Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1178 E. 2023/270 K. 31.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/295 Esas
KARAR NO :2023/147

DAVA:Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:08/12/2014
KARAR TARİHİ:22/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekillerinin dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin yatırım amacıyla işlem yapmak üzere davalı şirkete başvurduğunu, Ağustos 2014 tarihinde davalı şirket yetkililerince yönlendirilmeye başlandığını, anılan şirketin müvekkilinin …@hotmail.com adresine sözleşme örneğini gönderdiğini, bu sözleşme müvekkili tarafından imzalanarak kargo ile davalı şirkete gönderilmiş ve … hesap no ile yatırım işlemine başladığını, müvekkili tarafından davalı şirketin … Bankası … şubesindeki hesabına 25/08/2014 tarihinde 21.890,55 TL’lik, 28/08/2014 tarihinde 15.000,00 TL’lik ve 03/09/2014 tarihinde de … … Bankası … şubesindeki hesaba 22.000,00 TL’lik işlem havaleleri yapıldığını, yapılan havale tutarları borsa işlemleri için davalı şirket tarafından talep olunmuşsa da yapılan işlemlerin sözleşme esaslarına aykırı olduğunu, müvekkilinin hesapta yeterince parası olmadığı durumda dahi şirket yetkililerince 5 pot açtırılması uyarısı ve şirketleri vasıtası ile yapılan işlemlerde hiçbir riskin bulunmadığı vaadiyle yanlış yönlendirilme yapıldığını, müvekkili yatırımcı finansal aracı kuruluşlarca sağlanan hizmetleri tüketirken bu kuruluşları müşterisi konumunda olduğunu, diğer bir ifadeyle müvekkili anılan hizmetleri tüketmek suretiyle kendi yatırım amaçlarını gerçekleştirmeye çalıştığını, bu etkileşimin doğıurduğu asimetrik bilgi sorunu müvekkilini yatırımcının karmaşık finansal ürünlerin ve kamuya açıklanmış bilgilerin değerlendirilmesine yönelik sınırlı yeterlilikleri ve zayıf karar alma kapasitesi gibi temel kusurlarla örülü bir yatrıımcı-firma ilişkisi yarattığını, buna ilave olarak müvekkili finansal aracı kuruluşun hizmetleri ve eylemlerini değerlendirme ve denetleme konusunda yeterli güç ve kabiliyete sahip olmadığını, bu problemlerin ve eksikliklerin bir sonucu olarak müvekkili yatırımcı hileli davranışlar sahibi bulunduğu varlıkların kötüye kullanımı ve davalı firmanın hizmet sağlamadaki yetersizliği gibi çok değişi piyasa eksikliklerine ve kusurlarına maruz kaldığını, davalının diğer bir ayıplı hizmetinin de müvekkilinin sözleşmede yer alan risk tercihi “biraz daha fazla getiri için sınırlı risk almak” başlığı altındaki kaldıraç oranının da 1/75 olarak tercih etmiş olmasına rağmen yapılan işlem neticesinde 1/1’lik bir riski gerçekleştirdiği, ayıplı hizmet neticesinde müvekkili ilgili şirkete başvuruda bulunduğunu ancak şirket çalışanı diğer davalı tarafından müşteri temsilcisinin o tarihte dalgınlığı sebebiyle zararın oluştuğu bu durumda şirketin bir yaptırımınını bulunmadığı cevabı ile karşılaştığı, ancak bu durumun davalı şirketçe düzenlenen sözleşmenin 23.maddesine aykırı bir tutum olduğunu, sözleşmenin 21.maddesi gibi haksız şartlar içeren bazı maddelerinin de Borçlar Kanunu’na aykırı olarak yatırımcıyı güçsüz durumda bırakacak hükümler içerdiğini, dolayısıyla müvekkili gibi yatırımcı amacıyla işlem yapan kişiler aleyhine hükümler taşıyan bu sözleşmenin geçerliliğinin şüphe götürdüğünü, davalı şirketin müvekkiline gerçekleştirilen işlemlerle ilgili olarak günlük ve aylık bildirimlerde bulunmadığını, tüketicinin korunduğu hükümler çerçevesinde hizmet veren finansal kuruluşların tüketiciye bildirim yükümlülüğü altında bulunduğunu, açıklanan hususlar çerçevesinde davamızın kabulü ile taraflar arasında akdedilen sözleşmenin feshine, müvekkilinin zararının tazmini ve tüm yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davacının, işvereni olduğu diğer davalı şirketle imzaladığı sözleşme uyarınca gerçekleştirdiği yatırımcılık işlemleri soncunda işvereni şirketinin sözleşmeye aykırı davranışları nedeniyle zarara uğradığını beyan ederek zararının tazminini talep ettiğini ancak dilekçede şahsına yönelik herhangi bir kusur iddiasında bulunmadığını, zararın tarafından giderilmesine dair herhangi bir talebinin de olmadığını, buna rağmen davalı olarak gösterilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davanın dayanağı olan sözleşmenin tarafı olmadığını ve davacının iddia ettiği zararın meydana gelmesinde şahsi herhangi bir kusur ve sorumluluğunun bulunmadığı ve davanın haksız fiile dayanan ve şahsi sorumluluğunu gerektiren bir dava olmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Bilirkişi raporu ve Sermaye Piyasası Kurulu tarafından gönderilen uzman raporu ve kurul kararı dosyada mevcuttur.
Dava 08/12/2014 tarihinde ….Tüketici Mahkemesinin … Esas sayılı dava dosyasında açılmış, mahkemenin 18/03/2015 tarihli kararı ile taraflar arasındaki işlemin tüketici işlemi olmayıp yatırım amaçlı ticari iş olduğu, bu haliyle 6502 sayılı yasa kapsamına girmediği, Borçlar Kanunu çerçevesinde ve TTK hükümlerine göre genel mahkemelerde inceleme yapılması gerektiğinden bahisle görevsizlik kararı verilmiştir.
Verilen karara karşı davacı vekilince temyiz yasa yoluna başvurulmuş, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23/06/2016 tarih, 2016/90 Esas ve 2016/6987 Karar sayılı kararı ile uyuşmazlığın tüketici işlemi kapsamında kaldığı ve bu ilişkiden kaynaklanan uyuşmazlıklarda Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu, bu nedenle, mahkemece davaya bakmakla görevli olduğunun kabulü ile işin esasına girilip, gerekli araştırma ve değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekçesiyle bozulduğu anlaşılmıştır.
Yargıtay bozma kararına karşı ….Tüketici Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından, davacının davalı …ile arasındaki ilişkinin bu kapsamda 6502 sayılı tüketicinin korunması hakkındaki kanun kapsamında değerlendirilemeyeceğinin kabulü ile dava dilekçesinin görev yönünden reddine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesi yönünde direnme kararı verilmiştir.
Verilen karara karşı davacı vekilince temyiz yasa yoluna başvurulmuş, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07/02/2019 tarih, 2017/11-2348 Esas ve 2019/82 Karar sayılı kararı ile, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin konu ve kapsamının belirleyen sözleşme çerçevesinde gerçekleştirilecek yatırım işlemlerinin “ticari amaçlı” olduğu, dava konusu sözleşme geçerli ve taraflar için bağlayıcı olduğu, bir işlemin tüketici hukukuna tabi sayılabilmesi için tüketicinin ticari veya mesleki amaçla hareket etmemesi şart olup, eldeki davaya konu sözleşmenin ticari amaçla yapıldığının açıkça belirtilmiş olmasına göre uyuşmazlığın çözümünde tüketici mahkemeleri görevli sayılamayacağı, gerekçesiyle direnme kararının onanmasına karar verilmiş ve Mahkememizin 2019/295 Esas sayılı dosyasına tevzi edilmiştir.
Uyuşmazlık kapsamında hazırlanan 22/06/2020 tarihli bilirkişi raporunda; Davalı …Ş. (Aracı Kurum) ile davacı … (Müşteri) arasında 20/08/2014 tarihinde Kaldıraçlı Alım Satım İşlemleri Çerçeve Sözleşmesi imzalandığı, Davacı müşteri tarafından davalı aracı kurumun banka hesaplarına 25/08/2014, 28/08/ 2014 ve 03/09/2014 tarihlerinde toplam 58,890.55 TL havale edildiği, havale edilen paralarla davalı nezdinde açılan … numaralı Leveni Ayer hesabında 1/100 kaldıraç oranı ile 25/08/2014-21/10/2014 tarihleri arasında Kaldıraçlı Alım Satım (FOREX) İşlemi gerçekleştirildiği ve bu işlemlerin 27,703.51 TL zararla sonuçlandığı, hesapta teminat olarak 475,32 TL kaldığı, Davacı müşterinin kaldıraçlı alım-satım işlemleri (Forex) hakkında yeterli bilgisi olmadığı halde davalı aracı kurum çalışanları tarafından yönlendirilerek sözlü alım satım emirleri vermesi sağlanmak suretiyle zararla sonuçlanan işlemlere sebep oldukları, bu işlemlerle aracı kurumun komisyon geliri elde ettiği ve müşterinin yatırım amaçlı olarak aracı kurum hesabına havale ettiği toplam 58,890.55 TL’yi kaybetmesine yol açtıkları, Davalı aracı kurumun aynı zamanda Sermaye Piyasası Kanun ve tebliğlerine aykırı bir şekilde yetkisiz olarak “Yatırım Danışmanlığı Faaliyeti” yürüttüğü, Davacı müşterinin iradesini yansıtmayan kaldıraçlı alım satım işlemlerinin iptali ile bu işlemlerden doğan tüm sonuçların ortadan kaldırılması gerektiği, Davalı …’in davalı aracı kurumda yardımcı ihtisas personeli olduğu ve müşteriye verdiği bilgilerin alım satım kararlarını etkileyici nitelikte olmadığı, müşterinin alım satım kararlarını etkileyip yönlendirenlerin diğer aracı kurum çalışanları olan Meltem Eker, Hakan Tunçkol, Burak Havyalı, Seda Kandaz ve Alim Güçlü olduğu, Davah Aracı Kurumun, 6098 sayılı TBK’nun “Özen Sorumluluğu” başlığı altında yer alan 66.ncı maddesi gereğince adam çalıştıran sıfatı ile müşterinin zararından sorumlu bulunduğu ve çalışanlarının kendilerine verilen işi yaparken başkalarına verdikleri zararı gidermekle yükümlü olduğu, Sayın Mahkeme tarafından işlemlerin iptaline ve davacı müşteri tarafından davalı aracı kuruma banka havalesi yoluyla gönderilen paraların iadesine karar verilmesi durumunda havale tarihinden itibaren ayrıca ficari faiz hesaplanması gerekeceği, belirtilmiştir.
İtiraz üzerine hazırlanan 31/05/2021 tarihli bilirkişi ek raporunda; Davacı müşterinin kaldıraçlı alım-satım işlemleri (Forex) hakkında yeterli bilgisi olmadığı halde davalı aracı kurum çalışanları tarafından yönlendirilerek sözlü alım satım emirleri vermesi sağlanmak suretiyle zararla sonuçlanan işlemlere sebep oldukları, bu işlemlerle aracı kurumun işlemlerde karşı taraf olarak kâr ve komisyon geliri elde ettiği ve müşterinin yatırım amaçlı olarak aracı kurum hesabına değişik tarihlerde havale ettiği toplam 58,890.55 TL ile gerçekleştirilen yabancı para üzerinden gerçekleştirilen kaldıraçlı alım/satım işlemlerinin zararla sonuçlandığı ve 29/01/2015 tarihi itibariyle müşterinin hesabında 475,32 USD kaldığı, Davacı müşteriye telefonda kendilerini “yatırım uzmanı” olarak tanıtan aracı kurum çalışanları olan … tarafından, kaldıraçlı işlemler konusunda yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmadığı anlaşılan davacı müşterinin alım/satım kararlarını etkileyip yönlendirmek suretiyle işlem gerçekleştirdikleri ve bu işlemlerin zararla sonuçlandığı, Davalı aracı kurum çalışanlarının dava konusu işlemlerin gerçekleştiği dönemde yürürlükte olan Seri V. No:46 sayılı Sermaye Piyasası Kurulu tebliği olan “Aracılık Faaliyetleri Ve Aracı Kuruluşlara İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ”ine aykırı olarak davacı müşterinin piyasa hakkındaki bilgisizlik ve tecrübesizliğinden yararlanıp alım-satım kararlarını etkileyerek çalıştıkları aracı kurum lehine kâr ve komisyon kazancı temin ettikleri, Sayın Mahkemenizce Davalı Aracı Kurumun, 6098 sayılı TBK’nun “Özen Sorumluluğu” başlığı altında yer alan 66.ncı maddesi gereğince adam çalıştıran sıfatı ile müşterinin zararından sorumlu olduğuna ve zararm tazminine karar verilmesi halinde, davacı müşteri tarafından değişik tarihlerde davalı aracı kuruma yatırılan toplam 58,890.55 TL’nin yatırıldıkları tarihten itibaren ticari faiz hesaplanarak bulunan tutardan tazmin tarihi itibariyle müşteri hesabında bulunan 475,32 USD’nin TL bedelinin indirilmesi gerekeceği, Sayın Mahkemenizce Davalı Aracı Kurumun, 6098 sayılı TBK’nun “Özen Sorumluluğu” başlığı altında yer alan 66.ncı maddesi gereğince adam çalıştıran sıfatı ile müşterinin zararından sorumlu olduğuna ve zararın tazminine karar verilmesi ve davalı aracı kurum tarafından davacı müşteri hesabına yatırıldığı iddia edilen 1.050.00 USD’nin veya TL bedelinin davacı müşteri tarafından hesaptan çekilmiş olduğunu gösteren belgenin ibrazı halinde bu bedelin de hesaplamada indirim kalemi olarak dikkate alınması gerekeceği, belirtilmiştir.
İtiraz üzerine hazırlanan 31/05/2021 tarihli bilirkişi 2. Raporunda; 17/11/2021 tarihli ara kararı uyarınca tarafların Bilirkişi Ek Raporuna karşı iddia ve itirazları çerçevesinde heyetimizce yeniden incelenerek değerlendirilmiş olup, dosyaya sunmuş olduğumuz 22.06.2020 tarihli Kök ve 31.05.2021 tarihli Ek Raporlarımızda yer alan tespit, değerlendirmelerimizi değiştirebilecek nitelikte ilave edebileceğimiz herhangi bir husus bulunmadığını, belirtilmiştir.
İtiraz üzerine hazırlanan 20/06/2022 tarihli bilirkişi 3. Raporunda; davacı müşterinin dava tarihi olan 20.05.2019 tarihi itibariyle 58.890,55 TL anapara, 33.347,46 TL faiz olmak üzere toplam 92.238,01 TL alacak tutarından, müşteri hesabında kalan 475,32 ABD Dolarının dava tarihindeki TL değeri olan 2.868,94 TL’nin indirilmesi sonrasında davalı aracı kurumdan olan net alacak miktarı 89.369,07 TL olarak hesaplandığı, belirtilmiştir.
Davacı vekili 07/07/2020 tarihli dilekçesi ile davasını 58.890,55 TL üzerinden ıslah ettiğine yönelik ıslah dilekçesi sunduğu görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, taraflar arasında imzalanan kaldıraçlı alım satım işlemleri çerçeve sözleşmesinin feshi ve sözlemeden kaynaklı zararın tazmini amacıyla açılmıştır.
Davacı … ile davalı …Ş. arasında 20/08/2014 tarihinde karşılıklı olarak sözleşme imzalanmıştır. Davacı tarafından 25/08/2014 tarihinde … Bankası … Şubesinden davalı Aracı Kurumun … Bankası … Şubesi nezdindeki … no.lu hesabına 21.890,55 TL, 28/08/2014 tarihinde 15.000,00 TL ve 03/09/2014 tarihinde … Bankası nezdindeki … noldu hesaba 22.000,00 TL olmak üzere toplam 58,890.55 TL yatırıldığı görülmektedir.
Davacı ile davalı arasında imzalanan Kaldıraçlı Alım Satım İşlemleri Çerçeve Sözleşmesi’nin 21. Maddesinde; “Aracı Kurum, Müşteri emirleri için doğrudan karşı taraf konumundadır ve verilen emirler bizzat Aracı Kurum tarafından gerçekleştirilecektir. Müşteri, Aracı Kurum ile arasında çıkar çatışması olabileceğini, gerçekleştirilen kaldıraçlı alım satım işlemleri sonucunda, kendisi kazandığında, Aracı Kurumun — kaybedeceğini veya — kendisi — kaybettiğinde — Aracı Kurumun kazanacağını bildiğini, oluşabilecek zararlardan dolayı Aracı Kurum’dan herhangi bir. tazminat talebinde bulunmayacağını peşinen beyan, kabul ve taahhüt eder” düzenlemesinin yer aldığı görülmektedir.
Bilirkişi kök raporunda da belirtildiği üzere; sözleşmesi’nin 21. Maddesi, davacı müşterinin işlemlerden dolayı oluşan zararı, davalı aracı kurumun kârı olduğu, davalı aracı kurum vekili tarafından bir kopyası dosyaya sunulan … numaralı Levent Ayer hesabı işlem dökümünden 17/700 kaldıraç oranı ile 25/08/2014 – 21/10/2014 — tarihleri arasında Kaldıraçlı Alım Satım (Forex) İşlemi gerçekleştirildiği ve işlemlerin -27,703.51 TL zararla sonuçlandığı, hesapta teminat olarak 475,32 TL kaldığı, davacı vekili tarafından 17/03/2015 tarihli ve 5577 sayılı ve 20/05/2015 tarihli ve 10237 sayılı iki ayrı dilekçeyle Sermaye Piyasası Kurulu’na şikayette bulunulmuş olup 31/10/2016 tarihli ve GK (5) noldu bir inceleme raporu düzenlendiği, davalı aracı kurum hakkında Yatırım Danışmanlığı faaliyetlerini düzenleyen Seri V No. 55 sayılı tebliğe aykırılıktan 22,407 TL ve Kaldıraçlı İşlemleri düzenleyen Seri V. No. 46 sayılı tebliğe aykırılıktan 22.407 TL idari para cezası verilmiş ve inceleme sonuçları hakkında varsa zararının tazmini için yargı yoluna başvurması gerektiğinin bildirildiği, belirtilmektedir.
Bilirkişi heyeti tarafından taraflar arasındaki telefon konuşmalarına ait kayıtlar tetkik edilmiş; “Davaya konu işlem tarihleri itibariyle yürürlükte olan SPK’nın Seri V. No. 55 sayılı “Yatırım Danışmanlığı Faaliyetine ve Bu Faaliyette Bulunacak Kurumlara İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ”in 4. ncü Maddesinde; “Yatırım danışmanlığı; karşılığında herhangi bir maddi menfaat temin etmek suretiyle müşterilere sermaye piyasası araçları ile bunları ihraç eden ortaklık ve kuruluşlar hakkında ve sermaye piyasası ile ilgili konularda yönlendirici nitelikte yazılı veya sözlü yorum ve yatırım tavsiyelerinde bulunulması faaliyetidir.” 7. Maddesinde “Bu tebliğin uygulanmasında belli sermaye piyasası araçlarının alım satımını teşvik edici ifadelere yer verilmesi veya başka bir surette yatırımcı kararları üzerinde etki yaratılması halinde sunulan yorum ve tavsiyenin yönlendirici nitelikte olduğu kabul edilir.” Hükümleri yer almaktadır. Yukarıdaki tespitler ile ilgili mevzuatın birlikte değerlendirilmesiyle davacı müşteri ile davalı aracı kurum çalışanları arasında 31/07/2014-06/11/2014 tarihleri arasında yapılan 82 adet telefon ses kaydından yatırım danışmanlığı faaliyetinde bulunulduğu ancak, işlem tarihleri itibariyle davalı aracı kurumun “Yatırım Danışmanlığı Yetki Belgesi”nin bulunmadığı tususunun SPK raporunda da yer aldığı dikkate alındığında, davalı aracı kurumun yetkisi olmadığı halde yatırım danışmanlığı faaliyetinde bulunduğu anlaşılmaktadır. SPK inceleme raporunun 8, 9, 10, 11 ve 12 numaralı eklerinde yer alan telefon görüşmesi dökümlerinin incelenmesinden aracı kurum personelinin müşteriyi kısa aralıklarla yüksek hacimli işlemler yapması için yönlendirdiği, müşterinin bilgisiz ve tecrübesiz olmasından yararlanarak gereksiz alım-satım işlemleri yapmasına sebep oldukları, bu durum işlemlerin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan SPK Seri V. No. 46 sayılı “Aracılık Faaliyetleri ve Aracı Kuruluşlara İlişkin Esasalar Hakkında Tebliğ”in 58 (D bendindeki “Aracı kurumlar; yatırımcıların hak ve yararlarını zedeleyici, iyi niyet kurallarına aykırı hareket edemez ve işlemlerde bulunamazlar, müşterilerin piyasa hakkında bilgisizlik ya da tecrübesizliklerinden yararlanıp bunların alım satım kararlarını etkileyerek kendi lehlerine kazanç sağlayamazlar ve herhangi bir şekilde gelirlerini artırmak amacıyla müşterilerin gereksiz alım satım yapmalarına ortam hazırlayamazlar.” hükmüne aykırılık teşkil etmektiği,” tespiti de yapılmış ve davalının ilgili kaldıraçlı işlem yapma hususunda yetkisinin de bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda anlatılan kapsamda davalının söz konusu işlemleri yapmasının hukuken mümkün olmadığı, sözleşmenin kuruluşu anındaki objektif nitelikli hukuki imkânsızlığın dava tarihine kadar dahi ortadan kalkmadığı anlaşıldığından, sözleşmenin geçersizliğinin tespitine karar vermek gerekmektedir. Her ne kadar davacı vekili sözleşmenin feshini talep etmişse de geçersiz sözleşmenin feshi istenemeyeceğinden, davacı talebi sözleşmenin geçersiz olduğunun tespiti olarak değerlendirilmiş ve sözleşmenin geçersizliğinin tespitine karar vermek gerekmiştir.
Bilirkişi raporunda; “SPK inceleme raporunun 11. Sayfasında belirtildiği gibi, davalı …’in davalı aracı kurumda yardımcı ihtisas personeli olduğu ve müşteriye verdiği bilgilerin alım satım kararlarını etkileyici nitelikte olmayıp, aracı kurum personelinin verebileceği hizmetleri lanıtım amacı taşıdığı tespit edilerek adı geçen personelin yetkisiz yatırım danışmanlığı yaplığına ilişkin davacı iddialarıyla ilgili herhangi bir cezai işlem uygulanmadığı, diğer yandan müşterinin alım satım kararlarını etkileyip yönlendirenlerin diğer aracı kurum çalışanları olan … olduğu anlaşıldığından, davalı aracı kurümün 6098 – sayılı TBK’nun “Özen Sorumluluğu” başlığı altında yer alan 66.ncı maddesi gereğince adam çalıştıran sıfatı ile müşterinin zararından sorumlu bulunduğu ve çalışanların kendilerine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlü olduğu açıktır. Davacı vekili tarafından, davalı aracı kurumun günlük ve aylık hesap özetlerini bildirimlerde bulunmadığı iddiasına ilişkin olarak, dosyada sunulu belgelerden müşteri imzasının yer aldığı Çerçeve Sözleşme ekinde belirtilen eposta adresine gönderilmiş olduğu log kayıtlarından anlaşılmaktadır. Davacı vekili tarafından müvekkilin risk tercihinin 1/75 olarak tercih edilmiş olmasına rağmen yapılan işlem neticesinde 1/1’lik bir riskin gerçekleştiği dolayısıyla davalı şirketin sağladığı hizmetlerin ayıplı olduğu iddiasına ilişkin olarak dava dosyasına sunulan herhangi bir belge bulunmadığından konuyla ilgili tespit yapılamadığı,” belirtilmiştir.
Dava dosyamızda itirazlar üzerine alınan 3 ek raporda da kök raporundaki tespitleri teyitler nitelikte olduğu, davacı tarafından davalı aracı kurumun banka hesaplarına 25/08/2014, 28/08/2014 ve 03/09/2014 tarihlerinde toplam 58,890.55 TL havale edildiği, havale edilen paralarla davalı nezdinde 1/100 kaldıraç oranı ile 25/08/2014-21/10/2014 tarihleri arasında Kaldıraçlı Alım Satım (FOREX) işlemi gerçekleştirildiği ve bu işlemlerin 27,703.51 TL zararla sonuçlandığı, davacının kaldıraçlı alım-satım işlemleri (Forex) hakkında yeterli bilgisi olmadığı halde davalı aracı kurum çalışanları tarafından yönlendirilerek sözlü alım satım emirleri vermesi sağlanmak suretiyle zararla sonuçlanan işlemlere sebep oldukları, bu işlemlerle aracı kurumun komisyon geliri elde ettiği ve müşterinin yatırım amaçlı olarak aracı kurum hesabına havale ettiği toplam 58,890.55 TL’yi kaybetmesine yol açtıkları, davalı aracı kurumun aynı zamanda Sermaye Piyasası Kanun ve tebliğlerine aykırı bir şekilde yetkisiz olarak “Yatırım Danışmanlığı Faaliyeti” yürüttüğü, Davacı müşterinin iradesini yansıtmayan kaldıraçlı alım satım işlemlerinin iptali ile bu işlemlerden doğan tüm sonuçların ortadan kaldırılması gerektiği, bu işlemin de davalı … tarafından yapıldığı anlaşılmakla davanın kabulü gerekmiştir.
Mahkememizin 22/02/2023 tarihli kısa kararında, davanın kabulüne, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin geçersizliğinin tespitine, 58.000,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ise de davacı vekili 07/07/2020 tarihli dilekçesi ile davasını 58.890,55 TL üzerinden ıslah ettiği anlaşılmakla HMK’nın “Hükmün Tamamlanması” başlıklı 305/A maddesi gereği, “Taraflardan her biri, nihaî kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde, yargılamada ileri sürülmesine veya kendiliğinden hükme geçirilmesi gerekli olmasına rağmen hakkında tamamen veya kısmen karar verilmeyen hususlarda, ek karar verilmesini isteyebilir.” hükmü gereğince ayrıca karar verilmesi gerektiği, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratmamak adına bu husustan bahsedilmekle yetinilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Açıklanan yasal gerektirici nedenlerine göre;
1-Davanın KABULÜNE,
A-Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin geçersizliğinin tespitine,
B-58.000,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
2-Alınması gereken 3.961,98 TL nispi karar harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE gelir kaydına,
3-Davacı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hükmolunan kısım üzerinden hesaplanan 9.280,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan toplam 4.986,70 TL bilirkişi-posta-tebligat ücreti, 3,80 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 4.990,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan, kullanılmayan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, tarafların yüzüne karşı verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek temyiz dilekçesi ile Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 22/02/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır