Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/962 E. 2022/733 K. 23.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/810 Esas
KARAR NO : 2022/726

DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 10/09/2018
KARAR TARİHİ : 23/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin 10/09/2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın … Şubesi ile dava dışı borçlu … A.Ş. Arasında dava dışı …, …, … ve davalı …’nun kefaleti ile akdedilen 13/09/2012 tarihli ve 950.000,00-TL limitli genel kredi sözleşmesi çerçevesinde borçluya ticari nitelikte kredi/krediler kullandırıldığını, kullandırılan kredinin geri ödemelerinin yapılmaması nedeniyle, borçlu lehine açılan ticari kredi hesapları 04.04.2017 tarihi itibariyle kat edilmek zorunda kaldığını ve … 6. Noterliğinden keşide edilen … tarih ve … yevmiye sayılı hesap kat ihtarnamesi ile; kredi hesap kat tarihi itibariyle borçlu cari krediden kaynaklanan 105.720,88- TL, doğrudan borçlandırmadan kaynaklanan 17.742,86- TL esnek ticari hesaptan kaynaklanan 16.913,14- TL borçlu cari krediden kaynaklanan 13.373,09-TL business karttan kaynaklanan 2.009,68- TL ve borçlu cari krediden kaynaklanan 1.303,67- TL olmak üzere toplam 157.063,32- TL ticari kredi borcunun ödenmesi ayrıca 1 adet çek yaprağının 5941 sayılı yasa kapsamında müvekkil banka tarafından ödenmesi garanti edilen meblağ olan 1.290,00- TL’nin depo edilmesi ve kredilerden kaynaklanan vadesi henüz gelmediğini meri toplam 31,27- TL alacağın ödenmesi gereği dava dışı borçlu şirket ile dava dışı borçlu kefillere ve davalı kefil …’na ihtar edildiğine, ihtarname borçluların bilinen adresine tebliğe gönderildiğine, borçlunun keşide edilen ihtarnameye herhangi bir itirazı olmadığını, ihtarname keşidesi ve tebliğine rağmen borcun ödenmemesi üzerine borçlular aleyhine ihtiyati haciz kararı verilmesi … 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin … D.İş dosyasından talep edildiğine, ihtiyati haciz kararı uygulanarak … 35. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası üzerinden borçlu hakkında Genel Haciz Yolu ile (ilamsız) icra takibi başlatıldığını, takip talebinden de belirtildiği üzere, takip öncesi ödemeleri faize ve masrafa mahsup etme, farkı talep etme hakkı saklı kalmak kaydıyla takip öncesinde yapılan 19.000,32- TL tahsilat takipten önce düşünüldüğünü, davalının itirazı haksız ve hukuksal dayanaktan yoksun olduğunu, takip sürecini sürüncemede bırakmaya yönelik olduğunu, borcun varlığı ve miktarı davaya konu genel kredi sözleşmesi/lerinin 13.2.c. Maddesi uyarınca, HMK 193. Maddesi (HUMK m.287) anlamında münhasır delil teşkil eden müvekkil banka defter, kayıt ve diğer belgeler, üzerinde yapılacak bilirkişi incelenmesinde sabit olacağını, davalı/borçlunun … 35.İcra Müdürlüğünün… E. Sayılı dosyasına yapmış bulunduğunu itirazlarının iptaline ve takibin takip talebindeki koşullarla devamına, davalı tarafça haksız olarak itiraz olunan alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere hesaplanacak icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin 03/10/2018 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı yanca, huzurdaki davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığı için reddi gerektiğini, davacı yanca müvekkili ve dört borçluya karşı … 35. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine müvekkil tarafından 35.05.2017 tarihinde itiraz edildiğini, icra müdürlüğünce aynı tarihte takibin durdurulmasına karar verildiğini, bu tarihten hemen sonra diğer borçlular için haciz işlemlerine devam eden davacı, müvekkil hakkındaki takibin durmuş olması ve dosyadan bunu öğrenmiş olması sebebiyle müvekkil hakkın hiçbir işlem yapmadığını, müvekkilin itirazı, davacı tarafa tefhim edildiğini, buna ilişkin herhangi bir tutanak düzenlenmemişse de dosyadaki işlemlerden davacının itirazı öğrenmiş olduğunu, açıkça belli olduğunu, dava dosyasına ve icra dosyasına davacı yanca sunulan evraklar müvekkilce incelenmiş olduğunu, müvekkilin adı altında atılan imzaların birçoğunun kendi imzasına benzemediği tespit edildiğini, bu nedenle evrak asılları üzerinde imza incelemesi yapılmasını talep etmesi gerektiğini, öte yandan bazı sayfalarda müvekkilin imzası dahi bulunmadığını, dava konusu kredi sözleşmesinde müvekkilin kefalet tarihini ve kefalet limitini belirten yazıların hiçbiri müvekkile ait olmadığını, zira sözleşmedeki kefillerin tamamının tarih ve limitlerini gösteren el yazısı aynı olduğunu, kefalet limitleri muhtemelen sonradan doldurulduğunu, kendi el yazısı ile sorumlu olduğunu, azami miktarı kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda bu sıfatla yükümlülük altına girdiğini, sözleşmedeki kendi el yazısıyla belirtmeyen müvekkilin kefaletinin geçersizliği açık olduğunu, izahına çalıştığımız nedenlerle davanın reddine, haksız ve kötü niyetli davacının alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminat ödemesine, her türlü yargılama gideri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Bilirkişi … raporu ile; inceleme konusu, genel kredi ve teminat sözleşmesinin 54. Sayfasında yer alan “950.000 TL-Müteselsil Kefil-13.09.2012” yazı ve rakamları ile … ve …’na ait mevcut mukayese yazı ve rakamlar arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından da farklılıklar saptandığından söz konusu “950.000 TL- Müteselsil Kefil-13.09.2012” yazı ve rakamlarının, mevcut mukayeselerine kıyasla … ve …’nun eli ürünü olmadığı kanaatine varılmıştır.
Adli Tıp ve Belge İnceleme Uzmanı raporu ile; yazı ve imza incelemelerinde geçerli tüm grafolojik tanı yöntemleri dikkate alınarak, lup, stereomikroskop, S523 document dedector ve bilgisayar/scan kullanılarak yapılan incelemelerde, incelemesi konusu …Bankası A.Ş.’nin 12.09.2012 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesindeki imza, yazı ve rakamların, mevcut karşılaştırma belgelerindeki …’na ait imza, yazı ve rakamlarına kıyasla; …’nun eli ürünü olmadığı kanaatine varılmıştır.
Adli Tıp ve Belge İnceleme Uzmanı bilirkişi tarafından dosyaya sunulan bilirkişi raporu ile; Yazı ve imza incelemelerinde geçerli tüm grafolojik tanı yöntemleri dikkate alınarak, lup, stereomikroskop, S523 document dedector ve bilgisayar/scan kullanılarak yapılan incelemelerde, inceleme konusu … Bankası A.Ş.’nin 12.09.2012 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesindeki imza, yazı ve rakamların, mevcut karşılaştırma belgelerindeki …’na ait imza, yazı ve rakamlarına kıyasla; …’nun eli ürünü olmadığı kanaatine varılmıştır.
Adli Tıp ve Belge İnceleme Uzmanı bilirkişi tarafından dosyaya sunulan bilirkişi raporu ile; Yazı ve imza incelemelerinde geçerli tüm grafolojik tanı yöntemleri dikkate alınarak, lup, stereomikroskop, S523 document dedector ve bilgisayar/scan kullanılarak yapılan incelemelerde, incelemesi konusu Bankacılık Sözleşmesindeki …’na atfen atılmış imza ve yazıların (“…” ibaresinin ), …’nun eli ürünü olduğu; diğer imza ve yazılar ile kişiye ait imza ve yazılar arasında grafolojik ilişki kurulamadığı kanaatine varılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Genel Kredi Sözleşmesi sureti, ihtarname sureti, ödeme belgeleri, dekontlar, çek raporu fotokopisi, Bilirkişi raporları, Gelir İdaresi Başkanlığı yazı cevabı, Tapu Müdürlüğü yazı cevabı, Nüfus Müdürlüğü yazı cevabı, Emniyet Müdürlüğü yazı cevabı dosya arasında delil olarak mevcuttur.
