Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1026 E. 2023/14 K. 11.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1026 Esas
KARAR NO : 2023/14

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 13/02/2014
KARAR TARİHİ : 11/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
… 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12/06/2014 tarih, …Esas, …Karar numaralı kararı ile görevsizlik kararı verilmesi üzerine dosyanın mahkememize tevdi edildiği ve iş bu esasına kaydının yapıldığı anlaşıldı.
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin eşi muris …’ın 10/06/2013 tarihinde vefat ettiğini, Murisin ölümünden sonra mirasçıları olarak geriye müvekkili ile davalıdan olma kızları … ile …’ın kaldığını, murisin çok yüksek miktarda emekli ikramiyesi aldığını, emekliliğinden sonra evi terk ettiğini, 2 ay sonra da müvekkilini arayarak kendisinin … ‘ da hastanede yattığını, gelip kendisini burdan çıkarmasını istediğini, müvekkilinin de … ‘ a gelerek murisi burdan alıp evlerine götürdüğünü, kısa bir süre sonra murisin İstanbul’da yaşayan kardeşi ile kızlarının gelip tekrar İstanbul ‘ a götürdüğünü, daha sonra ölümüne kadar hiçbir iletişim kuramadığını, murisin yüklü miktarda nakit parası ve çeşitli yerlerde gayrimenkulü olduğunu, müvekkilinin murise karşı Adli Yardım Talepli yardım nafakası davası açtığını, murisin vesayet altına alınması için de tedbir talepli dava açtığını, murisin eski eşi olan davalı …’ ın murisin henüz hayatta olduğu tarihte muristen 300.000,00 TL alacağı olduğundan bahisle icra takibi başlattığını, olayların bu gelişiminin muris …’ in , eski eşi olan davalı ve davalıdan olma kızları ile muvazaalı bir şekilde hareket ederek davacı müvekkile her hangi bir miras bırakmamak , miras kalması durumunda da murisin borcu olduğundan bahisle kalacak mirasa el konulması gayretinde olduklarını, bu nedenle muris muvazaası amaçlanarak düzenlenen bonoların takibe konulduğunu, İcra Takip dosyasında satış talep edildiği hususu göz önünde bulundurularak telafisi mümkün olmayan zararların önlenmesi için İcra takibinin durdurulmasını ve yargılama sonunda murisin takibe konu bonolar nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile icra takibinin iptal edilmesini talep ve dava etmiştir .
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; dava konusu yapılan borcun bir senede dayandığını, takibin usul ve yasaya uygun olmakla birlikte icra takibinin ise borçlu daha hayattayken yapıldığını, bizzat borçlu tarafından da kabul edilerek kesinleştiğini, bizzat borçlu tarafından kabul edilen ve kesinleşen bir borcun daha sonra mirasçıları tarafından reddedilmesinin hukuken bir sonuç doğurmayacağını, davanın ve tedbir taleplerinin reddi gerektiğini, davayı kabul etmemekle birlikte davacı murisin tek başına varisi olmadığını, diğer iki çocukla birlikte varis olduğunu, davayı tek başına açamayacağını, bu açıdan da davanın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının hiçbir geliri olmadığı bilgisinin de yalan olduğunu, muristen kalan emekli maaşının tamamını aldığını, bu nedenlerle haksız, yersiz usul ve yasaya aykırı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Bilirkişi raporları, … Sulh Hukuk Mahkemesinden alınan mirasçılık belgesi kararı sureti, Yargıtay İlamı sureti, … 25. İcra Dairesinin …esas sayılı dosya aslı dosya arasında delil olarak mevcuttur.
Dosyaya sunulan bilirkişi raporu ile; …’ ın Koa hastası olduğu, hastalığını çok zor şartlarda geçirdiği, aşırı şekilde bakım tedavisine ihtiyat gösterdiği, müteveffanın hastalığının tedavisinin ekonomik olarak faturası tamamen davalı eski eşi … ve kızları tarafından karşılandığı, yapılan masraflar ve tedavi giderlerini karşılamak üzere murisin sağlığında davalı yana 13.07.2012 keşide tarihli 3 adet x 100.000,00 TL = 300.000,00 TL bononun verilmiş bulunduğu, davalının bahse konu bonoları 06.02.2013 tarihinde … 25. İcra Müdürlüğünün …esas sayılı dosyası ile takibe geçildiği ve takibin kesinleştiği, murise yapılan takipte …’ ın sağ olduğu, murisin 10.06.2013 tarihinde vefat ettiği, davacının, davalının yapmış bulunduğu takip nedeni ile haksız eylem nedeni ile menfi tespit davası ikame ettiği, murisin ölümü üzerine … Sulh Hukuk Mahkemesinin 13.06.2013 tarihli … esas ve … karar ilamı doğrultusunda murisin taşınmazları üzerine veraseten davacı …’ a 2 hisse, kızı …’ a 3 hisse, kızı …’ a 3 hisse şeklinde bırakıldığı, davacı …’ ın ölümü nedeni ile mirasçıları için …Sulh Hukuk Mahkemesinin 18.01.2016 tarih … esas ve … karar sayılı ilamı ile 3 çocuğuna veraseten mirasın bırakıldığının tespit edildiği, mirasçıların tereke borcundan sorumlu olduğu, miras bırakanın borcunun tereke borcu olup ödenmesinden mirasçıların sorumlu olduğu, her bir mirasçının müteveffanın borçlarının tamamından sorumlu olduğu, takibe konu bonolardan dolayı murisin varislerinin sorumluluğunun olduğu sonucuna varıldığı görülmüştür.
Dosyaya sunulan bilirkişi ek raporu ile; söz konusu davanın … tarafından düzenlenen ve eski eşi …’a tanzim edilen, 30.10.2012 – 30.11.2012 ve 30.12.2012 ödeme tarihli 100’er bin TL tutarındaki toplam 300.000 TL tutarındaki 3 adet çekin, davacı …’ın kendisinin mirastan mahkum bırakılması amacıyla düzenlendiği ve bunun açıkça bir muris muvazaası olduğu iddiasınca açılan menfi tespit davasına ilişkin olduğu, muris … tarafından düzenlenen bu çeklerin bir muris muvazaası yaratıp yaratmadığı ve bu iddianın hangi yollar ile kanıtlanabileceğine ilişkin olduğu, davaya konu uyuşmazlığın bu senetlerin muvazaalı işlem ile yapılıp yapılmadığı ve senetlerin muvazaalı olduğunun ispatlanıp ispatlanamayacağı hususuna ilişkin olduğu, Muris … ile eşi …’ın murisin vefatından önce de anlaşmazlık yaşadığının dosyaya eklenen mahkeme kararlarında da görüleceği, Muris …’ın eşi …’a 08.10.2007 tarihinde boşanma davası açtığı, bu davanın 11.09.2008 tarihinde evlilik birliğinin devamının eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmasının davacının tutum ve davranışlarından kaynaklandığı kanaatiyle reddolunduğu, … 28.11.2012 tarihinde eşinin evi terk ettiğini ve hiçbir geliri olmadığını ileri sürerek mağduriyetinin kısmen de olsa giderilebilmesi amacıyla kendi adına her ay 1.000 TL tedbir nafakasının davalı eşi …’dan alınarak kendisine verilmesini talep ettiği ve davanın 26.04.2013 tarihinde kısmen kabul kısmen red olduğu, davalının davacıya aylık 750 TL ödemesi kararı verildiği, … 31.01.2013 tarihinde, eşi … tarafından eski eşi ve kızlarının annesi olan …’a 3 adet 100.000 TL değerinde senet düzenlendiği ve bu senetlerin 25. İcra Dairesinden … E. Sayılı dosya ile icraya konulduğunun belirtildiği, eşi …’ın yaşadığı hastalıklar sebebiyle akli melekelerinin yerinde olmadığını ileri sürerek vasi atanmasını ve söz konusu dosyaya ihtiyadi tedbir şerhi konulmasını talep ettiği, buna karşılık murisin eski eşinden olma kızı … babasına vekaleten 21.05.2013 tarihinde murisin akli melekelerinin yerinde olduğuna dair … Devlet Hastanesi Psikiyatri bölümünden alınmış sağlık raporunu … Sulh Hukuk Mahkemesi’ne sunduğu, 21.05.2013 tarihinde sunulan bu belgede bir husus dikkat çekmekte olup …, yazışmaların babasının bulunduğu “…” adresine gönderilmesini talep ettiği, fakat “…” adresli taşınmazın 26.12.2012 tarihinde …’ın komşusu olduğu iddia edilen …’a satıldığı, … eşinin vefatı üzerine 13.06.2013 tarihinde mirasçılık belgesi istemi ile dava açtığı ve dava kabul edilerek 10.06.2013 tarihinde vefat eden …’ın mirasının 8 pay kabul edildiği, mirasın 2 payının eşi 17.03.1968 doğumlu …’a , mirasın 3 payının …’den olma kızı 09.03.1977 doğumlu …(…)’ya, mirasın 3 payının …’den olma kızı 29.09.1978 doğumlu …’a aidiyetine karar verildiği, söz konusu davada davacı sıfatıyla yer alan …’ın 19.10.2015 tarihinde evinde ölü bulunması sebebiyle …’ın miras hakkı her birine eşit oranda olmak üzere çocukları …, …ve …’ya geçtiği, bu sebeple söz konusu davada davacı sıfatıyla …, …. ve … yer alırken davalı sıfatıyla …’ ın yer aldığı, yapılan mali değerlendirmeler sonucu … tarafından davalı … adına 30.10.2012 ödeme tarihli 100.000 TL tutarında, 30.11.2012 ödeme tarihli 100.000 TL tutarında ve 30.12.2012 ödeme tarihli 100.000 TL tutarında toplam 300.000 TL tutarında 3 adet bono tanzim
edildiğinin tespit edildiği, Davanın davacı …’ın mali değerlendirmeyle tespiti yapılan bu 3 adet çekin muvazaalı işlem sonucu oluşturulduğu iddiasıyla açıldığı, davacı …’ın davaya konu bonoların muvazaalı olduğuna dair beyanlarını destekleyecek yeterli delili bulunmadığı, hazırlanan senetlerin muvazaalı bir işlem sonucu ortaya çıktığını destekleyecek herhangi bir tanık ifadesine rastlanamadığı, bu nedenle … tarafından eski eşi … adına düzenlenen çeklerin muris
muvazaası oluşturduğuna dair yeterli delil bulunmadığı, … 25. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile 300.000 TL asıl alacak ve 5.005,48 TL işlemiş faiz asıl alacağının davalı …’a ödenmesi gerektiği sonucuna varıldığı görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, mirasçı tarafından açılan murisin kambiyo senedinden kaynaklanan İİK 72.maddesine dayalı menfi tespit davasıdır.
Davanın, davacının eşi muris …’ın 10/06/2013 tarihinde vefatı üzerine, murisin muvazaalı işlemlerinden ötürü eski davalıya dava konusu senetleri hazırlayarak teslim ettiği, muris hayatta iken davalı yanca icra takibine geçildiği, senetlerin gerçeğe dayalı borç içermediğinden ve muvazaalı olarak verildiğinden murisin borçlu olmadığının tespiti amacıyla davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Menfi tespit davalarında ispat yükü kural olarak, takip alacaklısı davalıya aittir. (TMK mad. 6, HMK mad. 190) Ancak davacı hukuki ilişkinin maddi hukuk bakımından hiç doğmadığını değil de sona erdiğini (ödeme yapıldığını) veya yerine getirilmesinden kaçınabileceğini (zamanaşımına uğradığını, ödeme yapıldığı, başkaca bir hukuki ilişkiye dayandırma) ileri sürüyorsa, bu iddiasını borçlu davacı ispat edecektir.
Muris …’ın 10/06/2013 tarihinde vefatı üzerine, geriye mirasçı olarak, miras bırakan davacı …, dava dışı … ve … kalmıştır. Yargılama sırasında davacının vefatı üzerine alınan mirasçılık belgesinde mirasçı olarak davacılar …, … ve … kalmış ve mirasçılarca davaya devam edileceğinin beyan edildiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, … 25. İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı dosyasına konu bonolardan dolayı davacının murisinin borçlu olup olmadığı, senedin murisin muvazaasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususundadır.
Dava dilekçesinde, murisin davacıya miras bırakmamak amacıyla dava konusu senetleri tanzim ettiği ve esasen davalıya böyle bir borcunun olmadığı iddiasında bulunmuş. Dava dosyasındaki beyanlardan bonolardaki imzanın murise ait olduğu yönünde herhangi bir ihtilaf bulunmadığı ve açılan davada ispat yükünün davacı tarafta olduğu anlaşılmaktadır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 201. maddesi ile senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler 6.640,00 TL’den az miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz. Huzurdaki davaya konu senedin incelenmesinden, senedin teminat olarak yahut başka amaçla verildiği anlaşılmamaktadır. 6102 sayılı TTK’ nun 646. maddesi; “1. Kıymetli evrakın borçlusu, ancak senedin teslimi karşılığında ödeme ile yükümlüdür. 2. Hile veya ağır kusuru bulunmadıkça borçlu, vade geldiğinde, senedin niteliğine göre alacaklı olduğu anlaşılan kişiye ödemede bulunmakla borcundan kurtulur.” hükmüne havidir. Benzer bir uyuşmazlıkta Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14/04/2014 tarih, 2013/19-1155 Esas ve 2014/660 Karar sayılı emsal nitelikte olan bir içtihadında; “Somut olayda, davacı/borçlu, emre yazılı 42.000,00 TL bedelli bonoda yer alan imzasını inkâr etmiş değildir. Senet sebepten mücerret olmakla, davacının ileri sürdüğü iddiaların varlığını yazılı delille ispat yükü altında olduğunun kabulü gereklidir.” şeklinde değerlendirmede bulunduğu görülmüştür.
Aynı şekilde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02/04/2003 tarih, 2003/19-261 Esas ve 266 Karar sayılı kararında; “Davadaki talepler, bono bedelinin ödendiği iddiasına dayalıdır. Özet Dairenin bozma kararında belirtildiği üzere, davaya konu bono davalının elinde bulunduğuna göre, onun bedelinin ödenmiş olduğunu kanıtlama yükümlülüğü, davacılara aittir. Yazılı bir belgeye ( senede ) bağlanmış olan ve varlığı borçlusunca kabul edilen bir borcun ödendiğine ilişkin savunma, kural olarak, senede karşı senetle ispat zorunluluğu kuralı çerçevesinde ( HUMK. madde 290) ancak yazılı delille ispatlanabilir. Somut alayda, bu kuralın istisnalarının varlığı da (HUMK. Madde 292, 293 ) iddia ve ispat olunmamıştır. Öyleyse, davacıların, ödeme savunmalarını yazılı delille ispat etmeleri zorunludur. Eş söyleyişle, somut olayda ödeme savunmasının tanıkla kanıtlanmasına hukuken olanak yoktur. Yine, somut olayda, davacıların ödemeye ilişkin bir yazılı delillerinin bulunmadığı da çekişmesizdir.” şeklinde değerlendirmede bulunduğu görülmüştür.
Şekli açıdan unsurları tam olan bono üzerinde taraflar seçimlik olarak senedin hangi amaçla düzenlendiğine ilişkin bir kayıt eklememişlerdir. Hukuki ilişkiden mücerret olan senetteki keşideci imzası da inkâr edilmemiştir. Bu durumda davacı 818 sayılı BK’nın 182. maddesinde düzenlenen peşin satışa dayanmış ve ödeme vasıtası olarak düzenlenen bononun avans olarak verilmesine rağmen malın teslim edilmediğini iddia etmiştir. Bu durumda ispat yükü yer değiştirmiş ve somut olayda edimlerin aynı anda ifası gerektiğinden, bu karinenin aksini ispat külfeti davacıya geçmiştir. Kambiyo senedi hukuken geçerli olduğundan eldeki menfi tespit davasında davacı-borçlunun bononun kömürün tesliminden önce avans olarak verildiğini, malın (kömürün) teslim edilmediğini ve senedin bedelsizliğini de usul hükümleri gereğince yazılı delille ispatlaması gerekmektedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/19-819 Esas ve 2018/771 Karar sayılı ilamı) Dava konusu bonoların incelemesinden “nakden” kaydının da bulunduğu görülmektedir. Dolayısıyla senedin teslim alınan bedelinin peşinen alındığı anlaşılmaktadır, bunun aksini davacının kesin delillerle kanıtlamak durumunda olduğu, ancak yazılı bir delil sunamadığı, bu kapsamda münhasıran tanık deliline dayandığı, illetten mücerret olan senede karşı yazılı delil başlangıcı olabilecek herhangi bir kaydın da sunulmadığı anlaşılmakla, tek başına tanık anlatımları davanın ispatı için kabul edilemeyeceğinden, tanıkların beyanlarına itibar edilmemiştir.
Davacı yan kıymetli evrağa bağlanmış alacağı dava dışı bir takım olaylara dayandırmış, ancak dava dosyamızın özü itibariyle ve alacağın bonodan kaynaklı olması nedeniyle ispata yeterli olmadığı görülmüştür. Nitekim kambiyo senetleri, sebepten soyut borç ikrarlarını içerdiği, bunun aksini davacıların kesin delillerle kanıtlamak durumunda olduğu, ancak sunulan delillerin davanın kabulü için yeterli olmadığı anlaşılmaktadır.
Davacı yan, iddiasını ispat edemediğinden, davacı yanın bu haliyle borçlu olmadığını da belgeleyecek başkaca bir delili olmadığından ve dava dilekçesinde de yemin deliline dayanmamış olduğundan, yemin hakkı hatırlatılmayarak davanın reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM; Açıklanan yasal gerektici nedenlere göre;
1-Davanın REDDİNE,
2-… 14.Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından verilen 05/03/2014 tarihli tedbir kararının kararın kesinleşmesinden sonra kaldırılmasına,
3-Alınması gereken 179,90 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davalı vekili lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince reddolunan kısım üzerinden hesaplanan 45.000,00 TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına, yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde bakiye kısmının talep halinde yatıran tarafa iadesine,
6-Davalı yanca yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
Dair, tarafların yüzüne karşı verilen karara karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek temyiz dilekçesi ile Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 11/01/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır