Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/143 E. 2018/1021 K. 05.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/143 Esas
KARAR NO : 2018/1021

DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/01/2017
KARAR TARİHİ : 05/10/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde ve duruşmada özetle; müvekkilinin, davalıların murisi …’ ya ait … adresindeki … PROJESİ kapsamında; ofis kulelerinin, asansör hollerindeki asansör kapılarının mermer şifrelerinin, Fuaye Merdiveni’ nin duvarlarında ve çarşı katlarının b.a. kolonlarındaki mermer kaplamaların ve dekorasyon projelerine göre binadaki her türlü mermer kaplamanın malzeme temini ve montajı işinin (Fuaye Merdivenimde sadece montaj) ayrıca ofis kuleleri asansör hollerindeki çarşı katlan dükkan sınırlarındaki granit bordürlerin ve süs havuzlarındaki b.a. parapetlerin (küpeştelerin) granit kaplamalarının malzeme temininin yapılması işini yüklendiğini, tek nüsha olarak imzalanan sözleşme, davacı müvekkiline verilmediğini, sözleşmenin Proje Mimarı …’ nda kaldığını, yine sözleşmenin eki niteliğinde olan ve imza bölümünde; … Sanayi A.Ş+ kaşeli S. Aznevi imzalı, “… Şantiyesi, …Tic.Ltd.Şti, Yükümlülüğü altında Olan İşler” başlıklı belge ve yapılan bazı işlere ait ‘Kesin Hesap Metraj Sayfaları” dilekçe ekinde ibraz ettiklerini, davacı müvekkilinin … projesi kapsamında yüklenmiş olduğu işi 02.07.2008 tarihinde eksiksiz olarak tamamladığını, müvekkilinin TL olarak kararlaştırılan mermer malzeme temin ve montaj işlerinin bedelini, işin başında avans olarak elden peşin almış ve karşılığında almış olduğu avansın teminatı niteliğinde müvekkil şirket imzalı toplam 250.000-TL bedelinde 2 adet bono verdiğini, USD (Amerikan Dolan) olarak kararlaştırılan granit malzeme temin ve montaj işlerinin bedelini ise işin bitiminde ödenmesi kararlaştırıldığını, öncelikle teminat amacıyla verilen müvekkil şirket imzalı 100.000-TL ve 150.000-TL bedelindeki iki adet bononun üçüncü kişilere devir ve cirosunun önlenmesi için ihtiyati Tedbir karan verilmesini, müvekkilinin davalılar murisi …’dan bakiye alacağı olan 50,000- USD (Ellibin Amerikan Dolananın ticari faizi ile birlikte tahsiline, müvekkili tarafından avansa karşılık teminat kapsamında verilen 1 adet 100.000- TL ve 1 adet 150.000 TL (Toplamda 250.000- TL) 2 adet bono’ nun davacıya iadesini, tüm yargılama giderleri ve avukatlık ücrctinin davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkememizce dosya üzerinden yapılan değerlendirme sonucu mahkememizin 31/01/2017 tarih ve 2017/90 Esas, 2017/69 Karar sayılı kararımız ile;1-Dava dilekçesinin 6100 sayılı HMK 114/1-c ve 115/2 mad uyarınca görev yönünden usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine, 2-Karar kesinleştiğinde ve HMK 20.mad uyarınca 2 haftalık süre içinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen kararın istinaf edilmesi üzerine dosya İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmiş olup İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi’nin 24/01/2018 tarih ve 2018/128 Esas, 2018/92 Karar sayılı ilamı ile;mahkemece henüz davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmeden, tensiple birlikte mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir. Bu durumda, davalının davadan haberdar edilmeksizin, dilekçelerin teatisi aşaması tamamlanmadan, savunma ve hukuki dinlenilme hakkı kısıtlanmak suretiyle mahkemenin görevsizliğine karar verildiği anlaşıldığından, HMK’nın 137 ve devamı maddeleri gereğince dilekçelerin teatisi aşaması tamamlanıp, ön inceleme safhasında gerekmesi halinde mahkemenin görev hususunun değerlendirilmesi gerektiğinden davalı tarafın diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin bu yönden istinaf talebinin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak, dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle mahkememizce verilen görevsizlik kararı kaldırılmakla, dosya mahkememize iade edilmiş olup mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılarak yargılamaya devam olunmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi’nin kaldırma kararı doğrultusunda dava dilekçesi, istinaf kararı ve tensip tutanağı davalılara meşruatlı davetiye ile tebliğ edilmiştir.
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde ve duruşmadaki beyanında özetle; görev itirazında bulunduklarını, görevli Mahkemenin İstanbul Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, varlığı iddia olunan alacağın zamanaşımına uğradığını, davacının alacak iddiasını ve taleplerini Merhum …’ nın Terekesini yöneltmesi gerektiğini, görev itirazlarının kabulü ile davanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesini, davanın zamanaşımı sebebiyle başkaca bir inceleme yapılmaksızın reddini, davacıya dava dilekçesini usulüne uygun hale getirmesi için kesin süre verilmesini, davanın …. 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin …Tereke sayılı dosyasındaki Tereke Yöneticilerine ihbarını, usul ve yasaya aykırı olarak açılmış bulunan huzurdaki haksız davanın reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmşitir.
Diğer davalılara dava dilekçesi ve tensip tutanağı tebliğ edilmiş, davalı taraflarca davaya cevap verilmemiştir,yokluklarında yargılamaya devam edilerek yokluklarında karar verilmiştir.
TÜM DOSYA KAPSAMINDAN; Dava Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan alacak davasıdır.
Ticaret Mahkemesinin görev alanının 6102 Sayılı TTK.’nun 4 ve 5 maddelerinde düzenlendiği,
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar (ERİŞ Gönen, Gerekçeli- Açıklamalı- İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447,  yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.09.2015 gün ve 2014/15-1026 E. 2015/1765 K. sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
6102 Sayılı TTK’nun 5/1 maddesinde ise; ”Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” hükmüne yer verilmiştir.
6100 Sayılı HMK.nın 2 maddesinde Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanının düzenlendiği,
MADDE 2 –” Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir,”hükmünün düzenlendiği,
Somut olayda uyuşmazlık; taraflar arasındaki eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Eser sözleşmesi 6102 Sayılı TTK’nun 4.maddesinde 6098 Sayılı TBK’na atıfta bulunulmak suretiyle sayılan sözleşmelerden olmadığından, dava mutlak ticari dava niteliği taşımamaktadır. Davacı şirket tacir olmakla beraber, davalılar gerçek kişi olup tacir sıfatı bulunmamaktadır. Bu nedenle, davanın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili nispi ticari dava olarak nitelendirilmesi de mümkün değildir.
Davalılar ve murisleri gerçek kişi olup dava nispi ticari dava değildir.Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.
6098 Sayılı Borçlar Yasasının 470.maddesinde, eser sözleşmesi ” yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşme” olarak tanımlanmıştır.
Taraflar arasındaki dava 6098 sayılı TBK’nın 470. maddesinde tanımlanan eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde, Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir Buna göre mahkememiz görevsiz olup görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olduğundan Yargıtay 15 Hukuk Dairesinin 08/04/2014 tarih ve 2014/1811 E, 2014/2446 K. sayılı ilamı ile aynı dairenin 25.11.2014 tarih 2014/6125 esas 2014/6827 karar sayılı ilamı, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 05/06/2014 tarih 2014/6579 esas 2014/9127 karar sayılı ilamı ve Yargıtay 15 Hukuk Dairesi’nin 05/02/2018 tarih ve 2016/3785 Esas,2018/360 Karar sayılı ilamı da dikkate alınarak; Dava dilekçesinin HMK 114/1-c , 115/2 mad uyarınca görev yönünden usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine, Karar kesinleştiğinde ve HMK 20 md uyarınca 2 haftalık süre içinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Açıklanan gerekçeye göre;
1-Dava dilekçesinin HMK 114/1-c , 115/2 mad uyarınca görev yönünden usulden reddine ve mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve HMK 20 md uyarınca 2 haftalık süre içinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-Harç, vekalet ücreti, yargılama giderleri konusunda görevli mahkemece karar verilmesine,
Dair verilen karar davacı vekilinin, Davalı …, Uğur Vekilinin yüzüne karşı, diğer davalıların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliyesi ( İstinaf Mahkemesi ) nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usülen anlatıldı.05/10/2018

Katip …

Hakim …