GEREKÇE: Dava, İİK m.67 kapsamında genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı yan, bankanın … Şubesi ile dava dışı borçlu … A.Ş. Arasında dava dışı …, …, … ve davalı …’nun kefaleti ile akdedilen 13/09/2012 tarihli ve 950.000,00-TL limitli genel kredi sözleşmesi çerçevesinde borçluya ticari nitelikte kredi/krediler kullandırıldığını, kullandırılan kredinin geri ödemelerinin yapılmaması nedeniyle, borçlu lehine açılan ticari kredi hesapları 04.04.2017 tarihi itibariyle kat edildiği, ve … 6. Noterliğinden keşide edilen … tarih ve … yevmiye sayılı hesap kat ihtarnamesinin keşide edildiği, borçlunun keşide edilen ihtarnameye herhangi bir itirazı olmadığını, ihtarname keşidesi ve tebliğine rağmen borcun ödenmemesi üzerine borçlular aleyhine ihtiyati haciz kararı verilmesi … 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin … D.İş dosyasından talep edildiği, ihtiyati haciz kararı uygulanarak … 35. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası üzerinden borçlu hakkında Genel Haciz Yolu ile (ilamsız) icra takibi başlatıldığı, takibe haksız itiraz edildiği, bu nedenle davalının yapmış bulunduğunu itirazlarının iptaline ve alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere hesaplanacak icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir
Davalı yan, dava dosyasına ve icra dosyasına davacı yanca sunulan evraklar müvekkilce incelenmiş olduğunu, müvekkilin adı altında atılan imzaların birçoğunun kendi imzasına benzemediği tespit edildiğini, bu nedenle evrak asılları üzerinde imza incelemesi yapılmasını talep etmesi gerektiğini, öte yandan bazı sayfalarda müvekkilin imzası dahi bulunmadığını, dava konusu kredi sözleşmesinde müvekkilin kefalet tarihini ve kefalet limitini belirten yazıların hiçbiri müvekkile ait olmadığını, kefalet limitleri muhtemelen sonradan doldurulduğunu, kendi el yazısı ile sorumlu olduğunu, azami miktarı kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda bu sıfatla yükümlülük altına girdiğini, sözleşmedeki kendi el yazısıyla belirtmeyen müvekkilin kefaletinin geçersizliği açık olduğunu, davanın reddine, haksız ve kötü niyetli davacının alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminat ödemesi, savunmasında bulunmuştur.
Cevap dilekçesinin içeriği dikkate alındığında davacı tarafın iki ayrı savunmasının bulunduğu, savunmalarından birincisinin davalı banka ile dava dışı eşi arasında imzalanan kefalet sözleşmesinin 6098 sayılı TBK’nın 584.maddesi gereğince eşin yazılı rızasını içermemesi nedeniyle geçersiz olduğu, savunmanın ikincisi ise TBK kapsamında düzenlenen kefalet şartlarında düzenlenen şekil şartlarına aykırılık olduğu iddiasıdır.
Davalı tarafın eş rızası olmadığında sözleşmesinin geçersizliği savunması bakımından yapılan incelemede;
Kefalet sözleşmesi 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 581 ila 603. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 581. maddesinde “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir.
Türk Borçlar Kanunu’nda kefalet sözleşmesinin geçerliliği 818 Sayılı Borçlar Kanunu’ndan daha ağır şartlara bağlamıştır. Kefalet sözleşmesinin geçerli olması, genel hükümlerin yanında, Türk Borçlar Kanunu’nun 583 ve 584. maddelerde kefalet sözleşmesi için öngörülen koşulların varlığına bağlıdır. Bu koşullar mevcut ve geçerli borcun bulunması, kefalet sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması ve kefil evli ise eşin rızasının alınmasıdır.
Kanun metninde kefalet sözleşmesinin geçerli olarak kurulması için hangi hallerde eşin rızasının gerektiği ayrıntılı bir şekilde hükme bağlanmıştır. Emredici olan bu düzenlemeden, eşlerin feragat etmesi mümkün değildir. Eşin yazılı rızasının verilmesi adi yazılı şekle tâbidir. Yani rıza beyanının eş tarafından imzalanması gerekli ve yeterlidir. Ancak rıza somut ve belirli bir kefalet sözleşmesinin kurulmasından önce veya en geç sözleşmenin kurulması anında verilmelidir (TBK m.584). Dolayısıyla gelecekte yapılacak kefalet sözleşmelerini de kapsayacak şekilde genel bir rıza verilemeyeceği gibi sözleşmenin yapılmasından sonra (geçersiz sözleşmeye geçerlik kazandırmak için de) rıza verilemez.
