Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/105 E. 2021/818 K. 16.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/105 Esas
KARAR NO : 2021/818

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 10/02/2020
KARAR TARİHİ : 16/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, Türkiye’de çok kanallı kampanya yönetimine öncülük yapan bir e-posta pazarlama şirketi olarak 2002 yılında kurulmuş; …, … ve … isimli farklı şirketler kapsamındaki ürün ve hizmetleri tek çatı altında toplayarak faaliyetlerine işbu şirketlerle birlikte “…” markası altında devam etmekte olduğunu, Türkiye’nin önde gelen entegre dijital pazarlama şirketi olan müvekkili şirket, müşterilerine e-posta, mobil ve sosyal medya kanallarında etkileşimi kolaylaştıran, dönüşümleri artıran ve işle ilgili ölçülebilir sonuçlar sunan deneyimler tasarlama, oluşturma, otomatik hale getirme ve optimize etme konularında destek sağlamakta olduğunu, davalı …’in 26.06.2018 tarihinde akdettiği iş sözleşmesi kapsamında müvekkili şirket nezdinde “Satış Departmanı” bünyesinde “Stratejik Müşteri Yöneticisi/Özel Müşteri Yöneticisi” pozisyonunda istihdam edildiğini, davalı işçinin, iş tanım formundan da görüleceği üzere “Satış Departmanı” bünyesinde müvekkili şirketin ilgili sektörde sahip olduğu en önemli müşteri portföyünü yönettiğini, bunların entegrasyon süreçlerine bizzat destek olduğunu, teknik destek ve ürün ekipleri ile ilişki içerisinde bulunarak söz konusu müşterilere bire bir özel hizmetler sağladığını, müşterilerin karşılaştıkları problemlere çözümler üretmekle sorumlu olduğunu, fatura süreçlerinde finans ekibi ile birlikte çalıştığını, bu kapsamda, davalının müvekkili şirketin ilgili sektörlerdeki önemli müşterilerine bire bir hizmet vermesi, bu müşteri portföyünü yöneterek onların ihtiyacını karşılayacak çözümler üretmesi, gerektiğinde onların fatura süreçlerini yönlendirmesinin; kendisinin müvekkil şirketin müşteri çevresi, raporlama ve analizleri, birtakım finansal ve mali tabloları, üretim sırları hakkı sahibi olduğunu gösterdiğini, davalını, müvekkili şirket ile arasındaki iş akdini 12.11.2019 tarihi itibariyle haksız bir şekilde sona erdirdiğini ve iş ilişkisinin sona ermesini takiben … A.Ş. nezdinde müvekkili şirkette edindiği bilgileri kullanabileceği bir pozisyonda çalışmaya başladığını, davalının müvekkili şirketteki son aylık ücretinin brüt 10.931,45 TL olduğunu, müvekkili şirketin de dava dışı şirket ile aynı sektörde faaliyette bulunduğunu, bu kapsamda müvekkili şirketin de tıpkı dava dışı şirket gibi iş ortaklarına özgü kişiselleştirilmiş reklamlar sunmak, iş ortaklarının kendilerine ait e-ticaret siteleri ve platformları ziyaret eden müşterilerine ziyaret deneyimi sağlayarak yeniden kendilerini tercih etmelerini sağlamak, iş ortaklarını tercih eden müşterilerin davranış şekillerini analiz ederek onların daha fazla müşteriye ulaşmasını sağlayacak çözüm önerileri sunmak ve müşteri portföylerinin yönetimine yardımcı olmak gibi bir dizi faaliyette bulunduğunu, müvekkili şirket ile aynı faaliyetlerde bulunarak ticari hayatını sürdüren … A.Ş. ile davalı arasında iş ilişkisinin kurulmuş olması ile işbu davanın tarafları arasındaki iş sözleşmesinin 3.11.1. maddesinde düzenlenen rekabet etmeme yasağının “sözleşme sona erdikten sonra 1 yıl içinde Müvekkil Şirket’in faaliyet konusu ile doğrudan rekabet teşkil edecek bir işle İstanbul’da iştigal etme” unsurlarının tamamı gerçekleştiğini, davalı ile müvekkili şirket arasında akdedilmiş olan iş sözleşmesinin rekabet etmeme yükümlülüğüne ilişkin maddelerinin ihlal edilmiş olduğunun gönderilen … 60. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalıya bildirildiğini, söz konusu ihlalin sona erdirilmesinin talep edildiğini, davalı işçi ise göndermiş olduğu cevabi ihtarname ile … A.Ş. bünyesinde çalıştığını ikrar ettiğini, ancak … A.Ş. bünyesindeki yeni pozisyonunun müvekkili şirket bünyesinde çalıştığı pozisyondan farklı olduğunu, bu durumun da rekabet yasağına herhangi bir şekilde aykırılık oluşturmayacağını beyan ettiğini, davalı işçi söz konusu cevabi ihtarnamesi ile kendisine mobbing uygulandığını ve prim ödemelerinin gerçekleştirilmediğini iddia ederek istifasının haklı bir nedene dayandığı yönünde bir izlenim oluşturmaya çalışmışsa da davalı işçinin istifasının herhangi bir şekilde haklı bir nedene dayanmadığı görüleceğini, davalının müvekkili şirket içerisinde istihdam edildiği pozisyon olan özel müşteri yöneticiliğinin, ilgili sektördeki önemli iş ortaklarının yönetimine ve müvekkili şirketin bu şirketlerle aralarındaki iş ortaklıklarına ilişkin birtakım kritik bilgilere sahip olmayı gerektiren bir pozisyon olduğundan müvekkili şirketin davalı ile arasındaki iş sözleşmesi kapsamında rekabet yasağı düzenlemesine yer vermesinin müvekkili şirketin önemli menfaatlerini korumaya yönelik olduğunu, pozisyon davalı işçiye doğrudan sektörün en önemli müşterileri ile muhatap olma ve gerek bu müşteri portfoyünde gerekse de müvekkili şirketin iç işleyişine ilişkin önemli bilgilere sahip olma imkanı verdiğini, bu kapsamda müvekkili şirketin içerisinde yer aldığı dijital pazarlama temelli ürün geliştirme faaliyeti sunan sektördeki firma sayısının da oldukça sınırlı olduğu hususu dikkate alındığında, rekabet yükümlülüğünün açıkça müvekkili şirketin menfaatlerine hizmet ettiğini ve davalı işçi tarafından dava dışı şirket ile iş ilişkisi kurulması suretiyle müvekkili şirketin işbu menfaatlerinin zarara uğratıldığını, müvekkili şirket tarafından yapılan yazılı ihtara rağmen ihlalin devam ediyor olmasının, davalının söz konusu eylemine açıkça kusurlu biçimde devam ettiğini gösterdiğini, bu çerçevede müvekkili şirketin cezai şart ile karşılanmayan zararının bulunması durumunda işbu aşkın zararın tazminini de talep etme hakkının saklı olduğunu, davalının müvekkili şirket ile akdetmiş olduğu iş sözleşmesinin 3.11.3 no’lu maddesi gereği, davalı tarafça kabul ve taahhüt edilen en son aldığı brüt maaş olan 10.931,45 TL’nin 12 katı tutarında cezai şart ödeme yükümlülüğüne neden olduğundan Sayın Mahkeme’nize başvurma zorunluluğu hasıl olduğunu belirterek davanın kabulü ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla rekabet yasağının ihlalinden kaynaklanan şimdilik 1.000,00-TL cezai şart kaynaklı alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davacı şirkette 02.07.2018 tarihinden 12.11.2019 tarihine kadar Satış Departmanı bölümünde Stratejik Müşteri Yöneticisi olarak çalıştığını, müvekkilinin davacı işverenlikte çalıştığı süre içerisinde kendisine verilen görevleri eksiksiz bir şekilde, özen ve sadakat yükümlülüğüne bağlı olarak yerine getirdiğini,ancak, müvekkilinin iş tanımımda olmayan görevleri yapmakla yükümlü bırakılması, sürekli fazla mesai ile çalıştırılması, portföyündeki müşterilerinden birinin faturasının hesaplanması gibi görev tanımı dışındaki işleri yapması, kendisine katlanılamayacak derecede ağır ve aşırı iş yükü verilmesinin beden ve ruh sağlığını olumsuz etkilediğini, son zamanlarda çok sık işten çıkartmaların yaşanmasının da müvekkilleri dahil tüm çalışma arkadaşlarının psikolojisini olumsuz yönde etkilediğini, ayrıca yöneticilerle çalışanlar arasında yaşanan gerginlikler ve işyeri düzenine uygun olmayan tartışmaların, yöneticilerin çalışanlara karşı baskıcı ve zorlayıcı tutumlarının tüm ekip çalışanlarının motivasyonunu kötü etkilediğini, müvekkilinin iş akdini, İş Kanunu’nun 24. maddesi uyarınca feshetmediği kanaati hasıl olsa dahi, iş sözleşmesinin feshi işverenin tutum ve eylemleri dolayısıyla gerçekleştiği için yine rekabet yasağının sona erdiğini, müvekkilleri ile davacı şirket arasında imzalanan 26.06.2018 tarihli İş Sözleşmesi’nin 3.11 maddesinde düzenlenen rekabet etmeme yasağı Kanununun ve Yargıtay’ın aradığı kriterlere aykırı olarak düzenlendiğini, öncelikle üretim sırları ve işle ilgili bilgilerin herkes tarafından bilinmemesi, mahrem bilgi ve sır niteliği taşıması gerektirdiğini, müvekkillerinin davacı şirkette satış departmanında çalışmış olması nedeniyle davacı şirketin üretim sırlarını bilmesi ya da üretim sırlarına veya iş hakkında sır niteliğinde bilgilere ulaşma imkânı söz konusu olmadığını, müvekkillerinin davacı şirkette … (…Yöneticisi) olarak şirket içi birimlerle müşteri ihtiyaçlarının çözümü için koordine olmak, portföyündeki müşterilere ek ürün satışı, müşterilerle stratejik dijital planlama yapma görevlerini ifa ederken, şu an çalıştığı şirkette …(Müşteri … Yöneticisi) olarak müşterilerin günlük operasyonel taleplerini karşılama ve çözme, müşterilerin teknik ekipleri ile şirketinin teknik ekibi arasında bağlantı kurma, müşterilerin teknik kapsamı olan projelerini yönetme görevlerini ifa ettiğini, müvekkillerinin mesleki faaliyette bulunmasını tamamen engelleyici, hiçbir şekilde işin türü ve kapsamı ile ilgili sınırlama yapmayan rekabet yasağı düzenlemesinin geçersiz olduğunu, davacı taraf ile müvekkili arasında imzalanan İş Sözleşmesi’nde yer alan rekabet yasağının, müvekkillerinin …, … ve…’de çalışmasını engeller nitelikte olup yer bakımından yapılan sınırlamanın da müvekkillerinin Anayasa’nın 48. ve devamı maddelerinde düzenlenen çalışma ve sözleşme hürriyeti düzenlemelerine aykırı olduğunu, müvekkillerinin hayatının her döneminde İstanbul’da çalışmış olması ve yaptığı işin Türkiye’nin üç büyük ilinden başka yerlerde ifa edilmesinin imkansız olduğu gözetildiğinde de rekabet yasağının kanuna ve Yargıtay’ın emsal kararlarına aykırı olarak çok geniş bir alanı kapsayacak şekilde düzenlendiği ve bu nedenle de geçersiz olduğunun sabit olduğunu, tüm talep ve dava hakları davacı yanın delillerinin tebliği sonrası ilave cevap ve delil sunma hakları saklı kalmak kaydıyla belirterek davanın tüm yönleri ile esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, cezai şart istemine ilişkindir.
Somut olayda uyuşmazlık, taraflar arasında imzalanan 26/06/2018 tarihli iş sözleşmesi kapsamında rekabet yasağına aykırı davranılması iddiasına dayalı olarak sözleşme ile kararlaştırılan cezai şart isteminin yerinde olup olmadığı hususunda toplanmaktadır.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. HD’nin 24/06/2021 T., 2021/1056 Esas, 2021/981 Karar sayılı ilamı “12/10/2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’ nun 5/a maddesine göre, İş Mahkemeleri, 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına bakmakla görevlidir.
Dairemizin 15/05/2019 tarih ve 2019/6 Esas – 2019/715 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, davalı işçinin iş akdinin sona erdiği tarihte yürürlükte olan 7036 sayılı yasa, 6102 sayılı TTK’ dan sonra yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemeyi değiştirmiştir. Bu hali ile, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a maddesine göre davaya bakma görevi İş Mahkemelerine ait olup, bundan önce iş akdinin sona ermesinden sonra oluşacak rekabet yasağına ilişkin davalarda ticaret mahkemelerinin görevli olduğu yönündeki Yargıtay kararları hükmünü yitirmiş olduğundan, ilk derece mahkemesinin iş mahkemelerinin görevli olduğuna yönelik tesbiti dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup…” şeklindedir.
Buna göre, eldeki davanın 7036 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden sonra 10/02/2020 tarihinde açıldığı, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a maddesine göre iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına İş Mahkemelerinin bakmakla görevli olduğu, eldeki davada da uyuşmazlığın İş Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği, mahkememizin mutlak ve nispi ticari dava niteliği taşımayan işbu davaya bakmakla görevli olmadığı, görevle ilgili düzenlemelerin kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle taraflarca ileri sürülmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerektiği anlaşıldığından dava dilekçesinin 6100 sayılı HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi uyarınca görev yönünden usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine, karar kesinleştiğinde ve HMK 20.mad uyarınca 2 haftalık süre içinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Açıklanan gerekçeye göre;
1-Dava dilekçesinin HMK 114/1-c , 115/2 mad uyarınca görev yönünden usulden reddine ve mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve HMK 20 md uyarınca 2 haftalık süre içinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesine,
3-Harç, vekalet ücreti, yargılama giderleri konusunda görevli mahkemece karar verilmesine,
Dair verilen karar davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliyesi ( İstinaf Mahkemesi ) nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usülen anlatıldı. 16/11/2021

Katip …
(e-imza)

Hakim …
(e-imza)