Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/28 E. 2018/587 K. 26.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/28 Esas
KARAR NO : 2018/587

DAVA : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle)
DAVA TARİHİ : 10/01/2018
KARAR TARİHİ : 26/04/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA VE TALEP :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 03/12/2017 tarihinde davalılardan …’in sevk ve idaresindeki … plakalı aracın seyir halindeyken direksiyon hakimiyetini kaybederek karşı yönden gelen … plakalı metrobüse çarpması sonucu çift taraflı yaralanmalı trafik kazası meydana geldiğini, metrobüste yolcu olarak bulunan müvekkilinin bu kaza neticesinde muhtelif yerlerinde kırıklar meydana gelerek maluliyete uğradığını, kazanın meydana gelmesinde yolcu konumunda olan müvekkilinin hiç bir kusurunun bulunmadığını, kazanın meydana gelmesinde kusurlu bulunan aracın sigortalısı davalının meydana gelen zarardan sorumlu olduğunu, müvekkilinin kaza sebebiyle uğradığı geçici ve sürekli iş göremezlik zararının tazmini için davalı sigorta şirketine başvurduğunu ancak kendisine herhangi bir cevap verilmediğini, bu nedenle müvekkilinin uğramış olduğu maddi zararın telafisi için şimdilik 1.000 TL geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte poliçe limiti ile sınırlı kalmak kaydıyla davalı sigorta şirketinden tazminine, müvekkilinin kaza sonucunda eski sağlığına kavuşamaması ve günlük olağan işlerini dahi başkasının yardımı olmadan yapamaz hale geldiğini, bu sebeple müvekkilinin uğradığı elem, acı ve kederden ötürü 50.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir,
Davalı … Sigorta A.Ş. Vekili cevap dilekçesinde özetle; Meydana gelen kaza neticesinde davacı tarafça müvekkili şirkete yapılan başvuruya istinaden hasar dosyası açıldığını, müvekkili şirket tarafından davacıya verilen cevabi yazıda başvuru sırasında ibrazı zorunlu belgeler arasında yer alan heyet raporu, nüfus cüzdanı fotokopisi, gelir durumunu gösterir belgenin eksik olduğunun bildirildiğini, davacı tarafça eksik evraklar tamamlanmadığından ödeme yapılmadığını, müvekkili şirkete yapılan başvurunun geçerli sayılmasının mümkün olmadığını, bu nedenle dava şartı yokluğundan davanın reddi gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemekle beraber müvekkili sigorta şirketinin ZMSS gereğince dava konusu zarara ilişkin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, poliçe limitinin maktuen ödenecek rakam olmadığını, araç işletenin ve sürücünün kusursuz olduğu durumlarda sigortacının tazminat ödeme yükümlülüğü bulunmadığını, kazaya sebep olan olayda öncelikle kusur durumunun tespiti gerektiğini, davacının iddia ettiği kalıcı sakatlığının tespiti için rapor alınması halinde hazırlanacak raporda trafik sigortası genel şartları gereği meslekte kazanma gücü kaybı oranının değil özürlülük oranının dikkate alınması gerektiğini, ayrıca davacının talep ettiği geçici iş göremezlik giderinden ve geçici bakım giderinden müvekkili şirketin sorumlu tutulamayacağını, kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkil şirketin sigorta bedelini ödeme yükümlüğünün dava tarihinde muaccel hale geldiğini, bu sebeple faize hükmedilmesi halinde hükmedilecek faizin dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiz olması gerektiğini, bu nedenle aleyhlerine açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … İşletmeleri vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını, müvekkilinin tacir olmadığı gibi herhangi bir ticaret odasına kaydının bulunmadığını, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, görevli ve yetkili mahkemenin Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu bu nedenle dava şartlarından olan görev ve yetki itirazlarının öncelikle değerlendirilerek davanın usulden reddine karar verilmesini gerektiğini, ayrıca meydana gelen kazada müvekkili idarenin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, müvekkili idarenin bu tarz üzücü kazaların meydana gelmemesi için bütün tedbirleri aldığını, ayrıca maddi ve manevi tazminat taleplerinin fahiş olduğundan reddini talep ettiklerini ve trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmi ve özel sağlık kurum ve kuruluşların sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın SGK tarafından karşılandığını beyan ederek görev ve yetki yönünden davanın reddine, haksız ve hukuka aykırı olarak müvekkili idare aleyhine ikame edilen davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle: davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, yetkili mahkememin kazanın meydana geldiği yer olan Bakırköy Mahkemeleri yetki alanı içinde olduğunu, müvekkilinin ikamet adresinin ise … olduğunu yetkili mahkemenin Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi yahut İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu belirterek yetkiye itiraz ettiklerini, davacının T.C vatandaşı olmadığını davacının MÖHÜK ve HMK çerçevesinde mahkemenin takdir edeceği miktarda teminat yatırması hususunda karar verilmesi gerektiğini aksi halde davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerektiğini, esas açısından beyanlarında ise kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin kusuru bulunmadığını, metrobüs hattının dar olması özellikle virajlarda metrobüslerin uzun araç olması sebebiyle karşıdan gelen araçları silme geçtiğini, hava şartları, kaygan zemin yahut araçların teknik arazı neticesinde yoldan çıkmaları halinde aracın sevk edilebileceği güvenli bir banket bulunmadığını, kazaya karışan her iki şöförün de kazayı önlemek için büyük çaba harcadıklarını, huzurdaki davada kusur tespiti yapılacak ise her şeyden evvel kazanın meydana geldiği yolun trafik mevzuatına uygunluğu, uzun araç olan metrobüs tabir edilen uzun körüklü otobüslerin bu yol hattında viraja girdiğinde yol güzergahında mı kalacağı yoksa matematiksel ve geometrik olarak taşma yapıp yapmayacağının araştırılması gerektiğini, davacı tarafın iddia ettiği gibi müvekkilinin tam ve asli kusurlu olduğunun doğru olmadığını, ayrıca davacının kaza tarihinden itibaren faiz talebinin yasa ve usule aykırı olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemekle beraber davacı tarafın talep ettiği manevi tazminatın fahiş olduğunu, müvekkilinin …’ye ait ve müvekkilinin sürücüsü olduğu aracın ZMM poliçesi dışında … Sigorta AŞ tarafından ferdi kaza sigortası bulunduğunu dava neticesinde sigorta şirketinin poliçe limitleri dahilinde sorumluluğu bulunduğunu beyan ederek davanın tüm talepler yönünden usul ve esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İhbar olunan Sosyal Güvenlik Kurumu vekili cevap dilekçesinde özetle; davada davanın ihbarı koşullarının mevcut olmadığını, davacılnın alacağı ile ilgili olarak davalılara karşı açtığı bir davada üçüncü kişi olan müvekkiline davanın ihbarı ile kurum aleyhine hüküm kurulmasının mümkün olmadığınıbeyan ederek davanın ihbarına ilişkin usuli işlemin geri alınmasını, davanın ihbarı talebinin reddini, ihbar eden davada kurum aleyhine hüküm kurulmamasını talep etmiştir.
Dava, trafik kazası nedeni ile tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı Yasanın 85 ve devam maddeleri gereğince bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur. Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır. Yasa gereğince işleten, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olmakla, Yasanın 3.maddesinde tanım çerçevesinde, sürücü ve şoför aracı sevk ve idare eden kişi; araç sahibi araç için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik veya satış belgesi düzenlenmiş kişi; işleten ise araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Buna göre, kural olarak zarar gören, sürücünün trafik kazasının oluşmasında kusurlu bulunması durumunda Borçlar Kanunu’nun 49.maddesine göre sürücüye, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1 maddesi hükmünce de motorlu araç işletenine karşı dava açabilecektir. Sürücü ile araç işletenin sorumluluğu BK md 61 anlamında dayanışmalıdır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku, 9. Bası, s. 631 vd.; Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku, Genişletilmiş 10, Baskı, s. 264 vd). 2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanunun 85.maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiş olup, bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı Yasa’nın 85/1. maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı Yasa’nın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Anılan yasal hükümlerden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir.
İşletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının 91. maddede düzenlenen sorumluluğu da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkindir.
6098 sayılı Yasanın 49 ve devam maddeleri gereğince kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler. Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir.
6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartlarından olup 115.madde gereğince de Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
Aynı yasanın 137 ve devam maddeleri gereğince dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir. Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir. Yasanın 138.maddesi gerekçesinde de belirtildiği üzere yargılamada usule ilişkin iddia ve savunma sebeplerinin hallinden sonra işin esasına girilerek uyuşmazlık çözümlenir. Usule ilişkin hususlar ya dava şartıdır ya ilk itiraz niteliğindedir. Usule ilişkin hususlar şekli nitelik taşıdığından yargılamanın başında dosya üzerinden de incelenerek karar bağlanabilir. Ancak Mahkeme kararını vermek için tarafların dinlenmesine ihtiyaç duyuyorsa bunu da tahkikat aşamasında değil ön inceleme oturumunda yapacaktır. Aynı husus Yasanın 140/1.maddesinde de belirtilmiş olup ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için hakimin gerekli gördüğü takdirde tarafları dinleyebileceği hükme bağlanmıştır.
Dava tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı Yasanın 4 ve 5.maddesi gereğince her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu Kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bir yerde asliye ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve 4 üncü madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılır. Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.
Yasal düzenleme gereğince bir davaya Asliye Ticaret Mahkemesinde bakılabilmesi için 6102 sayılı Yasada düzenlenen hususlardan doğmuş bir dava olması veyahut her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan bir dava olması gerekir.
Somut olayda, mahkemenin görevini belirlerken, taraflar arasındaki uyuşmazlığın hangi hukuki sebebe dayandığına bakmak gerekir. Hukuki dayanakları yukarıda yazılan eldeki dava 6098 sayılı Yasanın 49 ve devam maddelerinde düzenlenen haksız fiilden kaynaklanmaktadır.
Her ne kadar trafik kazasından kaynaklanan davalara ilişkin olarak Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 16/10/2017 tarih, 2017/9248 esas ve 2017/7849 karar sayılı ilamında “zorunlu sigortanın 6102 sayılı TTK’da düzenlenmesine ve aynı Kanunun 4.maddesi uyarınca bu kanunda düzenlenen işlerden kaynaklanan hukuk davalarının ticari dava niteliğinde olduğunun kabul edilmesine göre, ticari dava niteliğindeki uyuşmazlığın ticaret mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği” veya Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 14/06/2017 tarih, 2015/1718 esas ve 2017/6787 karar sayılı ilamında “sigorta hukuku 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6.kitabında 1401 ve devamı maddelerinde, zorunlu sorumluluk sigortası ise 1483 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu durumda Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlardan olması nedeniyle dava TTK 4/1-a maddesi gereği mutlak ticari dava olup 5/1 maddesi gereği asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılıp sonuçlandırılması gerektiği ” belirtilmiş ise de eldeki davada 6102 sayılı Yasada düzenlenen sigorta hukukunun uygulanma yeri bulunmamaktadır ve bu hükümler de uygulanmamaktadır. Yukarıda ayrıntılı olarak yazıldığı üzere eldeki davada uygulanacak hükümler Karayolları Trafik Kanunu ile Türk Borçlar Kanununda düzenlenmiştir. Davalılardan birinin sigortacı olması, davanın dayanağının haksız fiil olmasını değiştirmeyecektir. Zaten yargılama yapılırken de 6102 sayılı Yasanın hükümleri uygulanmayıp tamamen 2918 ve 6098 sayılı Yasa hükümlerine göre yargılama yapılmakta ve hüküm verilmektedir.
Görevli mahkemenin tayininde tarafların sıfatlarının değil, taraflar arasındaki temel uyuşmazlığın esas alınması gerektiği pek çok Yargıtay kararında belirtilmiştir. Örneğin, Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 03/10/2016 tarih, 2015/10428 esas ve 2016/5617 karar sayılı ilamı; 01/10/2015 tarih, 2015/8087 esas ve 2015/7737 karar sayılı ilamı; Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 12/12/2017 tarih, 2017/16711 esas ve 2017/17495 karar sayılı ilamı; 29/03/2017 tarih, 2017/1820 esas ve 2017/4186 karar sayılı ilamı; Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 26/04/2017 tarih, 2017/2058 esas ve 2017/6010 karar sayılı ilamı; 16/02/2017 tarih, 2017/2425 esas ve 2017/1505 karar sayılı ilamı; Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 26/01/2017 tarih, 2016/3083 esas ve 2017/535 karar sayılı ilamında tarafların sıfatlarına bakılmaksızın, uyuşmazlığın kiralama sözleşmesinden kaynaklanması nedeni ile görevli Mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu belirtilmiştir. Üstelik bu ilamların bir kısmında, davada kambiyo senedine dayanılmasına rağmen, uyuşmazlığın temeli yönünden değerlendirme yapılmıştır.
Trafik kazalarında sorumlular ayrık durumlar dışında genel olarak işleten, sürücü ve sigortacıdır (2918 sayılı Kanun madde 3, 85, 91 ve devamı ) Zarar görenler ortaklaşa ve zincirleme sorumluluk kurallarına dayanarak, aynı davada bunların hepsini dava edebilecekleri gibi, yalnız birini de dava edebilirler. Trafik kazası ölümle veya bedensel zararla sonuçlanmış ise davalı ister işleten veya sürücü olsun, ister tek başına sigorta şirketi dava edilsin, her zaman ve her durumda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Çünkü ölüm sonucu destekten yoksun kalma veya bedensel zararlar nedeniyle tazminat davalarının yasal dayanağı Ticaret Kanunu değil Borçlar Kanunu hükümleridir. (6098 sayılı TBK 53,54,55 ve 818 sayılı BK 45,46). Özel Dairelerin uygulaması nedeni ile aynı olay için iki ayrı mahkemenin görevli sayılması durumu ortaya çıkmakta olup, işleten, araç sahibi, sürücü gibi sorumlular için Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olurken; sigorta şirketleri için Ticaret Mahkemeleri görevli sayılmaktadır. Kazaya karışan araç ticari araç olsa dahi eğer ölüm veya bedensel zararlar nedeni ile tazminat istenmişse bu bir ticari dava değil bir hukuk davasıdır. Davalılar arasında işleten ve sürücü yer almayıp, yalnızca sigorta şirketinin dava edilmesi durumunda dahi tazminat isteğinin yasal dayanağı Borçlar Kanunu hükümleri olduğundan ve zarar görenler ile sigorta şirketi arasında ticari ilişki bulunmadığından görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Esasen Zorunlu Trafik sigortası da 2918 sayılı Yasada düzenlenmiş bir husustur. Çelik Ahmet Çelik, Trafik Kazalarında Tazminat ve Sigorta Hukuk ve Ceza Sorumluluğu, 1.baskı, sayfa 294 ve davamı.
Dava dayanağı TTK’da düzenlenen bir husus olmadığından davanın mutlak ticari dava olmasından söz edilemeyeceği, davanın dayanağını 6098 sayılı Yasadan alması ve davalılardan birinin sigorta şirketi olması durumunun, davanın, taraflarından bağımsız olan hukuki dayanağını değiştirmeyeceği, aksi kabulün tarafların sıfatlarına göre görevli mahkemenin belirlenmesi sonucunu doğuracağı ki, görevli mahkemenin tarafların sıfatlarına göre değil, taraflar arasındaki uyuşmazlığa göre belirleneceği, somut durumda da uyuşmazlığın haksız fiilden kaynaklandığı, nitekim trafik kazası uyuşmazlıklarının haksız fiil esasına dayandığının yukarıda belirtilen Yüksek Mahkemelerin rücuen açılan tazminat davalarına ilişkin kararlarında da açıkça belirtildiği, Mahkemece yargılama yapılırken, tazminatın biçimi ve kapsamı belirlenirken, 6102 sayılı Yasanın değil; 2918 sayılı Yasa da atıf yapılan 6098 sayılı Yasanın uygulanacağı, zorunlu trafik sigortasının da 2918 sayılı Yasada düzenlendiği, bu itibarla eldeki davanın Mahkememizin değil, genel Mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemelerinin görev alanına girdiği kanaati ile haksız fiil esasına dayalı işbu davada davanın 6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi delaleti ile 115/2.maddesi gereğince görev dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine, 6100 sayılı Yasanın 20/1 maddesi delaletiyle kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize başvurularak dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Açıklanan, yasal, gerektirici nedenlere göre,
1-Davanın 6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi delaleti ile 115/2.maddesi gereğince görev dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine,
2-6100 sayılı Yasanın 20/1 maddesi delaletiyle kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize başvurularak dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmesi gerektiği, aksi durumda davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin kararın tebliği ile birlikte ihtarına,
3-6100 sayılı Yasanın 331/2.maddesi gereğince davaya görevli mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına, davaya devam olunmaması halinde Mahkememizce dosya üzerinden durumun tespiti ile davacının yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmesine,
Dair, 6100 sayılı Yasanın 138.maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere karar verildi.26/04/2018

Katip

Hakim