Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1135 E. 2022/44 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1135 Esas
KARAR NO : 2022/44

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/11/2018
KARAR TARİHİ : 20/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …AŞ (…) ile davalı şirket arasında … adresinde bulunan akaryakıt istasyonunda … markası altında bayilik yürütülebilmesi için taraflar arasında muhtelif sözleşmeler imzalandığı ve davalı şirket ile bayilik dikey ilişkisi kurulduğunu, davalı bayi yetkilisi …’ın müvekkili şirket ile imza ettiği sözleşme ve protokolde müvekkil şirketin tüm hak ve alacaklarının garantörü sıfatıyla da taahhüt ettiğini, diğer davalı … diğer davalı bayinin müvekkil şirket nezdinde doğmuş ve doğacak borçlarının 100.000 TL sine kadar 10 yıl süre ile sınırlı olmak üzere müşterek ve müteselsil kefil sıfatı ile kefaletname imzaladığından davalı şirketin borçlarından sorumlu olduğunu, davalı bayi taraflar arasında bayilik sözleşmesi ve bayilik protokollerine ek olarak satış taahhütnamesi imzaladığını, buna göre beher yılda asgari 400 m3 beyaz ürün satmayı kabul ve taahhüt ettiğini, eksik sattığı beher m3 için … in maruz kaldığı kar kaybını şartı ceza olarak ödeyeceğini eksik kalan m3 başına 60 USD cezai şart ödeyeceğinin belirlendiğini, müvekkili şirketin beş yıl boyunca kendi logosu ve markası altında satış yapılacağı inancı ile sözleşmeden ve bayilik ilişkisinden kaynaklanan tüm edimlerine yerine getirmesine karşın davalı tarafın satış taahhütlerini yerine getirmediğini ve sözleşme süresi dolmadan ve müvekkili şirketin onay ve izni olmaksızın istasyonu başka bir işleticiye sattığını ve istasyonu satın alan işleticinin de müvekkil şirket ile anlaşmaması nedeni ile taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi süresinden önce son bulduğunu, davalı bayi taahhütnamede belirlenen asgari taahhüdünü ihlal ederek satamadığı ürün sebebi ile cezai şart borcu doğduğunu, müvekkili tarafından davalı bayiye noter vasıtasıyla satış taahhüdüne uyması gerektiğinin ihtar edildiği, davalı bayi yıl esasına dayalı satış taahhütlerini yerine getirmeyerek sözleşme hükümlerine aykırı davranarak bayilik ilişkisinin sona ermesine neden olarak müvekkili şirketin zarara uğramasına neden olduğunu beyan ederek bayilik sözleşmesinin davalı bayi tarafından süresinden önce erken feshi sebebiyle 50.000 USD cezai şart bedelinin işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline, davalı bayinin satış taahhüdünü ihlali nedeni ile satış taahhüdünü ihlalden doğan cezai şart alacağının fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 10.000 USD lik kısmının temerrüt tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek bankaların dövize uyguladıkları en yüksek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili davaya Cevabında:
Davalılar vekili mahkememize hitaben verdiği cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle her ne kadar 17/01/2014 tarihli kefaletname başlıklı belgeye dayanarak müvekkil …’ın müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğu gerekçesiyle davada taraf eklenerek husumet yöneltilmişse de kefalet açıca mevzuata aykırı alındığından kurucu şart gerçekleşmediğinden yok hükmünde olduğunu, ayrıca eş muvafakatinin de alınmadığını bu nedenle … bakımından husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davaya konu akaryakıt bayilik sözleşmesinin her iki tarafa edim yükleyen satış sözleşmesi olduğunu, bayi olarak müvekkilinin sözleşmenin fesih olduğu tarihe değin çalışılan dönemde gerek 5015 sayılı kanun , gerekse bağlı yönetmeliklere uygun olarak lisans faaliyeti gösterdiğini, enerji sektöründe uygulanacak hükümleri bu hükümlerin uygulanmasından doğan cezai uygulamaları yerine getirmeye yetkili Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu olduğunu, EPDK nın Akaryakıt sektörüne yönelik ön araştırma raporunda tonaj taahhütleri nedeniyle cezai şart talep edilmesi baskı unsuru olarak kötüniyetli kullanılarak rekabet ortamını bozması nedeniyle muafiyet kapsamı dışında tutulması nedeniyle rekabet kanunu 56. Madde uyarınca geçersizlik hükmüne tabi olduğu ve mutlak butlanla batıl olduğunun tartışılmaz olduğunu, sektörde akaryakıt bayilik sözleşmesine ek olarak taahhütname düzenlenmesinin söz konusu olduğunu, sözleşmeye ek olarak düzenlenen taahhütnamelerin istasyonların konumu, bayinin potansiyeli , marka değerinin yarattığı müşteri portföyü, geçmişteki çalışmanın yarattığı güven duygusu, yapılan yatırımlar, bayiye yapılabilecek yüksek iskonto oranı vs gibi faktörlerinin değerlendirilmesiyle belirlendiğini, uygulamada yıllık olarak tanzin edilen asgari mal alım taahhütnamelerinin dağıtım şirketlerinin bu değerlendirmeleri yapılarak bayilerin yıllık satabileceği akaryakıt miktarına göre asgari mal alımını tarafların müzakere ederek belirlediğini ancak müvekkili istasyonun işlek bir yerde olmayışı, bölgede başkaca bayilerle rekabet ilişkisi içinde oluşu, bulunduğu bölgede davacı markasıyla tek elden satış yetkisinin taraflarına tanınmamış oluşu istasyonun objektif değerlendirmede mevcut çalışma şartlarıyla ne kadar satabileceğinin aşikar olduğunu, söz konusu taahhüt evrakının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ve pacta sund servanda ilkesine aykırı olarak vücut bulduğunu, basiretli ticaret anlayışının ürünü olmadığını, ayrıca davacı ile akdedilen 17/01/2014 tarihinde başlayan bayilik sözleşmesinin ilk yılının 17/01/2015 tarihinde son bulacak olup, ceza koşulunun talep edilebilmesi takip eden yılda henüz bayiye mal vermeden önce ceza koşulu ile ilgili çekince bildirmesi yani henüz ifaya başlamadan önce çekince bildirmesi veya devam eden yılda yakıt alımına başlamadan önce ihtar çekilmesi koşuluna bağlı olduğunu , talep edilen cezai şart talebinin hukuk kaideleri ve yerleşik içtihatlara aykırı olduğunu, geçmiş yıllarda sessiz kalarak ihtar çekilmediğide gözetilerek geçerli bir asgari mal alım taahhüdü olduğunu kabul etmemekle çelişkili davranış yasağına, karşı tarafta yaratılan haklı güven ilkesine aykırı olduğunu, bahse konu taahhüt hususlarının değiştirildiğinin sabit olduğunu, davacının takip eden yılda henüz ifaya başlamadan önce çekince koymadan kar elde ettiği ve ihtirazi kayıt ile şerh de etmediği sabit olup,Yargıtay’ın yerleşik içtihatları ve paralel doğrultuda HGK kararı ile de desteklenen bu husus nedeniyle davacının cezai şartı hiçbir koşulda isteyemeyeceği açık olduğunu, seçimlilik cezai şart , ifaya ekli cezai şar kar mahrumiyeti, hukuki vasıflandırma yapıldığında görüleceği üzere haklı nedenle ve fesih durumu da değerlendirildiğinde dava dilekçesi açıkça süresinden önce fesih nedeniyle akde aykırılığa dayanıldığından ve ayakta olan sözleşme olmadığından talep edilen vasıftaki cezai şarta hükmedilemeyeceğini, müvekkiline kararlaştırılan iskonto oranlarının doğru uygulanmaması, rekabetin artması, bölgede Suriye mazotu diye tabir edilen kaçak motorin satışları nedeniyle fiyatların diplere çekilmiş olması ve mevcut fiyatlandırma ile müvekkilinin kar elde etmesi ve çalışmasının imkansızlaşması karşısında rakipleriyle mevcut fiyat koşullarıyla rekabet edemez hale geldiğini ve istasyonu satmak zorunda kaldığını, davacı dağıtıcının istasyonun konumu ve belirttikleri tüm faktörler, marka değerinin istasyona çekeceği müşteri potansiyelinin civarda rekabet eden diğer markaların satış rakamlarını gözeterek bayiye bilgi vererek taahhüt alması gerektiğini, ancak taahhüt verildiğini kabul etmemekle, sözleşme beher yıllara bölünerek taahhüt içerse bile reel satış hacmi alenen ortada olup, hiç bir yıl çekilemeyecek bir taahhüt miktarının arkasına sığınmanın dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, ayrıca bir akaryakıt istasyonunda satışları arttırabilmenin yolunun dağıtıcı firmanın marka değerini arttırması ile mümkün olduğunu, bir çok dağıtım firmasının ulusal bazda reklam ve kampanya faaliyetleri ile bayilerin yakıt satışlarının arttırmasını sağlaması karşısında davacı dağıtıcı firmanın reklam ve kampanya faaliyetlerinde gerekli yatırımları yapmayarak marka değerini arttıracak çalışmaları yeterince yapmaması nedeni ile satışların rekabet edilemez seviyelerde seyretmesine ve müvekkilinin ticaretini terke zorladığını, haklı fesih nedeni ile cezai şart istenemeyeceğini, aksi kanaatte ise YHGK’nun 2010/14-244 E, 2020/260 K. 12/05/2010 tarihli içtihadında belirtilen kesinti yöntemi ne göre iki taraflı sözleşmelerin karşı tarafça haksız fesih edildiği hallerde BK 106. Ve 108 maddeleri gereğince kar kaybı zararına uğrayan tarafın isteyebileceği zararın saptanmasında kıyasen BK 325. Maddesi hükmünde gösterilen kesinti yönteminin uygulanmasının gerektiğini, bu yönteme göre hesaplanan kar kayının sözleşme ifa ile betsiydi zarar görenin elde etmesi muhtemel bütün gelirlerden, yapması gereken zorunlu harcamalar ile sözleşme süresinden önce fesih edildiğinde sözleşmenin süresinden önce feshi sebebiyle sağladığı yani tasarruf ettiği haklar ve yine bu süre içinde başka işlem sağlayacağı veya kasten sağlamaktan kaçındığı kazanç miktarının toplamının indirilerek bulunduğunu, bu şekilde elde edilecek fark miktarının ise net kar denildiğini, cezai şart kar mahrumiyeti istenebileceğini kabul etmemekle bu hususa dikkat edilmesi gerektiğini, ayrıca cezai şart ve kar mahrumiyeti istenebileceğini kabul etmekle, düzenlenen ceza miktarının tacir olan borçlunun iktisaden mahvına yol açacak derecede ağır ve yüksek olmaması gerektiğini beyan ederek müvekkili … yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, diğer davalı … yönünden de davanın reddine karar verilerek yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
DELİLLER;
Davaya dayanak sözleşmeler, bilirkişi raporu, yazılan yazı cevapları, tarafların dosyaya sundukları bilgi belgeler, tarafların aşamalardaki beyan ve açıklamaları.
GEREKÇE :
Dava, akaryakıt bayilik sözleşmesinden kaynaklanan cezai şart alacağı istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesi ile;
Müvekkil şirketin beş yıl boyunca kendi logosu ve markası altında satış yapılacağı inancı ile, sözleşmeden ve bayilik ilişkisinden kaynaklanan edimlerini tam ve gereği gibi yerine getirmiş olmasına karşın davalı yan satış taahhütlerini yerine getirmediğini, ayrıca sözleşmenin süresi dolmadan müvekkil şirketi onayı ve izni olmaksızın istasyonu başka bir işleticiye sattığını ve istasyonu satın alan işleticinin de müvekkil şirket ile anlaşmaması nedeni ile taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi süresinden önce son bulduğunu, 07.04.2017 tarihinde müvekkil şirket adı altında görünen lisansın düştüğünü, yıl esasına dayalı satış taahhütlerini yerine getirmeyerek, sözleşme hükümlerine aykırı davranmak suretiyle bayilik ilişkisinin sona ermesine neden olarak davacı şirketin zarara uğramışına neden olduğunu, …’ ın sözleşmeye garantör olduğunu, …’ ın davalı bayinin davacı nezdinde 100.000 TL ye kadar doğmuş ve doğacak alacağına müteselsil kefil olduğunu, (cevaba cevap dilekçesinde …’ ın sözleşmeyi garantör sıfatıyla da imzaladığını) bu nedenle tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile Bayilik sözleşmesinin davalı bayi tarafından süresinden önce erken feshi sebebiyle 50.000 USD (ellibinamerikandoları) cezai şart bedelinin temerrüt tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek bankaların dövize uyguladıkları en yüksek ticari avans faizi ile birlikte ve davalı bayinin satış taahhüdünü ihlali nedeni ile satış taahhüdünü ihlalden doğan cezai şart alacağının şimdilik 10.000-USD’lik kısmının (onbinamerikandoları) temerrüt tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek bankaların dövize uyguladıkları en yüksek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçelerinde; …’ ın eş onayı alınmadığından kefaletin yoklukla butlan olduğunu, davalı …’a husumet yöneltilemeyeceğini, sözleşmenin maktu garantör kısmında bulunan imzanın …’a ait olduğunu, …’ın garantör olmadığını, sözlemenin fesih edildiği tarihe kadar davalı bayinin 5015 sayılı yasaya uygun faaliyette bulunduğunu, asgari mal alım taahhüdünün rekabet hukukuna aykırılık teşkil ettiğini, bu durumun EPDK nın hazırlamış olduğu ön araştırma raporunda da vurgulandığını, Yargıtay ilamları gereği yılı sonunda bir sonraki dönem için her hangi bir çekince konulmadan mal satımı halinde cezai şartın talep edilemeyeceğini, satış hedeflerine davacı firmanın eylemsizliği nedeniyle ulaşılamadığını, sözleşmenin haklı nedenle fesih edildiğini, cezai şart miktarının davalıların iktisaden mahvına yol açacağını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Sözleşmenin incelenmesinde; akaryakıt bayilik sözleşmesinin … – … kaşesinin üzerinde … imzasının bulunduğu, kaşenin yanında …’a ait başka bir imza daha bulunduğu, davacı tarafça da sözleşmenin imza koyulduğu görülmüştür.
Kefaletnamenin incelenmesinde; kefaletnamenin 21.2.2014 tarihinde … tarafından imzalandığı, azami miktar ve kefalet türünün el yazısıyla yazılmış olduğu anlaşılmıştır.
Satış taahhütnamesinde … – … kaşesinin üzerinde … imzasının bulunduğu, kaşenin yanında …’a ait başka bir imza daha bulunmaktadır.
Bayilik protokolünde garantör ifadesinin altında … ismi ve imzası bulunmakta olup, … a ait imzanın altında ise bir imza daha bulunduğu anlaşılmıştır. İkinci imzanın kefaletnamede imzası bulunan … imzasına benzediği görülmüştür. Protokol Madde 1 de; PROTOKOLDE geçen;

“GARANTÖR; BAYİ ile aynı adreste mukim ve BAYİ borç ve yükümlülüklerini …’e karşı garanti eden … isimli gerçek kişiyi” … İfade eder.
Açıklamasına yer verilmiştir. Garantörün … olduğu açık bir şekilde belirtilmiş olup, … a ait imza bu kişiyi tek başına garantör haline getirmeyecektir. Bu nedenle davacı tarafın cevaba cevap dilekçesinde …’ ın aynı zamanda garantör olduğuna ilişkin iddiası kabul edilmemiştir.
… yönünden, sözleşmeyi garantör olarak imzalaması, sözleşmenin eki olan satış taahhüdünden imzasının bulunması, garanti altına alınan borcun belirlenebilir olması ile garantörlüğün ve cezai şartın geçerli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Davalı vekili, davacı ile akdedilen 17/01/2014 tarihinde başlayan bayilik sözleşmesinin ilk yılının 17/01/2015 tarihinde son bulacak olup, ceza koşulunun talep edilebilmesi takip eden yılda henüz bayiye mal vermeden önce ceza koşulu ile ilgili çekince bildirmesi yani henüz ifaya başlamadan önce çekince bildirmesi veya devam eden yılda yakıt alımına başlamadan önce ihtar çekilmesi koşuluna bağlı olduğunu, davacının cezai şartı hiçbir koşulda isteyemeyeceğini ileri sürmüştür.
Davacı tarafça sözleşmenin ilk iki dönemine ilişkin gönderilen ihtarname ve faturasında her hangi bir ihtirazi kayıt/şerh bulunmamaktadır. Davacı sözleşmenin üçüncü yılında ihtarname göndermiştir. Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin “hakların geç Kullanılması” başlıklı 5.2 maddesinde “Bayi’nin …’e karşı her ne suretle olursa olsun üstlenmiş olduğu yükümlülük ve taahhütlerden her hangi birinin ihlali halinde; Alpet lehine doğacak hakların bir ya da birkaçının Alpet tarafından Bayi’ye karşı zamanında kullanılmaması, Alpet tarafından bu haklardan feragat edildiği anlamına gelmez. … bu haklarını mevzuat ve yasalarda belirlenen sürelerde her zaman için kullanabilir” hükmüne yer evrilmiştir. Anılan hüküm uyarınca dönem sonunda ceza koşulu ile ilgili faturaya ihtirazi kayıt konulmaması ihtarname gönderilmemesi haktan feragat anlamını taşımadığından davacı talepte bulunabilecektir. (Benzer şekilde Yargıtay 11. HD 2020/3027 Esas, 2021/3649 Karar sayılı ilamı)
Bilirkişi raporunda davalı tarafından alınmayan ürün için cezai şart tutarı 92.648,70 USD, sözleşmenin haksız yere fesih edilmesi nedeni ile cezai aşrt tutarı 50.000,00 USD olarak hesaplanmıştır. alınmayan ürün için cezai şart tutarı 92.648,70 USD olarak hesaplanmış ise de taleple bağlı kalınarak 10.000 USD üzerinden % 80 oranında takdiri indirim ile hesaplanan 2.000 USD hüküm altın alınmıştır.
Davalı işyeri açma ve çalıştırma ruhsatını sonlandırarak EPDK lisansının iptal edilmesine, dolayısıyla akaryakıt bayilik anlaşmasının süresinden önce sonlanmasına sebep olmuştur. Akaryakıt bayilik sözleşmesinin 43, 44,46, ve 47. Maddeleri uyarınca davacı sözleşme ve taahhütnamede belirlenen cezai şartları isteyebilecektir.
Bilirkişi raporunda 103.332,87 TL üzerindeki cezai şartın davalının ekonomik mahvına sebep olacağı belirlenmiştir. Bu durumda davalının mali bilançosu yaptığı işin miktarı, ticari işletmesinin büyüklüğü ile davacının mali yapısı ve ekonomik büyüklüğü dikkate alınıp değerlendirildiğinde; davacının takdiren davalıdan talep edebileceği cezai şart miktarından % 80 oranında indirim yapılmıştır. Takdiri indirim uygulanması nedeni ile … yönünden davanın kısmen reddine hükmedilmiştir. Cezai şart tutarından takdiri indirim sonucunda reddedilen tutar üzerinden davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmemiştir.
… yönünden;
…’ ın UYAP sisteminden alınan nüfus kayıt örneğine göre 19.10.1989 tarihinde evlenmiş olduğu ve halen evli olduğu, sözleşme tarihinde evli olması ve eş muvafakati sunulmaması nedeniyle TBK md. 584 e aykırı olan kefalet sözleşmesi geçersizdir. Bu nedenle davalı hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davalı … hakkındaki davanın reddine,
Davalı …-… yönünden; 10.000 USD alınmayan mal karşılığı cezai şart alacağının davalının ekonomik yönden mahvına sebebiyet vereceğine kanaat getirildiğinden % 80 oranında indirim yapılarak 2.000 USD cezai şart alacağının ve 50.000 USD sözleşmenin fesih edilmesi nedeniyle cezai şart alacağının davalının ekonomik yönden mahvına sebebiyet vereceğine kanaat getirildiğinden % 80 oranında indirim yapılarak 10.000 USD cezai şart alacağı olmak üzere; toplam 12.000 USD nin, 3095 Sayılı Kanunun 4.md/a bendi uyarınca 12/01/2017 tarihinden fiili ödeme gününe kadar Devlet Bankalarının USD ile açılmış bulunan bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-)Alınması gereken 11.055,97.TL. nispi karar harcından peşin yatırılan toplam 5.307,69.TL.harcın mahsubu ile bakiye kalan 5.748,28.-TL harcın davalı … Kahraman’dan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-)Davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hükmolunan kısım üzerinden hesaplanan 19.325,75 TL nisbi vekalet ücretinin davalı … Kahraman’dan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-)Davalı … yönünden cezai şart tutarından takdiri indirim sonucunda davanın kısmen reddine karar verildiğinden lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
4-)Davalı … lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince dava değeri üzerinden hesaplanan 19.325,75 TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı …’a verilmesine,
5-)Davacı tarafça yatırılan 4.246,15.TL peşin harcın davalı …’dan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
6-)Davacı tarafından yatırılan 35,90.TL.başvuru, 5,20.TL vekalet harcı 3.000.TL bilirkişi ücreti ve 200.TL posta giderinden ibaret toplam 3.241,10 TL yargılama giderinin kabul ve redoranları dikkate alınarak 648,22.TL.sinin davalı …’dan tahsili ile davacı tarafa bakiyesinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına;
7-)Taraflarca yatırılan kullanılmayan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/01/2022

Başkan …
(e-imza)
Üye …
(e-imza)
Üye …
(e-imza)
Katip …
(e-imza)