Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/460 E. 2021/346 K. 25.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/460 Esas
KARAR NO : 2021/346

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/07/2019
KARAR TARİHİ : 25/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; müvekkili şirketin …sahibi olan tüzel kişi olduğunu, davalı tüzel kişisinn ise … Gazetesinin yayın hakkı sahibi olan şirket olduğunu, müvekkili şirketin … sahibi olan tüzel kişiliği devralmasının ardından basında ve sosyal medyada bir kısım olumlu ve olumsuz yorumların yer aldığını, doğruluğu olmayan bir kısım paylaşımlar neticesinde müvekkili şirketin hakkını koruyabilmesi adına davalılara bu davanın açıldığını, davaya konu haksız yayın sebebi ile 50.000,00 TL manevi tazminatın yayın tarihi olan 27/04/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, dava konusu ifadelerin hukuka aykırılığının tespiti ve ve masrafı davalılardan alınmak suretiyle kararın Cumhuriyet gazetesinde ve tirajı en yüksek ulusal iki gazetede yayınlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar … ve …vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili … yönünden husumet itirazlarının bulunduğunu, dava hem müvekkili şirket … A.Ş.’ye hem eser sahibi müvekkili …’a, hem de bu şirketin yönetim kurulu üyesi olan müvekkili …’a karşı açıldığını, …’un dava konusu haberle ilgili olarak hiçbir şahsi sorumluluğu bulunmadığını, haber basın özgürlüğü kapsamında olduğunu, Sulh Hukuk Mahkemesi kararları bağlayıcı olmadığını, manevi tazminatın koşulları oluşmadığını, talep edilen tazminat miktarı fahiş olduğunu, kararın yayınlanması talebinde hukuki yararı olmadığını, bu nedenlerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …’a dava dilekçesi ve tensip tutanağı tebliğ edilmiş, davalı tarafça davaya cevap verilmemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava,… tarihli … Gazetesi’nde yayınlanan habere ilişkin manevi tazminat istemine ilişkindir.
Yargıtay’ın istikrar kazanmış içtihatlarında da belirtildiği üzere, basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1 ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı, toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda, hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Somut olayda, … Gazetesinin 27/04/2019 tarihli nüshasında yer alan dava konusu “…” başlıklı yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde; basın özgürlüğü kapsamında kaldığı, yayın içeriğinde davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde ifadelere yer verilmediği, davacıya ilişkin olayın hiçbir özel yorum katılmaksızın haberleştirilerek okuyucuya aktarıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığından bahsedilemeyeceğinden davanın reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Açıklanan gerekçeye göre;
1-Davanın reddine,
2-Karar tarihine göre alınması gereken 59,30 TL harcın peşin alınan 853,88 TL harçtan mahsubu ile bakiye 794,58 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davalılar kendilerini duruşmalarda vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 4.080,00 TL (AAÜT 10/3 Maddesi ve 3/2 Maddesi gereğince ) vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
4-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13,14. Maddeleri ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği 26.maddesi gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı tarafından yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliyesi ( İstinaf Mahkemesi ) nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usülen anlatıldı. 25/05/2021

Katip …
(e-imza)

Hakim …
(e-imza)