Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/507 E. 2022/860 K. 28.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/507 Esas
KARAR NO : 2022/860

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/07/2015
KARAR TARİHİ : 28/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkilin abonesi olduğu davalı …Ş.’den kullandığı elektrik tüketim miktarına göre her ay fatura tahakkuk ettiğini, bu faturalarda hizmet bedeli karşılığı olmayan “Kayıp Kaçak, Dağıtım, İletim, Perakende Satış Hizmet ve Sayaç Okuma, kayıp kaçak bedelinin %2 TRT payı ve bu bedellerin &%18 KDV’si adı altında bedel alındığı tespit edildiğini, elektrik enerjisinin tüketici sayaçlarına kadar ulaştırılmasında üreticilerle dağıtım sistemi arasında yer alan iletim sisteminin kullanılmasında kaynaklanan maliyetlerin karşılanması için alınan bir bedel olduğunu, 4628 sayılı Kanunun 13/1-b-2 bendi uyarınca çıkarılan Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliğinin 8. Maddesi ile EPDK kurul kararları ve tebliğlerine göre alındığını, kanuni bir dayanağı olmadığını, Anayasa’nın 73. Maddesine açıkça aykırılık teşkil ettiğini, dağıtım sistem kullanım fiyatını kapsamakta olduğunu, dağıtım hizmeti sunabilmek için dağıtım sistemine ilişkin yatırım harcamaları işletme ve bakım giderleri dikkate alınarak hesaplanan bedel olduğunu, bu bedel 4628 sayılı Kanunun 13/1-b-4 bendi uyarınca çıkarılan Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliğinin 9. Maddesi, Dağıtım Sistemi Gelirinin Düzenlenmesi Hakkında çıkarılan EPDK tebliği çerçevesinde alındığını, kanuni bir dayanağı olmadığını, Anayasa’nın 73. Maddesine açıkça aykırılık teşkil ettiğini, perakende satış hizmet maliyetini yansıtan bedel olduğunu, 4628 sayılı Kanunun 1/1, 13/1-b-5 bendi uyarınca çıkarılan Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliğinin 4/36 bendi, 5/e bendi ve 10. Maddesine göre alındığını, kanuni bir dayanağı olmadığını, Anayasa’nın 73. Maddesine açıkça aykırılık teşkil ettiğini, sayaç okuma maliyetlerini yansıtan bir bedel olduğunu, ve 4193 sayılı EPDK kurul kararının 8. Maddesinin (e) bendine dayanarak alındığını, kanuni bir dayanağı olmadığını, Anayasa’nın 73. Maddesine açıkça aykırılık teşkil ettiğini, elektrik sisteminde ortaya çıkan teknik ve teknik olmayan kaybın maliyetinin kayıp/kaçak hedefi oranları ölçüsünde karşılanabilmesi amacıyla belirlenen bir bedel olduğunu, 20.02.2001 tarihli 4628 sayılı Kanununun 1/1, 4/1, 10/05/2006 tarihli 5496 sayılı Kanununun 6. Maddesi ile 4628 sayılı Kanuna eklenen geçici 9, 14/03/2013 tarihli 6446 sayılı Kanunun 1/1, 5/4, 17/1, 4, 27 ve geçici 1. Maddeleri uyarınca çıkarılan yönetmelikler ve kanununun verdiği yetkiye dayanılarak alınan EPDK kurul kararları ve tebliğleri çerçevesinde alındığını, kanuni bir dayanağı olmadığını, Anayasa’nın 73. Maddesine açıkça aykırılık teşkil ettiğini, 3093 sayılı yasanın 47c maddesine göre alındığını, TRT payının kanuni karşılığı olduğunu, ancak davaya konu edilen elektrik faturalarına bakıldığında haksız ve hukuksuz olan kayıp kaçak bedeli üzerinden de %2 TRT payının alındığı görüleceğini, bu nedenle kayıp kaçak bedeli üzerinden alınan TRT payının hukuki mesnetten yoksun olduğu izahtan vareste olduğunu, müvekkilden haksız ve hukuksuz alınan toplam 95.135,88 TL’nin her bir fatura için ayrı ayrı bu faturaların her birinin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte tahsili ile davalıdan alınarak müvekkiline iadesini, yargılama harç ve giderleri ile ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; elektrik faturalarında yer alacak tüm gelir kalemleri ile ilgili düzenleme yapma yetkisi EPDK’de olduğunu, EPDK’nin kararları düzenleyici işlemlerden olduğundan hem elektrik tedarikçilerini hem de aboneleri bağladığını, 2. 6719 sayılı Kanun uyarınca yasal olarak tahsil edilen bedellerin hiçbir tereddüte yer vermeyecek şekilde tahsili öngörüldüğünü, güncel tarihli Yargıtay kararları ile sabit olduğu üzere, davacı tarafından dayanak gösterilen Yargıtay kararları huzurdaki dava bakımından emsal dahi teşkil etmediğini, EPDK kararlarının yanı sıra; dava konusu bedellerin davacıdan tahsil edileceğini, müvekkil şirket ile davacı arasında imzalanan sözleşmede de kabul edildiğini, ve imza altına alınmış olduğunu, bu sözleşme (ikili anlaşma) özel hukuk sözleşmesi olduğunu, dolayısı ile davacının elektriği nereden tedarik edeceğini seçme hakkı bulunmayan – serbest olmayan – tüketici gibi değerlendirilmesi mümkün olmadığını, sözleşme serbestîsi kapsamında kabul ettiği bu yükümlülükle bağlı olduğu kabul edilmesi gerektiğini, davacı tarafın iddia ettiğinin aksine müvekkilimiz ile davacı arasında bulunan sözleşme ilişkisini kelepçeleme sözleşme olarak nitelendirmek mümkün olmadığını, zira davacı … Piyasası mevzuatına göre serbest bir tüketici olduğunu, ve basiretli bir tacir olarak elektriği istediği şirketten temin etme hakkına sahip olduğunu, davacı, dava konusu faturalara Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 21/2 maddesinde belirlenen süre içerisinde itiraz etmediğinden fatura içeriğini kabul etmiş sayılmasını gerektiğini, müvekkilin temerrüde düşürülmemiş olduğunu, davacının belirttiği faiz başlangıç tarihi hatalı olduğunu, kayıp kaçak bedeli ve sair bedeller EPK’ye uygun şekilde tahakkuk ettirildiğinden dava konusu bedeller EPDK’nin almış olduğu kararla ve mevzuat hükümleri çerçevesinde uygulamaya konulduğundan ve söz konusu EPDK kararı ve mevzuat hükümleri iptal edilmedikçe ve yürürlükten kaldırılmadıkça elektrik piyasasındaki tüm şirketler ile abonelerin bu bedellerin tahsili ile yükümlü olduğundan bir an için kayıp-kaçak bedeli ve sair bedellerin tahsilinin EPDK kararı gereği yasal zorunluluk olduğu kabul edilmese dahi davacı … tedarikçisini seçme hakkına sahip bir serbest tüketici olarak müvekkil şirket ile yaptığı elektrik satış sözleşmesi (ikili anlaşma) çerçevesinde dava konusu bedelleri ödemeyi üstlendiğinden özel hukuk hükümlerine tabi bu sözleşme taraflarca serbestçe müzakere edilerek akdedildiğinden ve davacı dava konusu bedelleri ödemeyi kabul ettiğinden davacı dava konusu faturalara itiraz etmediğinden faturaları kabul ettiğini, sayılacağından asıl davanın ve birleşen davanın reddine, vekâlet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Bilirkişi raporları, … 6. Asliye Ticaret Mahkemesi … esas sayılı dosya aslı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun yazı cevabı, fatura örnekleri dosya arasında delil olarak mevcuttur.
Dava dosyasının …5. Asliye Ticaret Mahkemesinin17/03/2016 Tarih, … Esas ve… Karar sayılı yetkisizlik kararı ile dava dosyasının Mahkememize tevzi edildiği anlaşılmıştır.
Birleşen … 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E sayılı dosyasında, davanın taraflarının ve konusunun aynı olduğu iddiası ile mahkememiz dosyanın … 5 Asliye Ticaret Mahkemesinin …esas sayılı dosyası ile birleştirilme kararı verilmiştir.
Mahkememizden verilen 22/11/2017 tarih ve 2016/490 Esas 2017/1018 sayılı kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin 13/06/2019 tarih ve 2018/795 Esas, 2019/1015 Karar sayılı ilamı kapsamında; “Dosya kapsamına göre, birleşen dava ile ilgili olarak ,davalı tarafa yargılamanın hiç bir aşamasında dava dilekçesi/duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edilmeden, HMK 27. maddede düzenlenen hukuki dinlenilme hakları ihlal edilerek yargılamaya devam olunması usul ve hukuka uygun görülmemiştir. Bu husus kamu düzenine ilişkin olup, resen dikkate alınması gerekir. Taraf teşkili sağlanmadan, tarafların yargılamaya katılması imkânı sağlanmadan davanın esası hakkında hüküm kurulması Anayasa’nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenilme hakkına, usul ve yasaya aykırı olmakla, davalının istinaf başvurusunun dosya kapsamına göre yerinde görülmekle kabulü ile, mahkemenin istinafa konu kararının birleşen dava yönünden HMK 355, 27.maddeleri ,Anayasa’nın 36. maddesi ve HMK 353/1-a-4 maddesi gereğince kaldırılmasına ve birleşen dava yönünden usule uygun yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri çevrilmesine, asıl dava ile ilgili olarak istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,” kaldırılmakla Mahkememizin 2019/507 Esas sayısına kaydı yapılmıştır.
Dosyaya sunulan bilirkişi raporu ile; dosya kapsamında yer Elektrik Enerjisi Satış Sözleşmesi örneğinden Davacı …Tic. A.Ş. İle davalı tedarikçi şirket arasında dava konusu … abonelik numarası için imzalandığını, Elektrik Enerjisi satış sözleşmesi bulunduğunu, davalının dava tarihi itibariyle temerrüde düştüğünün kabulü halinde davacının fatura asıl alacaklarına 09.07.2015 dava tarihinden itibaren 3095 Sayılı kanun ile değişik 2. Maddesi gereğince T.C. Merkez Bankası tarafından kısa vadeli avans kredilerine uygulanan faiz oranı üzerinden temerrüt faizi uygulanması gerektiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun konuya ilişkin 21/05/2014 günlü ve 2013/7-2454 Esas, 2014/679 karar sayılı emsal ilamındaki “kayıp kaçak bedelinin tüketiciye iadesine” yönelik kararı bulunduğunu, ayrıca Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 30/09/2014, 2014/6150, 2014/12754 sayılı emsal ilamında “dağıtım-iletim-PSH bedellerinin de tüketiciye iadesine” yönelik kararları bulunduğunu, ancak 6719 sayılı kanun ile 6446 sayılı kanunda yapılan değişiklik ile kayıp kaçak elektrik bedeline açıkça yasal dayanak sağlandığını, elektrik piyasası kanununa eklenen geçici 20. Madde nedeniyle kanunda yapılan değişikliğin derdest davalara da uygulanacağını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay 3. Dairesinin kayıp kaçak bedellerinin tüketicilerden tahsili uygulamasını hukuka aykırı bulduğu kararlarından sonra Elektrik Piyasası Kanununda yapılan değişiklikler sonucu kayıp kaçak maliyetini tarifeler üzerinden tüketicilere yansıtmanın mevcut mevzuata uygun olduğunu, ancak adil olup olmadığının hususunun tartışılması gerektiğini, 6719 sayılı kanun ile yapılan düzenlemenin anayasaya aykırılığı iddiası ile anayasa mahkemesine götürüldüğünü, anayasa mahkemesi kararının beklenmekte olduğunu, mevcut düzenlemeler kapsamında (6719 sayılı kanun ile 17 inci maddeye 10.) bent eklendiğini, açılan davalarda mahkemelerin yetkisinin bu bedellerin kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlandırıldığını, kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluk denetimi için yapılan incelemelerde yukarıdaki çizelge 2 de her bir fatura için yapılan birim fiyat analizlerinde davalı tarafından davacıya yüklenen kayıp kaçak dağıtım iletim PSH bedellerinin EPDK tarafından belirlenen sınırları geçmediğini, dava konusu yapılan hizmet bedellerinin EPDK’nun düzenleyici işlemlerine uygun olduğunu, faturalara yansıtılan kayıp kaçak dağıtım iletim PSH bedellerine ait birim fiyatların ticarethane tarifesinde fatura dönemleri itibariyle yürürlükte olan EPDK ca belirlenen(onaylı) … birim fiyatları ile bire bir uyuştuğunu, faturalarda davacı tarafça dava konusu edilen bu kalemler için fazladan tahakkuk bulunmadığını, bu husustaki takdir mahkemeye aittir.
Dosyaya sunulan bilirkişi ek raporu ile; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun konuya ilişkin 21/05/2014 günlü ve 2013/7-2454 Esas, 2014/679 Karar sayılı emsal ilamındaki kayıp-kaçak bedelinin tüketiciye iadesine yönelik kararı bulunduğunu, ayrıca Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 30/09/2014, 2014/6150, 2014/12754 sayılı emsal ilamında “dağıtım-iletim- PSH bedellerinin de tüketiciye iadesine yönelik kararları bulunduğunu, ancak 6719 sayılı kanun ile 6446 sayılı kanunda yapılan değişiklik ile kayıp kaçak elektrik bedeline açıkça yasal dayanak sağlandığını, elektrik piyasası kanununa eklenen geçici 20. Madde nedeniyle kanunda yapılan değişikliğin derdest davalara da uygulanacağını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay 3. Dairesinin kayıp kaçak bedellerinin tüketicilerden tahsili uygulamasını hukuka aykırı bulduğu kararlarından sonra elektrik piyasası kanununda yapılan değişiklikler sonucu kayıp kaça maliyetini tarifeler üzerinden tüketicilere yansıtmasının mevcut mevzuata uygun olduğunu, 6719 sayılı kanun ile yapılan düzenlemenin anayasaya aykırılığı iddiası ile anayasa mahkemesine götürüldüğünü, anayasa mahkemesi kararının beklenmekte olduğunu, mevcut düzenlemeler kapsamında 6719 sayılı kanun ile 17 nci maddeye 10. Bent eklendiğini, açılan davalarda mahkemelerin yetkisinin bu bedellerin kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlandırıldığını, kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluk denetimi için yapılan incelemelerde yukarıdaki çizelge 2 de her bir fatura için yapılan birim fiyat analizlerinde davalı tedarikçi şirket tarafından davacı şirkete tahakkuk ettirilen kayıp kaçak dağıtım iletim PSH bedellerinin EPDK tarafından belirlenen sınırları geçmediğini, dava konusu yapılan hizmet bedellerinin EPDK’nun düzenleyici işlemlerine uygun olduğunu, faturalara yansıtılan kayıp kaçak dağıtım iletim psh bedellerine ait birim fiyatların ticarethane tarifesinde fatura dönemleri itibariyle yürürlükte olan EPDK’ca belirlenen (onaylı) … birim fiyatları ile bire bir uyuştuğunu (çizelge 2), faturalarda davacı (tarafça) ödenmiş dava konusu edilen kalemler için fazladan tahakkuk ödemesi bulunmadığını, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E.2021/6805 K.2022/3479 sayılı emsal ilamında “hal böyle olunca bölge adliye mahkemesince hizmetin bedelsiz verilemeyecek olması nedeniyle davacının maktu sayaç okuma bedelinden sorumlu olduğu” şeklindeki karar gereği faturalara yansıtılan 0,59 TL bedellerin davalı tedarikçi şirketçe talep edilebileceğini, elektrik piyasası kanununa eklenen geçici 20. Madde nedeniyle kanunda yapılan değişikliğin derdest davalara da uygulanacağını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay 3. Dairesinin kayıp kaçak bedellerinin tüketicilerden tahsili uygulamasını hukuka aykırı bulduğunu, kararlarından sonra elektrik piyasası kanununda yapılan değişiklikler sonucu kayıp kaçak, dağıtım iletim maliyetlerini tarifeler üzerinden tüketicilere yansıtmasının mevcut mevzuata uygun olduğunu, 6719 sayılı kanun ile yapılan düzenlemenin anayasaya aykırılığı iddiası ile anayasa mahkemesine götürüldüğünü, anayasa mahkemesinin E.2016/150 K.2017/179 28.12.2017 tarihli kararı ile yapılan itirazların anayasa aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle iptal talebin reddine karar verildiğini, bu husustaki takdir mahkemeye aittir.
GEREKÇE: Dava elektrik abonesi olan davacıdan tahsil edilen kayıp kaçak bedelinden kaynaklanan alacak davasıdır.
İstinaf ilamı karşısında usuli eksiklik giderilmiş ve bu kapsamda Mahkememiz önceki gerekçesinde de bahsedildiği üzere; kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli ve sayaç okuma bedeli ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21/05/2014 tarihli 2013/72454 Esas – 2014/679 karar sayılı hükmü ile “Anayasanın vergi ödevi başlıklı 73 maddesinde ” herkes kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler Kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Vergi, resim , harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleri ile oranlarına ilişkin hükümlerin de Kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar ile değişiklik yapma yetkisi bakanlar kuruluna verilebilir” şeklindeki düzenlemeye göre kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli ve sayaç okuma bedeli uygulamasının EPDK kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden Kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığından; bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak elektrik bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan bedel miktarlarının şefaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşısında ne kadar bedel ödendiğinin bilinmesinin de şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğundan EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınması doğru bulunmayarak hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.”
Davada hukuk genel kurulunun bu kararına dayalı olarak açılmıştır.
Dava tarihinden sonra 17/06/2016 tarihinde 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Yasanın 21. Maddesi ile 6446 sayılı Kanunun 17. Maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fakrasınm a-ç-d ve f bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen onuncu bent ile ” kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi , bu bedellerin kurumun düzenlediği işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilmiştir.
Ayrıca 6719 sayılı Yasa ile eklenen geçici 19. Maddede “bu maddeyi ihdas eden kanunla ön görülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik tebliğ ve kurul kararlarının bu kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” ve geçici 20. Maddede ise kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş, kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli ve sayaç okuma bedeli ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. Madde hükümleri uygulanır” hükmü düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre Tüketici Hakem Heyeti ve Mahkemelerin bu konuda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri, geçmişe de etkili olarak sadece dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp kaçak bedellerinin kurumun bu konudaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunu denetimi ile sınırlanmıştır.
Diğer bir ifade ile yerindelik denetimi yapılamayacağı kabul edilmiştir.
Hal böyle olunca dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun ve yapılan değişikliklerin 17/06/2016 yürürlük tarihinde önceki dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayalı olarak tahsil edilmiş ve dava konusu edilmiş olan kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli ve sayaç okuma bedellerin ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden alacak davalarında da geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır.
Bundan başka davanın devamı sırasında dava konusu alacağın ödenmesi, menkul malın davacıya teslim edilmesi, gayrımenkulün tahliye edilmesi gibi nedenlerle veya davanın açılmasından sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun veya Anayasa mahkemesinin iptali kararı ile davanın konusuz kalması mümkün olup davanın bu şekilde konusuz kaldığının tespit edilmesi halinde ; mahkemece davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair bir hüküm kurulmakta olup böyle bir karar aynı zamanda dava konusu hakkın artık mevcut kalmadığının da tespiti niteliğindedir.
Davanın konusuz kalması halinde dava tarihindeki haklılık önem kazanmış olup hangi taraf haklı ise o taraf lehine yargılama gideri ve vekalet ücretinin taktiri gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18/11/2009 tarih 2009/18-421 Esas – 2009/526 Karar sayılı ilamında ; benzer bir olayda ” dava tarihinde davasında haklı bulunan davacının, davadan sonra yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olamayacağından, dava davadan sonra yürürlüğe giren yasal değişiklik nedeniyle konusuz kalmışsa davacı lehine vekalet ücreti hükmedilmesi gerekir” şeklindeki kararı mahkememizce nazara alınarak;
Dava tarihi itibariyle yukarıda işaret edilen 21/05/2014 tarihli HGK gereğince davasında haklı olan ve 6719 sayılı yasa kabul edilmese talep ettiği fazladan tahsilatı geri alabilecek konumda olan davacının ; dava tarihi itibariyle haklı olduğu; bu nedenle yargılama harç ve giderlerinin kural olarak HMK 326/1 maddesi uyarınca haksız çıkan aleyhine yükletileceği ve yine aynı şekilde HMK 330/1 maddesi gereğince vekalet ücretinin de dava anında haksız olan tarafa yükletileceğine ilişkin usul hukuku düzenlemeleri çerçevesinde ve bu husustaki yerleşik içtihatlara göre karar verilmiştir (Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 05/04/2022 Tarih, 2022/1411 Esas ve 2022/3116 Karar; 05/10/2021 Tarih, 2021/1295 Esas ve 2021/9551 Karar sayılı ilamları ile yerleşik uygulamaları).
Davacı yan konusuz kalan dava da nispi vekalet ücreti talebinde bulunmuş ise de; davacı, davanın açıldığı tarihteki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişle, davaya konu bedeli tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir. Davacı tarafından, kayıp/kaçak bedelinin davalıdan tahsili istemiyle açılan davada, “konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına” dair hüküm tesisi, yargılama sırasında yürürlüğe giren yasa değişikliğinin bir sonucudur. Hal böyle olunca, dava açıldıktan sonra hasıl olan yasa değişikliği nedeniyle, davacının dava açmasında haksız sayılamayacağı cihetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verildikten sonra, davacı yararına maktu vekalet ücreti takdirine karar verilmesi gerektiği (Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 05/04/2022 Tarih, 2022/1411 Esas ve 2022/3116 Karar; 05/10/2021 Tarih, 2021/1295 Esas ve 2021/9551 Karar sayılı ilamları ile yerleşik uygulamaları) anlaşılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM; Açıklanan yasal gerektici nedenlere göre;
1-Asıl ve birleşen davanın konusuz kalması nedeniyle KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-ASIL DAVA YÖNÜNDEN
A-Asıl davada alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 1.624,69 TL mahsubu ile bakiye 1.543,99 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
B-Asıl davada karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince 9.200,00 TL maktu avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN
A-Birleşen davada alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 123,47 TL mahsubu ile bakiye 42,77 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
B-Birleşen davada karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince 9.200,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Asıl ve birleşen dosyada yapılan toplam (1.532,50+161,40) 1.693,90 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
5-Asıl ve birleşen dosyada davalı yanca yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Asıl ve birleşen dosyada taraflarca tarafından yatırılan ve kullanılmayarak artan gider/delil avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadasine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/12/2022

Katip …
(e-imza)

Hakim …
(e-imza)