Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/847 Esas
KARAR NO : 2021/484
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 19/09/2018
KARAR TARİHİ : 08/07/2021
Mahkememizde görülmekte olan alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; Dava dışı …Ticaret AŞ ile müvekkili arasında 28/12/2016 tarihli Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme gereğince müvekkilinin tapuda … İli … İlçesi, …Mah, … ada … pafta 24 parselde kayıtlı A Blok 19 nolu bağımsız bölümü satın aldığını, müvekkilinin taşınmazın satış bedelini ödediğini, ancak taşınmazın tapusunun ve konutun kendisinin müvekkiline fiilen teslim edilmediğini, dava dışı … nın müvekkilinin alacaklısı olduğu konut dahil tüm malvarlığı üzerinde milyonlarca liralık haciz ve ipoteklerin mevcut olduğunu, ayrıca bu şirket aleyhine açılmış bulunan iflas davası dahil diğer alacaklıların açtığı yüzlerce dava bulunduğunu, bu durumda müvekkilinin satış sözleşmesi ile alacak hakkı bulunan konutun tapusunun üzerinde milyon liralık haciz ve ipotekle devralamayacağını, dava dışı şirketin inşaatı tamamlamadığı için müvekkilinin sözleşmeden … 30 noterliğinin …tarih ve … yevmiye sayılı ihtarname ile haklı sebeplerle döndüğünü, ve satış bedelinin iadesi için…13 icra müdürlüğünün… sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını ancak yapılan takip talebi ve ödeme emrine karşın içi boş olan ve iflas ilanı çıkan bu şirketten bir sonuç alamadıklarını, dava dışı … yönetim kurulu üyeleri olan davalılardan … ve … ın müvekkille karşı verilen zarardan sorumlu olduklarını, diğer davalılardan … nın hakim ortağı ve … ‘un şirketi olan … ve …’ın şirketi … ise tüzel kişilik perdesinin aralanması sebebiyle sorumlu olduklarını, müvekkilinin alacaklısı olduğu konut üzerinde tesis edilen 16 milyon TL tutarında ipotek olduğunu, ve 04/06/2018 tarihinden itibaren 3. Kişiler tarafından konmaya başlayan ve bugüne kadar devam eden 24 farklı ihtiyati haciz şerhi bulunduğunu, diğer alacaklılar tarafından … aleyhine … 1 ATM nin … sayılı dosyası ile iflas davası açıldığını, şirket alacaklarının şirket borçlarını karşılamaz nitelikte olduğunu, müvekkilinin satın aldığı aynı etaptaki tüm konutlar üzerinde ipotek ve hacizler bulunduğunu, davalılardan …ve … nın yönetim kurlu üyesi olarak kendisine TTK nın yüklediği yükümlülükleri kusur ve ihmaliyle yerine getirmediklerinden alacaklıların doğrudan zararına sebep olduklarını satış bedelinin müvekkiline iadesi konusunda müteselsilen sorumlu olduklarını, davalı şahısların TTK 376 sayılı yükümlülüklerini yerine getirmeyerek ara bilonço çıkarmamış şirketin alacaklarının alacaklarını karşılamaya yetmediği ve iflasın eşiğinde olduğu halde şirketin iflasını istemediklerini, davalıların tüzel kişilik perdesinin kaldırılması suretiyle sorumlu olduklarını, davalı … Yatırım Aş ye yapılan hisse devrinin alacaklılardan mal kaçırma amacı ile yapıldığının açık olduğunu, dava dışı … ve davalı şirketlerin hissedarlarının aynı kişilerden oluştuğunu, bu şirketlerin iç içe geçtiğini, davalı şirketlerin dava dışı … gibi faaliyet konularının inşaat olduğunu, … ile davalı …in aynı adreste faaliyetlerini sürdürdüğünü, …ve … nın aynı anda konkordato talep etmesi şirketler arasındaki organik bağı kanıtladığını beyan ederek müvekkilinin davalıların zararı sebebiyle alacaklı olduğu 285.000 TL nin davalılara ihtar tarihinden itibaren işleyecek en yüksek ticari faizi ile ödenmesine karar verilerek yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılar üzerine bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalılar … ve …Tic AŞ vekili Cevabında :
Davalılar …. ve … Tic AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının müvekkillerine yönelik hiçbir iddiasını kabul etmediklerini, iddiaların gerçekleri yansıtmadığını, müvekkillerine husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, davaya konu gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin dava dışı… şirketi ile imzalandığını, davacının sözleşmeden döndüğü iddiasıyla açacağı bir alacak davasını sözleşmenin tarafı olan şirkete yöneltmesi gerektiğini, müvekkillerinin sorumluluğuna gidebilecek herhangi bir eylemlerinin söz konusu olmadığını, huzurdaki davanın açılabilmesi için ilk şart bir somut bir zararın söz konusu olması olduğunu, davacının gerçekleşmiş somut bir zararının söz konusu olmadığını, davacı tarafın her ne kadar dava dışı… nın tüm malvarlıkları üzerine haciz ve ipoteklerin mevcut olduğunu, iflasının istendiğini ileri sürmüş ise de iş bu davanın açıldığı tarih itibari ile bahsi geçen şirketin iflas etmediğini ve şirketin birçok malvarlığı bulunduğunu, bu nedenle davacının öncelikle sözleşmenin asıl tarafı olan dava dışı şirkete yönelik dava açmak, başvurunun sonuçsuz kalması halinde bu davaya açabileceğini, müvekkillerine husumet yöneltilemeyeceğini ve şartları oluşmayın davanın reddine karar verilmesine yönelik beyanlarını saklı kalmak kaydıyla davacının tüzel kişilik perdesinin aralanarak… ortaklarından olan müvekkillerinin sorumluluğuna gidilmesi gerektiğine yönelik beyanlarını kabul etmediklerini, … şirketinin müvekkilinin aile şirketi olduğunu, ortakların aynı olması bu şirketlerin ayrı tüzel kişiliği olduğu gerçeğini değiştirmeyeceğini, bir an için tüzel kişilik perdesinin aralanacağı düşünülse dahi yapılacak inceleme neticesinde müvekkil şirketin alacaklarından mal kaçırma kastının bulunmadığı aksine dava dışı … nın borçlarına karşılık müvekkil şirket tarafından şirketin tüm taşınır taşınmaz malvarlığının teminat olarak gösterildiğini, bu nedenle dava dışı şirketin borçlarından dolayı müvekllerinin de ekonomik olarak zorlandığı ve mağdur olduğunun anlaşılacağını beyan ederek davaya konu sözleşmenin tarafı olmayan müvekkillerine husumet yöneltilemeyeceğinden huzurdaki davanın müvekkilleri açısından pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, yasal şartları oluşmayan davanın usulden reddine, müvekkiller aleyhine açılan haksız ve kötü niyetli davanın reddine karar verilerek yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir,
Davalı … vekili Cevabında:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin TTK 369 maddesinde belirtilen özen ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davranarak muvazaalı işlemler ile yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı dava dışı … şirketinin içini boşalttığını ve mal kaçırıldığını idia ettiğini, dava dışı şirketin sektörün önde gelen ve uzun yıllar üst düzey konut inşaatları gerçekleştirdiğini müvekkilinin 30 yıllır inşaat mühendisliği kariyeri ile bu projelerin hepsinde aktif olarak görev aldığını, ancak dünya genelinde likitide sıkıntısı ve son bir yılda ülkemizin ekonomik durumun kötüye gitmesi, genel seçimler öncesi yaşanan siyasi belirsizlik nedeni ile yaşanan durgunluk ve döviz kurunda yaşanan ani yükselişin yarattığı ekonomik daralmadan en çok etkilenen sektörlerin başında gelmesinden dolayı faaliyetlerini devam edemeyecek duruma geldiğini, müvekkilinin alacaklılara zarar verme kastıyla hareket etmediği gibi müvekkilinin dava dışı şirketin borçlarına karşı şahsi kefaletlerde bulunmuş olması dahi şirketin içini boşaltarak alacaklılara zarar verme yada sadakat ve özen yükümlülüğüne aykırı kusurlu harekette bulunmadığının tek başına ispatı olduğunu, davacının şirketin hisselerinin devrine ilişkin iddiaları gerçeği yansıtmadığını, söz konusu devir işleminin …ve … AŞ nin kredibilitesinin yüksek olması nedeniyle şirketin yaşadığı ekonomik sıkıntılardan kurtulmak ve yeni kredi imkanları yaratmak amacıyla yapıldığını, bu devir işleminin şirketin içini boşaltmak için değil tam tersine şirketin mali yapısını güçlendirmek ve sürdürebilir bir ekonomik program oluşturmak amacıyla yapıldığını, davacının dilekçesinde müvekkili ve diğer davalı Ferudun’un TTK 376 maddesine göre şirketi borca batık durumda olduğunu bildiklerini ve ara bilanço çıkartıp bu durumu mahkemeye bildirerek şirketi iflasını istemediklerini bu nedenle görevlerini yerine getirmediğinden borçtan sorumlu olduklarını iddia ettiğini ancak davacının dava dilekçesinde de delil olarak gösterdiği gibi … 1 ATM nin …Esas ve … 2 ATM nin … esas sayılı dosyalarındaki bilançolardan görüleceği üzere dava dışı şirketin borca batık durumda olmadığını, dava dışı şirketin bankaların kredi kullandırmasından dolayı likit sıkıntısı yaşadığını borçlarını ödeyemediğini, davacının iddialarının hiçbiri müvekkilinin kusurunu ispatlamadığını beyan ederek davanın müvekkili açısından haksız ve mesnetsiz olması nedeni ile reddine karar verilerek yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesi ve delil listesi sunmamıştır.
Deliller:
Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi, İhtarname, tapu kayıtları, yazılan müzekkere cevapları, bilirkişi incelemesi, tarafların açıklamaları ve tüm dosya kapsamı.
Gerekçe :
Dava, alacağın varlığının tespiti ve tüzel kişilik perdesinin kaldırılması suretiyle tahsili istemine ilişkindir.
Davacı yan ile dava dışı… A.Ş arasında akdedilen, … tarihinde … 3 noterliği nin … yevmiye numarasında kayıtlı, “düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi ve inşaat yapım Sözleşmesi” imzalanmıştır. Davacı tarafından dava dışı… hesabına yapılmış 297 bin TL tutarındaki ödeme dekontları sunulmuştur.
Dava dışı … A.Ş ile davacı arasında imzalanan taşınmaz satışı sözleşmesi uyarınca davaya konu edilen 285.000,00- TL nin ödendiği konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur.
Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 12 Haziran 2018 tarih 9598 sayılı nüshasında ilan edilen dava dışı… A.Ş. ye ait yönetim kurulu kararına göre şirket ortaklarından …’ın 22.100 adet hissesine karşılık 2 milyon 210 bin TL bedelli hissesini … A.Ş. ye devir etmiştir.
Davalı … A.Ş. nin 2017 ve 2018 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin yasal süresi içerisinde yaptırıldığı, bu anlamda ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu görülmüştür.
Mahkememizce yapılan bilirkişi incelemesi ile alınan bilirkişi raporunda;
Davalı şirket ticari defterlerinde, dava dışı… ile aralarındaki ticari ilişkiye ait muhasebe hareketlerinin 120 numaralı “alıcılar” ve 320 numaralı “satıcılar” hesaplarında havuz şeklinde, 340 numaralı “alınan avanslar” hesabının da 340.01.001 numaralı alt hesabında takip edildiği görülmektedir. Anılan hesaplardan 120 numaralı hesapta, davalı … tarafından dava dışı … verilen depo kiralama ve danışmanlık hizmetlerine ilişkin olarak düzenlenen faturalar ile bunlara karşılık yapılan tahsilatların izlendiği, 320 numaralı hesapta, 2017 ve 2018 yılları içerisinde dava dışı … herhangi bir mal veya hizmet alışı bulunmamasına rağmen davalı … tarafından banka havaleleri gönderildiği, dava dışı… tarafından da davalı şirkete dönem dönem çekler verildiği, yıl sonlarında 120-320 ve 340 numaralı hesaplar arasında virmanlar yapıldığı, bu anlamda dava dışı… tarafından davalı şirkete kaynak aktarımı sağlandığı, kaynak kullanımı için davalı şirkete adat faturası keşide edildiği, 19.09.2018 dava tarihi itibarıyla davalı şirketin dava dışı … 1.300,51 TL alacaklı olmasına karşılık, 340 numaralı alınan avanslar hesabından dava dışı Neo Yapıya 4.322.392,13 TL borçlu olduğu,
Bilirkişi kök raporunun 8-10. Sayfaların yer verilen tablolardan (2017 ve 2018 yılları için iştirakleri, ortaklar cari hesap durumu, diğer çeşitli borçlar tablosu, alınan avanslar durumu) anlaşıldığı üzere davalı … şirketinin dava dışı … 2.805.000,00 TL tutarında iştirakinin bulunduğu, davalılardan …’a 2018 yılsonu itibarıyla 7.420.072,61 TL borçlu olduğu, son sermaye yapısına göre ise de şirketin hakim ortağının, davalılardan … olduğu müşahede edilmiştir. Davalı şirketin 2017 yılında da dava dışı…’ya 2.805.000,00 TL tutarında iştirakinin bulunduğu görülmekle, dava dosyasında yer alan hisse devri tesciline ilişkin ticaret sicil gazetesinde, davalı şirketin, dava dışı…’nın 2.210.000,00 TL daha hissesini devir aldığı görülmesine rağmen, 2018 yılı iştirak hesabında herhangi bir değişiklik yapılmamış olması karşısında, söz konusu hisse devrinin defter kayıtlarına intikal ettirilmemiş olduğu anlaşılmıştır.
Dava dışı… A.Ş ile davalı şirketler arasında kaynak aktarımı olup olmadığı yönünden yapılan bilirkişi incelemesinde;
Bilirkişi kök raporunun 12. Sayfasında yer verilen tablodan anlaşıldığı üzere dava dışı… hesaplarından davalılara toplamda 25.408.358,00 TL tutarında aktarım yapılmış olduğu, davalılar tarafından ise dava dışı…’ya toplamda 4.330.582,72 TL geri ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Ticari defterleri incelenen … A.Ş. ye aktarılan tutardan, 2018 yılsonu itibarıyla “alınan avanslar” hesabında 4.322.392,13 TL nin, dava dışı…’ya borç olarak beklediği tespit edilmiştir.
Somut olayda haksız fiil niteliğindeki davranışlardan ilki yönetim kurulu üyelerinin haksız menfaat elde etmek kastıyla hareket etmeleri, bunu yaparken dava dışı anonim ortaklık adına yerine getirilmesi mümkün olmayan, şekle aykırı ve geçersiz sözleşme ilişkileri uyarınca para (satış bedeli) tahsilatları yapmalarıdır. Bu durum ortaklık menfaatine aykırı olduğu gibi kanundan kaynaklanan özen yükümlülüğünün de ihlalidir (TK 369). Zira tüm bu işlemler yapılırken ortaklık alacaklılarının dava dışı …Ticaret A.Ş’den olan alacaklarını tahsil etmelerinin de önü kapatılmıştır.
Dikkat edilecek olursa yukarıda zikredilen vakıaların tümü kanun tarafından yönetim kuruluna tanınan devredilmez görev ve yetkilerin ağır bir şekilde ihlali anlamına gelmektedir. Üstelik zikredilen tüm yükümlülük ihlalleri birbiriyle bağlantılıdır. Bu yönüyle dava dışı … A.Ş.’de yönetim kurulu üyesi olmanın beraberinde getireceği yükümlülüklerin yerine getirilmemesi suretiyle … A.Ş.’nin aktif olarak faaliyette bulunulmasının önüne geçilmiş, davacının, yeterli özkaynağı bulunmayan dava dışı ortaklıktan talepte bulunmasının önü bilinçli olarak kapatılmıştır. Yine, bizatihi yönetim kurulu üyeleri tarafından anonim ortaklık adına yapılan işlemler dolayısıyla dava dışı …Ticaret A.Ş.’ye müracaat edilmesinin de önüne geçilmiştir. Anlaşılabileceği gibi haksız fiil sorumluluğu uhdesinde bulunması gerekli olan tüm unsurlar; bu kapsamda hukuka aykırı fiil, zarar, kusur ve nedensellik bağı somut olay özelinde eksiksiz olarak sağlanmaktadır.
…Şti. Kuruluş; 08.12.1999, sermaye; 720.000,00 TL ortaklar; …, yetkili; … iş konusu; inşaat faaliyetleri,
… Tic. A.Ş. Kuruluş; 21.06.2000, sermaye 8.500.000,00, ortaklar; … – … – … A.Ş. Yönetim Kurulu; … – …, yetkili; …, iş konusu; inşaat faaliyetleri,
… Tic. A.Ş. (…ticaret sicil no) kuruluş; 01.08.2018, sermaye 39.415.000,00 TL yönetim kurulu; … Yetkili; …, iş konusu; gayrimenkul hizmetleri – turizm faaliyetleri
Buna göre; davalılardan … dava dışı … A.Ş ile davalılardan … Ltd. Şti. nin ortağı ve yöneticisi olduğu,
Davalılardan …’un, dava dışı …Ticaret A.Ş ile davalılardan …Tic. A.Ş. nin ortağı olduğu, bununla birlikte sadece … San. Tic. A.Ş. nin yöneticisi olduğu,
Dava dışı … Ticaret A.Ş. ve davalı şirketlerin Merkezlerinin ve şubelerinin aynı yerde bulunmadığı, anlaşılmaktadır.
Tespitlerine yer verilmiştir.
Davalı … Sti kesin sürelere rağmen defterlerini incelemeye sunmamıştır. 22.10.2020 tarihli ara kararda defterlerin incelemeye sunulmaması halinde dosyanın mevcut durumu ile karara bağlanacağı ve karşı taraf açıklamalarının dikkate alınabileceği, 06.12.2019 tarihli ara karar ile defterlerin sunulmaması halinde defterlerin incelenmesinden vazgeçmiş sayılacağı ihtar edilmiştir. Davalı … Şti. ticari defterlerini sunmadığından, … kendisine aktarılan tutarının ne kadarlık kısmının uhdesinde kaldığı tespit edilememiştir. Davalı Ekspert defterlerini incelemeye sunmadığından diğer deliller ile birlikte yapılan incelemeler sonucu davacı yan açıklamalarına üstünlük tanınmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2020/19-94 E., 2020/358 K., sayılı kararında;
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “dürüst davranma” başlıklı 2. maddesine göre; herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır ve bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.
Tüzel kişinin iradesi, organları aracılığıyla açıklanır. Organlar, hukukî işlemleri ve diğer bütün fiilleriyle tüzel kişiyi borç altına sokar ve kusurlarından dolayı ayrıca kişisel olarak sorumludurlar (TMKm. 50).
Tüzel kişiliğin söz konusu olabilmesi için, oluşturulacak kişiliğin kendine özgü bir malvarlığı olmalı ve bu malvarlığı bir amaç içinde ve bağımsız olarak ortaya konmalıdır. Onu oluşturan ve koyan üyelerin, ortaklarının malvarlığından da bağımsız olması gerektiğini belirten bu temel prensibe “malvarlığının bağımsızlığı” veya “mal ayrılığı” prensibi denilmektedir [Antalya, G: Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması Teorisi, Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu (Editör: Ulusoy, E: T Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Sempozyum Kitabı, İstanbul, 2008, s.143 vd.)]. Ayrılık ilkesi gereği tüzel kişilik; tüzel kişiliği meydana getirenler ile üçüncü kişiler arasına sanki bir perde olarak çekilmektedir. Üçüncü kişiler muhatap oldukları tüzel kişilik bir perde olarak kullanıldığında, perdenin arkasındaki üye ya da ortaklara ulaşamamaktadır [Ulusoy, E.: Şirketler ve Bankacılık Hukukunda Kapsama Alma ve Sorumlu Kılma Amacıyla Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması, Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu (Editör: Ulusoy, E: T Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Sempozyum Kitabı, İstanbul, 2008, s. 352 vd). Ancak tüzel kişi ile üyeleri arasındaki bu ayrılık prensibinin mutlak olarak her durum ve koşulda uygulanması bazı haksız durumların ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Hukuk kuralları dolanılmak suretiyle kanuna karşı hile yapılması, ayrı tüzel kişilik kavramına sığınarak onun ardında yer alan gerçek kişilerin taraf oldukları sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal etmeleri ya da üçüncü kişilere zarar vermeleri, sonra da tüzel kişilik kavramının ardına gizlenilmesi dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı ilkelerine açıkça aykırı olup hukuk düzenince de korunamaz. Bu gibi durumda tüzel kişilik perdesi aralanmalı ve perdenin ardında yer alanlar gerektiğinde sorumlu tutulmalıdır [Sağlam, İ: Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanmasına Genel Bir BakışTüzel Kişilik Perdesinin Aralanması I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu ( Editör: Ulusoy, E: T Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Sempozyum Kitabı, İstanbul, 2008, s. 154 vd.)].
Eş söyleyişle tüzel kişiye hukuk hayatında ayrı bir hukuki varlık tanınması ve sermaye şirketlerinde ortakların sınırlı sorumlu olması gibi sonuçlar, ancak TMK 2. madde çerçevesinde kurallara uygun hareket edilmesi ve tüzel kişiliğin ortakları veya yöneticileri tarafından kötüye kullanılmaması hâlinde söz konusu olabilir. “İyiniyet kurallarına riayet edilmemesi, tüzel kişiliğin kötüye kullanılması (abus de la personnalite morale) hâllerinde tüzel kişilik perdesinin kaldırılması veya delinmesi (liftingpiercing of theveil) veya yok sayılması (disregard of thecorporateent-tiy) ve tüzel kişilik perdesinin arkasındaki gerçek duruma göre bir sonuca varılması gerekmektedir. Özel hukuk alanında çok geniş bir uygulaması olan tüzel kişiliğin yok sayılması, bu topluluklara yasalarla kişilik tanımanın amaçlarıyla ters düşen uygulamalar dolayısıyla ortaya çıkmıştır (Battal, A.:Bir Alan Araştırması Işığında Sermaye Şirketlerinin Sorumluluğu Konusundaki Hukuki Bilgi Eksikliğinin Olumsuz Sonuçları Ve Perdenin Kaldırılması Teorisi Yardımıyla Giderilmesi, Yargıtay Dergisi, Ekim 1998, C24, s 659 vd.).
Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması, bazı şartların varlığı hâlinde, tüzel kişilik dikkate alınmadan, mevcut kişiliğin arkasına saklanan kimsenin borçtan sorumlu tutulması veya çiğnediği yasağın sonuçlarına katlanmasıdır. Tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasından, tüzel kişinin kişiliğine ve mal varlığına ilişkin ayrılık ilkesinin uygulanmaması ve onun hukuki bağımsızlığının bir nevi dikkate alınmayıp onun bertaraf edilmesini anlayabiliriz.
Yine muvazaa, kanuna karşı hile gibi durumlarda ise bazen perdenin kaldırılması teorisi uygulanmadan da sorumluluğa hükmedilebilmektedir.
Tüzel kişi ile ortaklarının faaliyet alanlarının ve malvarlıklarının iç içe geçmesi birbirine karışması, bir şirketin ticari defterlerinin ya da ticari sır kabul edilen belgelerinin diğer şirkete ait iş yerinde bulunması, ikisinde de aynı ticari defterlerin kullanılması ve ortak hesap yapılması (tek merkezden idare edilmesi), ortaklığın faaliyet konusunu sürdürebilmesi için yeterli sermayesi bulunmadığı hâlde alacaklıları ya da üçüncü kişileri zarara uğratmak niyetiyle bilinçli olarak faaliyet göstermeye devam edilmesi, şirket ortaklarının kendi kişisel malvarlıkları ile şirketin malvarlığı özdeş-tekmiş gibi hareket etmeleri, şirketlerin ya da ortağın üçüncü kişileri aldatacak şekilde kendi kişilikleri ile tüzel kişiliğin aynı olduğu izlenimini vermeleri, bu kapsamda birbirlerinin tanıtımlarını yapmaları, aynı tüzel kişilikmiş gibi anlaşılacak benzer isimleri ve logoları kullanmaları, yani dışarıya karşı tek bir tüzel kişilikmiş gibi intiba yaratmaları, şirketlerin aynı konuda faaliyet göstermeleri ve (tek başına bu hususa dayanılmamak koşuluyla) hâkim ortaklarının ya da yöneticilerinin aynı kişiler olması, tüzel kişilik kavramının arkasına sığınılacak şekilde art niyetli davranışlarla zararlandırıcı faaliyetlerde bulunulması, işlemlerin diğer tarafınca sözleşmelerin kiminle yapıldığı dahi anlaşılamayacak şekilde karışıklığa yol açılması, şirketin kendi çıkarları gözetilmeksizin yürütülmesi veya yalnızca ve bilinçli olarak açıkça hâkim ortak korunacak şekilde diğerleri zarara uğrayacak şekilde işlemler yapılması hâlleri gösterilebilir.
Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması ve alacağın perdenin arkasındakinden de istenebilmesi için sırf alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli işlemler yapıldığının da somut verilerle ispatlanması gerekmektedir. Organik bağ şirketlerin adreslerinin, faaliyet alanlarının, ortaklarının veya temsilcilerinin aynı olmasından ve aradaki hukuki ilişkiden tespit edilebilir. Tüzel kişiliğin kaldırılmasında her iki şirketin faaliyet alanı, ortaklık yapısı, ortakları gibi konularda öyle büyük ve derin bir kesişme vardır ki; bu şirketlerle iş yapan kişiler nezdinde tek bir şirketle iş yapılıyor algısı oluşmaktadır. Örneğin; üçüncü kişiler nezdinde uyandırılan bu algı neticesinde, ticaret yaparken güçlü bir yapıya sahip görüntüsü oluşturularak, şirketlerden birinin borca batırılması ya da içinin boşaltılıp iş alanının diğerine kaydırılması işlemleri tipik bir hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilebilir.
Açıklamalarına yer vermiştir.
TTK’nın 369. maddesine göre; yönetim kurulu üyeleri ve yönetimle görevli üçüncü kişiler, görevlerini tedbirli bir yöneticinin özeniyle yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlülüğü altındadırlar.
TTK’nın 553/1. Maddesi ise ‘Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.’ hükmünü içermektedir.
Kural olarak tüzel kişiler kendilerini oluşturan kişilerden bağımsız ayrı kişiler olup “sınırlı sorumluluk” ilkesi çerçevesinde hukuki işlemlerde taraf olurlar. Kimi zaman sözleşme ve kanundan doğan borç ve yükümlülüklerden kurtulabilmek için tüzel kişiliğin araç olarak kötüye kullanıldığı bilinen bir gerçektir. Bunun engellenebilmesi amacıyla doktrinde “perdenin aralanması “teorisi geliştirilmiş, zaman içerisinde Yargıtay uygulamalarında da bu teori benimsenmiştir… Perdenin aralanması ile şirket kurucusu gerçek kişilerin sorumluluğuna gidilebildiği gibi, aynı şirketler içerisinde yer alan kardeş şirketler arasında da sorumluluğun gerçekleştiğinin kabulü sağlanabilir. (Yargıtay 15. HD 2016/2671 E., 2016/3423 K.,)
Gerçek kişiler ortağı olduğu şirketi hileli hareketlerinde perde olarak kullanabilmektedir. Tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasıyla ortakların “tüzel kişiliğin ayrılığı” ilkesini kötüye kullanarak tüzel kişi alacaklılarına karşı sorumluluklarından kaçınmaları ve tüzel kişi alacaklılarının zarara uğratılmaları önlenmektedir. Yargıtay HGK 2004/4-360 – 2004/431 sayılı kararında perdenin kaldırılması yöntemiyle ortakların gizlediği amaç ve eylem çıkartılıp sergilenerek sorumluluğun belirlenmesi gerektiğine hükmetmiştir.
Davalı … şirketi dava dışı … şirketinin borçlarına kefil olduğunu savunmuştur. Davalı şirketler arasında mevcut organik bağ, davalı … şirketinin defterlerinde taşınmaz satışına ilişkin bir kayda, belgeye rastlanmaması, bilirkişi incelemesi ile kaynak aktarımına ilişkin yapılan tespitler ve davalı şirket ortaklarının tüzel kişiliği perde olarak kullanarak kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal etmeleri karşısında davalı … şirketinin dava dışı şirkete kefil olması esasa etkili görülmemiştir.
Bu kapsamda somut olayda;
İncelenen davalı … yatırım ticari defterlerine göre, davalı … tarafından dava dışı …, depo kiralama ve danışmanlık hizmetleri verildiği, bunun dışında taraflar arasında bir ticari ilişkinin mevcut olmadığı, dava dışı… tarafından davalı … Yatırım şirketine kaynak aktarımı sağlandığı, 19.09.2018 dava tarihi itibarıyla davalı şirketin dava dışı … 1.300,51 TL alacaklı olmasına karşılık, 340 numaralı alınan avanslar hesabından dava dışı … 4.322.392,13 TL borçlu olduğu, dava dışı… A.Ş ile davalı şirketler arasında kaynak aktarımının 25.408.358,00 TL olarak tespit edildiği, davalılar tarafından ise dava dışı…’ya toplamda 4.330.582,72 TL geri ödeme yapıldığı ve bu şekilde dava dışı … şirketinin mal varlığının davalı şirketlere aktarılarak ortaklık alacaklılarının dava dışı… şirketinden olan alacakların tahsilinin engellendiği, dava dışı şirketin yeterli öz kaynağının bulunmadığı, bunun üçüncü kişilerden saklandığı ve bu nedenle 3. Kişilerin zarar gördüğü, ortaklık mal varlığının yönetici pay sahipleri tarafından kendi mal varlıkları gibi yönetildiği, davalı şirketler ile dava dışı şirket pay sahipleri ile yöneticilerinin büyük ölçüde aynı kişilerden oluştuğu ve şirketlerin ağırlıklı olarak aynı alanda faaliyet gösterdikleri, davalı şirket yönetici ve pay sahipleri ile dava dışı şirket ile ortak malvarlığı anlayışıyla hareket ettiği, ciddi para transferlerini haklı gösterir ticari ilişkinin varlığı ortaya konulmadığı bunların neticesinde dava dışı şirketin borca batık duruma getirildiği, davalı şirketlerin ise faaliyetlerine devam ettiği, davalı gerçek kişilerin kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ayrıntılarını bilirkişi raporunda açıklanan hukuka aykırı davranışlarıyla ihlal ettikleri dikkate alındığında şirketler ve ortakları arasında perde bulunduğu ve perdenin kaldırılarak davalıların davacı alacağından sorumlu tutulmaları gerektiği kanaatiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-)Davanın Kabulü ile 285.000.TL nin 15/08/2018 tarihinden itibaren işleyen ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
2-)Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hükmolunan kısım üzerinden hesaplanan 19.468,35.-TL nispi karar harcından peşin yatırılan toplam 4.867,09.-TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 14.601,26.TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
4-)Davacı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hükmolunan kısım üzerinden hesaplanan 28.400,00.TL nisbi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
5-)Davacı tarafından yatırılan toplam 10.797,44.TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
6-)Taraflarca yatırılan kullanılmayan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.. 08/07/2021
Başkan …
(e-imza)
Üye …
(e-imza)
Üye …
(e-imza)
Katip …
(e-imza)
Peşin Harç : 4.867,09, -TL
Başvuru Harcı : 35,90.- TL
Vekalet Harcı : 5,20 .- TL
Bilirkişi Ücreti: 5.400,00.-TL
Posta Giderleri: 489,25 – TL
Toplam : 10.797,44.- TL