Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/686 E. 2018/511 K. 06.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/686 Esas
KARAR NO : 2018/511

DAVA : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
DAVA TARİHİ : 15/01/2016
KARAR TARİHİ : 06/04/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle; … plaka sayılı araç müvekkili şirket nezdinde 16.05.2006 – 16.05.2007 tarihleri arasında geçerli olmak üzere 108127252/0 numaralı Tratık sigorta Poliçesi ( Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası) ile sigortalandığını, ancak poliçe prim borcunun ödenmemesi nedeniyle yürürlüğe girmediğini, … plaka sayılı araç, 18.06.2006 tarihinde dava dışı sürücü … sevk ve idaresinde iken yaralamalı maddi hasarlı trafik kazasına ve … plakalı aracın zarar görmesine neden olduğunu, kazada hasara uğrayan … plakalı aracın Kasko Sigortacısı … Türk Sigorta Şirketi tarafından müvekkil şirket ve sürücü aleyhine Bodrum Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2008/68 Esas sayılı dosyası ile tazminat davası ikame edildiğini, yargılama neticesinde verilen 2009/109 Karar sayılı mahkeme kararı ile müvekkili şirketin tazminat ödemeye mahkum edildiğini, müvekkil şirket tarafından, ”poliçenin prim ödenmemesi nedeniyle geçerli bir poliçe olmaması sebebiyle davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olması” gerekçesiyle temyiz edilen kararın Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2013/20183 Esas. 2014/1670 Karar sayılı ilamı ile onandığını, hal böyle olunca, davacı … Sigorta Şirketi tarafından … 9. İcra Müdürlüğümün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan takip borcu, icra ve haciz tehdidi altında ödendiğini ve icra dosyasının kapatıldığını, müvekkili sigorta şirketinin 5684 sayılı Kanun’un 17. maddesi gereğince Hazine Müsteşarlığı nezdinde teminatlar tesis etmiş olması ve sigorta şirketi borcunun kamu teminatı altında bulunması sebebiyle teminatsız olarak ihtiyatı tedbir talebimizin kabulüne, fazlaya ilişkin tüm talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, 12.200,29 TL’nin ödeme tarihi olan 02.06.2014 den itibaren işleyecek avans faiziyle, harç, yargılama giderleri ve vekalet ücreti ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkememizce yapılan değerlendirme sonucunda Mahkememizin 20/01/2016 tarih ve 2016/43 Esas 2016/27 sayılı kararımız ile; Davanın HMK 114/1-d ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen 20/01/2016 tarih ve 2016/43 Esas, 2016/27 Karar Sayılı kararın temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay’a gönderilmiş olup Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 11/05/2017 tarih ve 2017/421 esas, 2017/5397 karar sayılı bozma ilamı ile;” Dava, trafik sigorta poliçesine dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davalının dava tarihinden önce öldüğü ve ölü kişi hakkında davaya devam edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kural olarak ölü kişiye karşı dava açılamaz. Aynı şekilde kural olarak ölü kişi aleyhine dava açılması halinde davanın mirasçılarına yöneltilmesine de olanak yoktur. Zira ölü kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır.(HMK m.114/1-d, m. 50 ve TMK m. 28) Ancak HMK’nun 124. maddesinde; “Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın rızası ile mümkündür. Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır. Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edilir. Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hakim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hakim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” şeklinde düzenleme yer almaktadır.
Şu halde davalının sağ olup olmadığını tespit edememe bir yanılgıya dayanıyor ve bu durum açıkça dürüstlük kuralını ihlal etmiyorsa, daha sonra da kendilerine karşı dava açılması muhtemel olan mirasçılara karşı davaya devam edilmesi mümkün olmalıdır(HGK’nun 11.09.2013 günlü ve E 2013/14-612, K 2013/1297 sayılı ilamı).
Açıklanan nedenlerle, davacı vekiline HMK m.124 gereğince davayı mirasçılara yöneltme imkanı tanınmadan hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,”gerekçesiyle mahkememizce verilen karar bozularak dosya mahkememize gönderilmiş olup mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılarak yargılamaya devam edilmiştir.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun olan Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 11/05/2017 tarih ve 2017/421 esas, 2017/5397 karar sayılı bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda Ölü davalı …’un mirasçıları davaya dahil edilmiştir.
Dahili davalılar vekili cevap dilekçesinde ve duruşmada özetle;öncelikle davanın ticari nitelik taşımaması sebebi ile Yargıtay uygulamasına göre Sayın Mahkemenin görevsizliğine karar verilerek dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemeleri’ne gönderilmesine karar verilmesini, müvekkillerine husumet yöneltilmesi mümkün olmadığından davanın husumet yokluğu nedeni ile reddine, davaya konu tazminat talebinin özünün dava dışı kasko sigortacısı şirketin rücuan tazminat talebi nedeniyle görülen davada, davacının ödediği bedelden kaynaklanması nedeniyle Yargıtay’ın 17.01.1972 gün ve 1970/2 Esas 1972/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince sigortacının tabi olduğu zamanaşımının sigorta ettirenin aynı zarar sorumlusu aleyhine açabileceği davanın zamanaşımına tabi ve aynı tarihte başlayacağı göz önüne alınarak huzurdaki dava bakımından zamanaşımının gerçekleşmiş olması nedeni ile davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesini, yargı makamları karşısında poliçenin geçersiz bir poliçe olduğu hususunu kesin olarak kabul eden davacının, bu kabul ve ikrarı sabit iken, huzurdaki davada bu beyanı ile çelişik olarak talepte bulunması hukuk düzeninde kabul edilemeyeceği sabit olduğundan yapılacak yargılama ve toplanacak delillere göre esastan reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı şirkete yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
TÜM DOSYA KAPSAMINDAN; Dava, zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen tazmine yönelik tazminat davasıdır.
Ticaret Mahkemesinin görev alanının 6102 Sayılı TTK.’nun 4 ve 5 maddelerinde düzenlendiği,
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.
6502 sayılı yasanın 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 15/05/2015 tarih ve 2015/8819 Esas, 2015/8700 Karar sayılı ilamında;”Dava, zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 3/l maddesi uyarınca davalının tüketici sayıldığı, yasa uyarınca taraflar arasında yapılan sözleşmenin tüketici işlemi niteliğinde bulunduğu, aynı yasanın 73/1 maddesi gereğince tüketici işleminden kaynaklı davalara Tüketici Mahkemelerince bakılacağı, yasanın 83/2 maddesinde de diğer kanunlarda hüküm olması halinde dahi 6502 Sayılı Yasanın görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık sigorta sözleşmesinden kaynaklandığından, 6502 Sayılı Yasanın 3/l, 73/1 ve 83/2 maddesi hükümleri uyarınca uyuşmazlıkta Tüketici Mahkemesi görevli bulunduğundan, 6100 Sayılı HMK 114/c maddesi gereğince mahkemenin görevli bulunmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan aynı yasanın 115/2 maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kamu düzenine ilişkin ve yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen dikkate alınması gereken görev hususunun gözardı edilerek dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmesi doğru değildir. Açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına,”
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin ilamında da belirtildiği üzere,dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 3/l maddesi uyarınca davalının tüketici sayıldığı, yasa uyarınca taraflar arasında yapılan sözleşmenin tüketici işlemi niteliğinde bulunduğu, aynı yasanın 73/1 maddesi gereğince tüketici işleminden kaynaklı davalara Tüketici Mahkemelerince bakılacağı, yasanın 83/2 maddesinde de diğer kanunlarda hüküm olması halinde dahi 6502 Sayılı Yasanın görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık ZMM sigorta sözleşmesinden kaynaklandığından, 6502 Sayılı Yasanın 3/l, 73/1 ve 83/2 maddesi hükümleri uyarınca uyuşmazlıkta Tüketici Mahkemesi görevli bulunduğundan, mahkememizin görevsiz olduğu anlaşılmakla; 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddesine göre dava dilekçesinin görev yönünden usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine, dosyanın görevli İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Açıklanan gerekçeye göre;
1-Dava dilekçesinin HMK 114/1-c , 115/2 mad uyarınca görev yönünden usulden reddine ve mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve HMK 20 md uyarınca 2 haftalık süre içinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesine,
3-Harç, vekalet ücreti, yargılama giderleri konusunda görevli mahkemece karar verilmesine,
Dair verilen karar davacı vekilinin, dahili davalılar vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğden itibaren 15 günlük süre içerisinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesi nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usülen anlatıldı. 06/04/2018

Katip …

Hakim …