Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/292 E. 2018/470 K. 30.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/292 Esas
KARAR NO : 2018/470

DAVA : Kayıt Kabul
DAVA TARİHİ : 27/03/2018
KARAR TARİHİ : 30/03/2018

Mahkememizde görülmekte olan Kayıt Kabul davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile Müflis … A.Ş. ile arasında işveren-işçi ilişkisi mevcut olduğunu, bu ilişkiden kaynaklı alacakları sebebiyle müvekkilinin alacağının kabulüne ve bu alacak, “iflas tarihinden önceki bir yıl içinde tahakkuk etmiş işçi alacağı” olması sebebiyle de, sıra cetveline 1.sıraya kaydının yapılması talep edildiğini, davalı müflis iflas idaresi tarafından (… 1.İflas Dairesi) ”alacaklının ibraz ettiği SGK hizmet dökümünde müflis şirkette çalıştığına dair bir kaydın bulunmadığı, bu hali ile işin yargılamayı gerektirdiği kanaatine varıldığından talep edilen 32.268,85-TL alacağın tamamının reddine karar verilmiştir.” gerekçesiyle reddedildiğini, müvekkili şahsın işçi alacağı kalemler halinde belirtilerek sıra cetveline kabulüne ve sıra cetvelinin 1. sırasına yazılması talebinin haksız olarak reddedilmesi sonucu işbu kayıt kabul davasını açmak zarureti hâsıl olduğunu, bu nedenle müvekkilinin “işçi” alacağının sıra cetveline birinci sıraya kaydına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir
TÜM DOSYA KAPSAMINDAN; Dava, iflas kararından sonra doğan bir alacak davasıdır.
Ticaret Mahkemesinin görev alanının 6102 Sayılı TTK.’nun 4 ve 5 maddelerinde düzenlendiği,
Somut olayda; Dava, iflas kararından sonra doğan bir alacak davasıdır.
Yargıtay 23 Hukuk Dairesi’nin 21/12/2015 tarih ve 2015/351 Esas, 2015/8323 Karar sayılı içtihadında; ”Davacı vekili, davalı ile davacı arasında Tıp Fakültesi Hastanesine personel ve hastaların yemek hizmetlerinin yürütülmesi işi ile ilgili hizmet alım sözleşmesi yapıldığını, bu sözleşme nedeniyle dava dışı … isimli işçinin davalıya bağlı olarak çalıştığını, bu kişinin … 9. İş Mahkemesi’nin 2009/1025 E. sayılı dosyası ile işçilik alacakları nedeniyle dava açtığını, bu dava sebebiyle davacının da işçilik alacaklarından sorumlu tutulduğunu verilen karar uyarınca … 2. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takip dosyasıyla 971,18 TL ve 10.520,96 TL miktarındaki işçilik alacağının kendilerinden tahsil edildiğini, bu bedelden davalı ile yapılan ihale sözleşmesi gereğince davalının sorumlu olduğunu, dolayısıyla iflas idaresine bu alacağın kaydı gerektiğini, iflas idare memurluğuna yaptıkları kayıt talebinin reddedildiğini ileri sürerek, 971,18 TL ve 10.520,96 TL miktarındaki alacağın ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, yapılan başvurunun reddedildiğini, red gerekçesinin alacak talebinin yargılamayı gerektirmesi olarak gösterildiğini, alacağın likit olmadığını, yargılamayı gerektirdiğini, bilirkişiler marifetiyle masaya kabulü gerektiren alacağın belirlenmesinin icap ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı ile müflis şirket arasında 2002 yılından başlayarak 2007 yılına kadar devam eden hizmet alım sözleşmesi bulunduğu, bu hizmet alım sözleşmesi çerçevesinde dava dışı Sadi Erdoğan’ın davalı yanında ve davacı idarenin hizmetinde çalıştığı, bu kişinin … 9. İş Mahkemesi’nin … E. sayılı kesinleşen kararına göre işçilik alacaklarının bulunduğu, bu işçilik alacakları nedeniyle … 2. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında yapılan takip sonucu 10.520,96 TL’nin 09.12.2011 tarihinde davacı tarafından ödendiği, davalı şirketin 28.05.2009 tarihinde iflasına karar verildiği, ödenen bedelin 5.978,75-TL’sinden davalının sorumlu olduğu, bu miktarın iflas masasına kaydı gerektiği, bu nedenle iflas masası tarafından verilen red kararının yerinde olmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 5.978,75 TL’nin kayıt ve kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, İş Mahkemesi kararına dayalı olarak dava dışı işçiye iflas tarihinden sonra ödenen işçilik alacağının kayıt ve kabulü istemine ilişkindir.
Mahkemece, dava konusu alacak iflas tarihinden önce doğmuş iflas alacağı olarak nitelendirilerek kayıt ve kabule karar verilmiştir.
İflas alacağı, masa borcu ve iflastan sonra doğan genel nitelikli alacak olmak üzere üç grup alacak bulunmaktadır.
Dairemizin 23.11.2015 tarih ve 2014/6942 E., 2015/7535 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere;
İflas tarihinden sonra doğan bir alacağın varlığı ve miktarı konusunda bir uyuşmazlık bulunmasa da, masa borcu olup olmadığı yönündeki inceleme, alacağın dayandığı hukuksal ilişkiye göre genel hükümler doğrultusunda iflas masası aleyhine açılan davada genel mahkemelerce tespit edilecektir. Böyle bir davada, davacı, masa alacaklısı olduğunu iddia eden alacaklı, davalı ise iflas idaresidir. Dava sonunda verilen ve uyuşmazlık konusu alacağı masa borcu olarak kabul eden karar, bütün iflas alacaklılarını bağlar. Masa mevcudunun iflas masrafları ve masa borçlarını karşılayamadığı durumlarda bu masraf ve borçlar iflas alacaklıları arasında taksim edilemez. (İflas Hukukunda Sıra Cetveli Prosedürü ve Sıra Cetveline Karşı Müraacat Yolları, Öztek Selçuk, yayımlanmamış doçentlik tezi, s. 31 vd) Dairemizin 02.02.2012 tarih ve 2011/4952 E., 2012/680 K. sayılı bozma ilamı da bu yöndedir.
İflas masasının safi (net) mevcudu (masaya giren mal, alacak ve haklar), “alacakların ödenmesine tahsis olunur” (İİK m.184,I,c.1). Buradaki “alacaklar” teriminden maksat, aslında yalnız “iflas alacaklarıdır.” İflas alacağı, iflas açıldığı anda müflise karşı hukuken mevcut olan alacaklar yani müflisin iflasın açıldığı andaki borçları olup, iflas masasından istenebilir (masaya yazdırılabilir). İflas masasından istenebilecek (hatta, iflas alacaklarından daha önce ödenecek) olan, bir başka alacak çeşidi de masa alacaklarıdır. Bunun masa bakımından adı “masa borcudur.” Masa borçları müflisin değil, (çünkü, müflisin iflas açıldıktan sonra masayı bağlayıcı nitelikte borçlanmasına imkân yoktur.) iflas masasının yaptığı borçlardır. Masa borçları, iflasın açılmasından iflas tasfiyesinin sonuçlanmasına kadar, iflas masası (masa adına iflas dairesi veya iflas idaresi) tarafından yapılan borçlardır. (İİK. m. 248, 303/2) Masa borçları iflas masasından tam olarak ödenir. (örn: İflas kararının ilanı giderleri (m.166;219), defter tutma (m.161;208) giderleri (bkz: m.160), masa mallarının muhafazası için kiralanan depo için ödenecek kira, iflas idaresinin ücreti (m.223,IV), masanın (iflas idaresinin) taraf olduğu davaları takip eden avukatın avukatlık ücreti masa borcudur. Bu sayma, tahdidi değildir; masa borçlarına bazı misaller vermek içindir. Şu halde, masa alacakları (borçları), iflas açıldıktan sonra iflasın tasfiyesi için bizzat masa ( yani, masa adına iflas dairesi veya idaresi) tarafından yapılan borçlardır. Masadan ödenecek alacakların, iflas alacağı ve masa alacağı olarak ikiye ayrılmasının pratik önemi şudur: Masa borcu, iflas masasından tam ve iflas alacaklarından daha önce ödenir (m.248). Oysa, iflas alacaklarının tam olarak ödenmesi çok enderdir (belki yalnız m.206’nın ilk üç sırasındaki imtiyazlı alacaklar tam olarak ödenir.) İflas alacakları (özellikle m. 206’nın dördüncü sırasındaki imtiyazsız alacaklar), iflas masasının dağıttığı iflas (garame) hissesi oranında ödenir. İşte bu nedenle, iflas masasından istenen bir alacağın, iflas alacağı mı, yoksa masa alacağı mı olduğunu belirlemenin büyük önemi vardır. (Kuru Baki, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Tamamen Yeniden Yazılmış ve Genişletilmiş 2. Baskı, S. 1212 vd. Ankara, 2013). İflasın açıldığı sırada müflise karşı ileri sürülebilecek alacaklar iflas alacaklarını; iflasın tasfiyesi sırasında yapılan masraflarla, iflas idaresinin yükümlü olduğu ya da devraldığı mükellefiyetler de (genel bir ifade ile) masa borçlarını oluşturur. İİK’nın 248. maddesinin kenar başlığı “iflas masrafları ve masanın borçları” şeklindedir. Madde metninde açıkça iflas masraflarının iflas alacaklarından önce ödeneceği belirtilmiş ise de masa borçlarından bahsedilmemiştir. Ancak masa borçlarının da iflas alacaklarından önce ödeneceği doktrin ve uygulamada kabul edilmektedir. (Öztek, Selçuk, İflas Hukukunda Sıra Cetveli Prosedürü ve Sıra Cetveline Karşı Müracaat Yolları, yayımlanmamış doçentlik tezi, s.14; Postacıoğlu, İlhan: İflas Hukuku İlkeleri, İstanbul, 1978, s. 205; 19. HD’nin 27.02.1996 tarih ve 202 E, 1568 K; 20.11.1997 tarih ve 6557 E, 9865 K. sayılı ilamı).
İflas masraflarına örnek olarak, iflas kararının ilanına ve gereken yerlere bildirilmesine ilişkin masrafları, defter tutma, malların muhafaza ve satış masrafları, iflas idare memurlarının ücretleri, paraya çevirme ve paylaştırmaya ilişkin harç ve masrafları sayılabilir. Masa borçları ise, iflasın açılmasından sonra ve devamı sırasında masa namına tekeffül edilen ve onun tarafından ödenmesi gereken borçlardır. Masa borçlarına örnek olarak, iflas idaresinin müflisin sanat veya ticaretinin devamı çerçevesinde akdettiği borçları, iflas idaresinin sebepsiz iktisap, haksız fiillerinden doğan borçları ve iflas idaresi tarafından tutulan avukatın vekalet ücretini sayabiliriz. İflas masrafları ve masa borçlarından masa sorumlu olup, müflis sorumlu tutulamaz. Masa alacaklısına alacağının masa tarafından karşılanmayan kısmı için aciz vesikası verilemez. (Öztek, Selçuk, a.g.e s. 17-18) İflas masrafları ve masa borçlarına sıra cetvelinde yer verilmez. Ancak pay cetvelinde gösterilmelidir. İflastan sonra oluşan alacağın masaya kaydı istenemez, ancak bu alacak masa borcu niteliğinde ise masadan tazmin edilir, değilse tasfiyede bakiye kalırsa nazara alınır. İflas idaresi, müflise ait işyerini masanın menfaatini gözeterek işletmeye devam ederse, diğer anlatımla müflisin yaptığı sözleşmeyi feshetmeyip benimser ise bu işletmenin borcu masa borcu niteliğindedir.
Alacak, iflastan sonra doğmuş ve masa borcu da değilse, sırasına ve esasına itiraz edilebilecek, İİK’nın 235. maddesine dayalı kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, iflastan sonra doğan ve müflisin genel hükümlere göre sorumlu olduğu ve iflas masasının dağıttığı iflas (garame) hissesi oranında değil, tasfiyede bakiye kalırsa alacaklıya ödenecek olan bir alacak niteliğindedir. İflas tarihinden sonra doğan böyle bir alacağın varlığı ve miktarı konusunda bir uyuşmazlık bulunmasa da, inceleme, şikayet yolu ile icra mahkemesine değil, alacağın dayandığı hukuksal ilişkiye göre genel hükümler doğrultusunda iflas masası aleyhine açılan davada genel mahkemelerce tespit edilecektir. Böyle bir davada, davacı, davalı müflisten alacaklı olduğunu iddia eden alacaklı olup, davalı ise iflas idaresidir. İflastan sonra oluşan alacağın masaya kaydı istenemez, tasfiyede bakiye kalırsa nazara alınır. Böyle bir alacak, sıra cetvelinde yer alamayacağından, bunlar için iflas masası aleyhine genel mahkemede açılması gereken davada İİK’nın 235. maddesindeki süreler uygulanmaz.
Öte yandan, İİK’nın 195/1. maddesinin “Borçlunun taşınmaz mallarının rehni suretiyle temin edilmiş olan alacaklar müstesna olmak üzere iflasın açılması müflisin borçlarını muaccel kılar. İflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz ile takip masrafları anaya zammolunur.” hükmü uyarınca iflas tarihine kadar doğan iflas alacağı ve fer’ileri ile takip masrafları konusunda uzman bilirkişiden rapor alınıp, belirlenen tutarın kayıt ve kabulüne karar verilmesi gerekir. İİK’nın 195. maddesine göre iflas masasına yazılacak alacakların iflas tarihi itibariyle hesaplanıp, belirlenmesi gerekir. İflasın açılması ile ipotekle temin edilen alacaklar hariç, diğer alacaklar muaccel hale gelir ve iflasın açıldığı tarihe kadar işleyen faizler ve takip masrafları da asıl alacağa eklenerek masaya yazılır. İİK’nın 196/3. maddesi uyarınca asıl alacağa faiz işlemeye devam ederse de, bu ancak tasfiye bakiyesi kalırsa ayrıca ödenir.
Kayıt kabul davalarında tahsile değil, alacağın iflas masasına kaydına karar verilmekle yetinilir. Alacağın ödenmesi ancak tasfiye sonunda masa mevcudunun sıra cetveline uygun biçimde dağıtımı aşamasında gerçekleşir ve alacakların tam olarak ödenip ödenmeyeceği ancak bu aşamada anlaşılabilir. Kayıt kabul davaları, iflasından önce müflisten alacaklı olanların, bir diğer ifade ile iflas alacaklılarının alacaklarını iflas masasına kaydettirmek için açtıkları ve dayanağını İİK’nın 235. maddesinden alan davalar olup, Asliye Ticaret Mahkemesi görevlidir. Masa borçları sıra cetvelinde yer alamayacağından, bunlar için iflas masası aleyhine genel mahkemede açılması gereken davada İİK’nın 235. maddesindeki süreler uygulanmaz. İİK’nda masa borçları ve iflastan sonra doğan genel nitelikli alacak için İİK’nın 235/2. maddesinin ilk cümlesindeki gibi kayıt kabul ve 154/3. maddesindeki gibi iflas davaları için Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yolundaki açık bir düzenleme bulunmadığından, somut olayda bu mahkemenin davanın açıldığı 11.12.2012 tarihi itibariyle yürürlükte olan HMK’nın 2. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun kabulü gerekir.
Somut olayda, müflis şirketin 28.05.2009 tarihinde iflasına karar verildiği anlaşılmış olup, dava dışı işçi tarafından davacı aleyhine İş Mahkemesinde açılan dava sonucu hüküm altına alınan alacağın yine iflas tarihinden sonra ödeme yapılmak suretiyle dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TBK’nın 168. maddesine dayalı rücu hakkı (iflastan sonra) doğmuştur. Bu durumda alacak, iflastan önce doğmadığından, sırasına ve esasına itiraz edilebilecek, İİK’nın 235. maddesine dayalı kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, iflastan sonra doğan ve müflisin genel hükümlere göre sorumlu olduğu ve iflas masasının dağıttığı iflas (garame) hissesi oranında değil, tasfiyede bakiye kalırsa alacaklıya ödenecek olan genel nitelikli bir alacak niteliğindedir.
6100 sayılı HMK’nın 1. maddesindeki göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğu hükmü ile HUMK’nın 428/2. maddesinin mahkemenin görevli olmamasının mutlak bozma nedeni olduğuna ilişkin hükmü karşısında, görev hususu somut olayda olduğu gibi, açıkça temyize gelmese dahi temyiz mahkemesince re’sen gözetilmelidir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlükte bulunduğu dönemde Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki işbölümü ilişkisi iken 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yapılan değişiklikle Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasında ilişki görev ilişkisi olarak değiştirilmiş ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Ancak, 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9. madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir. Somut olayda, dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi uyarınca, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari dava sayılır. Mezkur Yasa’nın 5/1. maddesi uyarınca, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine ve tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemeleri tüm ticari davalara bakmakla görevlidir.
Bu durumda mahkemece, dava konusu alacağın iflas alacağı ve masa borcu değil, iflas tarihinden sonra doğan genel nitelikli alacak olduğu davanın 6102 sayılı TTK’nın 5. maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten sonra açıldığı, buna göre Asliye Hukuk ve Asliye Ticaret Mahkemeleri arasında görev ilişkisinin bulunduğu, davacının tacir olmadığı, buna göre davanın nispi ticari dava olmadığı, Asliye Hukuk Mahkemesi’nin davaya bakmakla görevli olduğu gözetilerek, HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca dava şartı noksanlığından davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esası incelenerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
2- Bozma nedenine göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenle hükmün re’sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 21.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildiği,”belirtilmiştir.
Somut olayda, davalı müflis şirket hakkında … 4 ATM.nin 02/03/2017 tarih ve 2016/193 Esas, 2017/195 Karar sayılı kararı ile iflas kararı verildiği ve davaya konu alacak iflas kararından sonra doğan bir alacaktır.
6100 sayılı HMK’nın 1. maddesindeki göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğu hükmü uyarınca görev hususu mahkememizce re’sen gözetilmiştir.
Yargıtay 23 Hukuk Dairesi’nin 21/12/2015 tarih ve 2015/351 Esas, 2015/8323 Karar sayılı içtihadında da belirtildiği üzere, Bu durumda, dava konusu alacağın masa borcu değil, iflas tarihinden sonra doğan genel nitelikli alacak olduğu davanın 6102 sayılı TTK’nın 5. maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten sonra açıldığı, davacının tacir olmadığı, buna göre davanın nispi ticari dava olmadığı, İş Mahkemesi’nin davaya bakmakla görevli olduğu gözetilerek, HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca dava şartı noksanlığından davanın görev yönünden usulden reddine karar verilmesi gerektiğinden; dava dilekçesinin 6100 sayılı HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi uyarınca görev yönünden usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine,karar kesinleştiğinde ve HMK 20.mad uyarınca 2 haftalık süre içinde talep halinde dosyanın görevli İş Mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Açıklanan gerekçeye göre;
1-Dava dilekçesinin 6100 sayılı HMK 114/1-c ve 115/2 mad uyarınca görev yönünden usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine,
2-Karar kesinleştiğinde ve HMK 20.mad uyarınca 2 haftalık süre içinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesine,
3-Yargılama gideri harç ve vekalet ücreti konusunda görevli mahkemece karar verilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ( İstinaf Mahkemesi ) nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere tensiben karar verildi. 30/03/2018

Katip …

Hakim …