Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/989 E. 2020/523 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/989 Esas
KARAR NO : 2020/523

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 23/10/2018
KARAR TARİHİ : 05/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Müvekkili … ile …’ın kardeş olduklarını, davalı şirketin faaliyet alanının metal işleme olduğunu ve fason işçilik yaptıklarını, …’ın 28/10/2008 tarihinden itibaren beş yıl süre ile davalı şirkete münferiden şirket müdürü seçildiğini, bu görev süresinden dolmasının akabinde 10/10/2013 tarihinde bu sefer on yıl süre ile davalı şirkete münferiden müdür olarak atandığını, …’ın davalı şirketin müdürü ve tek imzaya yetkilisi olduğunu, davalı şirkette her iki ortağın eşit hisselerinin olmasına rağmen …’ın davalı şirkette üstün gibi davranarak şirket ile ilgili alınan kararlarda müvekkiline hiç danışmadığını ve müvekkilinin bilgi almasını engellediğini, müvekkili tarafından bilgi almak isteğine de her seferinde hakaret ve tehtide maruz kaldığını ve şirkete fiilen girmesinin dahi engellendiğini, ayrıca …’ın şirketin diğer hissedarı olan müvekkiline karşı sorumluluklarını yerine getirmeyerek 2013 yılından bu yana Olağan Genel Kurul Toplantıları yapılmadığını ve müvekkiline kar payı dağıtmadığını, bu nedenle müvekkilinin davalı şirkete ihtarname keşide ederek davalı şirketin faaliyet kapsamında alınması gereken işletme ruhsatlarının tamamlanmadığını, ivedilikle yetkili mercilere başvurarak ruhsatlarını alınmasını aksi taktirde doğabilecek zararlardan şahsen sorumlu olacağını, şirkette usulsüs işlemlerin bulunup bulunmadığının tespiti bakımından defter ve kayıtlarını incelemek istediğini ve 2013 yılından beri yapılmayan Olağan Genel Kurul Toplandılarının yapılması için gerekli kararların alınarak toplantı çağrılarının derhal yapılmasını, ve yapılacak toplantılda şirket müdürünün seçimi ve süresinin belirlenmesi, şirketin alacak ve borçlarının görüşülmesi, şirketin geçmiş yıllara ait faaliyetlerinin görüşülmesi ve kar payı dağıtılmasın ve şirketin faaliyetlerinin denetimi için Özel Denetçi Tayin edilmesi için ihtarname çektiğini, bu ihtarın tebliğinin üzerinden dört ay gibi bir zaman geçmesine rağmen taleplerin hiçbirinin yerine getirilmediğini, davalı şirketin müvekkili şirket ortağına karşı sorumluluklarını yerine getirmediğini, bu nedenle öncelikle dava sonuçlanıncaya kadar müvekkilinin menfaatlerinin korunması için şirkete kayım atanmasını ve şirketin taşınır taşınmaz, alacak haklarına ihtiyati tedbir konulmasını ve akabinde davalı şirketin feshine karar verilerek yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı Taraf Davaya Cevabında:
Davalı vekili mahkememize hitaben verdiği cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 06/11/1978 tarihinde kurulduğunu, 11/11/2008 tarihli hisse devir sözleşmesi ile şirketin … – … -… eşit hisselere malik üç ortaklı vaziyete döndüğünü, yine 05/04/2011 tarihli hisse devir sözleşmesi ile şirketin … %50 , … %50 iki ortaklı limited şirket olarak faaliyetlerine devam ettiğini, 17/10/2008 tarihinde ve 25/09/2013 tarihinde alınan karar ile …’ın şirket müdürü olarak atandığını, her ne kadar … şirket müdürü olarak görev almış ise de şirketin işlerini fiilen …’ın yürüttüğünü, iki ortak kardeş olmaları sebebi ile işleri fiilen davacının yürüttüğünü, bu süreçte davacının şirketi zarara uğratarak kendi lehine haksız zenginleşme elde ettiğini, davacı …’ın şirketin kasa defterlerinde olmayan giderleri varmış gibi gösterdiğini, harcamaları fazla yazdığını, kasa defterinde gider hanesinde giderler toplamını fazla yazarak şirketi zarara uğratarak haksız kazanç elde ettiğini, müvekkili şirketin aylık petrol alımı yaptığını, ve ortalama aylık tüketimin işlerin ne kadar yoğun olursa olsun 3-4 ton arası petrol tüketildiğini, ancak şirketin petrol faturaları incelendiğinde, davacının bazı aylar 8 ton bazı aylar 12 ton yakıt alınmış gibi fatura aldığını, müvekkili şirketi borçlu gösterip aradaki farkı kendi elyazısı ürünü düzenlediği makbuzlar ile resmi müşteri çeklerini kasadan çıkış yaparak kendi kişisel hesabına aktararak haksız kazanç elde ederek şirketi zarara uğrattığını, şirketin pertol aldığı … veya … firmalarının tahsilat makbuzları …’ın elyazısı ile doldurulduğunu, firma sahiplerinin eli ürünü olmadığını, şirketin kasa defterleri incelendiğinde bu durumun tartışmaya mahal vermeyecek şekilde açık olduğunu beyan ederek şirketin tasfiye edilmesi yerine davacının hisse değerinin belirlenerek, kendisine ödenmesine karar verilmesi, ülke ekonomisi için daha sağlıklı bir karar olacağını, şirketi tasfiye etmek kurulmuş faal olan ülke ekonomisine katkı sağlayan bir şirketin ortadan kalkması anlamına geleceğini bu durumdan çalışanların da mağdur olacağını beyan ederek davanın reddine, ihtiyati tedbir talebinin reddine, şirketin tasfiyesi yerine davacının hisse değerinin tespit edilerek ödenmesine ve davacının ortaklıktan çıkarılmasına karar verilerek yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
Toplanan Deliller:
Ticari sicil kayıtları, soruşturma dosyası, tanık anlatımalrı, bilirkişi raporu ile tarafların açıklamaları.
GEREKÇE :
Dava, haklı nedenle limited şirketin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nın 636/2. Maddesinde uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, ortaklardan veya şirket alacaklılarından birinin şirketin feshini istemesi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, müdürleri dinleyerek şirketin, durumunu Kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirler, buna rağmen durum düzeltilmezse, şirketin feshine karar verir. 636/3. Maddesinde ise haklı sebeplerle ortağın şirketin feshini talep edebileceği, mahkemece bu istem yerine, davacı ortağın payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedilebileceği düzenlenmiştir.
Somut olayda,
Ticaret sicil gazetesinde yayınlanan 25.09.2013 tarihli genel kurul kararında şirket müdürü olan …’ın görev süresinin dolmasından dolayı, yine şirket Müdürlüğü’ne 10 yıl süreyle atanmasına, şirketi her hususta münferit imzası ile temsil ve ilzam etmesine karar verilmiştir.
Davalı şirketin sermayesi 100.000,00 TL olup, ortaklar … %50 – … %50 hisse ile ortaktır.
Şirketin diğer ortağı dava dışı … tarafından, Davacı … aleyhine, davalı şirketi, şirket ortağı olarak zarara uğrattığından bahisle yaptığı şikayet ile … Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma sonucunda;
“Alınan bilirkişi raporunda 2012 yılında “Kasa Defterinde Bankaya Takasa Çek Çıkışı Yapılmış Banka Girişlerinde Mevcut Değildir” listesinde ki yer alan bazı harcamaların tespit edilemediği, ancak 2012 yılında şüpheli ile müştekinin %50 şer ortak olduğu, dolayısıyla şüphelinin, müştekinin çalışanı değil ortağı olduğu, şirket zararına işlem yapılsa bile ortağı olduğu şirkete yaptığı kaldı ki yapılan işlemlerin Türk Ceza Kanunu açısından herhangi bir suç teşkil etmediği, dolayısıyla bu işlemlerin taraflar arasındaki hukuki ihtilaf düzeyinde kaldığı tüm dosya kapsamından anlaşılmakla,
Şüpheli hakkında üzerine atılı suçtan belirtilen nedenlerle kamu adına KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA,” kararı verilmiştir.
Soruşturma dosyasında alınan bilirkişi raporu ve KYOK kararından “kasa defterinde bankaya takasa çek çıkışı yapılmış banka girişlerinde mevcut değildir.” listesinde yer alan dökümlerin bir kısmının ticari defterlere işlenmediği tespit edilmiştir. Soruşturma dosyasına göre şirketin zararına işlem yapan ortağın davacı olduğu görülmüştür.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporunda;
Şirketin 2013-2019 yılları arasındaki satış-karlılık performansı ile öz varlık değişimi ve kar dağıtımı hususları irdelenmiş, buna göre, davalı şirketin her yıl satış hacmini artırdığı, buna bağlı olarak net kar tutarının da (2019 yılı hariç) sürekli yükseldiği, her yıl kar beyan edilmesi sonucunda şirket öz varlığının da sürekli olarak artış gösterdiği ancak tüm bu olumlu gidişata rağmen şirketin hiç kar dağıtmadığı, 31.12.2019 tarihi itibarıyla şirketin toplamda dağıtılabilir (yasal yedekler hariç) kar tutarının 281.141,30 TL olduğu bu durumun şirketin feshini gerektirecek haklı bir sebepten bahsedilmesinin mümkün olmadığı, zira şirketin fason üretim kabiliyetinin bulunduğu ve sürekli kar ederek öz varlığını yükselttiği,
Bununla birlikte şirket ortakları arasında anlaşmazlık bulunduğu, her ne kadar ilgili Savcılık makamınca henüz bir karar verilmemiş olsa da, bir ortağın diğer ortak hakkında, şirket içindeki görevini kötüye kullanmak ve şirketi muvazaalı işler yaparak zarar uğratmak gibi ağır iddialardan bahisle şikâyet etmiş olması, ayrıca şirkette uzun yıllardır kar dağıtımı yapılmamış olması karşısında, ticari ilişkinin birlikte yürütülmesinin çekilmez bir hal aldığı da gözetilerek, şirketin feshi verine ayrılma akçesi ödenerek davacı yanın şirket ortaklığından çıkarılmasının uygun olacağı, tespitlerine yer verilmiştir.
Bu kapsamda;
Asıl olan şirketin devamlılığı olup, feshin son çare olması karşısında davacının iddia ettiği kar dağıtmama ve genel kurul toplanmama konularında yargı yoluna başvurularak bu hususta karar alınabilecek olması, tanık anlatımlarına göre fiilen işlerin uzun süre davacı tarafından yürütlmesi, soruşturma dosyasında “Kasa Defterinde Bankaya Takasa Çek Çıkışı Yapılmış Banka Girişlerinde Mevcut Değildir” listesinde ki yer alan bazı harcamaların tespit edilememesi ve ticari defterlere işlenmemesinden davacının sorumlu olduğuna ilişkin alınan bilirkişi raporu ve bilirkişi raporunda yapılan mali tespitler ile mali yönden de fesih şartlarının oluşmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde; davacı tarafça ileri sürülen sebeblerin hiçbiri şirketin feshi için haklı sebep olarak kabul edilebilir sebepler olarak görülmemiştir. Fesih şartlarının oluşmaması ile davacının şirketin zararına ilişkin eylemlerinde soruşturma dosyasına göre kendi kusurunun bulunması nedeniyle TTK 636/3 maddesinin de uygulanma şartları oluşmadığı kanaati ile davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1.- Davanın REDDİNE
2- Alınması gereken 54.40.TL. Karar ve İlam harcından peşin alınan 35,90.TL.peşin harcın mahsubu ile bakiye 18,50.TL.harcın davacıdan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
3-)Davalı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi üzerinden hesaplanan 3.400,00.TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
4-)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde bakiyesinin yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/11/2020

Başkan …
(e-imza)

Üye …
(e-imza)

Üye …
(e-imza)

Katip …
(e-imza)