Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/67 E. 2023/125 K. 15.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/67 Esas
KARAR NO : 2023/125

DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/02/2019
KARAR TARİHİ : 15/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin 11/02/2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacı müvekkil …’in diş hekimi olduğunu, …’da bir dönem diş kliniği işlettiğini, Davalı …’in kısa bir süre vasıfsız elaman olarak bu klinikte sigortalı olarak çalıştığını, …’in işlettiği kliniğin 2015 yılının sonlarına doğru kapattığını, başka kliniklerde mesleğini devam ettirdiğini, …’in müvekkile karşı 11.04.2017 tarihinde … 5.İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi yaptığını, takip dayanağının 49.750- TL değerinde 17.12.2012 tanzim ve 12.12.2014 vade tarihli senet olduğunu, yapılan icra takibine süresi içinde hile ile elde edilmiş imzalar kapsamında olan senetteki imzaya, borca ve ferilerine itiraz edildiğini, itirazın icra mahkemesi tarafından sınırlı yetkili olduğundan bahisle reddedildiğini, … 11. İcra Hukuk Mahkemesi’nin …esas sayılı dosyasında yapılan yargılama süresince tedbir kararı olmamasına rağmen işlem yapılmadığını, icra dosyası işlemden kaldırıldığını, haksız icra takibinin durdurularak davacı müvekkilin davalı …’e borçlu olmadığının tespiti ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini, dava ve talep etmiştir.
Davalı vekilinin tarihli cevap dilekçesinde özetle; işbu dava menfi tespit davası olduğunu, arabuluculuk dava şartı olduğunu, işbu davanın usulden reddi gerektiğini, arabuluculuk görüşmelerini gerçekleştiren … Arabuluculuk Bürosu tarafından görevlendirilmesi yapılan arabulucunun … sicil numaralı Samsun adresinde mukim arabulucu olması tarafça anlaşılamadığını, bu hususunda aydınlatılması konusunda inceleme yapılmasını talep ettiğini, usule aykırı olarak görüşmeleri gerçekleştirilen arabuluculuk aşaması geçersiz olduğundan dava şartı yokluğundan davanın reddi gerektiğini, davacı yan müvekkilden daha önce borç aldığını, bu borca istinaden 14.08.2012 düzenleme 14.09.2012 vade tarihli 10.000-TL değerinde senet tanzim ettiğini, senet borcunun ödenmemesi neticesinde müvekkilin … 14. İcra Müdürlüğünün …esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlattığını, müvekkilin aynı tarihlerde dava konusu senedin düzenleme tarihinden önce adına kayıtlı araçların satışını gerçekleştirdiğini, davacı kliniği büyütme amacı içerisinde olduğunu, maddi açıdan eksikliklerinin olduğundan bahsederek müvekkilinden borç istediğini, müvekkilin işverenine güvendiğini, kendisine borç verebilmek için birtakım maddi fedakarlıklarda bulunduğunu, davanın usulden reddine, aksi kanat halinde esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini, talep etmiştir.
DELİL DEĞERLENDİRİLMESİ: bilirkişi raporu, … 5. İcra Dairesi yazı cevabı, … Bank yazı cevabı, … yazı cevabı, Odeabank yazı cevabı, … yazı cevabı dosyamız arasında mevcuttur.
Bilirkişi …raporu ile; inceleme konusu, standart ebatta olmayan çizgisiz, dosya kağıdına düzenlenen 17.02.2012 düzenleme 12.12.2014 ödeme tarihli borçlusu …, alacaklısı … olan 49.750 TL tutarlı belgede … adına atılmış imza ile …’e ait mukayese imzalar arasında tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından da uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu imzanın …’in eli ürünü olduğunu, standart ebatta olmadığını, metin kısmının belgenin üst kısmına daha sıkışık durumda konumlandırılmış olması nedeni ile belgenin gayrimuntazam durum arz ettiği ve inceleme konusu imzanın belgedeki diğer yazı ve rakamlardan farklı fiziki evsafta bir kalemle atılmış olduğunun görüldüğünü, ancak belgede silinti kazıntı veya sürşarj yöntemi ile tahrifat yapıldığında dair herhangi bir bulgunun saptanmadığını, bildirmiştir.
GEREKÇE: Davacı tarafından açılan dava, kambiyo senedinden kaynaklanan İİK 72.maddesine dayalı menfi tespit davasıdır.
Menfi tespit davalarında ispat yükü kural olarak, takip alacaklısı davalıya aittir. (TMK mad. 6, HMK mad. 190) Ancak davacı hukuki ilişkinin maddi hukuk bakımından hiç doğmadığını değil de sona erdiğini (ödeme yapıldığını) veya yerine getirilmesinden kaçınabileceğini (zamanaşımına uğradığını, ödeme yapıldığı, başkaca bir hukuki ilişkiye dayandırma) ileri sürüyorsa, bu iddiasını borçlu davacı ispat edecektir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, … 5. İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı dosyasına konu 17.12.2012 düzenleme tarihli, 12.12.2014 vade tarihli ve 49.750,00 TL bedelli bonodan dolayı davacının borçlu olup olmadığı, takibe konu senetteki imzanın davacıya ait olduğu ihtilafsız olmakla, ancak imzanın sonradan başka bir belgeye eklenmek suretiyle oluşturulup oluşturulmadığı hususlarındadır.
… 5. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası incelendiğinde, davalı alacaklı tarafından davacı aleyhine yaptığı icra takibinin olduğu ve takibin kesinleştiği anlaşılmıştır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 201. maddesi ile senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler 6.640,00 TL’den az miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz. Huzurdaki davaya konu senedin incelenmesinden, senedin teminat olarak yahut başka amaçla verildiği anlaşılmamaktadır. 6102 sayılı TTK’ nun 646. maddesi; “1. Kıymetli evrakın borçlusu, ancak senedin teslimi karşılığında ödeme ile yükümlüdür. 2. Hile veya ağır kusuru bulunmadıkça borçlu, vade geldiğinde, senedin niteliğine göre alacaklı olduğu anlaşılan kişiye ödemede bulunmakla borcundan kurtulur.” hükmüne havidir. Benzer bir uyuşmazlıkta Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14/04/2014 tarih, 2013/19-1155 Esas ve 2014/660 Karar sayılı emsal nitelikte olan bir içtihadında; “Somut olayda, davacı/borçlu, emre yazılı 42.000,00 TL bedelli bonoda yer alan imzasını inkâr etmiş değildir. Senet sebepten mücerret olmakla, davacının ileri sürdüğü iddiaların varlığını yazılı delille ispat yükü altında olduğunun kabulü gereklidir.” şeklinde değerlendirmede bulunduğu görülmüştür.
Aynı şekilde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02/04/2003 tarih, 2003/19-261 Esas ve 266 Karar sayılı kararında; “Davadaki talepler, bono bedelinin ödendiği iddiasına dayalıdır. Özet Dairenin bozma kararında belirtildiği üzere, davaya konu bono davalının elinde bulunduğuna göre, onun bedelinin ödenmiş olduğunu kanıtlama yükümlülüğü, davacılara aittir. Yazılı bir belgeye ( senede ) bağlanmış olan ve varlığı borçlusunca kabul edilen bir borcun ödendiğine ilişkin savunma, kural olarak, senede karşı senetle ispat zorunluluğu kuralı çerçevesinde ( HUMK. madde 290) ancak yazılı delille ispatlanabilir. Somut alayda, bu kuralın istisnalarının varlığı da (HUMK. Madde 292, 293 ) iddia ve ispat olunmamıştır. Öyleyse, davacıların, ödeme savunmalarını yazılı delille ispat etmeleri zorunludur. Eş söyleyişle, somut olayda ödeme savunmasının tanıkla kanıtlanmasına hukuken olanak yoktur. Yine, somut olayda, davacıların ödemeye ilişkin bir yazılı delillerinin bulunmadığı da çekişmesizdir.” şeklinde değerlendirmede bulunduğu görülmüştür.
Şekli açıdan unsurları tam olan bono üzerinde taraflar seçimlik olarak senedin hangi amaçla düzenlendiğine ilişkin bir kayıt eklememişlerdir. Hukuki ilişkiden mücerret olan senetteki keşideci imzası da inkâr edilmemiştir. Bu durumda davacı 818 sayılı BK’nın 182. maddesinde düzenlenen peşin satışa dayanmış ve ödeme vasıtası olarak düzenlenen bononun avans olarak verilmesine rağmen malın teslim edilmediğini iddia etmiştir. Bu durumda ispat yükü yer değiştirmiş ve somut olayda edimlerin aynı anda ifası gerektiğinden, bu karinenin aksini ispat külfeti davacıya geçmiştir. Kambiyo senedi hukuken geçerli olduğundan eldeki menfi tespit davasında davacı-borçlunun bononun kömürün tesliminden önce avans olarak verildiğini, malın (kömürün) teslim edilmediğini ve senedin bedelsizliğini de usul hükümleri gereğince yazılı delille ispatlaması gerekmektedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/19-819 Esas ve 2018/771 Karar sayılı ilamı)
Sahtelik iddiası kapsamında davacıya ıslak imza örnekleri alınarak dosyamız arasına eklenerek, bonodaki imzanın davacıya ait olup olmadığı ile bono üzerindeki yazıların sahte olup olmadığı ile senedin sonradan oluşturulup oluşturulmadığı yönünde inceleme için dosya Adli Tıp Kurumu Fizik İnc. İht. Dai.’de görevli uzman bilirkişiye gönderilmiş, bilirkişi 21.08.2022 tarihli raporunda; söz konusu imzaların davacının eli ürünü olduğu, belgenin gayrimuntazam durum arz ettiği ve inceleme konusu imzanın belgedeki diğer yazı ve rakamlardan farklı fiziki evsafta bir kalemle atılmış olduğunun görüldüğünü, ancak belgede silinti kazıntı veya sürşarj yöntemi ile tahrifat yapıldığında dair herhangi bir bulgunun saptanmadığını, yönünde rapor hazırlandığı görülmektedir.
Davalı yan davacıya kendisine ait araçları satmak suretiyle borç para verdiğini ve taraflar arasında daha önce de para alışverişi olduğuna yönelik araç satış sözleşmelerini ve dava konusu olmayan senedi dosyamıza sunduğu görülmekle, senette tahrifat yapıldığını iddia eden ancak hazırlanan raporda senette yer alan imzanın davacıya ait olduğu ve senette tahrifat da yapılmadığı anlaşılmakla, açılan davada ispat yükünün davacı tarafta olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı yan kıymetli evrağa bağlanmış alacağı dava dışı bir takım olaylara dayandırmış, ancak dava dosyamızın özü itibariyle ve alacağın bonodan kaynaklı olması nedeniyle ispata yeterli olmadığı görülmüştür. Nitekim kambiyo senetleri, sebepten soyut borç ikrarlarını içerdiği, bunun aksini davacıların kesin delillerle kanıtlamak durumunda olduğu, ancak sunulan delillerin davanın kabulü için yeterli olmadığı anlaşılmaktadır.
Davacı yan senedin kendi iradesi dışında doldurulduğunu ispat edememiş, davacı yanın bu haliyle borçlu olmadığını belgeleyecek başkaca bir delil sunması gerektiği, ispat yükü üzerinde olan davacı yanın ise aksinin ispat edecek delil sunmadığı, ancak dava dilekçesinde yemin deliline açıkça dayandığı görülmekle, Mahkememizin 09.11.2022 tarihli duruşmasında; davacı yana yemin deliline dayanılacak ise yemin metnini hazırlaması ve mahkememize sunması için 2 haftalık kesin süre verilmesine, kesin süre içerisinde yemin metni sunulmadığı takdirde, yemin delilinden vazgeçmiş sayılacağı ihtar edilmiş, ancak davacı yanca yemin deliline dayanmadığı anlaşılmakla, ispatlanamayan davanın reddi gerekmiştir.
Açılan davada İİK. 72/4 maddesi gereğince talep olmamasına rağmen asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilebileceği, ancak Mahkememizce İİK. 72/3. maddesi kapsamında icra takip dosyasında tedbir kararı verilmediğinden kötüniyet tazminatına hükmedilmemiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Açıklanan yasal gerektirici nedenlerine göre;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar kesinleştiğinde dosya içerisindeki evrak asıllarının ilgili kurum ve kuruluşlara iadesine,
3-Alınması gereken 179,90 TL harcın peşin alınan 849,61 TL harcın mahsubu ile bakiye 669,71 TL harcın davacıya iadesine,
4-Davalı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince reddolunan kısım üzerinden hesaplanan 9.200,00 TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
6-Taraflarca yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde bakiye kısmının yatıran tarafa iadesine,
7-Davalı yanca yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
Dair, tarafların yüzüne karşı verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.15/02/2023

Katip …
(e-imza)

Hakim …
(e-imza)