Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/90 E. 2022/651 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/90 Esas
KARAR NO : 2022/651

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 15/07/2011
KARAR TARİHİ : 20/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketle müvekkili şirket arasında, 14/12/2010 tarihli Distribütörlük Sözleşmesi akdedildiğini, anılan sözleşmenin 4. maddesinde sözleşmenin konusunun düzenlendiğini, bu maddede Distribütörün sözleşme yürürlükte kaldığı müddetçe kendisine tahsis edilen faaliyet bölgesinde aktif satış ve dağıtım yapmak üzere sözleşme konusu ürünlerin alkollü içecek satış belgesi olan, şirket’in göstereceği veya kendi bulunduğu her yerde işbu sözleşmede yer alan koşullar dâhilinde satış ve dağıtımını yapma hak ve yükümlülüğüne sahip olduğu hususu düzenlendiğini, sözleşmenin ‘Münhasırlık ‘ başlıklı 3. Maddesinde: Şirket, distribütörün faaliyet bölgesinde bulunan zincir marketler ve hotel restaurant ve kafetarya gibi distribütöre nazaran farklı düzeyde şirket ürünlerine odaklanmış nihai satış noktalarına doğrudan dağıtım ve satış yapabilir ve/veya yaptırabileceği ve şirketin bu tür uygulamalarının sözleşmeye aykırılık olarak nitelendirilemeyeceğinin belirtildiğini, davalının söz konusu maddede belirtilen istisna dışında davacının faaliyet bölgesi içinde doğrudan veya dolaylı olarak satış yapma ve yaptırma hakkı bulunmadığını, bu borcun asli nitelikte bir yapmama borcu olduğunu, davalının, sözleşmenin 3. maddesinde belirtilen istisnalar dışındaki alıcılara da bayileri aracılığıyla satış yapmaya başlamış, bu şekilde sözleşme hükümlerine aykırı hareket ettiğini, davalının, davacının münhasır satış hakkını ihlal ederek sözleşme hükümlerine aykırı davrandığını, tek satış hakkının yapımcı tarafından ihlal edilerek doğrudan doğruya satış yasağına aykırı hareket edilmesi halinde tek satıcının tazminat isteminde bulunabileceğini, bölgesinde tek satış hakkının tek satıcıya devredilmesi tek satıcılık yolu ile satışın ortaya çıkmasını sağlayan temel unsur olup yapımcının sözleşme bölgesinde tek satıcı dışında başka bir satıcıya mal göndermemesi tek satıcılık sözleşmesinin bir gereği olup, davacının sözleşme konusu bölgede tekel hakkı kapsamında davalının; tek satıcının satış bölgesinde doğrudan doğruya mal satmamak, başka bölgelerdeki tek satıcıların da oraya mal göndermemelerini sağlamak, başka bölgelerdeki tek satıcıların müşterilerinin de o bölgeye sözleşme konusu malları göndermelerini önleyecek önlemler alma,yükümlülüğü bulunmakta olup, davalının bu yükümlülüklerini de yerine getirmeyip, davacının tekel hakkını ihlal ettiğini, davalının davacı tek satıcının münhasır (böIgesel ) tekel hakkı inhisari bölgede istisnai haller haricinde doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak satış yapmaması gerektiğini, zira tek satıcının bu ilişkideki en önemli menfaatinin sözleşme bölgesinde rekabet olmaksızın satış yapabilmesi olduğunu, davacının, davalı firmanın mallarını belli bir bölgede diğer satıcıların yarışması olmaksızın tek başına satmak suretiyle çıkar sağlayabilecek iken bu hakkının ihlal edildiğini, bu yükümlülüğün aynı zamanda tek satıcıya yüklenen rekabet yapmama yasağının bir karşılığı olduğunu, davalıya, sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal etmesi nedeni ile ihtarda bulunulduğunu ancak davalının sözleşmeye aykırı hareketlerine devam ettiğini, ikinci bir ihtarname gönderilerek sözleşmenin haklı nedenle feshedilmek zorunda kalındığını, davalının sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ve özellikle davacının münhasır satış hakkını ihlalinin davacı için ağır sonuçlar doğurmakta ve sözleşmenin devamı beklenilemez nitelikte olduğunu, tek satış hakkı ile yapma, tek satıcı dışındaki şahıslara sözleşme bölgesinde aynı nitelikteki malların satışının yasaklamakla yükümlü iken davalının bu nitelikteki kaçınma yükümlülüğünü ihlal ettiğini, davalının 3. kişilerle yapacağı sözleşmelerde bu kişilerin tek satıcının tek satış hakkını koruyacaklarına ve satın alacakları malları tek satıcının bölgesinde satmayacaklarına dair bir hüküm konması gerektiğini, davalının bu yükümlülüğünü ihlal etmesi halinde davacı tek satıcının tazminat isteyebilmesi ve haklı nedenle sözleşmeyi feshetmesinin kaçınılmaz olacağını, tek satıcıya tanınan satış tekeli hakkının yapımcı tarafından ihlal edilmesi yapımcının sözleşmeye aykırı olarak tek satıcı dışındaki başka bir satıcıya mal göndermesi haklı neden olarak gösterilmekte olup davalı bu yükümlülükleri ihlal ettiğinden davacının haklı nedenle sözleşmeyi feshettiğini, sözleşme haklı nedenle feshedilmiş olduğundan sözleşmenin feshine yol açan haklı nedenin doğumuna sebep olan davalının tazminat ödeme yükümlülüğü altında olduğunu, taraflar arasında akdedilen tek satıcılık sözleşmesinin ticari bir ilişkiye dayandığını, davacının sözleşmenin uzun süreli olacağı düşüncesi ile hareket ederek faaliyetlerini bu temel görüş üzerinden gerçekleştirdiğini, kaldı ki, tek satıcılık sözleşmesinin özelliği göz önüne alınacak olursa sözleşme ilişkisinin sürekliliği bu sözleşmenin bir unsuru olarak kabul edilmesinin gerektiğini, sözleşmenin amacını oluşturan mallarla ilgili pazarlama çalışmaları ve sözleşme konusu malların sürümünün arttırılması faaliyetleri yalnızca yapımcı ile tek satıcı arasında sürekli bir sözleşme ilişkisinin var olması halinde gerçekleştirilebileceğini, sözleşmenin uzun süreli olacağı inancıyla davacının yatırımlara giriştiğini, bir anda sözleşmenin haklı nedenle sona ermesi ile ekonomik faaliyet yeteneği açısından olumsuz sonuçlar doğduğunu, davacının gerekli araç alımı yapmış, personel istihdam etmiş, depo tutmuş ve organizasyon oluşturmuş olup, sözleşmenin haklı neden ile sona ermesi sonucu davacının yaptığı yatırımlar ve masrafların olumsuz etkilendiğini, davacının, sözleşmenin devam edeceği inancıyla sabit ve döner malvarlığı yatırımı yaptığını, sözleşmenin, davalı Şirket’in sözleşmeye aykırı işlemlerinden dolayı sona ermesi nedeniyle, müvekkili şirketin yaptığı harcamaların tazminini isteme hakkının mevcut olduğunu, müvekkili şirket, tek satıcılık anlaşmasının uzun süre devam edeceğine güvenerek, dökümü ekte sunulan 284.350,11 TL harcama yaptığını, sözleşmenin, davalının kusuru nedeniyle feshedilmesi sonucunda, müvekkil şirketin, büyük bir maddi zarara uğradığını, ve bu zararın, kusurlu davalı tarafından tazmininin gerektiğini, sözleşmeden doğan yükümlülüğün ihlali sonucu tek satıcılık sözleşmesinde taraflar sözleşmeden doğan yükümlülükleri ihlal nedeniyle BK. md. 96 uyarınca tazminat isteminde bulunabileceğini, davacının sözleşmenin ihlali nedeni ile tazminat hakkı doğduğunu, acentelik, tek satıcılık gibi belli bir bölgede satış hakkı veren ve dolayısıyla acentenin/tek satıcının, üreticiye/mal sahibine müşteri çevresi kazandırdığı sözleşmelerde, sözleşmenin, acentenin/tek satıcının kusuru olmaksızın sona ermesi halinde, acenteye/tek satıcıya tazminat ödenmesi, doktrinde tereddütsüz kabul edildiğini, Borçlar Kanunu’nun 108 inci maddesine göre, akdin feshinde kusursuz olan tarafa akdin hükümsüzlüğünden dolayı oluşan zararın tazminini talep hakkı tanındığını, tek satıcı, sözleşme konusu malları kendi adına ve hesabına rizikosu kendine ait olmak üzere satıp, davacı mali yönden bağımsız olarak kendi sermayesini koymuş, sözleşme konusu malların satışının sürüm rizikosunu tümüyle üstelenmiş, ekonomik faaliyetlerine yön verirken bu durumu göz önünde bulundurarak hareket ettiğini, davacının kendi adı ve hesabına hareket etmesinin de davalı parasal yönden yük altına girmeden malların satışına olanak vermekte olduğunu, davalı mallarının davacı aracılığı ile pazarlanmasındaki yararları sözleşmenin doğasından kaynaklandığını, tek satıcılık sistemi ile yapımcı sermaye koymadan ya da masraf yapmadan mallarının pazarlanmasına yön vermesini sağlamakta ve kendi isteği doğrultusunda satış ve müşteri örgütü kurma olanağı verdiğini, bu sayede davalı pazarlama riskini önemli ölçüde azalttığını, bu sebeple sözleşmenin devamı boyunca ve sona ermesi ile davalının hiçbir zarara uğramadığını, davacının alım, pazarlama, satış ve sürümü arttırmaya yönelik faaliyette bulunma, bilgi verme, yapımcının menfaatlerini koruma gibi yükümlülüklerini yerine getirtiğini, davacının bu yöndeki faaliyetlerini gerçekleştirirken basiretli bir tacirin göstermesi gereken özen doğrultusunda hareket ettiğini, davalı, … 16. Noterliği’nin … tarihli … yevmive no lu ihtarnamesi ile dağıtım ve satış işinin davacı tarafından gereği gibi yerine getirilmediği ve bu sebeple tedbir amaçlı olarak doğrudan satış sisteminin uygulandığı bildirilmiş ise de davalının bu yöndeki iddialarının mesnetsiz olduğunu, davalının araç sayısının azlığı, teminat limitlerinin arttırılmaması ürün alınmaması yönündeki iddiaları ile davacının dağıtım işinde başarısız olduğu iddia edilmekte ise de, mart 2011 döneminde geçmiş başarılı faaliyetleri gözetilerek …’daki dağıtım bölgesine … nın da eklendiğini, bu durumun, şözleştmenin devamı süresince müvekkili şirketin dağıtım işini başarılı biçimde yürüttüğünü açıkça ortaya koymakta olduğunu, nihayet … dağıtımında müvekkili şirketin bayilerinin, mevcut dağıtıcılarla yapılan sözleşmeye aykırı biçimde kullanılmasının sadece Antalya bölgesiyle sınırlı olmayıp tüm Türkiye çapında gerçekleştirildiğini, bu nedenle davalının müvekkili şirkete yönelik iddialarının tümüyle hukuki gerekçeden yoksun olup, dava konusu olaydaki haksızlığını ortaya koyduğunu, bu nedenlerle taraflar arasında akdedilen sözleşmenin, davalının kusuru ile sona ermesi nedeniyle davacının gerçek zararı 400.000TL yi aşmakla birlikte, bu aşamada fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kavdıyla 5.000 TL nin sözleşmenin feshedildiği 20.04.2011 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal ticari temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahhsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın işbu dava ile müvekkili şirketin 14.12.2010 tarihli Distribütörlük sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ihlal ettiği iddiasıyla zarara uğradığını ve zararın tazminini talep ettiğini, müvekkili şirketin Distribütörlük sözleşmesine aykırı bir davranışta bulunmadığını, bilakis sözleşme hükümlerine paralel yükümlülükleri gereği zorunlu tedbirler aldığını, … ‘nün … tarih ve … sayılı kararı ve …’nun 30.09.2010 tarihli onayı ile müvekkili şirkete devredilmesi üzerine … Ltd. Şti tarafından akdedilen tüm distribütörlük sözleşmelerinin de müvekkili şirkete devredildiğini, davacı ile müvekkili şirket arasında akdedilen 14.12.2010 tarihli sözleşme hükümleri uyarınca: Davacının sorumluluğunun temel olarak …’den devralınan markalı ürünlerin dağıtım ve satışı işini yapmak, mutad dağıtımın hizmet kalitesini etkilemeyecek şekilde aksatılmadan yapılmasını sağlamak olduğunu, zira işbu dağılım sözleşmeleri alelade dağıtım sözleşmelerinden farklı olarak hedefi zorunlu olarak odaklı olduğunu, çünkü Rekabet Kurulunun vermiş olduğu karar gereği … Şti stoklarında bulunan ürünlerin belirli bir sürede eritilmesi ve daha sonra bütünlüğün el değiştirmesi şartı konululduğunu, Rekabet Kurulunun … sayılı kararı H.5.3.1. Esas unsurlar ve H 5.3.1.l. Ayrıştırma/Elden çıkarma taahhüdünün kapsamı başlığında da açıkça belirtildiği üzere: “… ağları, sadece … işlerinde kullanılmaya devam edilecek olup … İçkinin ayn tutma yükümlülüğünün kapsamına dâhil olduğunu, ellden çıkarılacak varlıkların satış anında pazarlanabilir ve rekabet edebilir konumunu koruyacak şekilde işletilmesini sağlamak amacıyla ürünlerin dağıtımının aksaksız ve verimli bir şekilde gerçekleşmesi için gerekmesi halinde … nin dağıtım organizasyonundan yararlanılabilecektir.” denmek suretiyle, taahhütlerin kapsamı açıkça belirtildiğini, bu sınırlar çerçevesinde müvekkili şirket satış ve dağıtımın aksamadan gerçekleştirilmesi ile mesul olduğunu, davacının turizm açısından elverişli bölgede çok düşük satışlar gerçekleştirmiş, müvekkili şirketin tüm uyarılarına rağmen az araçla elverişsiz dağıtım yapmaya devam ettiğini, bu nedenlerle müvekkili şirket sözleşmenin 13. maddesi uyarınca gerekli tedbirleri almak zorunda kaldığını, nitekim davacı ile akdedilen dağıtım sözleşmesinin 13. Maddesi 6. paragrafında yer alan hüküm uyarınca: “Distribütörün sözleşme konusu satış ve dağıtım işini özenle ve aksatmadan ifası esas olduğundan herhangi bir nedenle mutad dağıtım işinin hiç yapılmaması veya aksatılması halinde (bu haller piyasadaki satış noktalarında ürün bulunmaması, yetersiz stok seviyelerinde çalışılması gibi fakat bunlarla kısıtlı olmayan hizmet kalitesini etkileyici unsurlarda) şirket noter kanalıyla yapılacak yazılı beyanla Sözleşmeyi herhangi bir süre tanımaya gerek olmaksızın fesih edebileceği gibi dağıtımın aksamaması için lüzumlu gördüğü tüm tedbirleri alır.” davacının satış yaptığı bölge niteliği itibariyle yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı olan ve yüksek satış grafiği sergilenecek bir bölge iken davacının gerçekleştirdiği satışlar çok düşük olduğu gibi dağıtım elverişsiz ve sözleşme hükümlerine aykırı bir şekilde yapılmakta olduğunu, bu durumun davacıya sözlü ve yazılı olarak bildirilmiş olmasına rağmen davacı dağıtım koşullarını sözleşmede belirlenen hükümler uyarınca yapmamakta ısrar ettiğini, kısa sürede, ürünlerin satım ve dağıtım işlemlerini gerçekleştirerek … Bütünlüğünü elden çıkarmakla yükümlü olan müvekkili şirketin satışların yeterli düzeyde yapılmaması ile zarara uğramaya başlamış olması nedeniyle sözleşmenin 13. Maddesi gereğince satış ve dağıtımın aksamadan ifasını temin etmek adına faaliyet bölgesinde ürün satışının sağlanabilmesi için bizzat satış işlemleri gerçekleştirmek durumunda kaldığını, davacının gerçekleştirdiği satışların miktarları ve ne derece düşük olduğu delil olarak sundukları faturalarında incelenmesiyle anlaşılacağını, davacının, müvekkili şirketin tüm uyarılarına rağmen satışları beklenen seviyeye getirmeyerek kusurlu davrandığı gibi sözleşmeye aykırı davranışları nedeniyle … 13. Noterliğinin … tarih ve …. numaralı ihtarnamesi ile müvekkili şirketin satışını durdurmasının talep edildiğini, davacı tarafın keşide ettiği ihtarnamede özetle tek satıcı oldukları, sözleşmede belirtilen istisnaları kapsamayan satışlar gerçekleştirildiği ve bu satışların durdurulmasının gerektiğinin bildirildiğini, ancak düşük satışlar ve dağıtımın aksamasına yol açan davacının bizzat kendisinin sözleşmeyi ihlal edip, kusurlu davrandığını, davacının 6.4.2011 tarihli ihtarnamesine cevaben müvekkili şirket tarafından gönderilen … 16. Noterliği … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamede de açıkça belirtildiği üzere: dağıtım ve satış işi gereği gibi yerine getirilmediğinden müvekkili şirket tarafından ek tedbirler alınmak zorunda kalındığını, müvekkili şirketin bölgede kendisi ve bayileri aracılığıyla …ürünleri stoklarının eritilmesi için, satış yapmak zorunda kaldığını, çünkü davacı sözleşmedeki yükümlülüklerine paralel olarak borcun ifası için gerekli şartları sağlayamadığını, ve dağıtımda aksamalar meydana gelmesine, dolayısıyla da satışların düşük gerçekleşmesine sebebiyet verdiğini, zira davacı araç sayısını artırması konusunda birçok kez uyarılmasına rağmen satış potansiyeli en yüksek olan bölgelerden birinde yalnızca 3 araçla dağıtım yapmakta ısrar ettiğini, nitekim Sözleşmenin 5 Maddesi uyarınca da Distribütör faaliyetin ifâsı için gerekli olan ve Şirket ‘in öngördüğü nitelikte ve sayıda araç ve/veya ilgili donanımını bizzat tedarik, muhafaza ve kullanmakla yükümlü olduğunu, müvekkili şirketin cevabi ihtarnamesinde de bu hususu bir kez de noter vasıtasıyla davacıya bildirdiğini, araç sayısının ve teminat limitlerinin artırılması ile satış ve dağıtımın aksamadan yapılır hale getirilmesi için eksiklikleri tamamlamak üzere davacıya süre verildiğini, müvekkili şirketin, elinde sözleşmeyi süre tanımaksızın feshetme hakkı olduğu halde sözleşmeyi ayakta tutmaya çalıştığını, davacının sözleşme uyarınca yapmış olduğu yatırımlar icra ettiği işin gereği olan ve döner sermaye olarak değerlendirilip nakde çevrilecek türden yatırımlar olduğundan herhangi bir zararının söz konusu olmadığını, davacının ticaretle iştigal ettiğini ve elbette ki işini yürüteceği bir ofisi bulunduğunu, ticarethanesinin tadili ve onarımı davacının kendisine ve itibarına yapmış olduğu bir yatırım olduğunu, bunun yanı sıra davacının iştigal alanının dağıtım olup, depo kiralaması ve dağıtım işi ile uğraşan davacının dağıtım ağında kullanılmak üzere araç satın almış olmasının gayet olağan olduğu gibi bu yatırımı anında nakde çevirme imkânının yahut sözleşmenin feshini takiben yeni alacağı işlerde de kullanma imkânı mevcut olduğunu, davacının yaptığı yatırımları şirketine yapmış olduğu yatırımlar olup, nakde çevrilebilir olduğunu, bu nedenle davacının herhangi somut bir zararının söz konusu olmadığını, davacının basiretli bir tacir olarak bir sözleşmeye imza atmış, buna ilişkin gerekli donanımlarını temin edeceğini taahhüt ettiğini, zira yalnızca / sene süreli bir sözleşme için olağan masraflara katlanılmış olduğunu, davacının, TTK md 20/2 hükmü uyarınca basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümlülüğüne uymayacak şekilde davranarak, ticari ilişkiyi zedeleyecek şekilde aksamalara yol açtığını, bu olumsuzlukları tahmin edememiş, riskleri analiz edememiş, müvekkil şirketin uyarılarını dikkate almamış olduğunu ve kendi kusuru ile sözleşmenin gereği gibi ifasına engel olmasına rağmen sözleşmeyi bizzat kendisi feshettiğini, davacının portföy tazminatına hak kazandığı iddiasına ilişkin olarak ise: öncelikle meri kanunda böyle bir düzenleme olmadığını, yeni TTK kapsamında bahsedilen hükmün somut olayla hiçbir ilgisinin de bulunmadığını, İsviçre Hukukunda ortaya çıkmış bir kavram olan Portföy Tazminatının acentelik sözleşmeleri için geçerli bir kavram olup gerçekleşmesi sıkı şartlara bağlanmış bir tazminat türü olduğunu, kavramın hukuki mecrada tartışılmaya başlanmasına sebep olan olayın bir kozmetik markasının bir ülke sınırları içerisinde tek satıcılık hakkı verdiği firma ile arasında ortaya çıkmış uyuşmazlığa ilişkin olduğunu, acentelik sözleşmesi ile tek satıcılık sözleşmeleri arasında ciddi hukuki farklılıklar bulunduğunu, davacı ile akdedilen sözleşmenin davacıya bölgesinde tekel hakkı veren bir sözleşme değil, bazı hallederde doğrudan satış yapma hakkı veren bu yönüyle tek satıcılık sözleşmesi olup olmadığı dahi tartışmalı olan bir sözleşme olmadığını, davacı ile akdedilen sözleşmesinin tek satıcılık sözleşmesi olduğu varsayımına istinaden yapılacak mukayeseye değinmek gerekirse de: bu iki sözleşme tipi arasında ciddi farklılıklar mevcut olduğunu, acente de tek satıcı da tacirin bağımsız yardımcıları olmakla birlikte acentenin bağımsızlığı tek satıcıya oranla oldukça dar olduğunu, acentenin, müvekkili tacirin adına ve hesabına faaliyet gösterip bunun karşılığında tacirden ücret alırken, tek satıcının kendi adına ve hesabına tacirin ürünlerini satıp ve bundan elde edeceği kar ve zararın kendisine ait olduğunu, sözleşme yapan acentenin bu sözleşmeleri müvekkili nam ve hesabına yaptığı halde tek satıcı ürünlerin pazarlamasını kendi adına ve hesabına yaptığını, bu sözleşmelerin başlıca unsurlarının farklılık gösterdiğini bu nedenle tek satıcılığı acentelik sözleşmesinin bir türü olarak görmenin de mümkün olmayacağını, Türk hukukunda acentelik sözleşmesine ilişkin hükümler çerçevesinde dahi müşteri tazminatı düzenlenmediğini, yeni TTK md 122 hükümlerinin ise somut olaya uygulanabilirliğinin bulunmadığını, zira müşteri tazminatına hükmedilmesi için acentenin faaliyeti sonucu müvekkilin müşteri portföyünün hissedilir derecede artmış olmasının gerektiğini, davacının … bölgesi … ilinde belirlenen sınırlı ve belirli noktalarda satış yapma hakkının olduğunu, üstelik bunun mutlak tekel şeklinde olmadığının da göz önüne alındığında, davacının sattığı ürünlerin müşteri portföyünde ne gibi bir artış sağlamış olduğunun merak konusu olduğunu, … markalarının geçici süre ile müvekkili şirketçe satıldığı ve Bütünlüğün … tarihli Varlık Devir Sözleşmesi ile …Tic. A.Ş’ye devredildiğini … markalarının satışının yapıldığını, kısa dönem içerisinde müvekkili şirketin bundan kar elde etmediği gibi hu markaların sağladığı itibardan da bir menfaat elde etmediğini, bu nedenlerle davacının markalara müşteri kazandırdığı iddiası ile talep etliği tazminatın hakkaniyete tamamen aykırı olup hukuken kabul edilemez olduğunu, davanın esasına girilmesi durumunda ise haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
1-Taraflar arasındaki 14.12.2010 tarihli Distribütörlük sözleşmesi,
2-Taraf ticari defter ve kayıtlar, faturalar,
3-Bilirkişi incelemesi,
4- Yazılan müzekkere cevapları
5- Taraf/vekillerinin açıklamaları ve tüm dosya kapsamı
GEREKÇE:
Dava davacı ile davalı arasında akdedilen 14/12/2010 tarihli distribütörlük sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ihlal etmesi nedeniyle sözleşmenin haklı nedenle feshi sonucu uğranılan zararın tazmini talebine ilişkindir.
Taraflar arasında imzalan 14/12/2010 tarihli distribütörlük sözleşmesinde davalının davacı şirkete davalı tarafından üretilen ürünlerin belli bir bölgede ( … bölgesi ) dağıtım ve satışı için satış tekeli (tek satış hakkı ) tanıdığı anlaşılmaktadır. Bu husus distribütörlük sözleşmesinin münhasırlık başlığını taşıyan 3. Maddesinin ” şirket distribütörün faaliyet bölgesinde bulunan zincir marketler ( …, …, … vb.) ve hotel, restorant ve cafeterya gibi distribütöre nazaran farklı düzeyde şirket ürünlerine odaklanmış nihai satış noktaları doğrudan satış yapabilir veya yaptırabilir. Şirketin bu tür uygulamaları sözleşmeye aykırılık olarak nitelendirilemez.” şeklindeki hükmünden ileri gelmektedir. Yapımcının mamüllerinin tamamını veya bir kısmını belirli bir bölgede tekele sahip olarak satmak üzere tek satıcıya bedeli karşılığında göndermeyi buna karşılık tek satıcının da sözleşme konusu malları kendi adına ve hesabına satarak bu malların sürümünü arttırmak için faaliyette bulunmayı üstlendiği, sözleşme olarak tanımlanan tek satıcılık sözleşmesinin başka hükümleri de örneğin 7.maddesinin ” ürünlerin teslimi ve teslim evrakının imzalanması ile ürünlerin mülkiyeti distribütöre geçer. Bu andan itibaren malların her türlü kayıp hasar ve riski bu konuda herhangi bir kusuru olmasa da distribütöre aittir.” şeklindeki 3.fıkra hükmü 21. Maddesinin ” distribütör satın almış olduğu ürünlerin bedelini, fatura tarihinden itibaren şirket tarafından bildirilen vade günü kadar takvim günü içinde şirketin belirtmiş olduğu banka hesaplarına EFT veya banka havalesi yolu ile ödemeyi kabul eder. ” şeklindeki c bendi hükmü de teyit etmektedir.
Tek satıcılık distribütörlük sözleşmesinin unsurlarından biri de yapımcının tek satıcıya belli bir bölge de satış tekeli tek satış hakkı tanımasıdır. Dava konusu olayda davacı distribütörün dağıtım ve satış tekeline sahip olduğu bölgede davalı yapımcı tarafından doğrudan doğruya dağıtım ve satış yapılmış olduğu konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Davalı yapımcı bu durumun davacının kusurlu davranışlarından ileri geldiğini, bu nedenle de davacının taraflar arasındaki sözleşmenin haklı nedene dayanmadığını savunmaktadır. Bu çerçevede davalı yapımcı taraflar arasındaki sözleşmenin satış ve dağıtımının aksamadan gerçekleştirilmesi yükümlülüğünün davacı tarafından yerine getirilmediğini, davacının yapılan uyarılara rağmen az araçla elverişsiz dağıtım yapmaya devam ettiğini ve bu nedenle de sözleşmenin 13. Maddesi uyarınca gerekli tedbirlerin alınması zorunluğunun doğduğunu, bizzat satış işlemleri gerçekleştirmek zorunda kaldığını, zira davacının yapılan tüm uyarılara rağmen satışlarının beklenen seviyeye getirmeyerek kusurlu davrandığını ileri sürmektedir.
Hiç kuşkusuz tek satıcının borçlarının biri sürümü arttırmak için faaliyette bulunma zorunluluğudur. Bu bağlamda tek satıcının müşteri çevresinin ihtiyaçlara cevap verecek tarzda ve büyüklükte bir satış yerine sahip olmalı, işletmesinde yeterli sayıda ve nitelikte eleman çalıştırmalı, gerekli talebi oluşturacak şekilde reklam faaliyetinde bulunmalı, işin gerektirdiği araç ve makine donanımına sahip olmalıdır. Dosyamızda davalı şirket davacının yeterli dağıtım aracına sahip olmadığını belirtmektedir. Ancak yeterli dağıtım aracı sayısının kaç olması gerekirken kaçta kaldığı ve bu durumun sürümün artmasında ne gibi bir aksamaya sebebiyet verdiği, bu çerçevede müşterilerden davacı distribütörün dağıtım faaliyetine bağlı bir şikayet olup olmadığı gibi önemli hususlarda hiçbir açıklama yapmamıştır. Davalı şirketin davacının sürümün arttırılması için faaliyette bulunma borcunu ihlal ettiğinde yönelik savunması bakımından ise bu borcun kapsamına taraflar somut olarak sözleşmede kararlaştırabilirler. Böyle bir belirleme yapılmamış ise basiretli bir tacirin işlerinde göstermesi gereken özen esas alınır. Dava konusu olayda taraflar sürümün hangi miktarın altına düşmemesi gerektiği konusunda net bir hüküm sevketmemişlerdir. Davalı şirket dava sırasında hangi eşiğin altına düşüldüğü takdirde sürümü arttırmak için faaliyette bulunma borcuna aykırı davranılmış sayılması gerektiği konusunda bir ispat işlemine de girişmemiş hangi satış miktarının beklenen seviye olduğu ve neden böyle olduğunu delilleri ile birlikte açıklamamıştır. Davalı şirketin dilekçelerinde ” davalı şirketin tüm uyarılarına, davacının birçok kez uyarılmasına, davacıya yazılı ve sözlü olarak bildirilmiş olmasına vb.” terimlerle davacının ikaz edildiğini belirtmekte ise de dosyada bu tür sözlü veya yazılı uyarıların yapıldığını gösteren herhangi bir delile rastlanmamıştır.
Davacı şirketin … da ki dağıtım bölgesine 08/02/2011 tarihinde … nında eklenmiş olduğu görülmektedir. Davacının ilk ihtarnamesinin 06/04/2011 tarihi olduğu dikkate alındığında bundan takriben 2 ay önce davacı şirketin dağıtım ve satış bölgesinin hemde … yaya kadar genişletilmesi davalı şirketin davacının yeterli dağıtım aracına sahip olmadığı ve sürümün arttırılmasında başarısız olduğu yönündeki savunmaları ile çelişmektedir. Bu durumda davalı şirketin sözleşme bölgesinde doğrudan doğruya satış ve dağıtım yapmama yükümlülüğüne aykırı davranmış olduğu sonucuna varılmaktadır. Bu borcun ihlali tek satıcının tazminat istemesine ve sözleşmeyi feshetmesine yol açabilmektedir.
Davacının defterlerinde yapılan incelemelerde dosyaya sunulan taşıt alım faturaları ile harcama listesinde yer alan tüm harcamaların kayıtlı olduğu tespit edilmiş, … firmasından alınan 4 adet aracın ve diğer araçların ve jeneratörün ve taşıtlar dışında kalan harcamaların mevcut durumları ve değerleri tespit edilmiştir. Talimatla alınan ikinci raporda bilirkişi itirazları değerlendirmiş, davacı şirketin SGK evrakları ücret bordroları personel yemek giderlerine ilişkin faturaları incelenmiş bunlarla ilgili olarak da birinci raporda belirtildiği şekilde …. firmasından alınan 4 adet aracın 109.814,92 TL olduğu, taşıtlar dışında kalan harcamaların 63.801,68 TL olduğu, yatırımlara ait harcamalar toplamının 54.652,34 TL olduğu, davacının 2011 yılı ocak, şubat, mart, nisan dönemlerinde çalışan personele ilişkin maliyet toplamının 124.346,66 TL olduğu tespit edilmiştir. Talimatla alınan üçüncü raporda bilirkişi davacının taleplerinden olan portföy tazminatı ile ilgili olarak … Ticaret Odasının görüşü de dikkate alınarak davalının mali tabloları stok envanteri üzerinde talimatla bilirkişi raporu aldırılmış olup, davacının 5 ay süren söz konusu faaliyetten elde ettiği toplam satış karı tutarının 33.534,96 TL olduğu, aylık ortalamasının 6.706,99 TL olduğu ve yıllık tutarının 80.483,88 TL olduğunun tespit edildiği anlaşılmış olup, davacının bir yıllık portföy tazminatı talep ettiği gözönünde tutularak şartları gerçekleştiğinden davacının talep edebileceği portföy tazminatının yıllık 80.483,88 TL olarak hesaplandığı, davacının ıslah dilekçesi gözönüne alınarak 433.099,48 TL olduğu ve bunun 5.000 TL sinin dava tarihinden, 428.099,48 TL sine 30/12/2015 ıslah tarihinden itibaren avans faizi uygulanmak suretiyle davacıdan alınarak davalıya verilmesinin gerektiği, gerekçesiyle mahkememizce 2014/365 Esas, 2016/542 Karar sayılı ilam ile “Davanın kabulü ile, 433.099,48 TL nin 5.000 TL ye dava tarihinden itibaren, 428.099,48 TL ye 30/12/2015 ıslah tarihinden itibaren avans faizi uygulanmak suretiyle davalıdan alınıp davacıya verilmesine,” hükmedilmiştir.
Bu karara karşı davalı tarafça temyiz yoluna başvurulmuştur. Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 19. Hukuk dairesi 2016/19491 Esas, 2018/5266 Karar sayılı ilamında;
“1) Davalı vekilinin portföy tazminatına ilişkin temyiz isteminin reddine,
2) Mahkeme davacının satın almış olduğu araç bedellerini maddi zarar olarak kabul etmiş ise de, söz konusu taşıtlar halen davacının mülkiyetinde olup araçların ekonomik değeri gözetilmeksizin araç bedellerinin tahsiline hükmedilmesi doğru değildir.
Davacının iş yerinde davaya konu tek satıcılık ilgili faaliyet dışında herhangi bir ticari faaliyette bulunup bulunmadığı araştırılmaksızın davacının yaptığı tüm harcama giderlerinin sözleşme nedeniyle yapıldığının kabulü de doğru değildir. Ayrıca davacı tarafından yapılan yatırım ve demirbaşların davacı uhdesinde olması nedeniyle bunların davacıya ekonomik yarar sağlayıp sağlamadığı belirlenmeden tüm harcamaların zarar olarak kabulü de doğru değildir. Mahkemece tüm bu belirtilen hususlarda yeniden 3 kişilik bilirkişi kurulundan rapor alınarak karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı gerekçe ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” gerekçesi ile mahkememiz hükmünün bozulmasına hükmetmiştir.
Bozma sonrası yapılan yargılamada:
Bozma ilamı sonrası mahkememizce yapılan yargılamada bozma ilamında belirtildiği üzere 3 kişilik bilirkişi heyetinden bozmada belirtilen hususları karşılar şekilde bilirkişi incelemesi yapılmak üzere … Asliye Hukuk mahkemesine istinabe yazılmıştır.
… Asliye Hukuk Mahkemesi … talimat numarası ile alınan 03.12.2019 tarihli bilirkişi raporunda;
… 1. Asliye Hukuk Mahkemesi ile yapılan keşifte davacı firmanın ticari faaliyetinin devam etmekte olduğu, keşif ile mahallinde yapılan incelemede dava konusu yatırımların, jenaratörün tespitinin yapıldığı, …, …, …,… plakalı … markalı araçların keşif yerinde bulunduğu yani davacının uhdesinde olduğu, davacı firmanın bu araçlardan yarar sağlamadığından söz edilmemekle birlikte ne oranda yarar sağladığının tespiti yapılamayacağı, Ofis kurulum/onarım gibi harcamaların gerekliliğine ve sağladığı yarar yönünden öncesinin ne şekilde olduğu ve firma için zaruret olup olmadığı, sadece davalı ile yapılan sözleşmeden kaynaklı yüklenildiğinden ekstra yarar sağlayıp sağlamadığı konusunda bir ve tespitin ve bu konuda bir kanaatte bulunmanın mümkün olmadığı, Sonuç ve kanaatine varılmış olup … Asliye Hukuk Mahkemesi … talimat numarası ile alınan 17.02.2021 tarihli bilirkişi raporunda;
Davacı firmanın ticari faaliyetini hangi alanda sürdürdüğü, ticari faaliyetine ilişkin ticari mal satışlarının Tablo-1’de gösterilen kalemlerde gerçekleştiği, İlk raporda davacı taraf adına kayıtlı bulunan …, …, …,… plakalı 4 aracın mevcut olmadığı,
Deponun ve ofisin boş ve atıl olduğu, Sonuç ve kanaatine varılmıştır.
… Asliye Hukuk Mahkemesi … talimat numarası ile alınan 16.08.2021 tarihli bilirkişi raporunda;
…, …, …,… plakalı 4 adet aracın ekonomik değerinin 106.605,00 TL olduğu tespit edilmiştir.
… Asliye Hukuk Mahkemesi … talimat numarası ile alınan 20.03.2022 tarihli bilirkişi raporunda;
… 4. Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas sayılı dava dosyası içeriğine göre Ara kararda ele alınması gereken hususlar aşağıda açıklandığı gibidir;
Davacı tarafın yaptığı harcama giderlerinin dava konusu faaliyet ile bağlantısı belirlenerek, var ise başka faaliyetler ile dava konusu faaliyet arasında gider oranlaması yapılmak sureti ile bozma kararında istenen sonuca ulaşılması;
Dosya içeriğine sunulan 27.02.2021 tarihli Bilirkişi Kurulu Ek Raporumuzda Davacı tarafın ticari faaliyetlerinin 2010 yılından itibaren hangi satış kalemlerinden oluştuğu açıklanmıştır. Bu bağlamda davacının icra ettiği faaliyet konusu dava konusu faaliyet olmadığı anlaşıldığından bu raporda herhangi bir gider oranlaması hesaplanmayacaktır.
Yatırım ve demirbaşların davacı uhdesinde olması nedeni ile bunların davacıya sağladığı ekonomik yararın tespiti, davacı tarafından bu demirbaşlar hurda olarak satılmış ise bu satışlara ilişkin faturaların da davacı defterlerinde tespiti, işletme gider kalemlerinin hangi oranda dava konusu ile bağlantısının bulunduğunun;
Dosya içeriğinde Yatırım ve demirbaşların satışına ilişkin sunulan herhangi bir satış faturası olmadığından halen davacının uhdesinde olduğu sonucuna varılmakta olduğundan işletme gider kalemlerinin hangi oranda dava konusu ile bağlantısının bulunup bulunmadığı hususunda herhangi bir tespit yapılamayacaktır.
Davacı uhdesinde kalan yatırım ve demirbaşların dava konusu faaliyet ile bağlantısının olup olmadığı, bağlantının kabulü halinde davacının ticari defterleri incelenerek bu demirbaşlardan elde ettiği bir gelir var ise belirlenerek bu miktarın da tazminattan düşülmesi;
Dosya içeriğine sunulan 27.02.2021 tarihli Bilirkişi Kurulu Ek Raporumuzda Davacı tarafın ticari faaliyetlerinin 2010 yılından itibaren hangi satış kalemlerinden olduğu açıklanmıştır. Bu bakımdan yatırım ve demirbaşların dosya konusu faaliyetle bağlantısı olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Bu doğrultuda tazminat tutarından düşülmesi gereken herhangi bir tutar hesaplaması yapılmayacaktır.
Davacının faaliyetlerine devam edip etmediği, devam ettiği faaliyetlerin dava konusu faaliyet ile bağlantılı olup olmadığının incelenmesinde UYAP sisteminde kayıtlı bulunan BA ve BS formlarınında incelenerek değerlendirilmesi hususlarında;
…. Vergi Dairesi Müdürlüğünün … tarih ve … sayılı yazılarının ekinde bulunan beyanname ve bildirimleri incelenmiş olup şirketin halen “… adresinde faaliyetine devam ettiği anlaşılmıştır.
Mahkemenizce verilen keşif ara karar gereğince … 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin … Talimat dosyasıyla 16.11.2020 tarihinde mahallinde keşif icra edilmiştir. Gerçekleşen keşif mukabilinde Bilirkişi Kurulumuzca 27.02.2021 tarihli Bilirkişi Kurulu Ek Raporu hazırlanarak sunulmuştur. Anılan raporumuzun sonuç kısmında “deponun ve Ofisin boş ve atıl olduğu” açıklanmıştır.
Araçların hangi ticari faaliyet alanında kullanıldığı;
Mahkeme heyetiyle yapılan keşiflerde araçların keşif mahallinde mevcut olmamıştır.”
… Asliye Hukuk Mahkemesi … talimat numarası ile alınan 06.09.2022 tarihli bilirkişi raporunda;
“Bilirkişi raporunda ifade düşüklüklerine ilişkin itirazlar ile sunulan satış faturası da gözetilerek bilirkişi heyetinden ara kararı ve itirazları karşılar ek rapor alınması;
Önceki raporda;
“Dosya içeriğine sunulan 27.02.2021 tarihli Bilirkişi Kurulu Ek Raporumuzda Davacı tarafın ticari faaliyetlerinin 2010 yılından itibaren hangi satış kalemlerinden oluştuğu açıklanmıştır. Bu bağlamda davacının icra ettiği faaliyet konusu dava konusu faaliyet olmadığı anlaşıldığından bu raporda herhangi bir gider oranlaması hesaplanmayacaktır”
ifadesi ile belirtilen husus:
Davacının dava konusu faaliyeti ve satış kalemleri ile daha sonraki faaliyetleri ve satış kalemleri tamamen farklı alanlarda olduğundan davacının dava konusu gider kalemlerinin hiçbirini sonraki faaliyetlerinde kullanabilmesi mümkün değildir. Bu nedenle bir gider oranlaması da yapılmayacaktır.
“Yatırım ve demirbaşların davacı uhdesinde olması nedeni ile bunların davacıya sağladığı ekonomik yararın tespiti, davacı tarafından bu demirbaşlar hurda olarak satılmış ise bu satışlara ilişkin faturaların da davacı defterlerinde tespiti, işletme gider kalemlerinin hangi oranda dava konusu ile bağlantısının bulunduğu;”
konusunda önceki raporumuzda;
“Dosya içeriğinde Yatırım ve demirbaşların satışına ilişkin sunulan herhangi bir satış faturası olmadığından halen davacının uhdesinde olduğu sonucuna varılmakta olduğundan işletme gider kalemlerinin hangi oranda dava konusu ile bağlantısının bulunup bulunmadığı hususunda herhangi bir tespit yapılamayacaktır.”
denilmiş ise de bu defa dosyaya sunulan ve davacının ticari defterlerinde yer alan 30.06.2016 tarihli, seri …sıra no.lu, 100.000 TL (KDV hariç) bedelli fatura ile yatırım ve demirbaşların satıldığı anlaşıldığından 100.000 TL’lik (KDV hariç) bu meblağın davacı alacağından mahsubu gerekmektedir.
“Davacı uhdesinde kalan yatırım ve demirbaşların dava konusu faaliyet ile bağlantısının olup olmadığı, bağlantının kabulü halinde davacının ticari defterleri incelenerek bu demirbaşlardan elde ettiği bir gelir var ise belirlenerek bu miktarın da tazminattan düşülmesi”
konusunda; davacının dava konusu faaliyeti ve satış kalemleri ile daha sonraki faaliyetleri ve satış kalemleri tamamen farklı alanlarda olduğundan davacının dava konusu yatırım ve demirbaş kalemlerinin hiçbirini sonraki faaliyetlerinde kullanabilmesi mümkün değildir. Bu doğrultuda tazminat tutarından düşülmesi gereken herhangi bir tutar hesaplaması da yapılmayacaktır.
Davacının faaliyetlerine devam edip etmediği, devam ettiği faaliyetlerin dava konusu faaliyet ile bağlantılı olup olmadığının incelenmesinde UYAP sisteminde kayıtlı bulunan BA ve BS formlarının da incelenerek değerlendirilmesi hususlarında;
… Vergi Dairesi Müdürlüğünün … tarih ve … sayılı yazılarının ekinde bulunan beyanname ve bildirimleri incelenmiş olup şirketin halen “… adresinde “kağıt üzerinde” faaliyetine devam ettiği anlaşılmış ancak Mahkemenizce verilen keşif ara karar gereğince … 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin … Talimat dosyasıyla 16.11.2020 tarihinde mahallinde gerçekleşen keşif mukabilinde Bilirkişi Kurulumuzca 27.02.2021 tarihli Bilirkişi Kurulu Ek raporumuzun sonuç kısmında “deponun ve Ofisin boş ve atıl olduğu” belirtilerek bu şekilde “şirketin fiilen gayri faal durumda olduğu” açıklanmıştır.”
Bu kapsamda;
Davacının iş yerinde davaya konu tek satıcılık ilgili faaliyet dışında herhangi bir ticari faaliyette bulunup bulunmadığı araştırılmaksızın davacının yaptığı tüm harcama giderlerinin sözleşme nedeniyle yapıldığının kabulü de doğru değildir. Şeklindeki bozma gerekçesi yönünden yapılan incelemede;
… Asliye Hukuk Mahkemesi …talimat numarası ile alınan 03.12.2019 tarihli bilirkişi raporunda keşfen yapılan inceleme ile tespit edildiği üzere davacı firmanın ticari faaliyetine devam ettiği, keşif ile mahallinde yapılan incelemede dava konusu yatırımların, jenaratörün tespit edildiği, …, …, …,…plakalı …markalı araçların keşif yerinde bulunduğu yani davacının uhdesinde olduğu anlaşılmıştır.
Ayrıca davacı tarafından yapılan yatırım ve demirbaşların davacı uhdesinde olması nedeniyle bunların davacıya ekonomik yarar sağlayıp sağlamadığı belirlenmeden tüm harcamaların zarar olarak kabulü de doğru değildir. Şeklindeki bozma gerekçesi yönünden yapılan incelemede;
… Asliye Hukuk Mahkemesi … talimat numarası ile alınan 17.02.2021 tarihli bilirkişi raporu ile raporun 2. Sayfasında gözterilen tabloda davacı firmanın 2010 – 2019 yılları arasında ticari faaliyetini sürdürdüğü alanlar ve faaliyeti kapsamında ticari mal satışları Tablo-1’de gösterilen kalemlerde gerçekleşmiştir. Davacı taraf adına kayıtlı bulunan …, …, …,… plakalı 4 araçlardan davacı yarar sağlamaktadır.
… Asliye Hukuk Mahkemesi … talimat numarası ile alınan 06.09.2022 tarihli bilirkişi raporu ve davacının ticari defterlerinde yer alan dosyaya sunulan 30.06.2016 tarihli, seri … sıra no.lu, 100.000 TL bedelli bedelli fatura ile yatırım ve demirbaşların satıldığı anlaşılmakla bu miktar davacının alacağından mahsup edilmiştir.
… Asliye Hukuk Mahkemesi …talimat numarası ile alınan 16.08.2021 tarihli bilirkişi raporu ile …, …, …,… plakalı 4 adet aracın ekonomik değeri olarak tespit edilen 106.605,00 TL davacı alacağından mahsup edilmiştir.
Bozma öncesi istinabe yolu ile alınan üçüncü raporda bilirkişi davacının taleplerinden olan portföy tazminatı ile ilgili olarak … Ticaret Odasının görüşü de dikkate alınarak davalının mali tabloları stok envanteri üzerinde talimatla bilirkişi raporu aldırılmış olup, davacının 5 ay süren söz konusu faaliyetten elde ettiği toplam satış karı tutarının 33.534,96 TL olduğu, aylık ortalamasının 6.706,99 TL olduğu ve yıllık tutarının 80.483,88 TL olduğunun tespit edildiği anlaşılmış olup, davacının bir yıllık portföy tazminatı talep ettiği gözönünde tutularak şartları gerçekleştiğinden davacının talep edebileceği portföy tazminatının yıllık 80.483,88 TL olarak hesaplandığı, davacının ıslah dilekçesi gözönüne alınarak 433.099,48 TL alacağı bulunduğu belirlenmiştir.
Davacının belirlenen 433.099,48 TL alacağından bozma sonrası yapılan bilirkişi incelemesi ile belirlenen 106.605,00 TL araç bedeli ve 100.000,00 TL yatırım ve demirbaşların bedeline ilişkin fatura bedeli olmak üzere toplam 206.605,00 TL düşüldüğünde toplam 226.494,48 TL alacağın 5.000 TL sine dava tarihinden itibaren, 221.494,48 TL sine 30/12/2015 ıslah tarihinden itibaren avans faizi uygulanmak suretiyle davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine hükmedilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-)Davanın kabulü ile, toplam 226.494,48 TL alacağın 5.000 TL sine dava tarihinden itibaren, 221.494,48 TL sine 30/12/2015 ıslah tarihinden itibaren avans faizi uygulanmak suretiyle davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-)Alınması gereken 15.471,84-TL nispi karar harcından peşin+ıslah yatırılan toplam 7.569,92-TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 7.901,92-TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-)Davacı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hükmolunan kısım üzerinden hesaplanan 34.709,23-TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
4-) Davalı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince reddolunan kısım üzerinden hesaplanan 31.924,70-TL nisbi vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı tarafa verilmesine,
5-)Davacı tarafça yatırılan 7.569,92-TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
6-) Davacı tarafça yatırılan 18,40-TL başvuru, 2,90.TL vekalet harcı, 4.800-TL bilirkişi ücreti, 739,90- TL keşif harcı, 820,50-TL posta gideri, Keşif talimat gideri 1.572,50 TL den ibaret toplam 7.954,20.TL yargılama giderinin kabul ve red oranları dikkate alınarak 4.159,74 .TL sinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, bakiyesinin davacı üzerine bırakılmasına,
7-)Taraflarca yatırılan, kullanılmayan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa iadesine
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek temyiz dilekçesi ile Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/10/2022

Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır