Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/786 E. 2020/430 K. 06.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/786 Esas
KARAR NO : 2020/430

DAVA : Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/09/2017
KARAR TARİHİ : 06/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle;müvekkili şirket, gümrükleme hizmeti ve danışmanlığını yapan bir şirket olup, bu dahilde olmak üzere davalı şjrkete de kırk yıldan uzun süre bu hizmeti verdiğini, taraflar arasında her sene aynı kayıt ve şartlarla sözleşme yenilendiğinden son olarak 31.12.2013 tarihli sözleşme imzalandığını, müvekkili şirketin iş hacminin % 95’ini davalı şirket oluşturduğundan hizmet sadece bu şirkete verilmiş şeklinde de düşünülebileceğini, müvekkili şirket tüm yatırımlarını ve personel alımlarını dahi davalı şirketin talep ve direktifleri çerçevesinde şekillendirdiğini, 01.01.2014 başlangıç tarihli sözleşme çerçevesinde çalışılmaktayken davalı şirket yetkilileri tarafından 28.02.2014 tarihinde durduk yere müvekkili şirket yetkililerine bir e-mail gönderilerek 03.03.2014 tarihi itibariyle calışılmayacağı. başkaca bir firma ile çalışılacağı ve devir işlemlerinin yapılması için tedbir alınması bildirildiğini, taraflar arasındaki sözleşme yıllık olmasına, uzun yıllardır birlikte çalışılmasına ve en önemlisi de müvekkili şirket tüm yatırım ve stratejisini bu şirkete göre şekillendirmiş olmasına rağmen böyle bir bildirimin yapılmış olması müvekkili şirket açısından son derece ağır olduğunu, müvekkili şirket, gerekli tüm yatırımlarını davalının talep, direktif ve çalışmaları doğrultusunda yaptığını, davalının, sözleşmenin imzalanmasından yaklaşık iki ay sonra sözleşmeyi feshetmiş olması müvekkili şirketin tüm yatırımlarını, beklentilerini ve emeklerini boşa çıkardığı gibi ilaveten gider yapmasına da sebebiyet verdiğini, müvekkili şirketin iradesi dışında sözleşmenin erkenden sona erdirilmiş olması, müvekkilin zarara uğramasına sebebiyet verdiği gibi büyük bir oranda kar yoksunluğuyla karşı karşıya kalmasına neden olduğunu, davalı şirketin, münakit sözleşmeyi süresinde evvel feshetmemesi halinde davacı müvekkillerinin her ay ortalama 250.000,00 TL civarı net kar elde edeceğini, sözleşmenin erken feshinden dolayı bu kardan mahrum kalındığını, sözleşmeyi bu şekilde haksız nedenle işlevsiz hale getiren davalının, müvekkilinin uğradığı ve uğrayacağı zararlarla birlikte beklediği ve yoksun kaldığı karı tazmin etmekten sorumlu tutulması gerektiğini, müvekkili şirketin sadece son bir yıllık ticari defter ve kayıtlarına dahi bakıldığında her ay davalı şirkete kestiği fatura miktarı ile yine bu işin şirkete aylık maliyeti ve dolayısıyla kar mahrumiyeti kolaylıkla tespit edilebilecek nitelikte olduğunu, sözleşmenin hitamına henüz on aylık süre kalmışken müvekkillerinin kazanacağı ve fakat davalının haksız eylemi neticesinde kazanmaktan yoksun kaldığı kar ve zararın miktarı da ortaya çıkacağını, davalının sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle müvekkilinin sözleşmeden kaynaklı kar kaybının tazmini için şimdilik 10.000,00 TL’nin fesih tarihi itibariyle işleyen en yüksek ticari avans faiziyle birlikte tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve duruşmadaki beyanında özetle; müvekkili tarafından yapılan bir fesih söz konusu olmayıp anılan e-mailde fesih iradesine ilişkin herhangi bir ifadeye yer verilmediğini, söz konusu e-mailde “AHL ihracat sevkiyatlarımız dışındaki” ihracat işlemlerinin başka firmaya verileceği belirtilmiş olup, bu suretle AHL ihracat sevkiyatlarmın davacı eliyle gerçekleştirilmeye devam edileceği açıkça ifade edildiğini, bu nedenle anılan e-mail ile taraflar arasındaki sözleşmenin feshedilmemiş olduğu ve bu hususun tacir sıfatını haiz olan davacı tarafından da anlaşılabilir olduğunu, söz konusu e-mail, gönderildiği tarihte de davacı tarafından bir “fesih iradesi” şeklinde algılanmamış ve taraflar arasındaki ticari ilişki Müvekkili tarafından verilen işler üzerinden devam ettiğini, taraflar arasındaki ticari ilişki, anılan e-mail ile davacı’ya verilen işler bakımından sınırlandırılmışsa da, daha sonraki bir tarihte feshedilerek sona erdirilinceye kadar devam ettiğini, taraflar arasındaki sözleşme Müvekkili tarafından 19.09.2014 tarihli ihbarname ile feshedilmiş olup, müvekkilinin zaten feshetmiş olduğu bir sözleşmeyi aylar sonra yeniden feshetmek için bildirimde bulunmuş olması hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, söz Konusu E-Mail ile Davacı’ya Verilen İşlerin Azaltılmasında Sözleşmeye Aykırılık Bulunmadığını, davacı tarafından ‘fesih bildirimi” olarak nitelendirilen 28.02.2014 tarihli e-mail, esasen sözleşme kapsamında davacıya verilen işlerin sınırlandırılması amacını taşımakta olup, böyle bir sınırlandırma taraflar arasındaki sözleşmeye ve hukuka uygun olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin 2. maddesi uyarınca davacı, davalı müvekkilinin “kendisine tevdi ettiği işleri” yapmak zorunda olduğunu, sözleşmede Davalı Şirket’in gümrükleme işlerini sadece davacı ile yürüteceğine ilişkin herhangi bir kısıtlama ya da münhasırlık düzenlemesi de bulunmadığını, müvekkili aşağıda da açıklanacak olan problemler sebebiyle işlerinin bir bölümünü başka bir firma ile yürütme kararı almış ve bu kararını davacı’ya önceden bildirdiğini, müvekkili, müşterileri ve idare karşısında zor durumda kaldığını, davacının gümrük işlemlerindeki tecrübeli kadrosu, kendi bünyesinden ayrılarak başka gümrük müşavirliklerine gitmiş, bu durum müvekkilinin aldığı hizmet kalitesinin iyiden iyiye düşmesine neden olduğunu, davacı giderek karmaşıklaşan gümrük mevzuatını uygulayacak daha nitelikli çalışanlar istihdam edememiş, müşterilerine verdiği hizmeti sürdürebilecek yatırımları yapamamış ve giderek artan hatalar ve işlerin sürüncemede bırakılması dolayısıyla yaşanan sorunlar çoğaldığını, süregelen bu sorunlar nedeniyle taraflar arasındaki ticari ilişki müvekkili tarafından katlanılmaz bir boyuta gelmiş ve sözleşmenin feshi zorunluluğu doğduğunu, davacının kusurlu eylemleri neticesinde müvekkili eski çalışanı … ile davacı çalışanı … aleyhine Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na muhalefet nedeniyle açılan ve … 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyası üzerinden görülmekte olan kamu davasında davacı çalışanı … tarafından da ikrar edildiğini, davacının kâr kaybı talep edemeyeceğine ilişkin açıklamaları saklı kalmak kaydıyla, taraflar arasındaki sözleşme Müvekkili tarafından 28.02.2014 tarihli e-mail ile değil … 30. Noterliği’nin …tarih ve … yevmiye numaralı ihbarnamesi ile feshedildiğini, bu nedenle davacının “sözleşmenin ikinci ayında feshedildiğine” ilişkin iddiaları gerçeği yansıtmamakta ve sözleşmenin erken feshi nedeniyle “sözleşmenin kalan on aylık süresine ilişkin” taleplerinin kabul edilebilirliği bulunmadığını, kâr kaybı talebinin sözleşmenin kalan süresi üzerinden değil; Yargıtay içtihatları doğrultusunda makul süre üzerinden hesaplanması gerektiğini, davacı dava dilekçesinde kâr kaybının “fesih tarihinden itibaren en yüksek ticari avans faizi ile” tahsilini talep etmiş olup, davacının bu talebine itiraz ettiklerini, davacı, işbu davanın ikamesinden önce müvekkili kâr kaybı talebine ilişkin olarak temerrüde düşürmemiş, bu konuda Müvekkinden herhangi bir talepte bulunmadığını, davacının ileri sürdüğü kâr kaybını “fesih tarihinden itibaren işleyecek faizi ile” talep etmesi hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafından evvelce Müvekkilinin temerrüde düşürülmesi söz konusu olmadığından ve taraflar arasındaki iş ticari bir iş sayıldığından, davacı ancak dava tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi talep edebileceğini, davacının “sözleşmenin ikinci ayında feshedildiğine” ilişkin iddialarının asılsız olduğunu ve bu nedenle on aylık süreye ilişkin kâr kaybı talebinin haksız olduğunu, öte yandan Yargıtay uygulaması gereğince bu talebin sözleşmenin kalan süresi üzerinden değil, “makul süre” üzerinden hesaplanması gerektiğini, davacı tarafından Davalı Müvekkil’in temerrüde düşürülmesi söz konusu olmadığından ve taraflar arasındaki iş ticari bir iş sayıldığından, davacının ancak dava tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi talep edebileceğini, fazlaya ilişkin taleplerine itiraz ettiklerini beyan ederek; beyanları kapsamında davanın reddine, vekâlet ücreti ve yargılama masraflarının davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 10/07/2018 tarihli ara kararı gereğince dosya rapor hazırlanmak üzere mali müşavir ve akit uzmanı bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 23/11/2018 teslim tarihli raporda özetle;
a) – Davacı şirket ticari defterlerinin açılış ve kapanış noter tasdiki süresinde yapıldığı, defterlerin birbirini teyit ettiği ve defterlerin delil niteliği taşıdığı (2013 yılı hariç),
Davalı şirket e-defterlerinin GİB onaylarının süresinde yapıldığı, defterlerin usulüne uygun tutulduğu, defterlerin birbirini teyit ettiği ve defterlerin delil niteliği taşıdığı,
b) Davalı şirketin, davacı şirketten Mart/2014 ayından itibaren gümrükleme hizmeti almadığı,
Mart/2014 – Ağustos/2014 ayları arasında davacının düzenlemiş olduğu toplam 11.266,13 TL tutarındaki faturaların Şubat/2014 ayı öncesi verilen işlerin neticelendirilmesinden düzenlenmiş faturalar olduğu tespit edilmiştir.
c) Dosyada bulunan bilgi ve belgelere göre taraflar arasında gümrük işlerini takip konulu vekalet niteliği gösteren sözleşmenin süresinden önce ve haklı sebepler olmadan sona erdirildiği kanaati oluşmaktadır. Davalının, hizmet kusuru yönündeki haklı sebep iddialarının, bazı mail yazışmaları dışında somut belgelere dayanmadığı kanaati oluşmaktadır. Bu yönde belgelerin incelenmesi uzmanlık alanımıza girmediğinden, sunulması halinde gümrük müşaviri bir bilirkişiye tevdii mahkemeniz takdirlerindedir.
d) Sözleşmenin vekalet niteliği göstermesi sebebi ile her zaman sona erdirilmesi mümkündür, ancak haklı nedenlerle sona erdirilmemiş ise yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere uygun bir zaman için tazminat talebi mümkün olacaktır. Sözleşmede fesih öneli öngörüldüğü, uygun sürenin tarafların iradesi ile 30 gün olarak belirlendiği ve davacının 30 günlük fesih öneli süresi için kazanç kaybı talep edebileceği kanaatindeyiz. Kazanç kaybının ise davacının bu iş devam etse idi elde edeceği net kazanç yani masraf, kira ve işçilik ücretleri düşüldükten sonra elde edilmesi muhtemel net kar olacağı kanaatindeyiz.
e) Davacının tazminat talep edebileceği fesih öneli süresi olan 30 gün için talep edebileceği kazanç kaybı şeklindeki net zararı ise 8.607,74 TL olarak hesap edilmiştir. Faiz Talebi ; 3.272,20 TL olarak hesaplandığı yönünde görüş ve kanaat bildirmişlerdir.
Bilirkişi raporu davacı vekiline ve davalı vekiline meşruhatlı davetiye ile tebliğ edilmiştir.
Mahkememizin 28/12/2018 tarihli ara kararı gereğince dosya ek rapor hazırlanmak üzere mali müşavir ve akit uzmanı bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 04/04/2019 teslim tarihli raporda özetle;
1- İlk raporumuzda belirttiğimiz gibi, davalı şirketin, davacı şirketten Mart/2014 ayından itibaren gümrükleme hizmeti almadığı, Mart/2014 – Ağustos/2014 ayları arasında davacının düzenlemiş olduğu toplam 11.266,13 TL tutarındaki faturaların Şubat/2014 ayı öncesi verilen işlerin neticelendirilmesinden düzenlenmiş faturalar olduğu kanaatindeyiz.
2- Davalının, hizmet kusuru yönündeki haklı sebep iddialarının, bazı mail yazışmaları dışında somut belgelere dayanmadığı kanaatinde olduğumuzu belirtmiştik. Bu tür münferit aksaklıkların, hayatın olağan akışı, kapsamlı gümrükleme işlerinin ticari yapında olağan olduğu kanaatindeyiz. Ancak, ilk raporda da ifade ettiğimiz gibi, bu yönde belgelerin incelenmesi uzmanlık alanımıza girmediğinden, gümrük müşaviri bir bilirkişiye tevdii mahkemeniz takdirlerindedir.
3- Sözleşmede fesih öneli öngörüldüğü, uygun sürenin tarafların iradesi ile 30 gün olarak belirlendiği ve davacının 30 günlük fesih öneli süresi için kazanç kaybı talep edebileceği kanaatindeyiz. Davacının tazminat talep edebileceği fesih öneli süresi olan 30 gün için talep edebileceği kazanç kaybı şeklindeki net zararı ise 8.609,74 TL olarak hesap edilmiştir. Faiz Talebi ; 3.272,94 TL olarak hesaplanmıştır.
4- Mahkemeniz takdirlerine göre davacının kalan sözleşme süresinin tamamı için tazminat talep edebileceği kanaati oluşur ise, fesih tarihinden sözleşme süresinin sonuna kadar geçecek 10 ay için tazminat tutarı 86.097,40 TL olarak hesaplanmıştır. Faiz Talebi; 32.729,55 TL olarak hesaplandığı yönünde görüş ve kanaat bildirmişlerdir.
Mahkememizin 24/09/2019 tarihli ara kararı gereğince heyete ayrıca Gümrük Bilirkişisi dahil edilerek ek rapor hazırlanmak üzere dosya mali müşavir, akit uzmanı ve gümrük uzmanı bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 04/03/2020 teslim tarihli raporda özetle;
1- Davalı … A.Ş. şirketinin mail yazısıyla gönderilen bildirimde, işlerin yürütülmesinde azalmanın olacağının bildirildiği fesihten bahsedilmediği, sözleşmenin resmen fesih edildiğinin, … 30. Noterliği … yevmiye ve … günlü ihtarla bildirildiği, ihtarnamenin tebliğinden itibaren 30 gün geçmekle sözleşmenin 19.10.2014 tarihinde fesih edilmiş olduğu, ancak ihtarname davacıya 35. madde hükmüyle 22.12.2014 tarihinde tebliğ edildiğinden fesih tarihinin 22.01.2015 olarak gerçekleştiği,
2- Anılan sözleşmede fesih durumunda, davacı gümrükçü açısından lehte CEZAİ HÜKÜM İÇEREN HERHANGİ BİR MADDE HÜKMÜ BULUNMADIĞI, anlaşılmakla, davacı gümrük şirketinin talebinin isabetli görülmediği, ancak Sayın Mahkeme, sözleşmeye dayalı bir tazmin hükmüne karar verecek olmasına binaen yapılan hesaplamaya göre davacı gümrük müşavirlik şirketinin zarar tazmin talebinin 12.053,64 TL, işlemiş faiz 3.669,41 TL olmak üzere toplam 15.723,05 TL olabileceği, bu konudaki takdirin Sayın Mahkemenizde olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirmişlerdir.
Bilirkişi raporu davacı vekiline ve davalı vekiline meşruhatlı davetiye ile tebliğ edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, hizmet sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Somut olayda davacı vekili, taraflar arasında imza edilen 31/12/2013 tarihli sözleşmenin davalı tarafından 28/02/2014 tarihinde e-mail ile sona erdirildiğini, sözleşmenin yaklaşık on ay kadar erken sona erdirilmesi nedeniyle müvekkilinin kar kaybına uğradığını, haksız fesih nedeniyle oluşan bu kar kaybının davalıdan tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiş, davalı vekili ise davacı taraf gönderilen e-mail yazışmasının fesih bildirimi olmadığı, davacıya verilen işlerin azaltılmasına ilişkin olduğu, bu durumun sözleşmeye aykırılık oluşturmadığı, sözleşmenin … 30. Noterliğinin … tarih … Yev. No.lu ihbarnamesi ile sözleşmenin 3.maddesi kapsamında tek taraflı olarak feshedildiğini, sözleşmenin feshine davacı tarafın kusurlu hareketinin neden olduğunu beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Taraflar arasında 31/12/2013 tarihli sözleşmenin imzalandığı yönünde herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, imza edilen sözleşmenin davalı tarafından feshinin haklı olup olmadığı, feshin haksız olması durumunda haksız fesih nedeni ile davacının zararının, kar mahrumiyetinin oluşup oluşmadığı ve miktarı hususlarında toplanmaktadır.
Tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda dosyamız taraflar arasındaki sözleşme hükümleri de incelenmek suretiyle rapor düzenlenmesi için mali müşavir ve akit uzmanı bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişiler 23/11/2018 teslim tarihli raporda özetle; dava konusu edilen sözleşme kapsamında verilecek hizmete ilişkin bilgi ve belgelerin incelenmesi uzmanlık alanlarına girmediğinden heyete gümrük müşaviri bilirkişinin de eklenmesi suretiyle rapor düzenlenmesi gerektiği yönünde görüş ve tespitte bulunmuşlardır. Rapora ilişkin gelen itirazlar doğrultusunda mahkememizin 28/12/2018 tarihli ara kararı gereğince dosya ek rapor hazırlanmak üzere mali müşavir ve akit uzmanı bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 04/04/2019 teslim tarihli raporda da benzer yönde görüşte bulunduğu görülmüştür.
Alınan kök ve ek raporların hüküm kurmaya elverişli olmadığı görüldüğünden heyete gümrük bilirkişisinin de eklenmesi suretiyle tarafların alınan raporlara yönelik itirazlarını karşılar nitelikte ek rapor düzenlenmesi için dosyamız önceki bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından ibraz edilen 04/03/2020 teslim tarihli raporda özetle; “…Gümrük Müşavirlik mesleği “hizmet ifasından oluşan” meslek gurubu oluşu bakımından vekil eden firmaların yurt dışından mal getirdiği, yurt dışına mal gönderdiği sürece bu işlerde yaptığı gümrük iş ve işlemlere binaen “komisyon” olarak anılan hizmet faturası kesmektedir. Vekil eden hiçbir şirket, Gümrük Müşavirlik firmasını vekalet verirken, yapacağı ithalat miktarı konusunda taahhütte bulunmamaktadır, ithalatçının vekalet sonrasında bir yıl içerisinde yüzlerde ithalat yapabileceği gibi, hiç bir ithalat yapmama olasılığı da bulunmaktadır, bu durum gözetildiğinde; objektif kurallar çerçevesinden bakıldığında bir ithalatçı hiç eşya getirmediği ya da çok az getirerek gümrükçüsüne para kazandırmadığı için, vekil eden ithalatçıdan kazanç kaybına neden oldu gerekçesi ile tazmin talebinde bulunması hakkaniyet taşımayacağı gibi isabetli de olmayacaktır. Bu vesile ile; davalının verdiği vekaleti, sözleşme koşullarına da uygun olarak 30 gün öncesinde tek taraflı fesih etmesi nedeni ile yukarıda anılan açıklamalar gözetildiğinde, davalı ithalatçının iş hacmi konusunda gümrükçüye karşı bir taahhüdünün bulunmadığı, bu nedenle de, olası kazanç beklentisinde olan, davacı Gümrük Müşavirliği firmasının kazanç tazmini talebi yerinde ve isabetli görünmemektedir… 1- Davalı … Tic. A.Ş. şirketinin mail yazısıyla gönderilen bildirimde, işlerin yürütülmesinde azalmanın olacağının bildirildiği fesihten bahsedilmediği, sözleşmenin resmen fesih edildiğinin, … 30. Noterliği … yevmiye ve … günlü ihtarla bildirildiği, ihtarnamenin tebliğinden itibaren 30 gün geçmekle sözleşmenin 19.10.2014 tarihinde fesih edilmiş olduğu, ancak ihtarname davacıya 35. madde hükmüyle 22.12.2014 tarihinde tebliğ edildiğinden fesih tarihinin 22.01.2015 olarak gerçekleştiği, 2- Anılan sözleşmede fesih durumunda, davacı gümrükçü açısından lehte CEZAİ HÜKÜM İÇEREN HERHANGİ BİR MADDE HÜKMÜ BULUNMADIĞI, anlaşılmakla, davacı gümrük şirketinin talebinin isabetli görülmediği, ancak Sayın Mahkeme, sözleşmeye dayalı bir tazmin hükmüne karar verecek olmasına binaen yapılan hesaplamaya göre davacı gümrük müşavirlik şirketinin zarar tazmin talebinin 12.053,64 TL, işlemiş faiz 3.669,41 TL olmak üzere toplam 15.723,05 TL olabileceği” yönünde tespitlerde bulunulduğu, raporun ayrıntılı, gerekçeli, dosya kapsamına uygun nitelikte düzenlenmiş olduğu, hüküm kurmaya elverişli tespit ve değerlendirmeler içerdiği görülmüştür. Bu doğrultuda mahkememizin 06/10/2020 tarihli duruşmasının ara kararı ile davacı vekilinin yeniden rapor alınması ve feshin haksız olduğu ile ilgili tanık dinletilmesi yönündeki taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında 31/12/2013 tarihli sözleşmenin incelenmesinde, sözleşme kapsamında davacının, davalı tarafından kendisine tevdi edilen her türlü gümrükleme işlemini yapmak zorunda olduğunun düzenlendiği görülmüştür. Sözleşmenin 3. Maddesinde ise taraflardan birinin 30 gün önce yazılı olarak diğer tarafa bildirimde bulunmak koşulu ile sözleşmeyi feshedebileceği hüküm altına alınmıştır.
6102 sayılı TTK’nın 18/3.maddesi ise “Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” hükmünü içermektedir.
Yapılan yargılama, alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesi neticesinde; taraflarca imza edilen sözleşmenin sözleşme yapma özgürlüğü ilkesi çerçevesinde düzenlendiği, tarafların tacir, yapılan işin de ticari bir iş niteliğinde olduğu, tacirlerin basiretli davranma yükümlülüğünün bulunduğu gözetilerek uyuşmazlığın sözleşmeye bağlılık, ahde vefa ilkesi ve tarafları bağlayan sözleşme hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği, buna göre davacı, taraflar arasında imza edilen sözleşmenin davalı tarafından 28/02/2014 tarihinde e-mail ile sona erdirildiği ileri sürülmüş ise de sözleşmenin 3.maddesi ve yasal hükümler karşısında bu e-mailin geçerli bir fesih beyanı olarak kabulünün mümkün olmadığı, kaldı ki mail içeriğinde sözleşmenin feshedildiğinin de beyan edilmediği, aksine usulüne uygun olarak … 30. Noterliğinin …tarih … Yev. no.lu ihtarname ile sözleşmenin ihtarnamenin tebliğinden itibaren 30 gün geçmekle feshedilmiş olacağının davacıya bildirildiği, ancak ihtarnamenin davacıya 22/12/2014 tarihinde TK m.35 hükmüne göre tebliğ edildiği, bu durumda ise fesih tarihinin 22/01/2015 olarak gerçekleştiği, yani sözleşmenin sona erdiği tarihten sonrasına isabet ettiği anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte alınan 04/03/2020 tarihli raporda gümrük işlemleri konusunda uzman bilirkişinin yapmış olduğu açıklamalar da nazara alındığında, davalı tarafından sözleşmenin, sözleşme koşullarına da uygun olarak tek taraflı olarak feshedilmesi nedeniyle hizmetin niteliği gereği davalı ithalatçının iş hacmi konusunda gümrükçüye karşı bir taahhüdünün bulunmaması, olası kazanç beklentisinde olan davacı Gümrük Müşavirliği firmasının kazanç tazmini talebinde bulunmasının bu sebeple mümkün olmadığı, ayrıca yine sözleşmede taraflarca sözleşmenin feshi durumunda cezai şart vb. tazminat ödemesi yapılacağına dair herhangi bir hükmün bulunmadığı hususları dikkate alındığında davacının, taraflar arasında imza edilen 31/12/2013 tarihli sözleşmenin davalı tarafından sona erdirilmesi nedeniyle oluştuğu/oluşacağı ileri sürülen zararın davalıdan tazminine karar verilmesi yönündeki talebinin yerinde olmadığı kanaatine varılarak açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Açıklanan gerekçeye göre;
1-Davanın reddine,
2-Karar tarihine göre alınması gereken 54,40 TL harcın peşin alınan 170,78 TL harçtan mahsubu ile bakiye 116,38 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davalı kendisini duruşmalarda vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 155,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
7-Karar kesinleştiğinde Mahkeme kasasında belge aslının iadesine,
Dair verilen karar davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliyesi ( İstinaf Mahkemesi ) nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usülen anlatıldı. 06/10/2020

Katip …
(e-imza)

Hakim …
(e-imza)