Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/118 E. 2021/257 K. 29.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/118 Esas
KARAR NO : 2021/257 Karar

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/03/2019
KARAR TARİHİ : 29/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … İli, … İlçesi, … Mah. 1386 Ada, 5 parseldeki 1 nolu bağımsız bölümünü 22/07/2016 tarihinde satın aldığını, söz konusu taşınmazı, müvekkili satın almadan önceki bir tarihte müvekkilinin tanımadığı ve bilmediği 3. bir kişi tarafından kaçak elektrik kullanıldığını, kaçak elektrik kullanımının müvekkili tarafından yapılmış gibi davalı … kurumu tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak icra takibinde bulunulduğunu, müvekkilinin elektriğinin on gün süreyle kesildiğini, yapılan itiraz neticesinde söz konusu kaçak elektrik kullanımının müvekkili tarafından yapılmadığı hususunun tespit edildiğini, müvekkilinin hiçbir borcu bulunmadığını, davanın konusu manevi tazminat talepleri için arabulucuya gidildiğini, davalı kurumun arabulucu görüşmesinde müvekkiline manevi tazminat ödemeyi kabul etmediğini, bu nedenlerle 7.500,00-TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının davasını görevli mahkemede açmadığını, görevsizlik nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafın bu davayı açmaktaki hukuki yarara olmadığını, davacı adına kaçak işlemi olmadığı için davacı iddialarının doğru olmadığını, bu davayı açmakta taraf ehliyeti ve hukuki yararı bulunmadığını, manevi tazminat taleplerinin fahiş olduğunu, davacının hiçbir şekilde müvekkilinden tazminat talep etmeye hakkı olmadığını, miktar olarak da belirtilen tazminat, hukuka aykırı ve zenginleşmeye yönelik haksız bir talep olduğunu, bu nedenlerle davacının haksız ve mesnetsiz davasının reddi ile yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Deliller; …ne yazılan müzekkere cevabı, … Tapu Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabı, … Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabı, … Başkanlığına yazılan müzekkere cevabı, Eyüpsultan SGK ve … SGK’ya yazılan müzekkere cevabı, … 6. İcra Dairesi’ne ait … esas sayılı dosyası,
… 6. İcra Dairesi’nin … E. Sayılı icra dosyasının incelenmesinden; … A.Ş vekilince 06/08/2018 tarihinde borçlu – davalı … aleyhine 556,60-TL Kaçak Elektrik Bedeli, 392,22-TL gecikmiş gün faizi, 70,60-TL faizin KDV si olmak üzere toplamda 1.019,42-TL üzerinden ödeme emri düzenlendiği, borçlu vekilince ödeme emrine karşı borca, gecikmiş gün faizine, faizin KDV’sine, işlemiş ve işleyecek faize itiraz edilmiştir.
… Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne yazılan müzekkereye cevap verildiği, davacının tacir olmadığı, ticaret şirketi ortağı olmadığı bildirilmiştir.
Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu Başkanlığı’nca müzekkere cevabı verildiği, davacının kaydına rastlanmadığı bildirilmiştir.
… SGK’nın Mahkememize hitaplı yazısında davacı …’in 4/b isteğe bağlı tescil girişi olduğu, sigortalılığının halen devam ettiği, 31.12.2020 tarihi itibarıyla 3 yıl 1 ay 21 gün hizmetinin bulunduğu bildirilmiştir.
… A.Ş vekilince sunulan beyan dilekçesinde; davacının MERNİS numarası üzerinden yapılan borç sorgusunda adına ait borç sorgusunun bulunmadığı, … nolu tesisata ait sözleşmesiz kullanım sebebiyle tanzim edilen … Nolu kaçak tahakkukuna tüketicinin 10.08.2018 tiarhli dilekçesine istinaden yapılan incelemede ilgili adresinin 22.07.2016 tarihinde satın aldığı, bu tarihten sonra kullandığı tespit edilerek … nolu faturanın 28.09.2018 tarihinde … adına aktarıldığının tespit edildiği bildirilmiştir.
GEREKÇE :
Taraflar arasındaki ihtilaf; Davacının aleyhine yapılan icra takibinin haksız olup olmadığı, davalının davacı aleyhine başlatmış olduğu icra takibinde gerekli özeni gösterip göstermediği, davacının dava açmakta hukuki yararı olup olmadığı, davacının manevi tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı, davacının tacir olup olmadığı, ticaret mahkemesinin görevli olup olmadığı, manevi tazminat şartları oluşmuşsa miktarı ve davalının bundan sorumlu olup olmadığı hususlarında toplanmıştır.
Tüm dosya kapsamından;
Ticaret Mahkemesinin görev alanının 6102 Sayılı TTK.’nun 4 ve 5 maddelerinde düzenlendiği,
MADDE 4- (1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda,
b)Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c)11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447,  yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde,
öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.
MADDE 5- (1) Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir,hükmünün düzenlendiği,
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar (ERİŞ Gönen, Gerekçeli- Açıklamalı- İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447,  yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.09.2015 gün ve 2014/15-1026 E. 2015/1765 K. sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
6102 Sayılı TTK’nun 5/1 maddesinde ise; ”Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” hükmüne yer verilmiştir.
6100 Sayılı HMK.nın 2 maddesinde Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanının düzenlendiği,
MADDE 2 –” Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir,”hükmünün düzenlendiği,
Görevle ilgili değerlendirmenin 6102 Sayılı TTK’nun 4 ve 5.maddesindeki düzenlemeler gözetilerek yapılması gerekir. 6102 Sayılı Kanun’un 19.maddesi ”ticari iş karinesi” başlığını taşımakta olup, bu maddenin 2.fıkrasında yer alan ”Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır.” hükmünün, görevli mahkemenin belirlenmesinde dikkate alınması mümkün değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2015/15-440 esas 2015/1769 karar sayılı ilamı)
Tüm dosya kapsamından; davacının tacir olmadığı, esnaf olmadığı, davacı ile davalı arasında abonelik sözleşmesi olmadığı, dolayısıyla Tüketici işlemine dair bir husumet bulunmadığı, davacının talebinin abonesi olmadığı bir hizmetten dolayı aleyhine haksız olarak başlatılan icra takibinden dolayı manevi tazminat talebi olduğu,
Açıklanan nedenlerle; mahkememizin mutlak ve nispi ticari dava niteliği taşımayan işbu davaya bakmakla görevli olmadığı ve görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu kanısına varıldığından aynı yöndeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2015/15-440 esas 2015/1769 karar sayılı, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 22/09/2014 tarih 2014/16770 esas 2014/12375 karar sayılı ve Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 2015/26517 esas 2015/29551 karar sayılı ilamları da dikkate alınarak göreve ilişkin dava dilekçesinin 6100 sayılı HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi uyarınca görev yönünden usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine,karar kesinleştiğinde ve HMK 20.mad uyarınca 2 haftalık süre içinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Açıklanan gerekçeye göre;
1-Davacının davasının taraflar arasında abonelik sözleşmesi olmayan sayaçtan kullanılan kaçak elektrikten dolayı dava dilekçesinin HMK 114/1-c , 115/2 mad uyarınca görev yönünden usulden reddine ve Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve HMK 20 md uyarınca 2 haftalık süre içinde talep halinde dosyanın görevli Nöbetçi İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Harç, vekalet ücreti, yargılama giderleri konusunda görevli mahkemece karar verilmesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliyesi ( İstinaf Mahkemesi ) nezdinde İSTİNAF YOLU açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usûlen anlatıldı.29/03/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır