Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/159 E. 2019/478 K. 17.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/159 Esas
KARAR NO : 2019/478

DAVA : İpoteğin Kaldırılması (Fekki)
DAVA TARİHİ : 03/10/2017
KARAR TARİHİ : 17/05/2019

Mahkememizde görülmekte olan İpoteğin Kaldırılması (Fekki) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle;müvekkilinin 24.07.2017 tarihinde … ili, … ilçesi, … Mah. 2791 Ada ve 29 Parsel numarasında kayıtlı kat irtifakı hakkı tesis edilmiş 330/8472 Arsa Paylı A/A-2 giriş blok, 2. Kat + Cat I Piyesi Kat, 5 ve 6 bağımsız bölümleri arsa payları ile birlikte satın aldığını, satın aldıktan sonra belirtilen taşınmazların üzerinde 320.000 TL ticari krediden doğan ipotek olduğunu öğrendiğini ve daha sonra da davalı bankaya ait … şubesinden 300.000 TL yatırarak ve 20.000 TL’yi ise elden ödeyerek ipoteğin kaldırılmasını talep ettiğini, müvekkilinin satın aldığı taşınmazın eski malikinin başka borçları olduğundan bahisle ipoteğin kaldırılamayacağını belirttiğini, ancak söz konusu borçlardan müvekkilin sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkilinin sadece taşınmaz üzerinde bulunan ipotekten sorumlu olabildiğini, belirlenen ipotek bedelinin davalı banka adına depo etmesi için tarafına uygun süre verilmesini, adı geçen taşınmaz üzerinde davalı lehine olan ipoteğin terkinine, yargılama gider ve vekalet ücretlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkememizce yapılan değerlendirme sonucu mahkememizin 09/10/2017 tarih ve 2017/867 Esas, 2017/797 Karar sayılı kararımız ile; davanın asliye hukuk mahkemesinin görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Mahkememizce verilen görevsizlik kararının İstinaf edilmesi üzerine dosya İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmiş olup İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7 Hukuk Dairesi’nce yapılan istinaf incelemesi sonucu 14/02/2019 tarih ve 2018/2113 Esas, 2019/263 Karar sayılı kaldırma kararı ile;” Dava, ipoteğin terkini istemine ilişkindir.
Mahkemece gerek davacının gerekse de davalının 6502 sayılı TKHK’da tarif edilen tüketici vasfını taşımadıkları, tüketici işleminden kaynaklanmayan uyuşmazlığın genel hükümler doğrultusunda Asliye Hukuk Mahkemelerince değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeksizin görevsizlik kararı verilmiştir.
Somut olayda uyuşmazlık, 6100 sayılı HMK’nın 114/c maddesi gereğince dava şartı olan “mahkemenin görevli olması” şartı hakkında taraf teşkili sağlanmadan karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Mahkemenin görevli olması dava şartıdır (HMK. m.114/1-c). Dava şartları ve ilk itirazlar, ön incelemede sonuca bağlanır. Ön inceleme ise dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra yapılır (HMK. m.137/1, 139/1 ilk cümle).
Buna göre görevsizlik kararı verilebilmesi için; dava dilekçesinin davalıya tebliği (HMK. m. 122), cevap süresinin beklenmesi (HMK m.127), cevap verilmesi halinde davacıya tebliği (HMK m. 126), davacının cevaba cevap verme süresinin beklenmesi, verdiğinde diğer tarafa tebliği (HMK. m.136/1), davalının ikinci cevap süresinin beklenmesi, verdiğinde diğer tarafa tebliği (HMK. m. 136/1) zorunludur. Mahkemenin, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verilebileceğini öngören aynı Kanun’un 138. maddesi hükmü, dilekçelerin karşılıklı verilmesi zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Bu hüküm, hakime, belirtilen hususlar hakkında gerekmiyorsa ön inceleme duruşması yapmaksızın karar verebilme yetkisi tanır. Ön inceleme duruşması dosya üzerinden karar verilebilmesi için de davanın ön inceleme aşamasına getirilmiş olması gereklidir. Kanunun 137. maddesinin (1.) fıkrasında, ön incelemenin dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra yapılacağının açıkça öngörülmüş olması karşısında “dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında hakim tarafından kendiliğinden gözetileceğine” ilişkin 115/1. madde hükmü de bu hususlarda davalılara dava dilekçesi tebliğ edilmeden karar verilebileceğine izin verir tarzda bir yoruma elverişli değildir.
Diğer yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 1086 sayılı Kanundan farklı olarak iddia ve savunmanın genişletilmesi yahut da değiştirilmesi yasağını dava ve cevap dilekçesinin verilmesiyle başlatmamış; bu yasağı, ileriye dilekçelerin karşılıklı verilmesinin tamamlanmasına, bazı hallerde ön inceleme duruşmasına kadar ötelemiştir. Bu düzenleme ile davacının cevaba cevap dilekçesinde iddialarını değiştirerek ve genişleterek başlangıçta görevli olmayan mahkemeyi görevli hale getirmesi de mümkün hale gelmiştir. Tarafların bu haklarını kullanabilmeleri, dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesini veya bunun için kanunda belirlenen sürelerin geçmesini zorunlu kılmaktadır.
Ayrıca 6100 sayılı Kanun, eskisinden farklı olarak görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi üzerine dosyanın görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etme hakkını davalıya da tanımıştır (m. 20/1). Görevsizlik veya yetkisizlik kararı üzerine davaya bir başka mahkemede devam edilmemesi halinde davalıya kararı veren mahkemeden yargılama giderlerini talep etme hakkı da vermiştir (m. 331/2 son cümle). Davalıların bu haklarını kullanabilmesi, dava dilekçesinin kendisine tebliğ edilmiş olmasını gerektirir.
6100 sayılı HMK’nın 114. maddesi uyarınca dava şartlarından olan görev konusunda aynı Kanunun 138. maddesi uyarınca dosya üzerinden karar verilebilir ise de ancak bunun için dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilerek savunma hakkı tanınması gerekir. Dava dilekçesi tebliğ edilmeden dosya üzerinden görevsizlik kararı verilmesi HMK’nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkına da aykırılık oluşturmaktadır.
Bütün bu hükümlerden, dava dilekçesi davalılara tebliğ edilmeden ve dilekçelerin karşılıklı teatisi aşaması tamamlanmadan görevsizlik kararı verilemeyeceği değerlendirilmelidir.
Keza somut olayda davacının terkinini istediği ipoteğin teminat teşkil ettiği kredinin niteliği dahi dilekçe ile belirlenememektedir.
Dosyaya sunulan belgelerden davacının kullandığı kredinin konut destek kredisi biçiminde tanımlı olduğu gözlemlense de akit belgesinde genel kredinin teminatı olarak tesis edilmiş görünmektedir.
Her iki durumda görev değişecektir.Konut kredisinin teminatı olan ipotek söz konusu ise davacının tüketici sıfatı ve işlemin tüketici işlemi olma olasılığı bulunduğu gibi genel kredi sözleşmesinin teminatı olması duruluda da ticaret mahkemelerinin görevli olması gündeme gelecektir.
O halde mahkemece yukarıda açıklanan yasal düzenleme gereği davalıya dava dilekçesinin tebliği ve teati aşamasının tamamlanması beklenerek görevli mahkemenin belirlenmesi gerekirken bu husustan imtina edilerek verilen karar yasaya uygun değildir.
Mahkemece dava dilekçesinin davalıya usulüne uygun tebliğ edilerek HMK’nun 27. maddesi gereğince hukuki dinlenilme hakkının kullandırılması, cevaplarına sunma imkanı tanıması ve görev hususunun bu çerçevede değerlendirilmesi, duruşma açılması ve bundan sonra çekişmenin esasının incelenip hükme bağlanması gerekirken yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup davacı ve davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a/3. maddesi gereğince kabulüne, kararın kaldırılmasına,” karar verilmesi üzerine dosya mahkememize gönderilmiş olup mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılarak yargılamaya devam olunmuştur.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; ön inceleme duruşmasından evvel davaya konu ipoteği fek ettiklerini bu nedenle davanın konusuz kaldığını ve esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesini, müvekkili Bankanın davanın açılmasına sebebiyet vermediği nazara alınarak konusuz kalan dava hakkında müvekkili Banka aleyhine yargılama giderleri ile vekalet ücretine hükmedilmemesini bu talepleri kabul edilmez ise; maktu harç ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hükmedilecek maktu vekalet ücretinin de ancak ve ancak yarısından sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
TÜM DOSYA KAPSAMINDAN: Dava, ipoteğin terkini istemine ilişkindir.
Davalı Bankaya karşı açılan davada ipotek fekki talep edilen taşınmazların davacıdan önceki Malikleri dava dışı … ve …’ın davalı Bankanın hem bireysel hem de ticari müşterisi olup bireysel ve ticari riskleri, ayrıca birbirlerine kefaletleri de bulunmakta olup dava konusu ipotekler de ipotek senetlerinden anlaşılacağı üzere asalaten ve kefalet tüm kredi sözleşmelerinden doğan tüm borçları kapsamaktadır. Dava konusu ipoteklerin teminat teşkil ettiği kredilerin bir kısmının ticari kredi olması ve uyuşmazlığın da bu ticari krediden kaynaklanması sebebiyle söz konusu dava ticari bir dava olduğundan görevli mahkemenin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7 Hukuk Dairesi’nin 14/02/2019 tarih ve 2018/2113 Esas, 2019/263 Karar sayılı kaldırma kararında da belirtildiği üzere Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görev alanına girdiği anlaşılmakla yargılamaya mahkememizce devam edilmiştir.
Davaya konu gayrimenkul üzerindeki ipotekler resmi senetlerde de görüldüğü üzere … ve …’ın asaleten ve kefaleten tüm borçlarını kapsamaktadır. Davacı … söz konusu gayrimenkulü, bu ipotekleri bilerek ve isteyerek satın almıştır. Davacı … ödeme yapmadan ipoteğin fekini talep etmiştir. Böyle bir durumda davalı Banka’nın ipoteği fekketmesi beklenemez. Davacı tarafından dava tarihinden sonra 18.04.2018 tarihinde davalı Bankaya ödeme yapmıştır, ödemenin yapılması akabinde davalı banka tarafından … Tapu Sicil Müdürlüğü’ne yazılan 09/05/2018 tarihli ipoteğin kaldırılması ve kaydının terkini talepli yazısına istinaden ipotek fek edilmiştir. Hal böyleyken huzurdaki davanın açılmasına davalı Bankanın sebebiyet verdiğinden söz edilemeyecektir.
HMK 312./2 maddesi gereğince; “Davalı, davanın açılmasına kendi hâl ve davranışıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilmez.”
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 29.05.2014 gün, 2014/2776E., 2014/7138K. sayılı kararında: “Davalı vekili, hükmü dava açılmasına sebebiyet vermediği, bu nedenle yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılması gerektiği gerekçesiyle temyiz etmiştir. Dava konusu taşınmazın tapu kaydının incelenmesinden, …..ipotek tesis edildiği görülmektedir. Davalı dava açılmasına sebebiyet vermediğinden ve dava konusu ipoteğin niteliği de gözetilerek yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılması gerekirken bu giderlerin davalıdan tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.”şeklindedir.
Sonuç itibariyle; Dava açıldıktan sonra ipoteğe konu borç davacı tarafından ödenip davalı banka tarafıdan ipotek kaldırıldığı ve davanın ön inceleme duruşmasından önce konusuz kaldığı ve davalının dava açılmasına sebebiyet vermediği anlaşılmakla; Davanın konusuz kalması sebebi ile davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilerek aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Açıklanan gerekçeye göre;
1-Davanın konusuz kalması sebebi ile davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Karar tarihine göre alınması gereken 44,40 TL harcın peşin alınan 3.415,50 TL. harçtan mahsubu ile 3.371,10 TL nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı duruşmalarda kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince hesaplanan 1.362,50 TL (AAÜT 6. Maddesi gereğince )vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı tarafından yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair verilen karar davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı,gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliyesi ( İstinaf Mahkemesi ) nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usülen anlatıldı. 17/05/2019

Katip Hakim