Türk Borçlar Kanunu’nun 584/1. maddesine göre rıza sonradan verilecek icazet ile tamamlanmadığından, eşin izni tamamlayıcı unsur değil geçerlilik unsurudur. Yani kefalet sözleşmesinin geçerli olarak kurulabilmesi için eşin rızası mutlaka gereklidir. Aksi halde kefalet sözleşmesi geçersiz olacaktır. Zira rıza, eşin kefil olma ehliyetini sınırlar ve rızanın yokluğunun yaptırımı kesin hükümsüzlüktür. Bu geçersizlik hakim tarafından resen dikkate alınır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.05.2017 tarih ve 2017/1135-2017/1012 E K sayılı kararı)
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez.(Ek fıkra: 28.03.2013 – 6455/77 md.) Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.” şeklinde düzenlendiği, somut olayda davalının tacir olduğu, kefaletin geçerli olması için davalının eşinin rızasına gerek olmadığı anlaşılmaktadır.
Davalı tarafın kefalet sözleşmesinin geçersizliği savunması bakımından yapılan incelemede;
TBK mad. 583 hükmü kefalet sözleşmesinin geçerliliğine ilişkin şekil şartlarını düzenlemiştir. Bu hükme göre, “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” Bu durumda, asıl borcun yanı sıra gecikme faizi, mahkeme masrafları gibi borçların toplamının da kefalet sözleşmesinde belirtilen kefilin sorumlu olduğu azami miktarı geçmemesi gerekmektedir.
Taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinde kefilin sorumlu olduğu azami miktar ve kefalet tarihine ilişkin davalının el yazısı ile yazılmış bir ibare bulunmamaktadır. Nitekim dosyamızda alınan bilirkişi raporlarında da bu husus ortaya konulmuştur. Bu durumda TBK.nun 583.maddesinde belirtilen şekil şartlarına uyulmadan yapılan kefalet sözleşmesi geçersiz olduğu kabul edilecektir (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2015/4341 E. 2016/1257 K. 23.02.2016 T., Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2015/1158 E. 2015/1506 K. 18.02.2015 T., Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2013/18631 E. 2014/1721 K. 22.01.2014 T., Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2017/5481 E. 2019/5112 K. 13/11/2019 T.).
Yukarıda anlatılan gerekçe ile davalının tacir olması ve bu kapsamda dava dışı borçlu … A.Ş.’nin davalı bankadan çektiği krediye kefil olduğu, bu tür kefaletlerde TBK’nun 584/3 maddesi gereğince eşin rızasının aranmayacağı, bu nedenle kefalet sözleşmesinin bu açıdan geçerli olduğu, TBK 583. maddesi gereğince kefalet sözleşmesinde kefalet tarihinin ve buna ilişkin içeriğin kefil tarafından bizzat el yazısı ile açıkça yazılması gerektiği, bunun kanunda yer alan emredici bir düzenleme olduğu, bu nedenle de davalının kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığı, geçersiz kefalet sözleşmesine dayanılarak davalı temlik veren banka tarafından davalı aleyhine yapılan icra takibinden dolayı davalının davacıya borçlu olmadığı anlaşılmakla davanın reddi gerekmiştir.
Davalı taraf her nekadar kötü niyet tazminatı talep etmiş ise de, davacının alacaklı olup olmadığının ancak kredi sözleşmesi ve kefalet beyanının mahkemece yorumlanması sonucunda ortaya çıkabileceği, davacının takibe geçmekte kötü niyetli olduğunun kabul edilemeyeceği, bu nedenle kötü niyet tazminat talebinin de reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM; Açıklanan yasal gerektici nedenlere göre;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalı vekilinin kötüniyet tazminat talebinin ispatlanamadığından ve şartları oluşmadığından REDDİNE,
3-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin yatırılan 1.767,25 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.686,55‬ TL harcın davacıya iadesine,
4-Davalı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince reddolunan kısım üzerinden hesaplanan 22.866,83 TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına, yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde bakiye kısmının talep halinde yatıran tarafa iadesine,
6-Davalı tarafından yapılan 500,00 TL bilirkişi ücreti ve 5,20 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 505,20 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, tarafların yüzüne karşı verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/11/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır