Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/573 E. 2021/596 K. 22.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/573 Esas
KARAR NO : 2021/596

DAVA : İstirdat
DAVA TARİHİ : 21/07/2017
KARAR TARİHİ : 22/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan İstirdat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA VE TALEP :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin yeni bir işyeri olarak 23.02.2015 tarihinde açılmış olup faaliyetlerine başladığını, davalının … 32. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile …, …, …, …, … Şti’ ye icra takibi başlattğını, bu icra takibinde müvekkili şirketin borçlu olarak gösterilmediği gibi müvekkili şirketin davalı şirkete herhangi bir borcu da bulunmadığını, davalı tarafın … 32. İcra Müdürlüğünden almış olduğu talimat ile müvekkilin …’daki şubesine … İcra Müdürlüğü’nün … tal. dosyası ile borçlulardan …’in sahibi olduğu işletme olarak öngördüğü müvekkilinin işyerine hacze geldiğini, hacze gelinen işyerinde …’in kiracı olarak bulunmakta olup müvekkilinin bu işyerini mal sahibinin de onayını alarak kiraladığını ve bu işyerinde kendi şirket faaliyetlerine başladığını, müvekkilinin ne …’in alacağını ne de borçlarını bilebilecek konumda olduğunu, ayrıca bu konuda bir iddiada bulunulması ve müvekkilinin işyerinde haciz yapılabilmesi için tasarrufun iptali davası açılmasının ve bu davanın sonucuna göre işlem yapılması gerekmekte iken her nasılsa davalı şirketin müvekkilinin şirketinde bulunan mallar üzerinde haciz tatbik ettirerek muhafaza altına aldığını, müvekkilinin … şubesinde yapılan bu haksız haciz sebebiyle büyük zarara uğradığını, ancak şirketin itibarının zedelenmemesi açısından 3. şahıs sıfatıyla takip tutarını ödenmek zorunda kaldığını ileri sürerek … 32. İcra Müdürlüğü’nün …sayılı icra takibi dosyasına borçlu bulunmadıkları halde 3. şahıs sıfatıyla haciz tehdidi altında ödemek durumunda kalınan 120.000 TL’nin ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsil ve istirdadı ile müvekkiline ödenmesine, % 20 ‘den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına, yargılama giderleri ve vekalet ücretininin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; Borçlu ile davacı arasında çok açık bir şekilde Yargıtay’ın birçok kararında belirttiği şekilde organik bağ olarak nitelendirilen ilişki mevcut olduğunu, organik bağın gerek uygulamada ve gerekse de Yargıtay Kararlarında, alacaklıya zarar verici mahiyette gelişen işlemlerde aktör durumunda bulunan borçlu ve onunla işleme girişmiş bulunan kimse arasındaki herhangi bir bağ teşkil edebilecek unsur organik bağ olarak tarif edildiğini, davacı şirketin 04.03.2015 tarihinde borçlu … tarafından kurulduğunu, borçlunun aynı adreste sırasıyla …- … adlı yine gıda sektöründe faaliyet gösteren şirketleri kurduğunu, …’nın haciz tatbik edilen adreste 10.07.2013 tarihinde kurulduğunu ve yerel basın daveti ile yapılan büyük bir açılışla duyurulduğunu, borcun doğum tarihinden sonra da adres ile ilgisini saklayabilmek adına sicilden terkin ettirildiğini, icra takip dosyasında borçlu bulunan ve borçlunun annesinin kurucusu olduğu … Şti.’nin de aynı tarihlerde müdürlüğünü yaptığını ve borcun doğumundan sonra müdürlük görevinden istifa ettiğini, borçlunun borcun doğumundan sonra davacı şirkette bulunan hisselerini kağıt üzerinde devrettiğini ancak perde arkasında çalışmaya devam ettiğini, borçlunun …adresine hacze gidildiğini ve haciz mahalline girilmeden önce adresin borçluya ait olup olmadığının tespiti açısından adrese komşu konumda bulunan yerlerden bilgi talep edildiğini, 17.11.2016 tarihli haciz zaptının birinci sayfasında yazılı olduğu üzere etraftan borçlu sorulduğunda haciz tatbik edilen adres ile ilişkilendirildiğini ve adresin borçluya ait olduğunun tespit edildiğini, haciz mahallinde borçlunun faaliyette ve adresin borçlu kullanımında olduğunu gösterir belgeler bulunduğunu, tasarrufun iptali davası kural olarak borçlunun üçüncü şahıslarla yapmış olduğu tasarruf işlemlerinin geçersizliğini sağlamak ve dolayısı ile iptal ettirmek üzere açılan bir dava türü olduğunu, davacının tasarrufun iptali davası açılması gerektiği yolunda ki iddiasının dayanaktan yoksun olduğunu, adreste 2013 yılından itibaren aynı iş kolunda aynı şahıs tarafından ticari faaliyet yürütüldüğünü, haciz zaptı ile sabit olduğu üzere işyerinin …’den devir alındığını, Borçlar Kanunu 202. maddesinin amir hükmü gereğince bir işletmeyi devir alanın, devir edenin borçlarından malvarlığındaki ve işletmedeki borçlardan sorumlu olacağını, hal böyle olunca davacının dosya borcunu, devralanının sorumluluğundan kaynaklı olarak ödediği dosya borcundan devralan olarak zaten sorumlu tutulması gerektiğinin açık olduğunu, bu nedenle davanın reddinin gerektiğini, borçlu ile istihkak edenin aynı iş kolunda faaliyet gösterdiklerini, bu ve açıklanan diğer sebepler nedeni ile borçlu ile davacı arasındaki organik bağın tartışmasız olduğunu, borçlunun borçlarını ödemek yerine davacının arkasına gizlenerek ticari faaliyetine devam ettiğini, davacı şirketin borçlu şirketi atıl bıraktığını ve muvazaalı devirlerle fiili ilişkiyi saklamaya çalıştığını, bu kötü niyetin hukuk tarafından korunmayacağının, borçlu ile davacıların birlikte faaliyet gösterdiğinin kabulünün gerektiğini beyan ederek davanın reddine, davacının alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine,
yargılama masrafları ve ücreti vekaletin davacıya yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
… 32. İcra Md … E sayılı dosyası, faktoring sözleşmesi, ticaret sicil kayıtları.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ KABUL VE GEREKÇE:
Davacı tarafından açılan dava, istirdat davasıdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının adresinde yapılan haciz ve muhafaza işlemleri nedeniyle davacının borçlu olarak gösterilmediği icra takibine konu borcu ödemek zorunda kaldığı iddiasının yerinde olup olmadığı, ödenen miktarın davalı tarafından davacıya iadesinin gerekip gerekmediği hususlarındadır.
İlgili … 32. İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyasının incelenmesinde, davalı tarafından … Tic Ltd Şti, …, …, … ile … Ltd Şti aleyhine 12/10/2015 tarihinde icra takibi başlatıldığı, … adresinde borçlu …’in adresi olduğundan bahisle 17/11/2016 tarihinde haciz uygulandığı, haciz sırasında adresin … Şti’ne ait olduğunun ve işyerinin …’den devralındığının belirtildiği anlaşılmıştır. Davacı icra takibinde taraf değildir.
Davacı … Ltd. Şti’nin ticaret sicil kaydının incelenmesinde, 24/02/2015 tarihinde tüzel kişilik kazandığı, kurucu ortak ve şirket kurucu müdürünün … olduğu, 18/03/2015 tarihinde yapılan tescil işlemi ile şirket ortaklarının …, …, …ve …olduğu, şirket müdürlerinin … ve dışarıdan müdür olarak bir sene için münferiden imza yetkisi verilen … olduğu, 27/04/2015 tarihinde yapılan tescil işlemi ile …’in müdürlük ve imza yetkisinin iptal edildiği anlaşılmıştır.
İcra dosyasının borçlularından … Ltd Şti’nin ticaret sicil kaydının incelenmesinde, 24/03/2015 tarihinde tüzel kişilik kazandığı, kurucu ortakların … ve … olduğu, 30/03/2015 tarihinde yapılan tescil işlemi ile … ve şirket dışından müdür olarak …’e yirmi sene için müştereken müdürlük ve imza yetkisi verildiği, 11/06/2015 tarihinde yapılan tescil işlemi ile şirketin tek ortaklı hale geldiği, tek ortağının ve şirket müdürünün … olduğu anlaşılmıştır.
Haciz mahallinde bulunan 24/02/2015 tarihli kira sözleşmesinin ve taahhütnamenin incelenmesinde, kiracının … Ltd. Şti olduğu, kira sözleşmesini kiracı sıfatı ile … Şti adına işletme müdürü …’in imzaladığı, dükkanı döner salonu ve kafe olarak kullanacağına dair taahhütnameyi …’in imzaladığı anlaşılmıştır.
Davacı üçüncü kişi …Ltd. Şti, haczolunun malların kendisine ait olduğunu belirtmekle birlikte icra dosyası borcunu ödemiş ve hacizler kaldırılmıştır. Davacı, davalıya borcu olmadığını, haciz tehdidi altında bırakıldığını ileri sürerek üçüncü kişi sıfatıyla icra dosyasına ödediği paranın iadesini istemektedir. Davalı ise, borçlularla davacı arasında organik bağ bulunduğunu iddia etmektedir.
24/02/2015 tarihinde kurulmuş olan davacı … Ltd. Şti’nin kurucu ortak ve şirket kurucu müdürünün … olması, 18/03/2015 tarihinde yapılan tescil işlemi ile şirket ortaklarının …, …, … ve …, şirket müdürlerinin … ve dışarıdan müdür olarak bir sene için münferiden imza yetkisi verilen … olması, …’in müdürlük ve imza yetkisinin 27/04/2015 tarihinde iptal edilmiş olması, davalı alacaklı faktoring şirketi ile icra takibine konu edilen 28/04/2015 tarihli faktoring sözleşmesini imzalayan borçlu … Tic Ltd Şti’nin 24/03/2015 tarihinde …ve … kurucu ortaklar olmak üzere tüzel kişilik kazanmış olması ve müdürlük ve imza yetkisinin ..’a ve dışarıdan müdür olarak …’e yirmi sene için müştereken verilmiş olması dikkate alınarak davacı … San. Tic. Ltd. Şti ile borçlu … Ltd Şti arasında organik bağ bulunduğu, her ikisinin ortak ve müdürleri aynı olup aynı iş kolunda faaliyet gösterdikleri, …’in davacı şirketteki müdürlüğünün danışıklı olarak 27/04/2015 tarihinde sona erdirildiği, ertesi günü yine …’in müdürlüğünü üstlendiği borçlu … Tic Ltd Şti arasında … ve …’in de kefil oldukları 28/04/2015 tarihli faktoring ilişkisinin kurulduğu, borcun doğumundan sonra …’in davacı şirketteki müdürlüğünün danışıklı olarak 11/06/2015 tarihinde sona erdirildiği, icra takibine konu çek keşidecisi … Tic Ltd Şti olup şirket yetkilileri …, …, …’in çekte avalist oldukları, çekin keşide tarihinin 27/09/2015 olduğu dolayısıyla … Tic Ltd Şti, …, … ve …’in de …şirketleri ile aynı organik bağ içerisinde yer aldıkları anlaşılmış, haciz mahalli olan … adresindeki dükkandaki malların davacı … Şti’nin tüzel kişilik perdesi ardında …’e ait olduğu kanısı ile ve haciz yapılan dükkanın kira sözleşmesinin ve tahhütnamenin … tarafından imzalanmış olması da bu kanıyı güçlendirdiğinden tüzel kişilik perdesinin aralanması ile davacı şirketin ödemiş olduğu icra dosyası borcu ile ilgisinin bulunmadığı kabul edilemeyeceğinden davacının davasının reddine, takibin durdurulmaması ile zarara oluşmadığı dikkate alınarak davalının tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Açıklanan yasal gerektirici nedenlere göre;
Davanın reddine,
Davalının tazminat talebinin reddine,
Harçlar Kanununca alınması gerekli 59,30 TL ilam harcının peşin yatırılan 2.049,30 harçtan mahsubu ile fazla yatırılmış olan 1.990,00 TL’nin davacıya iadesine,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince hesaplanan 15.350,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 22/09/2021
Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır