Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1077 E. 2020/349 K. 23.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/917 Esas
KARAR NO : 2020/374

DAVA : Sözleşmenin İptali
DAVA TARİHİ : 04/10/2018
KARAR TARİHİ : 23/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan Sözleşmenin İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA VE TALEP :
Davacı şirket yönetimi kayyum heyetini temsilen verilen dava dilekçesinde özetle; Dava konusu 30.12.2016 tarihli Protokolde şirketin müşterek imza ile temsil edilmesi gerekirken o tarihte tek başına temsil ve ilzam yetkisi bulunmayan B grubu temsil yetkisini haiz Hulusi … tarafından tek başına imzalanmak suretiyle temsil edildiğini, bununla birlikte bu protokole icazet verici işlem ve eylemler ile protokolün müvekkil kurumu bağlayıcı bir hale getirildiğinin gözlemlendiğini, şirketin ticaret sicilinde tescil ve ilan edilen 2015/1 iç yönergesine göre “Şirket A ve B grubu imza yetkinlerinden herhangi ikisinin şirket kaşesi ve unvanı altında atacakları müşterek imza ile temsil ve ilzam edilebilir hükmünde olduğunu, görüldüğü üzere Yönetim Kurulunun bildirimi üzerine Ticaret Siciline tescil edilen ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilen bu karar ve sirkülere göre, … A ve B grubundan herhangi iki ikisinin imzası ile yani birlikte imza ile temsil ve ilzam edilebileceğini, oysa … ile davalılar … AŞ ile … AŞ arasında 30.12.2016 tarihinde imzalanan Protokolde … müşterek imza ile değil, şirketi 3. kişiler nezdinde tek başına temsil ve ilzam yetkisi bulunmayan B Grubu imza yetkilisi … tarafından tek başına temsil edildiğinden anılan Protokolün taraflar ve … bakımından geçersiz olması gereken bir protokol olduğunu ileri sürerek 30.12.2016 tarihli Protokolün hukuka aykırı ve geçersiz olduğunun tespiti ile, … AŞ tarafından Paramparça adlı dizinin yurt dışı satış gelirlerinin 15.10.2014 tarihli sözleşmeye istinaden doğrudan … şirketinin … Asliye 13 Ticaret Mahkemesinin 18.12.2017 tarihli ve “Muhafaza Tedbirleri 2” Kararı’nın 4. maddesinin ikinci paragrafında belirtilen …bank … Şubesindeki banka hesabına yatırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı … Telif Hakları vekili 02.11.2018 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile bir Türk yapımı olan “…” adlı televizyon programının (“Dizi”) sahibi (veya belirli haklarının kontrolörü) olan davacı … arasında akdedilen 15.10.2014 tarihli Temsilcilik Sözleşmesi (“Sözleşme”) uyarınca müvekkili şirketin, dizinin sözleşmede istisna olarak tutulan bir kaç bölge hariç olmak üzere yurt dışında yine sözleşmede belirtilen şart ve koşullar altında pazarlanması ve dağıtımına ilişkin olarak münhasır temsilci olarak atandığını, sözleşme uyarınca dizinin müvekkili şirket tarafından pazarlanması ve dağıtılması neticesinde elde edilen gelir üzerinden müvekkili şirket sözleşme ile kararlaştırılan bir komisyona hak kazanmakta olduğunu, sözleşmenin ödemeye ilişkin hükümlerinde de açıkça belirtildiği gibi müvekkili şirketin dizinin pazarlanması ve dağıtılması neticesinde elde edilen gelirden hak kazandığı komisyonu tahsil ettikten sonra bakiye kısmı …’e transfer etmekte olup, taraflar arasındaki ticari ilişki 2014 yılından 2016 yılının sonuna kadar böyle devam ettiğini, diğer davalı …’ın ise, dizinin ülkemizdeki yayıncısı olup, davacı şirket ile arasında imzalanan 19.11.2014 tarihli bir Yapım Sözleşmesi ile Dizinin mülkiyet ve telif haklarının davacı şirkete ait olacağını, diziden elde edilecek olan net yurt dışı satış gelirlerinin ise ( satış & pazarlama komisyonları düşüldükten sonra ) anılan iki taraf arasında, % 50’şer oranında eşit bir şekilde paylaştırılacağı hususunun taraflarca kararlaştırıldığı bilinmekte olduğunu, bir başka deyişle, belirtilen Yapım Sözleşmesi uyarınca davacı şirketin müvekkili şirket tarafından (komisyonu düşüldükten sonra kalan bakiye) yurt dışı satış gelirlerini yarı yarıya … ile paylaştığının ortada olduğunu, bu sözleşmenin fikri ve sınai eserler piyasası koşullarına ve sözleşme serbestisine göre herhangi bir hukuka aykırılığının bulunmadığının ortada olduğunu, 2016 yılının sonunda bizzat davacı şirket tarafından müvekkili şirketten Dizi’ye ilişkin elde edilen gelirlerin yarısının derhal kendisine ödendiği gibi Star’a da yine müvekkili şirket tarafından ödenmesinin talep edilmiş olduğunu, 30.12.2016 tarihinde buna ilişkin ödeme şartlarını belirlemek üzere Davacı Şirket, … ve müvekkili şirket arasında bir Üçlü Protokol (“Protokol”) akdedildiğini, Anılan Protokol’de açıkça “müvekkili Şirket’in 01.12.2016 tarihinden itibaren Dizi’ye ilişkin satış ve pazarlama sonucu elde edeceği gelirlerin yarısını Star’a geri, kalan yarısını da …’ün hesabına transfer edeceğinin” kararlaştırıldığını, Bir başka deyişle, müvekkilinin Dizi’nin pazarlanması ve dağıtılması kapsamında “Temsilciliği” devam ettiği müddetçe Dizi’nin Türkiye dışına pazarlaması ve dağıtılması neticesinde elde edilecek gelirin (müvekkili şirket’in komisyon alacağını tahsil ettikten sonraki bakiye kısmı) yarısının …’ye, yarısının ise davacı …’e ödeneceği hususunda mutabık kalınmış olduğunu, müvekkili şirketin anılan Protokol hükümlerine uygun olarak bu şekilde …’e ve …’a Protokol’deki hükümlere uygun olarak ödeme yapmaya devam ettiğini, akabinde davacı şirket tarafından 04.07.2017 tarihinde … 13. Asliye Ticarct Mahkemesi nezdinde bir iflas davası ikame ederek (Dosya No: … E.) iflas talebinde bulunduğunu, dava süresince mahkeme tarafından …’ın Protokol’den kaynaklanan ödemelerine ilişkin bir karar tesis edilene kadar müvekkili şirket tarafından Protokol’e uygun olarak …’a ve davacı yana ödemelerin yapılmasına devam edildiğini, Protokol’ün akdedildiği tarih olan 31.12.2106 tarihinden itibaren, davacının iflas davasında mahkemece …’a yapılması gereken ödemelerin davacı yanın banka hesabına yapılması yönündeki 18.12.2017 tarihli ara kararın tesis edilmesine kadar, müvekkili şirketin Dizi’ye ilişkin olarak elde edilen gelirlerin (müvekkili şirket’in komisyon alacağını tahsil ettikten sonraki bakiye kısmı) yarısını …’nin, yarısını ise davacı …’in banka hesabına düzenli olarak yatırdığını, müvekkili şirket tarafından Dizi’nin gelirine ilişkin yapılan tüm ödemelerin her ay düzenli olarak davacı yana yazılı olarak bildirildiğini, … 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18.12.2017 tarihli ara kararı akabinde ise gerek …’ın gerekse davacı yanın Dizi’ye ilişkin elde ettiği gelirlerin ise “… Payı” ve “… Payı” şeklinde iki ayrı banka transferi ile müvekkili şirket tarafından mahkeme kararında davacı yan için belirtilen banka hesabına yatırılmış olduğunu, müvekkili şirketin ödeme işlemlerini mahkemece buna ilişkin yeni bir karar tesis edilene kadar kararda belirtildiği gibi aksatmadan gerçekleştirmeye devam ettiğini, dolayısıyla işbu dava ikame edilene kadar anılan Protokol’ün geçerliliğinin hiçbir şekilde sorgulanmamış olduğunu, anılan Protokol’e uygun olarak müvekkili şirket tarafından gerek …’a gerekse …’e yapılan ödemelere ilişkin hiçbir itirazda bulunulmadığını, anılan Protokol’ün hukuken geçersiz olduğu şeklinde bir kararın tesis edilmesinin, ifası çoktan gerçekleşen ödemeler de dahil olmak üzere birçok işlemin geriye alınmasını gerektirdiğini ki bu durumun sadece müvekkili şirket değil gerek davacı yanın gerekse diğer davalı Star’ın telafisi imkansız zararlara uğramasına sebebiyet vereceğini, bu nedenle sadece Protokol’e ilişkin ödeme işlemlerinin gerçekleşmiş olmasının bile davanın konusunun hukuki dayanaktan yoksunluğunu ortaya koyduğunu beyan ederek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili 19.11.2018 tarihli cevap dilekçesinde; “Protokolün yetkili kişi tarafından imzalandığını, davacının 21.09.2015 tarih ve 2015/1 sayılı iç yönergesi incelendiğinde İç Yönerge’nin II’inci maddesinde Protokol’ü de imzalamış olan B Grubu imza yetkilisi …’in münferit imzası ile yetkili olduğu işlemler sayılmış olup bu kapsamda Protokol’ü tek başına imzaya yetkili olduğunu, Protokol şeklinin şarta bağlanmamış olduğunu, şirketçe uzun süre uygulanarak zımnen de kabul edildiğini, bir an için …’in münferit imza yetkisinin haiz olmadığı düşünülse dahi sözleşmelerin geçerli olması için yazılı şekil şartı aranmadığını, Türk Borçlar Kanunu’nun 12. maddesi uyarınca “kanunda aksi öngörülmedikçe yazılı şekle bağlı olmadığı ve kanunen yazılı şekil şartı aranan sözleşmeler dışındaki diğer tüm ticari sözleşmelerin bu kapsamda yazılı şekil şartı aranmadan da akdedilebileceğinin” ortada olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere, bir an için Protokol’ün eksik yetki ile imzalanmış olduğu düşünülse bile Dizi gelirlerine ilişkin ödemelerin tamamının Protokol’ün akdedildiği 30.12.2016 tarihinden Mahkeme tarafından tesis edilen Muhafaza Tedbirleri 2 numaralı Ara Karar tarihi olan 17.12.2017 tarihine kadar Protokol hükümlerine uygun olarak diğer davalı … tarafından müvekkili şirket hesaplarına ödendiğini, bu ödemelere davacı tarafından hiç bir itirazda bulunulmadığını, taraflar arasındaki ticari defter ve kayıtlar incelendiğinde 2014 yılından bu yana sözleşme ve protokol kapsamında yurtdışı gelirlerinin %50’sinin müvekkili şirkete ödendiğinin görüleceğini, davacı şirket Protokol’de eksik yetki ile temsil edilmiş olsaydı bile Sözleşme ve Protokol’de hüküm altına alınan hususların davacı tarafından Sözleşme ve Protokol’e uygun olarak ifa edildiğini ve Protokolün de davacı tarafından zımnen kabul edilmiş hale geldiğini, bu nedenle, Protokol’ün geçersiz olduğuna ilişkin iddianın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacı şirketin ileri sürmediği aykırılık iddiasının Kayyum Heyetince de ileri sürülemeyeceğini, Türk Ticaret Kanunu kapsamında basiretli bir tacirin bizzat kendi yaptığı ve hukuken geçerli ve bağlayıcı olan işlemlerin, şartlar değiştiğinde geçerli olmadığını iddia etmesinin mümkün olmadığını, sözleşmenin geçersizliğini ileri sürmenin şirket bakımından iyi niyet kurallarıyla bağdaşmıyorsa aynı durumun şirkete kayyum atanmasından sonra da geçerli olduğunu, şirkete kayyım atanmasının yeni bir hukuki durum yaratmayacağını, Protokolün davacı … taahhüt altına sokmadığından müşterek imza şartı aranmasının da yersiz olduğunu, geçersizliği ileri sürülen Protokol’ün dayanağı 19.11.2014 tarihli Televizyon Dizisi Yapım Sözleşmesi olduğunu, Kayyum heyetinin bu sözleşmenin geçersiz olduğu yönünde bir iddiası olmadığını, Protokol ile davacı yeni bir taahhüt altına girmediğini, protokolün ne müvekkili şirkete yurtdışı gelir payı tanınması taahhüdü içermekte ne de …’in yurtdışı satış temsilcisi olarak atanmasını sağladığını, Protokol ile müvekkili Şirket’in zaten sözleşme kapsamında %50 hak sahibi olduğu yurtdışı satış gelirlerinin yalnızca tahsilat usulünü düzenlendiğini, Protokolün …’in …’ün yurtdışı satış temsilcisi olarak yetkilendirilmesi taahhüdünü dahi içermeyip yurtdışı satış temsilcisi olarak …’in yetkilendirilmesinin müvekkili Şirket’in taraf dahi olmadığı … ile … arasında akdedilmiş ve bir örneği dava dosyasında mübrez Temsilcilik Sözleşmesi ile yapıldığını, dolayısıyla Protokolün davacı … herhangi bir taahhüt altına dahi sokmadığını, satış geliri taahhüdü sözleşme ile temsilcilik atanması taahhüdünün ise müvekkili şirketin taraf dahi olmadığı Temsilcilik Sözleşmesi ile sağlandığını, davacı … hiç bir taahhüt altına sokmayan Protokol’ün imzası için davacının imza yetkililerinin müşterek imzalarının aranması gerektiği iddiasının tamamen yersiz ve gerçeğe aykırı olduğunu, protokolün yalnızca tahsilat usulünü düzenlemek amacıyla imzalandığını, yapım sözleşmesinde dizinin vurtışı ve/veya yurtiçi satışlardan elde edilecek gelirinin yarısının müvekkili şirkete ait olacağının açıkça kararlaştırıldığını beyan ederek davanın reddine, davacı aleyhine % 20 kötü tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
… 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E sayılı dosyasından verilen Muhafaza Tedbir Kararı, 30/12/2016 tarihli protokol örneği, bilirkişi raporu.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ KABUL VE GEREKÇE:
Davacı tarafından açılan dava, 30/12/2016 tarihli protokolün iptaline ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davaya konu edilen 30/12/2016 tarihli protokolün iptalinin gerekip gerekmediği, protokolün hukuka aykırı ve geçersiz olup olmadığı hususlarındadır.
Deliller toplandıktan sonra Davacı … ile davalı … Şirketi arasında imzalanan sözleşme, Televizyon Dizisi Yapım Sözleşmesi, 30/12/2016 tarihli protokol ve davalı tarafın 01/07/2019 tarihli dilekçesinde bilirkişi incelemesi yapılmasını istediği hususlar da göz önüne alınarak 30/12/2016 tarihli protokolün hukuka aykırı olup olmadığı yönünde tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılarak rapor düzenlenmesi için dosya mali müşavir bilirkişi … ile sözleşmeler konusunda uzman Doç. Dr. …’a tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından mahkememize sunulmuş olan raporda özetle, Davalı … A.Ş.’nin, taraflar arasında akdedilmiş sözleşme gereğince “…” adlı televizyon programının yurtdışı satış gelirindeki paylaşıma ilişkin tüm faturaları davacı … Şti. firmasına düzenlediği, davalı … A.Ş., “…” adlı televizyon programının yurtdışı satış gelirindeki paylaşımından davalı … A.Ş.’nın … Bankası A.Ş. …Şb. nezdindeki hesabına 2017 yılında toplam 2.857.686,17 USD (10.303.049,94 TL) havale ettiği, yani davalı … A.Ş.’ye ödeme yaptığı, davalı … A.Ş., gelir paylaşımınından davalı … A.Ş. payınıda 2015, 2016 ve 2018 yılında davacı … Ltd. Şti. ye ödediği, … Ltd. Şti.’nin davalı … A.Ş.’ye payını ödediği, dava konusu 30.12.2016 tarihli protokolün, davacı şirketin 21.09.2015 tarihli 2015/1 sayılı iç yönergesinin III. Maddesi uyarınca davacı şirketin yetkili temsilcisi tarafından imzalandığı ve protokolün geçerli olduğu beyan edilmiştir.
Bilirkişi Raporu, dosya kapsamına uygun, ayrıntılı, açıklayıcı ve hüküm kurmaya elverişlidir.
Tarafların ticari defter ve belgelerinin incelenmesi ile yapılan tespitlere göre, davalı … A.Ş.’nin, taraflar arasında akdedilmiş sözleşme gereğince “…” adlı televizyon programının yurtdışı satış gelirindeki paylaşıma ilişkin tüm faturaları davacı … Ltd. Şti. firmasına düzenlediği, Davalı … A.Ş.’nin 2015, 2016 ve 2018 yılında “…” adlı televizyon programının yurtdışı satış gelirindeki davacı …Şti. ve davalı …A.Ş. payını doğrudan davacı …Ltd. Şti.’ye gönderdiği, davalı …A.Ş., 2017 yılında ise “…” adlı televizyon programının yurtdışı satış gelirindeki paylaşımı sözleşme ile belirlenen şekilde davalı … A.Ş.’ye ve davacı … Ltd. Şti.’ye gönderdiği, yani … A.Ş.’nın payını … A.Ş.’ye doğrudan ödediği, davalı Global A.Ş.’nin 2017 yılında toplam 2.857.686,17 USD (10.303.049,94 TL)’yı davalı … A.Ş.’nin … Bankası A.Ş. … Şb. nezdindeki hesabına havale ettiği, davacı … Ltd. Şti.’nin davalı … A.Ş.’ye 2017 yılında cari hesaba mahsuben ödeme yapmadığı anlaşılmıştır.
Dava konusu anlaşmazlığa konu 30.12.2016 tarihli protokolün davacı şirketin yetkili temsilcisi tarafından imzalanıp imzalanmadığı ve buna bağlı olarak da protokolün geçerliliği bulunup bulunmadığı hususlarının değerlendirilmesi sonucu, söz konusu protokolün davacı şirket adına B grubu imza yetkilisi … tarafından imzalandığı, Belirtilen protokol hükümleri incelendiğinde, sözleşme bedeli olarak yeni bir düzenleme bulunmadığı, daha önce imzalanan sözleşmelere dayalı olarak ödeme şartlarını yeniden düzenlediği, sözleşme değeri anlamında bir değerden söz edilemeyeceği, davacı şirketin 21.09.2015 tarihli 2015/1 sayılı iç yönergesi incelendiğinde, yönergenin III. maddesi uyarınca A ve B grubu imza yetkililerinin 50.000 Avro altındaki her türlü sözleşmeyi imzalamaya yetkili kılındığı anlaşılmış, dava konusu protokolün bedel taşımadığı dikkate alınarak imzalanan sözleşmenin bahsedilen madde kapsamında olduğu kabul edilerek davacı şirketin söz konusu yönerge hükmü uyarınca o dönem yetkili bulunan B grubu imza yetkili tarafından temsil edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Kaldı ki, 21.09.2015 tarihli genel kurul kararı incelendiğinde, kendi içerisinde tutarsızlıklar barındırdığı görülmektedir, bir yerinde şirketin temsil yetkisinin kısmen veya tamamen bir veya birkaç müdüre bırakılmasından bahsederken, son cümlesinde müşterek imza ile temsilden bahsedilmektedir. Bu genel kurul kararı ile şirketin temsil yetkisini düzenleyen iç yönerge kabul edilmiştir. Kabul edilen iç yönergenin hangi hükmü uyarınca yetkisiz temsil söz konusu olduğu davacı tarafından açıklanmamıştır. Bu nedenlerle, dava konusu 30.12.2016 tarihli protokolün davacı şirketin yetkili temsilcisi tarafından imzalandığı ve protokolün geçerli olduğu kanısı ile davanın reddine, davacının kötüniyetli olduğu kanıtlanamadığından davalı … Hiz. A.Ş.’nin tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Açıklanan yasal, gerektirici nedenlere göre;
Davanın reddine,
Davalı … Hiz. A.Ş.’nin tazminat talebinin reddine,
Harçlar Kanununca alınması gerekli 54,40 TL ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince hesaplanan 1.000,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı …’ne ve davalı …’ne eşit oranda verilmesine,
Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar Davacı vekili ile Davalı … vekili yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 23/09/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır