Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/907 E. 2019/158 K. 01.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/907
KARAR NO : 2019/158

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/06/2015
KARAR TARİHİ : 01/03/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVADA:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; müvekkilinin … Tic. A.Ş’nin 23/11/1999 tarihinden bu yana müzik sektöründe faaliyet gösterdiğini, davalı tarafın kullandığı ifade ve görseller nedeni ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 54 ve devamı maddelerinde düzenlendiği şekilde, kötüleme vb. şuretlerle haksız rekabet teşkil edecek şekilde eylemde bulunduğunu, davalılardan … A.Ş ‘nin işleteni olduğu, www.ensonhaber.com sitesinde … web arsenide 25 Mayıs 2015 tarihinde yayınlanan haber nedeniyle TTK 54 ve devamı maddeleri gereğince davalının eyleminin haksız rekabet teşkil ettiğini, yapılan yayınların haksız olduğunun tespitine, haksız rekabetin menine, haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasın, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapıldığından bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; yetki itirazından bulunduklarını, müvekkili şirketin ikametgahına göre görevli ve yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, dava konusu haberin sanatçı … tarafından gazetelerde yayımlanmış bir haber olduğunu, bu haberi basın organlarından alarak yayınlayan müvekkilinin bir kusurunun bulunmadığını, davacının maddi tazminat talebinin yersiz olduğunu, bu nedenlerle yetkisizlik karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … (… )vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin … Ltd. Şti ‘nin kurucusu ve müdürlerinden olduğunu, aynı zamanda şirketin kullandığı eser ve meydana getirdiği yapımların pek çoğuunun söz yazarı ve besteci olarak eser sahibi ve icracısı olarak yapımcılığa ilave bir başka yönden de bağlantılı hakların sahibi olduğunu, müvekkilinin uzun bir süredir ülkemizde bazı yayınların hedefi olan küçüklerin korunması adına ileri sürdüğü fikirlerin benimsenmesi ve büyük bir kitle tarafından kabul görmesi üzerine bir kısım yayıncı tarafından hedef haline getirildiğini, hatta bu konu hakkında da aleyhine davalar açıldığını, bu nedenle haksız olarak açılan davanın reddine, 12.500,00 TL avukatlık ücretinin tamamının davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce yapılan değerlendirme sonucu mahkememizin 18/04/2017 tarih ve 2015/609 Esas,2017/342 Karar sayılı kararımız ile; davanın İstanbul Anadolu Adliyesi Ticaret Mahkemesinin yetki alanına girdiği gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.
Mahkememizin 18/04/2017 tarih ve 2015/609 Esas, 2017/342 Karar sayılı kararımız ile verilen yetkisizlik kararının davacı vekilince istinaf edildiği ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. H.D.nin 27/09/2017 tarih ve 2017/476 esas, 2017/494 karar sayılı ilamı ile mahkememizin yetkili olduğu gerekçesiyle mahkememizce verilen kararının kaldırılmasına karar verilerek dosya mahkememize iade edilmiş olup mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılarak yargılamaya devam edilmiştir.
BİRLEŞEN 16. ATM NİN 2015/642 ESAS SAYILI DOSYASINDA:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; davalı … AŞ’nin … Gazetesi’yle birlikte yayınladığı …’la … isimli ekin 25.05.2015 tarihli nüshasında, kasıtlı olarak müvekkilinin ticari itibarını zedelemeye yönelik haberler yaptığını, bu haberlerde, diğer davalı …’ın beyanlarına yer verildiğini, bu beyanlarda bazı yapım şirketlerinin bilgisayar korsanlarıyla anlaşma yaparak bazı videoların izlenme sayısını gerçeğe aykırı olarak artırdığının belirtildiğini, söz konusu gazete ekinde, bu haberin yanında müvekkili şirketin genel koordinatörü dava dışı …’in fotoğrafının da yer verildiği 22.05.2015 tarihli …’la … ekinin “Kınıyoruz” başlıklı haberin görselinin yayınlandığını, bu haberlerin ayrıca aynı tarihte davalı şirketin sahibi olduğu … isimli internet sitesinde de yer aldığını, ancak mezkûr 22.05.2015 tarihli gazete ekinde yer alan “Kınıyoruz” başlıklı haberin görselinin kullanılmadığını, bu suretle davalı … AŞ’nin ve …’ın haksız rekabette bulunduğunu belirterek 25.05.2015 tarihli gazete ekinde yer alan yayın için davalıların ayrı ayrı 50.000 TL; internet sitesinde yer alan haber için davalılardan ayrı ayrı 50.000 TL maddi tazminata mahkûm edilmesini talep etmiştir.
Davalı … …. şirket vekili davaya cevap dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; haberde yer alan açıklamaların, diğer davalı …’ın beyanlarına dayandığını, bu beyanların önemi itibarıyla habere konu olmasının görünen gerçeğe uygun olduğunu, dolayısıyla hukuka aykırı olmadığını, davacı talebi doğrultusunda ihtiyati tedbire karar verilemeyeceğini, zira davacının başkaca kişilere aynı sebeple açtığı davalarda ihtiyati tedbir talebinin, yargılamayı gerektirmesi dolayısıyla reddedildiğini, kaldı ki davacı yanın bu talebinin sansür niteliğinde olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … (…) vekili davaya cevap dilekçesinde ve duruşmalarda özetle;müvekkilinin beyanlarının davacıyı hedef almadığını, bu beyanları davacı yanın kendi üzerine aldığını ve huzurdaki davayı ikame ettiğini, kaldı ki müvekkilinin eylemlerinin haksız rekabet teşkil etmediğini, müzik piyasasının başkaca aktörlerince de, müvekkilince davaya konu beyanların yalanlanmadığını,huzurdaki davanın kötü niyetle ikame edilmesi nedeniyle davalı gerçek kişi ile akdedilen 25.000 TL tutarındaki vekâlet sözleşmesinden kaynaklı ücretin davacıdan alınması gerektiğini belirterek davanın reddine ve davacı yanın, davalı gerçek kişinin vekiline ödeyeceği 25.000 TL’yi ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN 16 ATM NİN 2015/642 ESAS SAYILI DOSYASI İLE BİRLEŞEN İSTANBUL 12 ATM NİN 2015/630 ESAS SAYILI DOSYASINDA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; fazlaya ilişkin her türlü dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla, yayınların haksız olduğunun tespitine, haksız rekabetin men’ine, haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapıldığından bu beyahnların düzeltilmesine ve tecavüzün önlenmesine, …’la … isimli mevkutenin 22.05.2015 tarihli nüshasında yapılan yayın için HMK.nun 107.maddesi delaletiyle şimdilik, …’den … İçin 25.000 TL … İçin 25.000 TL, …’dan … İçin 25.000 TL, …için 25.000 TL maddi tazminatın yayın tarihinden itibaren işleyecek ticari işlere uygulanan en yüksek faiz ile birlikte tahsiline, …den …için 25.000 TL …için 25.000 TL, …’dan …için 25.000 TL, …için 25.000 TL maddi tazminatın yayın tarihinden itibaren işleyacek ticari işlere uygulanan en yüksek faizi ile birlikte tahsiline, hükmün tirajı en yüksek 3 gazeteden birinde 1 kez gideri davalılardan alınarak yayınlanmasına, dava sonucunda verilecek karar kesinleşinceye dek dava konusu haberdeki içerikle aynı ve benzeri nitelikte haberlerin yayınlanmaması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili davaya cevap dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; dava konusu haberlerin dayanağının … isimli internet alan adında yer alan haber olduğunu, davalı … AŞ’nin anılan sitede yer alan habere ilişkin olarak bütün yapımcıları tek tek arayıp görüş sorduğunu ve bu beyanlar doğrultusunda haberin oluşturulduğunu, bu itibarla dava konusu haberlerde herhangi bir biçimde şirket veya gerçek kişi ismi verilmediğini, sadece sektöre ilişkin genel bir değerlendirme yapıldığını, müvekkilinin de beyanında sahte tıklamaların olduğunu ancak bunları kimin/kimlerin yaptırdığını bilmediğini belirttiğini, ancak haberde müvekkilinin beyanının bir kısmına tamamen ve bir kısmına kısaltılarak yer verildiğini, bir kısmına ise yer verilmediğini, sahte tıklanmaların daha önce de birçok defa gündeme getirildiğini, o zaman da müvekkilinin herhangi bir kişi veya kurum adı belirtmeksizin sektöre yönelik olarak değerlendirme yaptığını, dava konusu habere yönelik olarak pek çok müzik yapımcısının da ayrıca beyanda bulunduğunu, buna karşılık bu kişilere dava açılmazken sadece müvekkiline açılmasının ticari bir strateji olduğunu izleniminin doğduğunu, müvekkilinin beyanları açısından haksız rekabet koşulları oluşmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN İSTANBUL 5. ATM NİN 2017/189 ESAS SAYILI DOSYASINDA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; Müvekkillerinden … A.Ş’nin 23.11.1999 tarihinden bu yana müzik sektöründe faaliyet gösterdiğini, … (…) markasının sahibi olduğunu, diğer müvekkili … A.Ş’nin ise Türkiye’nin önde gelen televizyon kanallarından … logolu tv kanalının yayıncısı olduğunu, … markasının da sahibi olduğunu, davalının yayıncısı imtiyaz sahibi olduğu sabah gazetesiyle ücretsiz olarak dağıtımı yapılan ” …’la …” isimli mevkutenin 26 Mayıs 2015 tarihli nüshasında ve … web adresinde 26 mayıs 2015 tarihlinde yapılan yayında … (…)’nin sahte tıklama sıkandalı ortaya çıkınca çelişkili açıklamaların ardına sığınmaya çalıştığı, sahte hesaplar ve tıklamalar, … ‘deki şarkıcılar için sahte tıklama yapıldığı yolunda yapılan haberlerin müvekkilinin itibbarını zedelediğini bildirerek, TTK 54 ve devamı maddeleri gereğince davalıların eyleminin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, haksız rekabetin maddeleri gereğince haksız rekabetin men’ine, HMK 107. maddesi delaletiyle şimdilik;” …’la …” isimli mevkutenin 26 Mayıs 2015 tarihli nüshasında yapılan yayın için …’den … için 25.000-TL, … … A.Ş. İçin 25.000,00TL h… web adresinde yapılan yayın için …den … Tic. A.Ş. için 25.000-TL, … için 25.000-yayıncılık A.Ş. için 25.000-TL maddi tazminata hükmedilmesine, gideri davalılardan alınmak üzere hükmün kesinleşmesinden sonra ilamının Türkiye’nin tirajı en yüksek üç gazetesinde ilan edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde ve duruşmalarda özetle;müvekkili şirketin yazılı basın konusunda faaliyet gösteren bir medya kuruluş olduğunu, davalı kuruluşlar ise müzik albümlerinin yapımı, prodüksiyon ve dağıtım faaliyetlerini sürdürdüğünü, müvekkil kuruluşun ise müzik albümü yapımı, dağıtımı veya prodüksiyon gibi bir faaliyet yürütmediği dikkate alındığına, TTK, m. 56’nın metninde belirtilen şekilde davacı ve davalıların aynı sektörde faaliyet gösteren kuruşlar olmadığının açık olduğunu, Ticaret Hukuku uygulamasında, müvekkili medya kuruluşu ile davacı eğitim kurumu arasında herhangi bir iktisadi rekabet olanağı bulunmadığını, iktisadi rekabet içerisinde olduklarını kabul etme olanağı da hiçbir şekilde bulunmadığını bu sebeple ortada ticari bir davanın bulunmadığını bu nedenle Mahkememizin iş bu davada görevli olmadığını beyanla görev itizalarının kabulünü ve açılan davanın reddini talep etmiştir.
TÜM DOSYA KAPSAMINDAN: Dava ve birleşen davalar, haksız rekabetten kaynaklanan tazminat davasıdır.
Mahkememizin 06/07/2018 tarih duruşmasının ara kararı gereğince dosya, Mali Müşavir ve Haksız Rekabet Konusunda Uzman bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 08/11/2018 teslim tarihli raporda özetle;a) – Davacı … A.Ş.’nin e-defterlerinin GİB onaylarının süresinde yapıldığı, e-defter kapsamında olmayan defterlerinin de açılış ve kapanış tasdiki süresinde yapıldığı, defterlerin usulüne uygun tutulduğu, defterlerin birbirini teyit ettiği ve defterlerin delil niteliği taşıdığı, Davacı …’nin e-defterlerinin GİB onaylarının süresinde yapıldığı, e-defter kapsamında olmayan defterlerinin de açılış ve kapanış tasdiki süresinde yapıldığı, defterlerin usulüne uygun tutulduğu, defterlerin birbirini teyit ettiği ve defterlerin delil niteliği taşıdığı, b) … A.Ş.’nin yıllar itibariyle satışı ve satış kârlılığı sürekli arttığı, dolayısıyla davalıların eylemlerinden maddi zarara uğramadığı, c) Davacı …’nin dava konusu 2015 yılı net satış kârında, bir önceki yılın (2014) net satış kârına göre 83.962.712,46 (120.904.663,78 TL – 96.053.179,24 TL) TL azalma olduğu, 2016 yılı net satış kârında da, 2015 yılı net satış kârına göre 45.528.703,26 (141.581.882,50 TL – 96.053.179,24 TL) TL artma olduğu, Dolayısıyla 2015 yılı net satış kârındaki azalmanın, davalılardan mı kaynaklandığı veya sektörel/şirket içi satış politikası, reklam politikası vb. sebeplerden mi kaynaklandığı uzmanlık konumuz olmadığından tarafımızca tespiti mümkün olmadığı, bunun sebebinin sektör uzmanı tarafından yorumlanabileceği yönünde görüş ve kanaatte bulunmuşlardır.
Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde bilirkişi raporu mahkememizce yeterli görülüp itibar edilmiştir.
Somut uyuşmazlık, davalılardan …’ın beyanları doğrultusunda, davalı şirketlerin sahibi olduğu medya organlarında (aralarında davalı …’e ait haberin de bulunduğu) haberler yapılmasından ve diğer davalı gerçek kişi … tarafından bu beyanlara yönelik olarak yorumda bulunulmasından kaynaklı, haksız rekabet dolayısıyla ticari itibar kaybına dayalı olarak maddi tazminat istemine ilişkindir.
Haksız rekabet kurumu, Türk hukukunda TTK m. 54 vd. hükümlerinde düzenlenmektedir. Kurumun amacının ve ilkelerinin belirtildiği “[a]maç ve ilke” kenar başlığını taşıyan TTK m. 54 hükmünde şöyle denilmektedir:
“Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır.
Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.”
Kanun koyucu bu şekilde haksız rekabete ilişkin olarak genel bir çerçeve çizmiş ve esas itibarıyla sadece rakipler arasında cereyan etmesi şart olmayan (Hamdi Yasaman, “Haksız Rekabet Hukukunun Amacı ve Kapsamı”, İsviçre Borçlar Kanunu’nun İktibasının 80. Yılında İsviçre Borçlar Hukuku’nun Türk Ticaret Hukuku’na Etkileri, İstanbul, 2009, s. 4) dürüstlük kuralına aykırı davranış ve ticari uygulamaların haksız rekabet teşkil ettiğini belirtmiştir. Çizilen bu çerçevenin genişliği, izleyen TTK m. 55 hükmünden de anlaşılmaktadır. Nitekim söz konusu hükümde haksız rekabet teşkil eden hususlar sınırlı olmayan biçimde (nitekim hüküm lafzında yer alan “başlıcalarıdır” ibaresi buna işaret etmektedir), ancak oldukça uzun bir liste hâlinde sayılmıştır.
TTK m. 55/1-a-1 maddesinde; Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek,” hükmü düzenlenmiştir.
Anılan hüküm kapsamında kötülemenin; daha genel ifadesiyle haksız rekabetin gerçekleşmesi için, bir kimse hakkında olumsuz intiba yaratılması ve bu olumsuz intiba dolayısıyla o kimsenin ticari hayatının etkilenmesi söz konusu olmalıdır. Bununla birlikte ilgili açıklamanın yanlış veya yanıltıcı ya da doğru olmakla birlikte gereksiz yere incitici nitelikte olması da, TTK m. 55 anlamında kötülemenin gerçekleşmesi için gerekli olan şartlardandır. [N. Füsun Nomer Ertan (H. Ülgen/M. Helvacı/A. Kendigelen/A. Kaya), Ticari İşletme Hukuku, İstanbul, 2015, s. 539, N. 1152].
Yargıtay uygulamasına bakıldığında da, yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici beyanın yöneldiği kişinin açıkça belirtilmesinin gerekmediği; beyanın muhatabının belirli/belirlenebilir olması durumunda haksız rekabetin söz konusu olabileceği görülmektedir.
Konuya ilişkin olarak Yargıtay 11. HD’nin 12.11.2009 tarih ve 2008-5249/11738 sayılı kararında aynen şöyle denildiği görülmektedir:
“…Basın ilanında yer alan ‘Bizde kandırmaca yok, sözde indirim yok, 50 milyonluk limit yok’ ifadelerinin doğrudan davacıyı hedef alıp, rakip firmayı aşağılayarak kötülediği, söz konusu ifadelerin iş hayatında genel kabul gören dürüst rekabet ilkeleri uyarınca haksız rekabet teşkil ettiği kabul edilmelidir…” (Karar metni için bkz. Erdoğan Moroğlu/Abuzer Kendigelen, İçtihatlı_Notlu Türk Ticaret Kanunu ve İlgili Mevzuat, İstanbul, 2014, s. 102-103).
Yine somut olayda önem arz edecek emsal nitelikte başkaca Yargıtay kararlarında şöyle denilmektedir:
11. HD’nin 08.12.2014 tarih ve 12781/19183 sayılı kararı:
“…Mahkemece … dava konusu gazete haberi ve televizyon programının yayını sırasında davacıların ve yetkilisi oldukları şirketin ismini zikretmemek için davalıların azami özen gösterdikleri, davacıların yetkilisi olduğu şirketin, orta ölçekli bir kent olan … [i]linde bilinen ve önemli bir şirket olması nedeniyle bu şirket hakkında birtakım belgeler ile gelen haber kaynağı diğer davalı …’ün anlattıklarından yola çıkarak yaptıkları haberin halkın ilgisini çekme özelliğinin bulunduğunu ve bu haber ile ilgili kamu yararının olduğu, dava konusu haberin basının haber verme özgürlüğü kapsamında kaldığı, davalı …’ün ve davacıların aynı iş kolunda bulunmadıkları, gerek davalı …, gerekse diğer davalıların bu yayınlar nedeniyle menfaatlerinde herhangi bir artış bulunmadığı, davalıların elde ettiği veya etmesi muhtemel bir menfaatin dosyaya yansımadığı buna ilişkin bir iddianın da olmadığı, olayda BK’nın ve TTK’nın düzenlediği haksız rekabet hükümlerinin bulunmadığı gibi, kişilik haklarına saldırı teşkil eden bir eylem olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilm[esi yerindedir]…”
11. HD’nin 28.11.2014 2013-17173/18597 sayılı kararı:
“…[D]ava konusu yazıların silsile halinde aynı konulara yönelik yazılar mahiyetinde olmasına göre mahkemece eylemin tek kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına, davalı taraflarca yayınlanan 12.11.2008 günlü gazetede yer alan “S…’ın medyadaki “özel yeri” ve V..” başlıklı yazı içeriğinde davacıların yayın organı gazete ile ilgili olarak “ucuz ve hafif” gazete olması nitelemesinin eleştiri özgürlüğünü aşan ve 6762 sayılı TTK’nun 60. maddesi kapsamındaki basın yoluyla haksız rekabet oluşturan eylem vasfında bulunmasına göre de davacılar vekilinin tüm, davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, yayın yoluyla haksız rekabetin tespiti ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Dava konusu 19 Mayıs 2008 tarihli gazetede yer alan “Başbakanlık Basın Merkezi’nden yönetilen gazete” başlıklı ve 23 Mayıs 2008 tarihli gazetede yer alan “… Holding” başlıklı yazılar içerik itibariyle basın özgürlüğü kapsamında eleştiri mahiyeti taşıyan yazılar niteliğinde olduğu halde mahkemece, davalıların eylemlerinin basın yoluyla haksız rekabet olarak kabulü doğru görülmemiştir. Bu durumda yukarıda bahsedilen yayınların haksız rekabet oluşturmayacağı gözetilmek suretiyle sadece basın yoluyla haksız rekabet oluşturan 12.11.2008 tarihli yazı nedeniyle manevi tazminatın tayin ve takdiri gerekirken dava konusu yayınların tümü dikkate alınarak yazılı şekilde manevi tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…”
[Ayrıca bkz. 11. HD’nin 08.09.2014 tarih ve 5019/13377 sayılı kararı]
11. HD’nin 14.11.2014 tarih ve 2013-15253/17694 sayılı kararı:
“…Dava, TTK’nın 54/2, 55/1-a/1, 5 maddelerine dayalı olarak açılmış haksız rekabetin tespiti ve meni istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.04.1994 gün ve 1993/11-965 E, 1994/252 K. sayılı ilamında belirtildiği üzere, davalının kullandığı ilan ve reklamların müşterilerin göz, kulak ve zihinlerinde yarattığı etki bakımından kolaylıkla karşı taraf ile bağ kurulmasına yol açabilecek nitelikte olan ve teamülün kabul ettiği toleransı aşan beyanlar haksız rekabet oluşturur.
Somut olayda, davacı taraf davalının internet sitesinde yayınlanan reklam mahiyetindeki açıklamanın birinci bendinde “Türkiye’de üretilen porselenler gerek teknolojik yetersizlik gerekse ham maddenin yapısından ötürü Avrupa’nın Bavaria ve Limoges bölgesinde üretilen porselenler kadar kaliteli ve zarif olamamaktadır. Bunun yanı sıra Türkiye’de bazı imalatçı firmalar Avrupa’nın çeşitli bölgelerinden porselen ithalatı yapmaktadırlar. Fakat bu firmalar hem yemek takımının içerisindeki kompozisyonu hem de desenlerini Türk insanının zevkine hitap edecek desenler çıkaramamakta veya ucuz olması için kalitesini göz ardı etmektedir.” dendiğini, anılan yazının Türkiye’de porselen imal eden firmaların sınırlı sayıda olması nedeniyle matufiyet özelliği taşıdığını ileri sürmüş, mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe itibariyle davanın reddine karar verilmiştir.
Ancak, uyuşmazlık konusu açıklamanın matufiyet içerip içermediği ve haksız rekabete yol açılıp açılmadığı hususlarındaki inceleme ve değerlendirmesinin yeterli olarak kabulü mümkün bulunmamaktadır. Bu nedenle, mahkemece özellikle üniversite öğretim üyelerinden oluşturulacak, konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyetinden rapor alınarak, Türkiye’de porselen imalatı yapan firmaların sınırlı sayıda olup olmadığı belirlenerek, yukarıda bahsi geçen yazıdaki “imalatçı firmalar” ibaresinden davacının kastedilip kastedilmediği tespiti ve şayet matufiyet bulunması halinde ise, birinci bentteki açıklamanın gerçeğe uygun olup olmadığı, anılan ibarelerin TTK’nın 54/2, 55/1-a/1, 5. maddelerine göre başkasının iş mahsulünü kötüleyici, gerçeğe aykırı, yanıltıcı, rakibini gereksiz yere incitici nitelikte açıklama mahiyetinde olup olmadığı ve bu suretle de haksız rekabet şartlarının oluşup oluşmadığı değerlendirilerek neticesine göre bir karar vermek gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir…”
11. HD’nin 14.11.2014 tarih ve 2013-15343/17621 sayılı kararı:
“…Mahkemece … davalı cerrah olup katıldığı çeşitli programlarda yaptığı açıklamaların bilgi amaçlı olduğu, davacı vekilinin de kabulünde olduğu üzere davalının katıldığı programlarda bizzat davacı şirketin adını anarak beyanda bulunmadığı, davalının, davacının da açıkça kabul ettiği şekilde genel itibariyle mesleki bilgi ve tecrübesine dayalı olarak toplumu bilgilendirme ve öğretici amaçlı bilimsel görüş ve düşüncelerini açıkladığı, davalının davacı şirketi hedef göstererek eleştiri ya da suçlama yapmadığı, halk sağlığına yönelik olarak yazılı ve görsel medyada çok sayıda haber ve program yapıldığı, davalının davacıya yönelik olarak TTK’nun 55. maddesinde belirtilen haksız rekabet hallerini ihlal edici, davacının mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalar ile kötülemek şeklinde bir eylemi olduğuna dair davacı tarafından somut ve yeterli delil sunulmadığı, manevi tazminat davalarının niteliği itibariyle kısmi dava şeklinde belirsiz alacak davası olarak talep edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilm[esi yerindedir]…”
11. HD’nin 28.04.2014 tarih ve 546/7873 sayılı kararı:
“Mahkemece … kamu kurumunun kendisine yapılan ağır eleştirilere tahammül etmesi gerektiğinden bahisle gerçeği yansıtmayan iddia ve olay aktarımlarına meşruluk kazandırılamayacağı, davalının “Et ve Balık kurumu, yüzde 40 kemiği olan, ayakta zor duran, zayıf, çelimsiz, sütten yeni çıkmış yaşlı ineği bile 15 bin liraya peşin ödeyerek kesim yapıyor” şeklindeki açıklamalarının gerçeği yansıttığına dair hukuken itibar edilebilir herhangi bir delil ibraz edilmediği, bu nedenle davalının işbu beyanlarının ifade özgürlüğünün sınırlarını aşar şekilde davacının ticari itibarını zedelediği, eleştiri sınırlarını aştığı, gerçek bir bilgiye dayanmadığı ve iyi niyet kurallarına aykırı olduğundan TTK’nın 57/1. maddesi uyarınca haksız rekabet teşkil ettiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, davalıların fiilinin haksız olduğunun tespitine, davalıların beyanlarının düzeltilmesine, haksız rekabetin men’ine, 5.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilm[esi yerindedir]…” (Yer verilen Yargıtay 11. HD kararlarının tamamı için bkz. emsal.yargitay.gov.tr).
Yukarıda yer verilen emsal Yargıtay kararları ve doktriner açıklamaların ortaya koyduğu üzere, somut uyuşmazlığa konu beyan ve haberlerin haksız rekabet teşkil edebilmesi, bu beyan ve haberlerin davacı şirketleri hedef göstermesi; davacı şirketlere matuf olması ve ayrıca yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici nitelikte olması hâlinde mümkündür. Bu itibarla uyuşmazlık konusu beyan ve haberlerin davacılara atfedilememesi ya da sadece bilgi verme kapsamında olması ve takiben basın özgürlüğü çerçevesinde mütalâa edilmesi durumunda haksız rekabetten söz edilemeyecektir.
Bu açıklamalar ışığında davaya konu haber ve beyanların içeriğinin incelenmesi gerekmektedir. Birleştirilen davalardan İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/642 E. sayılı davasına (İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/561 E. sayılı dosyası) konu edilen haberlerden … isimli internet alan adında yer alan 25.05.2015 tarihli haberde, “…, …’nin klip izlenme oranlarını nasıl artırdığını açıkladı” şeklinde bir başlığa yer verildiği görülmektedir. Yine aynı sitede yer alan 21.05.2015 tarihli bir haberde, Youtube isimli video paylaşım kanalının …’ye bağlı … isimli platformda sahte tıklama yapıldığı gerekçesiyle onayın kaldırıldığının iddia edildiği bilgisi mevcuttur. Aynı sitenin 26.05.2015 tarihinde davalılardan … tarafından kaleme alınan yazıda da, …’nin sahte tıklamalar yaptırdığına dair haberlerin okunduğu, konuya ilişkin olarak medya organlarında haberler çıktığı, bu hususta bir açıklamanın yapılacağı, … ve …’nin çıkan haberleri yalanlayan bir açıklama yaptığı hususlarına yer verildiği görülmektedir. Anılan sitede 22.05.2015 tarihinde yayınlanan bir haberde de, …’in başında olduğu …’ye bağlı … platformunda yayınlanan kliplere yönelik olarak sahte tıklanma yapıldığı iddiasının müzik dünyasını ayağa kaldırdığı ibaresine yer verilmiştir. Davalılardan …’nın 22.05.2015 tarihli Günaydın isimli gazete ekinde yer alan beyanında da “(b)u durumu ben geçen yıl söylemiştim ama dinleyen olmadı. Şimdi, o dönem kendini aklamaya çalışanlar ne yapacak çok merak ediyorum.” dediği görülmektedir.
Birleştirilen bu davaya konu haberler ele alındığında, bu beyan ve haberlerin ekseriyetle sahte tıklamalara yönelik iddiaların varlığı şeklinde sunulduğu görülmektedir. Dolayısıyla, bütün bu haberlerin basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim söz konusu beyanların yanlışlığı veya yanıltıcılığı söz konusu değildir. Zira davacıya yönelik olarak ileri sürülen hususların iddiadan ibaret olduğu, bu haberlerde belirtilmiştir.
Ancak …’ın açıklamalarına yer verilen haber bakımından konunun ayrıca ele alınması gerekmektedir. Zira internet sitesinde yer alan haberin sunuluş biçimi, davalı …’ın, davacı … AŞ’nin klip izlenme oranlarını artırış şeklini açıkladığı şeklindedir. Yine … isimli gazete ekinde de “…, …’nin klip izlenme oranlarını nasıl artırdığını açıkladı” alt başlığıyla haberin sunulduğu görülmektedir. Buna mukabil haberin içeriğinde şu beyanların bulunduğu görülmektedir:
“Elimde Belge Var.
Ben bu tezg[â]hın nasıl döndüğünü çok iyi biliyorum. Elimde bir sürü belge var. Bazı yapım şirketi sahipleri, bir saat içinde YouTube’da 25 bin tıklama yaptırıyor. Bunun karşılığında hacker’lara 10 bin lira para veriyorlar. Bu söylediklerimin aksi ispatlansın müziği bırakırım.
Bu tekelleşmedir.
Sahte tıklamayla halkı kandırarak bir yere varamazlar. Çevrilen tezg[â]hı dinleyici bilmez ama biz iyi biliriz. Bir yapım şirketinin hem radyosu, hem televizyonu, hem de basın gücü olduğu sürece, bu ülkede tekelleşmenin önüne geçilemez. Bu iş araştırılsın, teknik heyet görevlendirilsin!”
Görüldüğü üzere, beyanda bulunan davalılardan …, herhangi bir biçimde davacı şirketlerin adını zikretmemektedir. Buna mukabil gerek yazılı basında gerek de internette yer alan haberde açık bir biçimde davacıların hedef alındığı görülmektedir. Yine davalılardan … AŞ’ye ait www.ensonhaber.com isimli internet sitesinde de davalı …’ın yukarıda yer verilen beyanlarının “…, … platformundaki sahte izlenme oranlarına elindeki belgelerle ‘hodri meydan’ dedi.” ve “…, ..’nin klip izlenme oranlarının nasıl artırıldığını anlattı.” başlıklarıyla sunulduğu görülmektedir.
Aynı şekilde birleşen dosyalardan İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/613 E. (yeni 2017/189 E.) numaralı dosya ekinde yer alan 26.05.2015 tarihli … isimli gazete ekinde de aynen;
“…(…), sahte tıklama skandalı ortaya çıkınca çelişkili açıklamaların ardına sığınmaya çalışıyor. Ancak savunmaları komedi filmlerini aratmıyor.
MÜZİK dünyası, …’nin imza attığı skandalla çalkalanıyor. Firma, …’de sahte tıklama yaptığı iddiaları karşısında hiçbir veriye ve ispata dayanmayan açıklamalar yaparak kafa karıştırmaya, kaçak güreşmeye çalışıyor.
…’NİN sayfa onayının kaldırıldığı doğrulanıyor ama … ve … sözde bir yalanlama yapıyor. Güya … yetkilisi … haberleri yalanlamış. Ama …’nun ağzından tek bir açıklama yok.
… yazarı …, iddiaları çürütecek belgeleri ortaya koymak yerine …’nin …’den aldığı ödüllere dikkat çekiyor. Haberler için ‘zırva’ diyor ama akıl yürütmeyle cevap vermeye çalışıyor.
O listede … sanatçılarından … 85 milyon 24 bin, … ise 59 milyon 853 bin tık almış. ABD’de bu rakamlara ulaşanlara stadyum konseri yaparlar. Bu isimler, 5 bin kişi bile toplayamaz.” şeklinde beyanlara yer verildiği görülmektedir. Aynı tarihli ekin içerisinde konuya ilişkin olarak davalılardan … tarafından kaleme alınan köşe yazısında;
“…Çıkan bütün haberlerde bir süreliğine de olsa …’nin sayfa onayının kaldırıldığı doğrulanıyor. Rastlantıya bakar mısınız; … sanatçıları …’ta yurt dışındaki global tüm dünyanın dinlediği sanatçılardan bile daha çok tık alıyor ama …’[n]in sayfa onayı kaldırılıyor ve ‘Teknik bir arıza olmuş’ denilerek buna inanmamız bekleniyor…” ibaresine yer verildiği görülmektedir.
Yukarıda yer verilen medya organlarında yer alan haber ve açıklamalardan öncelikle davalılardan … tarafından ifade olunan hususlara değinilmesi gerekmektedir. Anılan davalının açıklamalarında açık bir biçimde davacının zikredilmediği görülmektedir. Ne var ki, söz konusu beyanlarda yer alan “(b)ir yapım şirketinin hem radyosu, hem televizyonu, hem de basın gücü olduğu sürece…” ibaresi, yanıltıcı beyanın bulunup bulunmadığı hususundaki belirleyici olan orta yetenekteki muhatabın algısında davacı … AŞ’yi çağrıştırmaktadır. Dolayısıyla, anılan davalı yana ait yukarıda özetlenen cevap dilekçesinde belirtildiği üzere, beyanların doğrudan davacı şirkete yönelik olmadığı savunması, kanaatimizce itibar edilebilir nitelikte değildir. Yine anılan beyanlarda, sahte tıklama olgusunun varlığını gösteren belgeler bulunduğunun beyan edilmesine karşılık dosya münderecatında buna yönelik bir veri bulunmamaktadır.
Aynı eylem nedeniyle davacı … Tarafından davalılar … Ve … (…) aleyhine İstanbul 4 Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan manevi tazminat davasının yargılaması sonucu verilen kısmen kabul karanın temyizi üzerine Yargıtay 4 Hukuk Dairesi’nin 29/11/2018 tarih ve 2016/12406 Esas,2018/7421 Karar sayılı bozma ilamında da belirtildiği üzere; ”Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok kararında; “…Sözleşme’nin 10/1. fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini geliştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatarak ifade özgürlüğünün, Sözleşme’nin 10/2. fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen “haber” veya “fikirler” için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığını, bunun, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olduğunu, bunlar olmaksızın “demokratik toplum” olamayacağını …” belirtmiştir.
Somut olaya gelince; davalı … tarafından yapılan açıklama ve buna dayanılarak yazılan davaya konu yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacı şirkete yönelik eleştiri niteliğinde olup basın özgürlüğü kapsamındadır. Kullanılan sözler kişilik haklarına saldırı niteliğinde kabul edilemez. Mahkemece, belirtilen hususlar gözetilerek istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle kısmen kabulüne karar verilmiş olması, usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın davalılar yararına bozulması gerekmiştir.”
Sonuç itibariyle; Bu itibarla uyuşmazlık konusu beyan ve haberlerin davacılara atfedilmemesi ya da sadece bilgi verme kapsamında olması ve takiben basın özgürlüğü çerçevesinde mütalâa edildiğinden haksız rekabetten söz edilemeyecektir.Yargıtay 4 Hukuk Dairesi’nin 29/11/2018 tarih ve 2016/12406 Esas,2018/7421 Karar sayılı bozma ilamında da belirtildiği üzere; davalıların eyleminin davacı şirkete yönelik eleştiri niteliğinde olup basın özgürlüğü kapsamındadır. Kullanılan sözler kişilik haklarına saldırı niteliğinde ve haksız rekabet kapsamında kabul edilemeyeceğinden; asıl dava ve birleşen davaların reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Açıklanan gerekçeye göre;
1-Asıl davanın reddine,
a)Karar tarihine göre alınması gereken 44,40 TL harcın peşin alınan 1.743,35 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.743,35 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
b)Davalılar … AŞ ve … (…)duruşmalarda kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince hesaplanan 10.750,00 TL (AAÜT 3/2 Maddesi gereği ) vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
c)Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
d)Davalı … AŞ’nin yapmış olduğu toplam 50,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
2-Birleşen İstanbul 16 ATM.’nin 2015/642 esas sayılı dosyasında davanın reddine,
a)Karar tarihine göre alınması gereken 44,40 TL harcın peşin alınan 3.415,50 TL harçtan mahsubu ile bakiye 3.371,00 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
b)Davalılar … A.Ş ve … (…)duruşmalarda kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince hesaplanan 17.950,00 TL (AAÜT 3/2 Maddesi gereği ) vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
c)Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
d)Davalı … A.Ş’nin yapmış olduğu 110,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
3-Birleşen İstanbul 16 ATM. nin 2015/642 esas sayılı dosyası ile birleşen İstanbul 12 ATM. nin 2015/630 esas sayılı dosyasında davanın reddine,
a)Karar tarihine göre alınması gereken 44,40 TL harcın peşin alınan 3.415,50 TL harçtan mahsubu ile bakiye 3.371,00 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
b)Davalılar … A.Ş ve … duruşmalarda kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince hesaplanan 17.950,00 TL (AAÜT 3/2 Maddesi gereği ) vekalet ücretinin davacılardan tahsili ile davalılara verilmesine,
c)Davacıların yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Birleşen İstanbul 5 ATM. nin 2017/189 esas sayılı dosyasında davanın reddine,
a)Karar tarihine göre alınması gereken 44,40 TL harcın peşin alınan 3.415,50 TL harçtan mahsubu ile bakiye 3.371,00 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
b)Davalılar … A.Ş ve … duruşmalarda kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince hesaplanan 17.950,00 TL (AAÜT 3/2 Maddesi gereği ) vekalet ücretinin davacılardan tahsili ile davalılara verilmesine,
c)Davacıların yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
d)Davalı …’in yapmış olduğu toplam: 100 TL yargılama giderinin davacılardan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair verilen karar asıl dosyanın, birleşen dosyaların davacılar vekillerinin, asıl dosyanın ve birleşen dosyalarının davalılar vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliyesi ( İstinaf Mahkemesi ) nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usülen anlatıldı.01/03/2019

Katip …

Hakim …