Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/207 E. 2018/1339 K. 11.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/999 Esas
KARAR NO : 2018/1287

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 10/11/2017
KARAR TARİHİ : 30/11/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; 18.08.2017 tarihinde sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı traktörün …, … mevkiinde seyir halinde iken yolun hafif virajlı ve iniş eğimli olması nedeniyle direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucunda ölümlü ve maddi hasarlı tek taraflı trafik kazası meydana geldiğini, kazada davacı murisi …’ın vefat ettiğini, müteveffanın araçta yolcu konumunda olduğunu, kusurlu olmasının mümkün olmadığını, müteveffanın, davacının kızı olduğunu, kazadan sonra davacının maddi ve manevi desteğinden yoksun kaldığını, müteveffanın 2004 doğumlu olduğunu, trafik kazalarından doğan sorumluluk halinin kusursuz sorumluluk olduğunu, 2918 sayılı KTK. Ve TTK.na göre davalının maddi zararlardan sorumlu olduğunu, müteveffanın bulunduğu aracın ZMSS.nın bulunmadığını, bu sebeple davalının sorumluluğuna gidildiğini,maddi zararların kaza tarihindeki sigorta poliçesi limitleri dahilinde davalı tarafından karşılanması gerektiğini, davacının çalışamadığını, herhangi bir geliri bulunmadığını, fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, destekten yoksun kalma sebebiyle davacının uğradığı zararın tazmini için şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihindeki teminat limitleri ile sınırlı olmak kaydıyla kaza tarihinden itibaren işleyecek TC Merkez Bankasının kısa vadeli krediler için uyguladığı avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; davacı tarafın dava şartını yerine getirmediğini, davalı Kuruma başvuru yapıldığını, bunun karşılığında davacının maluliyeti nedeniyle zararına karşılık gelen tazminatın ödendiğini, ek tazminat talebi ile Kuruma başvuru yapılmadığını, davacının, Kurum tarafından aktüer uzmanlarına hesaplatılan tazminat tutarını kabul ettiğini ve ödeme yapıldığını, ödenen tazminatın eksik olduğu yönünde herhangi bir itirazda bulunmadığını, tazminatın yetersiz olduğuna ilişkin rapor ya da belge ibraz etmediğini, davalı Kurumun ödeme konusunda herhangi bir temerrüdünün bulunmadığını, 2918 sayılı Kanunun 97.maddesi uyarınca başvuru şartı yerine getirilmediğinden davanın reddi gerektiğini, dosyada bulunan makbuz ve ibraname gereğince davacının tazminat alacaklarına ilişkin olarak davalıyı kaza ile ilgili olarak ibra ettiğini, davacının başvurusunun hasar servisince incelendiğini, TRH 2010 Tablosu kullanılarak kaza sebebiyle 2/8 kusur indirimi yapılarak 23.10.2017 tarihinde 5.159,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ödendiğini, davalı ibra edildiğinden dava açılmasının hukuken geçerli olmadığını, tazminat tutarının uzman aktüer tarafından hesaplandığını, hesabın doğruluğunun tartışmasız olduğunu, davacının gerçek zararları tutarında tazminat talep edebileceğini, davacının imzaladığı ibranamenin hukuken geçerli olduğunu, ibranamenin iptali ile ek tazminat talep edilmesinin hukuken mümkün olmadığını, KTK.nun 111.maddesine göre ibranamenin geçersiz olabilmesi için tespit edilecek tazminat ile ibranamede belirtilen miktar arasında fahiş farkın olması gerektiğini, ibranamenin geçersiz olduğunun ispat edilmesi gerektiğini, 111.madde gereğince ibranamenin geçerli olduğunu, davacı murisinin kaza tarihinde 13 yaşında olduğunu, baba olan davacının bakım ve gözetim görevi olduğunu, davacının bu yükümlülüğünü yerine getirmediğinin açık olduğunu, davacının kusurlu davranışından kaynaklı meydana gelen kaza nedeniyle tazminat talep edilmesinin yasaya aykırı olduğunu, Kurumun sorumluluğunun bulunmadığını, müteveffanın kazada traktörün römorkunda yolculuk ettiğini, bunun davacı babanın denetim ve gözetim yükümlülüğünü yerine getirmediğini gösterdiğini, kusurlu olduklarının sabit olduğunu, müteveffanın yolcu taşınması yasak olan bölümde ve koruyucu tertibat olmadan seyahat etmesi nedeniyle müterafik kusuru bulunduğunu, müterafik kusur oranının belirlenmesi gerektiğini, davacı murisinin kaza sırasında istiap haddini aşarak seyahat etmiş olması