yapılan görüşmeler üzerine ceza faturalarının işleme alınmaksızın iade edilmesi istendiğini, müvekkilinin de bu şekilde ceza faturalarını davalı şirkete iade etmiş ise de 22/05/2015 tarihinde davalı şirketler Kurumsal İş Birimi tarafından yayınlanan 18 nolu duyuru ile bundan böyle kesilen cezalardan bayilen sorumlu olacağının bildirildiğini, bu faturaların bir kısmını müvekkiline tebliğ etmeden müvekkilinin hak edişlerinden kestiğini, açıklanan bu nedenlerle; HMK 107. maddesinde belirtildiği gibi talep ettikleri alacaklarının miktar ya da değerini, bu aşamada tam ve kesin olarak belirleme olanaklarının bulunmadığını, yargılama aşamasında alınacak bilirkişi raporlarında belirlenecek meblağa yükseltilmek üzere, Denkleştirme (Portföy) Tazminatına karşılık, şimdilik her bir Davalıdan ayrı ayrı 500,–TL olmak üzere Toplam 1.500,–TL’nin sözleşmenin sona erdiği tarihten itibaren işleyecek T.C. Merkez Bankasınca öngörülen avans faizi ile birlikte, davalıların Sözleşmeyi haksız fesihleri yüzünden, Müvekkil açısından sözleşmenin fesih tarihinden itibaren yoksun kaldığı kârının (Müspet Zararının) Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 58. maddesi uyarınca 3 katının, HMK 107/2 uyarınca belirsiz alacak kuralları çerçevesinde tahkikat sonucunda tam ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olduğu anda HMK m. 107/2 uyarınca arttırılmak üzere, Müspet Zarara karşılık, şimdilik her bir Davalıdan ayrı ayrı 500,–TL olmak üzere şimdilik Toplam 1.500,–TL’nin sözleşmenin sona erdiği tarihten itibaren işleyecek T.C. Merkez Bankasınca öngörülen avans faizi ile birlikte, Manevi Tazminata olarak da her bir Davalıdan ayrı ayrı 35.000,–TL olmak üzere Toplam 105.000,–TL’nin sözleşmenin sona erdiği tarihten itibaren işleyecek T.C. Merkez Bankasınca öngörülen avans faizi ile birlikte, müvekkile kesilen ceza faturalarının haksız ve hukuka aykırı olduğunun tespiti ile ödenen bedellerin Müvekkile iadesine, belirsiz alacak olarak HMK m. 107/2 uyarınca arttırılmak üzere her bir davalıdan ayrı ayrı 500,–TL olmak üzere 1.500,–TL’nin tahsilini, şimdilik toplam 109.500,–TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak taraflarına verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 18/01/2023 tarihinde dava değerini 921.455,02 TL arttırarak toplam 1.030.955,02-TL olarak ıslah ettiği görüldü.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirket ile Müvekkil Şirketler olan… A.Ş., … A.Ş. ve…A.Ş. arasında 28.04.2015 Kurumsal Bayilik Sözleşmesi imzalandığını, akabinde, Müvekkilleri davalı şirketler tarafından akdedilen sözleşmeye uygun olarak 13.12.2017 tarihli ihtarname ile Kurumsal Bayilik Sözleşmesinde belirtilen bildirim sürelerine riayet edilerek sözleşmenin 4.2 maddesinde yer alan sözleşme süresi, taraflardan herhangi birinin sözleşme süresinin sona ermesinden 1 ay önce yazılı bildirimde bulunmadığı takdirde, bir yıl uzamış sayılacağı hükmüne atıf yaparak sözleşme süresinin uzamayacağı ve 28.04.2018 tarihi itibariyle sözleşmenin sona ereceği belirtildiğini, devamında 12/01/2019 tarihli ibranamenin davacı tarafından imza altına alınmış ve davalı müvekkili şirketlerden ilgili sözleşmeye ilişkin her ne ad altında olursa olsun herhangi bir talep, hak ve alacağının kalmadığı ve ilgili Bayilik Sözleşmesi nedeniyle müvekkil şirketleri kesin olarak ibra ettiği şeklinde beyanda bulunduğunu, açılan davanın gerek usul kurallarına aykırılık, gerekse maddi vakıa ve esaslı unsurlar açısından içerdiği çelişkiler ve mevzuata aykırılıklar sebebiyle reddi gerektiğini, davanın usulüne karşı itirazlarının bulunduğunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 116. Maddesinde sayılan ilk itiraz nedenlerinin tümünü tekrar ettiklerini, şartların vuku bulması halinde veya dava şartı yokluğu halinde davanın esasa girilmeksizin reddini talep ettiklerini, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmede yetki sözleşmesi yapılarak, uyuşmazlık halinde İstanbul (Çağlayan) mahkemelerinin yetkili olacağını, davacı yanın sunduğu ve huzurdaki dava ile ilgili olmayan diğer bayilere ilişkin delillerin talebi, davacının davaya konu ettiği maddi vakıalar ile ilgisi olmayan hususlara ilişkin olduğundan, delil taleplerinin dosya kapsamından çıkartılmasını talep ettiklerini, davacı tarafın yoksun kalınan kar müspet zarar talebinde bulunduklarını, müspet zararın talep edilebilmesi için sözleşmenin haksız feshinin söz konusu olması gerektiğini, haksız ve hukuka aykırı olarak talep edilen müspet zararın reddi gerektiğini, dava dilekçesini kabul etmediklerini, rekabetin korunması hakkında kanun kapsamında 3 kat tazminat talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte, davaya konu edilen fiiller, rekabetin korunması hakkında kanunun amaç ve kapsamında olan bir eylem olmadığını, davacının tespitini talep ettiği tüm ceza bedellerinin taraflar arasındaki sözleşmeye uygun olarak tahakkuk ettirildiğini davacı ile müvekkili şirket arasında imzalanan sözleşme gereği bayi, müvekkil şirket tarafından bildirilen prosedürlere aykırı davrandığının tespiti halinde yine taraflar arasında imzalanan sözleşmenin eki niteliğinde olan ve bayi tarafından imzalanan ceza sistematiği uyarınca ceza kesintileri yapılabileceğini/ fatura edilebileceğini kabul beyan ve taahhüt ettiğini, söz konusu olayda manevi tazminat talep edilebilmesi için gerekli yasal şartların gerçekleşmediğini, müvekkili şirketlerin hukuka aykırı bir eylemi olmadığı gibi, davacının iddia ettiği sözde manevi zararı ile müvekkilin sözleşmeyi sona erdirmesinde herhangi bir illiyet bağı olmadığı, şartlarını taşımayan manevi tazminat taleplerinin reddi gerektiğini, haksız ve mesnetsiz davanın, belirsiz alacak davasının şartlarını taşımaması ve yetkisiz mahkemede açılması sebebiyle usulden reddini, davacı tarafından İbraname imzalanmış olması sebebiyle tüm tazminat taleplerine ilişkin davanın reddini, Davacının 4054 sayılı yasanın 4. ve 58. maddelerine dayandırdığı “3 kat tazminat” taleplerinin, dava tarihi itibariyle Rekabet Kurulu kararı bulunmadığından reddini, davanın esastan reddini ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı şirkete yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER;
Kurumsal bayilik sözleşmesi, ihtarnameler, e-posta mesajları, fatura ve ödeme belgeleri, cihaz satışlarına ilişkin belgeler, tarafların ticari defter ve kayıtları, bilirkişi raporu, müzekkere cevapları, taraf/vekil açıklamaları ve tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE:
Dava, bayilik sözleşmesinin haksız yere feshedildiğinin tespiti ile denkleştirme tazminatı ve müspet zarar istemlerine ilişkindir.
Davcı ile davalı arasında 28.04.2015 Kurumsal Bayilik Sözleşmesi imzalanmıştır.
6102 sayılı TTK’nın 122. Maddesi portföy tazminatı olarak da ifade edilen denkleştirme tazminatı talep etme konusunda genel ilkeleri düzenlemiş olup, madde metni aşağıdaki gibidir;
“(1) Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra;
a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa,
b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve
c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.
(2) Tazminat, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır.
(3) Müvekkilin, feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle feshedilmişse, acente denkleştirme isteminde bulunamaz.
(4) Denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemez. Denkleştirme istem hakkının sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde ileri sürülmesi gerekir.
(5) Bu hüküm, hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde de uygulanır.”
Davanın TTK’nın 122.maddesinde öngörülen sürede açılmadığı hakkında;
Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu m.16/2 – “Arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen süre, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz” m.18/A/15 – “(15) Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez.” hükümleri yer almaktadır.
Davalı vekili davanın TTK md. 122 de düzenlenen 1 yıllık süre içerisinde açılmadığı itirazında bulunmuştur. Sözleşme 28.04.2018 tarihinde sona ermiştir. Davacı 22.04.2019 tarihinde arabuluculuk başvurusunda bulunmuş ve 17.05.2019 tarihinde arabuluculuk anlaşamama tutanağı düzenlenmiştir. Dava ise 22.05.2019 tarihinde açılmıştır. Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede süreler işelemeyeceğinden 22.05.2019 tarihinde açılan dava fesihten sonra 1 yıl içerisinde süresinde açılmıştır.
Davacı tarafından ibra edildiği hakkında;
Davalı 12/01/2019 tarihli ibraname ile davacının davalı şirketlerden ilgili sözleşmeye ilişkin her ne ad altında olursa olsun herhangi bir talep, hak ve alacağının kalmadığı ve ilgili Bayilik Sözleşmesi nedeniyle müvekkil şirketleri kesin olarak ibra ettiği şeklinde beyanda bulunduğunu, savunmuştur. Dosyada mevcut ibranamenin incelenmesinde; ibranamenin alt kısmında, davacı tarafça fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğu ve 8.050,00 TL ödeme miktarı ile sınırlı olarak ibra edildiğinin belirtilmiş olduğu anlaşılmış olup, bu durumda artık kayıtsız şartsız bir ibradan bahsedilemeyecektir.
Denkleştirme tazminatı hakkında;
Taraflar arasındaki ilişki bayilik ilişkisi olduğundan, TTK’nın 122/5 maddesi uyarınca denkleştirme (portföy) tazminatı talep edebilmek için davacıya sözleşmede tekel hakkı verilmiş olması şarttır.
Taraflar arasında imzalanan Kurumsal Bayilik Sözleşmesinin 5/1 maddesinde “İş bu sözleşme konusu faaliyetler kapsamında yer, bölge, zaman ve/veya satış faaliyetleri hususlarında Kurumsal Bayi, tek yetkili değildir. Tekel hakkı tanınmamıştır…” hükmü yer almaktadır.
Sözleşmenin 5/1 maddesinde açıkça tekel hakkı verilmediğine ilişkin düzenleme çerçevesinde denkleştirme tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. (Benzer şekilde Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/8788 E, 2022/9519 K, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1475 E, 2021/1780 K,)
Haksız fesih sebebiyle yoksun kalınan kar istemi hakkında;
TTK md. 121/4 de yer alan “Haklı bir sebep olmadan veya üç aylık ihbar süresine uymaksızın sözleşmeyi fesheden taraf, başlanmış işlerin tamamlanmaması sebebiyle diğer tarafın uğradığı zararı tazmin etmek zorundadır” düzenleme ile başlanmış işlerin tamamlanmaması sebebiyle uğranılan zararın tazmin talebinde bulanabilmek için haklı bir sebep olmadan sözleşmenin feshedilmesi gerekmektedir.
Sözleşmenin 4.2 maddesinde sözleşmenin süresinin 1 yıl olduğu, taraflarda herhangi birinin sözleşme süresinin sona ermesinden 1 ay önce yazılı bildirimde bulunmadığı takdirde sürenin 1 yıl uzamış sayılacağı ve uzama süresinin hiçbir şekilde 5 yıldan fazla olmayacağı düzenlenmiştir.
Sözleşmenin 30.1 maddesinde taraflar arasında yazılı olarak yapılacak her türlü bildirimlerin elektronik posta adresine yapılacağı kararlaştırılmıştır.
Davalılar 13.12.2017 tarihli e-posta ile Kurumsal Bayilik Sözleşmesinin 4.2 maddesinde yer alan taraflardan herhangi birinin sözleşme süresinin sona ermesinden 1 ay önce yazılı bildirimde bulunmadığı takdirde, bir yıl uzamış sayılacağı hükmüne atıf yaparak sözleşme süresinin uzamayacağı ve 28.04.2018 tarihi itibariyle sözleşmenin sona ereceğini davacıya bildirmiştir. Böylelikle taraflar arasındaki sözleşme olağan fesih yolu ile 28.04.2018 tarihinde sona ermiştir.
Taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi sözleşmedeki fesih ihbar süresine uygun olarak 28.04.2018 tarihinde feshedildiğinden, fesih ihbar süresinin yaptırımı olarak öngörülen yoksun kalınan kar, başlanılmış işlerin tamamlanmaması nedeniyle uğranılan zararı talep etme şartları oluşmamıştır.
Manevi tazminat hakkında;
Taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi sözleşmedeki fesih ihbar süresine uygun olarak 28.04.2018 tarihinde feshedilmiştir. Davalıların davacı şirketin ticari itibarını zedeler herhangi bir eylemleri bulunmadığından şartları oluşmayan manevi tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle davanın reddine hükmedilerek aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-)Davanın Reddine,
2-)Davacı tarafından yatırılan 17.606,99 TL Peşin harçtan 179,90 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile 17.427,09 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-)Maddi tazminat talebi yönünden; davalılar lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince red olunan kısım üzerinden hesaplanan 119.360,05 TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
4-)Manevi tazminat talebi yönünden; davalılar lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
5-)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
6-)Davalılar tarafından yapılan 106,40 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
7-)Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
8-)Taraflarca yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde bakiye kısmının yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.. 09/03/2023
Başkan
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Katip
¸e-imzalıdır