Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/60 E. 2019/906 K. 14.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/60 Esas
KARAR NO : 2019/906 Karar

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/11/2018
KARAR TARİHİ : 14/10/2019

İstanbul 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/512-404 sayılı, 13/11/2018 tarihli görevsizlik kararı ile dosya Mahkememize tevzii edilmiş ve Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin arkadaşları vasıtasıyla tanışmış olduğu davalı avukat ile 2017 yılında müvekkili lehinde ve aleyhinde yürütülmekte olan ceza soruşturma ve kovuşturma dosyalarını takip edilmesi üzerine sözlü olarak anlaşmaya vardıklarını, bu anlaşmada taraflar arasında yazılı vekalet sözleşmesi akdedilmediğnii, herhangi bir ücret de kararlaştırılmadığını, davalının vekâlet ilişkisinin devam ettiği süreç içerisinde müvekkiline beyan ettiği üzere her hafta savcılıkta işlemleri takibe gittiğini, bu gidişlerde masraflar gerçekleştirdiğini belirterek sürekli bir şekilde müvekkilinden para talebinde bulunduğunu, müvekkilinin ise avukatı ile arasındaki güven ilişkisine inanarak iddia edilen masrafları vermekten çekinmediğini, müvekkili tarafından yapıldığı iddia edilen masraflara karşılık olarak dava tarihine kadar davalıya elden 30.000,00-TL ödeme yapıldığını, müvekkilinin bir süre sonra yaşamış olduğu ekonomik sıkıntılar nedeniyle yapıldığı iddia edilerek kendisinden talep edilen masrafları ödeyememesi üzerine davalının bu masrafların kendisine ekonomik durumunun düzelmesi halinde ödenebileceğini, ancak yapılan ve yapılacak masrafların borç olarak yazacağını belirttiğini, ilerleyen süreçte müvekkili tarafından önem verilen soruşturmaların bir türlü sonuca ulaşılamaması üzerine davalının söz konusu masrafların çoğaldığını, soruşturmalarda kesin olarak dava açılabilmesi için yapılacak görüşmeler gereği paranın yetersiz olduğunu, daha çok para harcanması gerektiğini belirttiğini, bu hususta kendi cebinden yapılan bir takım masraflar olduğunu, çoğalan borç bakiyesine karşılık da müvekkilinden bono tanzim edip kendisine vermesini talep ettiğini, müvekkili tarafından söz konusu masrafların nerelere yapıldığının belirtilmesinin istendiğini, fakat davalının bu hususta yapıldığı iddia edilen masrafları döküm halinde belgelendirerek müvekkiline vereceğini söylemesine rağmen yapıldığı iddia edilen masrafları belgelendiremeden müvekkilinin kendisine duymuş olduğu güvenini de kullanarak 18.07.2018 tarihinde düzenlenen 30.10.2018 vade tarihli 53.000,00-TL bedelli ve 31.11.2018 vade tarihli 53.000,00-TL bedelli iki adet bonoyu müvekkilinden teslim aldığını, bunun haricinde de aynı şekilde 05.04.2018 düzenleme tarihli 05.08.2018 vade tarihli 22.000,00-TL bedelli ve 05.04.2018 düzenleme tarihli 05.09.2018 vade tarihli 22.000,00-TL bedelli iki adet müşteri senedini de müvekkilinden teslim aldığını, davaya konu bonoların müvekkili ile davalı avukat arasındaki güven ilişkisine dayalı olarak davalının yapmış olduğunu iddia ettiği masraflara karşılık verildiğini, ancak davalının söz konusu masrafları belgelendirmediği gibi müvekkilinin bu konudaki taleplerine de karşılık vermediğini, davalının söz konusu bonoların vadesi geldiğinden bahisle müvekkilinin sürekli mesaj atmak ve telefonla aramak suretiyle taciz boyutunda gece gündüz demeden borcu ödemesi yönünde baskı altına aldığını, söz konusu bonoların kendisine vekâleten takip etmekte olduğu soruşturma ve kovuşturma dosyalarına ilişkin vekâlet ücreti olarak temin ettiğini iddia ettiğini, oysa taraflar arasında akdedilmiş bir vekâlet ücreti sözleşmesi bulunmadığını, bu durumda davalının ancak iş bitiminde Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde yazılı ücretleri kazanacağını, söz konusu bonolar da müvekkili tarafından davalının yapmış olduğunu iddia ettiği masraflara karşılık verildiğini belirterek, fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla öncelikle bononun icra takibine konması halinde doğabilecek zararlar da dikkate alınarak dosya üzerinde verilecek karar ile İİK.nun 72/2 fıkrası uyarınca dava konusu bono hakkında icra takibinin durdurulmasını ve cironun engellenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, müvekkilinin davaya konu bonolardan ötürü borçlu olmadıklarının tespitini ve bonoların iptalini, İ.İ.K 72/5 maddesi uyarınca bono bedeli üzerinden hesap edilecek %20 oranında kötü niyet tazminatının davalıdan tahsilini, yargılama giderleriyle avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; mahkememizin görevsiz olduğunu, görevli mahkemenin Tüketici Mahkemeleri olduğunu, davacının haksız ve kötüniyetli olduğunu, davalı avukatın cevap dilekçesinde dökümü bulunan soruşturma ve dava dosyalarına davacının vekilliğinin üstlenildiğini, bunun üzerine davacı tarafından davalı avukata … 11. Noterliğinin … tarihli ve … sayılı vekaletname düzenleyerek verildiğini, bu şekilde aralarında hizmet ilişkisi kurulduğunu, bu iş için anlaşılan net ücretin 150.000,00-TL olduğunu, kararlaştırılan ücretin işin başında peşin olarak ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davacının bu zamana kadar hiçbir ödeme yapmadığını, dava dilekçesinde ileri sürülen 30.000,00-TL ödemenin de davalı avukata yapılmadığını, davacının bu ödemeyi beyanla değil yazılı delille kanıtlaması gerektiğini, davacının davalı avukata ücret ödemesi olarak verdiği bonoları vadesi geldiğinde ödemediğini, bunun üzerine davalı tarafından … 28. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı icra dosyasında ve … 36. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı icra dosyasında icra takibi başlatıldığını ve takiplerin itiraza uğramaksızın kesinleştiğini, davacının senetleri masraf ödemesi olarak verdim iddiasına itibar edilmesinin mümkün olmadığını, aksi takdirde herkesin somut bir kanıt olmadan bonoları masraf olarak verdiğini iddia ederek borçtan kurtulma çaresine bakacağını, davalının takip ettiği dosyalarda davacı da dahil hiç kimseden “masraf” adı altında bir talepte bugüne kadar bulunmuş olmadığını, davacının borcu kabul ettiğine dair yazışmaların mevcut olduğunu, bunların da davanın reddi zımnında gözetilmesi gerektiğini, davalının alacağının senede bağlı olduğundan davacının iddialarını da senede karşı senetle ispat kuralı uyarınca yazılı delille kanıtlamasının zorunlu olduğunu, davacının tanık dinletmesine muvaffakatlerinin olmadığını, davacının hukuka ve sözleşmelerine aykırı davranmayı itiyat haline getirdiğini, davacı hakkında dolandırıcılıktan da suç duyurusunda bulunacaklarını, tedbir isteminin mevcut delil durumu ve koşullar gözetilerek reddine karar verilmesinin gerektiğini, öncelikle görevli mahkemenin Tüketici Mahkemeleri olduğunu, esasa girildiği takdirde de davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE /
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. 6502 sayılı yasanın 73. maddesi, bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa Tüketici Mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.
Bir hukuki işlemin sadece 6502 sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Davacı, vekalet ilişkisi kapsamında davalı ile davalıdan avukatlık hizmeti alımında anlaşmış, bu vekalet ilişkisi içinde bir takım ödemeler yapmış olduğunu ve daha sonra davalı tarafa kıymetli evrak vermiş olduğunu, vermiş olduğu kıymetli evraktan dolayı borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir.
6502 Sayılı Kanunun 83/2. fıkrasında “Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile diğer kanunlarda düzenleme yapılması bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.” diyerek kanunun uygulanma alanını daha da genişletmiştir. Aynı kanunun 73. maddesinde tüketici işlemleri ile tüketmeye yönelik uygulamalarda değişebilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesinin görevli olduğu düzenlemesi yer almıştır.
Eldeki davada tüketici konumunda bulunan davacının, vekalet ilişkisi içinde bulunduğu davalı ile aralarındaki alacak / borç ilişkisinde görevli Mahkemenin Tüketici Mahkemeleri olduğu, mahkememizin görevsiz olduğu anlaşılmış, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddesine göre davanın görev nedeni ile usulden reddine, HMK 20. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinin ardından iki haftalık yasal süresi içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli Nöbetçi İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M / Yukarda Açıklanan Nedenlerle:
DAVANIN GÖREV YÖNÜNDEN REDDİ İLE HMK 20. Maddesi gereğince kararın kesinleşmesinin ardından iki haftalık yasal süresi içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın NÖBETÇİ İSTANBUL TÜKETİCİ MAHKEMESİNE gönderilmesine,
Harç, yargılama gideri ve avukatlık ücretlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, tarafların yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi ilgili dairesine İSTİNAF YOLU açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı14/10/2019

Katip …
¸E-İmza

Hakim …
¸E-İmza