halinde denetim ve gözetim yükümlülüğü olan davacının da müterafik kusuru olduğunun sabit olduğunu, kaza tespit tutanağında traktörde 15 kişinin yolculuk ettiğinin belirtildiğini, traktör ve römorkun yolcu taşımaya elverişli olmadığını, bu durumun istiap haddinin aşıldığını gösterdiğini, bunun da müterafik kusuru sebebi olduğunu, davacının kendi kusurlu davranışı nedeniyle talepte bulunamayacağını, davalının sorumluluğunun tespiti açısından davaya ilişkin deliller tebliğ edilene kadar her türlü itiraz ve defi haklarını saklı tuttuklarını, kazaya karışan … sevk ve idaresindeki … plakalı traktörün ve yolcu konumundaki müteveffanın kusurunun ve bunun sonucunda zararın oluştuğunun ispatlanması gerektiğini, kusur incelemesi yapılmasını talep ettiklerini, kaza tespit her türlü bilimsel ve teknik verilerden uzak tanzim edildiğini, tutanağa dayanarak kusur tespitinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, dosyada tarafların kusur ve aidiyetlerinin kesinleşmediğini, ödeme tarihindeki verilere göre hesaplama yapılması gerektiğini, 23.10.2017 tarihli ödemenin yeterli olup olmadığının tespiti için asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini, ödemenin yeterli olmadığının tespit edilmesi halinde rapor tarihindeki veriler esas alınarak bakiye tazminat miktarının belirlenmesi gerektiğini, ödeme tarihindeki verilere göre hesaplama yapıldığından, ödemenin zararı karşıladığının görüleceğini, Kurum tarafından yapılan ödemenin güncellenerek hesaplanan tazminattan düşülmesi gerektiğini, ZMSS kapsamındaki tazminatların Genel Şartlarda belirlenen usul ve esaslara tabi olduğunu, SGK tarafından ödenmiş tazminat varsa tespit edilmesini ve ödenecek tazminattan düşülmesini talep ettiklerini, davalı Kurumun sorumluluğunun teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu, davalının temerrüdü ve muaccel bir alacak bulunmadığını, faizin ancak başvuru tarihinden itibaren yürütülmesi gerektiğini, davalı Kurum tacir niteliği taşımadığını ve ticari işletme olmadığını, başvuru konusu aracın da ticari bir araç olmadığını, zararın haksız fiilden kaynaklandığını, ancak yasal faizden sorumlu tutulabileceğini, davanın reddine karar verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
… CBS’nin … soruşturma sayılı dosyasının onaylı sureti getirtilerek dosya arasına konulmuştur.
Mahkememizin 25/05/2018 tarihli ara kararı gereğince dosya kusur ve aktüer bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 10/09/2018 teslim tarihli raporda özetle; Delillerin ve hukuki durumların takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere; 18.08.2017 tarihinde meydana gelen trafik kazasında; 1-Dava konusu olayda … plakalı traktörün sürücüsü …’un % 100 (Yüzdeyüz) oranında asli ve tamamen kusurlu olduğu, 2-Davacı yolcuya yüklenebilecek bir müterafik kusur oranının olmadığı, 3-Davalının %100 kusur oranındaki sorumluluk durumuna göre olayda vefat eden …’ın geride kalan hak sahiplerinin; A)ÖDEME TARİHİNDEKİ VERİLERE GÖRE; a)Davacı Baba …’ın destekten yoksun kalma sebebiyle maddi zararının = 25.684,05 TL. Olduğu, b)Davalı tarafından yapılan ödemelerin, davacıların ödeme tarihindeki verilere göre belirlenen zararlarını karşılama oranlarının aşağıdaki gibi; Baba … Bakımından= %20,08 olduğu, c)Ödeme ile ödeme tarihindeki verilere göre belirlenen zarar arasında açık orantısızlık bulunup bulunmadığı ve buna göre ödeme ile borcun sona erip ermediği hususundaki hukuki durumun takdir ve değerlendirmesinin Sayın Mahkemeye ait bulunduğu; B)Sayın Mahkemece, ödeme ile borcun sona ermediği ve ödemenin kısmı ifayı içeren makbuz olarak kabul edilmesi halinde ise; GÜNÜMÜZE KADAR GERÇEKLEŞEN VERİLER ESAS ALINARAK BELİRLENEN ZARAR TUTARINDAN, ÖDEMENİN GÜNCEL TUTARIN TENZİLİ SONUCU; a)Davacı Baba …’ın destekten yoksun kalma sebebiyle bakiye maddi zararının = 24.556,50 TL. Olduğu, b)Davacının bakiye zararının limit içinde kaldığı, c)Başvuru tarihine göre davalı bakımından temerrüt tarihinin 10.10.2017 olarak belirlendiği, d)Sigorta poliçesi bulunmayan aracın kullanım amacı hususi olarak gözükmekte olup, buna göre avans faizi talebine ilişkin takdirin Sayın Mahkemeye ait bulunduğu yönünde görüş ve kanaatte bulunmuştur.
Bilirkişi raporu davacı vekiline ve davalı vekiline HMK 281 ve 186 madde meşruatlı davetiye ile tebliğ edilmiştir.
Davacı vekili 27/09/2018 tarihli harçlandırılmış bedel arttırım dilekçesinde özetle; müvekkili için açmış olduğu destekten yoksun kalma tazminat miktarını 24.556,50 TL’ye ıslah ettiğini belirtmiştir.
Davacı vekilinin bedel arttırım dilekçesinin davalı vekiline tebliğe çıktığı,tebliğ edilerek parçasının döndüğü görülmüştür.
TÜM DOSYA KAPSAMINDAN: Dava trafik kazasından kaynaklı destekten yoksun kalma tazminat davasıdır.
Somut olayın, Dava konusu olaya ilişkin olarak düzenlenen Trafik Kazası Tespit Tutanağına göre 18.08.2017 günü saat 06:40 sıralarında … ili … ilçesi … mahallesinde hız sınırının 30 Km/s olduğu meskun mahalde hava açık, vakit gündüz, yol asfalt kaplama ve kuru iken … plakalı traktör sürücüsü … kullandığı traktörü ile … mevkii yönünden … mahallesi yönüne giderken Taşoluk sokak yolunun hafif viraj ve iniş eğimli olması nedeniyle direksiyon hakimiyetini kaybederek sol tarafa doğru aracını devirmesi sonucu tek taraflı ölümlü, yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana gelmiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, B.K’nun 45/II. maddesinde düzenlenmiş olup; “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir.” şeklinde hükme bağlanmıştır.
Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK’nun 45/II. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.
Borçlar Kanunu’nun 45.maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.
O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.
Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı).
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Önemle vurgulanmalıdır ki, Borçlar Kanunu’nun 45/III. maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK.nun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E. -411 K. sayılı ilamı).
… CBS’nin … soruşturma sayılı dosyasının onaylı sureti getirtilerek dosya arasına konulmuştur.
Mahkememizin 25/05/2018 tarihli ara kararı gereğince dosya kusur ve aktüer bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 10/09/2018 teslim tarihli raporda özetle; Delillerin ve hukuki durumların takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere; 18.08.2017 tarihinde meydana gelen trafik kazasında; 1-Dava konusu olayda … plakalı traktörün sürücüsü …’un % 100 (Yüzdeyüz) oranında asli ve tamamen kusurlu olduğu, 2-Davacı yolcuya yüklenebilecek bir müterafik kusur oranının olmadığı, 3-Davalının %100 kusur oranındaki sorumluluk durumuna göre olayda vefat eden …’ın geride kalan hak sahiplerinin; A)ÖDEME TARİHİNDEKİ VERİLERE GÖRE; a)Davacı Baba …’ın destekten yoksun kalma sebebiyle maddi zararının = 25.684,05 TL. Olduğu, b)Davalı tarafından yapılan ödemelerin, davacıların ödeme tarihindeki verilere göre belirlenen zararlarını karşılama oranlarının aşağıdaki gibi; Baba Beşir Bakımından= %20,08 olduğu, c)Ödeme ile ödeme tarihindeki verilere göre belirlenen zarar arasında açık orantısızlık bulunup bulunmadığı ve buna göre ödeme ile borcun sona erip ermediği hususundaki hukuki durumun takdir ve değerlendirmesinin Sayın Mahkemeye ait bulunduğu; B)Sayın Mahkemece, ödeme ile borcun sona ermediği ve ödemenin kısmı ifayı içeren makbuz olarak kabul edilmesi halinde ise; GÜNÜMÜZE KADAR GERÇEKLEŞEN VERİLER ESAS ALINARAK BELİRLENEN ZARAR TUTARINDAN, ÖDEMENİN GÜNCEL TUTARIN TENZİLİ SONUCU; a)Davacı Baba …’ın destekten yoksun kalma sebebiyle bakiye maddi zararının = 24.556,50 TL. Olduğu, b)Davacının bakiye zararının limit içinde kaldığı, c)Başvuru tarihine göre davalı bakımından temerrüt tarihinin 10.10.2017 olarak belirlendiği, d)Sigorta poliçesi bulunmayan aracın kullanım amacı hususi olarak gözükmekte olup, buna göre avans faizi talebine ilişkin takdirin Sayın Mahkemeye ait bulunduğu yönünde görüş ve kanaatte bulunmuştur.
Davacı vekili 27/09/2018 tarihli harçlandırılmış bedel arttırım dilekçesinde özetle; müvekkili için açmış olduğu destekten yoksun kalma tazminat miktarını 24.556,50 TL’ye ıslah ettiğini belirtmiştir.
Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde bilirkişi raporu mahkememizce yeterli görülüp itibar edilmiştir.
Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 1981/906 E. Sayılı kararında özetle; “….Bir kimseyi başkası için destek haline getiren yardımlarda düzenlilik ve devamlılık unsurları vardır. Yapanın keyfine göre gelişi güzel zamanlarda sağlanan yardımlar ( örneğin, olayımızda ölen annenin, torununun bakımını yaşamış olsaydı, bir süre üstleneceği şekildeki yardımları düzenli olmadıkları için destekten yoksun kalma tazminatına esas alınamazlar. Bunun gibi; her gün, her hafta, her ay düzenli bir şekilde yapılmış olmakla beraber ancak sınırlı bir süre için yapılmış veya ilerde yapılması umulan yardımlar da destek olarak nitelenemez…. olayımızda, ölen destek torununa bakmakla yükümlü olmadığına göre, böyle bir bakmanın gerçekleşeceği kuvvetle umulsa dahi, bu bakma olgusu ölenin ihtiyarına bağlı ve insani bir duygu ve ahlaki bir vazifeden kaynaklanan, bu itibarla da para ile değerlendirilmeyecek ve bu niteliği ve özelliği bakımından destek zararı olarak kabul edilemeyecek olan bir kayıptır. Diğer bir anlatımla, ölüm vukua gelmeseydi ölenin torununa bakmasından dolayı bu hizmetine karşılık kızından bir hak talep etmesi BK.nun 62. maddesinin son fıkrası uyarınca mümkün de olamayacağına göre, ölenin sağlığında yasaca talep edemeyecek olan bir karşılığın destek zararı kapsamında düşünülmesi ve bu yardımdan yoksun kalındığından söz edilerek tazmini yönüne gidilmesi düşünülemez.” demektedir.
Fiili destek kavramı, yardımlarda düzenlilik ve devamlılık halinde söz konusu olur. İlerde destek olma ihtimali bulunan durumlarda ise “farazi destek” hali söz konusudur. Küçük çocukların ölümünde durum budur.
Diğer bir durumda destek tazminatının söz konusu olabilmesi için yardım yapılacakların “bakım ihtiyacı” içinde bulunmaları gerekir (Bkz.Turgut Uygur-Borçlar Kanunu I, sh.590).
Sonuç itibariyle, Dava konusu olayda … plakalı traktörün sürücüsü …’un % 100 (Yüzdeyüz) oranında asli ve tamamen kusurlu olduğu, müteveffa yolcuya yüklenebilecek bir müterafik kusur oranının olmadığı, davalının %100 kusur oranındaki sorumluluk durumuna göre olayda vefat eden …’ın geride kalan hak sahiplerinin; Davacı Baba …’ın destekten yoksun kalma sebebiyle bakiye maddi zararının = 24.556,50 TL. Olduğu, davacının bakiye zararının limit içinde kaldığı, başvuru tarihine göre davalı bakımından temerrüt tarihinin 10.10.2017 olarak belirlendiği,
Yargıtay 17 Hukuk Dairesi’nin 2009/537 Esas, 2009/4897 Karar sayılı içtihadında da belirtildiği üzere 2918 Sayılı KTK’nun 111. maddesi hükmünden yararlanmak için belgenin iptalinin ayrıca ve açıkça istenmesine gerek olmayıp, bir dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterli olacaktır.Davacı 2 yıllık süre içinde eldeki davayı açmıştır.Bilirkişi tarafından hesaplanan 24.556,50 TL. TL. günün ekonomik şartlarında küçümsenmeyecek bir tutar olup ödenen meblağ ödenmesi gereken meblağa göre yeterli sayılamaz. Davalı gerçek zararın tamamından sorumlu olduğu anlaşılmakla; Davanın kabulüne, dava ve ıslah dilekçesine göre 24.556,50 TL destekten yoksun kalma tazminatının 10/10/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilerek aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Açıklanan gerekçeye göre;
1-Davanın kabulüne, dava ve ıslah dilekçesine göre 24.556,50 TL destekten yoksun kalma tazminatının 10/10/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Karar tarihine göre alınması gereken 1.677,45 TL harçtan peşin alınan 112,40 TL ( Peşin harç + ıslah harcı ) harcın mahsubu ile bakiye 1.565,05 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Davacı duruşmalarda kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince hesaplanan 2.946,78 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan toplam: 1.569,80 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
6-Davalı tarafından yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
Dair verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliyesi ( İstinaf Mahkemesi ) nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usülen anlatıldı. 30/11/2018

Katip

Hakim

MASRAF BEYANI
112,40 TL Harç Masrafı
1.300,00 TL Bilirkişi Ücreti
157,40 TL tebligat ve müzekkere gideri
TOPLAM : 1.569,80 TL